• Sonuç bulunamadı

RESİM EĞİTİMİNDE PEYZAJ ÇALIŞMALARI YOLUYLA ESTETİK DUYUMUN GELİŞTİRİLMESİ

5.2.11. Şefik Bursalı ‘’Bursa’’ 1931

Eserin Adı: Bursa

Sanatçısı: Şefik Bursalı (1903-1990) Yapılış Tarihi: 1931

Boyutları: 112x118 cm.

Bulunduğu Yer: Sabancı Müzesi Koleksiyonu Yapılış Tekniği: Tuval üzerine yağlıboya

Sanatçı ‘’Bursa’’ adlı yapıtında doğup büyüdüğü yer olan Bursayı resmetmiş. Resimde tek ve çift katlı olmak üzere arka arkaya ve yan yana düzensizce sıralanmış farklı renklerde evler görüyoruz. Sanki Evlerin hepsi birbirine yapışmış gibi, bir evin duvarı diğer evin bir başka duvarı oluvermiş. Hiçbir şey yerli yerinde değilmiş gibi. İnsanın bu

79 evlerin arasındaki daracık sokaklardan geçerken kaybolmaması mümkün değil. Sanatçının evleri bu şekilde resmetmesi o dönemin Bursa’sındaki düzensiz ve çarpık kentleşmenin göstergesi.

Evlerin hemen önünde örtülü kadın figürleri ve bir at arabası görülmekte. Bu o sokaktaki günlük yaşamdan bir kesit. Evlerin hemen arkasında çift minaresi ile Bursa kentinin en büyük camisi olan Bursa Ulu Cami yer almakta. Bursa Ulu Cami (1396-1400) tarihimizin ve kültürümüzün sembolüdür. Evlerin arasına serpiştirilmiş ağaçlar ise Bursa manzaralarında olmazsa olmazlardandır. Çünkü Bursa da neredeyse her yerde ağaç ve yeşil alan görmek mümkün. Bu yüzden çoğu yerde Bursa, yeşil Bursa olarakta anılır. Resmin en arka planında yer alan Uludağ ise yeşil alanlarla birlikte doğayı simgeliyor. Cami ve minarelerin beyaz oluşu, dinin saflığını ve temizliğini sembolize ediyor.

Resimde soğuk renkler yoğun olmakla birlikte sıcak renklerle uyum içerisinde yer alıyor. Turuncu ve mavinin özellikle yanyana kullanılması bir zıtlık oluşturmuş ve renkler birbirlerini ön plana çıkarmış. Evlerin sarı ve kırmızı tonlardaki canlı renkleri coşkulu bir görüntü oluşturmakta. Bursanın adeta simgesi olan yeşil ise evlerin aralarına serpiştirilen ağaçların renklerinde kendini gösteriyor.

Doğal ışığın kullanıldığı manzarada hava biraz kapalı görünüyor. Anlaşılan güneş batmış ve gün akşam oluyor. Buna rağmen evlerin renkleri cıvıl cıvıl, oldukça coşkulu. Ama bu resimde asıl öne çıkan şey sanayinin hızla gelişmeye başlamasıyla, nüfusun artması, düzensiz ve çarpık kentleşmenin yaygınlaşması. Sanatçı, doğayı dikkatle gözlemlediği çalışmasında, yeşil Bursa’nın manzarasını resimlerken aynı zamanda değişen kent dokusunu da belgelemektedir. İşte bu manzarayı estetik kılansa sanatçının buradaki anlatım gücü oluyor. Bu resim bize eşsiz güzellikteki Bursanın çarpık ve düzensiz kentleşmeyle nasıl bir hal aldığını çok iyi yansıtıyor. Her ne kadar görüntü üzücü olsa da sanatçının bu başarılı anlatım yeteneği resmi estetik kılıyor.

