• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Özyeterlilik

2.2.1. Özyeterlilik Kavramı

Bandura (1977)‟ya göre özyeterlilik, kiĢinin belli bir performansı göstermesi bakımından gerekli olan etkinlikleri düzenleyerek baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtirme kapasitesiyle ilgili kendiyle ilgili yargısıdır. BaĢka bir deyiĢle, kiĢinin yapabildikleriyle ilgili bulundurduğu inançlarıdır. Özyeterlilik çoğunlukla, özel bir alan için kullanılır ve bu alan kiĢinin yapabildiği diğer alanlara iliĢkin inançlarından farklılık gösterir. (Akt. Kaçar, 2016).

Özyeterlilik, algılanan ya da gözlenebilen beceriler değildir. Bazı durumlarda kiĢinin becerileriyle “neler yapabilirim” gibi sorulara vermiĢ olduğu cevapla ilgili gösterdiği içsel inançtır. Kısaca; durumlar ile mücadele edebilmede ve bunu değiĢtirmede, yetenek ve becerilerini koordine etmek için kiĢinin yapabilirim dedikleriyle ilgili inancıdır. Ayrıca, özyeterlilik inancı davranıĢıyla ilgili basit bir kestirim aracı da değildir ve özyeterlilik inançları, nedensel özellikler değildir. Nedensel özellikler, olaylar ile açıklanabilir. Oysa özyeterlilik inananda beliritilen kiĢinin neler yapabileceğinin kapasitesidir. Çünkü bir amaç, büyük ihtimalle yapılabilecek hedefler için söylenir demiĢ ve motivasyon aracı olmadığını, ancak motivasyonu arttırıcı bir sebep olduğunu vurgulamıĢtır. Synder ve Lopez, özyeterlilik inancının, beklenen sonuçlarla ilgisi olmadığını, bir davranıĢın sonucuna iliĢkin inanan, daha çok özel bir durumda, özel bir sonuca yol açan özel bir davranıĢ olduğunu, bir özyeterlilik inananın, sonucun ortaya çıktığı davranıĢın icra edilmesi olduğunu belirtmiĢlerdir. Donald‟a göre özyeterlilik, bir tür yetenek değildir (Bıkmaz, 2004). Öz yeterlilik, öz kavramı (self-consept) ile aynı kavram değildir. Öz kavramı ise kiĢinin kendisiyle ilgili yetenek ve kiĢiliğiyle ilgili olarak özelliklerine karĢı algısını

ifade eder ve öz kavram, öz yeterliliği ve öz saygıyı da kapsayan bir kavramdır. Öz yeterlilik, kiĢinin kendisine duyduğu “güvendir”. Öz kavramı da kiĢinin kendisine ait olan duygularını kapsar. Öz kavramı ve özyeterlilik kavramlarının arasında bulunan belirgin fark ise daha çok kiĢinin kendisine yönelteceği soruların niteliğinden kaynaklıdır (Lee, 2005).

2.2.2. Özyeterlilik Ġnancı

Bandura (1977) bireylerin, hayatları boyunca kazandıkları tecrübelere dayanarak, yetenekleriyle ilgili özel inançlarının olduğunu ve bulundurdukları öz- yeterlilik inançlarının büyümesi sonucunda davranıĢlarında değiĢiklik olduğunu belirtmiĢtir (Akt. Kaçar, 2016). Bu Ģekilde, bir davranıĢın baĢarıyla yapılmasında, bireyin bulundurduğu yeterlik inancının, o davranıĢın yapılmasında etkisi olduğunu ve yönlendirdiğinden bahsedilebilir. Ġnsan davranıĢını açıklayabilmek bakımından kullanılan Bandura'nın özyeterlilik inancı kuram, kendileri de birer “davranış değiştirme mühendisi” olan öğretmenlerin, öğretmenliğin gerektirdiği yeterlikleri yapabilecekleriyle ilgili inançlarının hangi seviyede olduğunu ortaya çıkararak; öğretmenlik görev ve sorumlulukları ile ilgili davranıĢlarını tahmin etmede kullanılabilir (Senemoğlu, 2012).

