• Sonuç bulunamadı

1. ÂŞIK KUL MANSUR'UN HAYATI VE ÂŞIKLIĞI

1.2.1 Âşıklığını Hazırlayan Ortam ve Etmenler

1.2.1.4. Alevi Bektaşi Kültürünün Etkileri

Kul Mansur, Elazığ ilinde yaşayan ve âşıklık geleneğini devam ettiren tek saz şairidir. Elazığ’ın Karakoçan ilçesindeki‚ ‘‘Kiğilılar” aşiretinden olan âşığımız Alevi’dir. Bu bölgede yoğunlaşmış bir Alevi topluluğu bulunmaktadır. Bundan dolayı Kul Mansur bu inancı küçük yaşlardan itibaren yaşamaktadır. Kendisini bu inanç dairesinde yetiştirmiştir. İnancın gereklerini tam olarak yaşamakta ve bunu çevresine de yaymaktadır. Bu çalışmaları doğrultusunda dernek ve vakıf başkanlıkları yapmıştır. Elazığ ve çevresinde bulunan cem evlerinin sorunlarını çözmek onlara bir statü kazandırmak için birçok çalışmanın içinde bulunmuştur. Bu durumları Kul Mansur’un şiirlerinde görmek mümkündür. O, şiirlerinin çoğunda din büyüklerini, tasavvuf ehlini, Ehl- i Beyt’i, Hz. Muhammed’i, (s.a.v.) Allah’ı işlemiş ve onlardan medet ummuştur.

O’nun gönlü bizim dergâhımızdır Herkes ona desin öz şahımızdır Dillerde dolaşan hak duamızdır

Benim şahım Hâk Muhammed Ali’dir (359/2)

Musikinin evrensel olduğuna inanan Kul Mansur, gerçeğin bu yolla gönüllere işleyebileceğine inanir. Hz. Muhammed (s.a.v.) ve Ehl- i beyt yolunun yayınlarla ve musikiyle bütün dünyaya yayılmasını istemektedir. Kul Mansur, güçlülerin zayıfları ezmediği, siyasilerin insanları sınıflara ayırmadığı, kurt ile kuzunun yanyana gezdiği bir dünya özlemi içerisindedir. Dünyadaki sıkıntıların kaynağını küresel çaptaki menfaat grupları olarak görmektedir. Onların oyunları sayesinde anne ve babanın, evlada düşman olabileceğine inanır. Ülkemizde bulunan farklı mezhep ve toplulukları bir zenginlik kaynağı olarak görür. Türk kimliği ve bayrağı onun için bu zenginliklerin birleştirici unsurudur. Günümüzde mensubu bulunduğu inancın siyasi bir araç olmasına karşı durmaktadır. Toplumun Alevi inancı konusunda bilgisinin az olduğunu

savunmaktadır. Ona göre Aleviliğin günümüzdeki hâli almasının nedeni dedelerdir. Çünkü Kul Mansur, dedelerin gerçekleri söylemediğini ve hak olanı sakladığına inanır.

Yüce Mevla’m bu dünyaya Yıkana karşı geleniz Bir insana har gözlerle

Bakana karşı geleniz (140/1)

Mansur’u siyaset ve Alevilikle ilgili düşünceleri oldukça önemlidir. Ona göre; Alevi kimliğıne herhangi bir siyasi lider ya da bir ideoloji yön veremez. Alevi toplumunu siyasi bir araç olarak kullanmaya ve Alevileri yönlendirmeye kimsenin hakkı yoktur. Alevilik herhangi bir zümrenin tekeline giremez. Çünkü taraf olmak ayrışmak ve ötekileştirilmektir. Taraf olunması inançsal bakış açısına taban tabana zıttır. Aksi tâktirde ne yetmiş iki millete tek nazardan bakabilir, ne de hümanist ve kucaklayan olunabilir. Dolayısıyla bu tür yönelişler, ya inançsal kültürünü yok sayıp herhangi bir ideoloji ile kendini tanımlar ki, o zaman bunun adı da alevilik olmaz. Bu aleviliğin asimilasyonu da değil, direk imhasıdır. Oysa aleviliğin özüne uygun hareket etmek mecburiyetindedir. İşte o zaman alevi söylemi olan varlığın birliği ve tek nazardan bakmayı, hümanist ve kucaklayan olmayı yerine ikame etmiş olur.

