• Sonuç bulunamadı

Ailenin Etkisi

Belgede Konyada Dini Hayat (sayfa 74-80)

Toplumsal ve dinî değerlerin ilk aktarıldığı bir yer olan aile bireylerin dindar olup olmamasında etkili olan toplumsal kurumların başında gelmektedir.

Aile, biyolojik ilişkiler sonucu insanoğlunun devamını sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk adımının atıldığı, karşılıklı ilişkilerin belirli kurallara göre yürütüldüğü, o güne kadar toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi

223 Dönmezer, a.g.e., s. 122. 224 Günay, Din Sosyolojisi, s.243.

zenginliklerin kuşaktan kuşağa aktarıldığı biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir yapıdır.225

Din psikolojisi sahasında yapılan araştırmalarda ailenin psiko-sosyal ve pedagojik açıdan çocuk üzerinde son derece etkili olduğu ve çocuktaki dinî duygu ve düşüncenin gelişmesinin aileden aldığı dinî eğitime bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.226 Zaten İslam inancına göre de anne ve babanın çocuğun dini üzerindeki etkisi vardır ve Hz. Peygamberin Hadis-i Şerif’in de şöyle ifade edilir: “Her çocuk fıtrat üzere (Allah’a inanmaya ve İslam dinini kabule eğilimli olarak) doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusileştirir.”227

Potvin ve Sloane yapmış oldukları araştırma sonucunda, aileleri düzenli kiliseye devam eden ergenlerin, düzenli devam etmeyen veya hiç devam etmeyenlere göre beş kat daha fazla dindar olma eğiliminde olduğu sonucuna ulaşmıştır. Stark ve Brainbridge de “inançlı olanlar, inançlı aileye sahip olma; inançsız olanlar inançsız aileye sahip olma eğilimindedir” diyerek ailenin Tanrı inancı ile çocuklarınki arasında ciddi bir bağın olduğunu keşfetmiştir.228

Bu demektir ki dindar olan ailelerin çocukları genellikle dindar, dini inanca sahip olmayan ailelerin çocukları da dini inanca sahip olmayacaklardır.229

Bu araştırmalar bize göstermektedir ki, bireyin dünyaya geldiği aile, kişinin sonraki yaşamındaki dindarlığı üzerinde derin bir etkisi bulunmaktadır.

Ayrıca dini yaşayışların şiddeti ile ailelerinin dine bağlılık durumu arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Günay’ın Erzurum ve çevre köylerinde yapmış olduğu araştırmada bu yönde sonuçlar elde edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kendilerinin dine çok düşkün olduklarını söyleyenlerin, ailelerinin de çok dindar oldukları anlaşılmaktadır. Mü’min ve ibadetlere çok bağlı olduklarını söyleyenlerin

225 Önal Sayın, Aile Sosyolojisi, Ege Ünv. Edb. Fak. Yay. No: 57, İzmir, 1990, s. 2. 226 Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş-I, Ankara 1980, s. 89.

227

Müslim, Kitabü’l-Kader, 46/22.

228

Zuckherman, a.g.e., s. 91-94.

229 Amerika’da yapılmış olan bir başka araştırmada Katolik doğanların %80’nden fazlası Katolik,

Protestan doğanların %90’dan fazlası Protestan, Yahudi doğanların %90’dan fazlası da Yahudi olarak hayatlarını devam ettirmektedirler. Yine Amerika’da diğer bazı Hıristiyan mezhepleri ile ilgili Spilka, Hoood ve Gorsuch tarafından yapılan veri analizleri; Baptist aileden gelen çocukların yaklaşık %75’nin Baptist, Lutheran aileden gelen çocukların %76’sının Lutheran, Metodist veya Episkopalyan ailelerden gelen çocukların yaklaşık %62 sinin Metodist veya Episkopalyan olarak yaşamını sürdürdüklerini göstermektedir. (P. Zuckherman, age., s. 94)

