• Sonuç bulunamadı

Alfred Sısley ‘’Lane Yakınlarında Ki Küçük Kasaba’’1864

RESİM EĞİTİMİNDE PEYZAJ ÇALIŞMALARI YOLUYLA ESTETİK DUYUMUN GELİŞTİRİLMESİ

5.2.35. Alfred Sısley ‘’Lane Yakınlarında Ki Küçük Kasaba’’1864

Eserin Adı: Lane Yakınlarında ki Küçük Kasaba Sanatçısı: Alfred Sısley (1839-1899)

Yapılış Tarihi:1864 Boyutları: 45x59.5cm

Bulunduğu Yer: Orsay Müzesi, Paris Yapılış Tekniği: TuvalÜzerine Yağlıboya

Sabahın erken saatlerinde güneşin altın sarısı ışığıyla aydınlanan manzaranın tam ortasında toprak bir yol ve yolun iki tarafında da yanyana sıralanmış, yemyeşil ağaçlar yer alıyor. Yolun ise sonunda biri belli belirsiz olmak üzere iki ev var. Resmin solunda bir tarlada biri kadın biri erkek iki insan figürü görülüyor. Kadın iki dizinin üzerine

127 çökmüş toprakla uğraşırken adam ayakta onu izliyor. Hafif puslu görünen gökyüzü ise resmin tamamlayıcısı oluyor.

Sıcak renkler resimde yoğun olarak kullanılmış. En çok kullanılan renkler ise sarı ve yeşilin sıcak tonları. Turuncu, mavi, mor ve kahverengi ise resimde kullanılan diğer renkleri oluşturuyor. Ağaçlardaki yeşil renk ve gökyüzündeki mavi tonlar huzur verirken, sarı içimizde bir coşku ve mutluluk hissi uyandırıyor. özellikle güneşin rengi olan sarı tonlarının ağaçların arasından yeryüzüne yansıması estetik bir görüntü oluşturuyor.

Resimdeki perspektif oldukça etkileyici. İzleyiciyi resmin içine çeken bir perspektif kullanılmış. Yolun giderek daralması, ağaçların boylarının küçülmesi ve detayların giderek azalarak, renklerin silikleşmesi resimde perspektife dikkat edilmiş olduğunu gösteriyor.

Resimde doğal ışık(gün ışığı) kullanılmış. Gökyüzündeki güneşin ışığı bütün manzaraya yayılmış. Işık gölge ise net olarak görülüyor. Gölgeler bir rengin farklı tonlarıyla elde edilmiş. Resime daha çok dikey bir kompozizyon hakim. Resmin sağ ve solunda karşılıklı olarak yer alan ağaçlar resimde dengeli bir görüntü oluşturmuş.

Sanatçı resmini empresyonist (izlenimci) bir tarzda tamamlamış. Resimde ışık ve renk ön planda. Fırça sürüşleri son derece doğal ve rahat. Renkler adeta uçuyor gibi. Özellikle ağaçların gökyüzüyle kaynaşan görüntüsü çok etkileyici. Resimde hafif sis etkisinin hissedilmesi renklerin birbirleriyle kaynaşmasından kaynaklanıyor. Bu özellik manzarada estetik bir görüntü oluşturuyor.

Resimdeki herşeyin birbiriyle olan uyumu, resme sıcak bir hava katıyor. Hiçbirşey bizden uzak ve bize yabancı değil. Mutluluğun, huzurun ve çoşkunun yoğun olarak yaşandığı bu sakin manzarada izleyici biran kendini kaybediyor ve perspektifinde etkisiyle bu manzaranın bir parçası oluyor. Tüm bu özellikler resimde estetik bir görüntü yaratıyor.

