• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.4. Ġlgili ÇalıĢmalar

Bandura ve diğerleri (2001), çocukların amaçlarını Ģekillendirici olan öz-yeterlilik algısı ve kariyer yörüngelerini araĢtırmıĢlardır. Bu çalıĢmada katılımcılar yaĢları 12 ila 15 yaĢ arasında değiĢen 272 çocuktan oluĢmaktadır. AraĢtırmanın sonucunda, her hangi bir değiĢken için önemli yaĢ iliĢkisi bulunmadı. Çocuklar arasında akademik öz-yeterlilikde farklılıklar görülmedi. Erkekler matematik ve coğrafya bilim dalı için daha yüksek bir öz-yetkinlik duygusuna sahip oldukları saptandı. Akran baskısına

dayanmak için fark edilen öz-yeterlilik algısının cinsiyet açısından farklılık göstermediği saptandı (Bandura vd. 2001).

Schunk (2001), ödül ve hedefler yoluyla öz-yeterlilik ve baĢarının artırılması: özyeterliliğin motivasyon ve bilgiye yönelik etkilerini araĢtırmıĢtır. Bölme iĢlemlerinde yetersiz olan öğrenciler bu konuda eğitim almıĢ ve problemleri çözmüĢlerdir. Çocukların bazıları baĢarılarına bağlı olarak ödüllendirilirken (sadece ödül); diğerleri yakın hedefleri baĢarı hedeflerini tutturmaya çalıĢmıĢ (sadece hedefler); araĢtırmanın üçüncü koĢulunun uygulandığı öğrencilerde hem ödül almıĢ hemde hedeflere ulaĢmaya çalıĢmıĢlardır (ödüller-hedefler). Her ne kadar üç deneysel uygulama da öğretim esnasında eĢit derecede hızlı problem çözme baĢarısını sağlamıĢ olsa da ödüllerle hedeflerin birleĢtirilmesi en yüksek öz-yeterliliği ve bölme baĢarısının elde edilmesini sağlamıĢtır. ÇalıĢma 2 de ilköğretim okulundan seçilen ve yaĢları 9 ile 11 arası değiĢen (ort: 10,2 yıl) 33 çocuk üzerinde yapılmıĢtır. Bu çalıĢmaya katılan 20 kız ve 13 erkek çocuk ağırlıklı olarak orta sosyo-ekonomik düzeye sahiptirler. Çünkü çalıĢma ilk baĢtan yetersiz olan çocukların becerilerinin geliĢtirilebildiği yöntemlere odaklanmıĢtır. AraĢtırma sonuçları, okul ya da çocuğun cinsiyetinin öz-yeterlilik üzerinde önemli farklılıklara veya kayda değer etkileĢime yol açmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, herhangi bir ön-test ölçümü üzerinde deneysel durumlar arasında öz-yeterlilik düzeyleri açısından önemli farklılıklar olmamıĢtır. Ödüller-hedefler koĢullu eğitim gören öğrencilerin sadece hedef koĢullu ve sadece ödül koĢullu eğitim gören öğrencilerden daha yüksek öz-yeterlilik algısı gösterdiklerini ortaya koymuĢtur. Çocukların öz-yeterlilik algıları sonraki baĢarılı performansları ile pozitif iliĢki içerisindedir. Eğitim esnasında daha hızlı problem çözme, yüksek öz-yeterlilik ve baĢarılı performans göstermiĢlerdir (Schunk, 2001). Elizabeth ve diğerleri (2004), kentte yaĢayan ergenlerin anlaĢmazlık giderme tarzları, öz-yeterliliği, öz-denetimi ve geleceğe yöneliĢlerini araĢtırmıĢlardır. AraĢtırmanın sonucunda Ģu bulgulara ulaĢılmıĢtır: Öz-yeterlilik ve ümitsizlik ölçeklerine ait sonuçlar arasında önemli olumlu korelasyonlar bulunmuĢtur. DüĢük öz-yeterlilik seviyeleri yüksek ümitsizlik sonuçlarıyla iliĢkilidirler. Öz-denetim ölçeği sonuçları ile öz-yeterlilik sonuçları arasında ve ümitsizlik ölçeği sonuçları arasında önemli olumlu korelasyonlar bulunmuĢtur. Yüksek öz-denetim seviyeleri, düĢük öz-yeterlilik sonuçları ve ümitsizlik ölçeğindeki yüksek sonuçlar iliĢki içerisindedirler. Cinsiyet ve etnik/ırksal farklılıkların öz-yeterlilik, özdenetim ve

