• Sonuç bulunamadı

Enformasyon teknolojisinin istihdam üzerindeki etkisi, bilgisayarlaşma ile birlikte en hararetli tartışılan sorunlardan biri olagelmiştir. Daha 1821 yılında Ricardo’nun, “makine ve emek sürekli rekabet halindedir” (Kaya, 2005: 42) şeklindeki açıklaması teknolojinin istihdam üzerindeki tehlikesine işaret etmektedir. Endüstrileşmiş batı ülkeleri işgörenleri, günümüzde teknolojik gelişmelere karşı çoğunlukla olumsuz bir tutum takınmakta, işyerlerindeki teknolojik bir değişimin öncesinde ve başında kuşkulu bir yaklaşım göstermektedirler; örneğin Alman vatandaşlarının %72’si 1965 yılında teknolojinin bir nimet olduğu düşüncesinde iken, 1981 yılında bu oran %30’a düşmüştür (Tınar ve Gürçay, 1989: 73). Bu durum, işgörenlerin teknolojiyi emeklerini ikame edici bir araç olarak görme kaygılarından kaynaklanmaktadır. Bilişim teknolojilerinin bazı işçileri yerinden ettiği, düşük düzeyli bazı işleri otomasyonla ortadan kaldırdığı bilinen bir konudur.

Elektronikte, sibernetik alanında sağlanan gelişmeler sayesinde pek çok işçinin yerini; adım adım gittikçe gelişen makineler almaktadır ancak, otomatikleşme de yeni teknisyenler, büroda, ticarette, ulaştırmada ve benzeri hizmetlerde daha fazla işgören çalıştırılmasını gerektiriyor (Dura, 1990: 71). Almanya’da beş şirkette 10 robotun kullanılması ile ilgili bir araştırmaya göre, yeni teknolojilerin vasıflı işgücü kullanımını olumlu etkilemesine rağmen, vasıfsız işgücü üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkide bulunduğu gözlemlenmiştir. Araştırma sonuçlarının gösterildiği Tablo-5’te görüldüğü gibi, robotların kullanılmaya başlanmasından sonra, sektörden ayrılan vasıflı işgücü sayısı 4 iken sektöre katılanların sayısı 6 olmuştur. Sektörden ayrılan vasıfsız işgücü sayısı 28 iken sektöre katılan vasıfsız işçi sayısı 1’dir.

Tablo–5: Yeni Teknoloji Kullanımı Dolayısıyla Görevlerdeki Değişmeler

Personel

grubu Sektörden ayrılan Sektöre katılan Sektör içi yer değiştiren Ayrılan Đşe toplam alınan

Vasıflı personel 4 6 2 … 12 Vasıfsız personel 28 1 10 7 46 Toplam 32 7 12 7 58

Kaynak: John Evans, “Đşçi ve Đşyeri”; Mikro Elektronik ve Toplum, Devlet Bakanlığı, Ankara, 1986, s. 128.

Freeman ve Soete’ye göre, bilimsel araştırmalar ve pazarlama araştırmaları, tasarım ve geliştirme, makineler, cihazlar, proses tesisleri, üretim ve dağıtım sistemleri, pazarlama, perakende işleri, genel işletme ve kamu yönetimi devrimci bilişim teknolojisinden çok derin bir şekilde etkilenmiştir. Yazarlara göre, teknolojinin iş yaratma ve yok etme gücünü değerlendirmek için, kavramsal olarak doğrudan ve dolaylı etkileri ayırt etmek gerekmektedir. Doğrudan etkiler yeni ürün ve hizmetlerin üretim ve dağıtımındaki yeni işler demektir. Dolaylı etkilerin sonuçları ise her yerde görülmektedir; şimdi her yerde bilgisayar terminalleri görülüyor ama bunların işçileri işlerinden mi ettiği yoksa ek yeni hizmetler ve istihdam mı yarattığı pek de belli değildir (Freeman ve Soete, 2003: 451).

