• Sonuç bulunamadı

7. MÜZĠKAL FORMASYONLAR ÜZERĠNE ANALĠTĠK KARġILAġTIRMA

7.8 Alevilerde Müzik Ve Yöre Kavramı

Halk kültürünün her alanında olduğu gibi, harita sınırları içerisinde kültür öğelerini incelemek zordur. Alevi Müziği için de durum aynıdır. GeçmiĢten bugüne Alevi dedeleri sayesinde gelen kültür ve müzikal eserler, farklı bir yöre kavramıyla incelemeye tabi tutulmalıdır.

Alevilikte ocak sistemi, hiyerarĢik düzenin en önemli unsurudur. Dede ve talip iliĢkisi, kapalı toplum özelliği gösteren Aleviler açısından sınırlar ötesi denilebilecek bir özellik sergiler. Kimi dedeler, talip görmek için bulundukları yerden yüzlerce kilometre öteye gitmek durumundadırlar. Ya da aynı ocağa mensup ve akraba olan dedeler uzun yıllar öncesinden talip köylerine yerleĢmiĢ olabilirler. Fakat her Ģekilde, bağlı oldukları ocağa has geleneklerini gittikleri yere götürürler. Dede, aydınlatan, öğreten ve yol gösteren sıfatlarıyla talipler arasında en üst seviyededir. Bu rol sayesinde dedenin mensup olduğu ocak gelenekleri, taliplere sirayet eder. Bu sebeple, aynı ocağa bağlı dedelerin talipleri birbirlerinden yüzlerce kilometre uzakta olsalar bile, benzer geleneksel özellikler taĢıyabilmektedirler.

Alan araĢtırması dâhilinde izlenen Yozgat Görgü Cemi‟nin dedesi Erzade Yıldız, Yozgat doğumludur. Ancak Ġmam Rıza Ocağı mensubudur ve Erzincan‟da bulunan aynı ocağın dedeleriyle akrabadır. Bu sebepten cem sırasında okunan deyiĢler Yozgat değil, Erzincan ve civarının yöresel özellikleriyle benzerlik gösterir.

Hacı BektaĢ Veli Anadolu Kültür Vakfı Okmeydanı Cemevi zakiri Elvan Koç da bu duruma örnek teĢkil edebilecek özelliklere sahiptir. Aslen Sivas Hafik‟lidir. Hafik Ġlçesi Alevileri farklı ocaklara sahiptirler. Elvan Koç, Hubyar Ocağı‟na bağlıdır ve

anımsatır. Bunun sebebi, zakirliği köyünde öğrenmiĢ olması ve o köy halkı Hubyar Ocağı‟na bağlı olduğundan köyde yapılan cemlere Hubyar kültürünün etki etmesidir. Eldeki verilere dayanarak, Alevi Müziği‟ne etki eden unsurların baĢında, kültürün en önemli taĢıyıcıları olan dedelerin bağlı oldukları ocak kültürü yer alır demek pek yanlıĢ olmayacaktır. Bu nedenle ekler kısmında notalarına yer verilen eserlere yöre isimleri değil, kaydedildikleri cemevleri ve aktaran kaynak kiĢi bilgileri yazılmıĢtır.

8. SONUÇ

Ġstanbul, 60‟lı yıllarda baĢlayan ve 80‟li yıllarda hızla artan iç göçler ile kırsal yaĢam kültürünün kent ortamına taĢınmasına ve kaynaĢmasına tanıklık etmiĢ ve halen etmekte olan bir Ģehirdir. Ġlk dönemlerde göç eden bireylerin öncelikleri geçimlerini sağlamak olmuĢtur. Ancak zaman ilerledikçe öncelikli amaç aynı kalmakla birlikte, topluluklar halinde yaĢamanın gerektirdiği baĢka olgular da ön sıralarda yerlerini almaya baĢlamıĢlardır. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi, örgütlenme ihtiyacıdır. Günümüzde artık neredeyse her ilin, köyün ya da belli bir inanca sahip toplumların büyük kentlerde yaĢayan mensupları tarafından kurulan dernek ve vakıflar vardır. Alevi toplumu da gerek Ġstanbul‟da ve gerekse ülke çapında bu örgütlenme sürecine girmiĢtir.