%72.8 ‘inin çok dindar ailelerin çocukları oldukları anlaşılmaktadır. Bu duruma göre ailenin dine bağlılık konusunda sundukları örneğin, kişilerin dini yaşayışlarının şiddet derecesinin belirlenmesinde önemli bir payı bulunduğu, dolayısıyla ailenin, bireylerin dînî tutum ve davranışlarının oluşmasında çok önemli fonksiyonlar gördüğü ortaya çıkmaktadır.230

Toplumsal değişim sürecinde Türk aile yapısını inceleyen sosyolojik araştırmalar ailelerin, başlıca uğraşları, yaşadığı doğal toplumsal çevreyi ve değişen sosyal yapıyı göz önünde bulundurarak köy ailesi, kent ailesi, kasaba ailesi231

, gecekondu ailesi232 gibi kavramlarla ele alarak incelemişlerdir. Buradaki değişik kavramsallaştırmalar, bize toplumsal değişmenin aile yapılarını etkilemiş olduğunu göstermektedir. Buradan hareketle değişen aile yapısının, ailenin dini anlayış ve tutumlarını da etkilediği söylenebilir.

Ailenin dini eğitim ve toplumsallaşmadaki rolünün ailenin tipi ile de yakında ilişkilidir. Tarih boyunca insanlığın geçirmiş olduğu yaşam biçimlerinin, aile yapılarına da yansıdığı bilinen bir gerçektir. Geleneksel toplumdan modern topluma doğru gidildikçe ailelerin yapısında bu değişmeleri gözlemlemek mümkündür. İnsanlığın yaşadığı sanayileşme, modernleşme sürecinden önce geleneksel yaşam döneminde “geniş aile” olarak nitelendirilen aile tipi vardı. Bu ailenin üyeleri baba, anne, babaanne, dede ve çocuk ve torunlardan oluşmaktaydı. Fakat sanayileşme modernleşme gibi toplumsal hayatta meydana gelen büyük değişiklikler insanların yaşam tarzlarını dolaysıyla da aile yapılarını etkilemiş, geniş aile artık çekirdek aile tipine dönüşmüştür. Bu aile tipinin üyeleri ise baba, anne ve çocuklardan oluşmaktadır.

Geleneksel geniş ailelerin oluşumunda din ve dini değerler ön planda iken, geniş aileden çekirdek aileye geçiş sürecinde dini inanç, düşünce ve yaşam tarzlarında da bazı değişimler yaşanmıştır. Her şeyden önce geniş ailede merkezi bir yer ifade etmekte olan dinin, çekirdek ailelerinde bu özelliği faklılaşmaktadır. Örneğin geleneksel çevrelerde evlenirken eşte aranan şartların başında dini inançlar

230 Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat, s. 247. 231 Ozankaya, a.g.e., s. 369-396.

ve değerler gelirken, modern çevrelere doğru bu düşüncenin eğitim, sosyal statü, ekonomik düzey vb. etkenler şeklini almıştır. Geniş ailede anne babalar çocukları konusunda geleneksel değerleri ön plana çıkarmakta iken, modern çekirdek ailede artık sosyal şartlar değişmiş, başka unsurlar veya çevresel faktörler daha önemli hale gelmiştir.233

Kısaca çoğunlukla geleneksel ve geniş aile grubu içinde daha küçük yaşlardan itibaren çocuğun içinde bulunduğu dînî atmosfer, çekirdek aile tipinin hakim olduğu modern ailelerde yoktur. Zira aile yapısında meydana gelen değişmeler, geleneksel ailedeki din anlayışını da etkilemiş, değişmeye sebep olmuştur.

