• Sonuç bulunamadı

Çocuğun İstihdamı (Çalıştırılması)

Fransa, ilk defa 1874 tarihinde, seyyar mesleklerde is-tihdam edilen çocukların himayesi ile alakalı çıkarılan bir ka-nunda, 16 yaşından küçük çocuklara ip cambazlığı, soytarılık, şarlatanlık, hayvan teşhiri gibi “tehlikeli” işlerde çalıştırılmasını yasaklamış ise de, çocuğun çalıştırılması meselesinin, daha etraflı olarak beynelmilel bir mahiyette 1919 yılında ele alındı-ğına şahit olmaktayız. Bu tarihte iş meselelerini tanzim etmek maksadıyla toplanan “Washington İş Konferansı”nda 14 ya-şından küçük çocukların işe alınmaması, 15 yaya-şından küçük olanların geceleyin sınaî müesseselerinde çalıştırılmaması, reşit ve bâliğ olanların (14-18 yaş arasındakiler) haftada 48 saatten fazla çalıştırılmamaları” gibi kararlar alınır.381

Ancak şunu hemen kaydedelim ki, bu konferansın toplan-masına, çocukları korumaya matuf insanî duygulardan ziyade, iktisadî endişeler âmil olmuştur. Zira o zamana kadar, küçük

çocuklarla kadınlar, erkeklere nazaran, daha az yevmiyeyle daha çok çalıştırılmakta idi. Bu durum istihsalde (üretimde) maliyeti çokça düşürüyor ve rekabet imkânlarını azaltıyordu.

Devletler arası ticarî münasebetlerin artması nispetinde bu meselenin ehemmiyeti artmıştı. Devletle fert arasındaki iş mü-nasebetlerini tanzim eden iç hukuk, devletler arası bazı ihtilaf-lara yol açmaktaydı. Milletlerin bu meselede karşılıklı oihtilaf-larak anlaşmaları zarurî idi. İşte kaynağında sadece iktisadî endişe yatan bu zaruret, söz konusu konferansı ortaya çıkardı ve ço-cukların lehine olan -sonradan Türkiye’nin de katıldığı- bazı kararların alınmasına müncer oldu.382

İstihdam meselesinde de, çocuğu himaye işini ele almada öncülüğü İslâmiyet yapar. İslâm’ın buluğ çağına kadar çocuğa tanıdığı temel haklardan biri “yeme, giyme ve mesken” ihtiyaç-larını içine alan “nafaka”dır. Binaenaleyh, buluğ çağına kadar çocuk kimsesiz bile olsa, “nafaka” meselesinin halli için çalış-mak durumunda ve mecburiyetinde değildir. Çocuk bu devre içerisinde hayata hazırlanma çalışmalarına tâbi tutulmalıdır; ya-ni hayatî, dinî, ahlâkî, meslekî bilgiler, alışkanlık ve maharetler kazanma faaliyetlerine yer verilmelidir. Biz bu faaliyetlere daha önce, günümüzün tâbiriyle “temel eğitim” faaliyetleri demiştik.

Çocuğun buluğ çağından önce, “hayata hazırlayıcı” faa-liyetler dışında, gerek babası ve gerekse velisi tarafından is-tihdam ve istismar edilmesini önlemek için İslâm hukukçuları Kur’ân ve sünnetin naslarından çok vâzıh prensipler çıkarıp, kesin kayıtlar koyarlar. Şöyle ki:

1. Evladın malı, babaya “kişinin en temiz malı kazandı-ğı maldır, veledi de kendi kazancındandır.”383 hadisi şerifiyle helal kılınmışsa da, fakihler bu hükmü, “İnsan için kendi çalıştığından başkası yoktur!”384 ayetine

dayanarak, “evladın buluğdan sonraki malı” ile kayıt-lamışlardır. Estrûşenî’nin: “Bütün meşâyîhın müşterek görüşleri” olarak sunduğu umumî prensibe göre, “Ço-cuğun buluğdan önceki hasenâtı (malı, kazancı vs.) sadece çocuk içindir, ebeveynin hakkı yoktur.”385 2. Baba veya dede veya bunların tayin edeceği

vasile-rin, çocuk üzerinde karşılıksız istihdam (hizmetlenme) hakkı vardır. Fakat bu istihdam “tehzib ve riyazet” ya-ni yetiştirici, terbiye edici, hayata hazırlayıcı mahiyette olmalıdır.386 Çocuğun yetişmesine katkısı olmayan, sırf velinin menfaatine olan istihdam caiz değildir. Karşı-lıksız istihdam caiz olunca, ücretli istihdam evleviyetle mümkün olacağı fikrinden hareketle baba veya dede veya hâkim tarafından çocuğun ücretle herhangi bir işe verilebileceği kabul edilmiştir.387 Ancak:

