• Sonuç bulunamadı

2. KURSAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Örgütsel Bağlılık Kavramı

2.2.8. Örgütsel Bağlılık ile İlgili Araştırmalar

Türkiye’de örgütsel bağlılık ile ilgili araştırmaların 2000’li yılların başından itibaren daha sık görülmeye başladığı söylenebilir. Yapılan araştırmalarda daha çok Allen ve Meyer’in (1990) ortaya çıkardığı ve sonradan geliştirdikleri üç boyutlu örgütsel bağlılık (duygusal, devam ve normatif) ölçeği kullanılmıştır.

Balay’ın (2000) yaptığı “Özel ve Resmi Liselerde Yönetici ve Öğretmenlerin Örgütsel Bağlılığı” isimli araştırma Ankara ilindeki özel liseler ile devlet liselerinde görevli öğretmen ve yöneticilerin, çeşitli değişkenler açısından örgütsel bağlılık algılama düzeylerini incelemiştir. Araştırma bulgularına göre devlet liselerinde öğretmen ve yöneticilerin okullarına zorunluluktan kaynaklı bağlılık gösterdikleri, özel liselerde ise öğretmen ve yöneticilerin okulları daha fazla bütünleştiği bunun sonucunda duygusal bir bağ geliştirdikleri ileri sürülmektedir. Katılımcıların hizmet süreleri arttıkça özdeşleşme boyutundaki bağlılık düzeylerinin arttığı gözlenmiştir. Bu bağlamda araştırmacı eğitim çalışanlarının daha verimli çalışabilmeleri için beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini, eğitim ortamlarının gerekli fiziki ve teknik altyapıyla donatılması gerektiğini belirtmiştir.

Çöl ve Gül (2005) yapmış oldukları araştırmada 13 kamu üniversitesinde 403 akademisyen ve 222 idari personelden elde edilen verilerle akademik ve idari personelin kişisel özelliklerinin duygusal, normatif ve devamlılık bağlılığı üzerindeki etkilerini karşılaştırmışlardır. Yaş ve görev süresinin örgütsel bağlılık üzerinde anlamlı bir farklılık oluşturmadığı görülmüştür. Araştırmada akademisyenlerin kariyerleri ve eğitim düzeyi yükseldikçe çalıştıkları üniversiteye olan duygusal ve normatif bağlılıklarının azaldığı görülmektedir. Ücret düzeyi ise, akademisyenlerde duygusal bağlılığı artırırken, devamlılık bağlılığını azaltmaktadır.

Erdoğmuş’un (2006) devlet ve özel ilköğretim okullarında çalışan yöneticileri kapsayan araştırmasında ise kişisel özellikler ile örgütsel bağlılık arasında ilişki incelenmiştir. İstanbul’daki 274 okul yöneticisini kapsayan çalışma sonuçları özel okullardaki yöneticilerin örgütsel bağlılıklarının devlet okullarında çalışan yöneticilerin bağlılıklarından tüm alt boyutlarıyla daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca mesleki kıdeme göre okul yöneticilerinin duygusal bağlılık düzeyleri 20 yılın üzerinde

43

kıdeme sahip olan yöneticilerde daha yüksek çıkmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular ışığında, yöneticilerin örgütsel bağlılıklarını arttırmak ve yöneticilik görevine, uygun özelliklere sahip kişilerin getirilmesini güvence altına almak amacıyla; özellikle resmi okullarda, atama mekanizmalarına kişilik özelliklerini de kapsayan bileşenlerin dâhil edilmesi gerektiği önerisi getirilmiştir.

Gürkan (2006) ‘‘Örgütsel Bağlılık: Örgütsel İklimin Örgütsel Bağlılık Üzerindeki Etkisi ve Trakya Üniversitesi’nde Örgüt İklimi İle Örgütsel Bağlılık Arasındaki İlişkinin Araştırılması’’ isimli bir araştırma gerçekleştirmiştir. 206 akademisyenin katıldığı araştırmada örgütsel bağlılık üzerinde örgütte çalışma yıllarının % 10’luk önem seviyesinde bir farklılık yarattığı görülmüştür. Bunun dışında, cinsiyet, yaş, unvan ve çalıştıkları birimlerin örgütsel bağlılık alt boyutlarını algılamada farklılık yaratmadığı sonucu elde edilmiştir. Örgütsel bağlılık ile örgüt iklimi arasında ise olumlu yönde bir ilişkinin olduğu gözlemlenmiştir.

