• Sonuç bulunamadı

Pek çok çocuklar geceleyin korkarlar. Şimdiye kadar korkunun müvellidi olarak bademciklerin şişmesi, yatmadan pek az müddet evvel yenilen müşkilül hazm-ı mevad, korkunç peri hikayeleri gösteriliyordu. Bunlar kısmen doğru olmakla beraber doktor (Şitren) bu vadide tetkikatta bulunmuş ve geceleri “Anne, kara bir adam görüyorum.” yahut “Ecnebî geliyor.” diye bağıran çocuklardan ekserisini pek şımarık büyütülen etfalin teşkil ettiğini görmüştür. Doktor (Şitren) buna çare olmak üzere bu korkulara müptela çocukların diğer etfal ile beraber serbestçe gezip oynamasına müsaade edilmesini talep ediyor ve diyor ki: “Bırakınız çocuklar kendi kendilerine giyinmeyi, banyo etmeyi öğrensinler, bu suretle bir hizmetçi kadına ihtiyaçtan kendilerini müstânî addetsinler. Kendi kendilerine hakim olsunlar. Münasebetsiz korkularda pek çabuk mündefî olurlar.”

Yaşadıkları iklim, takip ettikleri maîşet besledikleri itikatlar vesaire itibariyle bize hiç benzemeyen ne kadar çok kabileler, kavimler vardır, bilir misiniz? Bunların hayatlarını tetkik etmekte beyinlerinde hüküm süren fikirleri, kanaatleri anlamakta bizim için büyük faydalar vardır. Bütün bu şeyler içinde bize gayet garip, hatta bazen pek gülünç gelecek birçok şeylere tesâdüf olunur. Lakin bunları yalnız tuhaf bulmakla geçiştirmemeli. Đnsanların birbirinden ne kadar ayrı, ne kadar uzak şeyler düşünebildiklerine, birbirine ne derece zıt itikatlarla sapabildiklerine dikkat ederek fikrimizi kinleşmeye, başkalarının efkârını hürmet ve dikkatle karşılamaya alışmalı.

Đşte bugün size bu bapta tuhaf, tuhaf olduğu kadar da melal verici bir misal göstereceğim. Elbette Çinlilerin Asya’da büyük bir imparatorlukları mevcut bulunduğu ve bu adamcağızların şimdiye kadar eski bir takım âdâta bağlanarak her türlü terakkiyâttan mahrum kaldığını duymuş ve okumuşunuzdur. Bakınız, size şimdi de intihar hakkındaki fikirlerini, adetlerini nakledeyim. Henüz ibtidâîlikten ayrılamamış adamlarda ne kendilerinin ne de başkalarının hayatı büyük bir ehemmiyete haiz değildir. Bu sebeple Çinlilerde intihar yani kendini öldürmek âdeti pek münteşirdir. Fakat bunun bize en garip geleni şu ki Çinliler başkalarından intikam almak için de en iyi bir usta olarak kendi kendilerini öldürmek yolunu tutmuşlar. Bu bizim için anlaşılmaz bir şey değil mi? Evet kendi hayatına kasd ile başkalarından intikam alındığını zannetmek… Fakat Çinlilerin dimağı bunu alıyor. Bir takım seyyahların verdiği malûmâta nazaran bir Çinli diğerinden intikam almak isteyince gider onun kapısı önünde kendi hayatına haitme verirmiş. Oradan başka bir yere bırakılarak meselenin kapatılmasına meydan bırakmamak için de bir tedbir lazım ya! Çinli bu ciheti temin etmek üzere, kimden intikam almayı arzu ediyorsa onun ismini havî bir kağıdı üstünde taşırmış. Peki ama düşmanı gelip o kağıdı alamaz mı? diyeceksiniz. Evet, Çinlinin nazar-ı zekasından bu nokta kaçamamıştır. Binaenaleyh intikamından büsbütün emin olarak müsterihan ölmek için şikâyetini ekseriya vücudunun derisi üzerine yazmayı düşünmüş. Zira deri üzerine yazılan şeyi silmek fevkalade azim bir cürüm ve günah teşkil ettiğinden böyle bir fezahati icraya kimse cesaret edemezmiş!

Çocuklar! Bu baharda geldi geçiyor. Acaba siz onu layık olduğu derecede takdir edip taravetten, sıhhatten, hayattan, mensuc olarak getirdiği hediyelerden hissenizi aldınız mı?

Zannetmem… Eminim ki bu defa da siz ondan pek az istifade ederek elinizden kaçırıyorsunuz. O sizi aylarca mûnis koynunda barındırıp, kışın bünyenizde icra ettiği tahribatı tamir etmek ve kanınızı yeşil kimya hanesinde istihsal ettiği taze cevherli nesimiyle tasfiye eylemek ister, hâlbuki siz ondan kaçar veya az temas edersiniz. Bütün bir bahar mevsiminde tabiata on beş yirmi günde bir temas etmek, nurlu güzelliklerini tozlu çamlar ardından seyreylemek hiçbir vakitte kâfi değildir.

Mektep saatlerinden maada zamanınız tabiatın yeşil, mâî âğuşunda, serin koruların, sedef kumlu sahillerin tozsuz, mikropsuz cid havasını bol bol emmekle geçmelidir.

Đnsanlar, tabiattan uzaklaştıkları nispette sıhhatlerinden kaybetmişlerdir. Mükellef salonların yaldızlı avizelerinden süzülen zıyalar altında gittikçe asabîleşen yavrular! Sizi tabiatın feyizli sinesine iade etmelidir. Đstikbali ihya edecek medeniyet nurları ancak akşam güneşlerinin tesirat-ı mu’tadla kimyeviyesi altında saf dağ veya deniz havası teneffüs ederek yetişecek ipek başlardan beklenilebilir.

Kelebekleri bile incitmeyen saf havalarda rutubetsiz gecelerin bir kısmını da açıkta geçirebilirsiniz, Bu sayede idadî sınıflarında siyah tahtalar üzerinde bin zahmetle öğrenilmeye çalışılan burçlar yıldızlar kolayca kesb-i istinas edilir.

Fezanın esrarlı, derin karanlıkları arasında büyük varlığın nikat-ı muş’irası hükmünde dizilmiş duran yıldızlar zeki gözlerinize, güzel bir istidad-ı tetebbu verir.

Mâî, sarı, kırmızı pırlanta gibi parlayan sevâbetten, Kehkeşanlardan mürekkeb manzume kudreti her zaman görmeyen ve semay-ı mükevkebin lahutî güzelliğini doya doya temaşa etmeyen ruhlar yükselemez.

Fikr-i beşerî kanunu ehadiyete doğru cezb edip götürecek vasıtalar o nurlu izlerdir. Bazen sabah uykularını da feda edip kitab-ı tabiatın jaledar, mahmur evrakını ve bu

hiss-i bedii uyandıracak hakikati üryan güzelliği ile gösterecek, feyyaz menazırdır. Velhâsıl tabiattan uzaklaşanlar daima aldanmışlardır; onun cid derslerinde kuvvet ve hayat vardır. Onun her verakında, her bir avuç toprağında bir fen, bir hikmet mündemiçtir. Fikri ulûhiyete doğru yükseltecek bütün malûmât onun her zaman herkese açık duran sahaifinde menfuştur.

T D, C. 1, S. 1 s. 6 Abdulfeyyaz Tevfîk