• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: YENİ A DERGİSİ

2.2. Derginin İçeriğinin İncelenmesi

2.2.5. Polemik Yazıları

2.2.5.1. Adnan Özyalçıner

1 Nisan 1972 tarihli derginin ilk sayısında A. Ç. imzalı bir yazıyla karşılaşırız. Oktay Akbal Varlık’ta yayımlanan bir yazısında yazarların öykülerinde büyük sözler söylemesinden memnun olmadığını açıklar. A. Ç. Bu duruma karşı çıkar ve sanatçının elbette bir siyasî fikri olduğunu ve bunu açık etmesinde de herhangi bir sakınca olamayacağını söyler. Oktay Akbal’ın bu açıklamasının ne kadar yanlış olduğu ifade edilir. A. Ç. ise asıl adı Adnan Çelik olan Adnan Özyalçıner’dir. Aynı sayıda yine A. Ç. imzası taşıyan “Sayıyla Kendimize Gelelim” adlı yazıda radyo programında toplumcu şiiri eleştiren Baki Süha Ediboğlu’na çatılır. Ediboğlu şiirde ahenk ve manâ arayışında olmayan şairi eleştirdiği için A. Ç.’nin kaleminden kurtulamaz.

1 Haziran 1972 tarihli üçüncü sayıda A. Ç. Mehmet Salihoğlu’nun Güney dergisinde Marksist gençlerin şiiri bir propagandaya dönüştürdüğünü ve yazdıkları bu şiirle tutunamadıklarını söylediğini ifade eder. Salihoğlu yazısında bu genç şairlerin yazdığı dergiye Halkın Sesi der. A. Ç. polemiği çok uzatmadan sadece Salihoğlu’nun yanlışını düzeltir. Derginin adının Halkın Dostları olduğunu söyler; bir bakıma da Salihoğlu’nun eleştirdiği derginin adını dahi bilmemesini onun cahilliği olarak yorumlar. Yazının başlığını “Nasıl İnanalım” koyan Özyalçıner, derginin adını bile doğru yazamayan birinin yapmış olduğu şiir eleştirisinin de ciddiye alınmaması gerektiğini imâ eder.

1 Ağustos 1972 tarihli beşinci sayıda A. Ç. imzasıyla Adnan Özyalçıner, M. Sunullah Arısoy’un Kurtuluş Savaşını anlatan kitaplar bakımından Türk edebiyatının zayıf olduğu fikrine karşı çıkar. Fazıl Hüznü Dağlarca, Ceyhun Atıf Kansu, Nâzım Hikmet, Abidin

150

Dino gibi sanatçıların eserleri hatılatılarak, Arısoy’un bu yapıtları neden görmezden geldiği sorgulanır.

2.2.5.2. Kemal Özer

Üçüncü sayıda K. Ö. imzalı Kemal Özer’e ait yazı “Edilginlikten Tekelciliğe” başlığını taşır. Yazı, derginin birinci sayısında Özer’in şiirin günümüzde sorumlulukla yazılması gerektiğini açıklaması edebiyat çevrelerinde tartışılmaya başlandığını gösterir. Özer, bazı edebiyatçıların şiirin hiçbir şeye dayanamayacağını açıklarken, bazılarının da şairin her daim sorumluluk bilinciyle yazdığını söylediklerini belirtir. Özer’in cümlesini kabul etmeye yanaşmayan edebiyat çevrelerine şiirden beklentisini bu yazıyla bir kere daha açıklar. Özer, ozanın görevinin her değişen günle yeniden başladığının, gelişen her yeni durumla şairin sorumluluğunun yeniden ortaya çıktığının altını çizmektedir. Özer, değişen günün adını vermese de kastettiğinin 12 Mart Muhtırası ve sonrasında yaşanan olaylar olduğu açıktır. Özer, 1 Temmuz 1972 tarihli dördüncü sayıda şairin sorumluluğu üzerinden tartışma başlatan Memet Fuat’a yüklenir. Mehmet Fuat’ın Kemal Özer’in yaptığı açıklamalara dayanarak onun bir daha Yeni Dergi’de yazmayacağı sonucunu çıkarır. Özer, sert bir dille Mehmet Fuat’ın bu açıklamasına karşı çıkar ve ekler:

