• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ANKARA’DA KOBİ’LERDE E-TİCARETİN UYGULANABİLİRLİĞİ ÜZERİNE BİR

4.2. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE YÖNTEMİ

Bu başlık altındaki bilgiler, araştırmanın dayandığı teorik çerçeve, ampirik bulgulara ulaşmada benimsenen paradigmalar, araştırmanın evreni ve örneklemi, araştırmanın yöntemi, araştırmanın nasıl bir yol izlenerek gerçekleştirileceğini açıklayan kavramsal çerçeve, varsayımlar ve denenecek hipotezler ile ilgili bilgilerden oluşmaktadır.

4

4..22..11..KKuurraammssaallYYaakkllaaşşıımmllaarr

Bilgi Sistemleri (BS) ve bunların uygulandığı projeleri “sosyo teknik” teoriyle analiz edilebilir. Londra’daki Tavistock Enstitüsü akademisyenlerinin öncülüğünü yaptığı bir grup davranış bilimcileri (Sosyoloji, Psikoloji, Antropoloji), “örgütü”, teknik alt sistemlerle sosyal alt sistemlerin birlikte oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.8 Teori ilk defa Trist ve Bamforth’un mekanizasyonun İngiliz maden işletmelerindeki etkisi üzerine 1951 yılında yayımladığı bir makalede ortaya atılmıştır (Mitchel, 2003:2). Yazarlar, bir iş sürecinin yalın olarak teknik -fabrika ve makineler- veya yalın olarak sosyal sistemlerden -sosyal ilişkiler ve iş örgütlemesi- ibaret olmadığını savunmuşlardır. Sosyo-teknik teori özünde iki argüman üzerine oturmaktadır;

-Bu iki alt sistem karşılıklı olarak birbirine bağımlıdır ve iş süreçleri bu iki sistem arasındaki etkileşim dikkate alınarak tasarlanmalıdır,

-“Birlikte optimizasyon ilkesi” (joint optimisation); performans ancak iki boyut birlikte dikkate alınarak optimize edilebilir (Mitchell, 2003:1).

8 Theories used in Information Systems Research, Socio Technical Theory,

Sosyo-teknik teori “insan, donanım, yazılım, uygulanan teknikler, destek kaynakları ve bilgi yapılarının (içerik ve içerik sağlayıcılar dâhil) bir bütünün parçaları olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bunların kendi aralarında etkileşim içinde olduğunu ileri sürmektedir (Kling, 1999:14). Sosyo-teknik yaklaşım özellikle bilgi teknolojilerinin (BİT) yoğun olarak kullanıldığı yeniden yapılanma projelerine (e-ticaret uygulamaları da bu gruba dahildir), uygulanabileceği savunulmaktadır (Kling, 1999:15).

Ancak, bu yaklaşımı özünde kabul etmekle birlikte yetersiz görenler de mevcuttur. Mitchell ve Barrie, sosyo-teknik teoriyi özellikle BT projelerinin analizinde yetersiz bularak yeni bir tez ortaya atmıştır. Buna göre; teorinin teknik alt-sistem içinde gömülü farz ettiği bilgi bağımsız bir unsur olarak (functional knowledge) ayrıştırılmalı ve bu şekilde oluşan üç unsurun birlikte optimizasyonu ile süreçler analiz edilmelidir (Mitchel, 2003:8).

Sosyo-teknik teorinin açık sistem teorisinden etkilendiği savunulmuştur. Sistem kavramı örgütün bütün unsurlarının birbiriyle ilişkide olduğunu ifade etmekte, dolayısıyla bir unsurun tasarımının diğer unsurun çalışmasını etkilediğini ifade etmektedir. “Açık” ifadesi ile iş süreçlerinin sosyal ve teknolojik boyutlarının hem birbirlerini hem de evrilen çevresel koşulları da dikkate almayı gerektirdiğine işaret edilmektedir.

Pozitif bilimler ve mekanik paradigmaya karşı çok sayıda epistemolojik avantajlara sahip olması nedeniyle, “genelde bütüncül (holistik) düşüncenin ve özelde de sistem teorisinin son yıllarda bir dünya görüşü ve açıklama şekli olarak popülaritesinin arttığı” (Berman'dan aktaran, Bayri, 2003:152) ileri sürülmektedir.