ümitsizlik üzerindeki etkisinin olduğu görülmüĢtür. Yine, kız öğrenciler erkek öğrencilerden çok yüksek öz-yeterlilik seviyeleri saptanmıĢtır. Cinsiyetin, özyeterlilik ve öz-saygı üzerinde önemli ana etkisi olmadığı bulunmuĢtur (Elizabeth, 2004).

Denizoğlu (2008) araĢtırmasını, fen bilgisi alanında eğitim gören öğretmen adaylarının bu dersin öğretimine iliĢkin öz-yeterlik, inanç, tutum ve öğrenme tekniklerinin arasında bulunan iliĢkiyi incelemek maksadıyla gerçekleĢtirmiĢtir. Yapılan çalıĢma neticesinde, öğretmen adaylarının dersin öğretiminde öz-yeterlik ölçeğinin bireysel öz-yeterlik ile neticeye bağlı alt boyutlarında geliĢtirdiği inançlarının olumlu düzeyde bulunduğunu göstermiĢtir. Bununla beraber ulaĢılan analiz neticeleri, öğretmen adaylarının dersin öğretimine iliĢkin olumlu tutum sergilediklerini ve değiĢik öğrenme teknikleri bildiklerini ortaya koymuĢtur. Bunların yanı sıra öğretmen adaylarının dersin öğretimine iliĢkin tutumları ve öğrenme yöntemleriyle öğretmen adaylarının fen dersi öğretimi öz- yeterlik inançlarında oluĢan değiĢimler arasında istatistiksel açıdan anlamlandırılabilir bir bağ olduğunu açıklamıĢtır (Denizoğlu, 2008).

Reiff (1992) ve Baumrind (1975) yaptıkları çalıĢmalarda genel araĢtırma bulgularına göre, baĢarılı olanların derse karĢı tutumları daha olumlu ve benlik kavramları da daha iyi geliĢmiĢ olduğunu ve fen dersinde baĢarılı olan öğrencilerin fen bilgisine karĢı olumlu tutuma sahip olduklarını belirtmiĢlerdir.

Tobias (1992) yaptığı çalıĢmanın sonuçlarını; fen bilimlerine karĢı öğrencilerin negatif tutum beslemelerinin nedenlerini; “derse karĢı ilgi ve motivasyon eksikliği, kavramların anlaĢılması yerine ezbere dayalı problem çözme üzerinde durulmasıdır” Ģeklinde özetlemiĢtir.

Simpson ve Oliver (1990) araĢtırmalarında, altıncı sınıf ve onuncu sınıf arasındaki dönemde kız ve erkek öğrencilerde fen dersine karĢı oluĢan tutumlarda bir gerileme olduğunu belirtirlerken genel anlamda erkeklerin kızlara kıyasla fene karĢı olumlu bir tutum ve baĢarı sergilediklerini ifade etmiĢlerdir.

Baykul‟un (1990) araĢtırmasında, fen dersine karĢı geliĢtirilen tutumun yaĢla iliĢkili olarak ilköğretim seviyesinde çok farklılaĢan bir durum olduğunu öğrencilerin çoğunlukla ilkokul beĢteyken derslere karĢı sergiledikleri tutumun üst sınıflara ilerledikçe düĢtüğünü ve bu durumun sebebinin yararlanılan öğretim teknikleri ve öğretmenlerin davranıĢları olabileceğini dile getirmiĢtir. Bu çalıĢmanın ardından

Gabel ve Ruba (1999) yapmıĢ oldukları araĢtırmalarıyla konuyu aydınlatan noktaları vurgulamıĢlardır. Öğretmenlerin tutumlarının öğrencilerin öğrenmeleri üzerindeki etkisi belirtilmiĢtir( Akt: Lavoie,1999).