80 5.2.12. Mehmet Ali Laga ‘’Yedikule Surları’’1932

Eserin Adı: Yedikule Surları

Sanatçısı: Mehmet Ali Laga (1878-1947) Yapılış Tarihi: 1932

Boyutları: 37x57cm

Bulunduğu Yer: Özel Koleksiyon

Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Yedikule Surları adlı yapıtın büyük bir bölümünü İstanbul manzaralarının vazgeçilmezi masmavi bir deniz oluşturuyor. Resmin solunda deniz kenarında ise üçgen çatılı, beyaz ve sarı boyalı eski evler yer alıyor. Evlerin arkasında da resme ismini veren, tarihimizde önemli bir yeri olan Yedikule Surları tüm ihtişamıyla dikkatimizi çekiyor. Güneşin altın sarısı ışıklarıyla aydınlanan manzaranın en arka planında ise belli belirsiz resmedilmiş dağlar manzarayı tamamlıyor.

Resimde her ne kadar soğuk bir renk olan mavi çoğunlukta olsada sıcak renklerle uyumlu ve dengeli görüntü oluşturuyor. Manzara güneşli bir yaz gününü andırsa da

81 evlerin bacalarından çıkan dumanlar bu manzaranın güneşli bir kış günü olduğunun göstergesi.

Evler, deniz ve dağların uzanışı resimde yatay bir görüntü oluştururken bu yataylığı evlerin bacaları ve surlardaki dikey yapılar bozmaktadır. Bu yatay ve dikey düzenlemeler resme hateket katmaktadır. Resimde ön plandan arka plana doğru renklerin soluklaşması, detayların azalması ve görüntünün silikleşmesi, mimari yapıların doğru açılarla çizilmesi resimde kullanılan perspektifin ne kadar özentili kullanıldığının göstergesi oluyor.

Sanatçının amacı sadece İstanbul’un güzel manzarasını resimlemek değil aynı zaman da geçmişte şehrin savunması ve korunması için inşa edilmiş olan Yedikule Surlarının tarihi önemini vurgulamaktır. Surlar bugün bile kentin ortasında çok anlamlı tarihsel bir miraz olarak dimdik ayakta durmaktadır.

Sanatçının rahat fırça sürüşleriyle oluşturduğu resim, izleyicide çok sıcak ve samimi duygular uyandırırken manzaranın güzelliği de izleyiciyi etkiliyor. Sıcak soğuk renklerin uyumu ve perspektifin özenli kullanımı, denizin uzaklara doğru uzanan ışıl ışıl görüntüsünün, tarihi bir yapı olan yedikule surlarıyla bütünleşmesi biz izleyicideki bu güzellik duygusunu bir kat daha artıyor.

82 5.2.13. Bedri Rahmi Eyüboğlu ‘’Peyzaj’’1934

Eserin Adı: Peyzaj

Sanatçısı: Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911-1975) Yapılış Tarihi: 1934

Boyutları: 22x34cm

Bulunduğu Yer: Özel Koleksiyon

Yapılış Tekniği: Kâğıt Üzerine Yağlıboya

Resim ilk bakışta net olarak algılanamıyor. Dikkatimizi biraz daha yoğunlaştırdığımızda resmin tam ortasında kırmızı boyalı kubbe pencereleri ve beyaz kolonları olan bir ev görüyoruz. Evin etrafında bahçede birkaç tane ağaç yer alıyor. Bu ağaçlar evin bir kısmını kapatacak kadar büyük. Bahçenin de etrafında üzeri demir parmaklıklarla çevrilmiş duvar yer alıyor. Bahçenin giriş kapısı üzerinde sarı çiçekler var. Bu çiçeklerde neredeyse kırmızı boyalı kapıyı gizlemiş.

83 Resimde sıcak ve soğuk renkler kullanılmış. Sıcak bir renk olan sarı hemen dikkatimizi çekiyor. Çünkü son derece parlak tonlarda. Kırmızı ve mavi içinde bunu söylemek mümkün. Çünkü bu renklerde çok canlı. Çok fazla renk çeşitliliği göremiyoruz. Genellikle resimde mavi, kırmızı ve sarı tonlar kullanılmış. Resimde kullanılan sarı renk izleyicide neşe hissi uyandırırken kımızı ise sıcak ve samimi bir duygu hissettiriyor. Resimde kullanılan mavi renk ise bize gökyüzündeki huzurlu atmosferi hatırlatıyor.