Bilişim teknolojilerinin istihdama etkisi konusunda farklı görüşler vardır (Vural, 2006: 94): Đyimser görüşe göre, BT’ler istihdama ve çalışma yaşam kalitesine olumlu etkide bulunacaktır. Bu görüşü savunanlara göre, yeni teknolojilerin ortaya çıkaracağı verimlilik ve refah artışı, bunların fiyat ve talep üzerindeki olumlu etkileri, yeni ürünler, yeni iş kolları ve yeni pazarlar yeni istihdam olanakları yaratacaktır. Avrupa komisyonu büyük çalışan kitleleri için daha bilgi ağırlıklı işlere doğru bir değişim olduğunu öngörmekte ve bilişim teknolojilerinin iş yaratma olanaklarına dikkat çekmektedir (Soyer ve Seçer, 2001: 408). Olumsuz düşünenler ise insan- makine ilişkisi çerçevesinde bakarak, emeğin yerini makinenin almasını işsizliği doğuran bir faktör olarak değerlendirmektedirler. Bu görüşü savunanlara göre, yeni teknolojilerin ürün tipi, tasarımı ve üretimi süreci üzerindeki yansıması da işgücü kullanımını etkilemektedir. Örneğin mekanik saatlerin yüzlerce aksamın birleşmesiyle bir araya gelmesine karşılık, elektronik saatle birkaç aksamdan oluşması üretim sürecinde işgücü kullanım düzeyini etkilemektedir (Evans, 1986: 128). Bazı araştırmacılar ise, BT’lerin istihdam üzerine etkisine sosyo-ekonomik bir

perspektifle bakarak, insanların teknolojiyi kullanış amaç-tarzına ve toplumsal- ekonomik faktörlere bağlamaktadırlar. Bunlara göre, teknolojik gelişme ile istihdam arasındaki ilişki karmaşık ve dinamik olup ekonomik ve sosyal birçok faktöre bağlıdır. Bunlarla birlikte bilişim teknolojilerinin istihdam yapısı üzerindeki etkileri üç başlık altında toplanabilir (Barutçugil, 2002: 35-37):

1) Değişen Beceri Gereksinimleri: Enformasyon teknolojisi endüstrilerinde bilgisayar ve iletişim alt yapısının tasarımı, programlanması, bakımı ve onarımı için çalışan insanlara talep artmaktadır. Elektronik ticaretin gelişmesi de işgücü pazarında değişime yol açmaktadır. Bir ürün veya hizmetin üretiminde ve satışında internetin payı arttıkça çalışanların kompozisyonu değişmekte, bazı işlere artık gerek duyulmamakta, buna karşın daha önce olmayan yeni bazı işler oluşmaktadır. Bu yeni işler daha yüksek bilgi ve beceri gerektirmektedir.

2) Đşgücünün Esnekliği ve Hareketliliği: Đşgücü esnekliği, bir şirketin katı olmayan organizasyonel yapılar içinde ürün ve hizmetler ortaya koyabilme yeteneğini ifade eder. Bu aynı zamanda bir çalışanın bir büroya ya da bir masaya bağımlı olmadan çalışması anlamına gelmektedir. Bürokratik iş organizasyonlarının yerini esnek “hücrelere” ve takımlara bırakmaktadır.

3) Globalleşme: Enformasyon teknolojisi küresel ticaret içinde yeni fırsatlar yaratmaktadır. Aynı proje üzerinde, insanların yerlerini değiştirmeden çeşitli yerlerde ve ülkelerde ortak çalışma yapılabilmektedir.

Đşgücünün sektörel dağılımındaki değişmeye gelince, bu konu “üç sektörlü ekonomik gelişme” hipotezi ile açıklanmaktadır (Kurtulmuş, 1996: 141): Buna göre, ekonomik gelişme sürecinde işgücünün istihdam alanı önceleri tarım sektörü, sonra endüstri devrimi ile birlikte endüstri sektörü ve en sonunda hizmetler sektörü olmuştur. Başka bir deyişle endüstri toplumunda yarı vasıflı (mavi yakalı) işçiler çalışan sınıf içinde en kalabalık grubu oluşturmaktaydı. Ancak hizmet ve enformasyon sektörünün gelişmesiyle beyaz yakalı işçilerin sayısında ve yapacakları işlerin sayısında çok büyük artışlar ortaya çıkmıştır. Bilişim teknolojisi, istihdamın sektörel dağılımı ile mesleki yapısını değiştirmektedir (Yılmaz ve Çetin, 2007: 23). Bilgi sektörünü oluşturan enformasyon faaliyetleri, “enformasyonel mal ve hizmetlerin üretimini, işlenmesini ve dağıtımını” kapsamaktadır (Zaim, 2006: 23). Yapılan tahminlere göre 2020 yılına gelindiğinde ABD’de işgücünün %60’a yakın

bir kısmı bilgi sektöründe istihdam edilecektir (Zaim, 2006: 23). Bu durum Şekil- 13’te görülmektedir.

Şekil–13: Đşgücünün Sektörlere Göre Dağılımı

Kaynak: Halil Zaim, Bilginin Artan Önemi ve Bilgi Yönetimi, Đşaret Yayınları, 2006, s. 23.

