• Sonuç bulunamadı

Akdi OluĢturan Unsurlar ve Akdin KuruluĢu

1. ĠSLAM HUKUKUNDA AKĠT VE FESĠH KAVRAMLARI, FESHĠN

1.1. AKĠT KAVRAMI

1.1.5. Akdi OluĢturan Unsurlar ve Akdin KuruluĢu

Akdi oluĢturan üç temel unsur vardır. Bunlar akdi kuran taraflar, taraflardan sadır olan irade beyanları (icap-kabul) ve akdin konusudur. ġâfi‟î, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinin fıkhî kaynaklarında, bu üç unsur için “akdin rükünleri” tabiri

kullanılmaktadır.31

Hanefi hukukçular ise rükün tabirini sadece, icap ve kabul ya da

teati satıĢında olduğu gibi icap ve kabul yerine geçen fiil için kullanırlar.32

29 Akıntürk, AteĢ Karaman, a.g.e., s. 20-21.

30 Ali Ahmed el-Kalîsî, Fıkhu‟l-Muâmelâti‟l-Mâliyye fi‟Ģ-ġerîati‟l-Ġslâmiyye, 5. bs., Beyrut, Müessesetü‟r-Risâle, 1425/2004, C: I, s. 15-16.

31

Ebû Zekeriya Yahya b. ġeref en-Nevevî, el-Mecmȗ‟ ġerhu‟l-Mühezzeb, 20 c., y.y., Dâru‟l-Fikr, t.y., C: IX, s. 149; Muhammed b. Ahmed b. Arafe ed-Desȗkî, HâĢiyetü‟d-Desȗkî ale‟Ģ-ġerhi‟l-

Kebîr, 4 c., y.y., Dâru‟l-Fikr, t.y., C: II, s. 3; Mansur b. Yunus el-Buhȗtî, KeĢĢâfu‟l-Kınâ‟ an Metni‟l-Ġknâ‟, 6 c., y.y., Dâru‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, t.y., C: III, s. 146.

32

Alâeddîn Ebubekir b. Mes‟ûd el-Kâsânî, Bedâiu‟s-Sanâi‟ fî Tertîbi‟Ģ-ġerâi‟, 7 c., 2. bs., y.y., Dâru‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, 1406/1986, C: V, s. 133; Ġbnü‟l-Hümâm Kemâleddîn Muhammed b. Abdülvâhid es-Sîvâsî, Fethu‟l-Kadîr, 10 c., y.y., Dâru‟l-Fikr, t.y., C: VI, s. 248; Ġbn Âbidîn Muhammed Emin b. Ömer, Reddü‟l-muhtâr ale‟d-Dürri‟l-muhtâr, 6 c., 2. bs., Beyrut, Dâru‟l-fikr, 1412/1992, C: IV, s. 504. Akdin rükünleriyle ilgili Hanefîlerle cumhur arasındaki ihtilaf, Ġslam hukukçularının “rükn” terimine yükledikleri anlam farklılığından kaynaklanmaktadır. Hanefî hukukçular rükün kavramını, “bir Ģeyin bizzat mahiyeti ya da mahiyetine dâhil olan cüz” (Bkz. Muhammed b. Ali el-Fârûkî et-Tehânevî, KeĢĢâfu Istılâhâti‟l-Fünȗni ve‟l-Ulȗm, thk. Ali Dahrûc, 2 c., Beyrut, Mektebetü Lübnan NâĢirȗn, 1996, C: I, s. 872, Ali b. Muhammed eĢ-ġerîf el-Cürcânî, et-

Ta‟rîfât, thk. heyet, Beyrut, Dâru‟l-Kütübi‟l-Ġlmiyye, 1403/1983, s. 112) anlamında kullanmıĢlardır.

Mesela namazın rükünleri tamlamasında rükün; rükû, secde gibi onun mahiyetini oluĢturan cüzleri ifade etmekte olup bu anlamda kullanılmıĢtır. Dolayısıyla akdin rüknü de Hanefîlere göre, onun mahiyeti demektir. Bu da icap ile kabulün irtibatından ibarettir. Diğer Ġslam hukukçuları ise rükün terimine daha genel bir anlam yüklemiĢ, ondan akdi meydana getiren temel unsurları kastetmiĢlerdir. Bu unsurlar akdin mahiyeti ile birlikte bu mahiyetin oluĢabilmesi için varlığı zorunlu olan haricî öğeleri de kapsamaktadır. Dolayısıyla akdin rükünleri ifadesi onlara göre, icap ve kabulle birlikte, akdin tarafları ve akit konusunu da içine almaktadır.

