• Sonuç bulunamadı

ÖZLÜK VE SOSYAL HAKLAR a) Kariyer Basamakları

Belgede tıklayınız. (sayfa 59-64)

EĞİTİMİN SORUNLARI VE ÖNERİLERİMİZ

C) ÖZLÜK VE SOSYAL HAKLAR a) Kariyer Basamakları

Öğretmenliği derecelendiren yeni yasal düzenleme, “kazanılmış haklar”ın ortadan kaldırılması sonu- cunu doğuran uygulamalara yol açmıştır. 1739 sayılı Yasanın 43. maddesinde öğretmenlik, “...Dev- letin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir uzmanlık mesleği...” olarak tanımlanmıştır. Buna göre, şu anda görevde bulunan tüm öğretmenlerin “uzman” olduklarının kabul edilmesinde yasal zorunluluk vardır. Bunun anlamı, “uzman”lığın, tüm öğretmenler için kazanılmış hak olmasıdır. 5204 sayılı Yasayla, “uzmanlık” unvanı, öğretmenlerin en çok %20’lik bölümü üzerinde bırakılmış, en az %80’inden geri alınmıştır.

• Öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılmasına yol açan 5204 sayılı Yasa (uzman, başöğretmen, öğretmen, aday öğretmen vb.) öğretmenler arasında çatışmalara, ayrımcılığa, adaletsizliğe, huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu düzenleme en kısa sürede iptal edilmeli, bu durumdan kaynaklı yaşanan ekonomik kayıplar giderilmelidir.

b) Ek Ders Ücretleri

Yakın geçmişte ders ve ek ders saatlerini düzenleyen mevzuatta ciddi değişikler yapılmıştır. 657 ve 439 sayılı Yasalarda değişiklik yapılmış, ders ve ek ders saatlerine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı (Esaslar) tümden değiştirilmiştir. Bu değişiklerin önemli bir bölümü eğitim emekçilerinin aleyhine olmuştur.

Yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere % 25ve % 40 fazla ek ders ücreti ödenmesi uygulaması kaldırılmıştır. Ders dışı hazırlık ve planlama ücretleri haftada üç saati geçmemek üzere, her 10 saat için 1 saate düşürülmüştür. Aylık karşılığı ders görevini dolduramayan bir öğretmen ek ders ücreti alamamaktadır. Gece eğitimi 17,00 den değil de 18,00 den başlatılmaktadır. Anaokulları ile kız teknik öğretim okul ve kurumları bünyesindeki uygulama sınıfl arında görevli olanlar için bir sınıfta bir

öğretmene tam gün eğitim yapılıyorsa 24 saati, diğer ana sınıfl arında görevli öğretmenler ile sınıf ve okuma yazma kursu öğretmenleri için 12 saati aşan kısıma ek ders ücreti ödenmemektedir.

Mesleki çalışma karşılığı (seminer dönemi) ek ders ücreti alma iki hafta ile sınırlı tutulmuştur. Ken- disine hem danışmanlık hem de sınıf/ şube rehber öğretmenliği görevi verilen öğretmenler yalnızca bir görev için ek ders ücreti alabilmektedir. Sınav komisyonu ve gözcülüğü görevi karşılığı ek ders ücreti belirli bir saatle sınırlanmıştır. Geçici süreli görevlendirmeler karşılığı ek ders ücretlerine kısıtlama getirilmektedir. Aynı görev için görevlendirilen öğretmenden biri, görevli olduğu eğitim kurumunda ek ders görevi varsa bunu yerine getirmiş sayılmakta ve ek ders ücreti almakta, görevli olduğu eğitim kurumunda ek ders görevi olmayanlara ücret ödenmemektedir. Eğitsel çalışmalar karşılığı ek ders ücreti %8’ den % 5’e düşürülmüştür.

• Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim ve bilim hizmetleri hizmet kolunda örgüt- lü sendikaların da içinde yer aldığı bir komisyon kurmalı, bu komisyonun kararları doğrultusunda ders ve ek ders saatlerine ilişkin sorunlara köklü bir çözüm bulunmalıdır. c) Kadrolu Çalışma

Anayasanın 128. maddesinde; “Devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görev- lilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir” hükmüne yer verilmiştir.

