• Sonuç bulunamadı

5.1. Tartışma

5.1.2. Araştırmanın İkinci Alt Problemine İlişkin Tartışma

Araştırmaya katılan öğrencilerden 3. sınıf öğrencilerinin çoğunluğunun (%44,68) fikir sahibi olmadan grup tarama sınavına girdikleri görülmektedir. Diğer yanıtlara bakıldığında ise kendilerine anlayabilecekleri düzeyde açıklama yapılmadığı dikkat çekmektedir. 4. sınıfların çoğunluğuna ise (%36,51) ‘yetenekli öğrencilerin seçileceği’ bilgisi verilmiştir. Bu sonuçlar, öğrencilerin başarılı olamadıklarında yaşayabilecekleri psikolojik sonuçlar açısından yapılan açıklamaların ne kadar yanlış olduğunu ve genel olarak yapılan bilgilendirmelerin öğrencinin psikolojisi düşünülmeden yapıldığını göstermektedir. Alan yazında bu konuyla ilgili herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır.

Öğrencilerin büyük çoğunluğunun (%49,09) sınav hakkındaki bilgiyi öğretmenlerinden aldıkları, diğerlerinin ise anne-babalarından aldıkları görülmektedir. Öğrencilerin tamamının sınav için hazırlık yaptığı görülmekte olup bu durumun ailelere ve öğrencilere süreçle ilgili yetersiz bilgilendirmeden kaynaklandığı düşünülmektedir. Öğrenciler sınav başlamadan önce rutin kontroller yaparak, dua edip akıllarındakileri tekrar etmişlerdir. Öğrencilerin, sınav heyecanı ve kaygısı yaşadıkları görülmektedir. Gözetmenlerin büyük çoğunluğu (%77,27) sınav süresince sınıfı izleyip, kodlama kontrolü yapmışlardır. Öğrencilerin büyük

çoğunluğu (%63,81) sınav sorularını zor bulmuşlardır. Sınav ortamını ise beğenerek herhangi bir sıkıntı yaşamamışlardır. Araştırmada devlet, özel ve köy okullarında eğitim gören öğrencilerin verdikleri cevaplar açısından anlamlı bir farklılık oluşmadığı gözlenmiştir.

Araştırma kapsamında sınıf öğretmenleri tarafından aday gösterilip grup tarama testine giren öğrencilerle yapılan görüşmeler bize, öğrencilerin sınav hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadıklarını, ya öğretmenlerinin ya da ailelerinin onların psikolojilerine uygun olamayacak şekilde açıklamalar yaptıklarını göstermektedir. Sınav süresine kadar öğrencilerin hazırlık amaçlı çalıştırılması, sınav sırasında gözetmenlerin yeterli bilgi vermeyişi, sınav ortamı, optik okuyucu/formlar doldurularak öğrencinin önemli bir sınav havasına sokulması ve sonucunda büyük çoğunluğun sınav sorularını zor bularak başarısız oluşu, değerlendirildiğinde akıllara bu sınavla ilgili birçok soru işareti getirmektedir. BİLSEM Süreci (Üstün Yetenekli Bireylerin Eğitimi) İç Denetim Raporu (2010)’da ve ilgili platformlarda belirtildiği üzere ‘TKT 7-11 grup testinin rehberlik araştırma merkezlerinde ve okullarda sürekli uygulanması nedeniyle içeriğinin herkesçe bilindiği düşünülmektedir. Her yıl aynı tanılama yöntemlerinin kullanılması, mevcut tanılama araçlarına ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu durum, gerçek üstün zekâlı öğrenciler yerine ilgili ailelerin normal ve parlak zekâlı çocuklarının merkezlere gitmesine zemin hazırlamaktadır.’ gerekçeleri dikkate alınarak grup tarama testi ve uygulanma süreci değiştirilmiştir. 2015 yılında ilk kez uygulanan bu sınavla ilgili araştırma kapsamında velilerin beyanlarında bir piyasa oluşacağı korkusu hâkimdir. Konuyla ilgili, ÜYÇAP’ın (Üstün Yetenekli Çocukların Aile Portalı) hazırlayarak Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne göndermiş olduğu, 24 Şubat 2015 tarihinde yapılan BİLSEM 1. aşama sınavına giren, 100’ün üzerindeki öğrenci velisinin katılımı ile yapılan çalışmada dile getirdikleri kaygılar araştırma kapsamında elde edilen sonuçlarla paralellik göstermektedir. ÜÇYAP’ın raporunda; ‘Bu yıl yapılan sınavla 2. sınıftaki öğrenciler, hayatlarında ilk kez optik form dolduracakları bir sınava girdiler. Optik form örneklerinin daha önce dağıtılması; üniversite sınavında yetişkin denebilecek öğrencilerin bile kaydırma hataları yaptığını göz önüne aldığımızda, biyolojik yaşının 3-5 yaş ilerisindeki çocukların benzer hatalar yapmalarını engellemek ve özel yetenekli çocukları eksiksiz tespit