Bu görüşlerden hareketle, bu çalışmanın temel inceleme alanı olan elektronik araçlarla desteklenen ve güçlendirilmeye çalışılan e-ticaret olgusunun KOBİ’lerde uygulanması sürecinin analizinde sosyo-teknik teori ve sistem yaklaşımı benimsenmiştir.

4

4..22..22..AArraaşşttıırrmmaaYYöönntteemmiivveeÖÖrrnneekklleemm

Bu tezde, üç farklı yöntem kullanılmıştır: Firmalarla yapılan alan (anket) çalışması, mülakat ve odak grup toplantıları ve ekonometrik analizler.

Anket yoluyla elde edilen bilgiler ve veriler, hem korelasyon ve çapraz tablo gibi betimleyici istatistiklerle, hem de sıralı logit ekonometrik tahmin yöntemi ile

analiz edilmiştir. KOSGEB’den elde edilen anket verileri de yatay kesit yöntemi ile analiz edilmiştir. Bu analizler sonucu oluşturulan hipotezler ve modeller test edilmiştir.

Herhangi bir araştırma kapsamına giren obje, olay ve bireylerin tümüne birden evren denir. Evrenin büyüklüğünü araştırmanın amacı tayin eder (Arseven, 2004:92). Nicel çalışmalarda örneklem “hesaplanabilir güvenirlik sınırları içinde verebilen bir bütünün parçasıdır. Günlük yaşamda sık sık kullanılan “numune” kavramı ile eş anlamlıdır (A.g.e, 94).

Anket için belirlenecek örneklemin, örneklem istatistiklerine (yüzde, aritmetik ortalama, ortanca, standart sapma, korelasyon katsayısı v.b) bakarak evren parametresi hakkında doğru bir yargıya varabilmek için, örneklem büyüklüğünün doğru saptanması gerekmektedir. Araştırma problemindeki değişkenler bakımından evreni oluşturan deneklerin birbirine benzerlik derecesi evrenin homojenlik düzeyini gösterir (Arseven, 2004:96). Araştırmada evrenin hepsine ulaşmak, gerek

zaman gerekse ekonomik olanaklar bakımından, genellikle mümkün

olamayacağından araştırmacı, araştırma için gerekli verileri toplarken yorumlamalarında belli bir “örneklem hatasını” da hesaba katmak zorundadır.

Toplumsal survey araştırmaları için Backstrom’ün geliştirdiği örneklem büyüklük çizelgesi Çizelge 4.1’de sunulmuştur. Bu çizelge, (normal dağılımlı) evrenden tesadüfi yöntemle seçilecek örneklem gruplarının, belirlenmiş “hata toleransı” sınırlarında ve tanımlanmış güvenilirlik düzeylerinde örneklemin hangi büyüklükte olabileceğini vermektedir (Arseven, 2004:97).

Çizelge 4.1. Çeşitli Güvenilirlik Düzeylerinde Örneklem Büyüklükleri

Hata Toleransı 100 Örneklemde 95 Örneklem 100 Örneklemde 99 Örneklem

1% 9.604 16.587 2% 2.401 4.147 3% 1.067 1.843 4% 600 1.037 5% 384 663 6% 267 461 7% 196 339

Kaynak: Ali Arseven, Alan Araştırma Yöntemleri, 2004:98.

Ancak, tesadüfi yöntem yerine tabakalı oranlı örnekleme yönteminin kullanılması ile örnekleme giren denek sayısını azaltacağı ifade edilmekte “örneğin yedi meslek kategorisi bulunan bir evrenden örneklem seçiminde, % 99 güvenirlik

sınırında, tesadüfi örneklem yönteminin kullanılması ile 953 deneğe ihtiyaç olduğu halde, aynı evrenden tabakalı örnekleme yöntemleriyle seçilen 175 denek, evreni temsil etmede aynı derecede yeterli olabileceği” ileri sürülmektedir (Arseven, 2004:98).

Tabakalı örneklemde esas olan, her tabakadan seçilecek eleman sayısı o tabakadaki elaman sayısının tüm evrendeki eleman sayısına oranı şeklinde olmalıdır.

