• Sonuç bulunamadı

2.1. KURAMSAL BİLGİLER

2.1.3. Psikolojide Mutluluk

2.1.3.1. Pozitif Psikoloji ile İlgili Kavramlar

2.1.3.1.1. Öznel İyi Oluş

Alanyazında mevcut araştırmalara ve ilgili yapıtlara bakıldığında, iyi oluş kelimesinin pek çok sıfatla yan yana kullanıldığı ve tanımlanmak istenen alanlara özel bir ‘anlam bütünlüğü’ barındıran terimsel bir nitelik kazandığı görülmektedir. Öznel iyi oluş,

psikolojik iyi oluş, sosyal iyi oluş, ruhsal iyi oluş ve ekonomik iyi oluş bu tür kullanımlara örnek teşkil etmektedir.

Ryan ve Deci’ye göre (2001) iyi oluş, aslında günlük yaşantımızda sıklıkla sorduğumuz ‘Nasılsın(ız)?’ sorusunun karşılığı olması yanında, bilimsel araştırmanın da konusu durumundadır. İnsanlar, sosyal yaşantı içerisine karşılaştıkları bu ve benzeri sorularda, kısacık bir zaman diliminde, yaşamlarını hızlıca değerlendirmekte ve yaşam doyumlarına ilişkin bir yanıt vermektedirler. Sıradan görünen bu tür sorulara verilen yanıtların bilişsel ve duyuşsal arkaplanının araştırılması ‘iyi oluş’ çatısı altında birleştirilmiş gözükmektedir. Bununla birlikte, iyi oluş kavramı, zihinsel bir rahatsızlığın yokluğu ile eş anlamlı değildir, aksine optimal psikolojik deneyimlerle ilişkilidir (Ryan ve Deci, 2001:142).

Keller, Semmer, Samuel ve Bergman (2014) ise iyi oluşu Warr’ın (2011) zihin[akıl/mental] sağlığı içinde bir kavram olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirmede iyi oluş, farklı bağlamlarda ele alınabilmekte ve farklı isimlendirilmektedir. Örneğin, herhangi bir bağlam esas alınmaksızın genel bir iyi oluştan söz ediliyorsa yaşam doyumu, iş yaşantısı ve örgütsel yaşam söz konusuysa iş doyumu ifadeleri tercih edilmektedir. Hem iş doyumu hem de yaşam doyumu, öznel algılara dayalıdır. Bu bakış açısı, iş doyumu ile mesleki iyi oluş kavramlarını da ‘hemen hemen’ yakın anlamlı olarak ele almaktadır.

Day ve Qing (2009) de iyi oluşun çok-faktörlü doğasına vurgu yapmaktadır. Araştırmacılar göre, iyi oluş yaşam doyumu, aile yaşantısının niteliği, finansal stabilite, duygusal ve fiziksel sağlık, özyeterlik algısı, yetkilendirme, iş ilişkilerinin niteliği, özerklik, diriklik ve amaçların gerçekleştirilmesi gibi pek çok kişisel ve mesleki etmenle de ilişkilidir. Bu etmenlerin olumlu olma derecesi, iyi oluş düzeyinin de olumlu oluşuna işaret ederken, olumsuzluk düzeyi ‘hasta-oluşa’ yönelik semptomlar olarak düşünülebilir.

İyi oluş araştırmaları, temelde iki felsefi yaklaşıma dayanmaktadır: Hedonik ve ödemonik yaklaşım (Ryan ve Deci, 2001)5. Hedonik iyi oluş felsefesi, mutluluğu veya hazzı iyi oluşun temeli ve amacı görürken, ödemonik yaklaşım insanın potansiyelini gerçekleştirmesini iyi oluşun esas anlamı olarak ele alır.