edebilmesi için önemlidir. Optik form örneğinde; Türkçe, Matematik ve Genel Yetenek bölümleri yer almaktadır. Bu ifade özel yetenekli çocuklar ve velilerde konuların müfredata bağlı olduğu yönünde endişelere neden oldu. Açıklama yapılarak ve ‘Genel Türkçe’, ‘Genel Matematik’ yazılarak bu konuda öğretim programına bağlı olmadığının bildirilmesi; duygusal yönden fazla hassas olabilen özel yetenekli çocuklarda, sınavdan önce kaygıların giderilmesini sağlamak adına daha yararlı olacaktı. Yaş özellikleri dikkate alındığında sınav anında gözetmenler tarafından sınav uygulama esaslarının aktarılması, öğrencilerin kavramasına yetmeyebileceği gibi sınav giriş belgesinde aileye yönelik olarak, sınavın uygulanışına ilişkin çok detaylı bilgiler verilmesi gerekmektedir.’ Denilmektedir.

Bütün bu değerlendirmeler ışığında bakanlık bu yılki BİLSEM seçmelerinde yine değişikliğe gitmiştir. İlkokul 1. ve 2. sınıf öğrencileri grup tarama sınavlarını 10’nar kişilik gruplarla tablet üzerinden yapmıştır. 3.ve 4. sınıf öğrencileri ise önceki yılki gibi merkezi sınava girmişlerdir. 2017 BİLSEM seçmelerinde ise uygulama hemen hemen aynı olmakla birlikte 4. sınıflar aday gösterilmemiştir.

5.1.3. Araştırmanın Üçüncü Alt Problemine İlişkin Tartışma

Özel yeteneklileri tanılama sürecine yönelik test uygulayıcısı rehber öğretmenlere göre (%46,67) 6 yaş öncesi çocuklarda tanılama testi yapılmamaktadır. Araştırma kapsamındaki anket sonuçlarına göre okul öncesi dönemde aday gösterilen çocukların tanılanması noktasında ülke genelinde uygulamada birliktelik olmadığı ilden ile farklılıklar yaşandığı görülmektedir. İlgili her platformda erken tanılamanın özel yetenekli bir çocuğun eğitimi için hayati önemi vurgulanırken araştırma sonuçlarına göre okul öncesi çocukların tanılanması ilden ile farklılık göstermekte olup bu çocukların ya bekletildiği ya da farklı testler uygulanıp okuluna durumun bildirildiği ifade edilmiştir. BİLSEM Süreci (Üstün Yetenekli Bireylerin Eğitimi) İç Denetim Raporu (2010) Erken tanılama anket uygulamasında, katılımcıların büyük bir çoğunluğu, bulundukları illerde okul öncesi dönemde üstün yetenekli çocukların varlığı bilindiği halde, bu çocukların eğitimine dönük herhangi bir çalışmanın yürütülmediğinin ifade edilmesi, araştırma kapsamında rehber öğretmenlerin verdikleri cevaplarla paralellik göstermektedir. Bu kapsamda velilerle yapılan