Köklü bir geleneğe sahip olan ve geçmiĢteki yaĢam koĢulları sebebiyle ibadetlerinde gizliliği tercih eden Alevilerin, özellikle 90‟lı yıllar itibariyle örgütlenmeye hız vermeleri sonucunda gizliliğin ortadan kalkması ve meĢrulaĢma çabalarına giriĢmeleri dikkat çekicidir. DıĢa kapalı yaĢam ve ibadetin getirdiği bazı olumsuz durumlarla karĢılaĢmıĢ olan bu toplum, kimi zaman gerçekle ilgisi olmayan iddialar ve Ģiddet eğilimli karĢıt görüĢler sebebiyle zarar görmüĢ ve bunun sonucunda koĢullar elverdiğince örgütlenerek kendilerini ifade etme ve birlik olma yönelimi içine girmiĢtir. Bugün ise bu inanç birçok vakıf ve dernek tarafından temsil edilmekte ve bu kurumlar da birlik ve beraberlikten uzak farklı söylemlerle karĢımıza çıkmaktadırlar.

ÇalıĢmamızın baĢında kısaca tarihsel süreçlerine yer verilen Alevi dernek ve vakıfları arasında özellikle Aleviliğin kökenlerine dair fikirler tartıĢma konusu ve ayrılık sebebi olmaktadır. Çünkü bu olgu, Alevilerin siyasi ve inanç sisteminin temel noktası olarak görülmektedir. Bir tarafta Aleviliğin Ġslam öncesi tarihine ağırlık verip “Alevilik İslam dışıdır” söylemleri ile diğer bir tarafta “Alevilik İslamın özüdür” söylemi çatıĢmakta ve taraflar birbirlerini suçlamaktadılar. Her iki taraf da bu iki

söylemin kısmen doğru ve yanlıĢ birer ifade olduğunu kabul etmemektedirler. Ancak Alevilik-BektaĢilik hakkında yapılan birçok araĢtırma açıkça ortaya koymuĢtur ki, bu inanç Ġslam öncesi unsurlar taĢımaklar birlikte, Ġslam‟ın kabulünden sonraki süreçte Ġslami unsurlarla bezenerek günümüze ulaĢmıĢtır.

Alevi örgütlenme sürecinde ilk ve en güçlü kurumlardan olan Cem Vakfı ve bu kuruma bağlı Alevi Ġslam Din Hizmetleri BaĢkanlığı‟nca yayınlanan birçok bildiride yalnızca Alevi-BektaĢi değil, aynı zamanda Mevlevi-Nusayri cemaatlerini de içine alan bir örgütlülük çabası gözlemlenmektedir. Birbirine bağlı bu iki kurumun varlığı ve çalıĢmaları irdelenmesi gereken konulardır. Çünkü mevcudiyeti diğer vakıf ve derneklere oranla daha geniĢ bir yelpazeye yayılan Cem Vakfı, birçok konuda da ilke imza atmıĢ bir kurumdur. Örneğin dedelik ve zakirlik kursları baĢlatan ve bu alanlarda sertifika veren ilk kurumdur. Halen ülke çapında birçok cemevinde görev yapan dedeler, bu kurumda belli bir süre eğitim görmüĢ ve “Dedelik Sertifikası” alarak bu iĢe baĢlamıĢlardır. Zakirlik kursları ise, belli bir seviyede bağlama çalabilen kiĢilere, kurumda zakir olarak görev yapan yetiĢmiĢ kiĢilerce 7 ay gibi bir sürede verilmekte ve kurs sonunda öğrenciler sertfika almakta ve isterlerse cemevlerinde zakir olarak görev yapabilmektedirler. Bu durumda açıkça görülebilir ki Cem Vakfı ve Alevi Ġslam Din Hizmetleri BaĢkanlığı‟nın örgütlenme anlayıĢı, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı‟nın yaptığı Ģekilde görevler için eğitim ve sertifika Ģeklinde bir sistem kurmak ve Alevilikle ilgili tüm unsurları belli bir düzene sokmak amacı taĢır. Ancak bu durumda gözden kaçan Ģey, kendi içinde bir çeĢitliliğe sahip olan bu inancı belli kalıplara zoraki sokmaya kalktığınızda bazı olmazsa olmaz kavramların içinin boĢalacağıdır.

Bugün artık kesin olan Ģey, Alevilik için de toplumun her kesiminde olduğu gibi dönülmez bir yola girildiğidir. Bu sürecin farkında olan öncü kurumların bulduğu çözümlerin sorgulanmadan kabul görmesi, plansız bir yapılanma ve anlık kararlar ile yol almanın belirtileridir. Bu konunun üzerinde bu denli durmamızın sebebi, kurumlaĢmanın asıl konumuz olan cem ritüellerine olan yansımalarıdır. Farklı siyasi söylemlere sahip kurumlara ait cemevlerinde bile karĢıt söylemlere sahip bir kurum tarafından belirlenen cem ritüelleri aynen kabul görmektedir. Ġlk dönemlerde ceme gelenlerin, kendi cemlerine benzemediği gerekçesiyle cemlerden hoĢnut olmamaları ve bir süre sonra cemevlerine gitmemeleri sebebiyle bulunan çözüm, farklılıkları