• Sonuç bulunamadı

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, karmaşık, işgal altında, fakir ve talan edilmeye başlanmış bir yurdu, öne sürdüğü ve halkın benimsemesini sağladığı millet bilinci ile kurtarmış ve ayağa kaldırmıştır. Atatürk, yeniden ele alıp yapılandırdığı ve hayata geçirdiği millet bilincini, bu toplumun sahip olduğu kültürel değerler üzerine kurmuştur.

Atatürk, devlet adamı kişiliğinin haricinde, bilim, astronomi, edebiyat, dil, folklor, güzel sanatlar gibi alanlarda araştırma yapan ve bu alanlardaki uzmanları destekleyerek bu ilgili çalışmaları teşvik eden bir kişiliğe ve bilgi birikimine sahip olmuştur.

Atatürk’ün güzel sanatların diğer dallarına olduğu gibi, müziğe olan ilgisi de çeşitli sözlerinden açıkça belli olmaktadır.

Atatürk’ün müzik ile ilgili söylediği sözlerden bazıları şunlardır;

“…Hayat musikidir, musiki ile alakası olmayan mahlûkat insan değildir… Musikisiz hayat zaten mevcut değildir.”

“…Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız, musikinin nev’i şayan-ı mutaleadır.” (Arsan,1961:231)

Atatürk, kültürün bütün unsurlarının ötesinde dilin ve müziğin ne kadar önemli ve etkili olduğunun farkında olmuş, bu alanlardaki gelişme ve araştırmaları yakından takip etmiştir.

Atatürk, 1 Kasım 1934 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, o dönemde içinde bulunulan müzik atmosferini ve bu konudaki beklentilerini şu sözleriyle değerlendirmiştir; “Arkadaşlar! Güzel sanatların hepsinde ulus

gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi biliyorum. Bu yapılmaktadır. Ancak bana kalırsa bunda çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan, Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır, bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusun ince duygularını düşüncelerini anlatan, yüksek deyişlerini, söyleyişlerini toplamak, onları genel musiki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak Türk ulusal musikisi böyle yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir. Kültür işleri bakanlığının buna değerince önem vermesini, kanunun ona yardımcı olmasını dilerim.” (Ataman, 1991:4).

Atatürk uluslararası çağdaş kültür akımlarını yakından takip etmiş, bunların, bir toplumun medeniyet seviyesinin yükseltilmesindeki öneminin farkında olmuştur.

“Atatürk genel olarak müziğin her türüne açık olmuştur ve ilgilenmiştir. Müzik yaşamını ve kültürünü bir bütün olarak görmüş, kavramış ve yaşamıştır. Atatürk’ün kendi müzik yaşamında ve kendi müzik kültüründe gözlenen örnek bütünlük, Türkiye’de gerçekleşmekte olan Türk müzik inkılabına yansımıştır” (Uçan, 2000:56).

Atatürk, Türk kültürüne bağlılığı ve sevgisinin bir uzantısı olarak, Türk müziğini çok sevmiş, Türk müziği sanatçılarını teşvik ederek fırsat bulduğu zamanlarda onları bizzat dinlemiş ve sohbetler etmiştir. Atatürk’ün aynı zamanda halk müziğini de sevdiği ve zaman zaman türküleri kendi sesiyle de seslendirdiği bilinmektedir.

“Saygun, Atatürk’ün müzik beğenisi ile ilgili görüşlerinde, Atatürk’ün doğup büyüdüğü yer olan Rumeli’nin türkülerine düşkünlüğünden ve bu türküleri kendisi de söylerken hissettiği coşkudan söz etmiştir” (1981:11).

“Atatürk hem Türk Müziği’ni hem de Batı Müziği’ni severek dinlemiştir. Bu doğrultuda halkın çok sesli müziğe alışması için eğitimi gerekli görmüştür. Aynı zamanda Türk Müziği’nin de Dünya’ya tanıtılması amacıyla, Türk Müziğinin zengin kültürel varlığını ve duygularını, Batı Müziği’nin teknik altyapısı ile işleme gerekliliğini öngörmüştür” (Ataman, 1991:6–7).