128 5.2.36. Claude Monet ‘’İzlenim ’’ 1872

Eserin Adı: İzlenim (Gündoğumu) Sanatçısı: Claude Monet

Yapılış Tarihi: 1872 Boyutları: 48x63 cm

Bulunduğu Yer: Musee Marmottan (Paris) Yapılış Tekniği: Tuval üzerine yağlıboya

Monet’in İzlenim tablosu Empresyonizmi en iyi ifade eden önemli eserlerden biridir. Resme baktığımızda deniz ve gökyüzünden oluşan bir manzara görüyoruz. Denizin üzerinde hareket halinde birkaç tekne, gemi ve iskele yer alıyor. Teknelerden iki tanesini net olarak görebilirken diğerlerini net olarak göremiyoruz. Gökyüzüyle denizin kesiştiği noktada da belli belirsiz dağları görüyoruz. Gökyüzünde ki batan güneş ise manzaranın dikkat çekici unsurlarından.

129 Resimde renklerin ve şekillerin eridiğini birbiriyle kaynaştığını görüyoruz. Hiçbir şey net olarak ifade edilmemiş. Herşey adeta bir sis perdesinin arkasına gizlenmiş. Belli belirsiz şekiller çizgilerle değil renklerle oluşturulmuş. Pembe ve mavi tonlarının hakim olarak kullanıldığı eserde gözümüze çarpan en net görüntü gökyüzünde turuncu ışığıyla beliren bir güneş ve denizin yüzeyindeki kayık. Bu kayıklardan diğer ikisi ise tıpkı iskele ve dumanı tüten bacalar gibi belli belirsiz.

Resimde kullanılan renklerin ve nesnelerin sembolik anlamlarına bakacak olursak sanatçının bu eserini sadece anı yakalamak için oluşturmadığını daha iyi anlamış oluruz. Doğan güneş yeni bir başlangıcı simgeler. Biten bir günün ardından batan güneş, ertesi gün yeniden doğar ve yeni bir gün başlar. Liman ise gündoğumunu bekleyenlerin sığındığı bir ortamdır. Yani hayatında yeni bir sayfa açmak isteyen, kurtuluşu bekleyen insanların kendilerini güvende hissettikleri bir ortam. Kayık insan yaşamını simgeler. Tıpkı insanların hayatta ususl usul yol aldığı gibi kayıkta denizde usul usul yol alır. Her an bir fırtınayla batabilir ya da fırtınaya karşı direnip batmaktan kurtulabilir. İnsan oğlununda hayatta bu fırtına gibi karşılaştığı zorluklar vardır ve insan kimi zaman zorluklarla mücadeleyi kazanırken, kimi zaman da kaybeder (İpşiroğlu, 1972, S.45). Mavileriyle huzur bulduğumuz manzaranın anlam boyutuna bakınca, resim bize çok daha etkileyici ve güzel görünüyor. Görsel olarakta güzel bulduğumuz manraza, sembolik anlatımıyla izleyiciyi adeta büyülüyor.

Resimde gerçekçi bir perspektif kullanılmıştır. Renkler ön plandan arka plana doğru fluğlaşırken, nesnelerin boyutları küçülerek, detaylar daha da azalmıştır. Gün ışığının hakim olduğu manzarada sanatçı resmini rahat fırça sürüşleriyle tamamlamıştır.

Monenin bu tablosunun İzlenimciliğin (Empreyonizmin) doğmasında büyük bir payı olmuştur. Sanattaki yenilik ve özgürlük anlayışının işareti olan bu resim, sanatçının yaşadığı olumsuzlukları, sıkıntıları dile getirmiştir (Zeidler, 2005, s.45).

