• Sonuç bulunamadı

1. NECMEDDİN TÛFÎ’NİN HAYATI, KİŞİLİĞİ VE İLMÎ YÖNÜ, YAŞADIĞ

1.6. ALEMÜ’L-CEZEL FÎ İLMİ’L-CEDEL ADLI ESERİ

Kur’an ilimleri hakkında telif edilen el-Burhân ve el-İtkân’da da belirtildiği gibi, Necmeddin Tûfî’nin Cedelü’l-Kur’an hakkında kaleme aldığı müstakil bir eser olan104 Alemü’l-Cezel fî İlmi’l-Cedel isimli eseri ilgili şu bilgiler verilebilir.

Öncelikle Hanbeli âlimlerinden Necmeddin Tûfi’nin, Kur’an’ın tartışma metodu hakkında eser kaleme alan ender şahsiyetlerden biri olduğunu belirtmek gerekmektedir.

101 Thk. Leyla Demiri-İslam Deyye, (Beyrut: Darü’l-Fârâbi, 1. Baskı, 1437-2016). 102 Thk. Musa b. Muhammed ez-Zehranî, (Katar: Segafetü Muattala, 1. Baskı, 2016). 103 Thk. Salim b. Muhammed el-Karnî, (Riyad: Mektebetü Ubeykan, 1. Baskı 1419-1999).

104Bedreddîn b. Muhammed b. Abdullah ez-Zerkeşî, el-Burhân fî Ulumü’l-Kur’an thk.: Yusuf Abdurrahman Maraşlı, (Lübnan: Darü’l-Ma’rife, ts.) II/ 147-148; Ebu’l-Fazl Celâlüddîn Abdurrahmân b. Ebî Bekr b. Muhammed el-Hudayrî es-Süyûtî, el-İtkân fî Ulûmü’l-Kur’an, thk. Merkezü Dirasati’l- Kur’aniyye, (Suudi Arabistan: ts), I:1954.

36

Tûfî bu eserini 709 (m.1309) yılının Cemâziyelahir ayında, Kahire’de bulunan Salihiyye medresesinde te’lif etmiştir.105 Tûfî’nin bu eserinin Wolfhart Heinrich

tarafından tahkiki yapılmış, eser Wiesbaden: Franz Steiner Verlag tarafından 1408/1987 yılında da neşredilmiştir. Esere ait iki el yazması, İstanbul’da bulunan Süleymaniye Kütüphanesinde mevcut olup, biri Şehit Ali Paşa koleksiyonu 2315 numarada kayıtlı, diğeri ise Dâmâtzâde Murad Molla koleksiyonu 30 numarada kayıtlıdır. Şehit Ali Paşa 2315 numaraya kayıtlı nüsha 64 varak (1-64 arası), Murad Molla koleksiyonu 30 numarada kayıtlı nüsha ise 56 varaktan (374-486 no’lu sayfa arası) oluşmaktadır.106

Necmeddin Tûfî, bu eserini ortaya çıkan taleplerin zorunlu bir sonucu olarak kaleme aldığını belirtmiştir. Bu kitabın, konusunun ve metodunun garipliği, düşünenin kalbini açmak ve ilmini artırmak için bir alem/işaret olmaya uygun olduğunu zikretmiştir. Bu sebeple eserinin Alemü’l-Cezel fî İlmi’l-Cedel/Cedel İlminde Sevinç

(Mutluluk - Zafer) İşareti adı ile anılabileceğini kaydetmektedir.107 Tûfî’nin eserine bu ismi vermesi, cedel ilmiyle yüzleşenler için kitabının bir sevinç işareti olacağı beklentisini göstermektedir.