Saka ve Kıyıcı (2004) tarafından gerçekleĢtirilen çalıĢmada, öğrencilerdeki fen dersine karĢı oluĢan tutumları etkileyen unsurların tespit edilmesi üzerinde durulmuĢtur. Bu çalıĢmada 6., 7. ve 8. sınıflardaki 450 öğrenci ve aynı okullarda görevli 20 fen bilgisi öğretmeni incelenmiĢtir. Sonuç itibariyle fen bilgisine karĢı pozitif tutum içinde olan öğrencilerin ders baĢarılarının iyi olduğu belirlenmiĢ ve değiĢik branĢlardan mezun olan öğretmenlerin birtakım konularda bilgi eksiklerinin bulunması öğrencilerin bu alanda öğrenememesine ve bu Ģekilde olumsuz tutum edinmelerine yol açtığı ifade edilmiĢtir.

Myers ve Fouts (1992) „un 699 lise öğrencisini inceledikleri araĢtırmalarında sınıf içindeki iletiĢim becerilerinin iyi olması, bireysel destek verilmesi, farklı tekniklerden yararlanılması ve kiĢisel aktiviteler hazırlanmasının öğrencilerin fene karĢı tutumlarını pozitif yönde değiĢtirdiğini belirtmiĢlerdir.

Çakır, ġahin ve ġahin (2000), fenle ilgili tutumu değiĢtiren unsurlarla alakalı gerçekleĢtirdikleri çalıĢmanın neticesinde, tutumda meydana gelen farklılıkları ortaya koyan en temel unsurların; meslek ilgisi, akademik benlik duygusu, ulaĢılmak istenen eğitim seviyesi, öğretim yaklaĢımları ve cinsiyet olduğunu hazırlanan raporda belirtmiĢlerdir.

Rennie ve diğerleri(1991) 390 sekizinci sınıf öğrencisinde fene dair geliĢtirilen tutum ve baĢarı arasında ortaya çıkan iliĢkiyi değerlendirmiĢler ve çalıĢma neticesinde fene iliĢkin tutumu pozitif olan öğrencilerin fen dersindeki akademik baĢarılarının da fazla olduğunu ifade etmiĢlerdir.

Gürkan ve Gökçe (2000), ilköğretim 5. ve 8. sınıftakilerin fen dersine iliĢkin tutumlarında farklılık bulunup bulunmadığını tespit etmek maksadıyla 286 öğrenciyi incelemeleri neticesinde; ilköğretim 5. ve 8. sınıf öğrencileri, sergiledikleri tutum yönüyle farklılıklar ortaya koymaktadır. Bununla birlikte fene karĢı tutum ve akademik baĢarı arasında yüksek iliĢki bulunduğu ifade edilmiĢtir.

Altınok (2004) yapmıĢ olduğu çalıĢmada, ilköğretim 5. sınıftakilerin Fen Bilgisi dersine iliĢkin tutumlarını tespit etmek; baĢarı ve cinsiyetin tutumlarını ne yönde etkilediğini değerlendirmek maksadıyla ilköğretim 5. Sınıfı okuyan 1042 öğrenci üzerinde yaptığı çalıĢma neticesinde; Fen Bilgisi dersine dair öğrencilerin

tutumlarının genel anlamda pozitif olduğunu, farklı cinsiyetteki öğrenciler arasında tutum yönünden önemli bir fark bulunmadığını ve akademik baĢarılarının tutumlarını değiĢtirdiğini belirlemiĢtir.