130 5.2.37. Edouard Manet ‘’Rueil’de Ev’’ 1882

Eserin Adı: Rueil’de Ev

Sanatçısı: Edouard Manet (1832-1883) Yapılış Tarihi: 1882

Boyutları: 78x92 cm

Bulunduğu Yer: Eski Ulusal Galeri, Berlin Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resimde en ön planda yeşil iri yapraklı, kırmızı çiçekleri olan bir bitki yer alıyor. Ortada ise çimlerin üzerinden gökyüzüne doğru yükselen bir ağaç ve hemen yanı başında bir bank görüyoruz. Ağacın tamamı değil, sadece gövdesi ve çok az yaprakları resme dahil edilmiş. Ağacın gövdesinden yukarıya sarmaşıklar uzayıp gitmiş. Resmin sağında bir yol ve gür yapraklı küçük bir ağaç yer alıyor. En arkada ise pembe boyalı, camları panjurlu, çift katlı, önünde beyaz bir bank olan güzel bir ev yer alıyor. Evin bazı pencerelerinde panjurlar kapalıyken bazılarında ise açık olarak resmedilmiş.

131 Resimde sıcak renkler yoğunlukta. Özellikle pembe ve yeşil tonları en çok kullanılan renkler olmuş. Bunun yanı sıra kırmızı, beyaz ve açık mavi de kullanılan diğer renkler arasında yer alıyor. Evin pembe tonlardaki rengi oldukça dikkat çekici ve etkileyici. Tıpkı bir hayal gibi. İnsanın içini ısıtan ve insana sempatik , sevimli gelen bir görüntüsü var. Cıvıl cıvıl ve hayat dolu. Özellikle bazı panjurlarıın açık olarak resmedilmesi orada bir yaşamın olduğunun belirtisi. Terkedilmiş bir görüntüden uzak, yaşayan, adeta içinde ki insanlarla nefes alan sıcacık bir ev. Ve önündeki beyaz bank sakinliğin, rahatlığın bir sembolü adeta. İnsanı dinlendiren bir görüntü içerisinde. Yemyeşil manzaraya karşı bankta birkaç dakika oturup dinlenmek, manzarayı seyretmek ruhumuzu inanılmaz derecede dinlendirir doğrusu. Orada olmasakta resme baktığımızda oradaymışız gibi bu duyguları hissedebilmek çok güzel.

Resimde dengeli bir kompozisyon görüyoruz. Resmin sağ tarafına daha yakın olmakla birlikte ortada bir ağaç yer alıyor. Yine resmin sağında yarısını gördüğümüz iri yapraklı bir başka ağaç var. Burada ki yoğunluğa karşılık soldaki dengeyi ise evin açık pencereleri sağlamış. Yine solda köşeden az bir kısmı görünen ağaç, resmin en önünde yer alan çiçek ve evin önündeki beyaz bank ise dengeyi sağlayan diğer unsurlar. Bu dengeli dağılımsa resimde oldukça güzel bir görüntü oluşturmuş.

Sanatçı resminde ışık gölgeye dikkat etmiş. Ağaçların arasından çimlere yansıyan güneş ışığı insanın içini rahatlatıyor. Cıvıl cıvıl bir yaz gününde bu güzel havayla adeta coşuyor. Güneş ışığının ağaçların yaparaklarında oluşturduğu renk zenginliği güzel bir görüntü sunuyor. Kırmızı çiçeklerin yeşil yaprraklarla oluşturduğu zıtlık oldukça dikkat çekici ve estetik görünüyor.

132 5.2.38. Alfred Sısley ‘’Louveciennes’de Kar’’ 1878

Eserin Adı: Louveciennes’de Kar Sanatçısı: Alfred Sısley (1839-1899) Yapılış Tarihi: 1878

Boyutları: 61x50 cm

Bulunduğu Yer: Orsay Müzesi, Paris Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resimde, etrafı bembeyaz karların kapladığı bir kış manzarası görüyoruz. Resmin sağında taşlarla örülmüş yüksek bir duvar, duvarın hemen arkasında sadece karlarla kaplanmış dallarını gördüğümüz bir ağaç yer alıyor. Solunda da küçük tahta çitler, çitlerin arkasında bir ağaç ve yanyana sıralanmış birkaç ev görülüyor. Tam ortada koyu renk elbisesi, mavi şapkası ve siyah çantasıyla bir kadın figürü dikkat çekiyor. Resmin

133 arka bölümünü ise belli belirsiz resmedilmiş, adeta sislerin içerisinde kaybolmuş ev ve ağaçlar tamamlıyor.

