• Sonuç bulunamadı

ALTERNATĠF MEDYA VE ANAAKIMA KARġI YAYINCILIK

1.ANAAKIM MEDYANIN HEGEMONYAS

1.2. Anaakım Televizyonu Tanımlar

Anaakım, Gerbner‟in (2014) ifadesiyle çoğunlukla televizyon yayıncılığıyla yakından ilgili bir kavramdır. Teknolojik geliĢmelere ve geleneksel iletiĢim araçlarına alternatif birçok yeni alanın oluĢmasına karĢın televizyon hala en etkili iletiĢim aracı olma iĢlevini sürdürmektedir. Televizyon kanalları artık her anlamda bilgisayar ve cep telefonları aracılıyla daha kolay ulaĢılır olmuĢtur. Internet ve sosyal medyada geleneksel gazete ve kanalların en çok izlenileni yine televizyon kanallarıdır (Çoban, 2014: s.48). Bu durum haberlerin takip edilmesinde de aynı olguları gözler önüne sermektedir. Yapılan araĢtırmalar televizyon haberlerini takip edenlerin hem gazete hem de radyonun izleyicilerinden daha fazla olduğunu ortaya koymuĢtur (OdabaĢı, 2000: s.23).

Çoğu kültür çok çeĢitli akımlara sahiptir fakat egemen örüntülerde tipik

tutumlar, inançlar, değerler ve pratikler bulunmaktadır. Dominant akım karĢı akımların veya alt akımların basit toplamından ibaret değildir. Tam tersi en genel, iĢlevsel ve istikrarlı bir anaakım paylaĢılan en geniĢ anlamı ve varsayımları temsil etmektedir. Televizyonun merkezi rolü bu egemen akımı kültürün tek ana akıĢ kanalı haline sokmak içindir (Gerbner, 2014: s.304). Televizyon ortak olarak paylaĢılanların çokluğundan doğar ve ortak perspektifin kültürünü yerleĢtirir. Ġzlerkitlenin sosyo- ekonomik statüleri, bulundukları yerleĢim bölgesi, cinsiyetleri, yaĢları, iĢ ile ilgili pozisyonları ve geçmiĢleri ne olursa olsun eğer büyük bir çoğunluğun ortak bir bakıĢ açısından olaylara baktırabiliyorsa o zaman bir ana görüĢün varlığından söz etmek mümkündür (Batmaz ve Aksoy, 1995: s.33). Burada devletin ve medya kuruluĢlarının aralarındaki iliĢkinin niteliği de önem arz etmektedir. Türkiye örneğinde bu durum devlet ve ona egemen olan yöneticilerin veya hükümetlerle

64

medya kuruluĢu yöneticilerinin ekonomik iliĢkileri üzerinden değerlendirilmektedir. Türkiye‟de devletin resmi ideolojisi ve tabularının medyanın ya da anaakımın tabusu haline geldiği ileri sürülmektedir. Ragıp Duran, bunun tek yönde yayıncılığı hızlandırdığını, medyanın devlet ile organik ya da kredi iliĢkilerinin denetim dıĢında bırakılmasıyla, bakanlıklar düzeyinde geliĢtirilen medya holdinglerine yardım, bağıĢ ve teĢviklerin ve etkili maddi katkıların bu yapılanmada belirleyici olduğunu söylemektedir. Böylece anaakım medyanın devletin, hükümetin resmi ideolojisi ve söylemi doğrultusunda bir yayın politikasını tercih ettiği belirtilmektedir (Aktaran: Özonur, 2015: s.111).

Böylesi bir ortamda yayıncılık yapan anaakım özel televizyon kuruluĢlarının

genel olarak bundan rahatsız olduğu pek gözlenmemektedir. Bugünün televizyon yayıncılık anlayıĢı bir genellemeyle geliĢen muazzam teknolojisine rağmen eğitim- kültür ve bilgiyi dıĢlayan, çoğulcu, katılımcı ve demokratikleĢmeye yüz çeviren bir yönelimle daha çok kâr getiren ve rating (reyting), sansasyon arayıĢında olup, niteliksiz eğlence programcılığına hizmet eden görünümündedir. Ġzleyiciyi ekran baĢına mıhlamak, beynini boĢaltıp kumandanın kapatma düğmesine basamayacak hale getirmek sonra da onu paketler halinde reklâmcılara pazarlamak temel amaç haline dönüĢmüĢtür (Pekman, 2000: s.34).

