• Sonuç bulunamadı

3.3. ÜÇÜNCÜ AĞRI DAĞI AYAKLANMASI

3.3.3. Af Kanunu ve Hoybun Bildirisi

Türkiye Cumhuriyeti, bu ayaklanmanın Türkiye dışında planlanıp, yine ülke dışındaki bölücü çevrelerce uygulanmaya konduğunu bildiği ve kendi silahını, kendi vatandaşına kullanma taraftarı olmadığından ve yine bölgedeki meskun halkın pek çoğunun devlet yanında olmasına rağmen ayaklanmacıların baskısı altında zarar görmesini istememesinden, bölge halkına zarar vermemek amacıyla başlangıçta genel bir harekata sıcak bakmamıştır.

Bu amaçla 9 Mayıs 1928’de TBMM tarafından af kanunu çıkartılmıştır. I. Genel Müfettiş İbrahim Tali Bey, bunun üzerine şu beyannameyi yayınlamıştır:

“Saygıdeğer Vatandaşlarım,

Bölge sakinlerinin birbirlerinin şerefine, malına ve hayatına bir halel getirmeksizin, huzur içinde kendi iş güçleriyle uğraşmaları ve böylece evlerinde mutluluk ve refah içinde yaşamaları için Türkiye Cumhuriyeti, cehalet ve safdilliliğin kurbanlarına evlerine dönme ve sakin ve verimli bir yaşam sürme fırsatını tanıma alicenaplığını göstermiştir.

119 ihsan Nuri, a.g.e., s.48

Batı vilayetlerine nakledilmiş olan kişiler evlerine dönmüştür. Bu kişiler vatandaşlık görevlerini yerine getirerek bütün sivil hak ve özgürlüklerden barışçı bir şekilde yararlanmaya devam etmektedirler.

Türkiye Cumhuriyeti, 9 Mayıs 1928 tarihinde ilan edilen kanunla bu bölgelerdeki sıkıyönetim dönemi boyunca girişilen zararlı eylemlerin sorumlularına karşı kovuşturmaları sürdürmeme kararı vermiştir. Tutuklulara özgürlükleri verilmiştir ve aman dileyen suçlular şu anda vatandaşlıklarından doğan bütün hak ve özgürlüklerden istifade etmekte ve serbesti içinde yaşamaktadırlar.

Cumhuriyet Hükümeti, 9 Mayıs 1928 tarihinde ilan ettiği kanunun kapsamını daha da genişleterek 30 Mayıs1928 tarihine kadar girişilmiş tüm zararlı eylemlerin af dileyerek yetkili makamlara teslim olan sorumlularına karşı her türlü kovuşturmayı durduran başka bir kanun daha yayımlanmıştır. Bu kanunla, hükümetimiz vatanının bütün çocuklarına karşı beslediği sonsuz ilgi ve alicenaplığı kanıtlamak istemiştir.

Sevgili Vatandaşlar,

Tüm bu zararlı eylemlerin affı için hükümetin tanıdığı süre 14 Mayıs 1928 tarihinden itibaren üç aydır. Bu açıklamamla henüz yetkili makamlara teslim olmamış vatandaşlarımı kendilerini bekleyen ailelerine, karıları ve çocuklarına kavuşmak ve sakin bir yaşam sürdürerek kendi işleriyle ilgilenmek üzere bu fırsattan yararlanmak için acele etmeye davet ederim.

Hükümetin emirlerine uyan hiç kimsenin haksız bir şekilde tutuklanmayacağına hapse atılmayacağına ya da olur olmaz şekilde cezalandırmayacağına herkesin kesin olarak inanması önemlidir. Ancak şunun da bilinmesi lazımdır ki, kanunlara en ufak bir itaatsizlikten doğacak ceza daha önce işlenmiş ve affedilmiş suçlar da dikkate alınarak arttırılacaktır.

Bütün vatandaşlarım nüfus idarelerinin kayıt kütüklerindeki durumlarını normalleştirmek için yetkili makamlara başvurarak hükümetimizin alicenaplığının bu yeni kanıtından yararlanmakta acele etmelidir. Mahkemeler veya sorgu hakimlikleri de incelenmekte olan dosyaları kapatılmalı ve diğer vatandaşların arasında alnı açık bir şekilde şerefle yaşayabilmeleri ve itibarlarının tamamen iade edilebilmesi için gerekli formaliteleri yerini getirmelidirler

Bir kimsenin kendi yaşamını mahvederek, yuvasını yıkarak kazanacağı hiçbir şey yoktur. Bu tür eylemler cesur ve yiğit kişilere yakışmaz . Bütün Türk vatandaşlarının görevi, vatanına ve Türk milletine faydalı hizmetler göstererek ailesine ve çocuklarına onurlu ve saygıdeğer bir aile reisine yaraşır bir isim bırakmaktır.