Eserde ışık gölge etkisi çok hissedilmemekle birlikte bu etki daha çok, nesnelerin etrafında gördüğümüz kontör çizgilerle oluşturulmaya çalışılmış. Ağaçlarda, çiçeklerde, kapı ve pencerelerde olmak üzere çeşitli detaylarda bunu görmek mümkün.

Sanatçı resmini rahat fırça sürüşleriyle oluşturmuş. Herşeyi genel formlarıyla yansıtmaya çalışmış ve kesinlikle detaya girmemiş. Ağaçların yaprakları, çiçekler tek tek detaylı bir şekilde çizilmek yerine, lekesel olarak resmedilmiş. Tıpkı az sözle çok şey anlatmak gibi. Bu da resminde güzel bir görüntü oluşturmuş.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eserinde çocuk resimlerinde gördüğümüz sadelik ve doğallık var. Bu sadeliğin içinde kullanılan canlı renkler resme çoşku ve hareket katıyor. Sarı ve kırmızının çoşkulu enerjisi, mavinin huzur verici görüntüsü izleyicide bu resme karşı bir beğeni oluşturuyor ve eseri güzel kılıyor.

84 5.2.14. Nazmi Ziya Güran ‘’Taksim Meydanı’’1935

Eserin Adı: Taksim Meydanı

Sanatçısı: Nazmi Ziya Güran (1881-1937) Yapılış Tarihi: 1935

Boyutları: 73x93 cm

Bulunduğu Yer: Sabancı Müzesi Koleksiyonu Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Kompozisyonun en ön bölümün de yer alan bir meydanda, çoğu şapkalı olan figürler görülmektedir. Sağ tarafta, şoförü olmayan siyah bir araba durmaktadır. Arabanın arkasında, ağaç ve yeşillikler uzanmaktadır. Arabanın önünde ise üç kadın figürü bulunmaktadır. Kadın figürlerinden biri, izleyiciye arkası dönük olarak yürümektedir.

Diğer ikisi birbirleriyle konuşmaktadır. İzleyiciye arkası dönük olarak yürüyen kadın figürünün ceketi rüzgârdan havalanmıştır. Sol tarafta yine bir kadın figürü ileriye doğru yol almaktadır. Kadın figürlerinin hepsi şapkaları ve topuklu ayakkabılarıyla şık ve iyi

85 giyimlidir. Bu figürlerin biraz gerisinde karşılıklı yürüyen kadın, erkek ve çocuk figürleri de çağdaş (modern) bir görünüm sergilemektedir. Sağ tarafın üst köşesinden ağacın bir bölümü uzanmaktadır. Orta bölümde sol tarafta, kaide (taban) ve çevre düzenlemesiyle İtalyan heykeltraş Pietro Canonica’nın Cumhuriyet Anıtı görülmektedir Burası Taksim Meydanı’dır. Resmin en arka bölümünde ise çok katlı binalar dikkat çekmektedir.

Eserde; sarı, kırmızı ve turunculardan oluşan sıcak renklerle mavi, yeşil ve morlardan oluşan soğuk renklerin uyumlu karşıtlığı görülmektedir. Yeşil ve pembe uyumu, özellikle dikkat çekmektedir. Yakın nesneler daha parlak, uzak nesneler daha mat ve renksiz görünmektedir. Sanatçı, renk perspektifine dikkat etmiştir. Resimde ki binaların, heykelin perspektifi, insanların oran orantıları (ölçüleri) son derece özenli resmedilmiştir.

Eserde, doğal ışık kullanılmıştır. Yani doğadaki gün ışığından faydalanılmıştır. Işık- gölge etkisi aynı rengin açık ve koyu tonlarıyla değil, kontrast renklerle sağlanmıştır. Işık, sarı ve turuncu renklerle gölgeler ise mavi ve mor renklerle ifade edilmiştir.

