• Sonuç bulunamadı

1.4. Firma Değerlemesi

2.1.1. Aktif Bazlı Yaklaşım

Muhasebe temelli firma değerleme yaklaşımı olan aktif bazlı yaklaşım, maliyet yaklaşımı olarak da adlandırılmaktadır (Sipahi vd., 2016: 146). Bu yaklaşımda firmanın değerinin bilançoda belli olduğu, bilançodan görüldüğü kabul edilir (Chambers, 2009: 200). Aktif bazlı yaklaşımda firma değeri belirlenirken aktiflerinin değeri esas alınır. Bu yaklaşıma göre, bir firmanın değeri sahip olduğu varlıklar ve yükümlülüklerden oluşur. Dolayısıyla varlığa dayalı olan aktif bazlı değerleme yöntemleri, firmanın maddi duran varlıklarını, maddi olmayan duran varlıklarını ve borçlarını temsil eder (Öztürk, 2009: 78). Genel olarak Defter Değeri, Tasfiye Değeri, Net Aktif Değeri gibi yöntemler aktif bazlı firma değerleme yöntemleri arasındadır.

Uluslararası Değerleme Standartları’nda maliyet yaklaşımının kullanılmasının gerekli olduğu istisnai durumlar belirtilmiştir. Buna göre maliyet yaklaşımının, firmanın karlarının ve/veya nakit akımlarının güvenilir bir şekilde tespit edilememesi, firmanın sürekli olmaması ve/veya varlıklarının tasfiyedeki değerlerinin firmanın sürekliliği kapsamındaki firma değerini aşabilmesi gibi durumlarda kullanılması gerekli görülmüştür. Ayrıca, varlığın değerinin bileşenlerinin her birinin değeri toplanarak hesaplandığı bir yöntem olan toplama yönteminin uygulandığı bir yatırım ortaklığı veya holding şirketi olması durumunda da kullanılabileceği belirtilmiştir.

2.1.1.1. Defter Değeri

Bir firmanın defter değeri, bilançosunda yer alan özsermayesinin (özkaynak ve yedekler) değeridir. Bu tutar, aynı zamanda toplam varlıklar ve toplam borçlar arasındaki farktır (Fernandez, 2007: 4). Defter değeri, Eşitlik [2.1]’de görüldüğü şekilde ifade edilir. 𝐷𝑒𝑓𝑡𝑒𝑟 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟𝑖 = 𝑇𝑜𝑝𝑙𝑎𝑚 𝐴𝑘𝑡𝑖𝑓𝑙𝑒𝑟 − 𝑇𝑜𝑝𝑙𝑎𝑚 𝐵𝑜𝑟ç𝑙𝑎𝑟 [2.1] Özsermaye toplamının çıkarılmış toplam hisse senedi sayısına bölünmesi ile hisse başına defter değeri bulunur. Normal koşullarda bir hisse senedinin piyasa değerinin defter değerinin üzerinde olması beklenir. Eğer bir hisse senedi defter değerinin altında işlem görüyorsa, bu durumda bu hisse senedinin düşük değerlenmiş olduğu kanısı oluşur (Öztürk, 2009: 79-80). Bir firmanın defter değerinin düşmesi, firmaya olan güvenin ve talebin azalmasına neden olarak firmanın hisse senetlerinin piyasa değerinin düşmesine yol açacaktır.

Defter değerinin piyasa değerinden enflasyon, teknolojinin eskimiş olması, kullanılan amortisman oranı ve amortisman yöntemi tercihleri gibi nedenlerle farklı olabildiği görülmektedir. Bunların yanında maddi olmayan duran varlıkların bazıları kaydedilememektedir (Chambers, 2009: 208-209). Bu gibi nedenlerle de firmanın defter değeri, piyasa değerinin altına düşebilmektedir.

2.1.1.2. Tasfiye Değeri

Tasfiye değeri, bir firmanın iflas etmiş kabul edilip tüm varlıklarının parçalar halinde satılarak nakde dönüştürülmesi sonucu ulaşılan değerdir (Sipahi vd., 2016: 15). Tasfiye değeri aynı zamanda bir firmanın minimum değerini ifade etmektedir. Bu değer, firmanın tasfiye sürecine girmesi durumunda, varlıkların satışından elde edilen değerden,

giderlerin (çalışanlara olan borçlar, vergi ödemeleri ve diğer tüm borçlar) düşülmesi ile Eşitlik [2.2]’de görüldüğü şekilde hesaplanır (Fernandez, 2007: 5).