Resmin geneline soğuk renkler hâkim. Mavi, gri, beyaz ve mor tonları yoğun olarak kullanılmış. Çok az olmakla birlikte sıcak renk olan turuncuya da yer verilmiş. Renkler çok canlı ve parlak değil, genellikle mat tonlarda. Soğuk renklerin yoğun olarak kullanılması ve canlı olmaması karlı bir manzara resmi için oldukça uygun.

Resimde doğal bir ışık var, yani gün ışığından yararlanılmış. Perspektif oldukça gerçekçi. Biz izleyiciye yakın olan, yani resmin en ön planında yer alan nesnelerin renkleri daha belirginken arkalara doğru renkler daha silikleşmiş. Yine nesnelerin boyutları bizden uzaklaştıkça küçülürken, detaylarıda gittikçe azalmış. Ayrıca resimde ki perspektif resme bir derinlik hissi katmış. Sağdaki duvarın ve soldaki çitlerin boyutlarının giderek küçülüp daralması ve tam bu noktada bir kadın figürünün yer alması ister istemez gözümüzü bu derinliğin içerisine çekiyor. Kendimizi bir anda bembeyaz karlarla kaplanmış, muhteşem görünümlü bu manzaranın içinde hissediyoruz. Bu his gerçekten oldukça etkileyici ve güzel.

Sanatçı resmini empresyonist bir tarzda oluşturmuş. Rahat fırça sürüşleriyle içinde bulunduğu anı çok başarılı resmetmiş (Erzen, 1997, s.1658). Arkası dönük kadın figürünün bizden giderek uzaklaşmasıyla bizi resmin içine doğru çekmesi, rüzgarın karlı ağaç dallarına hafifçe dokunuşu, karın bu hafif rüzgarda gökyüzünde dans etmesi ve buğulu bir görüntü oluşturması resimdeki güzel ve bir okadar da etkileyici detaylar. Bu güzel görüntü renklerin yarattığı buğulu atmosferle daha da güzelleşiyor.

134 5.2.39. Georges-Pierre Seurat ‘’Courbevoie’daki Köprü’’1886-1887

Eserin Adı: Courbevoie’daki köprü

Sanatçısı: Georges-Pierre Seurat (1859, 1891) Yapılış Tarihi: 1886-1887

Boyutları: 46.4x55.3 cm

Bulunduğu Yer: Courtauld Institute Galleries, Londra Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resimde sağda en ön planında, tamamı resmedilmeyen, yapraksız kuru bir ağaç yer alıyor. En koyu renk tonunun kullanıldığı bu ağaç izleyicide yanlızlık hissi uyandırıyor. Resmin solunda denize doğru uzanan güneşin ışıklarıyla parıldayan yemyeşil bir bayır yer alıyor. Bayırın bittiği noktada aralarında mesafe bulunan iki insan figürü denizdeki huzur verici manzarayı seyrederken görülüyor. Hallerinden memnun vaziyette iki elleri ceplerinde resmedilen bu iki erkek figürü doğanın güzelliği karşısında kendi düşleriyle başbaşa kalıyor. Resimde arkalara doğru ilerledikçe denizin ortasına doğru uzayan bir

135 iskele, yanında küçük bir sandal ve yelkenli görülüyor. Yine resmin solunda belli belirsiz bir figür ve denizde tekneyle açılmış insanlar görüyoruz. Resmin en arkasında ise resme ismini veren Courbevoie köprüsü yer alıyor. Köprü bizden çok uzakta olduğu için belli belirsiz resmedilse de biz onun çok büyük ve güzel bir köprü olduğunu hissedebiliyoruz.

Gökyüzündeki kuşların hareketi bacadan çıkan dumanla adeta bütünleşiyor. Doğayı kirleten, doğaya zarar veren dumanın görüntüsü gökyüzündeki kuşları anımsatmasıyla birden güzelleşiyor. Sanatçı bu kötü görüntüyü bile estetikleştirebiliyor.