Özyeterlilik Kaynakları:

Performans BaĢarıları (Yapılan iĢler ve EriĢilen Hedefler):

KiĢinin yapmaya çalıĢtığı iĢlerde göstermiĢ olduğu baĢarılar o bireyin daha sonrasında benzer iĢlerde baĢarı göstereceğinin göstergesi niteliğindedir. Bundan dolayı meydana gelen baĢarı ödül etkisi yaratmakta ve kiĢiyi daha sonraki zamanlarda benzer davranıĢlara isteklendirmektedir.

Dolaylı YaĢantılar (BaĢkalarının deneyimleri)

Beklentiler baĢka bireylerin tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Diğer bireylerin baĢarılarını gözlemlemek, bireyin baĢarılı baĢarı gösterebileceği beklentisini sağlayabilir.

Sözel İkna

DavranıĢların baĢarılı bir Ģekilde yapılabileceğiyle ilgili öğüt ve teĢviklerle kiĢinin cesaretlenmesi, özyeterlilik beklentilerinin değiĢmesine sebep olabilir.

Duygusal Durum

KiĢinin davranıĢta bulunacağı esnada duygusal ve bedensel olarak iyi durumlarda olması giriĢimlerde bulunma durumunu artırır.

Bunlardan etkisi büyük olan kiĢinin kendisinin yaĢamıĢ olduğu deneyimlerdir. Öyle ki gözlemlemeyle kazanılan tecrübelerden daha çok etkisi bulunmaktadır. Özyeterlilik inançları bireylerin kendilerine belirlemiĢ oldukları amaçları, bunlara eriĢebilmek için ne ölçüde gayret göstereceklerini, amaçlarına eriĢebilmek adına karĢı karĢıya kaldıkları güçlükler ile ne kadar süre yüz yüze kalabileceklerini ve baĢarısızlık durumundaki gösterecekleri tepkileri etkilemektedir.

Özyeterlilik İnancının Oluşumu ve Gelişimi:

Özyeterlilik, zamanla, deneyimlerle geliĢim gösteren inançtır. KiĢilerin neler yapabilecekleriyle ilgili özyeterliliklerini doğrudan tecrübe, baĢka bireyleri gözlemlemeleri veya baĢka bireylerin söylediklerini dinleme yolu ile geliĢtirebilirler (Lee, 2005: 490). KiĢinin öz kavram, zaman içerisinde değiĢim gözlemlenebilen bir kavramdır ve kiĢinin yetenekli oldukları alalara özgüdür. Bandura‟da bahsedilen Sosyal Öğrenme Kuramıyla ilgili özellikler özyeterliliğin geliĢimini açıklamaya yöneliktir. Bu kuramın ele aldığı görüĢe göre, özyeterlilik konusu; inan kiĢiye, kendi özelliklerini yansıtma ve yapıp ettiklerini gözlemlemede, geliĢtirdiği iliĢkilerin gerekçelerini ve sonuçlarını kavramada yararlanılan sembolik dil olarak ifade edilir (Lee, 2005).

Bandura‟ya (1994) göre hayat boyu öz yeterlilik geliĢimini etkileyen bazı faktörler Ģu Ģekildedir:

 KiĢisel deneyimler

 Dolaylı yaĢantılar yada baĢkalarının deneyimlerinden çıkarılan sonuçlar

 Toplumsal olaylar

 Bireyin fizyolojik ve duygusal durumu (Akt. Yıldız Fidan, 2017) Özyeterlilik İnançlarının Birey Üzerindeki Etkisi:

BiliĢsel Sürece Etkisi: Özyeterlilik inançlarının biliĢsel sürece etkisi değiĢik yollarla

açıklanabilir. Bireysel amaç belirleme bireyin özyeterlilik inançlarından etkilenmektedir. Dolayısıyla, yüksek bir özyeterlilik ihtiyacı daha yüksek amaçlar belirlemeyi beraberinde getirmektedir. Yani, yüksek bir özyeterlilik inancı taĢıyan kiĢi ileriye dönük gerçekleĢtirmek istedikleri konusunda hedef oluĢturmada zorlanmazken, özyeterlilik inancı düĢük bireylerde kararsızlık ve baĢarısızlıklar görülmektedir.