Bu nedenle, çıkarcı bireylerin entrikalarına alet olmak yerine, zenginleşmeye, ekin alanları ve evler edinmeye, ailenizi ve çocuklarınızı mutluluk ve refah içinde yaşatmaya çalışın. Bir insanın bu dünyada gerçekleştirebileceği en onurlu faaliyet var olanı yıkmak değil, varolmayanı yaratmak ve yükseltmektir”121.

Genel Müfettiş İbrahim Tali

Türkiye Cumhuriyeti’nin bu iyi niyetli yaklaşımı karşısında, dini, dili, tarihi, kültürüyle Türk’ün bir parçası olan saf ve cesur kardeşlerimizin ruhlarında bir iblis gibi çalışan emperyalizmin maşası Hoybun Cemiyeti Kürt kardeşlerimizi kandırmak için şu bildiriyi yayınlamıştır: 122

“ Ey Kürtler, biliyorsunuz ki Türk Hükümeti Kürtler için son günlerde sözüm

ona bir af çıkarmıştır. Bu affı çıkarmakta Türk Hükümeti’nin amacı, Türkiye sınırları dışında yaşayan Kürt milliyetçileriyle, halen dağlarda isyan halinde olan içerideki Kürtleri hile ile ele geçirmektir. Hoybun Kürt örgütü bu kritik dönemde Kürt ulusuna bu konuda uyarıda bulunmayı kutsal bir görev sayar.

Her şeyden önce şunu söyleyelim ki, Türklerin ilan ettikleri bu af, kesinlikle samimi ve gerçek bir af değildir. Türkler kendi kontrolleri dışında bulunmakta olan Kürtleri ülkeye getirerek tevkif etmek istiyor. Çünkü:

1.Türk Hükümeti’nin içeride isyan halinde olan Kürtlere kuvvet yoluyla boyun eğdirme ümidi yoktur. Ülkenin dışında olan Kürtlerin ise Türk Hükümeti’nin sözüne güveni hiç yoktur. Geçen üç yıllık devre içinde Türk Hükümeti’nin güttüğü siyaset her ne kadar Kürt halkına çok pahalıya mal olduysa da bu siyaset aynı zamanda Türk devleti için daha da büyük zararlara ve zorluklara mal olmuştur. Bunun için Türk Hükümeti, Kürt isyancılara ve sınır dışındaki milliyetçi Kürtler

121 M. Kalman, a.g.e., s.67 – vd. 122 M. Kalman, a.g.e., s.69 – vd.

sorununu kolay bir yolla çözümlemeyi planlamaktadır. Bu çözüm yolu, ise affa inanıp teslim olurlarsa mutlaka yok edileceklerdir.

2. Türkiye’de barış, kanun ve düzen mevcut değildir. Avrupa ve Amerika Türkiye’ye güvenmemekte, bu ülkelerin günlük basını devamlı olarak Türkiye içindeki kargaşalıklardan ve Mustafa Kemal idaresinden hoşnut olmayan Kürtlerin isyan halinde oluşlarından ve bu hareketlerinde haklı olduklarından belirtmektedir. Türkler, dünyaya Türkiye’nin barış içinde olduğunu göstermek ve Batı’nın güvenini kazanmak onlardan ekonomik yardım koparabilmek umuduyla bu affı gerekli bulmaktadır. Kısacası bu af sadece Türklerin çıkarları göz önüne alınarak planlanmış ve Kürtleri yeni bir tuzağa düşürme amacını gütmektedir.

3. Ulusumuzun üç yıldır devam ettirdiği isyan ve gösterdiği kahramanlıkları sayesinde, bugün dünyanın her tarafında Kürtlerden bahsedilmekte, Türklerin canavarlıkları anlatılmakta ve bir Kürt halkının varlığı kabul edilmekte ve bu halkın özgürlüğünü amaçladığı kavranılmaktadır. Türkler bu sahte af ile amaçladığı kavranılmaktadır. Türkler bu sahte af ile bir Kürt sorununun olmadığını dünyaya inandırmak istemektedirler. Eğer dışarıda bulunan Kürtleri de geri getirebilirlerse, onları da yok edip artık dünya kamuoyunu, bir Kürdistan’ın varolmadığına inandıracaklardır.

