• Sonuç bulunamadı

Aydınlar Ocağı’nın Kurumsal Yapısı

BÖLÜM 3: AYDINLAR OCAĞI’NIN KURULUŞU VE TÜRK SĐYASĐ

3.1. Aydınlar Ocağı: Milliyetçi Muhafazakâr Aydınların Örgütlenme Çabaları

3.1.2. Aydınlar Ocağı’nın Kurumsal Yapısı

Eriş (Kişisel Görüşme, 2010) Aydınlar Ocağı’nın kuruluşunun Hilton Oteli’nde yapılan bir toplantı neticesinde olduğunu belirtmiştir. Ocak’ın isminin “Türk Aydınlar Ocağı” olması kararlaştırılmıştır. Ancak “Türk” tabirinin kullanılması Bakanlar Kurulu kararına bağlı olduğu için bu karardan vazgeçilmiştir. Ocak’ın ilk genel başkanı olarak Đbrahim Kafesoğlu seçilmiştir. Kuruluş hedefi olarak da, o güne kadar kurulan milli teşekküller gibi çok amatörce yönetilmemesi, icrai organın vermiş olduğu kararların tahkikatçısı olacak veya takipçisi olacak bir genel müdür atanması, gereği kadar profesyonel eleman çalıştırılması, yazışmaların muntazam tutulması ve bütün değerlendirmelerin de muntazaman yapılacak olan yönetim kurulları kararlarıyla yapılması belirlenmiştir1. Aydınlar Ocağı’nın kurumsal yapısını 1970 yılında hazırlanan kuruluş tüzüğüne ve 2005 yılında yürürlüğe giren Dernekler Yasası’na uygun olarak yeniden hazırlanan ana

1

Eriş kendisiyle yapılan görüşmede Ocak’ın faaliyetlerini yürütebilmesi ve Cağaoğlu’nda Çatalçeşme Sokak’ta, konferans ve toplantılar yapılabilmesi için çok geniş bir salonu olan üç katlı bir bina kiralandığını belirtmiştir. Bu binada bir de lokal hazırladıklarını ancak lokal işinin tutmadığını ifade

etmiştir. “Lokali bir başka şekilde daha düşünüyorduk; diyorduk ki Aydınlar Ocağı bir nüvedir, bu

nüvenin etrafında başka halkalar da olacaktır. Yani üye olmamakla beraber fikri bağımlılık fikri hareket içersinde bizimle beraber düşünen insanlarımız mutlaka olacaktır ve onlarla beraber bu lokalden istifade edilecektir. Nasıl istifade edeceğiz? Burası cumartesi Pazar günü konferans olmadığı günler veya akşam saatlerinde gelip kitapların okunacağı, çay kahve içileceği hatta yemeklerin beraber yeneceği, ailelerin beraber olacağı, bu beraberlikler içersinde çocuklarımızın beraber yaşayacakları birbirini tanıyacakları bir muhit olsun. Maalesef bu ikinci fasıl tutmadı. Yani bir arada olalım bir arada yaşayalım, ailelerimizle beraber olalım, bir araya gelelim çay kahve içelim yemek yiyelim falan.. ki o şekilde organize etmiştik yani bir mutfak falan da kurmuştuk orada. Bu tahakkuk etmedi, acıdır, neden? Bilemiyorum. Yani böyle çok daha sosyal olma vasfında belki değildik hiç birimiz, olabilir yani böyle de değerlendirmek mümkün. Ve yahut endişelerimiz vardı o da olabilir. Çünkü endişelerimiz vardı derken hemen şöyle söyleyeyim Çatalçeşme Sokakta iki veya üç defa sol örgütlerin taarruzuna uğradı Aydınlar Ocağı, sis bombaları atıldı içeriye filan falan birtakım şeyler oldu.”sözleriyle de dönemin koşullarını özetlemiştir (2010).

94

tüzüğe göre incelemek mümkündür. Her iki tüzüğün (1970 ve 2005)1 ilk maddesinde Aydınlar Ocağı’nın, Đstanbul’da kurulmuş olan bir dernek olduğu vurgulanmıştır. Đlk uygulamada prensip kararı olarak Aydınlar Ocağı’nın şube ya da temsilcilik açmasına Milliyetçiler Derneği’nin Malatya’da Dernek üyesi Hüseyin Üzmez tarafından gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast düzenlemesi nedeniyle kapatılması üzerine temkinli yaklaşılmıştır.