Motivasyona Olan Etkisi: Özyeterlilik inançları bireyin motivasyonunda önemli bir

motive ederler. Amaç belirlerler ve amaçlara eriĢebilmek adına planlar yaparlar. Üç farklı yapısal motive edici ögelerden yararlanarak bu amaçlara ulaĢabilmektedir. Bahsi geçen yapısal motive ediciler; aradan giriĢimler, dıĢ beklentiler ile tasarlanan amaçların elde edilebilirliğidir. Yapısal motive ediciler özyeterlilik inancına göre değiĢmektedir. KiĢi eğer bir giriĢimde bulunmak istiyorsa ve özyeterlilik inancı olarak yüksek bir seviyedeyse giriĢimleri hayata geçirirken yüksek bir motivasyon oluĢturmaktadır.

Olumsuzluklarla BaĢ Etmeye Etkisi: Problemlerle karĢılaĢan bireyin problemi

çözmeye yönelik özyeterlilik inancı yüksek ise birey problemle baĢ etmeyi rahatlıkla baĢarabilmektedir. Bireyin problemi çözmeye iliĢkin düĢün özyeterlilik inancı problemin çözümünü imkânsızlaĢtırmaktadır. Bu özyeterlilik inancı sadece problemi çözmeye yönelik duyulan bir özyeterlilik inancı değil aynı zamanda olumsuz düĢünceleri kontrol etmeye yönelik duyulan özyeterlilik inancıdır. Bunu bir özdeyiĢle açıklayalım: Bir kuĢun baĢının üstünde uçmasını engelleyemezsin ama baĢına bir kuĢ yuvası kurabilirsin.

Hayatı YaĢayıĢ Biçimine Etkisi: Özyeterlilik inançları bireyi sosyal çevresini

oluĢturmada doğrudan etkilemektedir. Hayatına hangi insanları alıp almayacağını sahip olduğu özyeterlilik inançları belirlemektedir. Bireyler onları aĢtığına inandıkları bir çevrede bulunmak veya onların yapamayacaklarına inandıkları aktivitelerde bulunmaktan kaçınırlar. Onları aĢtığına inandıkları bir çevrenin varlığına algıladıkları özyeterlilik inancı dolayısıyla inanırlar. Onların yapamayacaklarını hissettikleri aktivitelerin varlığı algıladıkları özyeterlilik inançlarıyla paraleldir.

İyimser Özyeterlilik İnançları Oluşturmanın Faydaları:

Yapılan çalıĢmalarda, kiĢiler, davranıĢı ortaya koymadan önce, özyeterlilik seviyelerine göre, davranıĢla alakalı olumlu veya olumsuz fikirler taĢıdıkları; bu durumun da davranıĢı gerçekleĢtirmeye yönelik hazırlanmaları etkilediği ifade edilmektedir. Bununla birlikte özyeterliliği fazla olan kiĢilerin davranıĢ gerçekleĢtikten sonra özyeterliliği az olan insanlara kıyasla daha çok çaba harcadığı ve bu gayretlerini uzun süre devam ettirdikleri bildirilmektedir. Dolayısıyla öz yeterlilik düzeyi yüksek olan kiĢiler hedeflerine bağlı olarak kararlılıklarını devam ettirmekte ve önüne çıkan engelleri aĢmada daha baĢarılı tutumlar sergilemektedirler.

Aynı zamanda yaĢadığı çevreyi tanıyarak, araĢtırarak hareket ederler veya yeni çevreler edinmeye çalıĢtıkları da bilinmektedir (Bandura, 1977).

2.2.3. Özyeterlilik Tipleri

Bandura‟ya (1977) göre iki özyeterlilik tipi vardır. Bunlar; Mücadeleci Özyeterlilik:

AraĢtırmalara göre, özyeterliliğin iki tipi vardır. Birincisi, potansiyel zorluklar ile mücadele edebilmek adına sergilenen performanstır ki bu kavram için Kirsch “mücadeleci özyeterlilik” ismini kullanmıĢtır. Bir baĢkası da belli bir alanda ortaya konan davranıĢı algılama konusundaki yapabilme becerisi Ģeklinde ifade edilir. Kirsch bu beceri için “akademik özyeterlilik” ismini kullanmıĢtır. Kirsch‟in akademik özyeterlilik kavram ile Bandura‟nın sosyal öğrenme kuramında belirttiği özyeterlilik kavram ile hemen hemen aynıdır.