1930’lu yılların tam ortasında gerçekleştirilen eserde, Cumhuriyet Anıtı ve çağdaş görünümlü insanlarıyla “Taksim Meydanı”ndan bir kesit sunulmuştur. Cumhuriyet Anıtı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni simgelemektedir. Cumhuriyet rejiminin sağladığı çağdaş yaşamla halk meydanda özgürce dolaşmaktadır. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde modenleşmenin simgesi olan kadın eski kıyafetlerinden, peçesinden sıyrılmış, yeni modern görünümlü kıyafetleriyle Taksim Meydanı’na çıkmıştır. Bu durum aydınlanmayı ve ışığa kavuşmayı temsil etmektedir.

Bu yapıt anlam bakımından etkileyici ve güzel olduğu kadar, eserde yer alan öğrelerin birbirleriyle dengeli uyumu, insan figürlerinde ve yapılardaki desen sağlamlığı, yine açık ve koyu tonların dengeli dağılımı bakımından görsel olarakta etkileyici ve güzeldir.

Ayrıca eser, ışığın ve kullanılan renklerinde etkisiyle huzurlu ve güven verici bir atmosfere sahiptir. Bu etki, aynı zamanda izleyicinin coşku ve mutluluğunu arttırmaktadır.

86 5.2.15. Cemal Sait Tollu ‘’Tarlalar’’1937

Eserin Adı: Tarlalar

Sanatçısı: Cemal Sait Tollu (1899-1968) Yapılış Tarihi: 1937

Boyutları: 38x46cm

Bulunduğu Yer: İstanbul Resim Heykel Müzesi Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resimde arka arkaya sıralanmış yuvarlak formlu alçak tepeler görüyoruz. Resmin üçte ikisini tepeler, üçte birini ise gökyüzü kaplıyor. Tepeler yeşil çimlerle kaplanmış ve tepelerde çok sık olmamakla birlikte yan yana ağaçlar sıralanmış. Güneşli bir havanın hakim olduğu gökyüzünde belli belirsiz bulutlar yer alıyor.

Resmin geneline sıcak renkler hakim. Sarı ve yeşil renk yoğun olarak kullanılmış. Resim açık hava resmi olduğu için gün ışığından yararlanılmış. Bunu resimde çok açık görebiliyoruz. Özellikle tepelerin güneş alan bölümlerinde sarı renk yoğun olarak

87 kullanılmış. Yeşil renk resme huzur ve ferahlık katarken, sarı renk ise resme canlılık ve hareket katmış.

Sanatçı resmini rahat fırça sürüşleriyle tamamlamış. Ağaçların yapraklarını ve çimleri en ince detayına kadar resmetmek yerine, daha sade ve detaydan uzak olarak resmetmiş. Gökyüzündeki bulutlarda da bu rahatlığı görebiliyoruz. Sanatçının bu rahat uslubu izleyiciyi sıkmıyor ve resme sıcak bir hava katıyor. Yani yapmacıklıktan uzak doğal resimleme tarzı izleyiciyi duygusal olarak etkiliyor. Resimde çok fazla detaya yer verilmemesi ister istemez gözlerimizi geniş ve huzur dolu tarlalara çekiyor. Detaylara kapılmadan var olanla yani sanatçının bize gerçekten hissettirmek istediği duygularla karşılaşıyoruz. Tarlaların gökyüzüyle buluştuğu noktada yan yana sıralanmış ağaçların yer alması sakin ve huzurlu manzaraya bir hareket katıyor. Tarlaların yatay hareketine karşılık ağaçlar dikey bir hareket oluşturuyor.

Tarlalar adlı yapıtın etkileyici ve güzel birçok özelliği var. Sanatçının kullanmış olduğu rahat uslubu, resme canlılık katan ve izleyiciye huzur veren renklerin kullanımı, geniş düzlükler oluşturan tarlaların insanlarda huzurlu bir görüntünün yanında özgürlük duygusu uyandırması gerçekten güzel ve etkileyici.

