• Sonuç bulunamadı

Afrika Birliği Teşkilatı Tarafından Hazırlanan 1969 Tarihli Bölgesel Sözleşme

3. Mültecilere İlişkin Uluslararası Belgeler

3.4 Afrika Birliği Teşkilatı Tarafından Hazırlanan 1969 Tarihli Bölgesel Sözleşme

“Sömürgecilik ve kolonileştirmeyle bağlantılı olarak ortaya çıkan savaşlar, ırkçılık, ayrımcılık, etnik çatışmalar, politik mücadelelerin neden olduğu iç savaşlar, ülkelerarası çeşitli anlaşmazlıklar, doğadan kaynaklanan kuraklık sonucu baş gösteren kıtlık ve açlık gibi doğal afetler, Afrika Kıtası’nda yer alan ülkelerin hemen hemen hepsini kapsayan büyük mülteci hareketlerine neden olmuştur.” (Odman, 1995: 49)

Afrika’nın bu zor şartlarıyla mücadele etmek ve Afrika ülkeleri arasında işbirliği ve dayanışma sağlamak amacıyla 1963 yılında merkezi Etiyopya’nın Addis Ababa kenti olan Afrika Birliği Örgütü kurulmuştur. Bu örgüt tarafından 1969 yılında imzalanan Afrika Birliği Sözleşmesi ise Afrika’daki mültecilerle ilgili

hükümler içeren ilk sözleşmedir. Bu sözleşmenin hareket noktası 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolüdür. (Odman, 1995: 49) Ancak bu sözleşmelerden farklı olarak Afrika Birliği Sözleşmesi, mülteci tanımını daha kapsamlı olarak ele almış, coğrafi sınırlamalar yapmamıştır. Bunun yanı sıra tanımda, sadece doğal afetler dolayısıyla değil aynı zamanda insandan kaynaklanan afetler, savaşlar, dış ülkelerden gelen saldırılar, bir başka ülkenin egemenliği, kamu düzenini bozacak olaylar ve genel tehlike sebebiyle yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan, başka bir ülkeye ya da kendi ülkesinde daha güvenli bir yere yerleşmek isteyen herkese yer verilmektedir. (Odman, 2008a: 56)

Bu sözleşmedeki mülteci tanımının kapsamının bu kadar geniş tutulmasının nedenini Afrika ülkelerinin içinde bulunduğu coğrafi, sosyal, ekonomik ve siyasal durumları oluşturmaktadır. Afrika ülkelerinin maruz kaldığı sömürgecilik, devlet yetkilerinin sıklıkla el değiştirmesi, kabilelere bağlı yaşam tarzı, ülkelerin geri kalmışlık düzeyleri, coğrafi koşulların elverişsizliği gibi nedenler dikkate alındığında, anlaşmada yer alan bu geniş tanımın aslında kıta koşulları için son derece gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Böylece ortaya uygulanması daha kolay ve oldukça gerçekçi kıstaslar çıkmaktadır. (Çiçekli, 2009: 45)

Sözleşmenin “sığınma” başlıklı 2. maddesi, bir ülkeye sığınan mültecinin kendi isteği dışında geldiği ülkeye geri gönderilmemesini de garanti altına alarak, mültecilerle ilgili en önemli ilke olan “geri göndermeme” ilkesini de benimsemektedir. (BMMYK, 1998: 316-317)

Anlaşma diğer maddelerinde, din, dil, etnik ayrım yapmadan tüm mültecilere eşit muamele yapmayı, mülteciler için seyahat belgeleri düzenlemeyi ve BMMYK ile işbirliği içinde faaliyetlerini sürdürmeyi taahhüt etmektedir. (BMMYK, 1998: 317-319)

3.5 1977 Tarihli Avrupa Konseyi Ülkesel Sığınma Bildirisi

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 18 Ekim 1977 tarihinde, sığınma ile ilgili yaptığı çalışmaları “Ülkesel Sığınma Bildirisi” başlığı altında yayınlanmasını kabul etmiştir. Bildiride kendinden önce yayınlanmış olan Avrupa İnsan Hakları Bildirisi, Avrupa Konseyi Statüsü, 1967 Birleşmiş Milletler Ülkesel Sığınma Bildirisi, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi gibi uluslararası belgelere gönderme yapılmış ve burada yer alan sığınma ilkeleri kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin belirlediği din, dil, ırk, belli bir toplumsal gruba mensubiyet, siyasal görüş nedeniyle zulüm ve baskıya uğrayanların yanı sıra “insani nedenlerle” sığınma arayan kişilere de sığınma hakkı verilmesi eklenmiştir. Cenevre Sözleşmesi’ne yapılan bu ek ile bildiri uluslararası alanda iltica konusunda büyük bir öneme sahip olmuştur. (Odman 1995: 56-57)

