• Sonuç bulunamadı

ANAEROBİK EŞİK İLE İLİŞKİLİ FAKTÖRLERİN KARŞILAŞTIRILMASI Büşra ALKAN 1-2 , Sevgi ÖZALEVLİ 2 , Özlem AKKOYUN SERT 1

1.KTO Karatay Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Yüksekokulu, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, Konya, Türkiye, busra.alkan@karatay.edu.tr, ozlem.sert@karatay.edu.tr

2.Dokuz Eylül Üniversitesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu, İzmir, Türkiye, sevgi.ozalevli@gmail.com

Giriş: Egzersiz sırasında, aerobik enerji üretiminin anaerobik mekanizmalarla desteklendiği noktanın üzerindeki oksijen tüketimi anaerobik eşik (AE) olarak tanımlanmıştır. AE için en iyi sonuçlar kandaki laktik asit konsantrasyonun gösterilerek belirlendiği yöntem olsa da ekspire edilen gazların sonuçlarının analizi yapılarak da tanımlanabilmektedir. Egzersiz testi sırasında belirlenen pik oksijen tüketimi (VO2 pik) ve anaerobik eşikteki en yüksek oksijen tüketiminin (VO2AE), fiziksel uygunluk ve mortalite için iyi bir gösterge olduğu bildirilmiştir.

Amaç: Düzenli olarak yapılan egzersizin, maksimal egzersiz testi sırasında ölçülen anaerobik eşik değerleri (anaerobik eşiğe ulaşma süresi, dakika ventilasyonu (VE), soluk frekansı (SF), kalp hızı (KH), VO2AE) üzerine etkisini belirlemek.

Yöntem: Çalışmaya 19-34 yaş aralığında (ortalama: 24.68±4.12 yıl) düzenli egzersiz alışkanlığı olan (haftada en az iki gün, en az üç ay süre ile egzersizlere devam eden) n=12 ve olmayan n=13 toplam 25 sağlıklı birey dahil edilmiştir. Bireylerin egzersiz kapasitelerini belirlemek amacıyla Bruce protokolü kullanılmış, gaz analizörü yardımıyla pik ve anaerobik eşikte VO2 (ml/kg/dk), VE (l/dk), SF ve KH değerleri kaydedilmiştir.

Bulgular: Düzenli egzersiz alışkanlığı olan (Gup 1) ve olmayan (Grup 2) bireyler arasında yaş ortalaması açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamadı (p≥0,05). İki grup arasında VO2AE (p=0.35), VE (p=0.57) değerleri ve anaerobik eşiğe ulaşma süresi (dk) (p=0.60), toplam egzersiz test süresi (p=0.20) açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmazken; SF (p=0.03) ve KH (p≤0.05) değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi.

Tartışma ve Sonuç: AE’de KH ve SF değerleri sedanter bireylerde literatür ile uyumlu olarak daha yüksek bulunmuştur. Egzersiz kapasitesinin belirlenmesinde altın standart olarak kullanılan VO2 değeri açısından iki grup arasında anlamlı farklılık bulunmamasının, bireylerin egzersiz sıklığı, şiddeti ve tipinin değişken olmasından kaynaklanabileceğini düşünmekteyiz. AE’e ilişkin parametreler üzerinde egzersiz etkisinin değerlendirilebilmesi amacıyla standardize protokol ile yapılacak randomize kontrollü çalışmaların literatüre katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: Anaerobik Eşik, Egzersiz, Oksijen Tüketimi, Sağlıklı Gençler

108

International Young Researchers Student Congress 28-30 November 2019 Burdur/TURKEY TÜRKİYE DE COVID-19 PANDEMİSİ İLE MÜCADELEDE TÜRK KIZILAYININ

ÖNEMİ

Nefise YILDIZ1*, Beyza YILDIZ2

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölümü, Burdur, Türkiye, nefisseyildiz081@gmail.com , beyzzaayldz.02@gmail

Özet: COVID-19 (Koronavirüs); Çin’in Hubei eyaletinin Wuhan kentinde 2019 Aralık ayında başlayan, Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilen bir salgındır. Bu salgın kısa süre içinde tüm dünyayı etkisi altına alarak, toplumların normal yaşam düzenini bozan biyolojik bir afete dönüşmektedir. Pandemiler, yüzyıllardır milyonlarca insanın hastalanmasına ve ölümüne neden olmaktadır. Toplumu; sağlık, sosyal ve ekonomik yönden derinden etkilemektedir. COVID-19 (Koronavirüs) hakkında var olan bilgiler her geçen gün değişirken etkileri de çok daha ağır seyredip, dünyayı ve insanlığı halen daha tehdit etmeye devam etmektedir. Toplumların salgınlara karşı nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği bu pandemi ile birlikte daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye, kendi içinde bu salgınla mücadele ederek sağlık sistemini etkin bir şekilde yürütmektedir. Ayrıca kendi dışında birçok ülkeye de ihtiyaçları doğrultusunda katkıda bulunmaktadır. Türkiye’nin bu dönemdeki mücadelesinde en önemli ve etkili yardımlar da Türk Kızılay’ı aracılığıyla koordine edilmektedir. Kızılay; pandeminin boyutları esas alınarak yapılması gerekenleri topluma ve kişilere yön vererek destek olmaya çalışmaktadır. Türk Kızılay’ı COVID-19 (Koronavirüs) sürecinde toplumda hedef kitlenin ekonomik sorunlar, gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçlara erişim sıkıntılarını gidermektedir. Gerekli birçok ihtiyaçları karşılamak ve bu mücadelede onlara destek olmak için aktif olarak görev almaktadır. Kurulduğu günden bu güne kadar milletin karşılaştığı her sorunun aşılmasında halkın ve devletin yanında yer almaktadır.