Bıkmaz (2003) araĢtırmasında 4 ve 5. sınıf öğrencilerini değerlendirmiĢ ve fen bilgisindeki baĢarılarını etkileyen unsurları tespit etmek maksadıyla 547 öğrenci ve 250 veli üzerinde bir araĢtırma gerçekleĢtirmiĢtir. AraĢtırmanın neticesinde, bu sınıflardaki öğrencilerin akademik baĢarılarında ailelerinin içinde bulunduğu sosyoekonomik seviye, sınıf düzeyi ve cinsiyet gibi değiĢkenlere göre farklılıklar olduğu belirtilmiĢtir. BaĢarı ve tutum arasında olumlu bir iliĢki tespit edilmiĢtir. Serin (2004) araĢtırmasında öğretmen adaylarının problem çözme kabiliyeti bakımından kendilerini nasıl değerlendirdiklerini; fen (bilimlerin)‟e iliĢkin ortaya koydukları tutumlarıyla fen baĢarıları arasında bulunan iliĢkiyi tespit etmek maksadıyla 340 öğrenciyi Balıkesir Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi‟nden 403 öğrenciyi Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi‟nden belirlemek kaydıyla toplamda 743 fen grubundaki öğrencilerle yapmıĢ olduğu araĢtırma neticesinde üniversite öğrencilerindeki fen baĢarısının, bu alanda okuduğu için memnuniyet duyma-duymama ve bölümü seçme sebebi değiĢkeninden bağımsız olduğu belirlenmiĢtir. Yapılan analiz sonuçlarına göre, öğrencilerdeki fen bilimlerine iliĢkin ortaya konan tutumların problem çözme yeteneğiyle iliĢkilendirildiği ve bununla birlikte geliĢtirilen tutumlarla sergilenen baĢarı arasında da pozitif açıdan bir iliĢki olduğu tespit edilmiĢtir.

Melson, Fogel ve Toda (1986) ile Garner, Jones ve Palmer (1994) yürüttükleri araĢtırmalarında altını çizdikleri husus, okul öncesi dönemde bulunan çocukların gereksinimlerini gidermek konusunda yetiĢkinleri model aldıkları ve onların sergiledikleri tutumların, çocukların günlük hayatta karĢı karĢıya olduğu tecrübeleri yönelik tutumlarını değiĢtirdiğini ifade etmiĢlerdir( Akt: Haktanır ve Güler, 2000). Avcı ve Darçın (2006) çalıĢmasında, ilköğretimin ikinci kademesinde bulunan öğrencilerin fene yönelik tutumlarının akademik baĢarı, öğrenim düzeyi ve cinsiyet açısından iliĢkisini tespit etmek maksadıyla 60‟ar kiĢilik gruplardan oluĢan 7.ve 8.sınıf öğrencileriyle gerçekleĢtirdiği inceleme neticesini ortaya koymuĢtur. Yapılan inceleme sonucunda öğrencilerin fene yönelik tutumlarıyla baĢarıları arasında düĢük seviyede, olumlu ve anlamlı bir iliĢkinin bulunduğu belirtilmiĢtir.

Öğretmenlerin fen dersine yönelik tutumlarını belirlemek maksadıyla geliĢtirilen bir uygun ölçme aracı olmadığından okul öncesi dönemdeki fen eğitimi veren öğretmenlerle alakalı faktörler üzerinde deneysel çalıĢmalar sınırlı kalmaktadır (Abruscato, 1992, Furman, 1990; Holt, 1989).

Altınok (2004) çalıĢmasında ilköğretimin beĢinci sınıfında okuyan öğrenciler değerlendirilmiĢtir. Öğretmenlerinin fen öğretimi sırasındaki yaklaĢımı, öğrencilerin fen dersine iliĢkin tutumlarını değiĢtirmekte olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Bir diğer çalıĢma Boylan (1996), She ve Fisher (2002) tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Öğrencilerin öğretmenlerine yönelik algılarının geliĢtirecekleri tutumlar üzerinde etkili olduğu tespit edilmiĢtir.