Tûfî, Kur’an’da bulunan cedelî vakalarda istidlale ait kaidelerin ortaya çıkarılmasını sağlamak,108 Kur’an’a tümevarımsal açıdan bakmaya teşvik etmek, teorik

bilgiye alıştırma olması, tartışma geleneklerine alıştırma olması, ayrıntılı çıkarımda bulunma konusunda insanların gerçekleri idrak etmekte farklı kabiliyetlere sahip olduğunu ortaya koyma amacıyla eserini telif ettiğini belirtmektedir.109 Ona göre,

Kur’an bir bütündür, bir kelime gibidir, sorulara verilen cevaplarda birlik vardır, çelişki yoktur. Bir yerde verilen bir cevap, başka bir yerde sorulan sorunun cevabı olabilmektedir. Genel olarak da cevap sorunun hemen ardından gelmektedir. Tûfî, Kur’an’ın bilinen üslup tarzının genel olarak tümevarım yöntemi olduğunu zikretmektedir.110 Zira ona göre, tümevarım yöntemi Kur’an’da cedelî bir kanun olarak yer almaktadır.111

105 Ebu’r-Rabi’ Süleyman b. Abdülkavi Necmeddin et-Tûfî, “Mukaddime”, Alemü’l-Cezel fi İlmi’l- Cedel, thk. Wolfhart Heinrich, (Wiesbaden: Franz Steiner Verlag, 1408/1987), 244.

106 Bu yazmalara ait dijital görüntüler Süleymaniye Kütüphanesinden talep edilerek, eserin kayıt yeri, varak sayıları ve sayfa aralıkları bu görüntülere göre tespit edilmiştir.

107 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 1-2. 108 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 93. 109 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 233. 110 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 198. 111 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 1.

37

Onun bu eserinin en önemli özelliklerinden birisi de şeriatın cedel ilmine bakış açısını ortaya koyarak bu ilmin adap ve erkânı çerçevesinde muarızlarla yapılan tartışmaları ortaya çıkarmasıdır.112 Kitabını cedel ve münazara hakkında telif edip

önemli faydaları kapsadığını zikreden113 Tûfî’nin bu eseri beş bölümden oluşmaktadır.

Mukaddime’de iştikâk’ın tanımı ve لدج kelimesinin kökü hakkında114 açıklamalarda

bulunan Tûfî, ilk bölümde cedel’in şer’i hükmüne yer vermiştir. Müellif bu bölümde

cedel’in caiz (farz-ı kifaye) olduğuna işaret etmektedir. Cedel’de “sadece rakibi

yenmek için her yola başvurma ve onun nasıl mağlup edildiğini ortaya koyma” ve “hakkı ortaya çıkarma” olmak üzere iki amaç bulunduğunu belirtmektedir. Birincisinde aldatma olması nedeniyle haram olduğuna vurgu yapan Tûfî, ikisinin bir arada bulunması halinde yapılan tartışmanın ise genel bir maslahat ortaya koyması nedeniyle caiz olduğuna değinmektedir. Akabinde şeriatın caiz görmediği cedel hakkında açıklamalarda bulunan Tûfî’ye göre “en güzel şekilde mücadele et”115 ayeti,

cedel yapmaya bir emirdir. O, bu mücadele etme davetinin şer’an ve aklen güzel

görüldüğünü, şeriatın bir şeye davet etmesinin gerekli olduğunu ve bunun hakkın ortaya çıkması için yapılmasının da onun ahseni olduğunu kaydetmektedir. 116

İkinci bölümde, “cedel’in âdâbına” değinerek hem soru soranın hem cevap verenin ayrı ayrı uyması gereken kurallara ve ortaklaşa uymaları gereken kurallara yer vermektedir. Bu kurallardan bazıları şunlardır: Hakkı ortaya çıkarma batılı yok etme amacıyla cedel yapmak. Lehte ve aleyhte getirilen delilleri önemsemek ve kabul etmek. Rakibe kabalık etmemek. Delil ve hüccetin bilindiği konular üzerinden tartışmak. Tartışma sırasında hakikatin ortaya çıkması ile tartışmayı sonlandırmak. Getirilen delile sebepsiz yere itiraz etmemek ve her zaman zanla hükmetmekten sakınmak. Tûfî, bu kuralları örneklemeler yaparak açıklamıştır.117 Bu hususlar dikkate

alındığında Tûfî’nin cedel ve münazara arasında herhangi bir ayrım yapmadığı görülmektedir.

Üçüncü bölümde, “cedel’in rükünleri” konusunu işleyen Tûfî, bu rükünleri soru, cevap, delil getirme, itiraz ve ondan kurtulma yolları olmak üzere dört başlık altında fasılalara ayırarak ayrıntılı bir şekilde incelemektedir. Soru kalıpları ve bunların

112 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 10. 113 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 1. 114 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 2-5. 115 en-Nahl, 16/125. 116 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 7-11. 117 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 12-17.