Geçmişten geleceğe uzanan salgın hastalıkların, geçmişte ve günümüzde yaşandığı gibi gelecekte de yaşanması muhtemeldir. Bu hususta önemli olan, ortak bir akıl ve sorumluluk içinde hareket edebilmektir. Gerek ülkeler ve şehirler, gerekse insanlık olarak bundan sonraki yaşamımızı pandemilerle mücadelede uyumlu bir şekilde yeniden planlayıp, bireysel çıkarlar yerine insanlığın çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi başarabilmektir. Unutulmamalıdır ki

‘Sorun Küresel, Mücadele Ulusaldır.’

Anahtar Kelimeler: Türkiye, COVİD-19 (Koronavirüs), Türk Kızılay’ı, Mücadele

109

International Young Researchers Student Congress 28-30 November 2019 Burdur/TURKEY DENEYSEL EPİLEPSİ MODELİNDE 5-HT2BR İMMÜNREAKTİVİTESİ

İrem KÜLLÜ*, Enes AKYÜZ**, Züleyha DOĞANYİĞİT***, Emin KAYMAK***, Orrin DEVİNSKY****

* Yozgat Bozok Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Yozgat, Türkiye, dr.iremkullu@gmail.com

** Yozgat Bozok Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Yozgat, Türkiye, enesakyuz25@gmail.com

***Yozgat Bozok Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Yozgat, Türkiye, zuleyha.doganyigit@yobu.edu.tr; emin.kaymak@yobu.edu.tr

**** NYU Langone Tıp Fakültesi, Nöroloji Bölümü, New York, ABD, od4@nyu.edu

Özet:

Giriş: Epilepsi, elektriksel aktivitenin uyarıcı/baskılayıcı nörotransmitter dengesinin bozulması sonucu ortaya çıkan nörolojik bir hastalıktır. Yapılan çalışmalarda uyarılmayı etkileyen önemli bir nöromodülatör olan serotonerjik sistemde meydana gelen bir işlev bozukluğunun epilepside ani beklenmedik ölüm (SUDEP) riskini arttırabileceği belirtilmiştir.

Hayvan ve insan çalışmalarından elde edilen kanıtlar, SUDEP'in solunum ve kalp fonksiyonlarını kontrol eden merkezlerde meydana gelen bir bozuklukla ilişkili olduğunu göstermektedir. Serotonerjik nöronlardan solunum çekirdeklerine uzanan lezyonlar, nöbetlerden sonra solunumun baskılanmasında rol oynamaktadır. Epilepsi üzerine yapılan çalışmalarda solunum kontrolünde yer alan ventrolateral medulla ve medullar raphe bölgelerinde serotonin taşınımının bozulduğu tespit edilmiştir. SUDEP’e bağlı ölen iki hastada beyin sapına uzanan hacim kayıpları olduğu belirtilmiştir. Fonksiyonel görüntülemeyle elde edilen veriler epilepside beyin sapı ile korteks bölgeleri arasındaki bağlantılarda değişimler olduğunu göstermektedir. Ayrıca epilepsili hastalardan elde edilen hipokampal dokuda düşük serotonin seviyelerinin genelleşmiş tonik-klonik nöbet öyküsüyle ilişkili olduğu saptanmıştır. Literatürdeki veriler epilepside serotonorjik sistemin yeniden yapılandığını ve bu sürecin SUDEP mekanizması üzerinde rol oynayabileceği hipotezini desteklemektedir. Ancak bu sürecin altında yatan temel mekanizma henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.

Amaç: Yapılan çalışmada medulla, korteks ve hipokampus bölgelerinde 5-HT2BR immünreaktivitesini belirlemek ve özellikle epilepside ilaca dirençli hastalarda daha yüksek oranda görülen SUDEP vakalarında serotonerjik sistem mekanizmasını incelemek amaçlanmıştır.

Yöntem: Çalışmada kontrol grubu ve epilepsi grubu olmak üzere iki gruba ayrılan Wistar- albino sıçanlar (280-380 g, n=20) kullanıldı. Epilepsi modeli pentylenetetrazol ajanının (35 mg/kg) intraperitoneal olarak enjekte edilmesiyle oluşturuldu. Kontrol ve epilepsi grubundaki sıçanlardan elde edilen korteks, hipokampus ve medulla dokularında 5-HT2BR’nin immünohistokimyasal analizi yapıldı.

110

International Young Researchers Student Congress 28-30 November 2019 Burdur/TURKEY grubuna göre medulla ve korteks bölgesinde anlamlı bir artış, hipokampus bölgesinde ise anlamlı bir azalma olduğu gösterildi.

Sonuç ve Tartışma: Elde edilen bulgular hipokampal 5-HT2BR ekspresyon seviyesindeki azalmanın nöbet eşiğindeki azalmayla ilişkili olabileceğini düşündürmektedir. Bu veri epilepside hipokampal uyarılabilirlikte bir artış olduğunu gösteren önceki çalışmaları desteklemekte ve aynı zamanda 5-HT2BR’nin bu süreçteki rolünü vurgulamaktadır.

Anahtar Kelimeler: SUDEP, Serotonin, Medulla, Korteks, Hipokampus

111

International Young Researchers Student Congress 28-30 November 2019 Burdur/TURKEY EPİLEPSİDE ANİ BEKLENMEDİK ÖLÜMÜN (SUDEP) DENEYSEL BİR