• Sonuç bulunamadı

AMAÇLARI YÖNÜNDEN VAKIFLAR VE İZZET BAYSAL VAKFI’NIN BU SINIFLAMADAKİ YERİ

Belgede 1. Aile İşletmeleri Kongresi (sayfa 86-88)

KENT YAŞAMINDA AİLE VAKIFLARININ ROLÜ: BOLU’DA İZZET BAYSAL VAKFI ÖRNEĞİ

3. AMAÇLARI YÖNÜNDEN VAKIFLAR VE İZZET BAYSAL VAKFI’NIN BU SINIFLAMADAKİ YERİ

3.1. VAKIF KAVRAMI VE ÜÇ SINIFLAMA

Vakıf, kişilerin taşınır veya taşınmaz bir değeri herhangi bir dış etki ve mecburiyet olmaksızın sadece kendi rıza, görüş ve istekleriyle özel mülkiyetlerinden çıkarıp hayır ve iyilik amacıyla yine kendileri tarafından belirlenen hayır, şart ve hizmetlerin yerine getirilmesi için ebedi olarak tahsis etmesidir (Salepçi:1998, s.14). Vakıflar amaçlarına göre üç gruba ayrılmaktadır. Bu üç grubu Yediyıldız, değişik dönemlerden örnekler vererek açıklamaktadır (Yediyıldız:1982, s.28-30). Buna göre ilk gruptaki vakıflar, hayırvakıfları’dır. Bunlar doğrudan doğruya ve hiçbir kısıtlama yapılmaksızın hayır eserlerine ve amaçlara tahsis edilmişlerdir. Bu tür vakıflarda vakfeden ile vakıf kuruluşları ve bunların vakıf haline getirilmiş gelir kaynakları arasında hiçbir ilişki söz konusu olmamaktadır.

İkinci grup vakıflar ise aile vakıfları’dır. Bu tür vakıflarda vakfeden, vakıf mütevelliliğini ve gelirlerini kendisine, ölümünden sonra ise ailesine ve nesline tahsis edilmesini şart

koşmaktadır. Nesil son bulduktan sonradır ki gelirler, kamu kuruluşlarına ve fakirlere verilmektedir.

Üçüncü grupta ise yarı-ailevi vakıflar bulunmaktadır. Bu gruptaki vakıflar hem hayır vakıflarının hem de aile vakıflarının unsurlarını taşımaktadır. Bu tür vakfın yönetimi zorunlu olarak vakfın kurucusuna ve sülalesine ait olmaktadır. Bazı durumlarda ise vakıf kurucusu, vakfın mütevelliliği dışında kurmuş olduğu kuruluşlardaki diğer bazı görevleri de üstlenmektedir. Bazen de bu görevler ya çocukları ya da yakın akrabaları tarafından yerine getirilmekte ve bunların nesilleri, ailenin gelecekteki en son bireyinin yok oluşuna kadar belki asırlar boyunca sürmektedir. Böylece yarı-ailevi vakıf kuran kişi mülkiyetine sahip olduğu bazı mallarını vakıflaştırıp kutsallaştırarak ailesine de sürekli sağlam bir gelir kaynağı temin etmektedir. Bunun yanı sıra bizzat kendisinin kurmuş olduğu kurumlarda kendi şahsı ve ailesinin bazı üyeleriyle de halka büyük hizmetlerde bulunmaktadır.

3.2. KAMUYA YARARLI VAKIF: İZZET BAYSAL VAKFI

Vakıflar amaçları bakımından sınıflandırıldığında yukarıdaki gibi üç sınıf oluşmaktadır. İzzet Baysal Vakfı, bu sınıflamaya göre birinci grupta belirttiğimiz hayır vakfı özelliği taşımaktadır. Çünkü vakfın tüm mal varlığı ve gelirleri “öncelikle Bolu şehrine ve Bolu halkına olmak üzere Türkiye dahilinde her yere ve her vatandaşa imkanları ölçüsünde ihtiyaçları bulunan bilimsel, sosyal, kültürel ve sağlık hizmetlerinde bulunabilme amacına” (İzzet Baysal Vakfı Resmi Senedi, 2000, s.6)2 ayrılmıştır. Diğer bir husus ise vakfın kurucusu Mustafa İzzet Baysal ve ailesi, kurulan bu vakıftan ilahi lütuf dışında hiçbir maddi çıkar beklememekte ve elde etmemektedir. Bu nedenle İzzet Baysal Vakfı hayır vakfı özelliğindedir.

İzzet Baysal Vakfını yönetim biçimine göre değerlendirdiğimizde ise mülhak vakıf özelliğinde olduğu görülmektedir. Mülhak vakıflar, mütevelliliğin vakfedenin ferilerine (ailesine) şart edildiği, onlar tarafından yönetilen, tüzel kişiliğe sahip ve yönetim organı mütevelli olan vakıflardır (Salepçi: 1998, s.14). İzzet Baysal Vakfı’nın “Mütevelliler Kurulu, vakfın amaçlarının tahakkuk ettirildiği, yönetime yol gösterici, ışık tutucu, onu irşat edici ve denetleyici kuruldur”. “Mütevelliler Kurulu’nun başkanı hayatı boyunca veya iş göremezlik durumu zuhur etmediği sürece Mustafa İzzet Baysal’dır” (İzzet Baysal Vakfı Resmi Senedi, md. 15). Vakfın karar ve icra organı olan Yönetim Kurulu, Mütevelliler Kurulu kurucu ve asil üyelerinden olmak üzere altı asil ve üç yedek üyeden oluşmaktadır. Hayatta oldukları sürece Mustafa İzzet Baysal, Yönetim Kurulu Başkanı, aile bireyleri de yönetim kurulu başkan vekilliği ve yönetim kurulu sekreterliğini üstlenmişlerdir (Vakıf Resmi Senedi, md. 17 ve 18).