1.2.1.4.2. Zakirliği

Zakir, zikir kelimesinden gelmektedir. Zikir ise Allahı anmak demektir. Cemdeki on iki hizmet içinde önemli bir yere sahip olan zakir, Alevi inancını ve geleneklerini aktarmakla görevlidir. Cem'de düvaz, mersiye, deyiş ve nefes söyler. Zakirin en önemli görevi ise saz çalmasıdır. Alevilerde âşık, hâkkı ve adaleti temsil eder. Zakir de denilen âşığın dilinden ve bağlamanın telinden yükselen sesler kutsaldır. Anadolu Alevi inanışına göre Kur’ân’ın ebedi ve küresel mesajları ancak ses/ söz/ bağlama üçlemesiyle açığa çıkar. (Zelyut, 2012: 229)

Âşık edebiyatındaki önemli âşıklardan bazıları da zakirlik yapmış veya bu kültürden gelmişlerdir. ‘‘Küçüklüğünden itibaren âşıklığa, ozanlığa ilgi duyan,

heveslenen bir kişi, bilen birisinin yanında gezerek, ona hizmet ederek, ondan kaidesini, kuralını, edebini, erkânını, halkın geleneğini, adetlerini öğrenerek, ustasının yanında

başlar, onunla beraber bir müddet devam ederek ilerletir.” (Doğan, 1998: 145) Zakirlik,

usta çırak ilişkisi içinde öğrenilen bir meslektir. Zakir, dedenin iznini alarak saza başlar. Dedeliğin aksine zakirlik ve âşıklık soydan gelmeyip, bireysel yeteneklerinin sonucudur. On iki hizmetin yerine getirilişinde deyiş ve düvazları saz ile seslendirerek, hizmetlerin yapılmasına katkı sunar. Âşık ile zakir arasındaki farklılık ise, âşığın kendine ait dizelerin sonunda mahlasını tapşırması, zakirin ise aşığa ait eseri seslendiren kişi olmasıdır. Bir kimse hem Âşık, hem de zakir olabilir.

Kul Mansur, cem evlerinde zakirlik görevini de üstlenen bir saz şairidir. Babası ve dedesinden aldığı Alevi- Bektaşi inancını hayatının her safhasına yaymıştır. Bu bakımdan çoğu zaman cem törenlerine katılmaktadır. Kul Mansur’un aslında bilinçaltını şekillendiren dedesinden küçük yaşta dinlediği Bektaşi deyişleridir. Köylerinde olan cem törenine ilk katıldığında sekiz yaşındadır. Bu yaştan günümüze kadar cem törenlerine katılmaya devam etmektedir. Alevi-Bektaşi inancının bütün aşamlarından geçmiştir. Sıklıkla bu ortamlarda bulunarak gelenekle alakalı bütün kültürel unsurları öğrenmiştir. Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan birçok cem evinde ve köy odalarında cem törenlerinde zakirlik görevini üstlenmiştir.

Kul Mansur’un zakirlik yolunda ilerlemesini sağlayan ve bu kültürü sahiplenmesine neden olan küçük yaşta sünnî olan dedesinden duyduğu bir deyiştir. Âşığımız bu deyişe ayrı bir önem vermektedir. Katıldığı Cem törenlerinde sürekli okuduğu deyişte budur:

Hızır Paşa bizi berdar etmeden, Açılın kapılar Şah’a gidelim, Siyaset günleri gelip çatmadan, Açılın kapılar Şah’a gidelim. Bunda bilmeyeni bildirirler mi? Eli bağlı namaz kıldırırlar mı? Yoksa Şah diyeni öldürürler mi? Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Aslımız Muhammet kıyman cellatlar Üstümüzde bite davacı otlar

Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Her nereye baksam yolum dumandır Pirim bana küfür etse imandır Zincir boynum sıktı halim yamandır Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Sağlıklı mı ola dostun illeri Karşıda görünen tozlu yolları Şah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Güzel Şah'ım çıktı m'ola köşküne Can dayanmaz gayretine müşkine Seni beni Yaradan'ın aşkına Açılın kapılar Şah’a gidelim.

Kapısı yok bacasından bakarım Gözlerimden hasret yaşı dökerim Şah'a giden bir bezirgân tutarım Açılın kapılar Şah'a gidelim.

Pir Sultan Abdal'ım güzel şah canım Ağlamaktır benim demim devranım Arşta melek yerde çeşm-i efgânım

Açılın kapılar Şah'a gidelim. (Pir Sultan Abdal)

Sürekli okuduğu ve cezbe geldiği bu deyiş onu daha küçük yaşlarda kuşatmıştır. Bunun dışında okuduğu bir diğer deyiş ise Alevi- Bektaşi geleneğinin en önemli deyişlerinden biri olan ‘‘ Medet Ali’dir.’’ Kul Mansur bu deyişi okuduğunda kendini kaybettiğini söyler. Bu durum bizlere manasçıları hatırlatmaktadır. Bu cezbe gelip kendini kaybetmenin ilahi kaynaklı olduğu görüşünü kanıtlama yolunda oldukça önemli bir delildir. Bu deyiş büyük Alevi- Bektaşi ozanı Kul Himmet’e aittir.