• Sonuç bulunamadı

Aşırıcılık (Köktendincilik)

A. Örgütün Kuruluşunun Ardındaki Güdü: “İki Bela”

2. Aşırıcılık (Köktendincilik)

89 ekonomik ilişkilerin bozulacağını, bölgedeki Çin yatırımlarının riske gireceğini söyleyerek baskı altında tutmuştur. Bu yaklaşımın başarılı olduğu gerek Orta Asya devletleri cumhurbaşkanlarının Çin içindeki ayrılıkçı hareketlere kesinlikle destek verilmeyeceği şeklindeki demeçlerinden gerekse Uygur diaspora organizasyonlarının çalışmalarının kontrol altına alınarak Çin tarafından geri istenen milliyetçi Uygur sığınmacılarının iade edilmesinden anlaşılmaktadır.189 Fakat konuyu Çin’in Orta Asya ülkelerine baskısından ziyade ŞİÖ bünyesi içerisinde imzalanan deklarasyonlar ve 2001’deki Şangay Konvansiyonu’nun bir gereği olarak tarafların ayrılıkçılık, aşırıcılık ve bununla bağlantılı terörizm ile mücadele konusunda sahip oldukları ortak irade şeklinde değerlendirmek de olasıdır.

Rusya ve Çin’in ayrılıkçı hareketlere verdiği tepkiler, iki ülkenin toprak bütünlüğünü koruma amacının dışında Orta Asya’ya verdikleri önemi de göstermektedir. Ayrılıkçılık, iki ülkenin ortak sorunudur ve taraflar bu konuda birbirlerine destek olmaktadır.

90 ABD’ye yönelik terör eylemlerinin ardından dünya kamuoyunun gündemini işgal etmeye başlamıştır. Köktendinci terörün uluslararası sistemin barış ve güvenliğini tehdit ettiği, her devletin bu konuda üzerine düşeni yapması gerektiği BM’de ve uluslararası platformlarda yüksek sesle konuşulmaya başlamıştır. Bu sorunu Rusya ve Çin yıllardır yaşamaktadır ve bu konuda başka ülkelerin yeterli derecede desteğini bulamamıştır. Kamuoyu geç de olsa Rusya ve Çin’le aynı noktaya gelmiştir. Bunda, terörden canı yanan devletin ABD olmasının, onun yönlendiriciliğinin ve diğer devletlerin ABD’yi bile vurmaktan çekinmeyen terörün kendilerine de zarar verebileceğinden endişe etmelerinin payı büyüktür.

Rusya ve Çin’in yaşadığı köktendincilik sorununun iki boyutu vardır.

Birincisi, kendi topraklarında gerçekleşen köktendinci faaliyetler, ikincisi Orta Asya’da gerçekleşen köktendinci faaliyetler. Kendi topraklarında gerçekleşen köktendinci faaliyetlerin bir önceki başlık altında da belirtildiği gibi ayrılıkçılıkla bağlantısı vardır. Doğu Türkistan ayrılıkçılığında ve özellikle 1999-2000 yıllarında savaşa neden olan Çeçen ayrılıkçılığında din çok önemli bir unsur olarak öne çıkmıştır. Orta Asya’da gerçekleşen köktendinci faaliyetler ise Sovyet sonrası Marksist-Leninist ideolojinin ve Sovyet insanının yerini hangi ideoloji ve kimliğin alacağının arayışıyla ortaya çıkan Müslüman kimliği ve bunun siyasete yansımasıyla ilgilidir. Köktendinci teröre karşı hem Rusya hem de Çin tehdit algılamaktadır. Din boyutu da olan Çeçenistan ve Doğu Türkistan sorunu ayrılıkçılık konusu içerisinde incelenmiştir. Konunun Orta Asya boyutunu ilgilendiren Afganistan ve Tacikistan’daki durum üzerinde de durmak gerekir.

Afganistan’da, Sovyetler’in 1989’da geri çekilmesinden sonra Tacik asıllı Ahmet Şah Mesud ve onun kontrolündeki Rabbani’nin Özbek General Abdürreşid

91 Dostum ile birlikte Afganistan üzerindeki hakimiyetine karşı oluşan köktendinci Taliban’ın, 1997’de iktidarı ele geçirmesi bölge ülkelerinin endişelenmesine ve tehdit algılamasına yol açmıştır. Bu tehdidi algılayan ülkelerden biri o ana kadar dağınık bir halde faaliyette bulunan İslami grupların politik ve askeri bir güç olarak Özbekistan İslami Hareketi adıyla ortaya çıktığı Özbekistan’dır. Afganistan'da Sovyet ordusunda savaşmış eski bir asker olan Cuma Namangani ile bölgedeki İslami aktivitelerde öne çıkmış bir isim olan Tahir Yoldaşev, ÖİH’yi birlikte kurmuş ve örgüt liderliğini paylaşmışlardır. Amacı, Kerimov rejimini silahlı mücadele yoluyla yıkıp yerine İslami bir devlet kurmaktır.190 16 Şubat 1999’da İslam Kerimov’a yönelik gerçekleştirilen ve 16 kişinin ölümü ile neticelenen suikast girişimi ile gündeme gelen örgüt, 11 Eylül sonrası, özellikle grubun liderlerinden Cuma Namangani’nin ABD’nin Afganistan saldırıları sırasında öldürülüşü, Tahir Yoldaşev’in de kaçmak zorunda kalışı ile neredeyse yok olma düzeyine gerileyerek erimiş ve örgüt olarak gerek Özbekistan, gerekse bölge açısından tehdit olmaktan çıkmıştır. Fakat ÖİH’nin yerini Hizb-ut Tahrir almıştır. Hizb-ut Tahrir’in de 11 Eylül sonrası köktendinci terörle mücadelede baskıların yoğunlaşmasıyla faaliyetlerini sınırlama ve yeraltına inme yoluna gittiği, bununla birlikte örgütlenme ve yayılma çalışmalarını Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan’a kaydırdığı gözlenmiştir.191