Eğitim, kuralsız ve güvencesiz istihdam biçimlerinin en yaygın olduğu alanlardan birisi durumundadır. Eğitim emekçileri kadrolu, sözleşmeli, geçici sözleşmeli, vekil ve ücretli olarak farklı biçimlerde is- tihdam edilmektedir. Bunun yanı sıra kadrolu hizmetli alımı neredeyse dondurulmuş, hizmetlilerin önemli bir bölümü okul aile birlikleri tarafından istihdam edilmeye başlanmıştır. Pek çok okulda temizlik vb. işler taşeron fi rmalara verilmektedir. Yine üniversitelerde araştırma görevlileri iş güven- cesinden yoksun olarak çalıştırılmakta, doktoralarını tamamlamalarının ardından üniversite ile ilişikleri kesilmektedir.

Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulaması giderek yaygınlaşmakta, diğer yandan da öğretmen açıklarının kapatılması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmamaktadır. MEB’in 2010 yılı ortalarında yayınladığı İç Denetim Faaliyet Raporu’na göre, Şubat 2010 itibariyle sözleşmeli olarak çalışan öğretmen sayısı 73.950’dir. Ücretli öğretmenlerin sayısı ise Aralık 2009 itibariyle 61.551’dir. Kaldı ki öğretmen açıklarını gidermeye dönük bir politika olmadığı ortadadır.

MEB’in anılan raporunda öğretmen açığı 133.317’dir. MEB, bu açığı gidermemekte, öte yandan işsiz, atanamayan öğretmenlerin sayısı da giderek artmaktadır. YÖK Genel Kurulu’nda alınan bir kararla, eğitim fakültesinin bulunduğu tüm diğer fakültelerin öğrencilerine de pedagojik formasyon dersleri alarak öğretmen olma hakkı getirilmiş ve eğitim fakültelerinden mezun olan işsiz öğretmenlere yenile- rini eklemeye dönük, plansız-programsız ve popülist bir öğretmen yetiştirme sistemi yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bu uygulama sendikamızın girişimleriyle yargıdan dönmüştür.

TÜİK tarafından bu yıl ilk kez açıklanan verilere göre, mezun olunan okul türüne göre işsizlik oranlarında birinci sırayı yüzde 12’lik oranla öğretmenler almaktadır. Tüm bu göstergeler, öğretmen açıklarını asgari sayıda ifade eden MEB’in de farkında olduğu gelişmelere işaret etmektedir. Tam da bu nedenle bir an önce öğretmen açıkları kapatılmalı, öğretmenlik mesleğinin niteliği korunmalı, öğretmenler işsizliğe, öğrenciler de öğretmensizliğe mahkûm edilmemelidir. Kadrosuz, güvencesiz istihdam biçimleri kaldırılmalı; bütçe imkânları zenginlere değil, toplumun çoğunluğunu oluşturan çalışanlar ve yoksul çocuklar lehine kullanılmalıdır.

Eğitim ve öğretim hizmetinin geçici olmadığı, kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görev- ler arasında yer aldığı açıktır. Dolayısıyla eğitim ve öğretim hizmeti veren eğitim emekçilerinin, Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi kapsamında geçici olarak veya 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli olarak çalıştırılmaları, Anayasanın 128. maddesine açıkça aykırıdır. Eğitimde esnek çalışma uygulamalarına son verilmeli, tüm öğretmenler ve yardımcı personeller kadrolu olarak is- tihdam edilmelidir. Ayrıca 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 50/d maddesi çerçevesinde araştırma görevlilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışan uygulamaya son verilmeli, tüm araştırma görevlileri, öğretim görevlileri ve yardımcı doçentler kadrolu olarak istihdam edilmelidir. d) Hizmetli ve Memurlar, ÖSYM, YÖK ve YURT KUR Personeli