Metin Eriş’in (Kişisel Görüşme: 2010) belirttiğine göre, 1980’den itibaren bu yönde teklifler gelmesi üzerine bazı kararlar dikkate alınarak, illerde Ocak’lar açılabileceği karara bağlanmıştır. Eriş, bu kararlardan ilkinin, illerde şube statüsünde Aydınlar Ocağı açmamak olduğunu belirtmektedir. Đkincisi, mutlaka bir üniversite şehrinde kurulmalarını sağlamak, üçüncüsü herhangi bir siyasi partinin içersinde olmamakla beraber siyasi temayülü ne olursa olsun milliyetçi-muhafazakâr olmak şartı ile bütün mensupları, düşünürleri, münevverleri bünyesine almak, dördüncüsü ise akademik kariyeri olan kimselerin mutlaka başkan olması noktasındadır. Bu çerçevede ilk harekete geçen Ankara olmuştur. Eriş Ankara Aydınlar Ocağı’nın kurulmasına bizzat kendinin ilk önce gittiğini sonradan diğer yönetim kurulu üyelerinin geldiğini belirtmiştir. Önce Devlet Planlama Teşkilatı’nda sonrasında ise Başbakanlıkta Müsteşar olarak görev yapan Mustafa Erman, Hasan Celal Güzel, Sabahattin Alpat gibi isimlerle Aydınlar Ocağı’nın kurulmasına müsaade edilmiş ve Prof. Dr. Ahmet Soner de başkanlığa getirilmiştir. Sonrasında ise Ocak başkanlığını Prof. Dr. Şaban Karataş yapmıştır. Daha sonra Bursa, Kocaeli, Đzmir, Erzurum, Konya gibi şehirlerden teklifler gelmeye başlamıştır. Sadece o dönemde üniversite şehri olmamasına rağmen Kocaeli’de alınan kararların dışına çıkılmış ve Kocaeli Aydınlar Ocağı kurulmuştur. Bu çerçevede 1988’e kadar sekiz tane aydınlar Ocağı kurulmuştur. Ancak bu Ocaklar kendi başına müstakil olmakla birlikte her zaman Genel Merkezle irtibat halinde olacaklardı.

Fakat yeni tüzükte eskisinden farklı olarak “ülke genelinde kanuna uygun olarak şube

açılabilir” (2005/md 1) ve (2005/md 4/f) “Derneğimiz gerekli gördüğü yerlerde dernek faaliyetlerini yürütmek amacıyla temsilcilik açabilir. Temsilcilikler, şube veya dernek Yönetim Kurulunda temsil edilemezler. Şubeler temsilcilik açamazlar”

1

Aydınlar Ocağı’nın tüzüğü, 2005 yılında çıkarılan Dernekler Kanunu’na göre yeniden hazırlanmıştır. Bu durum metinde karışıklığa sebep olacağından eski tüzük (1970) yeni tüzük (2005) olarak gösterilecektir.

95

maddesiyle yurt dışı temsilcilik ve şube açılmasına da müsaade edilmiştir. Bu çerçevede 39 tane Aydınlar Ocakları bulunmaktadır.

Aydınlar Ocağı, “…milli kültür ve şuuru geliştirmek suretiyle Türk Milliyetçiliği fikrini

yaymak, milli bünyemizi sarsan fikir buhranı ve mefhumlar anarşisi ile mücadele ederek milli varlığımızı meydana getiren unsurları yaşatıp kuvvetlendirmek…” amacıyla

kurulmuştur (md 2). Bu amacı gerçekleştirmek için ise, Milli ve manevi değerleri yıkıcı

ve bozucu akımlara karşı, Türk ahlak ve geleneklerini, Türk dilini ve sanatını müdafaa etmek; memleket meselelerine ve milli davalara Türk Milliyetçiliği açısından bakarak milli menfaatlere en uygun çözüm yollarını araştırıp bulmak ve yaymak; fikirde ve davranışta milli ideale bağlı nesiller yetiştirmeye çalışmak; üyeleri ile amaca uygun

şahıslar ve kuruluşlar arasında sosyal dayanışma kurmak konularında faaliyet gösterecektir (Md 3). Bu faaliyetleri gerçekleştirmek için ise konferanslar, seminerler, açık oturumlar ve benzeri faaliyetler yapmak ve bunları temin için lokal açmak; konserler ve temsiller verdirmek, sergiler açmak ve bunlara benzer sanat ve kültür faaliyetlerinde bulunmak; ilmi çalışmalar ve araştırmalar yapmak, yaptırmak ve bu gibi çalışmalara yardım etmek; neşriyat ve dağıtım yapmak; kabiliyetli gençlerin yetişmesini temin için muhtelif fonlar, vakıflar ve tesisler kurmak çalışma biçimlerini uygulamaktadır (Md. 4).