Tacikistan’da ise 1992-97 yılları arasında yaşanan iç savaşın bölge istikrarını tehdit edici boyutu Rusya’nın Türkmenistan hariç diğer Orta Asya devletleriyle birlikte savaşa müdahale etmesine neden olmuş, 201. Motorize Birliği, İslami unsurların bastırılması, Tacikistan’dan Özbekistan’a ve diğer Orta Asya devletlerine

190 T. Demirtepe, “Orta Asya’da Radikalizm ve Terör”, <http://www.usak.org.tr/myazdir.asp?id=105>

(05.03.2011).

191 Ibid.

92 sıçramaması amacıyla Afgan-Tacik sınırında konuşlanmıştır.192 İktidar 1998’de radikal sloganlardan ve intikamdan vazgeçen muhalefete devlet görevlerinin % 30’unu devretmiştir. Ama Tacikistan’daki sosyo-ekonomik durumun olumsuzluğu ve bütün muhalif grupların barış sürecine dahil edilmemesi aşırıcılığın patlamasına neden olabilecek problemlerdir.193 Ayrıca ülkenin Afganistan gibi Taliban’ın etkin olduğu istikrarsızlık kaynağı bir ülkeyle sınırdaş olmasını da unutmamak gerekir.

Köktendincilik Orta Asya’da neden yükselmiştir? Bunun temelde üç sebebi vardır. İlk olarak, İslam’ın Orta Asya’da yükselişinde Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ın sosyalist hükümetine destek amacıyla bu ülkeye yaptığı askeri müdahale sonrası 1980’lerde ABD liderliğindeki uluslararası kamuoyunun komünizmin panzehiri olarak gördüğü İslam’a maddi ve manevi desteğinin rolü büyüktür. İkincisi, SSCB’nin dağılmasının ardından yeni kurulan veya bağımsızlıklarını kazanan devletlerin, dini, kendilerini eski sosyalist sistemden ayıran ve ortaya çıkan kimlik boşluğunu dolduran bir temel unsur olarak görmeleridir. Üçüncü olarak, 1980’ler ve 90’larda bölgenin sosyo-ekonomik bir kriz içerisinde olması marjinal akımların gelişmesini sağlamıştır. Bunların dışında, Aydın’ın da belirttiği gibi, Orta Asya’nın, İran, Afganistan, Keşmir ve Doğu Türkistan gibi siyasi İslam’ın uzun süredir etkili olduğu bölgelere komşu olması da İslami grupların bölgeye daha rahat girmelerine olanak sağlamıştır. Bu çerçevede Özbekistan’da Fergana Vadisi ile Kırgızistan’da Oş kenti siyasi İslam’ın etkin

192 Tacikistan 2006’da sınırlarını kendi kontrolü altına almıştır. Tacik iç savaşı ve Rusya’nın müdahalesi konusunda bkz: M. Aydın S. Baycaun, “Tacik İç Savaşı ve Orta Asya’ya Etkileri”, Küresel Politikada Orta Asya (Avrasya Üçlemesi I), op. cit., s. 383-397.; F. Splidsboel-Hansen, “The Official Russian Concept of Contemporary Central Islam: The Security Dimension”, Europe-Asia Studies, Vol. 49, No 8, 1997, s. 1510-1512.; L. Jonson, “Russia and Central Asia”, Central Asian Security the New International Context, op. cit., s. 107-108.; M. Mesbahi, “Russia and Its Central Asian ‘Near Abroad’: Towards a Doctrine for the Periphery”, The Roles of the United States, Russia and China in the New World Order, ed. Hafeez Malik, London, Macmillan, 1997, s. 176-179.

193 S. N. Abaşin, “Orta Asya Köktendinciliğinin Kökenleri Hakkında Birkaç Söz” Avrasya Dosyası, Cilt 6, Sayı 4, 2001, s. 282.

93 olduğu bölgeler olarak öne çıkmıştır.194 Söz konusu yerlerin, bulundukları ülkelerin en yoksul bölgeleri olmaları yukarıda belirtildiği gibi sosyo-ekonomik geriliğin marjinal akımların yükselmesi için uygun ortamı sağladığını göstermektedir.

Orta Asya’nın köktendincilikten arındırılması, hem bölge ülkelerinin, hem de Rusya ve Çin’in güvenliği açısından önemlidir ve algıladıkları bu ortak tehdide karşı mücadele etmek ŞİÖ ülkelerinin çıkarınadır. Rusya da Çin de Orta Asya’da köktendinci yükselişin kendi içlerindeki ayrılıkçı unsurları da harekete geçireceğini düşünmektedir. Çeçen ayrılıkçılığında din faktörünü iyi bilen Rusya, Orta Asya’da Çeçenlere model olabilecek her türlü gelişmenin karşısında yer almıştır. Bu noktada Putin’in Mayıs 2000’de sarfettiği “Özbekistan’a tehdit Rusya’ya tehdittir”195 sözü Rusya’nın bu konudaki hassasiyetini ve ciddiyetini göstermesi açısından anlamlıdır.