“Zevk, haz ve keyif” anlamlarına karşılık gelen Yunanca Hêdonê6 [Ἡδονή] kelimesinden (White, 2006:41) türetilen hedonizm en yaygın kabul gören mutluluk yaklaşımlarından biridir. Cyrene’li Aristippus’tan başladığı düşünülen (Lampe, 2015; Ryan ve Deci, 2001) ve felsefe tarihinin farklı dönemlerinde Hobbes ve Bentham gibi düşünürlerin farklı araçları işlevselleştirdiği hedonik yaklaşım hayatın amacını ‘hazza ulaşmak’ ve ‘hazzı yaşamak’ olarak kurgular. Bu yaklaşıma göre, mutluluk da insanın ulaştığı ve yaşadığı haz dolu anların toplamına eşittir (Ryan ve Deci, 2001). Bu haz – odaklı bakış açısı, bedensel zevklere, ilgilere ve isteklere ulaşmayı meşrulaştırmakta ve bilişsel potansiyeli yok saymasa da, duyguları öne çıkarmaktadır. Acı yerine hazzı yaşamayı daha önemli gören bu bakış açısı, davranışçı kuramlarda vurgulanan ‘ödül ve ceza’ kavramlarıyla da ilişkilendirilebilir. Bir bağlantı kurmak gerekirse, mutluluk ödül, acı ise ceza olarak yorumlanabilir. Haz ve zevk veren eylemlere daha fazla önem atfedildiğinden, ‘istemeyen veya acı verecek’ davranışlardan ve durumlardan kasıtlı olarak uzak durulur. Zevkle geçen anların toplamı, bu bakış açısına göre, hiçbir duygu uyandırmayan veya acı veren anların toplamından daha fazladır.

Temellerini Aristoteles’in ‘kişinin kendini gerçekleştirmesi ve potansiyeline ulaşması’ anlamında ürettiği eudaimonia kavramında bulan (Holowchak, 2004) ödemonik yaklaşımda ise hazlar ‘beğenilmez’ ve kötülenir (Ryan ve Deci, 2001). ‘Arzularının elinde bir köle’ gibi durmadan haz arayışında bir insan, Aristoteles’in gözünde oldukça görgüsüz ve sıradan biridir. Aristoteles’e göre mutluluk erdemde ve ‘yapmaya değer olanı’ yapmadadır. Onun düşüncesine göre, erdem insan doğasının ‘değerinin’ bir gereğidir. Pek çok modern psikoloji kavramının da izlediği/benimsediği (Ayazlar, 2015:14) ödemonik yaklaşımda amaç bireyin kendi potansiyelini ilerletmesi, geliştirmesi ve bu becerilerini diğer insanların hizmetine sunmasıdır (Peterson, Park ve Seligman, 2005: 26). Bu düşünce, tüm toplumun ‘daha iyi’ ve ‘en iyiye uygun’ olarak yaşamasına dönük bir çabayı ve bilinci de işaret etmektedir.

6 ‘Hedone’ kelimesinin aynı zamanda Yunan Mitolojisinde bir Tanrıçanın adı olması da dikkate değerdir.

Eros ve Psyche’nin kızları Hedone, zevk, eğlence ve keyif tanrıçasıdır. Roma pantheonunda Voluptas olarak da anılır.

Şekil 3. İyi oluşun boyutları. Eryılmaz’dan (2016) uyarlanmıştır.

Eryılmaz (2016) ise ödemonik ve hedonik bakış açılarına göre, iyi oluş kavramını psikolojik iyi oluş ve öznel iyi oluş olarak ele almaktadır (Şekil 3). Eryılmaz (2016) iyi oluşu bir daire, ödemonik ve hedonik boyutlarını yarım daireler olarak düşünmektedir. Alanyazındaki çalışmaların vurguladığı kriterlere uygun olarak, öznel iyi oluşu hedonik boyut, psikolojik iyi oluşu da ödemonik boyut ile ilişkilendirmektedir. Bu ilişkilendirmede öznel iyi oluşun temelinde olumlu duygular (haz, zevk, eğlence ve keyif) baskınken, psikolojik iyi oluşun temelinde bilinç etkinliği (yargılama, mental çaba, değerlendirme) öne çıkmaktadır. Psikolojik iyi oluş, hayatın varoluşsal zorluklarını (diğer insanlarla nitelilkli ilişkiler geliştirme, amaç, kişisel potansiyelini geliştirme gibi) başarılı biçimde yönetebilme (Ryff, 1989:1070) olarak da düşünülebilir.

