• Sonuç bulunamadı

İlişkilere İvme Kazandıran Uluslararası Gelişmeler…

B. Çin’in Yeni Dünya Düzenine Uyumu

III. İlişkilere İvme Kazandıran Uluslararası Gelişmeler…

44 kaynaklanmamaktadır; bu durumun aynı zamanda kapitalist dünya ekonomisiyle de bağlantısı vardır. Çin sahip olduğu devasa işgücü sayesinde yabancı sermayeyi çekmiştir. Bu noktada uluslararası sermayenin öncelikleriyle Çin’in ulusal çıkarları örtüşmüştür. Rusya’da ise durum bambaşkadır. Nüfusu yüzölçümüne göre kalabalık değildir. Kapitalist dünya sistemi merkezleri için Rusya sadece doğal kaynaklar tedarikçisi ve tüketim malları pazarı olarak ilgi çekebilmiştir. Batı için gereksiz değil, aynı zamanda tehlikelidir. Kapitalist oyun kuralları içinde süper devlet olmaması için sömürge haline getirilmelidir.102 Bu durumun getirisi olarak da iki ülke farklı ekonomik yapı ve kurumsal çevreye sahiptir. Bundan dolayı, Çinli firmalar uzun dönemli ve piyasa temelli ekonomik rekabet gücünü artıracak ve yeteneklerini geliştirecek yabancı ortaklar tercih ederken, Rus firmaları belirsizlikten dolayı para girişini sağlayacak, kısa dönemli ayakta kalmayı garanti edecek ortakları tercih etmişlerdir.103

Temelde iki ülkenin de dönüşümü aynı doğrultuda olmuştur. Marksist-Leninist ideolojinin zayıflaması hatta terk edilmesi, kapitalist dünyaya eklemlenme ve tek kutuplu sisteme karşı duruş. Şüphesiz bu konularda aynı noktada durmak, yakın ilişkileri de beraberinde getirmiştir. Uluslararası alanda yaşanan gelişmeler hem iki ülkenin dönüşüm sürecine hem de ikili ilişkilere yön vermiştir.

45 uluslararası alanda prestij kaybetmesi, ABD ve Avrupa’nın silah ambargosuyla karşı karşıya kalması, askeri ve ekonomik açıdan zarara uğramasına yol açmıştır. Ayrıca Batılı ülkeler 1990’lı yıllarda insan hakları ve Tavyan sorunlarını kullanarak Çin’in içişlerine karışma eğiliminde olmuşlardır. Tayvan’a 1991’de Fransa’nın devriye gemisi, 1992’de ABD’nin 150 adet F-16 savaş uçağı satması, 1995’te ABD Yönetimi’nin Tayvan Cumhurbaşkanı Li Denhuey’in (Lee Teng-hui) “özel kişi”

olarak ABD’yi ziyaret etmesine izin vermesi ve 1998’de Denhuey’in “iki devlet”

propagandasına başlaması üzerine ABD’nin Tayvan’a 550 milyon dolar tutarında silah satması Çin’in Rusya’ya yaklaşmasında etkili olmuştur.104 İkinci olarak, daha önce de bahsedildiği gibi uluslararası ortamın belirsiz, düzensiz olduğu bir dönemde, 1998 ekonomik krizini de yaşamış Rusya’nın -hangi siyasal/ekonomik sistemi benimsemiş olursa olsun- tarihi, ekonomik, askeri, bilim-teknik ve ulusal psikolojik değerleri onu dış dünyayla bağımsız ve özgün bir ilişki kurmaya, ulusal çıkarlarını ortak insani değerler ve hayati gereksinimlerle uyumlaştırmaya itmiştir. Çin’in de deyim yerindeyse bu yolda güvenle yürüyor olması yakınlaşmayı kaçınılmaz kılmıştır.105

Bunun dışında, yeni dünya düzeninin baş aktörü olarak ABD ve NATO’nun uluslararası alandaki faaliyetleri, ilişkilerin gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur.