Türkmen ve Bonnstetter (1999), dört ayrı üniversiteden 612 bir, iki, üç ve dördüncü sınıfta okumakta olan fen bilgisi alanındaki öğretmen adaylarının fene ve fen öğretimine dair tutumlarını tespit etmek maksadıyla gerçekleĢtirdikleri araĢtırma neticesinde, bu alandaki öğretmen adaylarının fene ve fen öğretimine iliĢkin tutumlarını pozitif yönde değerlendirilmiĢ, cinsiyet ve üniversiteler arasında farklılık olmadığını ortaya koyarken, dördüncü sınıfta bulunan fen bilgisi öğretmen adaylarının alt sınıflarda okuyan fen bilgisi öğretmen adaylarına kıyasla fen öğretimi konusundaki tutumlarının yüksek çıktığını ifade etmiĢlerdir.

Özkan ve diğerleri (2002)‟nin 299 fen bilgisi öğretmen adayıyla yaptıkları çalıĢmada fen öğretimi konusundaki özyeterlik inancıyla fen öğretiminde geliĢtirilen tutum arasında bir bağ tespit etmiĢtir; öğretmen adayının fen bilimini istendik düzeyde anlatabileceğine inanmıĢ olması, fen öğretimiyle ilgili olumlu tutum geliĢtirdiğini ortaya koymuĢtur. Fen Kavram Testi sonuçlarının değerlendirildiği analizler doğrultusunda fen bilgisi alanında öğretim gören öğretmen adaylarının genel anlamda fen bilgisiyle ilgili konularda kavram yanılgılarının bulunduğu belirlenmiĢtir.

Sarıkaya (2004)‟nın değiĢik üniversitelerden dokuzunda sınıf öğretmenliği bölümü son sınıf 531 kız, 216 erkek ve 3 cinsiyetini belirtmemiĢ öğrencileriyle yaptığı araĢtırmada; sınıf öğretmeni adaylarının fen öğretimiyle ilgili çoğunlukla olumlu tutum sergilediklerini ve fen bilgi seviyelerinin düĢük olduğunu belirtmiĢtir.

Jones ve Linen (1994)‟un, aday sınıf öğretmenleri ile görev yapan sınıf öğretmenlerinin fene ve fen öğretimine yönelik tutumlarını karĢılaĢtırmak amacıyla yaptıkları çalıĢmada, 48 aday sınıf öğretmeni ile 77 görev yapan sınıf öğretmeni ile

yaptıkları çalıĢma sonunda aday sınıf öğretmenlerinin fen ve fen öğretimine yönelik tutumları görev yapan sınıf öğretmenlerinin fen ve fen öğretimine yönelik tutumlarından oldukça yüksek çıkmıĢtır.

Tekkaya, Çakıroğlu ve Özkan (2002), fen bilgisi alanında görev yapacak olan öğretmen adaylarının fen kavramlarıyla ilgili kavrama seviyeleri, fen öğretimine iliĢkin tutumları ve fen öğretiminde oluĢan özyeterlilik inançlarını tespit etmek maksadıyla 85 öğretmen adayıyla gerçekleĢtirdikleri çalıĢma neticesinde, öğretmen adaylarının fen öğretimiyle alakalı ve öz yeterlilik inançlarının olumlu olmasına karĢın, önemli fen kavramlarıyla ilgili yanılgılarının olduklarını belirtmiĢlerdir. Sonuç olarak literatürde yapılan çalıĢmalarda öğretmenlerin fene ve fen öğretimine yönelik tutumlarının yalnızca kendilerini etkilemediği, aynı zamanda öğretim uygulamalarını etkilediği ve dolayısıyla öğrencilerin fene yönelik tutumlarını dolaylı olarak etkilediğini görülmüĢtür. Ayrıca bakıldığında okul öncesi dönemde fen eğitimi ile ilgili fazla çalıĢmaya rastlanmamaktadır.

