• Sonuç bulunamadı

C. ESERLERİ VE ÖDÜLLERİ

2.2. EDEBÎ SANATLAR

2.2.2. Anlamla İlgili Sanatlar

2.2.2.1. Tenasüp

Tenasüp, aralarında farklı ilgiler bulunan iki ya da daha fazla sözcüğü bir dizede veya ikili beyit içinde kullanma sanatıdır. Cemal Süreya’nın şiirlerinde güzel örneklerine rastladığımız tenasüp toplamda 79 tanedir. Örnekler:

“Gözlerin, onun ardında yüzün, dudakların” (Önceleyin, s.13) Burada göz, yüz ve dudak arasındaki ilgi gösterilmiştir.

“Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz

Gökyüzünün o meşhur maviliğinde (Cıgarayı Attım Denize, s.21)

“Kuşlar uçuyor üstünde

Gökyüzü var üstünde” (Elma, s. 25) “Bir kapı mı açılıyor

Hemen menteşeye kayardı gözleri

Küçük ev aletleri kerpeten mengene” (Behçet Necatigil Şiirlerini Nereye Yazardı, s.191)

“Saatinin akrebi kopar Cuma günleri merkezde

Yelkovan’a yelken katar” (Ahmet Köksal İçin, s. 303)

Yukarıdaki örneklerde de yine kapı, menteşe, ev aletleri, kerpeten, mengene, ikinci şiirde ise saat, akrep ve yelkovan arasında ilgiler kuran şair müthiş tenasüp örnekleriyle karşımıza çıkar.

“Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında” (Ülke, s. 49)

“Ak odada oturur

Kapısı penceresinden çok” (Turgut Uyar, s. 209)

Diğer bazı tenasüp sanatı örnekleri:

“Son gölgeleri yakılanların,

Ateşlenirken odun ayaklarında” (Ortadoğu, s.108)

“Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı

Adam bulut gibiydi, hatırladı” (Adam, s.15)

Yine bu örneklerde yakmakla ateşlenmek, yağmur ve bulut birbiriyle ilgili kelimeler olup güzel birer tenasüp örnekleridir.

“Başlar yeniden aramızda kadınlık, erkeklik, sevgililik Sevdalanırız yeni baştan” (Şiir, s. 283)

“Sayıklasa da ağaç gövdesine kazılı adı

sürecektir yaprağını” (İki Şey, s. 123)

“Ovalara, yaylara bozkırlara çöllere

Bölgenin bütün üvey topraklarına” (Ortadoğu II, s. 107)

2.2.2.2. Tecahül-i Arif

Tecahül-i Arif, bilip de bilmezden gelme sanatıdır. Cemal Süreya bu sanatı, akis, iade, cinas sanatlarına nazaran daha fazla kullanır. Şiirlerinde toplamda 53 adet örneği bulunmaktadır:

“Ama üst üste yenildiğime göre

İskambil oynuyorum garanti” (Bun, s.37)

“Hayvan mıdır kimbilir belki de hayvandır

Ben hayalet miyim kimbilir belki de öyleyimdir” (Sürek Avı, s. 41)

Bu örneklerde şair bildiği şeyleri bilmezden gelerek ilginç örnekler vermiştir.

Şiirlerinde cinselliği işlerken kadını kullanır. Kadınla birlikte olduğunu bilmiyormuş gibi davranarak şöyle söyler:

“Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi

Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur” (Güzelleme, s.16)

Şair, aslında kadınla birliktedir ve bilmezden gelerek güzel bir tenasüp örneği ortaya çıkarmıştır:

“Sırıkla araladım sulardaki pisliği Soruyorlar bir de nerdeyim

Belki de ölümcül bir sevinçteyim

Sesim tanınmaz bir çocuk sesi” (Türkü, s. 128)

“O diye biri vardı galiba

Ağzı da iyice vardı galiba” (Yağmurun Yağması İyidir, s. 59)

“Çok erken gelmişim seni bulamıyorum

Bir şeyin provası yapılıyor sanki” (İki Kalp, s. 241)

“Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,

Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi? (Piri Reis, s. 258)

“Kim bu Gülşehri öksüz Emrah kim?” (Yunus Ki Sütdişleriyle Türkçenin, s.97)

2.2.2.3. Mübalağa

Mübalağa, anlatımı güçlendirmek için, bir şeyi, olduğundan ya üstün ya da aşağı gösterme sanatıdır. Konuşma dilinde de zaman zaman bir şeyler övülür veya yerilir.