“(…) görev ve sorumluluk yüklenen ozanlar Yeni Dergi’ye aykırı düşer, demek istiyor ki da dosdoğru söyleye dili varmıyor belki Memet Fuat’ın.” (1972: 2) Bilindiği gibi 1970’lerde Yeni Dergi’de Memet Fuat’ın 51. sayıda kaleme aldığı “Yeni Dergi’nin Yeni Düzeni Üstüne” yazısına rağmen dergiden kopan sanatçılar olmuştu. (Doğan, 1997: 83) Bunlardan biri de Kemal Özer’dir. Dilin sertleştiği bu yıllarda şiirini ve yazılarını da sertleştiren sanatçıların Halkın Dostları ve Gelecek gibi dergilere yöneldiklerini biliyoruz.

2.2.5.3. Hilmi Yavuz

1 Nisan 1973 tarihli on üçüncü sayıda Hilmi Yavuz imzalı yazı, “Attila İlhan’a Zorunlu Bir Yanıt” başlığını taşır. Yazıda Attila İlhan’ın Milliyet gazetesinin Sanat Dergisi’nde Yavuz’un Yeni a’da yayımlanan “Üretim ve Tüketim İlişkileri Açısından Kültür İkiliği” başlıklı yazısına eleştiri getirdiği söylenir. Eleştirinin sebebi de bu yazıda Yavuz’un halk ozanlarının üretime katkı yaptıklarını söylemesidir. Attila İlhan, Yavuz’a karşı çıkar ve abdal denilen kişilerin köy köy gezen ve üretim adına hiçbir şey yapmadıklarını ifade eder. Yavuz “kaptan” diye seslendiği İlhan’a nasıl ki emekçiden yana olan aydının fiilen emekçi olmasına gerek olmadığı gibi ozanın da üretime katılmak için bilfiil çalışmasının

151

gerekli olmadığı cevabını verir. Yavuz, yazının sonunda: “Sevgili kaptan, biraz da halk edebiyatı çalışsa iyi eder, söyledikleri üss-ü mizan’ı doldurmuyor çünkü.” diyerek polemiğin dilini sertleştirir. Bilindiği gibi “üss-ü mizan” tabiri bir dönem hukuk fakültelerinde sınıf geçme barajının adı olarak kullanılmıştır. Yavuz, yazının sonunda Attila İlhan’ın halk ozanını anlama noktasında sınıfta kaldığını okuyucuya duyurmuş olur.

Yeni a dergisinin en uzun süren polemiklerinden biri Hilmi Yavuz ile Selahattin Hilav arasında geçen Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine yapılan tartışmadır. Dört-beş ay sürecek bu tartışma Ahmet Hamdi Tanpınar’ı neredeyse unutan edebiyat dünyasına hatırlatması bakımından da önemlidir. İki yazar arasındaki polemik Selahattin Hilav’ın Yeni Ortam dergisinde yayımlanan “Tanpınar Üzerine Notlar” başlıklı yazısıyla başlar. Hilav bu yazısında, Tanpınar’ın eserlerinde kullandığı “istihsal, emek, iktisadi şartlar” kelimelerinden yola çıkarak onun kültür felsefesinin Marksizm’e dayandırılabileceğini söyler. Hilav’ın bu yazısına karşılık olarak Hilmi Yavuz 14 Mayıs 1973 tarihli derginin on dördüncü sayısında “Tanpınar’ın Solculuğu Efsanesi” başlıklı yazısını yazar. Yazıda Tanpınar’ın Selahattin Hilav tarafından toplumcu çizgiye getirilmesini doğru bulmaz. Tanpınar’ın eserlerinden yola çıkarak “emek” kavramına yüklenen anlam üzerinde durulur. Yavuz, “(…) O sadece emeği insan ruhunu eğiterek (nefsini terbiye ederek) belirli bir ahlâkı oluşturan bir araç olarak görür.” (1973: 10) ifadesiyle Markist bir dünya görüşüne itilmeye çalışılan Tanpınar’ın geleneksel yanına vurgu yapar. Bunun yanında Tanpınar’ın kültür fikrini aldığı kişi, Huzur romanında İhsan karakteriyle vücuda getirdiği Yahya Kemal Beyatlı’dır. Yavuz’a göre, Beyatlı’nın kültür kavramını açıklarken milliyetçi bir söyleme sahip oluşu Tanpınar’ın “emek” kavramının Markizme gitmeyeceğini açıklar niteliktedir. Hilmi Yavuz on dördüncü sayıdaki yazının daha sonraki sayılarda süreceğini söyler.