Eğitim, öğretim ve bilim hizmet alanında görev yapan, yardımcı hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımız eğitimin görünmez kahramanlarıdır. Yine ÖSYM, YÖK ve YURT KUR personelinin emek ve alın teri olmaksızın okullarımızın, üniversitelerin ve yurtların nitelikli kamu hizmeti üret- mesi mümkün değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerde çalışma şartları açısından ciddi sorunlar ve haksızlıklar yaşanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerde yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar, özellikle başka bakanlıklarda aynı işi yapan memurlara oranla daha düşük ücret almaktadırlar. Bu arkadaşlarımızın yine diğer bakanlıklarda çalışanlara göre daha zor ve ağır şartlar altında çalışıyor olmaları, eşitlik ve adalet duygularının zedelenmesine neden olmaktadır. Diğer çalışanlarla aynı ortamda bulunan ancak eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, sanki kendilerine yüklenen her türlü angaryayı, tartışmasız yerine getirmekle yükümlü gibi görülmektedirler. Hizmetliler, eğitim kurumlarının emektarlarıdır; sistemden kaynaklı bütün olumsuz sonuçları en çarpıcı bir biçimde his- sedenlerin başında gelmektedir.

Kurumların fi ziksel yetersizliğini ve yönetim anlayışının yanlışlığını yoğun bir biçimde hizmetli- ler yaşamaktadırlar. Hizmetli arkadaşlarımız, normal görevlerinin dışında kalorifer yakma, şoförlük, gece bekçiliği ve yöneticilerin özel işlerini yapmakla görevlendirilmektedir. Bunun karşılığında ücret, yevmiye, yolluk, yiyecek ve giyecek yardımı yapılmamakta ve fazla mesai ücreti ödenmemektedir. Benzer şekilde ÖSYM, YÖK ve YURT KUR’da çalışan arkadaşlarımızın yaşadığı özlük sorunlar de- vam etmektedir. Eğitim ve yükseköğretim hizmetinin en nitelikli şekilde yürütülmesi için fedakarca çalışan bu arkadaşlarımızın talepleri önemsenmeli, ücret ve çalışma koşulları düzeltilmelidir. Eğitim sistemi içinde emekleri genellikle görmezden gelinen, hatta genellikle yok sayılan arkadaşlarımızın eğitim sisteminin sağlıklı işlemesi noktasındaki katkıları göz ardı edilmemelidir.

Yeterli kadro açılmalı, hizmetli açığı kapatılmalı, özellikle genç hizmetliler işe alınmalı ve kurumlar arasında adil dağılım yapılmalıdır.

• Hizmetlilerin mesai saatleri, yapabilecekleri işler, okullarda temizleyeceği sınıf sayıları ve çalışma alanları önceden belirlenmelidir.

• Hizmetli ve memurların, hafta içi ve hafta sonu mesai harici çalışmalarında ve belirlenen alanları dışında yapacağı işler için ek ücret ödenmelidir.

• Hizmetli, memur ve teknisyenlerin özel hizmet tazminat oranları arttırılmalı, ek gösterge verilme- li, lisans ve önlisans mezunu memurların unvan aranmaksızın 1. dereceye kadar yükselebilmeleri sağlanmalıdır.

• Her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere ödenen “eğitime hazırlık ödeneği”, eğitim işkolunda çalışan diğer eğitim emekçilerine de ödenmelidir.

• Fakülte ve yüksekokul bitiren, ayrıca bilgisayar bilenler, sınavsız olarak görevde yükselebilme- lidir.

Eğitim sistemini, her kademeden öğretmenlerimiz, yine farklı statülerdeki üniversite çalışanları, memurlar ve yardımcı hizmet personeli ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Çünkü tüm eğitim ve bilim emekçileri, aralarındaki statü farklılıklarına rağmen, benzer ekonomik ve sosyal sorunlar yaşamakta, bu sorunların içinde görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar.

e) İLKSAN

İLKSAN, eğitim emekçilerinin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri amacıyla, yardımlaşma ve dayanışma anlayışı temelinde kurulmuş ve yüz binlerce eğitim emekçisinin maaşından kesilen prim- lerle bugünlere kadar gelmiştir. Kuruluş amacında olmadığı halde, adı sürekli yaptığı ticari faaliyetler ve yolsuzluklarla anılan İLKSAN’ın yönetimi ve işleyişi ile ilgili olarak yaşadığı sorunlar sürekli olarak artmış, bu durumdan İLKSAN üyeleri büyük zarar görmüştür.

