• Sonuç bulunamadı

2.2. TÜRK SĠYASETÇĠLERĠNĠN KARĠZMATĠK BAĞLAMDA ANALĠZĠ

2.2.1. Türkiye Cumhuriyeti Siyasi Tarihi Üzerine

2.2.1.3. Alparslan TÜRKEġ

4 Nisan 1997 tarihinde 80 yaĢında vefat eden Alparslan TürkeĢ belki de Türk siyasal hayatının en tartıĢmalı isimlerinden birisi olmuĢtur. 1999 seçimlerinde partisinin Devlet Bahçeli liderliğinde %17,98 oy alarak bir rekor kırmasına ve iktidar ortağı olmasına Ģahit olamayan TürkeĢ, özellikle 12 Eylül öncesi yaptıkları ve yaptırdıklarıyla toplumun bir kesimi tarafından yerilen bir isimdir. Ancak

153 Örmeci, a.g.m. 154Erzen, a.g.m., s.71.

67 kuĢkusuz TürkeĢ, Ülkücü-Milliyetçi kesimlerin gözünde, Milliyetçi Hareket‟in kurucusu, doğal lideri ve baĢbuğudur.155

Alparslan TürkeĢ‟in karizmatik liderliklerinin baĢında güçlü bir otoriter kiĢiliği ve askeriyeden kalma bir alıĢkanlık olarak disiplinli bir örgütlenme yapısı gelmektedir. Gerek parti içerisinde gerekse gençlik kollarında bu otoritesi her zaman hissedilmiĢ ve güçlü bir emir-komuta zinciri oluĢmuĢtur. Bu yapı, grup içerisinde lider ve izleyicileri ile arasında sıkı bir bağın oluĢmasını sağlamıĢtır. Bu bağlılık beraberinde izleyicilerin liderin her sözünü emir telakki edip sorgulamadan yerine getirmeleri çabasını ortaya çıkarmıĢtır.

Liderin etkinliği, grup içerisinde takipçilerinin duygu ve düĢüncelerine hitap edebildiği ölçüde artmaktadır. TürkeĢ, partisinin 1969 olağan kongresine kadar Türkçü grubun, 1969 sonrası ise takip edilen muhafazakâr politikalar ile Türk- Ġslamcı grubun baĢında yer almıĢtır. Her iki dönemde de izleyicilerinin düĢüncesine büyük oranda hitap edebilmiĢ ve yönlendirici olmuĢtur.

Dünya düzleminde beliren iki kutuplu sistem Türkiye‟de de kendisini büyük ölçüde hissettirmiĢtir. Özellikle o dönemde nüfusunun %70‟inden fazlası muhafazakâr olan bir toplumda Sosyalist-Marksist düĢüncelerin varlığını arttırması, 1980‟e kadar sürecek olan iç çatıĢmaların baĢlangıcını oluĢturmuĢtur. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi‟nin (MHP) Türk-Ġslam Ülküsü görüĢünü benimsemesi sonrası sosyalist hareketlere karĢı verilen mücadelede TürkeĢ büyük bir rol sahibidir. Kendisi, bu dönemde ülke içerisinde büyük bir öğrenci kitlesinin liderliğini üstlenmiĢtir. Sol cenaha yakın birçok ismin ABD ajanı olarak suçladığı TürkeĢ, Ülkücü-Muhafazakâr kesim tarafından tartıĢmasız lider olarak halkın içerisinde yer edinmiĢtir.

Mevcut kitleyi, içerisinde bulunulan kriz durumuna karĢı hareketlendirmek ve yönlendirmek liderin bir baĢka özelliğidir. Karizmatik lider, takipçilerini Ģartların gereklerine göre hazırlamak durumundadır. Bunun için dik bir duruĢ sergilemek ve takipçilerin düĢüncelerine tercümanlık etmek ayrı bir önem arz eder. TürkeĢ‟in

155Ozan Örmeci, ‘Alparslan TürkeĢ’, http://ydemokrat.blogspot.com/2010/08/alparslan-turkes.html (EriĢim Tarihi: 28.04.2012)

68 aĢağıda yer alan ifadeleri, mevcut dönemin Ģartlarına karĢı takipçileri üzerinde oluĢturacağı etkinin bir örneğidir:

“Üçüncü yolu açmıĢ bulunuyorum. Türkiye‟yi kurtaracak yeni yolu iĢaret ediyorum. Dokuz IĢık bayrağını her çeĢit fırtınaya karĢı açmıĢ, dalgalandırıyorum. ġimdi bu bayrağın altına Türk Milleti için hiçbir çıkar düĢünmeden, daima vermeyi ve her Ģeyini vermeyi göze alan fazilet savaĢçılarını çağırıyorum… Türklük Ģuur ve gururuna, Ġslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaĢa, adalette yarıĢa, birliğe, kardeĢliğe, kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere çağlar üzerinden sıçramaya çağırıyorum. Hareketin adını isteyenlere yeniden açıkça ilan ediyorum: Yeniden maneviyata dönüĢ. Hedefimiz Türkiye‟yi aç hürler, tok esirler ülkesi yapmamaktır…”156

Yukarıda yer alan sözleri dikkate alınacak olunduğunda, TürkeĢ‟in ifadeleri muhafazakâr olarak nitelendirilen kitleyi etki altına almayı amaçlamaktadır. Bunun dıĢında takipçilerine de birlik beraberlik mesajları veren bir yapıya sahip olması da gözlemlenen bir diğer özelliktir.