4. Türkler, yabancı devletler tarafından gelebilecek hücumlardan korkmakta ve herhangi bir savaş olduğunda, Kürtlerin bu fırsatı kullanarak kendi bağımsızlıklarını ilan etmelerinden endişelenmekte ve bunun için de şimdiden Kürt gücünü boğmak istemektedir.

5. Hoybun örgütü, Türk Hükümeti için büyük bir endişe teşkil etmektedir. Türk Hükümetleri bundan önce de suikast ve hile yoluyla Kürt örgütlerini dağıttı. İşte şimdi de Hoybun’u dağıtmak istiyorlar. Halbuki bütün Kürt Ulusu da kendi öz örgütü olan Hoybun öncülüğünde bağımsızlığına kavuşma isteğindedir. Bu nedenlerdir ki, Türk idaresinin en büyük arzusu Hoybun’u dağıtmaktır. Af çıkarılmasının gerçek nedeni işte budur…”

Yukarıdaki bildiriden de anlaşılacağı üzere, bu bildiri tamamiyle kendi geleceğinden korkan Hoybun cemiyetinin Kürt kardeşlerimizi kandırmaya yönelik yayınlanmış olduğunu görmekteyiz. Bildiride, Türk Hükümeti’nin Kürtleri kuvvet yoluyla boyun eğdirmeye ümidi yoktur. Bu nedenle af çıkardığı…vb. ifadeler yer

almaktadır. Fakat, kısa bir süre sonra da anlaşılacağı üzere Türk Hükümetinin af kanunu çıkarmaktaki amacı: Vatandaşlarına karşı kuvvet kullanmayı istememesindendir ki Hoybun’un Ağrı askeri komiseri firari İhsan Nuri’nin ayaklanmanın bastırılması üzerine kitabında yazdığı şu ifadeler Türk Hükümetinin ve ordusunun gücünün boyutunu göstermektedir. “Kürtlerin hücumubaşlamıştı, fakat ne

fayda denizde sıkılan bir mermi, nasıl su dalgalarına çarpıp bir daha geri gelmez ve suya yem olursa bizim de durumumuz öyleydi” 123.

Hoybun Bildirisi’nde yer alan “Kürtler bu affa inanıp teslim olursa mutlaka

yok edilecektir” ifadesinin Kürt halkını kandırmayı amaçladığı ortadadır. Asilerin

elebaşı İhsan Nuri’nin Kitabında yer alan “Bu kanun üzerine, Kürtlerin bir kısmı

gidip devlete teslim oldu. Devlet teslim olanların silahlarını ellerinden almadığı gibi, ayrıca onları ödüllendirdi”124.l Sözü bu bildirinin bir yalan olduğunu ortaya koyan kanıtlardan biridir.

Bildirideki bir diğer yalanda, Avrupa ve Amerika Basının Kürtlerin yanında ve haklı olduğu yönündeki sürekli yayınlar yaptığı konusunda idi. Evet Türkiye’yi suçlayan birkaç Avrupa Basını vardı. Bunlarda emperyalizmin yalancı kalemlerinin yaptığı yayınlardı. Onun dışında dönemin Alman, Rus, hatta Arap Basını başta olmak üzere konuya ilgi duyan devletlerin basına bakıldığında bu ayaklanmada Kürtlerin emperyalistler tarafından kandırıldığını ve maşa olarak kullanıldığı yazmakta buna bir örnek olarak, Londra da yayınlanan Sphere Dergisi’nde, Leydi Drumond Heyin Kürt Ayaklanmasına ilişkin bir makalesinde: “ Kürt İsyanı

mutaassıp Kürdün; garplılaşan Türk’e kıyamıdır”125 ifadesini kullanmaktadır.

Yukarıdaki yazılanlardan sonra bu bildiri o halde şunu amaçlamakta idi: Devletine sadık Kürtleri kandırarak kendi çıkarları için maşa olarak kullanmak. Çünkü, Hoybun’un asıl amacı Kürtlere hizmet etmek değil, Ermenilere hizmet etmekti. Ne yazık ki yalanlarla dolu bu bildiri bölücüler arasında etkili olmuş ve af kanunuyla beklenen amacın gerçekleşmesine engel olmuştur. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti askeri harekat hazırlıklarına başlamıştır.

123 İhsan Nuri , a.g.e., s.81

124İhsan Nuri, a.g.e., s.29 125 Vakit, 8 Ağustos 1930, s.1