Solda kurumuş ağaç görüntüsüne inat, sağ üst köşede yemyeşil yaprakları olan yine sadece bir kısmı resmedilmiş ağaç görüyoruz. Soldaki ağaç ne kadar kuruysa sağdaki ağaç o kadar yeşil, soldaki ağaç ne kadar yanlızsa sağdaki ağaç o kadar neşeli, huzur verici görünüyor. Bu zıtlık tıpkı insanların ruh halini yansıtıyor. Bazen hüzünlü, bazen sevinçli, bazen öfkeli bazense sakin.

Seurat resmini düz bir fırça vuruşuya oluşturmak yerine, küçük küçük binlerce noktanın yanyana, üst üste gelmesiyle oluşturuyor. Resimlerinde kullandığı ana renkler yanyana geldiğinde ara renklerde kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Örneğin mavinin yanına bilinçli bir şekilde konulmuş olan sarı ortaya ara renk olan yeşili çıkarıyor. Nesnelerin etrafı kontürlerle değil tamamen lekeyle oluşturuyluyor. Resme uzaktan bakıldığında bu noktalar farkedilmiyor ve resim adeta düz fırça sürüşleriyle oluşturulmuş izlenimi veriyor. Resim sanatında, uygulanan bu tekniğe Pointilisme (noktacılık) adı veriliyor (Turanî, 1971, s.517). Resimde bahsettiğimiz bu detaylar ve sanatçının kullanmış olduğu kendine has resimleme tekniği resme güzellik katarken, izleyici de bu güzellikten etkileniyor.

136 5.2.40. Vincent Van Gogh ‘’Selvili Mısır Tarlası’’1889

Eserin Adı: Selvili Mısır Tarlası

Sanatçısı: Vincent Van Gogh (1853-1890) Yapılış Tarihi: 1889

Boyutları: 71.1x90.9cm

Bulunduğu Yer: National Galeri, Londra Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resmin en ön planında güneşi kıskandıran altın sarısı rengiyle bir mısır tarlası ve solda, kısa boylu, yuvarlak formlu ağaçlar yer alıyor. Resmin en sağında ise gökyüzüne doğru dalga dalga uzanan, koyu yeşil renkli, iki tane selvi ağacı görülüyor. Etrafı yuvarlak formlu, yeşil bitkilerle kaplanan selvi ağaçlarının arkasında resmin sağından soluna doğru gittikçe küçülen, mavi renkli dağlar uzanmış. Yeşil, beyaz ve mavi tonlarda resmedilen hareketli gökyüzü ise bu resmin tamamlayıcısı olmuş.

137 Resimde sıcak ve soğuk renkler dengeli olarak kullanılmış. Gökyüzünde ve dağlarda kullanılan mavi renk resimde soğuk bir atmosfer oluştururken, sıcak bir renk olan sarı ve turuncular resme hareket ve sıcaklık katmış. Sarı ve turuncuların parlak tonlarda kullanılmasıda dikkat çekici olmuş. Gökyüzünde ve bitkilerde kullanılan yeşil renk ise hem sıcak hem de soğuk tonlarda resmedilmiş (sarısı yoğun olan yeşil sıcak, mavi ve beyazı yoğun olan yeşil soğuk bir renktir).

Açık havada manzara resimleri yapmayı çok seven sanatçı, doğayı adeta rüzgârlı bir havayı resmeder gibi resimlemiş. Ağaçlarda, mısır tarlasında, gökyüzünde ve dağlarda dalga dalga kullanılan fırça darbeleri bizde bu hissi uyandırıyor. Sanatçı diğer resimlerinde olduğu gibi bu resminde de kısa, kesik ve dalgalı fırça sürüşleri kullanarak resme bir hareket katmış. Selvi ağaçlarının gökyüzüne doğru tıpkı bir meşale gibi uzanması çok estetik(güzel) bir görüntü oluşturmuş. Resimde kullanılan sarı renk izleyicide bir çoşku uyandırırken kısa ve hızlı hızlı atılan fırça darbeleri de bu çoşku hissini güçlendirmiş. Denizdeki dalgaları anımsatan gökyüzünde ki hareketli bulutlar resimde huzurlu bir atmosfer yaratmış.