Fakat sanatsal olması için, ince bir kullanım gerekir. Cemal Süreya şiirlerinde bu sanatı sıklıkla kullanmaz. Biz de şairin bütün şiirlerinde toplam 62 adet mübalağa örneğine rastladık. Örnekler:

“Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik” (Aşk, s.17)

“Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar

Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar” (Üvercinka, s.38)

“Mühendisler geldiler, kedi resmini bile cetvelle çizerler.” (Siz, Saatleri, s.237)

“Bir Akdeniz şehri çıkabilir içinden Alıp yaracak olsak yüreğini

Şimdi bir güvercinin” (Cıgarayı Attım Denize, s.21)

Yukarıdaki örneklerde geçen “gökyüzünün kendini ikiye bölmesi, sabahtan akşama kadar kurşuna dizilmek, mühendislerin kedi resmini bile cetvelle çizmeleri, güvercinin yüreğinden bir Akdeniz şehrinin çıkması” olağan şeyler değildir. Her bir kullanım kendi içerisinde başka bir gerçekliği vurgulamak amacıyla kullanılmıştır. Şair bu kullanımları sanatsal gücüyle bir araya getirerek, bizlere, özgün birer mübalağa örneği olarak sunmuştur.

Diğer bazı mübalağa örnekleri:

“Sizin hiç babanız öldü mü

Benim bir kere öldü kör oldum” (Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?, s.26)

“Gözleri göz değil gözistan

Bir odadan bir odaya geçiyor” (Bun, s.37)

“Sen güneşin her anlık dergisi Bin yıllık aboneyim sana

Seviyorum seni taşıran damla” (Taşıran Damla, s.174)

“Uzakta dev bir damla: Pırıl pırıl Pencap! (Bir Kış, s. 257)

“İstanbul’da en ince minarede

Beş tane gözüm vardı mavi” ( Saat Beş, s. 290)

“Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk

Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün” (Hamza, s.27)

Bu kullanımların her biri şairin mübalağa sanatını ne derece başarılı ve özgün kullandığının birer kanıtı olup, şiirlere ayrı bir heyecan ve mana katması yönüyle dikkate değerdir.

2.2.2.4. Tezat

Tezat, birbirine zıt nitelik taşıyan duygu, düşünce veya hayalleri bir arada kullanmaktır. Birbirine karşıt unsurlar arasında benzerlik de kurulabilir. Bu karşıtlık veya benzerlik okuyucuyu etkilemek amacıyla yapılır. Cemal Süreya’da bu sanatın çarpıcı örnekleri vardır. Şairin şiirlerinde toplam 92 tezat örneği bulunur. Örnekler:

“Kerbela yası hemen her zaman

Görünmez kılardı mevlit sevincini” (Sıcak Nal, s.198)

Şair bu örnekte “yas” ve “sevinci” bir arada kullanarak güzel bir tezat örneği vermiştir.

“Hani şu ayyaş Selim ve mastor Murad;

Tuhaftır tütünü içkiyi de yasaklamışlardı.

-İçki hakladı Selim’i

Esrarla tükendi Murad.” (Yazgıcı Şiir, s. 193)

Burada şair tarihi bir olayı zıtlıklarla bizlere anlatmaya çalışmış, içkiyi ve tütünü yasaklayan yöneticilerin yine bunlar yüzünden öldüğünü söyleyerek ince bir tezat örneği sunmuştur.

“İlk kezmiş gibi buluştunuzdu

Son kezmiş gibi seviştinizdi” (Dört Mevsim, s. 147)

Şair “ilk” ve “son” kelimeleriyle güzel bir tezat örneği vermiştir.

“Bir kapıyı açtım ürktüm ve kapattım” (Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir III, s. 166)

“Umut’un içinde mut varsa

Umutsuzluğun da içinde umut” (Karacaoğlan, s.207)

“Açıklanmayan tek şey aşk: En büyük sayrılık ve en büyük sağlık” (Siz, Saatleri, s.

237)

Görüldüğü gibi tezatlar, şairin şiirlerine ayrı bir duygu ve heyecan katarak daha sürükleyici hâle getirmiştir:

“Uzakta dev bir damla: Pırıl pırıl Pencap!” (Bir Kış, s. 257)

“Yine bu yüzden doğduğu an

Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı” (Bilgisayar olarak, s. 247)

“Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında” (Ortadoğu IV, s.112)

“Geçmişle gelecek arasında Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında” (Ortadoğu IV. S. 112)

“Serinliğim duyurmayın anama. Hep “ateş, tutuş, yan” (Burkulmuş Altın Hali Güneşin, s. 90)

“Ekinim kalın yerdedir

Ekinim yufka yerde” (Yırtılan İpek Sesiyle, s. 88)

“Çekip götürdüğü kadın

Getirip getirip rastlantının” (Arka Güneş, s. 66)

2.2.2.5. Tekrir

Tekrir, etkili bir anlatıma ulaşmak için şiirdeki bazı sözcük veya söz öbeklerinin tekrarlanmasıyla yapılan sanattır. Cemal Süreya’nın en sık kullandığı sanatlardan biridir. Şairin neredeyse bütün şiirlerinde bu sanatın örneklerine rastlamak mümkündür.