Keyes (2002) de bu ayrıma, insanların ‘toplumsal bir varlık olma’ doğasından hareketle, sosyal ilişkileri de iyi oluşla ilgili olarak düşünmekte ve ‘sosyal iyi oluş’ kavramını eklemektedir (Akt: Levene, 2015). Bu model, daha çok toplumsal işlev-odaklı faktörlere dayalıdır. Toplumsal uyum, toplumsal gerçekleştirme, toplumsal entegrasyon, toplumsal kabul ve topluma katkı iyi oluşun toplumsal kriterleri olarak değerlendirilmektedir. Keyes’in ‘iyi oluş modeli’ bireyi toplumdan ayrı ve ‘tek’ olarak

değerlendirmemekte, yaşamsal kalitenin ve dolayısıyla iyi oluşun toplumsal hareketlilik ve etkileşimlere dayalı olarak da var olduğunu vurgulamaktadır. İnsanların çevrelerindeki olaylara ve kişilere karşı geliştirdikleri tepkilerin onları ruhsal ve psikolojik yönden etkilediği düşünülürse, toplumsal bakış açısının iyi oluş tartışmalarına katkı sunacağı söylenebilir.

İyi oluş (well-being) kavramının öznel perspektiften, kişinin kendisine bakan yanıyla genişletilmesinden ortaya çıkan öznel iyi oluş kavramı, pozitif psikoloji ile ilgili olarak bireyler üzerinde sıklıkla çalışılan bir kavram olarak gözükmektedir. Felsefi temellerini Jeremy Bentham’ın ‘haz ve acının toplamı mutluluğu ifade etmektedir.” (Veenhoven, 2014:1) ifadelerinde bulan öznel iyi oluş (ÖİO) ‘temel psikolojik gereksinim’ (Diener & Lucas, 2000) ve ‘nitelikli bir yaşam göstergesi’ pozitif psikolojinin günümüzde ve özellikle son çeyrek yüzyılda temel araştırma konularından birini oluşturmaktadır (Hascher, 2010:732). Demokratik bir toplumda, insanlar kendi öznel değerlendirmelerine göre –politika belirleyicilerinin, yöneticilerin ve başkalarının değil– doyum düzeyi yüksek bir yaşam sürmeyi istemektedirler. Temel biyolojik ve güvenlik gereksinimlerini karşılamış insanlar, artık mutluluğa ve yaşam doyumuna yönelmektedirler (Diener ve Biswas-Diener, 2000).

Diener, Sapyta ve Suh (1998) ise öznel iyi oluşu ‘bireylerin yaşamlarını kendi

değerlendirmelerine dayalı olarak yorumlaması’ ve genel iyi oluşun temel parçalarından

biri olarak görmektedirler. Araştırmacılara göre, öznel iyi oluş olumlu duygulanımların daha baskın olarak öne çıkması durumunu anlatmaktadır. Diğer bir ifadeyle, öznel iyi oluş olumlu duygulanımların fazla olması yanında, olumsuz duygulanımların olmaması veya görece daha az deneyimlenmeleridir. Diener, Suh, Lucas ve Smith (1999:277) ise bu tanımı “insanların duygusal tepkileri, iş, evlilik ve arkadaşlık gibi yaşam alanlarındaki memnuniyet ve genel yaşam memnuniyeti ile ilgili küresel yargılarını da içeren ‘geniş bir kategori’ biçiminde genişletmektedir. ‘Olumlu duygulanım’ ifadesi neşe, gülümseme, ilgi, iç huzur, heyecan, güven ve canlılık gibi duyguları yansıtmaktadır. ‘Olumsuz

duygulanım’ ise korku, öfke, üzüntü, suçluluk ve nefret gibi olumsuz duyguları içeren

doyumsuzluk ve öznel stresi ifade etmektedir (Ben-Zur, 2003).

Santos ve diğerleri (2012) de, öznel iyi oluşu yaşam doyumunu da içeren geniş bir alan olarak görmekte ve Diener, Suh, Lucas ve Smith’i (1999:277) desteklemektedir.

‘[Kendimi] İyi hissediyorum’ ve ‘Mutlu hissediyorum’ ifadeleri bu görüşe uygun olarak bakıldığında, öznel iyi oluşun geniş kapsama alanına işaret olarak alınabilir.

Şekil 4. Öznel iyi oluşu oluşturan faktörler. Diener, Suh, Lucas ve Smith’den (1999)

uyarlanmıştır.