Soğuk Savaş’ın ardından NATO’nun amacı, yalnız belli bir bloktan gelebilecek saldırılara karşı ittifak üyesi ülkeleri korumakla kalmamış, kural olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce yürütülmesi gereken uluslararası güvenliği koruma misyonunu da üstlenerek, küresel anlamda tüm dünyada barışın sağlanması olarak

104 Yan Çensyuy, “Kitayskaya Diplomatiya v Usloviyah İzmençivoy i Nestabilnoy Mejdunarodnoy Obstanovki”, Kitay v Mirovoy Politike, red. Aleksandr Voskresesnskiy, Moskva, Rosspen, 2001, s.

32-33.

105 A. Yakovlev, Rossiya, Kitay i Mir, Moskva, Pamyatniki İstoriçeskoy Mısli, 2002, s. 89-90.

46 değişmeye başlamıştır. NATO’nun bu yeni politikasına dayanak teşkil eden ve uluslararası güvenliği koruma misyonunu yükleyen unsurlar, ittifakın hukuki veya siyasi statüsündeki bir farklılaşmayla değil, tamamen uluslararası sistemdeki değişikliklerle ilgilidir. ABD yönetimi NATO’nun Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasında etkin rol oynamaya devam etmesine ve böylece ABD’nin de Avrupa üzerindeki etkisinin sürmesine karar vermiştir.106 1991 yılında Roma Zirvesi’nde NATO kabuk değiştirmiş ve “Yeni Stratejik Konsept” adı altında karar ve değişikliklerle yeni görevler edinmiştir. Bu sayede Soğuk Savaş döneminde karşısına aldığı devletlerle ortak operasyonlarda rol alabilmek için zemin hazırlamıştır. Bu bildiride, güvenliğin ekonomik, siyasi, sosyal, çevresel, askeri konularla yakından ilişkili olduğu belirtilmiş, NATO’nun temel amacı olan üyelerin güvenliğini sağlamakla ilgili dört görev alanına vurgu yapılmıştır. Bunlar, demokratik kurumların gelişmesi ve hiçbir ülkenin bir Avrupa ülkesini tehdit edemeyeceği bir tarzda Avrupa’da istikrar ve güvenliğin sağlanması; 4. maddede107 risk oluşturan gelişmeler dahilinde çıkarlarını ilgilendiren konularda çabaların eşgüdümü için Atlantik ötesi bir forum oluşturmak, üye ülkelerin topraklarına yönelik tehditleri caydırmak ve Avrupa’da stratejik dengeyi korumak şeklinde sıralanabilir.108 Bu

106 C. Krupnick, “Not What They Wanted: American Policy and the European Security and Defense Identity”, Disconcerted Europe: The Search for a New Security Architecture, Alexander Moens and Christopher Anstis, eds., Westview, Boulder, 1994, s. 120.

107 Bu madde; “taraflardan herhangi biri, taraflardan birinin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiğini düşündüğü zaman tüm taraflar birlikte danışmalarda bulunacaklardır”

şeklindedir. Kuzey Atlantik Antlaşması’nın tam metni için bkz:

<http://www.nato.int/docu/other/tr/treaty-tr.htm> (28.07.2010).

108 “İttifak’ın Yeni Stratejik Kavramı”, NATO Dergisi, No 1, 1992, s. 5-6. Yeni konsept çerçevesinde 1991 yılında Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi kurulmuştur. Daha sonra adı Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi olarak değiştirilmiştir. Avrupa-Atlantik bölgesinde üye olmayan ülkeler arasında temel danışma ve işbirliği ortamı sağlanması amacını taşımaktadır. 1994 yılında NATO, Barış için Ortaklık adıyla yeni bir girişim başlatmıştır. Her ülkenin kendi gereksinimlerine uyacak şekilde tasarlanan bu girişim, birçok farklı alanda pratik işbirliği fırsatı sunarak katılımcıların bu programdan güvenlikleri için gerektiği ölçüde yararlanmalarına izin vermektedir. Bu faaliyetler arasında askeri tatbikat ve çalışmaların yanı sıra seminerler, eğitim kursları ve barışı koruma operasyonlarına katılmayı sağlamak adına silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasına yardımcı olmak da yer almaktadır. 1995 yılında