Araştırmada ele alınan temel problemin bir takım alt problemlerle de açıklanmak istenmesi ve alt problemlerdeki bağımsız değişkenin boyutları farklı büyüklükte grupları oluşturması durumunda araştırmalarda “tabakalı örneklem” metodunun uygulanması önerilmektedir (Arseven, 2004:100).

Bir sonraki bölümde detaylarıyla izah edildiği gibi, bu çalışmada metot çeşitlemesine gidildiği için nicel çalışmanın enstrümanı olarak kullanılan “Anket” uygulaması için seçilecek örneklem ile “Mülakat ve Odak Grup Toplantısı” için seçilecek örneklem için iki farklı yaklaşım benimsenmiştir.

KOBİ’lerde e-ticaret uygulamaları araştırmasının ortaya koyduğu araştırma sorunu ve amacı dikkate alındığında tabakalı örneklem metodunun uygulanması isabetli bir seçim olacaktır.

Araştırmanın evreni, Ankara İlinde Sincan ve OSTİM Organize Sanayilerinde faaliyet gösteren çeşitli sektörlerdeki KOBİ’lerdir.

KOSGEB veri tabanına göre Ankara’da imalatçı işletme sayısına bakıldığında, toplam işletme sayısının 4.157 olduğu görülmektedir (Türkiye Geneli 46.481). Ankara’daki KOBİ’lerin sektörlere göre dağılımı ise şöyle belirlenmiştir (KOSGEB, 2006:32):

300 kişi üzerinde anket yapılacağı varsayılarak, uygulanacak anket sayısını hesaplamak üzere örnekleme katsayısı (W) hesaplanacak olursa, örneklem katsayısı W=n/N oranıyla hesaplanır. Bu orana göre örneklem katsayısı 300/4074=1/13’tür.

Bu durumda sektörlere göre anketlerin dağılımı aşağıdaki şekilde olacaktır: Tespit edilen bu 300 anketin 50 tanesi araştırmacı tarafından yüz yüze uygulanmış, 50 tanesi araştırmayı destekleyen bir akademisyen tarafından yine yüz yüze, 100 tanesi anket içeriği hakkında eğitim verilen OSTİM Organize sanayi yönetimi elemanlarınca, 30 tanesi OSTİM sanayisinde yerleşik dağıtım ağı bulunan

bir gıda firması aracılığıyla, 20 adedi ise Sincan Organize Sanayi Çıraklık Eğitim Merkezi Müdürlüğü gözetiminde eğitim verilen elemanlar tarafından yüz yüze uygulanmıştır. On-line anketten 50 civarında katılım beklenmiş, geri dönüş oranını düşük olabileceği tahmin edilerek (% 30) tabakalı örneklem metoduyla KOSGEB’den temin edilen 150 seçilmiş mail adresine anket linki gönderilmiştir. Bu şekilde gerçekleştirilen anket dağılım çizelgesi Çizelge 4.2’de gösterilmiştir.

Ancak, Anket formunda beşli Likert ölçeği sınırlamasından dolayı, sektör seçeneğinde 7 değil 5 seçeneğe yer verilmiş, bunlar ise (Sanayi ürünleri, mobilya sektörü, tekstil, gıda ve diğer) seçeneği olarak belirlenmiştir. Diğer seçeneği açık uçlu bırakılmış, ilk dört sektör tasnifine girmeyen KOBİ’lerin diğer seçeneğine sektör ismini elle yazmaları istenmiştir.

Çizelge 4.2. Ankara’da KOBİ’lerin Sektörlere Göre Dağılımı

SEKTÖR ADI İŞLETME SAYISI UYGULANACAK

ANKET SAYISI

Sanayi Ürünleri 652 50

Mobilya Sektörü 447 34

Kimya ve Lastik Ürünleri 372 28

Tekstil Sektörü 319 24

Gıda Sektörü 170 13

Diğer İmalat 720 55

Genel Toplam 4074 300

Kaynak: KOSGEB 2004 anketinden uyarlanmıştır.