Yavuz, süreceğini belirterek sona erdirdiği “Tanpınar’ın Solculuğu Efsanesi” yazısını 1 Haziran 1973 tarihli derginin on beşinci sayısında yer alan “Tanpınar’ın Estetiği” yazısıyla devam ettirir. Yazıda yine Selahattin Hilav’ın yazısına göndermelerde bulunulur. Yavuz’un bu yazıda söylediği en önemli şey Tanpınar’ın müzik ve mimarî üzerine kurduğu estetik algısının Nietzsche’den geldiğini söylemesidir. Bu tespitini yaparken de Selahattin Hilav’a çatmaktan geri durmaz. Yavuz, bu yargıya Tanpınar’ın makalelerinde Nietzche’yi çok okuduğunu söylemesi üzerine vardığını söyler; halbuki Selahattin Hilav’ın Tanpınar’ı solcu yapmaya çalışırken elinde hiçbir kanıt yoktur.

152

Yavuz, Selahattin Hilav’la olan polemiğini Tanpınar üzerine hazırlanmış kitapta (T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2010: 179) “Bir Tartışma Üstüne: Pişmiş Aşa Nasıl Su Kattım!” başlıklı yazısında anlatır. Yavuz, başlıktaki pişmiş aşa su katmak tabirinin o dönemde tartışmayı yakından takip eden Ece Ayhan’a ait olduğunu söyler. Yavuz bu tartışmaların olduğu günlerde yolda Ece Ayhan’la karşılaştıklarını Ece Ayhan’ın o günlerde Mustafa Kutlu’nun Sabahattin Ali’yi sağ cenahta göstermeye çalışan yazılarını kendisine hatırlatarak, yazdığı yazılarla ortalığı biraz daha karıştırdığını söyler. Ece Ayhan’ın şu cümleleri Selahattin Hilav’ın gerçek niyetini ortaya koyması bakımından önemlidir:

“Onlar (sağcılar kastediliyor H. Y.) Sabahattin Ali’yi bizden transfer ettiler. Hilav da buna karşılık Tanpınar’ı bize (solcular kastediliyor H. Y.) transfer etti. Sen de Tanpınar’ın solcu olmadığını ispata kalktığın için pişmiş aşa su kattın!” (T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2010: 182)

Selahattin Hilav, Yeni Dergi’nin 1973 tarihli temmuz sayısında Hilmi Yavuz’a cevap niteliğinde bir yazı yazmıştır. Yavuz, Yeni a dergisinin 1 Eylül 1973 tarihli on sekizinci sayısında “Kaypak Yanıtlar” başlıklı yazısıyla Selahattin Hilav’ın tartışmayı saptırmaya çalıştığını, edebî bir tartışmayı polemiğe dönüştürdüğünü söyler. Hilav’ın yazısında Yavuz’un Althusser’in ideoloji ile ilgili cümleleri yanlış çevirdiğini söylemesi üzerine Yavuz, Hilav’ın bunu bilinçli yaptığını iddia eder. Yazıda Yavuz, Hilav’a Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü bir kez daha dikkatli okumasını salık verir. Yavuz yazısında bu tartışmaya dergi atışması diyerek hafife alan Rauf Mutluay’a da “Not” bölümünde cevap verir. Metinde, bu tartışmaların önemli düşünsel gerçeklerin açıklığa kavuşması için elzem olduğunun altı çizilir.