Boylu, Pelit ve Göçer (2007) ‘‘Akademisyenlerin Örgütsel Bağlılık Düzeyleri Üzerine Bir Araştırma’’ isimli araştırmalarında; Gazi Üniversitesi’nde çalışan akademisyenlerin örgütsel bağlıklarını incelemişlerdir. Akademisyenlerin gerek çalıştıkları fakülteye gerekse üniversitenin geneline yönelik üç bağlılıkla ilgili görüşlerine göre, en yüksek düzeyde katılım gösterdikleri ifadeler duygusal bağlılıkla ilgili ifadeler olurken; onu sırasıyla normatif ve devamlılık bağlılığı ile ilgili ifadeler izlemektedir. Araştırma bulgularına göre unvan değişkenine göre örgütsel bağlılık düzeyinde anlamlı bir farklılık oluşmaktadır. Buna göre Prof. Dr. unvanına sahip akademisyenlerin fakülteye ilişkin duygusal bağlılık düzeyleri Arş. Gör. akademik unvanına sahip olanlardan daha yüksek, Yrd. Doç. Dr. Akademik unvanına sahip olan akademisyenlerin, Doç. Dr.’ lara oranla daha yüksek ve yine, Yrd. Doç. Dr.’ ların Arş. Gör.’lere oranla daha yüksektir. Yine, Yrd. Doç. Dr.’ların üniversitenin geneline ilişkin duygusal bağlılık düzeyleri araştırma görevlilerine oranla daha yüksektir.

Kurtbaş (2011) “Akademisyenlerin Maruz Kaldıkları Psikolojik Şiddet ile Örgütsel Bağlılık Arasındaki İlişki-Kamu ve Vakıf Üniversitelerinde Bir Araştırma” isimli araştırmasında en fazla duygusal ve normatif bağlılık gösteren akademisyenlerin 61 ve üzeri yaş grubundaki, en az duygusal ve normatif bağlılık gösteren akademisyenlerin 21-30 yaş grubundaki kişiler olduğunu tespit etmiştir. Araştırmaya

44

katılan akademisyenlerin örgütsel bağlılık düzeyleri ile cinsiyet değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Araştırmaya katılan akademisyenlerin örgütsel bağlılık düzeyleri ile unvan değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin olduğu; en fazla duygusal ve normatif bağlılık gösteren akademisyenlerin Profesör, en az duygusal ve normatif bağlılık gösteren akademisyenlerin Okutman/Uzman, en fazla devamlılık bağlılığı gösteren akademisyenlerin ise Araştırma Görevlisi grubundaki kişiler olduğu tespit edilmiştir.

Balay (2012) “Öğrenen Örgüt Algısının Örgütsel Bağlılığa Etkisi: Özel ve Devlet Üniversitesi Arasında Bir Karşılaştırma” isimli araştırmasında Zirve Üniversitesi ve Harran Üniversitesinden 172 öğretim elamanını çalışma grubu olarak belirlemiştir. Araştırmada O’Reily ve Chatman’ın (1986) uyum, özdeşleşme ve içselleştirmeye dayalı bağlılık yaklaşımı esas alınmıştır. Araştırma sonunda, özel üniversitede görev yapan öğretim elemanları, devlet üniversitesinde görev yapanlara göre çalıştıkları kuruma daha yüksek düzeyde bağlılık duyduklarını belirtmişlerdir. Balay’a göre bu sonuç büyük ölçüde üniversite yönetimlerinin çalışanlar için uygun bir öğrenme ve çalışma ortamı oluşturma ve bağlılık geliştirme çabaları ile açıklanabilir.