Aydınlar Ocağı’na üyelik de tüzükler arasında farklılık göstermektedir. 1970/4’te 18 yaşını bitiren, medeni haklara sahip ve meslek sahibi her Türk’ün derneğe üye olacağı belirtilmiştir. Fakat 2005/5’te bu uygulamadan farklı olarak fiil ehliyetine sahip gerçek kişilerin derneğe üye olabilecekleri belirtilmiştir. Yabancı uyruklu olan ama Türkiye’de ikamet eden Türkler de Türk vatandaşlarında aranan şartlarla birlikte derneğe üye olabilirler (2005/4). Görüldüğü üzere Türk asıllı olup Türkiye’de ikamet edenler de dernek üyesi olabilmektedirler.

Ayrıca derneğe giriş için de iki üyenin yazılı tezkiyesi gerekmektedir. Yetkili Kurul, müracaatı en çok 30 gün içinde karara bağlar ve sonucunu müracaat sahibine yazılı olarak duyurur, ancak üyeliğin reddi durumunda red sebebini açıklama gibi bir mecburiyeti bulunmadığı da belirtilmiştir (2005/md 5/b). Ocak’a üye olmak için iki üyenin yazılı önerisinin alınmasının gerekliği, üyelik konusunda da oldukça titiz davranıldığını göstermektedir.

96

Özellikle kuruluş yıllarında üye sayısı artırılmamaya çalışılmıştır. Aydınlar Ocağı’nın kuruluş döneminde oldukça seçkinci bir dernek olduğunu üyelik şartı olarak meslek sahibi olmak vurgusundan anlayabiliriz. Çünkü 1970/md 4’e göre meslek sahibi değilseniz Ocak’a üye olamazsınız. Aydınlar Ocağı’nın kurucularının profiline bakıldığında da çeşitli meslek gruplarından insanların yer aldığı bir dernek olduğu anlaşılmaktadır. Aydınlar Ocağı 24 öğretim üyesi, 5 idareci, 4 işadamı, 4 ticaretle uğraşan, 3 avukat, 3 doktor, 3 asistan, 1 yüksek mühendis, 1 mühendis, 1 müellif, 2 gazeteci, 1 öğretmen, 1 yazar, 1 serbest meslek sahibi, 1 muhasebeci ve 1 de mesleği belirtilmeyen seçkin bir grup tarafından kurulmuştur. Kurucular kurulu 56 kişiden oluşmuştur ve bu sayı da çok fazla artırılmamaya çalışılmıştır. Eski Genel Sekreter Metin Eriş kendisiyle yapılan görüşmede (Kişisel Görüşme, 2010), “Mümkün olduğu

kadar dar kadrolarla hizmet vermeye çalışmak yani keyfiyetle hareket etmek, kemiyetle değil” ifadesini kullanmış ve 1988’de görevden ayrıldığında üye sayısının sadece 100

kişi olduğunu, bunlardan 15-20 kişinin vefat ettiği düşünülürse yine sayının 70-80 civarlarında olduğunu belirtmiştir. Kısacası Aydınlar Ocağı tıpkı 1908’de kurulan Türk Derneği gibi üye sayısını artırmama politikası gütmüştür.

Aydınlar Ocağı’nın 1988’den sonra üye sayısı artırılmıştır ve hâlihazırda üye sayısı 270’tir. Derneğe üyelik konusunda eski tüzükten farklı olarak yeni tüzükte (md 5/d) derneğin fahri ve asli olmak üzere iki üyesinin bulunduğu belirtilmiştir. Fahri üyelik müessesesinin, ilerde ayrıntılı bir şekilde ele alınacak olan, 1987 Kurultayı’ndan sonra kurucu üyelerden bir kısmının dernekle iletişimi kesmeleri, üyelikten ayrılmak istemeleri ve aidatları ödememeleri neticesinde oluşturulduğu söylenebilir. Çünkü bu üyelerin oy kullanma hakkına sahip olmamakla birlikte istedikleri takdirde aidat ödeyebilecekleri de yine bu maddede kurala bağlanmıştır.