15 Akdin kurulması, fıkıh ıstılahında “in‟ıkâd” terimi ile ifade edilir. Mecelle‟de bu terim: “Ġn‟ıkâd, icâb ve kabulün müteallakında eseri zahir olacak

vechile yekdiğerine ber-vech-i meĢru taallukudur” Ģeklinde tarif edilmektedir.33

Bu tarif akdin in‟ıkâdının, icap ve kabulün meĢru tarzda ve sonuçları taalluk ettikleri akit konusunda görülecek biçimde birbiriyle bağlanmasıyla gerçekleĢtiğini ifade etmektedir. Akdin bahsedilen Ģekilde in‟ıkâdı için gerek icap ve kabulde, gerekse akdin tarafları ve akdin konusunda aranan bazı Ģartlar bulunmaktadır. Bunlara akdin in‟ıkâd Ģartları denilir. Bu Ģartları taĢımayan akit Ģer‟an kurulmuĢ sayılmayıp, hiçbir hukuki netice doğurmaz. Bu durumdaki akde Ġslam hukukunda “batıl akit” adı verilir.34

Ebû Zehre‟nin ifade ettiğine göre akdin esası tarafların iradelerinin aynı

konuda birleĢmesidir.35

Ancak irade kiĢinin iç dünyasında gerçekleĢen bir duygu olduğundan, varlığı ancak kendisine delalet eden irade beyanları aracılığıyla bilinebilir. Bu sebeple içteki irade yerine ona delalet eden irade beyanları, yani icap ve kabul akdin rüknü olarak kabul edilmiĢtir. Bu bakımdan icap ve kabulü oluĢturan ifade kalıplarının tarafların akdi inĢa etme iradelerine delaleti önem arz etmektedir. Bu sebeple Ġslam hukukçularınca akdin in‟ıkâdı için; icap ve kabulün tarafların akdi inĢa etme iradesine açık ve kesin olarak delalet etmesi, icap ve kabulün birbirine uygun olması, tarafların birbirlerinin irade beyanlarından haberdar olması, icap ve

kabulün aynı mecliste gerçekleĢmesi gibi Ģartlar ileri sürülmüĢtür.36

Öte yandan akit en az iki kiĢinin irade beyanıyla gerçekleĢtirilen bir hukuki iĢlem olup, onun icapta bulunan ve kabul eden olmak üzere iki tarafı bulunmaktadır. Akdin in‟ıkâdı için akde taraf olan kimselerde de akit yapma ehliyetine sahip olmaları Ģartı aranmıĢtır. Ġslam hukukçularının çoğunluğuna göre bu ehliyetin asgari

33 Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye, md. 104. 34

Zeydân, a.g.e., s. 348-349. 35 Ebȗ Zehre, a.g.e., s. 199.

36 Vehbe b. Mustafa ez-Zühaylî, el-Fıkhu‟l-Ġslâmî ve Edilletühȗ, 10 c., 12. bs., DımeĢk, Dâru‟l-Fikr, t.y., C: IV, s. 2943-2945; Ali el-Hafîf, Ahkâmu‟l-Muâmelâti‟Ģ-ġer‟iyye, 3. bs., y.y., Dâru‟l-Fikri‟l- Arabî, t.y., s. 173-175; Zeydân, a.g.e., s. 274-275.

16 sınırı olan temyiz gücüne sahip olmak kâr ve zarara ihtimalli akitlerin in‟ıkâdı için

yeterli iken,37 ġâfi‟î hukukçular bunun için buluğa ermeyi Ģart görürler.38

Akdi oluĢturan unsurlardan bir diğeri olan akdin konusu ise, tarafların üzerinde akit yaptıkları, akdin hukuki sonuçlarının kendisi üzerinde ortaya çıktığı Ģeydir. Fıkıhta akde konu teĢkil eden Ģeye “ma‟kȗdun aleyh” ya da “mahallü‟l- akd” denilir.39 Akdin konusu yapılan akdin türüne göre değiĢiklik gösterir. Mesela satım akdinde satılan mal, kira akdinde kiralanan malın menfaati, iĢ akdinde emek,

kefalet akdinde kefil olunan borç akdin konusudur.40 Akdin in‟ıkâdı için akdin

konusunda, akdin hukuki sonuçlarının kendisine taallukuna elveriĢli olması Ģartı

aranmıĢtır.41

Zira aksi takdirde akit hukuki sonuçlarını doğuramayacağından hükümsüz olacaktır. Mesela bey‟, hibe gibi mülkiyet nakledici akitlerde akde konu

olan Ģeyin mütekavvim bir mal olması Ģarttır.42

Çünkü mal olmayan nesneler veya mütekavvim olmayan mallar mülkiyete elveriĢli olmadıklarından bu akitlere konu olabilmeleri mümkün değildir. Yine söz gelimi kısa sürede bozulan yiyecek maddeleri rehin akdine konu edilemez. Çünkü bu akdin hukuki sonucu, rehin alınan malın, rehin veren borçlu borcunu ödemediği takdirde borcun kendisinden tahsil edilmesi amacıyla alıkonulmasıdır. Kısa sürede bozulan yiyecekler ise bu amaçla

alıkonulmaya elveriĢli değildir.43

1.1.6. Akdin Hukuki Sonuçları ve Taraflar Ġçin Doğurduğu