Akademik Özyeterlilik:

Algılanan akademik özyeterlilik bireyin kendisinin akademik bir iĢi baĢarı ile tamamlayabilmesiyle alkalı inancıdır. Eğitimle ilgili sorunların günümüzde sürekli olarak tartıĢılan bir konu olması özyeterlilik testlerinin eğitim-öğretim yönünden önemini hissettirmektedir. Öğretimde kalite açısından daha iyiye doğru gidiĢin araĢtırılmasında, sosyal becerilerin dıĢında, kiĢinin kendi kabiliyetlerine dair yaklaĢımının da üzerinde durulması ve bu durumun kiĢinin eylem kabiliyetinin önemli bir unsuru Ģeklinde görülmesi gerektiği fikri önem arz etmektedir.

2.2.4. Özyeterliliğin Etkileri

Öz-yeterlilik, biliĢsel alana, akademik öğrenmeye, seçim sürecine, hedef koymaya, strese çeĢitli etkileri bulunmaktadır. AĢağıda bunlarla ilgili açıklamalar bulunmaktadır.

2.2.4.1. Bilişsel Etki

Öz-yeterlilik inancının etkisi, biliĢsel süreci çok fazla biçimde etkiler. KiĢisel amaçları belirlemede kiĢinin kendi kapasitesine değer biçmesinde etkilidir. Çoğu eylem planı öncelikle düĢünce olarak oluĢturulur. Ġnsanın kendi yeterlilik düĢüncesi senaryoyu Ģekillendirir, oluĢturur ve dener (Bandura, 1977).

Öz-yeterlilik düzeyinin yükseklik gösterdiği kiĢiler, daha çok biliĢsel kaynaklara, daha çok stratejik esneklikleri bulunmaktadır ve bulundukları ortamı idare edebilmek konusunda daha etkindirler. Bu bireyler, kafalarında kendileriyle ilgili engelleri belirleyip performanslarını olumlu etkisi bulunacak baĢarı senaryoları kurgularlar.

Kendi özyeterliliğinden Ģüpheleri olan bireyler de, kötü olabilecek durumlar üzerinde yoğunlaĢarak, performanslarını negatif yönde etkileyecek baĢarısızlık senaryoları kurgularlar.

2.2.4.2. Güdülemeye Etkisi

Ġnsanlarda bulunan birçok motivasyon, biliĢsel Ģekilde ortaya çıkarılır. Motivasyonel sistemler oluĢturulurken yeterlilik inançları, önemli bir rol üstlenmektedir. Bireylerin performansları için gerçekleĢtirdikleri sebebe dayalı nitelemeler, motivasyonları konusunda etki sahibidir. Yeterlilik seviyelerinin fazla olduğu görüĢünü taĢıyan kiĢiler elde ettikleri baĢarısızlıklarını yeteri kadar çaba göstermemeye, uygun olmayan stratejilere veya elveriĢsiz Ģartlara bağlar. Diğer taraftan, yeterlilik seviyelerinin istenilen düzeyde olmadığını düĢünenler, mevcut baĢarısızlıklarını, yetenekleri konusunda eksik olmalarına dayandırmaktadır. Nedensel nitelemelerin baĢarma çabası üzerindeki etkileri, neredeyse tamamen yeterlilik kanaatleri yoluyla dengelenir.

Zor amaçların ve bireyin kendisine değerlendirme sağlayıcı etkileri kiĢiye biliĢsel motivasyon mekanizması kazandırır. Birçok çalıĢma sonucuna göre değerlendirme yapıldığında; bireye dıĢarıdan bir varlığın etkisi sonucu edindirilmiĢ zor hedefler motivasyonu yükseltmektedir. OluĢturulan hedefler, motivasyon ve eylemi doğrudan düzenlemenin dıĢında önemli ölçüde bireyin kendi kendini kontrol etme sürecini yönetir. Amaç oluĢturmada, motivasyon kavramı, biliĢsel kıyaslama sürecini kapsar. Hedefleri kıyaslamada kiĢinin kendini memnun edici durum geliĢtirmesi insan davranıĢını yönlendirici etkiye sahiptir ve hedefleri yakalamak için gayret göstermeye iliĢkin ödül oluĢturur. Motivasyon kiĢisel standartlarda veya amaç edinmede üç çeĢit kiĢisel etkiyle oluĢur. Bunlar insanın kendini tatmin edici, tatmin etmez performansı amaç edinmede ve amaçları düzenli bir Ģekilde yeniden ayarlamada kiĢinin öz-yeterliliğidir. Öz-yeterlilik, insanın hedeflerini tanımlar; ne kadar çaba sarf edeceğini; zorluklara ne kadar süre dayanacağını belirler. Yeteneğinin çok olduğunu, kapasitesine inananlar bir zorlukla karĢılaĢtığında daha çok çaba gösterir.