OSTİM Organize sanayi bölgesinde yer alan KOBİ sayısı 4519 iken SİNCAN Organize Sanayi’de yer alan işletme sayısı 200 civarındadır (yaklaşık % 6). Anketlerin organize sanayi bölgeleri arasında dağılımında sektör yanında bu oran da dikkate alınmıştır. Ancak toplam elektrik üretimi, birim işletmenin istihdam ettiği eleman sayısı ve finansal değerler bakımından Sincan OSB’nde daha ziyade orta ölçekli sanayi işletmelerinin ağırlıkta olduğu, OSTİM’de ise mikro ve küçük ölçekli KOBİ’lerin ağırlıkta olduğu görülmektedir. Ancak var olan nitel farklılığın araştırma probleminin çözümünde ortaya çıkarabileceği olası etkiler, mülakat örnekleminin seçiminde dikkate alınarak yapılacak analizlerde göz önüne alınmıştır.

Nitel araştırmada ise tabakalı örnekleme ile her bir sektörü temsilen birer örnekle mülakat görüşmesi tasarlanmıştır.

Araştırmanın, gerek kuramsal temeli, gerekse KOBİ’lerde e-ticaretle ilgili yapılan anketler ve mülakatlar, e-ticaret yapan ve yapmayan işletmelerin e-ticaretle ilgili ileri sürdükleri engel ve destekler konusunda kamu kurumlarının tutum ve davranışlarının ön plana çıkması, araştırmacıyı bu konuda da ampirik veri toplamaya sevk etmiştir.

Bu nedenle problemin bütüncül olarak analizi için KOBİ’lere e-ticaret konusunda hizmet sunan (politika düzeyinde veya finansal/eğitim destek sağlayan) kurumların üst düzey yetkilileri ile mülakat ve odak grup toplantısı tertip edilmiştir. Buna bağlı olarak, öncelikle, soruna kamu tarafının bakış açısını yakalayabilmek ve kamu yönünden detaylarını yansıtmak üzere, Dış Ticaret Müsteşarlığı E-Ticaret Koordinatörlüğünden bir, Devlet Planlama Teşkilatı Bilgi Toplumu (DPT) Dairesinden (e-ticaret stratejisini belirleyen birim) iki, yine DPT, KOBİ ve Organize Sanayi Sektörü Uzmanlarından iki, KOSGEB yönetiminden iki, ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) KOBİ uzmanlarından iki kişiyle mülakat yapılmıştır.

Nitel araştırma paradigmasında olasılık temelli örneklem yöntemlerinin tersine amaçlı örnekleme yöntemleri tercih edilmektedir. Patton’a göre (1987) olasılık temelli örneklem, temsiliyeti sağlama yoluyla evrene geçerli genellemeler yapma konusunda önemli yararlar sağlarken, amaçlı örnekleme zengin bilgiye sahip olduğu düşünülen durumların derinlemesine çalışılmasına olanak vermektedir. Bu anlamda, amaçlı örnekleme yöntemleri pek çok durumda, olgu ve olayların keşfedilmesinde ve açıklanmasında yararlı olur (Yıldırım ve Şimşek, 2006:107).

Amaçlı örnekleme tekniklerinden “tipik durum örneklemesi”, yeni bir uygulamayı veya bir yeniliği tanıtmak istiyorsa, uygulamanın yapıldığı veya yeniliğin olduğu bir dizi durum arasından, en tipik bir veya birkaç tanesini saptayarak bunları çalışabilir.

Bu yaklaşımda amaç, nicel metotlarda olduğu gibi evreni temsil eden bir örneklemden yola çıkarak sonuçları genelleme (tümevarım) ve buradan bir kuram üretme olmayıp, konuyla ilgili en doğru ve zengin bilgiye ulaşmaktır. Bu açıdan örneklem olarak seçilecek katılımcıların sayısal yönü değil, niteliksel yönü göz önüne alınmalıdır. Bazen 10 örneklemden alınamayan bir bilgi doğru seçilmiş, vasıflı bilgiye sahip olan donanımlı bir kişiden elde edilebilir. Bu durumda “Bu konuda en çok bilgi sahibi kim olabilir? Bu konuyla ilgili olarak kim veya kimlerle

görüşmemi önerirsiniz? (Yıldırım ve Şimşek 2006:111 içinde Patton, 1987:56) sorusu önem kazanmaktadır. Süreç ilerledikçe elde edilen isimler veya durumlar tıpkı bir kartopu gibi büyüyerek devam ettiği için bu tip örneklemeye “kartopu veya zincir örnekleme” modeli ismi de verilmektedir.