88 5.2.16. Şevket Dağ ‘’Boğaziçi’’1939

Eserin Adı: Boğaziçi

Sanatçısı: Şevket Dağ (1876-1944) Yapılış Tarihi: 1939

Boyutları: 51x80cm

Bulunduğu Yer: Özel Koleksiyon

Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlıboya

Resme baktığımızda Rumelihisarından bir manzara görüyoruz. En önde sol alt köşede bir duvar ve bu duvarın üzerinde de saksıda birkaç çiçek yer alıyor. Duvarın hemen önünde resmi dikey olarak bölen üç ağaç var. Daha çok ağaçların gövdelerini görüyoruz, üst kısımları ise resmedilmemiş. Ağaçların da gerisinde çamların arasında denize karşı sıralanmış tarihi yalılar yer alıyor. Resmin en arka planında ise deniz kıyısı boyunca sıralanmış, evler, ağaçlar ve yeşil tepeler bu eşsiz güzellikteki manzaranın tamamlayıcısı oluyor.

Resimde sarıdan kırmızıya maviden yeşile bütün sıcak ve soğuk renkleri neredeyse görmek mümkün. Işık gölge son derece gerçekçi tarzda yansıtılmış. Ağaçların

89 yapraklarında, denizde, evlerin çatılarında bu etkiyi görmek mümkün. Ağaçların arasından duvara düşen güneş ışığı ise çok etkileyici.

Resimde ön planda yer alan evlerin ağaçların netliği, arka planlara doğru ilerledikçe daha silikleşiyor ve renkler de canlılığını yitiriyor. Bu da resimdeki perspektifin ne kadar gerçekçi kullanıldığını gösteriyor.

Manzarada bize yabancı gelen alışık olmadığımız hiçbir şey yok. Deniz bildiğimiz deniz, ağaçlar bildiğimiz ağaçlar. Yani sanatçı doğada gördüğümüz manzarayı adeta bir fotoğraf gibi gerçekçi resimlemiş. Özellikle ağaçların gövdesindeki dokular son derece gerçekçi ve etkileyici. Adeta dokunduğumuzda hissedebilecekmişiz gibi...

Güneşin parlak ışıklarıyla aydınlanan manzaranın genelinde sakin ve huzurlu bir atmosfer var. Öndeki ağaçların arasından kuşbakışı izlediğimiz manzara bizi uzaklara götürüyor. Böyle bir manzara da insan derin düşüncelere kapılıp gidiyor. İç huzuru ve sakinliği buluyor. Sitresli şehir hayatından sıyrılıp dinlendirici bir atmosferde rahatlıyor. Manzarada bize güzel gelen, hoşumuza giden bu unsurlar daha ilk bakışta bizi etkiliyor. Sanatçının kullanmış olduğu gerçekçi resimleme yöntemi her ne kadar gözümüze güzel gelse de, asıl güzel olan manzaranın huzur veren, insanı dinlendiren pozitif atmosferi oluyor.

90 5.2.17. Mahmut Cuda ‘’Trabzon-Kanite’’1938

Eserin Adı: Trabzon-Kanite

Sanatçısı: Mahmut Cuda (1904-1987) Yapılış Tarihi: 1938

Boyutları: 50x65 cm

Bulunduğu Yer: İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Yapılış Tekniği: Tuval Üzerine Yağlı Boya

Mahmut Cuda çevresinde gördüğü güzellikleri doğal görünümlerini bozmadan kendine özgü anlatım yöntemiyle tuvaline yansıtır. Trabzon-Kanite adlı resminde de bunu görmek mümkün.

Resmin sağ tarafında büyük bir bölümü deniz kaplarken, sol tarafta yan yana, arka arkaya sıralanmış evler ve ağaçlar resmin arka planına doğru uzanıyor. Sahilde ise küçük bir kayık görülüyor. Resmin hemen hemen ortalarında diğer evlere göre daha büyük resmedilmiş bir Kilise yer alıyor. Evlerin bittiği yerde ise yuvarlak kıvrımları olan bir dağ ve gökyüzü görülüyor.