47 bağlamda NATO’nun Balkanlar’daki çatışmalara müdahil olması, özellikle de 1999’da kendi üye ülkelerin sınırları dışında kalan, hukuki bir gerekçeye dayanmayan hatta NATO’nun kendi kuruluş ilkeleriyle dahi çelişen Kosova operasyonu hem Rusya’nın hem de Çin’in tepkisini çekmiştir. Üstelik Çin büyükelçiliği de “yanlışlıkla” bombardımana maruz kalmıştır. Operasyon haberinin ardından Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov Atlantik üzerindeki uçağını geri döndürerek ABD gezisini iptal etmiştir. Balkanlar’daki savaş, Rus toplumundaki Amerikan karşıtlığını da arttırmıştır.109 Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, NATO’nun BM’yi hiçe sayarak kuvvet kullandığını, uluslararası barış ve güvenlikten yana, hegemonyacılığın karşısında olduklarını söylemiştir.110 Bir bakıma dünyanın jandarmalığına soyunan ABD ve müttefikleri, bütün toplumların adına karar almış ve NATO bu kararı uygulamıştır. Bu, Rusya ve Çin açısından kabul edilemez bir durumdur. Köktendinci terörün, 11 Eylül 2001’de Washington D.C. ve New York’u vurması ABD’nin 2001’de Afganistan’ı, 2003’te de Irak’ı işgal etmesiyle cevap bulmuştur. Rusya ve Çin, köktendinci terörle mücadele konusunda ABD ile hemfikir olsa da dünyanın siyasi ve ekonomik açıdan stratejik noktalarına ABD’nin askeri varlığıyla yerleşmesinden hoşnut değildir. Ayrıca NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişleyip Rusya sınırına dayanması Rusya’yı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir çevrelenme hissine kapılmasına neden olmuştur. Eski Sovyet coğrafyasında etkin olmak isteyen NATO’nun 2008 Gürcistan Savaşı’ndan sonra bu ülkeye yardımda

ise NATO; Mısır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus ile Akdeniz Diyaloğu adı altında bir işbirliği mekanizması tesis etmiştir. 2000 yılında Cezayir’in de katıldığı bu programın amacı, Akdeniz bölgesinde iyi ilişkiler yaratmak ve karşılıklı anlayış geliştirmenin yanı sıra bölgesel güvenliği ve istikrarı artırmaktır. Yirmibirinci Yüzyılda NATO, Brussels, NATO Public Diplomacy Division, 2004, s. 12-13.

109 Kagarlitski’ye göre bu tepki, Slav-Ortodoks kardeşliğiyle Sırpların yanında olma düşüncesinden kaynaklanmıyordu. Zira Rusya’daki gençlerin çoğu doğru biçimde istavroz çıkarmayı bile beceremiyordu. Kagarlitski, op. cit., s. 341.

110 “Spokesperson’s Comment on China’s Diplomacy in 1999”,

<http://www.fmprc.gov.cn/eng/wjdt/wjzc/t24885.htm> (28.07.2010).

48 bulunması, bu bölgede Rus etkisini kırmak ve bu coğrafyada jeopolitik etkinliğini kurmak istemesinin bir sonucudur.111 1999’da Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, 2004’te Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, 2009’da da Hırvatistan ve Arnavutluk NATO üyesi olmuştur. NATO, eski Sovyet coğrafyası da dahil olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde etkin olmak istemektedir.

Bir cümleyle ifade etmek gerekirse, Soğuk Savaş’ın ardından ABD’nin 1990’larda hegemonyasını canlandırması ve 2000’lerde de bunu devam ettirmek istemesi, Rusya ve Çin’in kendi ulusal çıkarları açısından kesinlikle karşı çıktığı bir durum olup yakınlaşmalarını kolaylaştıran bir etken olmuştur.