Bu araştırmada tipik durum örneklemesi yoluyla hareket edilerek, yine sektörel dağılım gözönüne alınarak (tabakalı örneklem) sektörleri temsilen Gıda Sektöründen 1, Tekstil Sektöründen 2, Mobilya Sektöründen 3, Kağıt ve Basım Sektöründen 2, Kimya Sektöründen 2, Sanayi Ürünleri Sektöründen 4, Diğer İmalat sektöründen 2 kişi olmak üzere 16 işletme yöneticisi mülakat için örneklem olarak belirlenmiştir.

Bu 16 kişinin kim olacağı konusunda ise kartopu modeli uygulanmış, yukarda belirlenen sayıdaki örneklemin “bu konuda en geniş ve kapsamlı bilgiye sahip” olabilecek kişiler olmasına dikkat edilmiştir. Bu konuda OSTİM Organize Sanayi Bölgesi e-ticaret danışmanı, Dış Ticaret Müsteşarlğı Teşvik-Uygulama Uzmanları ile KOSGEB uzmanlarından destek alınmıştır.

KOBİ evrenini temsilen iletme yöneticileri ile yapılan mülakatlar yanında, KOBİ’lerde e-ticaret uygulamaları konusanda iletmelere hizmet sunma konumunda olan, OSTİM Organize Sanayi Yönetimi ve Sincan Çıraklık Meslek Eğitim Okulu Müdürüyle de mülakat yapılarak konu ile ilgili çok taraflı ve derinlemesine bilgi edinilmeye çalışılmıştır.

Daha önce bu çalışmanın kuramsal temelinin sosyo-teknik teori üzerine oturtulduğundan bahsedilmişti. Bu yaklaşım ampirik çalışmada birincil dataların elde edilme yöntemine da yansıtılmıştır. Bu kuramdan hareketle e-ticaret işlevinin bir eko-sistem içinde cereyan ettiği ve bu sistem içerisinde merkezde işletme olmakla birlikte, diğer bileşenlerin, kamu kurumları, organize sanayi yönetimi, işletmenin insan kaynakları yapısı, teknolojik yapı, firmanın örgüt iklimi ve örgüt kültürü gibi unsurların işletmelerin e-ticareti benimsemesi ve uygulamasında etkin faktörler olacağı ileri sürülebilir.

Sosyo-teknik paradigma ile sistem paradigması ışığında KOBİ’lerde e-ticaret uygulamalarıyla ilgili diğer bileşenlerin karşılıklı etkileşimi konusunda da ilave çalışmalar yapılmalıdır. Ancak bu husus ilerde yapılacak başka akademik çalışmalara havale edilerek, yapılan anket ve mülakatlardan, eko sistem içindeki

unsurlardan, “kamu kurumları” bileşeninin tezin temel araştırma problemi ile ilgili sorunu aydınlatmada vazgeçilmez bir önemi olduğu ortaya çıkmış, bu nedenle konunun kamu tarafını temsil eden örneklemlerle mülakat ve odak grup toplantısı gerçekleştirilmiştir.

Kamu kurumlarının mülakat kısmıyla ilgili daha önce açıklama yapılmıştı. Odak grup görüşmesi Powell ve diğerlerine göre (1996:499) “araştırmacı tarafından seçilmiş ve bir araya getirilmiş bir grup insanın kendi deneyimlerinden yola çıkarak araştırmaya konu problem hakkında görüş belirtmeleri ve tartışmalarıdır (Yıldırım ve Şimşek, 2006:153). Morgan’a göre odak grup görüşmesi, araştırmaya konu problem hakkında grup içinde ortaya çıkan bir “etkileşim”dir (Yıldırım ve Şimşek, 2006: 152).