Ayvacı ve diğerleri (2002) yapmıĢ oldukları çalıĢmada, belirlenen 15 okul öncesi öğretmeni ile görüĢme ve gözlem yöntemleri denenerek okul öncesi öğretmenlerinin fen ve doğa aktivitelerindeki yeterlilikleriyle ilgili olarak gerçekleĢtirdikleri değerlendirmelerde, okul öncesinde öğretmenlik yapanların çoğunun feni ve doğa hadiselerini algılayamadıkları, fen ve doğa aktivitelerini beklenen özellikte planlama ve sürdürme yeterliliği taĢımadıkları orijinal materyal oluĢturamadıkları ve aktiviteleri uygularken yararlanılacak etkili öğretim tekniklerini bilmedikleri ve yararlanmadıklarını belirtmiĢlerdir.

Demiriz ve UlutaĢ (2000), okul öncesinde görev yapan öğretmenlerin fen ve doğa faaliyetleriyle alakalı uygulamalarını tespit etmek maksadıyla 302 okul öncesi öğretmeniyle gerçekleĢtirdiği araĢtırma neticesinde; okul çeĢidinin fen ve doğa faaliyetleriyle alakalı uygulamalarda önemli bir farklılığa yol açmadığı tespit edilmiĢtir.

Parlakyıldız ve Aydın (2004) yaptıkları çalıĢmada, okul öncesinde fen öğretiminde fen ve doğa köĢesinden yararlanmaya iliĢkin gerçekleĢtirdikleri araĢtırma verilerini bir araya getirmiĢlerdir. 31 okul öncesi öğretmenine yöneltilen 7 açık uçlu sorularla ortaya çıkan değerlendirme anketi, bu verileri oluĢturmuĢtur. AraĢtırmada elde edilen bulgulara göre, çoğunlukla fen ve doğa köĢesinin bulunmadığı ya da olması gerektiği gibi kullanılamadığı, öğretmenlerin fen eğitimine yönelik hazır bulunuĢluluklarının

olmadığı, fen ve doğa eğitimi konusunda etkili bir yol izleyemedikleri, sınıfların donanım açısından yetersiz olduğu, yalnızca köĢe tasarlamaktan fazlasını yapamadıkları, tüm bunların sonucunda da olumsuz tutum oluĢtuğu neticesi elde edilmiĢtir.

Kallery (2004) yaptığı araĢtırmasını 11 okul öncesi öğretmeniyle gerçekleĢtirmiĢ, görüĢme ve izleme yöntemlerini kullanarak, öğretmenlerin fen dersindeki endiĢeleri, fen aktivitelerini sürdürürken ve geliĢtirirken içinde bulundukları güçlükleri ve gereksinimlerini tespit etmelerine iliĢkin gerçekleĢtirdiği araĢtırmada fen konu içerikleriyle ilgili olarak bilgilerinin yeterli olmadığı ve bu Ģekilde konu ve kavramları öğrencilere açıklarken güçlük yaĢadıklarını, öğrencilerin sorularını yanıtlarken zorlandıkları ve bu nedenle fen faaliyetlerine planlarında daha az yer verdikleri belirlenmiĢtir.

Kallery ve Psillos (2001)‟nın 103 okul öncesi öğretmenine 13 açık uçlu soru verilerek cevaplanmaları istenmiĢ ve bununla birlikte 44 öğretmen gözlenerek; okul öncesi öğretmenlerinin düzenledikleri fen etkinliklerinden ve okul öncesi yaĢ çocukların merak ettikleri konularda oluĢturulan sorulardan belirlenen kavram ve hadiselerle ilgili bilgileri ve bu bilgiler doğrultusunda bulundukları sınıflarında uyguladıkları aktiviteleri nasıl tasarladıklarını tespit etmek maksadıyla gerçekleĢtirdikleri araĢtırmada, gerek öğretmenlerin oluĢturdukları cevapların gerekse de sınıf içi izlemelerdeki kavram konusundaki yanılgıların yüksek düzeyde bulunduğu belirlenmiĢtir.