Eğitim emekçilerinin alın terlerinden zorla kesilen paralarla yürütülmeye çalışılan İLKSAN, 1980’li yıllardan bugüne kadar süreçte, antidemokratik anastatü ve yasalar nedeniyle üyelerinin katılım ve de- netiminden uzak tutulmuş, kurulan şirketler aracılığıyla trilyonlarca lira bürokratik ve siyasi çevrelere peşkeş çekilmiştir. Geçmişte yaşanan “Verdimse ben verdim” anlayışı bugüne kadar sürdürülmüş, hem Milli Eğitim Bakanlığı’nın İLKSAN’daki 4 temsilcisi, hem de yıllardır İLKSAN yönetiminde yer alan sendika temsilcileri bu soygun karşısında sessiz kalmıştır.

İLKSAN bu haliyle, sürekli zarar eden, kamuoyunda yolsuzlukları ile tartışılan ve üyelerini hiçbir sürece katmayan bir kuruluş durumundadır. Sandığın bu haliyle bile bile zarara uğratılmasına izin verilmemelidir. İLKSAN tasfi ye edilmeli, üyelerin hak ettiği paraların tamamı, hiçbir kayba yol aç- madan, yasal faiziyle birlikte bir defada ödenmelidir.

f) Öğretmenevleri

Öğretmenevleri, sosyal tesis anlayışı temelinde, öğretmenlerin yararlanması amacı ile oluşturulmuş kurumlardır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen evlerine yönelik uygulamaları, bu kurumları

kuruluş amaçlarından uzaklaştırmış ve ticarileştirmeye yöneltmiştir. Öğretmenlerin ve ailelerinin öğretmen evlerinden yararlanma olanakları giderek kısıtlanmaktadır.

Türkiye’nin birçok ilinde öğretmenevleri taşeronlara devredilerek özelleştirilmiş, artan ücretler sonucunda hak sahipleri buralardan yararlanamaz duruma getirilmiştir. Özellikle tatil yerlerindeki öğretmenevlerinden öğretmenlerin büyük bölümü yararlanamamaktadır. Oysa bu gün değişik statü- lerde açılan polis evleri, subay evleri vb. yerler, sadece o kurumda çalışanlara hizmet etmekte, ücretleri ise çok düşük tutulmaktadır.

Öğretmenevlerinin gerçek sahibi öğretmenlerdir. Öğretmen evlerinde uzun süredir devam eden ticarileştirme durdurulmalı, yönetim ve denetim mekanizmaları öğretmenlerin kendi aralarında seçeceği kurullara devredilmelidir.

• Öğretmenevlerinin gerçek sahibi öğretmenlerdir. Öğretmen evlerinde uzun süredir devam eden ticarileştirme durdurulmalı, yönetim ve denetim mekanizmaları öğretmenlerin kendi aralarında seçeceği kurullara devredilmelidir.

g) Kreş

Türkiye’de kamu emekçilerinin çocuklarını gönderebilecekleri kamuya bağlı kreşlerin sayısı oldukça yetersiz düzeydedir. Var olanlar da kapatılmaktadır. Ayın sonunu zor getiren kamu emekçilerinin çocuklarını özel kreşlere yollamaları ise mümkün değildir. Bu durum, Dünya Sağlık Örgütü’nün ve UNICEF’in, doğumdan hemen sonraki ilk 6 ayda çocuğa sadece anne sütü verilmesi ve emzir- menin 6 aydan sonra uygun besin takviyeleri ile 2 yaş ve üzerine kadar devam etmesi yönündeki standartları ile uyuşmamaktadır. Bunun için; 0-6 yaş grubu çocuklar için, 50 ve üzerinde çalışanı olan bütün iş yerlerinde kreş açılmalıdır. 50’den az çalışanın bulunduğu işyerlerinde ise çalışma alanlarına yakın ortak bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır. Bu hizmetler, SHÇEK ve belediyeler bünyesinde, SHÇEK yönetmeliğine uygun olarak ücretsiz olarak yerine getirilmelidir. Ayrıca gece çalışması ve vardiyalı işlerde ise kreşler 24 saat açık olacak şekilde düzenlenmelidir.