Odak gruba dahil bireylerin daha fazla riskli kararlara yönelebilmesinin mümkün görülmekte ve grup aklı denilen bir süreçle ortaya çıkan sinerjiyle, bireylerin birbirlerini dinleyerek kafalarında yeni fikir ve çağrışımlar oluşturabilmelerinin toplantının kalitesine artıracağı ileri sürülmüştür. Ortaya çıkaracağı dinamizm ve yaratıcılık nedeniyle odak grup görüşmeleri yoluyla araştırma problemi hakkında daha zengin bilgiye ulaşmak mümkün olmaktadır.

Bu araştırma deseni içinde yer alan odak grup toplantısında, ikisi KOBİ sektöründen birisi Bilgi Toplumu Dairesinden olmak üzere 3 DPT uzmanı, 1 KOSGEB temsilcisi ve 1 Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan olmak üzere 5 kişilik bir grupla 1.5 saat süren bir toplantı gerçekleştirilmiş, görüşme kayıtları sayısal ses kaydedici ile kayıt altına alınmıştır.

4

4..22..33..AArraaşşttıırrmmaannıınnGGeerreeççlleerrii

Araştırma için gerekli veriler, ilgili literatürün taranması ve alandaki uzman akademisyenlerin görüşlerinin de alınması suretiyle hazırlanan anket formu, mülakat kayıtları ve odak grup kayıtları ile temin edilmiştir. Ayrıca OSTİM ve Sincan Organize sanayinde gerçekleştirilen yüzyüze anket ve mülakatlar esnasında yapılan gözlemler ile mülakat yapılan işletmelerin web sitelerinde yapılan incelemeler de birincil veri aracı olarak kullanılmıştır.

Ayrıca, çalışmaya destek olmak amacıyla, Ankaradaki tüm imalatçı işletmeleri kapsayan (evren) KOSGEB anketinden elde edilen verilerle, araştırmada bahsedilen ya da amaçlanan hipotezler test edilmeye çalışılmıştır.

Araştırmanın başlangıç aşamasında birincil verilere ulaşmak için bir anket uygulaması öngörülmüştü. Ancak, yöntemle ilgili literatür taramalarında (Ör.Yıldırım ve Şimşek, (2006) Nitel Araştırma Yöntemleri, D.Bailey (1987) Methods of Social Research, Arseven,(1994) Alana Araştırma Yöntemleri), sağlıklı ampirik bulgulara ulaşabilmek için ileri sürülen iki temel paradigmanın (nitel ve nicel) birbirlerine göre avantajlı yönleri olduğu ve özellikle derinlemesine analiz

gerektiren ve yenilikçilik içeren olguların nitel yöntemlerle ele alınması

gerektiğine dair tespitleri araştırmacının alanda yaptığı pilot çalışmayla da teyit edilmiştir. Şöyle ki;

• Yüz yüze yapılan anketlerin uygulaması esnasında katılımcılardan gelen tepkiler,

• On-line uygulanan ankete geri dönüşüm oranının düşüklüğü,

• Konu ile ilgili daha önce yapılan benzer çalışmaların yöntem kısmında dikkat çekilen hususlar (Bal, 2003:52, Lallan, 2002:74), • Araştırmacının daha önce Türkiye koordinatörü olarak görev yaptığı

“OECD’E-government country peer review” çalışmasının ampirik aşamasında edindiği deneyim,

• Ankara’da bilgisine başvurulan “yöntem”ci akademisyenler’in görüşleri (TODAİE ve Polis Akademisi)

Araştırma açısından Anket metodunun tek başına sağlıklı ampirik bulgulara ulaşmada yeterli olmayacağı sonucunu ortaya çıkarmıştır.

Sherman ve Webb “yapılandırılmamış görüşme" ile birlikte "yarı-yapılandırılmış görüşme" tekniğine dayalı elde edilen verilerin içerik analizi ile birlikte ortaya daha sağlıklı, "araştırılan problem hakkında ayrıntılı ve derinliğine veri sağlaması”nın sözkonusu olacağını ifade etmektedirler (Şimşek ve Yıldırım (2006:97) içinde Sherman ve Webb, 1988).