Televizyon teknolojik yapısından kaynaklanan sınırlılıklar nedeniyle tek yönlü bir iletiĢim biçim olarak ortaya çıkmıĢtır. Ġzleyicinin edilgin olduğu bir kamusal alanda faaliyet gösteren araç tek yönlü gönderdiği iletilerini (mesajlarını), tek boyutlu bir yurttaĢ fikri etrafında, toplumsal ve kültürel çeĢitliliği nötrleĢtirici nitelik sunmasına paralel olarak yapılandırmıĢtır. Böyle bir yapılanmada izleyicinin kendisini ifade etme ve katılım imkânları ve temsili, kamusal düzeyde sınırlandırılmıĢ olmakta özellikle teknolojinin yarattığı sosyo-politik güç yapılanmasına hizmet eden burjuva kamusal alanı içine hapsetmektedir (Köksalan, 2010: s.116).

Yazılı basını ve onun çeĢitliliğini anaakımın dıĢında tutan Gerbner, bunun televizyona has bir durum olduğunu söylemektedir. AnaakımlaĢtırma normal olarak diğer etmen ve etkilenimlerle farklılıklar, perspektifler ve davranıĢların silinmesi

65

veya emilerek yok edilmesi demektir. Anaakım televizyon benzeĢme, tek seslilik ve homojenleĢmeyi yaratmaktadır (Gerbner, 2014: s.294-295). Bu yüzden televizyonun temel iĢlevi anaakımı yaratmak ve insanların bu akıma kapılmasını sağlayacak bir santrifüj yani emilme gücü oluĢturmaktadır. Ayrıca televizyon izlerkitleyi birbirine benzeĢtirmektedir. Bu bağlamda çok televizyon izleyenler az televizyon izleyenlere göre kendilerini daha „ortacı‟ olarak tanımlamakta ve muhafazakârlaĢmakta, liberal düĢüncelerden ve pratiklerden uzaklaĢmaktadırlar. Televizyon izleme oranı daha düĢük olan kesimlerde benzeĢmeler daha sınırlı olmaktadır. Örneğin etnik ayrımcılık, homoseksüalite, kürtaj, azınlık hakları ve diğer politik sorunlarda bölünmeler daha fazla gerçekleĢmektedir. Anaakım „orta yol‟ demek değildir; kendilerini ortacı diyenlerin meselelerde daha çok muhafazakâr bir tavırda oldukları belirlenmiĢtir (Gerbner, 2014). Bu bakımdan değerlendirildiğinde anaakım esasında tutucu, muhafazakâr kanaatlerin oluĢmasına neden olmaktadır.

Çok çeĢitlilik arz eden ve çok sesliliğe izin veren tek bir kanal bile aynılaĢmıĢ çekicilikler kullanan ve aynı geniĢ ve heterojen hedef kitlelere hitap eden çok kanallı televizyon sistemlerine göre daha geniĢ açılı ve farklı düĢünebilen izleyiciler yetiĢtirebilmektedir. Türkiye‟de TRT örneğinde olduğu gibi kamu hizmeti yayıncılığında var olan çeĢitliliğin esasında aynılaĢtırıcı bir anaakım özelliği taĢıdığını ileri sürmek mümkündür. Herhangi bir kültürün televizyona çok fazla önem atfettiği gözlemleniyorsa oradaki mesajların yeknesak, istikrarlı ve tekrar edilen bir Ģekilde olduğu vurgulanmaktadır (Gerbner, 2014: s.307). Televizyon diğer mecralardan, nüfusun toplamına yönelik ahenkli bir imaj ve mesaj sisteminin kitlesel üretimini merkezi olarak yayması ve izleyicilerin çoğunluğunun seçmeci olmayan âdeta törensel bir kullanıma sahip olması özelliğiyle ayrılmaktadır. Ġzleyici grupları ve hayat tarzları televizyon dünyasının anaakımının bulunduğu yerçekimsel izdüĢümüne göre nerede olduklarına dayanmaktadır. Her bir grup televizyonu ayrı ayrı değiĢik yönlerden seyretmekte fakat bütün gruplar aynı anda merkezi akımdan etkilenmektedir. Televizyon izlemek ya da seyretmek değiĢik grupların hayat tezahürleri ve dünya görüĢleriyle değiĢik fakat çok tutarlı bir biçimde iliĢkilidir (Gerbner, 2014: s.282, 290-293).

66