• 50 ve üzerinde çalışanı olan bütün iş yerlerinde kreş açılmalıdır. 50’den az çalışanın bulunduğu işyerlerinde ise çalışma alanlarına yakın ortak bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır.

h) Doğum İzni

Türkiye’de kamu emekçisi kadınların; doğumdan önce ve sonra 8’er olmak üzere toplam 16 hafta ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bu süreler ILO standartlarının altındadır. ILO’nun 191 No’lu Analığın Korunmasına Dair Tavsiye Kararı’na göre doğum izni en az 18 hafta olmalıdır.

Çalışan kadınlara doğum öncesi 8, doğum sonrası 16 hafta olmak üzere toplam 24 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğumdan sonra babaya 10 iş günü ücretli izin verilmeli, sezaryenle veya erken doğum halinde bu izin ücretli olarak 15 güne çıkarılmalıdır.

Cinsiyete dayalı rol ayrımının ortadan kaldırılması ve bakım yükümlülüklerinin dengeli bir biçimde paylaşılması için, doğum izninin bitiminden, çocuğun okula başladığı süreye kadar geçen sürede anne ya da babanın isterlerse dönüşümlü olarak kullanabilecekleri 1 yıl ücretli izin hakkı olmalıdır. Çocuk sağlık sorunu yaşadığında anne veya baba teşhis ve tedavi süresince izinli sayılmalıdırlar ve hak kaybına uğramamalıdırlar.

• Çalışan kadınlara doğum öncesi 8, doğum sonrası 16 hafta olmak üzere toplam 24 hafta ücretli doğum izni verilmelidir.

• Doğumdan sonra babaya 10 iş günü ücretli izin verilmeli, sezaryenle veya erken doğum halinde bu izin ücretli olarak 15 güne çıkarılmalıdır.

• Bakım yükümlülüklerinin dengeli bir biçimde paylaşılması için, doğum izninin bitiminden, çocuğun okula başladığı süreye kadar geçen sürede anne ya da babanın isterlerse dönüşümlü olarak kullanabilecekleri 1 yıl ücretli izin hakkı olmalıdır.

• Çocuk sağlık sorunu yaşadığında anne veya baba teşhis ve tedavi süresince izinli sayılmalıdırlar ve hak kaybına uğramamalıdırlar.

ı) Doğum Yardımı ve Süt İzni

Doğumla birlikte kamu emekçilerinin günlük masrafl arında artış meydana gelmektedir. Zaten dar gelirli olan kamu emekçileri, ailelerine yeni bir üyenin katılmasıyla daha da yoksullaşmaktadır. Bu nedenle kamu emekçilerine, bir maaş tutarında doğum yardım yapılmalı, bu yardım hiçbir kesintiye tabi tutulmaksızın ve zaman geçirmeksizin ödenmelidir.

• Kamu emekçisi kadınlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirilebilmesi için günde toplam bir buçuk saatlik süt izni verilmektedir. Süt izni, doğum sonrasındaki ilk 6 aylık dönemde yol süresi hariç 3 saat, 6 ayın bitiminden itibaren 1 yıla kadar olan dönemde 1, 5 saat olmalıdır.

• Kamu emekçilerine, bir maaş tutarında doğum yardım yapılmalı, bu yardım hiçbir kesintiye tabi tutulmaksızın ve zaman geçirmeksizin ödenmelidir.

• Süt izni, doğum sonrasındaki ilk 6 aylık dönemde yol süresi hariç 3 saat, 6 ayın bitiminden iti- baren 1 yıla kadar olan dönemde 1, 5 saat olmalıdır.

E) EĞİTİMDE DEMOKRATİKLEŞME

Belgede tıklayınız. (sayfa 59-64)