38

manaları üzerinde duran Tûfî’ye göre sorunun hüküm, delil, delalet yönü ve sıhhat yönü olmak üzere dört kısmı vardır. Birincisi bir şeyin hükmünden soru sormak, ikincisi, delilden soru sormak, üçüncüsü, getirilen delilin delalet yönünden soru sormak, sonuncusu ise delilin sıhhat yönünden soru sormaktır. Tûfî cedel’in ikinci rüknü olan cevabın, soruya bağlı olması nedeniyle, cevabın kısımlarının sorunun kısımları ile aynı olduğuna değinmektedir. Ona göre cevabın yanlışlığı ya sorunun yanlışlığından ya da sorudan uzaklaşıp başka bir şekilde cevap vermek gibi hususi bir hatadan kaynaklanmaktadır.118

Dördüncü bölümde ise delil getirmenin kısımları, sayısı ve imkânına ilişkin açıklamalarda bulunmaktadır. Tûfi, bu bölümde istidlali, hüküm iddia eden kişinin iddiasını ispatlama eylemi olarak tanımlamakta ve istidlalin delilin kısımlarına tabi olduğunu vurgulamaktadır. Zira ona göre istidlal, delil çeşitleri ile hüküm ispat etme eyleminden farklı bir şey değildir. Delil kaç kısım ise istidlal de o kısım adedincedir. Tûfî bu bölümde istidlali birkaç taksime ayırmış ve bunları ayrıntılı olarak örnekler eşliğinde açıklamıştır.119

Beşinci ve son bölümde müellifin, kıyaslama/karşılaştırma ve münazara ilmine göre men‘ (engelleme), nakz (boşa çıkarma-çürütme), muârada (iddiaya karşı gelme) ilkeleri doğrultusunda Kur’an’daki tartışma metodunu incelediği görülmektedir. Bununla birlikte müellif, tartışma ayetlerini açıkladığı bu bölümde lügavî açıklamalara

ve lafızlarla ilgili nakilllere (eserin hacmi gözönüne alındığında her ne kadar çok fazla

değilse de) yer vermiştir. Eserde mushâf sırasına göre surelerdeki cedelî ayetler izah edilmiş, tartışma mevzuları ve kurallarına yer verilerek Kur’an’dan delil getirme meseleleri ele alınmıştır. Tûfî, Kur’anî tartışmayı incelediği bu bölümde, benzer konu ve/veya kıssalarda geçen ayetleri de delil getirerek konuyu açıklamaktadır.120

Sonuç bölümünde ise tartışmanın genel bir ihtiyaç olduğu ve yaratılıştan geldiğine vurgu yapan Necmeddin Tûfî, insanların genelinin, hatta ve hatta çocukların dahi aralarında tartıştıklarında bazı kurallar koyduklarını ve açıklama istediklerini, delil beklediklerini belirterek cedel’in önemine değinmiştir. Ardından sahabe ve geçmiş dönemlerde yaşamış önemli kişiler tarafından yapıldığını belirterek derlediği çeşitli tartışma örneklerine yer vermiştir. 121

118 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 18-38. 119 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 39-91. 120 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 92-209. 121 Tûfî, Alemü’l-Cezel, 209-245.

39

Genel olarak, İslam geleneğinde ilimler usûle ait ve furû’a ait olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Bu bakımdan incelediğimiz eserin ilk dört bölümünün ilmin kaynağı, ilkeleri, kullandığı delilleri konu edinmesi yönü dikkate alındığında usûliyat, beşinci bölümün ise cedel’in uygulama alanını konu edinmesi nedeni ile furûât türüne uygun olması kitaba iki ayrı eser izlenimi vermektedir.

Necmeddin Tûfî’nin hayatını işlediğimiz birinci bölümden sonra, bir delil getirme yöntemi olan cedel kavramı ikinci bölümde ele alınacaktır. Üçüncü bölümde ise Tûfî’nin cedel ilmine bakışı ve Cedelü’l-Kur’an tasavvuru yer alacaktır.

40

İKİNCİ BÖLÜM