Siyasette bulunduğu dönemde Türk halkının büyük bir kısmının yabancılara karĢı takınmıĢ olduğu olumsuz bakıĢ açısını iyi tahlil etmiĢ olan TürkeĢ; Türklük bilincini ön plana çıkartarak halkın bu tavrını kendi yanına çekmeyi amaçlamıĢtır. AĢağıda yer alan ifadeleri, bir örnek oluĢturmaktadır:

“Türkiye‟nin yükseliĢi dıĢarıdan ithal edilen fikirlerle olmaz. Hiçbir yabancı, Türk milletinin menfaatini, Türk milletinin kendisi kadar düĢünemez… Türk gençleri yabancıdan gelen ve Türk milletinin değil, baĢkalarının menfaatlerini temin etmek için yurdumuza sokulan yıkıcı fikir akımlarına karĢı Ģahlanmalıdır… Türk gençliği için, milli vazifenin ilk Ģartı olarak milliyetçilik ve Türkçülük gelmektedir. Aydınlar gibi gençlerinde görevi Türk Milletini uyandırmaktır…”157

12 Eylül sonrasında Ülkücü hareketin siyasal yönelimlerinde, ideolojisinde, söyleminde ve alt-kültür yapısındaki değiĢim sürecinin belirleyici olgusu, yaĢanan ĠslamlaĢmadır. Ülkücü hareket, 1970'lerin ortalarında tasfiye edilerek marjinalize olan soy Türkçü aĢırı unsurlar dıĢında, Ġslamî söylemleri daima benimsemiĢtir. 1970'lerin ikinci yarısında, söyleminde Ġslamî etmenlerin ağırlığını arttırmıĢ; özellikle Orta ve Doğu Anadolu‟da Sünni kesime yönelik politikalar çerçevesinde Ġslamî bir görünüm sunmaya yönelmiĢtir. Ne var ki bu yönelim, tabanda ve Orta -

156Alparslan, TürkeĢ, ‘Temel GörüĢler’, Kamer Yayınları, 5. Baskı, Ġstanbul, 1994, s.31, 35. 157Alparslan, TürkeĢ, ‘Yeni Ufuklara Doğru’, Kamer Yayınları, Ġstanbul, 1999, s.21, 22.

69 Doğu Anadolu taĢrasında belirli bir nesnel karĢılığı bulunmakla birlikte, siyasal bakımdan yüzeysel, taktiksel ve demagojik nitelik taĢıyordu.158

TürkeĢ‟in bu yönelimi sayesinde MHP Yozgat, Erzurum, Kayseri, Elazığ, Adana, Niğde baĢta olmak üzere birçok ilde oy oranlarını arttırmıĢtır. Burada seçmenin tercihini iyi analiz etmiĢ olması, TürkeĢ‟in hem parti içerisinde hem ülke içerisinde etkili bir siyasetçi olarak yükseliĢe geçmesini mümkün kılmıĢtır.

TürkeĢ‟e atfedilen „BaĢbuğ‟ sıfatından yola çıkarak kendisinin karizmatik liderlik özelliğine değinilecek olunduğunda, siyasete atıldığı ilk günden beri Türkçülük söylemi üzerine siyaset yapan TürkeĢ‟in ülke içerisinde izleyenlerine genel manada bu söylemleri aĢılamağa çalıĢtığı görülmektedir. Gerek kendi eseri olan „Dokuz IĢık‟ isimli propaganda kitabında, gerekse meydanlarda mevcut kitleye karĢı etmiĢ olduğu hitaplarında ve daha birçok yerde bunun örneklerini görmek mümkündür. Yine kendisinin Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki bağları koparmamak için verdiği çabalar da onu izleyenlerinin gözünde bir baĢbuğ olarak yer edinmesini sağlamıĢtır.

Alparslan TürkeĢ'in baĢbuğ, yani „kurucu büyük usta‟ olmasının, karizmatik ve efsaneleĢmiĢ kiĢiliğinin ve bütün bunların tevlid ettiği, kendisine karĢı duyulan fevkalade büyük saygının, onu parti içerisinde tartıĢılamaz bir konuma getirmiĢ olduğu tartıĢılamaz bir husustur.159

Onun bu tartıĢılmaz konumunun temel belirleyici öğeleri, kendisinin hareket üzerindeki hamiliği ve en önemlisi taktisyenlik ve ideologluğudur.