İzzet Baysal Vakfı, mütevelliliğin tahsisine bakıldığında aile vakfı görünümünde olmakla birlikte; vakıf gelirlerinin vakfedenin, onun soyundan gelenlerin ve ailesinin yararına bırakılmaması nedeniyle yarı-ailevi vakıf özelliği taşımaktadır. Yarı-ailevi vakıf, yukarıda da belirttiğimiz gibi hem hayır vakıflarının hem de aile vakıflarının unsurlarını taşımaktadır. Ancak İzzet Baysal Vakfını, diğer yarı-ailevi vakıflardan ayıran temel özellik; mülkiyetine sahip olduğu mallarını vakıflaştırıp kutsallaştırırken ailesine sürekli ve sağlam bir gelir kaynağı temin etme amacı taşımamış olmasıdır. Asırlar boyunca yarı-ailevi vakıflarda ailenin çıkarları son derece önem taşırken, İzzet Baysal Vakfında ailenin ve bu soydan gelenlerin, vakıf gelirleriyle böyle bir çıkar ilişkisi bulunmamaktadır.

İzzet Baysal Vakfını benzerlerinden farklılaştıran bir başka önemli özellik de vakfın, Mustafa İzzet Baysal’ın tüm hayatı boyunca vergisi ödenmiş helal kazançlarından vakfa aktardığı mal varlığı ile kurulmuş olmasıdır. Görüldüğü gibi İzzet Baysal Vakfı, vergi muafiyetinden yararlanmak ve bu sebeple bazı kazanımlar elde etmek için kurulmuş bir vakıf değildir.

Vakıf tarafından kurulan tüm tesisler, halkın hizmetine sunulmak üzere her türlü donanımıyla birlikte devlete armağan edilmiştir. Vakfın kurduğu tesisler ile ailenin herhangi bir ekonomik çıkar ilişkisi olmamış; bu tesislerin işletme hakkına sahip olunmasına karşın bu yöntem tercih edilmemiştir. Hiçbir bedel talep edilmeden tüm tesislerin işletmesi devlete bırakılmıştır. Yaptığı karşılıksız hizmetler ve yatırımlar nedeniyle bir çok takdirname alan İzzet Baysal Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğünce de 1992 ve 1998 yıllarında “Yılın Vakfı” seçilmiştir. İzzet Baysal Vakfı, kurucusu İzzet Baysal’ın “ Bolulular! Bu vakıf sizindir ona sahip çıkınız!” cümlesi ile Bolu’ya ve Bolu halkına adanmıştır (İzzet Baysal Vakfı 1987-1997:2).

Bakanlar Kurulu kararı ile 1987 yılında “Kamuya Yararlı Vakıf” olarak tescil edilmiş ve kendisine vergi muafiyeti tanınmıştır3. Eğitim, sağlık ve sosyal hizmetleri sadece devletten beklemeksizin feragat, fedakarlık ve gayret göstererek yaşamı boyunca elde ettiği tüm kazanımlarını halkın hizmetine sunan İzzet Baysal, ülkemizde “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile onurlandırılan ilk şahıs olmuştur4.

3.3. DEVLET ÜSTÜN HİZMET ADAMI: MUSTAFA İZZET BAYSAL

1907 yılında dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak Bolu’da doğan M. İzzet Baysal, 1931 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümünü bitirmiştir. Öğrencilik yıllarında çalışmak zorunda kalan Baysal, Bolu’nun ilk mimarıdır. 1949 yılında sanayiciliğe atılmıştır. Ülkemizde o yıllarda boru ekleme parçaları üretilmemektedir. Bu parçaları Türkiye’de ilk defa üretmek için 1950 yılında özel teşebbüsün ilk Mekanize Döküm Fabrikasını kurmuştur. İzzet Baysal’ın çok zor koşullarda kurduğu bu fabrika, üretime devam edebilmek için Avrupalı kartellerle rekabet etmek zorunda kalmıştır. Azmi, cesareti ve çalışkanlığı ile bütün zorluklara göğüs geren Baysal, daha sonra pek çok ülkeye de ihracat yapmıştır. İzzet Baysal Döküm Sanayi Müessesesi adıyla kurulan bu fabrika 1957 yılında aile şirketi haline dönüştürülmüş ve İzsal Döküm Sanayi A.Ş. olarak günümüze kadar faaliyetini sürdürmüştür (Dündar: 2003).

İzzet Baysal, İstanbul’da her yıl yüksek düzeyde gelir ve kurumlar vergisi ödeyenler arasında yer almış ve altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Çeşitli üniversitelerce eğitime yaptığı katkılarından dolayı onursal doktora derecesi ile ödüllendirilmiştir5. 1990 yılında adına ilk kez “İzzet Baysal Şükran Günü” düzenlenen ve daha sonra ise bu kutlamaların “İzzet Baysal Günleri” olarak her yıl kutlandığı dünyadaki tek özel şahıstır6.

Belgede 1. Aile İşletmeleri Kongresi (sayfa 86-88)