• Sonuç bulunamadı

Çocukluk döneminde yaşanan toplumsal değişmelerin bellek mekanizmaları üzerine etkisi üzerine yapılan araştırmalar sınırlıdır. Türkiye Cumhuriyeti 1989 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye gerçekleşen ve kapsamı ve büyüklüğü nedeniyle göçler tarihi bakımından da II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da gerçekleşen en büyük kitlesel göç olma özelliği ile önem taşıyan bir göç dalgasına tanıklık etmiştir. Göç, 1945-1989 yılları arasında Bulgaristan Hükümetinin sınırları içinde yaşayan Türklere uyguladığı asimilasyon politikaları nedeniyle gerçekleşmiştir. 1984-1989 yılları arasında politikanın uygulamaları zora dayalı hale getirilmiştir. Zor kullanarak ve sistemli bir şekilde Türk isimlerini Bulgar isimleriyle değiştirme, anadili halka açık alanlarda konuşmayı ve anadilde eğitim görmeyi, dini faaliyetleri yasaklama, Türk olmayı ve Türklüğü temsil eden geleneksel giysilerin giyilmesini yasaklama gibi alanlarda olmuştur (Çağlayan, 2007: 30).

50 Bir insanın doğduğu topraklardan yakınlarını terk ederek aynı soydan olsa bile başka bir ülkeye göç etmek istemesi yaşamında önemli bir rahatsızlık oluşturmaktadır (Yılmaz, 2008: 42). Göçmenler, o günlerde anılarını, komşularını, topraklarını geride bırakarak yaşamaya tutunmuş, her şeye rağmen yeniden yaşamaya başlamıştır. Zorunlu göçe tabi olan insanların yaşadıkları travma ve mağduriyetlerin hiç yaşanmamış olarak algılanması bu travmayı ortadan kaldıracak güven ortamının oluşmasını engelleyecektir.

Bulgar göçü sırasında Bulgar yönetimi vizesi çıkan kişileri sınır dışı etmek istemiş ve bu durumda aile üyeleri birbirinden ayrılmak durumunda kalmıştır. Bulgaristan göçmenleriyle göç anıları üzerine yapılan araştırmalarda Türkiye’ye geliş süreçlerinin hala hafızalarında kötü bir anı olarak canlı kaldığı (Ciğerci-Ulukan, 2008: 160) ve üzerinden yıllar geçse de toplumsal hafızadaki izlerin kolay silinmediği ve Türk azınlık üzerinde geçmişten kalan bir baskı olduğu görülmektedir (Çağlayan, 2007: 180).

Bulgaristan’da Türklere kendi dillerini konuşmaları, dinlerini özgürce yaşamaları ve bunun gibi daha birçok konuda yasaklama getirilmiş olması göç sırasında göçmenlere yaşatılan çeşitli zorluklar nedeniyle bu durumun göçü yaşayan bireyler için travmatik bir deneyim olabileceği ve otobiyografik anıları etkileyebileceği düşünülmektedir. Göç öncesinde geçirdikleri stresli beş yıl, göç sırasında ve sonrasında yaşadıkları çeşitli zorluklar, yeni bir çevreye ve kültüre yaşadıkları adaptasyon ve değişim nedeniyle bu durumun göçü yaşayan bireyler için stresli, değişim ve dönüşüm içeren, belirgin bir olay olma özelliği taşıdığı düşünülmektedir.

Göç yaşantısı gerek göç sırasında yaşanan deneyimler gerekse göçün ardından yerleşilen yeni çevreye adaptasyon sürecinde bireylerin yaşamında belirgin bir iz bırakan ve otobiyografik bellek üzerindeki etkisi olduğu düşünülen bir durumdur. Bugüne kadar yapılan çalışmaların daha çok yetişkinlik döneminde yapılan göç ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde bu göçe ilişkin hatıraların ne ölçüde hatırlandığı üzerine olduğu görülmektedir.

Bu araştırmalarla birlikte (Schrauf, & Rubin, 1998: 437, Elnick ve ark., 1999: 45) literatüre “göç tümseği” bileşenini eklenmiştir. Araştırmalar bulgularını çoğu zaman sosyal kimlik ile bağlantılı olarak açıklamasa da hatırlanabilirliğin artmasına bir sebep olarak bireylerin özdeşim kurduğu gruplar ile ilgili, özellikle ulusal kimlik, olayların kodlanmasında kimlik değişkeninin etkili olması mümkündür. Göçmenlerin yeni bir kültür

51 yapısını ve sosyal normlarını anlama, yeni dil kazanımı gibi yaşam stillerinde büyük değişimler bellek, benlik ve kimlik üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.

Kültürleşme ile ilgili olarak o kültür ile daha çok özdeşim kuran bireyler göçle ilişkili anıları daha az hatırlarken, göç sonrası yaşantılarından daha çok anı hatırlayabilir.

Bu kişilerin göçle ilgili anıları daha az canlı ve daha sonraki anılara oranla daha az önemli olarak hatırlanır. Etnik kimlik ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı kişiler için göç öncesindeki anılar daha önemli, daha duygusal daha canlı, sonraki anılara göre daha önemli olabilir çünkü bu anılar kültürel kimlikleri ile daha çok ilişkilidir.

Kirschner (2009: 13) göç döneminin, ergenlik ve genç yetişkinlik gibi, otobiyografik bellek tarafından ayrıcalıklı bir şekilde kodlanan benlik ile ilgili yoğun psikolojik aktivitenin olduğu bir dönem olarak görmektedir. Bu durum bireye yaşam öykülerini organize etmede bir referans noktası (göçten önce veya göçten sonra) sağlayacaktır (Neisser 1988 akt. Kirschner 2009: 31).

Burada Bulgaristan ve Türkiye her ikisi de toplulukçu kültürler olduğu için; köyden kente mi göç etmiş oldukları önem kazanacaktır. Bunun yanı sıra göç eden kişilerin Bulgaristan’da daha çok Türklerle mi Bulgarlarla mı yaşadığı da farklılık yaratacaktır.

Farklı din, dil, farklı eğitim yapıları olduğu için benlik yapılarında bir dönüşüm olmasını beklenmektedir.

Göç başlayıp biten durağan bir süreç değil, süregiden aktif bir süreç olarak ele alınmaktadır (Çağlayan, 2007: 49). Araştırmada göç ile bağlantılı olarak kültürleşme tutumları ve sosyal kimlik ile özdeşim ve benlik kurguları süreçleri incelenmiştir. Her göç benzersizdir. Bu faktörler bağlamında otobiyografik anıların başlangıcının nasıl etkileneceği araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.

Araştırmada bu kişilerin benimsediği sosyal kimlik (özdeşleşme), kültürleşme düzeyleri ve yetişkinlikteki benlik kurguları ve kişilik yapılarının (bastırma kullanıp kullanmadıkları), cinsiyetlerinin ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özelliklerine olan etkisi incelenmiştir.

52 Araştırma Soruları

1. Çocuklukta yaşanan göç deneyimi ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

2. Cinsiyet ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

3. Bastırmacı kişilik yapısı ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

4. Sosyal kimlik ile özdeşleşme düzeyi ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

5. Benliğe ilişkin kültürel kurgular ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

6. Kültürleşme tutumları ilk anı yaşı ve ilk anının fenomenolojik özellikleri üzerinde bir fark yaratır mı?

53