Resimde güzel olan, bizi etkileyen birçok neden var. Bunlardan en önemlisi sanatçının resmini oluştururken kullanmış olduğu kendine özgü farklı tarzı. Sanatçının resimleri bir fotoğraf kadar gerçekçi değil. Ne ağaçların yaprakları en ince detayına kadar boyanmış ne de tarladaki mısırlar. Çünkü sanatçı doğayı görmek istediği gibi, biz izleyicilere göstermek istediği gibi resimlemiş. Tuvale özgürce attığı detaydan uzak rahat fırça darbeleri izleyiciyi fazla detayla sıkmıyor. Bu çoşkulu anlatım güzel ve etkileyici bir görüntü oluşturuyor. Bunun yanı sıra manzaradaki herşeyin birbirleriyle olan mükemmel uyumu da resimde oldukça güzel bir görüntü oluşturmuş.

138 5.2.41. Van Gogh ‘’Yıldızlı Gece’’ 1889

Eserin Adı: Yıldızlı Gece

Sanatçısı: Van Gogh (1853-1890) Yapılış Tarihi: 1889

Boyutları: 72x92 cm

Bulunduğu Yer: The Museum Modern Art (New York) Yapılış Tekniği: Tuval üzerine yağlıboya

Van Gogh ‘’Yıldızlı Gece’’ adlı yapıtını bir dönem rahatsızlığından dolayı kaldığı hastahanenin penceresinden resmetmiş. Resimde en ön planda bir servi ağacı yer alıyor. Resmin arka planında zeytin ağacı topluluğu, dağ, kilise kulesi ve evler görülüyor. Bununla beraber resimde büyük bir bölümü gökyüzü kaplıyor. Resmin sol üst köşesinde bir ay ve yıldızlar ise gökyüzünü süslüyor.

Resmin geneline mavi ve lacivert tonları hâkim. Yani resimde soğuk renkler daha yoğun kullanılmış. Bunun yanı sıra sıcak renkler az kullanılmasına rağmen oldukça

139 dikkat çekici. Yıldızlar’ın ve Ay’ın rengi son derece parlak, beyaz ve sarı tonlarından oluşuyor. Resme daha ilk baktığımız anda bu eşsiz görüntü izleyiciyi etkiliyor.

Sanatçı resminde perspektife dikkat etmiş. En ön planda yer alan servi ağacı büyük resmedilirken, arka planda yer alan evler, ağaçlar ve dağlar daha küçük resmedilmiş. Her ne kadar yıldızların gökyüzünde bu kadar net ve büyük olması perspektif kurallarına aykırı olsa da, resmin geneline bakınca ve sanatçının bunu bilinçli bir şekilde yaptığını düşününce bu aykırılığın bir hatadan çok gizemli bir görüntü olduğunu farkediyoruz.

Doğal ışığın kullanıldığı resimdeki herşey hareket halinde. Sanatçı bu hareketi kısa, kalın ve hızlı fırça darbeleriyle oluşturmuş. Kısa kısa ve hızlı hızlı tuvale atılan bu çizgiler sanatçının hayatında aradığı coşkuyu tuvalinde yakalamaya çalıştığının göstergesi de olabilir. Karanlık bir gece de gökyüzünde ki yıldızların yanı sıra evlerin ışıklarının da yanıyor olması, Yıldızlar’ın ve Ay’ın da bu kadar parlak resmedilmesi, sanatçının içinde hissettiği coşkunun bir başka göstergesi (Gombrich, 2002, s.546-547, Beaujean, 2005, s.46-47).