Dinî hayatın merkezi olarak kabul edilen aile, toplumun dinî hayatındaki gelişmelerin de temelini oluşturur. Geleneksel toplumda dini fenomenlerin aktarılma ve özümsenme mekânı olan ailenin, modern toplumda değişen yapısal özellikleriyle birlikte bu fonksiyonunda da bir farklılaşma ortaya çıkmıştır.234

Geleneksel aile yapısının değişmesinin yanında, hızlı teknolojik gelişmeler ve kitle iletişim araçları da aile yapısını etkilemiş ve bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir. Medyatik evlilik programları, sanal arkadaşlık ve evlilik siteleri, internet- chat evliliği, sosyal medya evliliği gibi teknolojik yeniliklerle gündeme gelen yeni tür evlenme biçimi artık en geleneksel ve dindar çevrelerde bile karşılık bulan yeni bir gelişmedir. Türk ailesinin en önemli eğlence aracı olan televizyon kanallarında sunulan haber programlarında, aile programlarında, televizyon dizilerinde aile yapısını ve aile içi ilişkileri etkileyecek unsurların varlığı bilinmektedir. Geleneksel aile kodlarıyla çatışan, karmaşa yaratan sözkonusu bu unsurların, hemen hemen her evde bir eğlence aracı olarak bulunan televizyon yayınlarında çok sayıda bulunması, toplumun aile yapısını, dini anlayış ve yaşayış bakımından etkilediği bir gerçektir.235 Modern toplumun ortaya çıkmasını sağlayan sanayileşme, kentleşme ve sekülerleşme süreçlerinde toplumsal kurumların yapısında meydana gelen değişmeyle birlikte toplumun temelini oluşturan ailenin de yapısı, öğeleri ve işlevleri

233 Akdoğan, Geleneksel Geniş Aileden Modern Çekirdek Aileye Geçişte Dini Hayatta Değişim, s.

44.

234 Çelik, “Değişim Sürecinde Türk Aile Yapısı ve Din”, Paradigmatik Anlam ve İşlev

Farklılaşması, s. 3

tamamen farklılaşmıştır.236

Fakat yapılan araştırmalara göre, Türk toplumundaki aile yapısı, her ne kadar geniş aile tipinden çekirdek aile tipine doğru bir değişim gösterse, bazı işlevlerde farklılık olsa da, Türk toplumunu aile konusundaki değerlerini büyük oranda hala muhafaza etmektedir. Aile büyükleri ile bağlantı, ilişki ve dayanışma anlamında geniş ailede bulunan özellikler, yaşatılmaya çalışılmakta, kimi aileler ise geleneksel değerlere daha bağlı olarak geniş aileyi yaşatmaya çalışmaktadırlar. Kısaca Türk toplumundaki aile yapısı bir yandan geleneksel aile özellikleri, diğer yanda da çekirdek aile özellikleri göstermektedir. Batılı anlamda bir çekirdek aile yapısı Türk toplumunda çok nadir bulunmaktadır.237

Bu temel parametreleri ortaya koyduktan sonra bahsedilen bilgiler ışığında Konya özelinde ailelerin nasıl bir yapıya sahip olduğunu, hangi değerleri temele aldığını ele almamız gerekmektedir. Bu bağlamda aile ve komşuluk ilişkileri üzerine yapılan araştırmalar bize önemli ipuçları vermektedir. Örneğin ailelerin komşularının dini inançlarına bağlı olup olmamasını ne derece önemsedikleri ailede öne çıkan değerler hakkında önemli veriler sağlayabilir. Zira komşuluk da arkadaşlık gibi ortak değerler paylaşıldığı takdirde varlığını daha uzun zaman sürdürülebildiğinden ve toplumsal bağlar kuvvetlendiğinden ailenin bakışını bize yansıtır. Bu bakımdan dindar aileler komşularının da kendileri gibi dindar olmasını tercih etmeleri beklenen bir durumdur.

Bu bağlamda yapılan bir araştırmada Konyalılara sorulan “Komşunuzun dini

inançlarına bağlı olup olmamasını ne derece önemsersiniz” sorusuna, “önemli”

diyenler yüzde 31.0, “çok önemli” diyenler yüzde 61.3 gibi çok büyük bir oranı teşkil etmiştir. Buna karşılık, “hiç önemli değil” diyenler yüzde 1.6, “önemli değil” diyenler ise yüzde 6.1 gibi çok düşük bir oranda kalmıştır.238

Buradan hareketle Konya’daki ailelerin büyük oranda kendilerini dindar olarak kabul ettikleri ve aynı zamanda komşularının da dindar olmasını tercih ettikleri söylenebilir.