𝑇𝑎𝑠𝑓𝑖𝑦𝑒 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟𝑖 = Ş𝑖𝑟𝑘𝑒𝑡𝑖𝑛 𝑉𝑎𝑟𝑙𝚤𝑘𝑙𝑎𝑟𝚤𝑛𝚤𝑛 𝑇𝑎𝑘𝑑𝑖𝑟 𝐸𝑑𝑖𝑙𝑒𝑛 𝐷𝑒ğ𝑒𝑟𝑖 − 𝐵𝑜𝑟ç𝑙𝑎𝑟 [2.2] Tasfiye durumunda ikincil piyasası olmayan varlıkların değer tespitinin güç olması ya da ikincil piyasası olsa bile değerinin altında bir fiyatla satılmak zorunda kalınması sebebiyle de firma varlıklarının piyasa değerinin altında satışı söz konusu olabilir (Chambers, 2009: 210). Bu da yatırımcının söz konusu firmaya olan ilgisinin artmasına neden olabilir. Bunun nedeni ise yatırımcıların yeni hisse senetlerini satın alarak firmanın tasfiye olması durumunda kendi hisselerine düşecek payın yüksek olacağı beklentisidir.

2.1.1.3. Net Aktif Değeri

Net aktif değeri, bir firmanın varlık ve borçlarının piyasa değerinin bulunması sonucunda elde edilen firma değerini ifade eder. Bilançoda yer alan tarihi maliyetli kalemlerin, cari piyasa değerlerine dönüştürülmesi nedeniyle bu yönteme düzeltilmiş defter değeri de denilmektedir. Bu yöntemde firmanın varlıklarının ve borçlarının gerçeğe uygun değerleri tespit edildikten sonra aralarındaki fark alınarak firmanın değeri hesaplanır. (Sipahi vd., 2016: 146). Buna göre Net Aktif Değer, firma aktiflerinin piyasa değeri ile firma borçlarının piyasa değeri arasındaki fark alınarak tespit edilir.

Elde edilen bu değer, firmanın sahip olduğu hisse senedi sayısına bölünerek firmanın hisse senedinin net aktif değeri hesaplanmış olur. Bu yöntem varlıkların ve borçların cari değerlerini dikkate alarak, muhasebe değerini dikkate alan defter değeri yönteminin eksikliklerini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

Bu yöntem uygulanırken bir takım güçlüklerle karşılaşılabilmektedir. Bunun en önemli sebebi bazı varlıkların piyasa değerinin belirlenmesinin güç olmasıdır. Özellikle firmanın sahip olduğu makine ve teçhizatın başka kurumlarda olmaması durumunda değerleme yapmak güçleşir. Bu sebeple bu yöntem uygulanırken eksperlerden yararlanılır. Bunun yanında ikinci el piyasasında firmanın sahip olduğu varlıklara talep olmaması, teknolojisinin çok geri kalması, bakım ve onarımlarının yapılmaması durumlarında bu varlıkların piyasa değerleri düşük olarak belirlenmektedir (Öztürk, 2009: 82-83). Ayrıca yöntem, gelire odaklanmaması nedeniyle karı yüksek olan firmalar için de düşük değerlemeye yol açabilir.

Aktif Bazlı Yaklaşım kapsamındaki yöntemler, uygulamada basitçe uygulanabilen yöntemler olmakla birlikte, bir takım dezavantajları da bulunmaktadır. Bunlardan birisi, bu yöntemlerin statik bir bakış açısına sahip olmaları nedeniyle paranın zaman değerini ve firmanın gelecekteki değerini göz önünde bulundurmamasıdır. Ayrıca, bu yöntemler yalnızca muhasebe bilgilerini yani tarihi bilgileri kullanarak firmaları değerlemekte, firmanın ve sektörün mevcut durumu, yapılacak yatırımlar ya da stratejik anlaşmalar gibi muhasebe tablolarına yansımayan, ancak firma değerini etkileyebilecek diğer unsurları da dikkate almamaktadır.

Bu yaklaşımın diğer bir zayıf noktası ise varlıkların değerinde oluşan değişimlerin ya da amortismanların muhasebeleştirilmesinde uygulanan tercihler ve yöntemler nedeniyle, varlığın muhasebe kayıtlarına dayanan edinme maliyetinin doğruyu yansıtmama ihtimalidir (Chambers, 2009: 200). Ayrıca, devam eden bir işletme için sadece şu an yapılmış olan yatırımlar değil, bunun yanında gelecekte yapılması beklenen yatırımlar ve bunların karlılığı da önem arz etmektedir. Büyüme fırsatları bulunan firmalar için aktif bazlı değerleme yöntemleri düşük değerlemelere sebep olabilmektedir (Öztürk, 2009: 79).