2.2.4.3. Etki Süreci

Ġnsanın kendi kapasitesine olan inancı, zor ve tehdit unsuru olan durumlarda ne kadar stres ve depresyona kapılacağını ve motivasyon düzeylerini de etkiler. KazanılmıĢ öz-yeterlilik, stres yaratıcı ve kaygı uyandırıcı etmenleri kontrol altına almada baĢrol

oynar. Ġnsan bir konu hakkında üstesinden gelemediğinde ona takılır kalır. Çevresindeki çoğu Ģeyi kendilerine bir tehlikeymiĢ gibi görürler. Çok nadir gerçekleĢen olayları ve de olası Ģiddet türü tehditleri büyütürler. Bu tür asılsız düĢüncelerle kendilerine stres yaratıp, görevlerini aksatır. KazanılmıĢ öz-yeterlilik, kaygının üstesinden gelinmesini sağlar. Sosyal biliĢ teorisi uzmanlık tecrübesini kiĢisel değiĢimin ana maddesi olduğunu belirtmektedir. Tepkileri endiĢe ve kendini korumaktan bıkmıĢ ciddi bir Ģekilde parçalanmıĢ insanlara sağlam yeterlilik duygusu aĢılama açısından eğitilmiĢ uzmanlar çok önemli bir araçtır. Uzmanlık tecrübesi olan insanlarda olası tehditler, kontrol deneyimini yavaĢ yavaĢ oluĢturmak için yapılandırılmıĢtır. Korkaklık aktiviteleri ilk olarak insanlara zorlukların nasıl üstesinden gelinebileceğini ve en büyük korkumuzdan nasıl kurtulabileceğimizi göstermek için model olarak gösterilir. Üstesinden gelme görevleri kolaylıkla basamaklandırılır, alt görevlere ayrılır. Korku gösterme, terapistler ile birlikte daha çok insanların kendi baĢlarına bir Ģeyler becermesi için çalıĢılır. Üstesinden gelebilme yeterliliği arttığı sürece bir aktivite için zaman harcama da artar.

Yeterlilik kanaatleri, tehditler ve tedirgin edici taleplerin nasıl algılandığını ve biliĢsel olarak nasıl iĢlendiğini etkiler. Tehditler ve tersliklerle baĢa çıkabileceğine inanan insanlar, bunları daha az zararlı bulur ve bunlar karĢısında gerilmez. Tehditler ve terslikleri kontrol edemeyeceğine inanan insanlar ise çok telaĢlanır, kendi mücadele eksiklikleri üzerine yoğunlaĢır, etraflarını tehlikelerle dolu bir yer olarak görür, olası riskleri büyütür ve nadiren gerçekleĢen tehlikeli olaylar için endiĢelenir. Bu insanlar, böyle düĢünerek, kendilerini strese sokar ve yaĢamlarını sekteye uğratır. Ġnsanlar, daha güçlü yeterlilik kanaatleri geliĢtirdikçe, stres ve gerginlik yaratan sorunların üstesinden gelme konusunda daha cesur olurlar ve etraflarını hoĢlarına gidecek hale getirmek konusunda da daha baĢarılı olurlar. Ġnsanların sıkıntılarının çoğu, rahatsız edici ve derinlere dalmıĢ düĢünceleri kontrol edememekten kaynaklanır. Bu yüzden, bir kimsenin düĢünme süreçlerini kontrol etmesi, duygusal durumların öz-düzenlemesinde temel bir faktördür. Bir kimsenin değer verdiği Ģeyleri kontrol etmek konusunda algıladığı yetersizlik, çeĢitli Ģekillerde bunalıma da yol açar. Bunun bir yolu, gerçekleĢmeyen isteklerden geçer. Kendileri için, ulaĢamayacaklarına hükmettikleri öz-değer standartları koymuĢ insanlar, kendilerini bunalıma sürükler. Bunalım zamanla insanların kendi yeterlilikleri hakkındaki inançlarını zayıflatır ve bir düĢüĢ baĢlar (Bandura, 1977).