görüşmelerde de veliler çocuklarının kaybolan yıllar sonucu oluşan mağduriyetlerini dile getirmişlerdir. (TBMM, 2012)’de yapılan toplantılarda konuyla ilgili 0-6 yaş arası çocuklarda tanılamanın önemli olduğu, bu nedenle erken çocukluk evresinde ‘üstün yeteneklilerin’ tespit edilerek yönlendirilmesi gerektiği, bu noktada Sağlık Bakanlığının tanılama sistemi içerisine girmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu noktada il/ilçe Milli eğitim müdürlükleri bünyesinde çalışacak bir görevli tarafından ilgili bölgedeki bütün aile sağlığı merkezlerindeki hemşireler özel yetenekliler konusunda eğitilerek tuttukları kayıtlar arasında özel yetenekli olarak düşündükleri çocukların bildirilmesi sağlanabilir.

Rehber öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%52,63) grup tarama sınavının merkezi sistemle aynı anda yapılmasını daha nesnel ve olumlu bulmuşlardır. Yine önemli (%42,10) bir kısmı da TKT’ yi yetenek testi olarak görmekte olup yeni uygulanan sınavı ise akademik performansı ölçen bilgiye dayalı bir sınav olarak üstün zekâyı ayırt etmede yetersiz görmektedirler.

Zekâ testi uygulayan rehber öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%56) WISC-R testinin uygulamasının uzun zaman aldığı, zorlayıcı olduğu, ulaşılabilirliğinin arttığı bu yüzden güvenirliliğini yitirdiği ve revizyona ihtiyacı olduğu noktalarında olumsuz görüş belirtmişlerdir. Önemli bir bölümü ise (%44) WISC-R testini işlevsel, geçerli, güvenilir ve daha kapsamlı bularak olumlu görüş belirtmişlerdir.

Rehber öğretmenlerin BİLSEM tanılama sürecinde WISC-R testi yerine WNV Testinin uygulanacak olması ile ilgili, azımsanmayacak bir kısmının (%15,91) WNV testinin sözel bölümünün eksik oluşunu eleştirmişler bunun dışında çoğunluğu (%85,09) yeni testin uygulanışıyla ilgili olumlu görüş bildirmişlerdir. WISC-R zekâ testinde eleştirilere konu olan hususların bu testle giderildiği ancak bu testin WISC-R zekâ testine göre daha az alt zekâ alanını ölçmesi ve sözel olmayan bir test olması eleştirilmiştir.

Rehber öğretmenlerin önemli bir kısmına (%25,81) göre WNV testinin öğrencilere uygulanma süreci sağlıklı işlemektedir. Öğretmenlerden çok azı (%6,46) testin örnek maddelerini basit bularak, uygulamadaki sözel ifade eksikliği yüzünden öğrencilerin bazı kısımları anlamakta zorlandıklarını belirterek eleştirmişledir.

Rehber öğretmenlere göre WNV yetenek testi üstün zekâyı ayırt etmede oldukça iyi bulunmakla birlikte sözel yönüyle eksik bulunmuştur. WISC-R testinin ise daha ayırt edici olduğu fakat güncellenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bu araştırmada özetle zekâ testi uygulayan rehber öğretmenlerin tanılama sürecinde yapılan grup tarama ve zekâ testleriyle ilgili görüşleri BİLSEM’ lerde görev yapan öğretmen görüşleriyle örtüşmekte olup eski testin (WISC-R) geçerli ve daha kapsamlı olduğu fakat çok fazla kişiye ulaştığı için güvenirliliğini yitirdiği bu yüzden yeni bir teste ihtiyaç duyulduğu yeni testin (WNV) ise sözel ifade yönüyle eksik olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Rehber öğretmelerle yapılan görüşmelerde WNV testinin, WISC-R Zekâ Testine göre daha az alt alanını ölçtüğü ve uygulanışı sırasında sözel ifade kullanılmadığı için öğrencilerin bazı kısımları anlamakta zorlandıklarını belirtmişlerdir. Bu noktada WNV testinin eksik bulunan özellikleri için sağaltım çalışmaları yapılarak eleştirilen hususların düzeltilmesi yoluna gidilebilir.