• Sonuç bulunamadı

Doç. Dr. Aşkın ÇELİK, Kafkas Unıversıty / State Conservatory / a_celik36@hotmail.com

Öğr. Gör. Can DOĞAN, Karabük Üniversitesi /Faculty Of Fine Arts/ candogan@karabuk.edu.tr

Okan KAYA, Karabük Üniversitesi /Güzel Sanatlar Fakültesi/ okankaya577@gmail.com

Abstract

Individuals transfer their knowledge and experiences through their material and spiritual cultural processes throughout their lives. Transferring the emotions and thoughts of people with aesthetic sounds is effective with the art of music. All kinds of ideas, music that affects the group and the owner of the office; it has an integrated role within society. In the places where people cannot express their emotions with their own sounds, the instrument accompanies the individual. In this context, it will be revealed that the artist Seyfettin Sığmaz,. The research was limited with Seyfettin Sığmaz. This study is a study that brings out the Seyfettin Sığmazı which is one of the artists who carefully examined and carried them to the official institutions in the art laboratories. These craftsmen are the ones that direct the society and can be considered as an ecole.

[110]

Giriş

Toplumsal yapının kültür ile paralel olduğu kaçınılmazdır. Toplumun gelişme süreci dâhilinde üretilen, gelecek nesillere aktarmada kullanılan, insanın dâhil olduğu toplumsal çevreye hâkim olduğunu gösteren ve bunun yanı sıra maddi ve manevi çıktılarının tümü kültür olarak adlandırılabilir. Toplum ve kültür olgularının sanatta yansımalarını görmek hatta birbiri ile bağlantılı olduğunu söylemek mümkündür. Kültürün değişken yapıda olduğu göz önüne alınırsa insanoğlunun yaşadığı doğal çevre, aile, toplumsal örgütlenmeler ve ilişkiler, daha öncesinde bilinmeyen anlık gelişmeler, dini yapılar ve sanat belirleyici unsurlar olarak sayılabilir. “Kültür çoğunlukla ideal kurallardan ve davranış örüntülerinden oluşursa da bireysel tutum ve davranışlar önemli ölçüde ideallerden ayrılır. Fakat sistemin üyesi olan birey; kültürel kuralı ve kurala uymayan davranışları hemen tanır.” (Güvenç , B. S:102) Kültürün önemli bir taşıyıcısı olan insanın duygu ve düşüncelerini daha estetik bir biçimde görsel veya işitsel olarak aktaran sanatta ve bilhassa müzik sanatında bu durumu da görmek mümkündür.

Müzik, birbirleri ile uyumlu olup olmadıkları yönünden sesleri ve bu sesler arasına giren zaman sürelerini, bir melodinin nasıl kompoze edildiğinin bilinmesi amacıyla araştıran matematiksel bir ilimdir. (Turabi 2017: 12) Müzik, insanın ait olduğu toplumsal ve kültürel çevrede hareket eden bir cismin oluşturduğu titreşimlerin iletken bir ortam aracılığı işitme organlarımıza gelerek algılanmasıyla oluşan ses ile oluşur. Bu sebeptendir ki insanın çevresi bir bakıma doğal ve yapay seslerle örülüdür.

Müzik sanatında, bireyin güzellikler ve estetikler karşısında olan heyecanı ve zaafını uyandırmak, bilerek ve isteyerek bu duyguları yaşamak ve hatta karşı tarafa aktarmak oldukça önemlidir.

Bu sebeptendir ki karşılıklı etkileşimin doğal ürünü olan halk, müziğin birleştirici rolünden faydalanmıştır. Bireyden bireye aktarılan, gelişim ve değişim gösteren, yaratıcılarının çoğu zaman belirsiz olduğu halk müziği, çoğunlukla pratik amaçlara hizmet etmiştir.

Bireylerin iç dünyasında olan ve yıllarca etkisini gösteren halk müziği, duygusal bir ifade olarak sözlü ve sözsüz yüzyıllardır süregelmiştir. Güzeli daha iyi görebilen, duyguları ve düşünceleriyle bunları harmanlayan, kendi yaşam süzgeçlerinden geçirerek bunları karşıya aktarabilen bireyler, toplum tarafından sanatkâr olarak kabul edilmişlerdir.