91 Resimde sıcak ve soğuk renkler birbirleriyle uyumlu olarak resmedilmiş. Gökyüzünde ve denizde kullanılan soğuk renklere karşılık evler sıcak tonlarda boyanmış. Önden arkaya doğru sıralanmış gittikçe küçülen evler renkleriyle içimizi ısıtıyor. Resme bir coşku ve hareket katıyor. Ağaçların yeşil, denizin ve gökyüzünün mavi tonları ise resimde huzur ve sakinliği ön plana çıkartıyor.

Resmin hemen hemen ortasında, diğer evlere göre daha uzun çizilmiş yapı, Osmanlı dönemi öncesine ait bir kilise. Bu kilise kentteki pontus kökenli halkı sembolize ediyor. Kilisenin resmin neredeyse tam ortasında ve diğer yapılara göre büyük resmedilmesi aynı zamanda buranın kutsal bir mekân olduğunu gösteriyor. Sahildeki kayık ise her ne kadar kendini çok belli etmesede dikkatimizi çekiyor. Aslında biz izleyiciyi küçük bir heyecana sürüklüyor. Biran kayığa binip köpük köpük olan denize açılmak, rüzgârın dokunuşunu hissetmek istiyoruz. Bunu hissetmek, gerçekten güzel ve etkileyici bir duygu.

Resimdeki herşey geometrik formlarla son derece sade olarak oluşturulmuş. Evler kare, çatılar üçgen, ağaçlar, deniz ve gökyüzü ise yuvarlak formlarla resmedilmiş. Bu sadelik abartıdan uzak ve samimi. Sıcak ve soğuk renkler birbiriyle dengeli. İşte ele aldığımız bu ayrıntıların tümü bizde resme karşı bir beğeni oluşturuyor. Güzelliğin farkına denizdeki harekette, gökyüzündeki huzur veren renklerde ve bize sıcak, samimi ve yapmacıksız gelen formlarda varıyoruz.

Deniz, gökyüzü ve ağaçlar... Doğada bizi en çok etkileyen ve bize güzel gelen görüntülerdir. Çünkü bu görüntüler bizi dinlendirir, içimizde huzur ve çoşku uyandırır. Trabzon kanite adlı resimde, ne deniz, ne gökyüzü, ne de evler bizim doğada gördüklerimizin birebir aynısı olarak çizilmemiş. Ama yine de bu resimde bize güzel gelen bizi etkileyen birşeyler var. Denizdeki katman katman bembeyaz dalgalar resme hareket katmış, dolayısıyla bu hareket içimizde bir çoşku uyandırıyor. Dalgaların sesini adeta işitir gibi oluyoruz. Denizde dalgaların, gökyüzünde ise kar gibi bulutların arasına gizlenen maviler ise bize huzur veriyor.

92 5.2.18. Mehmet Sami Yetik ‘’Kağnı Arabası’’ 1940

Eserin Adı: Kağnı Arabası

Sanatçısı: Mehmet Sami Yetik (1878-1945) Yapılış Tarihi: 1940

Boyutları: 40x56 cm.

Bulunduğu Yer: Ankara Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu Yapılış Tekniği: Duralit üzerine yağlıboya

Resmin konusunu, kompozisyonun sağ ön planında yer alan kağnı arabası oluşturuyor. Konu seçimi, Ulusal Kurtuluş Savaşı ile ilişkili. Kurtuluş savaşı sırasında düşmana karşı oluşturulmuş savunma cephelerine kadın, erkek, yaşlı, genç, büyük, küçük herkes hep birlikte kağnılarla top, mermi ve elde olduğu kadarıyla yiyecek taşımış, bu esnada büyük sıkıntılar yaşanmış. Sanatçı Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında çekilen sıkıntıları temsilen resminde en ön planda bir kağnı arabasına yer vermiş.