Drucker sektörlerdeki istihdam farklılığını bilgiye bağlamaktadır. “Bu aşamada görülen odur ki –her ne kadar çelişkili olsada- sanayi işçisinin hızla yükselişinin ardındaki etken; onların sonuçtaki düşüşlerine yol açan etkenle aynıdır” (Drucker, 1998: 192). Sektörler arasında bu şekildeki dağılımın, bu dağılıma ayak uyduramayan işgücü arasında işsizliğe sebep olduğu ve bu sektörel gelişimin hızlı ortaya çıkmasının da yapısal işsizliğe sebep olduğu savunulmaktadır. Son on yılda ABD’de imalat sanayi istihdamı Şekil–14 ve hizmetler sektörü istihdamı ise Şekil- 15’te, Türkiye’de ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin oranı ise Şekil-16’da verilmektedir.

Şekil–15: ABD’de Hizmetler Sektörü Đstihdamı

Kaynak: DPT, Dokuzuncu (2007–2013) Kalkınma Planı: Đşgücü Piyasası Özel Đhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2007, s. 24.

Şekil–16: Ekonomik Faaliyete Göre Đstihdam Edilenlerin Oranı (%), Türkiye

% 0 % 10 % 20 % 30 % 40 % 50 2000 2001 2002 2003 2004

Tarım Sanayi Đnşaat Hizmetler

Kaynak: www.tuik.gov.tr

Bilişim teknolojilerinin istihdam yapısı üzerindeki etkisi açısından 2008 yılı itibariyle dünyada kadın ve erkek istihdamına ilişkin verilere bakmak faydalı olacaktır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün “Kadın Đstihdamında Küresel Eğilimler 2008” raporu, dünyada kadın ve erkek istihdamına yönelik son verileri yansıtmaktadır (ILO, 2008a). Rapora göre; bugün çalışan kadın sayısı daha önceki dönemlere göre daha fazladır, ancak erkeklere göre kadınların düşük verimlilikte, düşük ücretli ve eğreti işlerde sosyal koruma, temel haklar ve seslerini duyurma imkanları olmadan çalışma olasılıkları daha yüksektir. Đstihdam kapsamındaki kadın sayısının son on yıl içinde 200 milyon artarak 2007 yılında 1,2 milyara ulaştığı belirtilmektedir. Đstihdam kapsamındaki erkek sayısı ise 1,8 milyardır. Buna karşılık, yine aynı dönem içinde işsiz kadın sayısı da 70,2 milyondan 81,6 milyona çıkmıştır. Rapordaki diğer temel bulgular şunlardır;

• Tüm dünyada, erkekler arası işsizlik oranı yüzde 5,7 iken kadınlar arasında yüzde 6,4 olarak kalmıştır.

• Küresel ölçekte, kadın istihdamı/kadın nüfus oranı – ki bu oran ekonomilerin çalışabilir yaşlardaki nüfusun, üretici potansiyelinden ne ölçüde yararlanabildiklerinin göstergesidir- 2007 yılında yüzde 49,1 ike erkek istihdamı/erkek nüfus oranı ise yüzde 74,3’tü.

• Geçtiğimiz on yıl içinde kadınların başlıca istihdam alanı olarak hizmetler sektörü tarım sektörünü aşmıştır. 2007 yılında, istihdam kapsamındaki kadınların yüzde 36,1’i tarım sektöründe, yüzde 46,3’ü ise hizmetler sektöründe çalışmaktaydı. Buna karşılık istihdam kapsamındaki erkeklerin bu sektörlere dağılımı sırasıyla yüzde 34,0 ve yüzde 40,4’tü.

ILO’nun bir başka raporu olan “Küresel Đstihdam Eğilimleri 2008” (ILO, 2008b) raporu ise 2008 yılı itibariyle istihdamdaki genel verileri, tarım, sanayi ve hizmetler sektörünün istihdamdaki payını ve yaratılan yeni işlerin miktarını yansıtmaktadır. Rapora göre; 2008 yılı için yapılan yeni tahmin, 2007’dekinin tersine bir duruma işaret etmektedir. Rapordaki bulgular şunlardır;

• Ortalama yüzde 5.2’lik küresel ekonomik büyüme 2007 yılında tahminen 45 milyon kadar yeni iş yaratmış, ancak bunun istihdamda genişleme anlamında önemli bir etkisi olmamıştır. Genel olarak alındığında, çalışabilir yaşlardaki küresel nüfusun yüzde 61,7’si – veya tahminen 3 milyar kişi- 2007 yılında istihdam kapsamındaydı. Küresel işsizlik oranı yüzde 6 olarak sabit kalmasına karşın, bunun anlamı, 2006 yılındaki 187 milyona göre işsiz sayısının 2007’de 189,9 milyona çıkmasıdır.