Müziğin, nefes verilerek notalara dönüştüğü üflemeli halk çalgıları içerisinde meyin yadsınmayacak derecede önemi vardır. Mey, sızılı sesiyle yüzyıllardır Anadolu coğrafyasında usta-çırak ilişkisiyle icra edilmiştir. Bu önemli icra biçimi, çeşitli üstatlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Mey icrasının önemli temsilcilerinin tanıtılması ve doğru aktarılması kuşkusuz biz araştırmacılar açısından çok önemlidir. Bu sebepten bu çalışmada mey sanatkarı Seyfettin Sığmaz hakkında bilgi vermek amaçlanmaktadır.

Seyfettin SIĞMAZ

Üflemeli çalgılar (klarnet, kaval, mey, zurna) icracısı ve derlemecisi olan SIĞMAZ, 1921 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiştir. İlkokul mezunu olan sanatçı müziğe olan aşırı ilgisi ve sevgisinden hatta yöre kültürünün etkisinden küçük yaşlarda dilli kaval icra etmeye başlamıştır. Düğünlerin, derneklerin vazgeçilmez çalgısı olan zurnayı ustalıkla icra etmiştir. Kendisine ait besteleri olan sanatkâr aynı zamanda derlemeleri ile de alana hizmette bulunmuştur.

“Erzurum askeri silah fabrikasında kurulan Bando Takımı’nda klarnet icrasında bulunmak üzere işe alınan sanatçı, bando şefi emekli Astsubay Muharrem Bey’den nota ve müzik dersleri almıştır. Daha sonraları Kastamonu’da yapılan bir festivalde Muzaffer Sarısözen ile tanışmış ve daveti üzerine Ankara Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu’na katılmıştır. 1949‘da Venedik’te yapılan uluslararası halkoyunları yarışmasına Erzurum Bar ekibi ile zurna icracısı olarak dahil olmuştur.”

Bu toplulukta mey, zurna ve klarnet sanatçısı olarak çalışmıştır. Gürkan Çakmak’tan alınan “Nefesli Halk Çalgılarımızdan Mey’in Enstrümasyonu”(2006) adlı yüksek lisans tezinde aktardığı bilgiye göre “Mey yayın hayatına ilk kez 1952 yılında Ankara radyosunda girmiştir demektedir. Bu çalgının Türk halk müziği programlarında kullanılmasını sağlayan sanatçı ise, Seyfettin Sığmazdır.”

Mey çalgısının tanıtılması bakımından önemli adımlarda bulunan sığmaz bunun yanı sıra Ankara Radyosunda Türk Sanat Müziği Korosunda Klarnet icra etmiştir. Halk müziği yöre ezgilerini büyük bir ustalıkla derleyen Sığmaz doğduğu yerde de “Doğudan Sesler Topluluğuna” Şef olarak atanmıştır. Yaptığı kısa süreli hizmetin ardından tekrar Ankara Radyosuna dönmüştür. Sanat müziği ve Halk müziği formlarını ustalıkla icra eden sanatkâr, bugün eskimeyen pek çok türkünün kaynak kişisi durumundadır. Bu türkülerin bazıları ise şunlardır;

“Mavi Yelek Mor Düğme”, Bir Elinde Nergile”, “Bayburdun İnce Yolunda”

,”Galalıyam Galalı”, “İki Dağın Arasında Kalmışam”, “Çift Beyaz Güvercin” Ben Bir Kavak” “Aşşah’dan Gelirem”, “ Kavurma Koydum Taşa” , “Bu Tepe Pullu Tepe”, “Kınayı Ezerler Tasta”, “Sular (Pınar) Başından Bulanır” “Ha Bu Diyar” “Penceresi Cam Cama”, “Ülkerler Teraziler” Sözsüz türlerde ise “ Koçeri Bar Havası”, “Tavuk barı”

[112]