Ġnsan bunalımlarının çoğu, keder ve endiĢe verici düĢünceler yoluyla biliĢsel olarak yaratılır. Keder verici düĢünceleri kontrol etmek konusunda yeterli olunmadığı hissi, bunalımlı dönemlerin sıklığını, süresini ve tekrarlama ihtimalini arttırır. Bu yüzden, bireysel yeterlilik kanaatleri, insanların dâhil olmayı seçtikleri çevreler ve faaliyet çeĢitlerini etkilemek suretiyle, insan yaĢamlarında kilit bir role sahiptir. Özetlemek gerekirse; düĢük yeterlilik hissine sahip insanlar, tehdit olarak gördükleri zor görevlerden kaçınırlar. Bu kiĢiler, düĢük hedeflere sahiptir ve takip etmeyi seçtikleri hedeflere çok bağlı değildirler. Bu insanlar, baskı altındayken nasıl baĢarılı olurum diye düĢünmek yerine, öz-Ģüpheleri içinde kaybolurlar. Zorluklarla karĢılaĢtıkları zaman engellere, baĢarısızlığın olumsuz sonuçlarına ve kendi kiĢisel yetersizliklerine takılırlar. BaĢarısızlık, bu insanların kendilerine olan inançlarını kaybetmelerine yol açar. Engeller karĢısında çabucak yılarlar ya da vazgeçerler. BaĢarısızlıklar ve aksilikler sonrasında yeterlilik kanaatlerini tamir etmekte yavaĢtırlar, kolayca stres ve bunalıma girerler. Aksine yüksek öz-yeterlilik algısına sahip insanlar, zor görevlere, kaçınılması gereken tehditler olarak değil de, maharete giden yolda aĢılması gereken engeller olarak yaklaĢırlar. Bu kiĢiler, yaptıkları Ģeye ilgi duyar, kendileri için engeller belirler ve bu engellerle sonuna kadar mücadele ederler. Bu insanlar, sorunlarla karĢılaĢtıklarında kendileri ve yıkıcı kiĢisel kaygılar üzerine yoğunlaĢmak yerine, nasıl baĢarılı olacaklarına odaklanırlar. Bu kimseler, baĢarısızlıklarını, bilgi veya maharet yokluğuna, hatalı stratejilere ya da yetersiz çabaya bağlar. Ayrıca, tüm bunların çözülebilir olduğunu düĢünürler. Engeller karĢısında çabalarını iki katına çıkarırlar ve tersliklerden çok kısa bir süre sonra özgüvenlerini geri kazanırlar (Bandura, 1977).

Özyeterliliğin sağlığa faydalı olduğunu gösteren baĢka yollar da vardır. Bu insanların hayati önem taĢıyan sağlıklarına önem göstermesini sağlar. Öz-yeterlilik insan geliĢiminin her evresini etkiler. Sağlık alıĢkanlıklarını değiĢtirmekten tutun da motivasyon ve alıĢkanlıkları nasıl değiĢtirdiklerine kadar birçok alanı kapsar. Özyeterlilik düzenlemesi insanda ne kadar güçlü olursa, insan, sağlığına zararlı Ģeyleri azaltmada ve sağlığını güçlendirici aktiviteleri günlük yaĢantısına dâhil etmede o kadar baĢarılı olur (Bandura, 1977)

2.2.4.4. Seçim Sürecine Etkisi

KiĢisel yeterlilik düĢüncesi insanın çevresinde seçtiği aktiviteleri etkileyecek bir Ģekle sokar. Ġnsanlar kapasitelerini aĢtığını düĢündüğü iĢlerden hep kaçar. Fakat

yapabileceklerine inandıkları görev ve sorumlulukları almaya her zaman hazırdırlar. Yaptıkları seçimlere insan değiĢik yetenek, ilgi alanı ve sosyal iĢler kazanmaya çalıĢırlar. Her tür seçim bireyin kiĢisel geliĢimini derinden etkiler; insanın kapasitesini, değerlerini ve ilgi alanlarını geliĢtirmeye devam eder. Kariyer seçimi ve kariyerinde ilerleme yapmak öz yeterliliğin gücünü gösteren bir örnektir. Özyeterlilik ne kadar güçlü olursa, insanın düĢündüğü iĢ seçenekleri de o kadar geniĢ alanı kapsar ayrıca bir o kadar da o alanlara ilgi duyar, eğitim olarak kendini o iĢe daha iyi hazırlar ve de baĢarısı da oldukça büyük olur.

Benzer Belgeler