Öznel iyi oluş, Diener, Lucas ve Oishi’ye (2002:63) göre, “Mutluluk ve Yaşam Doyumu Bilimi” olarak tanımlanmakta ve bu iki unsur öznel iyi oluş kavramının, ‘Bilişsel unsurlar’ ve ‘Duyuşsal unsurlar’ olarak, iki alt dalını oluşturmaktadır. Yaşam doyumu, öznel iyi oluşun ‘bilişsel’ kısmını oluştururken, olumlu ve olumsuz duygulanımlar da ‘duyuşsal’ kısmının parçalarıdır (Diener, Suh, Lucas ve Smith, 1999; Keller vd., 2014) (Şekil 4). Mutluluk, duyuşsal unsurlar ile ilgili bir değerlendirme olarak göze çarpmaktadır. Olumlu duygulanımlar mutluluğa pozitif katkı sunarken, olumsuz duygulanımlar mutluluğu azaltmaktadır.

Diener (1984:543-544) öznel iyi oluşun üç özelliğine vurgu yapmaktadır:

- Öznellik: Öznel iyi oluş, dış değerlendiriciler veya dış standartlardan çok, kişinin kendi içsel standartlarına dayanmaktadır.

- Olumlu duygular: Öznel iyi oluş, olumlu duygulara vurgu yapmaktadır. Olumsuz duyguların ya olmadığı veya daha az sıklıkla yaşandığı varsayılır.

- Bütünsellik: Öznel iyi oluş, kişinin genel yaşam kalitesine ve doyum düzeyine ilişkin değerlendirmelerini yine kendisi tarafından belirlenen bir standart eşiğe göre yapmasını ifade eder. Bu bağlamda; anlık olaylar ve duygular değil, yaşamın bütünü düşünülerek bir ‘eşik değer’ baz alınır.

Farklı disiplinlerde ortaya konmuş tanımları irdeleyen Hascher (2010) da tanımları esas alarak, öznel iyi oluşu üç noktada özetlemektedir:

1. ÖİO, ‘iyi hissetmeyle’ ilgili duyuşsal bir niteliktir.

2. ÖİO, ‘zevk alma, eğlenme, beğenme ve gurur’ gibi olumlu duyguları da kapsayan bir üst terimdir (supra-term).

3. ÖİO, bilişsel ve duyuşsal etmenleri kapsayan çok boyutlu ve çok yönlü bir kavramdır.

Psikolojik bir terim olarak öznel iyi oluş, bireyin kendi duyguları, bakış açısı, düşünceleri ve değerlendirmeleri ile ilgilidir (Hascher, 2010:732). Bir başka ifadeyle, tamamen öznel bir değerlendirme süreci neticesinde, bireyin kendi yaşantısını ‘kurguladığı eşik değerin’ üzerinde ‘iyi’ olarak düşünmesidir. Birey mutlu ise, ya da durumundan ve kazanımlarından hoşnut ise, daha olumlu değerlendirmelere yönelecek; bu durumda da bireyin oluş düzeyi ‘iyi’ yönlü olacaktır. Bununla birlikte, sıklıkla ve çoğunlukla hüzün verici, kaygılandırıcı, üzücü veya sinirlendirici deneyimler yaşayan bireylerin ‘hasta oluş (ill-being)’ düzeylerine doğru yaklaşmaları da olasıdır.

Duygularımızın ve hayata dair değerlendirmelerimizin kişisel değerler sistemimize, amaç ve beklentilerimize göre değişebildiği dikkate alındığında, bilişsel faktörlerin de ayrıca önemli olduğu ifade edilebilir. Bilişsel ve duyuşsal faktörleri bir şemsiye altında toplayan öznel iyi oluş, bu yönüyle, doyum ve mutluluk kavramlarından farklılaşmaktadır (Hascher, 2010:733).

Öznel iyi oluş, genel olarak ele alınırsa, bireylerin deneyimleyebileceği olumlu durumlar için kullanılabilecek ‘özet’ bir terimdir. Diener ve Lucas’a (2000) göre, öznel iyi oluş kavramı altında mutluluk, yaşam doyumu ve moral araştırılmaktadır. Bir diğer ifadeyle, öznel iyi oluş, üst bir kavram olarak ifade edilmektedir. Alanyazında –

çoğunlukla ve sıklıkla– ‘mutluluk’ olarak kavramsallaştırılmakla birlikte, öznel iyi oluşun mutluluktan daha kapsamlı olduğu kabul edilmektedir (Luthans, 2002; Özen Kutanis ve Yıldız, 2014).