Tekrirler, şiirlerin her yerinde dize başında, ortasında ya da sonunda görülebilir. Cemal Süreya’da tekrirlerin sıklıkla ve ustalıkla kullanılması, şiirleri oldukça etkili ve canlı göstermiştir. Toplam olarak 682 olarak tespit ettiğimiz bu sanatın örneklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Dize başında kullanılan tekrirler:

“ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz

Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum” (Gül, s.12)

“Törene götürülmüş çiçekler

Törende artakalan çiçekler” (Taşıran Damla, s. 173)

“En derin çizgiler, güzelim

En tatlı anlardan kalma” (Lavanta, s. 206)

“Bir tırnak makası

Bir mendil” (Söz Yitimi 5, s. 228)

“Sonra ilk çağlar savaşlarında para ve Babil

Sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi” (Gazel, s. 42)

Dize ortasında kullanılan tekrirler:

“Kardeşim olan gözlerini unutmadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutmadım” (Ülke, s. 48)

“Güzin utanmak istiyor ama nerde

Nasıl utanacak bu boş şehirde” (Şiir, s. 14)

“Yaprağını dökecek ağaç yok burda

Ama ışık dökebilir olanca renklerini” (Kan Var Bütün Kelimelerin Altında, s.98)

Dize sonunda bulunan tekrarlar

“Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Bütün kara parçalarında Afrika dahil” (Üvercinka, s.38)

“Sesim tanınmaz bir çocuk sesi

Sesim tanınmaz bir çocuk sesi” (Türkü, s. 128)

“Kan var bütün kelimelerin altında

Kan var bütün kelimelerin altında” (Kan Var Bütün Kelimelerin Altında, s.99)

“Kamış ki kamaşmakta

Kamış ki kamaşmakta” (Taşıran Damla, s.174)

2.2.2.6. Nida

Nida, alışılmışın dışında bir durumla veya olayla karşılaşan şairin, değişik ünlemlerle seslenmesidir. Bizde Cemal Süreya’nın şiirlerinde etkili örnekleri bulunan bu sanatın 72 örneğine rastladık. Örnekler:

“Yaşadım Tanrım,

Ama kadınlar, Tanrım” (1994 Eliyle, Samanyolu’na, s. 208)

“Ne demiş uçurumda açan çiçek

Yurdumsun ey uçurum” (Uçurumda Açan, s. 149)

“Ey otobüssever, ey Troya yolcusu!” (Mutsuzluk Gülümseyerek, s. 256)

“Ey alınyazısı uzmanı” (İlhami Bekir İçin, s. 303)

“Ölüyorum Tanrım

Bu da oldu işte” (Üstü Kalsın, s. 302)

“Ah! İnanmadık bir türlü inanamadık” (Di Gel, s.280)

“Mitos, yitme n’olur!” (16 Dize, s. 271)

“Güneş, heyy!

Ay, ayy!” (Söz Yitimi 6.,s. 228)

“Ama kadınlar Tanrım

Öyle sevdim ki onları” (1994 Eliyle, Samanyolu’na s. 208)

“Merhaba tahıl

Yolun bilgisi işte bitti!” (Sıcak Nal IV, s. 199)

’’Ankara Ankara

Ey iyi kalpli üvey ana!’’ (Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir, s. 165)

2.2.2.7. İstifham

İstifham, cevap alma amacı beklemeksizin, sözün anlamını ve duyguyu güçlendirmek amacıyla yapılan soru sorma sanatıdır. Cemal Süreya’nın bütün şiirlerinde 157 örneğine rastladığımız istifham sanatına bazı örnekler:

“Benziyordunuz. Aynı kişi miydiniz?” (Siz, Saatleri, s.238)

“Tanrım, gerçekten çocukluk günlerinizde mi?” (Afyon Garındaki, s. 248)

“Şanssız mıydık? Haksızlık olur şimdi” (Dikkat, Okul Var, s. 139)

“Arpaçay ne ilçedir?

Atçalı Kel Mehmet mi Manisalı Kör Bayram mı?

Yarın mı öbürgün mü?