3. Çocuğun çalıştırılmasından elde edilecek ücret, ço-cuğun şahsî malıdır. Çoço-cuğun malı ise, normal şartlar-da sadece kendi ihtiyaçları için harcanabilir.388 Anne veya baba, çocuk için harcadıktan sonra artanı, bulu-ğa erdikten sonra çocubulu-ğa teslim etmek üzere, diğer malları meyanında biriktirirler. Şayet baba, mübezzir (müsrif) ise, hâkim bunu da elinden alır.389 Çocuğun malından babanın veya annenin istifadesi sıkı kayıt-lara bağlanmıştır. Çocuğun istismarının hukukî ve vicdanî yollardan nasıl önlendiğini anlayabilmek için bu kayıtları da belirtmemizde zaruret var:

Baba çocuuğun malına muhtaç ise bakılır:

a) Eğer baba bu sırada meskun bir mahalde ise ve fakir-liği sebebiyle bu ihtiyaç hasıl oldu ise, o maldan yer.

b) Eğer çölde ise ve aslında zengin olmakla beraber

yanında yiyecek bir şeyin yokluğu sebebiyle ihtiyaç hasıl oldu ise, değerini ödemek kaydıyla yer.390

c) Buluğa ermemiş çocuğun malı anne veya babanın malına karışmış bile olsa, müşterek kullanmalarda anne veya baba, istifadede kendi hisselerini tecavüz edemezler, aksi halde haram işlemiş olurlar.

Bu söylediklerimizi vuzuha kavuşturan bir fetvada aynen şöyle denir:

“Bir çocuk, mal kazanır ve bunu annesine verirse, annenin bunu çocuk için infak ederken çocukla birlikte bir iki lokmayı aş-mamak kaydıyla bundan yemesi caizdir. Anne âciz ise, çocuk da her ikisinin nafakasını karşılayacak şekilde, çalışmaya muk-tedir ise, annenin bu durumda çocuğun malından hakkı vardır, ondan yiyebilir. Eğer anne çocuğun malına muhtaç değil ise ve kendi malı çocuğun malı ile karışmış ise, bu şekilde satın alınan yiyecek maddesinden, kendi hissesi nispetinde yiyebilir, fazla yiyecek olursa caiz değildir, yetim malı yemiş olur.391

Bir başka fetvada “Evli veya malı olduğu halde kira öde-meden çocuğun evinde oturan kadının da günahkar olacağı”

belirtilir.392

Çocuğu çalıştırma meselesinde hassasiyeti ileri götüren

“bazıları”nın daha enteresan görüşleri var. Bunlardan biri ay-nen şöyle:

“Baba veya anne küçük çocuğuna havuzdan eve su ta-şımasını emrederek eline bir kap verse, o çocuk da getirse, bazıları kaptaki suyun ‘çocuğun mülkü’ durumuna geçtiğini ve zaruret olmadıkça bu sudan içmenin babaya helal olmadığını, zira (hava, su, kırda biten ot ve ağaç gibi kimsenin mülkiyetin-de olmayıp, herkesin istifamülkiyetin-de emülkiyetin-debileceği ve ıstılahta) ‘a’yânu’l-mübâha’ denen eşyada çocuğun istihdamı batıldır.”393

4. Çocuk buluğa erince, babası onu, istihdam etse veya gelirini ailenin nafakasına harcamak üzere ücretli olarak işe verse bu, baba için mübah olur.394

Yeri gelmişken, burada, bir kanaatimizi kaydetmek iste-riz : Buluğa ermeyen çocuğun malının anne ve babalara ha-ram olma meselesi Müslüman ailelere yeterince anlatılabilse, bugün büyük şehirlerimizde ve bilhasa İstanbul’da ciddi bir problem haline gelen, okul çağındaki çocukların sokaklarda dilendirilmesi veya mendil, sakız, simit satttırılması gibi işlere sürülerek tehlikeli durumlara maruz bırakılmaları meselesi bü-yük ölçüde halledilir.