Benzer şekilde “komşunuzun geleneklere bağlı olmasını ne derece

önemsersiniz” sorusuna da “önemli” diyenler yüzde 42.2, “çok önemli” diyenler ise

236

A.g.m., s.2.

237 Akdoğan, Geleneksel Geniş Aileden Modern Çekirdek Aileye Geçişte Dini Hayatta Değişim, s.

61-62.

yüzde 51.8 gibi çok büyük bir oranı oluşturmuştur.239

Buradan hareketle Konyalı ailelerin dindar ve geleneklerine bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

Modernitenin aile üzerindeki önemli etkilerinden birisinin geleneksel geniş aile yapısından modern çekirdek aile yapısına geçilmekte olduğu yukarıda ifade edilmişti.240 Bilindiği gibi geniş aile sisteminde anne baba ve çocukların yanı sıra aile büyükleri olarak büyük anne ve büyük baba da aynı çatı altında yaşarlar, aynı zamanda çocukların eğitiminde de önemli görevler üstlenirlerdi. Bu anlamda Konya’da yaşayan ailelerin yapısını tespit etmek için ailede yaşayan hane halkı sayısı bize bir takım ipuçları verebilir. Zira ortalama bir çekirdek ailenin anne baba ve 2-3 çocuk olarak düşünüldüğünde 4-5 kişilik bir aile olması beklenir. Bu bağlamda Konya’da yaşayan ailelerin hane halkı sayısı üzerine yapılan araştırmalara bakmamız gerekmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre Konya’da yaşayan ailelerde hanede ortalama yaşayan kişi sayısı 4.52 olarak belirlenmiştir. Biraz daha yakından incelediğinde Ailede bulunan birey sayısı 3 kişi olanlar yüzde 15.2, 4 kişi olanlar yüzde 28.2, 5 kişi olanlar yüzde 23.6, 6 kişi olanlar 12.7 olmak üzere en geniş dağılımı oluşturmaktadır. 8 kişi olanlar yüzde 2,1, 9 kişi olanlar yüzde 0.9, 10 kişi ve üzeri olanlar ise 1.6 olarak tespit edilmiştir. Burada da görüldüğü gibi en yüksek oran 4 kişilik aileleri oluşturmaktadır.241

Anne baba ve iki çocuk düşünüldüğünde Konya merkezde geleneksel geniş ailenin pek fazla yaygın olmadığı, aile yapısı olarak çekirdek aile sisteminin daha yaygın olduğu söylenebilir.

239 Ag.e., s. 46.

240 Ailelerin geleneksel yaşam tarzından modern yaşam tarzına geçtiğinin göstergelerinden birisi de

şüphesiz yemek yeme alışkanlıklarıdır. Zira ailenin yemeklerini yer sofrasında ya da masada yemesi geleneksel, dini ve kültürel bir anlamının olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Konya’da ailelerin yemeklerini yer sofrasında yeme durumlarına bakıldığında, “yer sofrasında yiyoruz” diyenler yüzde 84.5, “masada yiyoruz diyenler” yüzde 12.0, “bazen yer sofrasında, bazen de masada yiyoruz” diyenlerin oranı da yüzde 3.5 olarak tespit edilmiştir. Bu dağılım göz önünde bulundurulduğunda ailelerin büyük oranda yer sofrasında yediği, dolayısıyla Konya’daki ailelerin geleneksel yaşam tarzından bu anlamda ayrışarak modern yaşam tarzına geçemediği söylenebilir. (Konya’da Hayat Tarzı, s. 93.)

Belgede Konyada Dini Hayat (sayfa 74-80)