Kağnı arabasından daha ileride düz damlı ve çatılı evlerle ağaçların bulunduğu bir köy peyzajı görüyoruz. Buradaki evler derme çatma, bakımsız ve tıpkı savaştan çıkan insanlar gibi yorgun. Ama herşeye rağmen dimdik ayakta ve bir o kadar güçlü. Adeta çekilen sıkıntılar, acılar, yoksulluklar onları daha da güçlendirmiş. Savaştan çıkan bir

93 ulusun yoksulluğunu ve çaresizliğini simgeleyen bu evlerin arasındaki yemyeşil ağaçlar ve akan su pınarı ise yaşamın herşeye rağman devam ettiğinin bir işareti. Ağaçların ve evlerin hemen arkasında iki büyük tepe ve gökyüzü görülmekte. Huzurlu ve sakin hava, izleyen kişiyi adeta geçmişe götürerek hüzünlendirmekte. Mehmet Sami Yetik, eserinde figür kullanmayarak bizlerin gelip geçici fakat kutsal vatan topraklarının kalıcı olduğunu anlatmak istemiş. İnsanlar, huzur içinde evlerine çekilmişler.

Resimdeki renklerin sembolik anlamlarına baktığımızda, topraktaki sarı renk, vatan toprağının kutsallığını, toprağın üzerindeki ve tepelerdeki mor lekeler, savaşlardan dolayı çekilen sıkıntıları, acıları ve yası ifade ediyor. Savaş sonrasının huzur atmosferi ise, sarı ve mavi renklerin aydınlık tonları kullanılarak yansıtılmış.

Resimde doğal ışık; yani gün ışığı kullanılmış. Özellikle dağların yamacında güneşin altın sarısı ışığı net olarak görülmekte. Bu, resimde güzel bir görüntü oluşturmuş. Resimdeki perspektifte oldukça gerçekçi kullanılmış. Kağnı arabası ve öküzler ön planda olduğu için büyük çizilirken, evler, ağaçlar arka planda olduğu için daha küçük ve detaysız çizilmişler. Perspektifin resimde oluşturduğu derinlik, bizi adeta manzaranın içine çekiyor. Biranda kendimizi uzaktan izlediğimiz manzaranın içinde, o manzaranın bir parçası olarak buluyoruz. Bu gerçekten çok güzel ve etkileyici.

Sanatçı eserinde, kağnı arabası ve öküzleri kullanarak bunların savaşlarda gösterdikleri yararlılığa ve savaş yıllarında yaşanılan sıkıntılara dikkat çekmek istemiş. Çekilen sıkıntılara ve acılara rağmen derme çatma evlerin dimdik ayakta oluşu,evlerin ve yemyeşil ağaçların arasından akan su pınarının yaşamın herşeye rağmen devam ettiğini sembolize etmesi, görsel olarak güzel bulduğumuz resmi anlam olarak güçlendiriyor ve daha da güzelleştiriyor. Sanatçının Ulusal Kurtuluş Savaşımızı bu denli içten, samimi resmetmesi de oldukça etkileyici.

94 5.2.19. Ahmet Zeki Kocamemi ‘’Çamlıca’dan’’1946

Eserin Adı: Çamlıca’dan

Sanatçısı: Ahmet Zeki Kocamemi (1900-1959) Yapılış Tarihi: 1946

Boyutları: 32x41 cm

Bulunduğu Yer: Özel Koleksiyon

Yapılış Tekniği: Duralit Üzerine Yağlıboya

Resimde Çamlıca tepesinin eteklerini süsleyen bir manzara görüyoruz. Resimde en ön plandan en arka plana doğru karışık olarak sıralanmış tek ve çift katlı, genellikle dikdörgen formlu sade inşa edilmiş evler yer alıyor. Evler birbirine çok yakın değil, aralarında bir mesafe var. Hemen hemen her bir evin etrafında ağaç görmek mümkün.