OECD’nin üye ülkelerin e-devlet uygulama düzeylerini karşılaştırmalı olarak tespit etmeye yönelik yaptığı “country peer review” çalışmaları için geliştirdiği “Yöntem Klavuzu”nda (Peer Review: An OECD Tool for Cooperation and Change, 2003) yer alan Metodolojik açıklamalarda nicel yöntemlerin mutlaka "nitel" metodlarla desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Nitekim Türkiye için yapılan çalışmanın (OECD,2007:157-159), “Yöntem” açıklamasında sözü edilen gerekçelerle anket uygulamaları yanında e-devlet uygulamalarıyla ilgili paydaşlarla derinlemesine görüşme ve odak grup toplantısı (Birisi Ankara’da üst düzey

bürokratlarla, birisi İstanbul’da özel sektör temsilcileriyle) yapıldığına işaret edilmiştir.

Nicel araştırmanın bir diğer handikapı da, örneklem seçme kriterinde ve örneklem sayısında ortaya çıkmaktadır. Somut araştırma için konu değerlendirildiğinde, gerek tesadüfi örneklem (Probabilistic Sampling), gerek sistematik örneklem de, örneklemin (Anakara’daki KOBİ’ler) in evreni temsil edecek derecede sayıyı saptamak ve bu örneklerden hareketle, evrene genellenebilecek “bilimsel çıkarımlarda” bulunmanın çok iddialı bir argüman olacağı değerlendirilmiştir.

“Gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma” (Şimşek ve Yıldırım, 2006:39) olarak tanımlanan nitel araştırma tekniklerinin, söz konusu kısıtları ortadan kaldıracağı ileri sürülmüştür.

Alanda yapılan pilot uygulama, literatürdeki bu saptamaları destekleyici geri beslemeler sunmuştur. Nitekim, Anketin pilot uygulaması amacıyla saha da yapılan görüşmelerde katılımcılardan postayla gelen anketlerle sanayicinin ilgilenmediği, vakit ayırmak istemediği, anketin üst düzey yönetici yerine sıradan bir elemana doldurtulduğu, soruların tam anlaşılamadağı, bazı soruların boş bırakıldığı rapor edilmiştir. Çarpıcı bir örnek olmak üzere, pilot uygulama esnasında OSTİM sanayi yönetimiyle yapılan bir görüşmede yönetici konumundaki bir katılımcı “üniversite hocalarının masa başında oturarak, sahaya zahmet edip gelmeden” anketlere dayalı hayali bilgi ürettikleri” iddiasında bulunmuş, kendisinin şimdiye kadar İnternetten veya postayla gelen hiçbir ankete yanıt vermediğini ifade etmiştir.

Katılımcılar araştırmacının sahaya gelmesini, gerçekten sağlıklı bilgi almak isteniyorsa sanayicinin yaşadığı sorunları ve ortamını gözlemlemesini arzu etmekte, böyle bir çaba gösterildiği takdirde, bunu saygıyla karşıladıkları gibi ayrıca kendilerine değer verildiği duygusuyla araştırmacıya azami desteği verebileceklerini ifade etmişlerdir. Bu durum araştırmacıyı, ampirik bulgu elde etmeye yönelik uygulamalarda muhatap kitlenin (deneklerin) sosyal yapıları ve kültürel algılamalarının da dikkate alınması gerektiği yargısına ulaştırmıştır.

Şüphesiz, “yüzyüze anket” tekniğinde bu mahsurların bir kısmının ortadan kalkacağı düşünülse bile, anketlerdeki yapılandırılmış soruların muhatap üzerinde mekanik bir etki yaptığı ve resmi bir görüşme havası verdiği gözlemlenmiştir.

Araştırmacının doğal bir atmosfer yaratarak sohbet havası içinde gerekirse başka sorular arasına kendi araştırma sorularını gömerek mülakatı gerçekleştirmesi durumunda en derin ve en sağlıklı bilgiye ulaşılabilmektedir. Rubin’e göre (1983:356) “Açık uçlu duyarlaştırıcı görüşme, içerik ve yöntem açılarından sıradan bir konuşmadan pek farklı” değildir.Çünkü böyle bir görüşmede “standart, önceden hazırlanmış sorular olmadığı gibi, yanıtlarda da herhangi bir kısıtlama” söz konusu değildir (Yıldırım ve Şimşek, 2006:121).

Bu tarz yaklaşımın, araştırmacının araştırma ortamında göreli olarak uzun kalabileceği araştırma problemleri için uygun olacağı ileri sürülmektedir. Patton