Karizmatik liderlikler örgüt üyelerinin beklentileri ve davranıĢlarında büyük değiĢimler yaratırlar ve örgütün yeni görev ve hedeflere uyum sağlaması yolunda yapılması gerekenleri ortaya koyarlar. Alparslan TürkeĢ‟in mevcut gruba dâhil olduktan sonra grup içerisinde sivrilip grubun liderliğini ele geçirmesi ve devamında kendi yönetim anlayıĢını hızla uygulamaya koyması bu durumu örneklemektedir. Bunun yanında kendisinin dönüĢümsel bir liderlik yapısına da sahip olduğunu söylemek mümkündür.

158

Tolga, C. Türk, ‘Parti Ġçi Demokrasi: Chp, Mhp ve Ak Parti’, Yükseklisans Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı, Antalya, 2009, s.110. 159 http://www.durmushocaoglu.com/dh/yazi.asp?yid=4406964 (EriĢim Tarihi: 29.04.2012)

70 Karizmatik liderler vizyon sahibi olan liderlerdir. Vizyon, geleceği düĢlemek ve tasarlamaktır. Vizyon sahibi liderler toplumların, örgütlerin geleceğini düĢleyen ve tasarlayan kiĢilerdir. Onlar düĢünsel, duygusal ve sezgisel zenginliklerini, örgütleri için varolandan farklı, bilinenle sınırlandırılmayan, varolabileceğini, varolması gerektiğini düĢündükleri bir gelecek yaratmak ve tasarlamakta kullanırlar.160

Vizyon sahibi liderler bir anlamda bilimkurgucular gibi düĢündükleri bir gelecek yaratırlar. Ancak bilimkurguculardan farklı olarak geleceğin nasıl gerçekleĢebileceğini planlarlar, tasarlarlar. Vizyon gerçeklerle düĢleri dengeleyebilmek ve kurgulayabilmektir.

TürkeĢ, Türk siyasetçileri arasında Mustafa Kemal Atatürk‟ten sonra vizyoner liderliği ağır basan bir liderdir. Türk toplumunun geleceğini düĢünmüĢ ve bunun planlarını hayatının her anında uygulamaya çalıĢmıĢ bir liderdir. Varolandan çok varolması gerekenle uğraĢmıĢ, onu aramıĢ ve takipçilerine ideali göstermek için çabalamıĢtır. Varolması gereken Ģey ona göre, „Turan Ülküsü‟ dür. Kimi devlet adamları aĢırı gerçekçi, kimileri ise hayalci bir görüĢ açısı ile hareket ederken bu iki olgunun TürkeĢ‟te dengelendiğini görülmüĢtür. Bu da kendisini dönemin siyasetçilerinden ayıran belirgin bir özelliğidir.

TürkeĢ‟in bir diğer karizmatik özelliği ise, devlet yönetiminin hangi Ģartlarda olursa olsun çevresindekileri yönlendirebilme gücüdür. Parti baĢkanı ve devlet yöneticisi olduğu dönemde olduğu kadar ihtilalde hapis hayatı yaĢadığı yıllarda da, yasaklı olduğu dönemde de milliyetçi grubu yönlendirebilmiĢtir.

Karizmatik lider yapısı ve liderliğe verilen aĢırı önem, parti içinde demokrasinin geliĢmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Liderler, genelde „tek adam‟ davranıĢı içine girmekte; bu da parti içi demokrasinin filizlenmesini güçleĢtirmektedir. Türk siyasal partilerindeki lider hegemonyası nedeniyle, parti içi demokrasi sığ ve yetersizdir.161

Bu durum Mustafa Kemal Atatürk döneminden baĢlayarak Türk siyasetinin birçok döneminde benzer Ģekillerde kendisini göstermiĢtir. Bu durumun ortaya çıkmasında siyasi liderlerden bir zamanlar asker olan kiĢiler önemli payı oluĢturmuĢlardır.

160 Erçetin, a.g.e., s.93. 161 Uyar, a.g.m., s.4.

71 TürkeĢ dönemi MHP‟sinde de parti içi demokrasinin yoğun düzeyde iĢlemediği ifade edilebilir. Dahası iĢlerlik kazandırmak için herhangi bir giriĢimde de bulunulmamıĢtır. Parti içindeki tek belirleyici Alpaslan TürkeĢ olmuĢtur. Partiyi ya da lideri eleĢtirenler, davaya ihanet ile itham edilmiĢ; ya partiden ayrılmaya zorlanmıĢtır ya da ihraç edilmiĢlerdir.162