Resimde estetik birçok öğreye rastlamak mümkün. Adeta bir meşale gibi gökyüzüne uzanan servi ağacının kıvrımlı hareketi, resmin genelinde hâkim olan fırça sürüşleriyle son derece uyumlu. Hareketli görünen gökyüzünde ise yıldızlar patlayan havai fişeklere benziyor (Spence, D, 2000,s.24). Bir o kadar parlak ve bir o kadar göz alıcı. İzleyicinin bu güzel görüntü karşısında etkilenmemesi neredeyse imkansız. Resmin sol alt köşesindeki Ay ise en az Yıldızlar kadar güzel, ruhumuzda bir çoşku hissi uyandırıyor. Böyle bir manzaraya bakınca, her karanlık gecenin mutlaka bir yıldızı olduğunu düşünmek hiçte yanlış olmaz. Her ne kadar umutsuz ve karamsar olsakta sonun da bizi mutluluğa eriştirecek olan şey içimizde yaşattığımız coşkulu umutlarımızdır. Tıpkı gökyüzündeki parrlak yıldızlar gibi.

140 5.2.42. Paul Cezanne ‘’Sainte Victorie Dağı’’ 1902

Eserin Adı: Sainte Victorie Dağı Sanatçısı: Paul Cezanne

Yapılış Tarihi: 1902 Boyutları: 72x90 cm

Bulunduğu Yer: Museum of Art (Philadelphia) Yapılış Tekniği: Tuval üzerine yağlıboya

Resmi incelediğimizde ön planda evler ve ağaçlar görülüyor. Arkalara doğru gidildikçe evlerin ve ağaçların formdan çıkıp lekeselliğe dönüştüğünü görüyoruz. Bu durum neredeyse resmin genelinde mevcut. Arka planda ise resme konu olan Sainte Victorie Dağı yeralıyor. Masmavi bir gökyüzü ile de manzara tamalanıyor.

Renklere baktığımızda, yeşil ve mavi tonlarının yoğun olarak kullanılmasından dolayı manzara oldukça huzur verici görünüyor. Sırcak bir renk olan turuncu, mavi tonlarıyla bir zıtlık oluşturuyor. Bu zıtlık renklerin birbirlerini ön plana çıkarmasını sağlayarak

141 resimde hareketli, güzel bir görüntü oluşturuyor. ‘’Coşkulu bir görüntü oluşturan renklerle adeta hayatın gerçeği sorgulanıyor’’ (Akkaya, 2009).

Dağın üzerinde sarı, yeşil, turuncu ve beyaz renkleri kullanılmakla birlikte, genelinde mavi kullanılmış. Gökyüzüyle aynı tonlarda resmedilmiş. Mavi, yeşil ve mor soğuk renklerdir ve bu renler resimde kullanıldığında nesneleri bizden uzaklaştırır. Kırmızı, sarı ve turuncu ise sıcak renklerdir. Bu renklerin kullanılmasıyla da nesleler bize daha yakın olur (Nonhoff, 2005, s.78-79). Bu manzara resminde de aynı durum söz konusu. Dağın mavi olması onu bizden uzaklaştırken ön planda ki evlerin sıcak tonlarda kullanılması da evleri bize yakınlaştırıyor. Bu resimde güzel bir etki oluşturmuş.

Resimde doğal ışık kullanılmış. En ön plandan arka plana doğru formlar giderek lekesel bir görüntüye dönüşmüş. Ayrıca renkler ön plandaki renklere kıyasla daha fluğ görünüyor. Bu da resimde perspektife dikkat edildiğini gösteriyor.

Sanatçı resminde ağaçları, evleri ve dağı gerçekçi bir şekilde en ince ayrıntısına kadar fotoğraf gibi çizmek yerine kendine özgü rahat fırça vuruşlarıyla eserini tamamlamış. Bunu yaparken de kesinlikle kontur, yani çizgi kullanmamış. Herşey farklı renklerle oluşturulmaya çalışılmış. Bu da resimde estetik bir görüntü sağlamış.