Atatürk’ün genç Türkiye Cumhuriyetini çağdaş ve medeni bir seviyeye taşımak için planlamış olduğu atılım hareketlerinde müzik çok önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle Türk müzik eğitiminde bir dönüm noktası olan Musiki Muallim Mektebini kurarak, ülkenin dört bir yanında eğitim verecek müzik eğitimcileri yetiştirilmesini sağlamıştır.

Atatürk, yeni kurulan Cumhuriyetin sağlam temellere oturabilmesi için, çağdaşlaşma anlayışının, çağdaş demokrasi ile birlikte toplumdaki uygulamalarda yerini alabilmesi gerektiğini çok iyi bilmiştir. Bunun için de sanatın ve özellikle müziğin toplumdaki sosyal, psikolojik ve kültürel etkilerinden yararlanılmasının önemini ve gerekliliğini bildiğini; toplumun genel müzik eğitimi için gerekli olan, müzik öğretmeni yetiştiren eğitim kurumunu açarak, ilkokul programındaki müzik dersi programında yaptırdığı düzeltmeler ile ve müzik ile ilgili yaptırdığı uygulamalar ile göstermiştir (KÜÇÜKÖNCÜ, 2006:264–265).

Atatürk, Türk Müziğine Alla Turca damgasını vurmamıştır, aynı zamanda, Türk Müziği’nin, Arap, Fars ve Bizans müziklerinden etkilendiği görüşlerini de tasvip etmemiştir. Atatürk’e ait olduğu öne sürülen bazı sözler ise, amacından ve anlamından saptırılarak yanlış aktarılmış, bunları aktaran kişiler ise kendi düşünceleri doğrultusunda yanlış yorumlarda bulunmuşlardır. Atatürk’ün bu sözlerinden biri şudur; “Esas müzik

Batı müziğidir, ulusumuz için de bu müziği normal görmeliyiz” (Ataman,1991:5).

Atatürk buna benzer bir konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, müzik ile ilgili fikirlerinin ve söylediklerinin yanlış anlaşıldığını vurgulamıştır. Türk müziğinden çok zevk aldığını belirten Atatürk, Türk Müziği’ni dünya’ya tanıtmak ve onlara da dinletmek adına, müziğimizin batı orkestraları ve sazları ile çalınabilmeye uygun hale getirilmesini istediğini, böylece Türk Müziği’ni uluslar arası bir platforma taşıma isteğini vurgulamıştır (Ataman,1991:20).

“Atatürk’ün yapmak istediği reformlar arasında, Türk müziği reformu da yer almıştır. Bu reformun amacı, batı özenticiliği ile değil, milli kültür değerlerimizi, batı doğrultusunda, milli haysiyetine ve değerlerine toz kondurmadan geliştirmek ve gerçek sanat seviyesine ulaştırmak olmuştur” (Ataman, 1991:17).

Atatürk’ün Türkiye’de gerçekleştirdiği müzikte çağdaşlaşma hareketleri, bu konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan üçüncü şahıslar ya da kötü niyetli kişiler tarafından saptırılarak anlatılmış, bu manipülasyon yüzünden toplumun ilgili kesimi

görüş ayrılıklarına düşmüştür. Bu olumsuz süreç daha sonraki yıllarda müzik eğitimi veren kurumların içinde uzun süre devam etmiştir.

“Atatürk, müzikte çağdaşlaşma hareketini, Türk halk ezgilerinin toplanıp derlenerek bunların müziksel yapısından yararlanarak, çoksesli çağdaş niteliklerde “ulusal müziğimiz” in meydana getirilmesi; bu yapıda oluşturulan yeni müziğimizin, çağdaş müzik dünyasında uluslar arası boyutta yerini almasını istemiştir” (KÜÇÜKÖNCÜ, 2006:267).

“Atatürk, Türk ulusal müziğini, temelde Türk ulusunun duygu, düşünce ve sosyal yapısını yansıtan bir müzik olarak görmüştür. Bununla birlikte, Türk müziğinin kabuğuna çekilerek, içine kapanmasını istememiş, bu müziğin tüm Dünya’da ve uluslar arası müzik arenasında hak ettiği yeri almasını istemiştir. Bu doğrultuda Türk müziğine yeni modern nitelikleri kazandırmayı amaçlamıştır” (Uçan,1996:97)