Dernek üyeleri arasında, sadece sosyal bilimlerle ilgilenen ilim adamları yoktur. Aslında Süleyman Yalçın bir toplantının açılış konuşmasında bir aydın tanımı yaparak bu durumu açıklığa kavuşturmuştur. Ona göre, “Aydın, çeşitli ilim kollarına ait muayyen

bilgi hamulesini sindiren, içtimai mes’elelere bir bakış açısı bulunan kişi olduğuna göre, çevresinde cereyan eden hadiseleri doğru tanıma ve değerlendirme zorundadır”

(1984: 13). Yani aydın çeşitli ilim dallarından biri hakkında bilgi sahibi olan, ancak sosyal meselelere de duyarlı olan bir kişidir.

97

Ocak’ın Genel Başkanları da kuruluşundan günümüze hep Profesörler olmuştur. Prof. Dr. Đbrahim Kafesoğlu 14 Mayıs 1970’de kurucu genel başkan olarak göreve başlamış ve 30 Ocak 1974’te görevi Prof. Dr. Süleyman Yalçın’a devretmiştir. Süleyman Yalçın ise 31 Mayıs 1979’da görevden ayrılsa da 4 Nisan 1984 ikinci kez genel başkan olmuş 29 Haziran 1988 de görevden ayrılmıştır. Prof. Dr. Salih Tuğ 31 Mayıs 1979’da görevi Süleyman Yalçın’dan devralmış ve 24 Aralık 1982’de Prof. Dr. Ayhan Songar’a devretmiştir. Ayhan Songar ise 4 Nisan 1984’e kadar görevde kalmıştır. Aydınlar Ocağı’nın 6. genel başkanı olan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş 29 Haziran 1988’de görevi Prof. Dr. Süleyman Yalçın’dan devralmış ve 27 Haziran 1998’de, Prof. Dr. Mustafa Erkal’a bırakmıştır. Mustafa Erkal görevine hala devam etmekte ve en uzun dönem genel başkanlık yapan kişi sıfatını korumaktadır.

Aydınlar Ocağı, Derneğin oy verme hakkına sahip üyelerinden oluşan ve olağan olarak iki yılda bir Haziran ayında toplanan Genel Kurul (2005/md 9); Đlim-Đstişare Kurulu, Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu’ndan oluşan Divan (2005/md 16); Genel Kurul tarafından seçilen onbeş kişiden oluşan Đlim-Đstişare Kurulu (2005/md 18); Genel Başkan, Genel Başkan Yardımcısı, Genel Sekreter, Sayman, Veznedar ve dört üyeden oluşan Yönetim Kurulu (2005/md 20) ve son olarak üç asil ve üç yedek üyeden oluşan ve Genel Kurul tarafından seçilen, bir yılı aşmayacak şekilde denetim görevini yapan Denetim Kurulu (2005/md 22) organlarından oluşmaktadır. Genel kurul kararı ile başka organlar da kurulabilir, ancak bu organlara Genel Kurul ve Denetim Kurulunun yetki ve sorumlulukları devredilemez (2005 md/8). Aydınlar Ocağı’nın gelir kaynakları, üyelerinden aldığı aidatlarla, bağış, yardım ve neşriyat gelirleridir (2005/md 31).

Aydınlar Ocağı üyelerinin topluma hizmet konusunda temel çıkış noktaları ise,

“…mes’eleleri ilmi bir seviye ve çerçeve içinde ele alarak hakikatin araştırılmasına yardımcı olurken, aynı zamanda Türk insanının içtimai vakıaları değerlendirmesinde ve kendi öz şahsiyetini bulmasında da hizmet…”tir (Yalçın, 1984: 13). Kısacası Aydınlar

Ocağı üyeleri, ilmi bir bakış açısı ile hareket eden aydınlar olarak, Türk toplumunun kendi sosyal hayatını değerlendirmesi ve kendi şahsiyetini bulması noktasında öncülük etmeyi hedeflemektedirler.

98