• Ekonomideki büyümeye ve işlerdeki artışa karşın, dünya ölçeğinde insana yakışır iş açığı – özellikle yoksullar söz konusu olduğunda- çok büyüktür. ILO’ya göre dünyada her 10 kişiden beşi ‘kırılgan’ işlerdedir. Başka bir deyişle bunlar ya ailelerinin işyerine yardım eden kişiler ya da herhangi bir koruma kapsamında yer almama riski büyük, kendi hesabına çalışanlardır. Gelişmekte olan ülkeler söz konusu olduğunda bunlar büyük olasılıkla kayıt dışı sektörde çalışanlardır. Dolayısıyla, yapılan işlerde yoksulluk, düşük kazanç, tehlikeli çalışma koşulları ve sağlık sigortası yokluğu gibi riskler gündemdedir. ILO’nun tahminlerine göre 487

milyon çalışan – bütün çalışanların yüzde 16,4’ü- halen kendilerini ve ailelerini günde 1 dolarlık yoksulluk sınırının üzerine taşıyacak durumda değildir ve 1.3 milyar çalışan da – yüzde 43.5- günde 2 dolarla belirlenen sınırın altında kalmaktadır.

• Rapor, hizmet sektöründeki büyümenin 2007 yılında da sürdüğüne ve böylece bu sektörün bir dönem dünyada en yaygın istihdam alanı olan tarımı geride bırakmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Bugün hizmet sektörünün tüm dünyadaki işler içindeki payı yüzde 42,7’dir. Buna karşılık tarımın payı yüzde 34,9’dur. 1997 ile 2003 yılları arasında hafif bir düşüş eğilimi sergileyen sanayi sektörü ise son yıllarda hafif bir yükselişe geçmiştir ve halen dünyadaki işler içinde yüzde 22,4’lük bir paya sahiptir.

Whitlock, Avrupa Birliği tarafından desteklenen bir araştırma projesi kapsamında yazdığı makalesinde ĐLO’nun raporlarına benzer durumlara dikkat çekmektedir. Whitlock’a göre, hem ‘eski’ hem de ‘yeni’ enformasyon ekonomisinde ekonomik büyüme ve gelir artışına tanık olurken, buna tıpkı önceki paradigmada (sanayi ekonomisi) olduğu gibi, büyüme ne istihdamı ne de yüksek ücretli işleri arttırdı, ama aksine tersi oldu (Kaitatzi-Whitlock, 2005: 129). Yazar’a göre enformasyon ekonomisi kahinleri tarafından çok sıkça dillendirilen ekonomide büyüme olgusu aslında çoğu zaman iş pozisyonlarının azaltılmasından kaynaklanır. Whitlock, bu ciddi tespitlerini Nobel kazanan ekonomist Wasilly Leontiev’den aldığı şu alıntıyla destekler: “Muhasebeci bir insan günde 220 işlem yapabilir, haftada 30 saat çalışabilir ve yılda 8 bin ila 20 bin dolar ve artı prim alabilir. Bu kişinin kahve molaları vardır, tatil ve hastalık izinleri hakkı vardır. Bunun aksine, otomatik bir para ödeme makinesi -ATM- bir günde 2000 işlem yapabilir, haftada 168 saat çalışır, bir yıllık çalışma maliyeti 22 bin dolardır ve ne kahve molası verir ne de tatile çıkar” (Kaitatzi-Whitlock, 2005: 130-133).

Bilişim teknolojilerinin işin niteliğine etkisi konusunda da farklı görüşler söz konusudur (Vural, 2006: 93): Birinci görüşe göre, BT’ler işlerde nitelik kaybına, rutinleşmeye ve işin kutuplaşmasına neden olmaktadır. Đkinci görüşe göre, önce işlerde nitelik kaybına neden olmakta, sonra işlerin niteliğini zamanla arttırmaktadır. Bilişim teknolojilerinin işin niteliğini arttırdığını savunan yazarlara göre, günümüzde

bilgi firmasında yapılan işlerin pek azı basitçe tekrarlanan ya da mekanik işlerden oluşur (Yeniçeri ve Đnce, 2005: 192). Toffler’a göre, gelecekte makineler rutin işleri yaparken, insanlar akılcı ve yaratıcı görevler üstleneceklerdir (Özgüler, 2003: 76). Üçüncü görüş ise, sosyo-teknik seçim üzerinde durarak BT’lerin işin niteliği üzerindeki etkisini karmaşık, birbirini etkileyen çeşitli sosyal ve teknik faktörlere bağlamaktadır. Bu görüşe göre, teknolojik faktörler tek başına işin niteliğini belirlemede yeterli olmamakta, karar vericilerin uygulayacakları stratejiler de etkili olmaktadır.