Sorulardan korkarlar;” (Onlar İçin Minibüs Şarkısı, s. 131)

“Yahu dedik var mı bunun ötesi

Ne yaptık ki bozulmasından korkuyoruz!” (Yeraltı, s. 127)

“ağıtı önce söylenen

sen nereye uçuyorsun” (Kalın Abdal, s. 122)

“Sivasta mı Malatyada mı

bir çocuk görmüştüm eskiden” (İki Şeş, s. 123)

“Nasıl girecekler tanrıevine

Mucizesever müslümanlar” (İşte Tam Bu Saatlerde, s.68)

“En çok neresi mi ağzıydı elbet

Bütün duyarlıklara ayarlı” (Yazmam Daha Aşk Şiiri, s. 43)

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere cevap beklemeksizin sorulan sorularla, şair, şiirlerinde güzel bir musiki ve ahenk örnekleri oluşturmuştur.

2.2.2.8. Telmih

Telmih, herkes tarafından bilinen, geçmişteki bir olayı, inancı, atasözünü hatırlatma sanatıdır. Cemal Süreya’da telmihler geniş alanlara hitap eder. Şair bazen bir imparatorluğu, dinî bir olayı, şairi anımsatırken bazen de âşık ve efsaneleri gündeme getirir. Tüm şiirlerde toplam 348 örneği vardır:

“Nasıl anımsamazsın Abdülmecid’i Gülhane hattının kırk yaprak gülü

Bir bezmde âlem yaparken öldü” (Yazgıcı Şiir, s.193)

“Fatih Sultan Mehmed gemilerini karadan yürüttü ya Deniz kaçkını bir ulusun çocuklarıyız bir o gün bu gün”

(Bir Kentin Dışardan Görünüşü, s. 76)

Şair bu örneklerde büyük bir imparatorluğa padişahlık yapmış iki yöneticiye telmihlerde bulunarak ince bir hatırlatmada bulunmuştur:

“Dördüncü Murad’ın çılgınlığıyla Yeniçeri bedenine nişanlar vuran”

(Yunus ki Sütdişleriyle Türkçenin, s. 95) Dinî olaylara telmihler:

“Çünkü Ali’yi dirilten iksir de saklı

Hasan’a sunulmuş ağuda” (Ortadoğu IV, s. 112)

“Mahpusta beyaz elli Musa

Balıkçıl yürüyüşlü firavunlar” (Karacaoğlan, s.207)

“Kerbela yası hemen her zaman

Görünmez kılardı Mevlit sevincini” (Sıcak Nal, s. 198)

Şairlere yapılan telmihler:

“Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali

Bir ilk aptallığı düğüm sayarak” (Bilgisayar Olarak, s. 247)

“Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?...

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” (Daha Ben, s. 249)

Âşıklara ve efsanelere yapılan telmihler:

“Kim bu Gülşehri öksüz Emrah kim?

Şem Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi?”

(Yunus ki Sütdişleriyle Türkçenin, s.97)

“Düşmanına ilerlerken tuhafça gülerdi

Köroğlu’nun sırtında üst üste dokuz dombay derisi” (Vakit Var Daha, s.101)

“Karacaoğlan der ki göçüm söküldü

Kilimim parça parça acılar al al açar.” (Karacaoğlan, s.207)

“Kerem Aslı’nın koynunda

Çiçeği hiç solmayana” (Kalın Abdal, s. 122)

“Kerem ile Arzu geliyor Aslı ve Kamber Ay kana kana batıyor” (Göçebe, s. 61)

2.2.2.9. Terdit

Terdit, sözü karşıdakini merakta bırakarak beklenmedik bir sonuçla bitirme sanatıdır. Cemal Süreya’da diğer sanatlara nazaran sık rastlamasak da aşağıdaki örnekler dikkate değerdir. Bütün şiirlerde toplam 10 örneği bulunmaktadır:

“En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil

Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında

Afrika hariç değil” (Üvercinka, s. 38-39)

Şair bu şiirde dört kez “Afrika dahil” derken sonunda “Afrika hariç değil” le büyük bir çarpıcılık yaratmıştır.

“Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik” (Aşk, s. 17)

“En olmayacak günde geldin tazeledin ortalığı

Alıp kaldırdın bu kutsal ekmeği düştüğü yerden

Delikanlı bir köpeği var onunla yatıyor Adalet Hanım iki kişilik karyolasında

Bozulmuş burjuva ahlakına örnek” (Aslan Heykelleri, s. 31)

“Eşiklere oturmuş bir dolu insan

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” (Afyon Garındaki, s. 248)

“Bir tabanca: tabii dolu Bir haber: ölümüm yakın

Bir imza: okunmuyor” (Resim, s. 57)

“-Garson rakı getir -Garsonun adı Hakkı

-Garson şarap getir

Garsonun hali harap” (Kanto, s. 19)

“Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” (Bir Mineli, s. 251)