Karaer ve Kösterelioğlu (2005), Amasya ve Sinop‟ta görevli okulöncesi öğretmenlerinin fen kavramlarıyla alakalı öğretimde yararlandıkları tekniklerin tespit edilmesi maksadıyla gerçekleĢtirdikleri araĢtırmaya ait bulguları, 84 okul öncesi öğretmenine yöneltilen kapalı uçlu sorulara göre Ģekillenen değerlendirme anketiyle sağlamıĢlardır. AraĢtırma neticesinde her iki ilde görev yapan öğretmenlerin ortak görüĢünün okul öncesi eğitim veren kurumlarda fen ve doğa köĢesinin düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiĢlerdir.

Bilaloğlu ve arkadaĢları (2006) birlikte yürüttükleri çalıĢmalarında Adana ilindeki bağımsız anaokullarında görevli okul öncesi öğretmenlerinin fen eğitimi konusundaki aktivitelerini planlama, uygulama ve sonuçlandırma yeteneklerini ve öğretmenlerin bu alandaki kabiliyetleri arasında meslek yönüyle kıdem farkının bulunup bulunmadığını tespit etmek maksadıyla 23 öğretmenle iĢ birliği yapılmıĢtır.

Bu bağlamda okul öncesinde görevli öğretmenlerin günlük aktivitelerinde fen eğitimi konusuna ne kadar sık yer verdikleri, fen aktivitelerini planlama sürecinde hangi kaynakları kullandıkları, planlama ve uygulama süreçlerinde neleri dikkate aldıkları, uygulama sırasında nasıl bir yol izledikleri, hangi tekniklerden yararlandıkları ve teknikleri uygulama konusunda kendilerini nasıl değerlendirdikleri incelenmiĢtir. Nitel yöntem kullanılarak gerçekleĢtirilen çalıĢmada ilk olarak öğretmenlerle görüĢme sağlanmıĢ, bu öğretmenler arasından belirlenen 5 öğretmen 3 gün izlenmiĢtir. GerçekleĢtirilen çalıĢma neticesinde öğretmenlerin bir çoğunun fen aktivitelerine günlük etkinliklerinde haftada iki ya da üç kez yer verdiklerini belirtmelerine rağmen, gerçekleĢtirilen izleme çalıĢmasında yalnızca beĢ yıldan az tecrübesi olan bir öğretmenin, üç izleme çalıĢmasının birinde, fen etkinliği yaptığı görülmüĢtür. BeĢ yıldan daha az tecrübesi olan öğretmenlerin konu belirlemekte en fazla yıllık plana göre hareket ettikleri ve bunu kriter olarak belirledikleri, beĢ yıldan çok çalıĢan öğretmenlerin de en fazla doğa hadiselerini kriter kabul ettikleri belirlenmiĢtir.

237 öğretmenle yürütülen çalıĢmanın neticesine göre; okul öncesinde görevli öğretmenlerin öz yeterlik seviyeleri ve sorgulayarak düĢünme yeteneklerinin cinsiyet, medeni durum değiĢkenlerine göre farklılaĢmadığı belirlenmiĢtir. Eğitim durumu göz önüne alınarak durum değerlendirmesi yapıldığında eğitim seviyesindeki artıĢa bağlı olarak diğer değiĢkenlerde de paralel artıĢ gözlenmiĢtir. Mesleki tecrübelere bakıldığında önemli bir farkla karĢılaĢılmadığı ancak meslekte geçirilen ilk yirmi yılın ardından öz yeterlik seviyesinde ve sorgulayan yaklaĢıma göre düĢünme becerilerinde azalma gerçekleĢtiği sonucuna varılmıĢtır. Görev yaptığı kurum yönüyle değerlendirildiğinde bağımsız anaokullarında görevli okul öncesi öğretmenlerin sorgulayıcı düĢünme kabiliyetleri ve öz yeterlik inançlarının öteki okullarda görev yapan öğretmenlerden fazla olduğu neticesi elde edilmektedir. Öz yeterlik anlamında yüksek düzeye sahip olan okul öncesi öğretmenlerinin sorgulayıcı düĢünme kabiliyetlerinde de yüksek düzey taĢıdıkları belirlenmiĢtir (Arslan, 2016).

Benzer Belgeler