3.6 1986 Tarihli Cartagena Bildirisi

Güney Amerika ülkeleri başta olmak üzere Amerika kıtasında meydana gelen olaylar, siyasi istikrarsızlıklar, sosyo-ekonomik hayatın getirdiği sıkıntılar, bunalımlar, iç karışıklıklar ve iç savaşlar tüm kıtayı etkileyen büyük mülteci hareketlerine neden olmuştur. 1980’lerde Latin Amerika’da patlak veren iç karışıklıkların neden olduğu, hızla artan sayıdaki mülteci hareketlerine bir çözüm bulmak ve mültecilerin sorunlarıyla ilgilenmek elzem hale gelmiştir. Ancak 1951 Cenevre Sözleşmesi yaptığı mülteci tanımı ve belirlediği mülteci olma şartları sosyo- ekonomik sorunlar, genel baskı ve şiddet sonucu meydana gelen göçleri kapsamamaktadır. Bu durumda Amerikalı mülteciler için yeni bir düzenleme yapılması gereği duyulmuştur. (BM İnsan Hakları Komiserliği, İnsan Hakları Bilgi Kitapçığı)

Böylelikle BMMYK başta olmak üzere birçok ülke bu konuyla ilgili akademik çalışmalara başlamış ve BMMYK’nın önderliğinde 19-22 Kasım 1984 tarihleri arasında Kolombiya’nın Cartegena kentinde bir bilimsel toplantı düzenlenmiştir. Bu bildiri, “Orta Amerika, Meksika ve Panama’daki Mültecilerin Yasal ve İnsancıl Problemlerden Korunması Hakkında Uluslararası Konferans Dizisi”nden uyarlanmıştır. (BMMYK, 1998: 328)

Bu bildiride mülteci kavramı 1951 Cenevre Sözleşmesi’ndeki tanımdan daha farklı bir şekilde ele alınmıştır. Bildiri, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolündeki mülteci tanımını kabul etmenin yanı sıra, tanımın kapsamının genişletilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Bu tanıma göre mülteci 1951 Cenevre Sözleşmesinde sayılanların yanı sıra, hayatları, güvenlikleri ve özgürlüklerinin, yaygın şiddet hareketleri, dış saldırı, iç çatışmalar, yaygın insan hakları ihlalleri ve kamu düzenini bozan olaylar nedeniyle tehlike altında bulunan kişilerdir. (Loesher, 1999: 235) Aynı zamanda bu bildiri Afrika Birliği Örgütü’nün 1969 tarihli bildirisine de atıfta bulunmaktadır.

1951 Cenevre Sözleşmesi’nden sonra hazırlanan mültecilerle ilgili birçok belgede, “yaygın insan hakları ihlalleri” ibaresinin yer alması, özellikle Latin Amerika, Afrika ülkelerinde hüküm süren askeri diktatoryal rejimlerden kaynaklanmaktadır. Bu bildirilerde bu gibi yeni kavramlara yer verilmesi, Cenevre Sözleşmesindeki eski ve geleneksel tanımın geçerliliğini kaybettiği yorumlarına neden olmaktadır. Nitekim yeni dünya düzeninde ortaya çıkan sorunların özellikleri de bunu doğrular niteliktedir.

3.7 1994 Tarihli Arap Ülkelerindeki Mültecilerin Durumunu Düzenleyen Arap Sözleşmesi

Arap Birliği Konseyi tarafından, 27 Mart 1994 tarihinde sözleşme kabul edilmiştir. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn Devleti, Suudi Arabistan Krallığı, Irak Cumhuriyeti, Umman Devleti, Katar Devleti, Kuveyt Devleti ve Fas’ın aralarında bulundukları Arap Devletleri tarafından imzalanmıştır. Bu sözleşmede mülteci tanımı, 1951 Cenevre Sözleşmesine göre daha geniş tutulmuş ve doğal afetler, işgal, yabancı devletlerin egemenliği nedeniyle sığınma arayanlar da tanıma eklenmiştir. Sözleşmenin 11. maddesi, mültecinin ev sahibi ülkenin yasalarına, sistemlerine, geleneklerine ve düzenlemelerine saygı göstermesi gerektiğini düzenleyerek olası bir kamu düzenini bozacak davranışı engellemeyi amaçlamaktadır. (BMMYK, 1998: 333-335-337)