• Sonuç bulunamadı

4.3. MESLEK BİLGİSİ DERSLERİNİN İŞLENİŞİ SÜRECİNDE ORTAYA ÇIKAN

4.3.1. Öğrenci Boyutu

4.3.1.1. Çalışma Alışkanlıkları

Öğrenciler için öncelikli hedef, dersi öğrenmekten daha çok, o dersten geçmektir. İlk aşamada, bilginin hazır olarak sunulmasının ve daha sonra da bilginin sınavlarda aynen istenmesinin, öğrenciler için oldukça çekici olduğu görülmektedir. Derse girip çıkmak, sınav gecesi ezberlemek ve dersi geçmek, öğretmen adaylarının çalışma alışkanlıklarını oluşturmaktadır. Sözü edilen bu durum, mesleğin öğrenilmesinin öneminin ön plana çıkmasını engellemekte, meslek bilgisi derslerini, fakülteyi bitirmek için görülmesi gereken dersler olarak şekilciliğe kaydırmaktadır.

Katılımcı 2–1–1: Bize dersin önemi değil de, geçti[k] mi kaldı[k] mı bizim için [o] önemli yani.

Biz üstekine [bir üst sınıftaki öğrenciye] soruyoruz, ‘o hoca nasıl’ mesela, bu ‘öğretim ilke hocası nasıl?’ O da diyor ki “Ya sınavları çok kolay soruyor. Sınav akşamı çalışsanız yeter”. Biz de takmıyoruz yani.

Katılımcı 2–1–2: Öğrenci hep kolayına kaçar yani. Kendim için söyleyeyim yani. Öğrenci her

zaman kolayını arar. Biz ne yapıyoruz? Sınav haftası çalışıyoruz, sınav gecesi çalışıyoruz.

Katılımcı 2–2–1: Dersin başında “Siz mi anlatırsınız ben mi anlatayım?” diye bize sormuştu.

Biz de siz anlatın demiştik. [gülüşmeler] Alışkanlıklarımız… [gülüşmeler]

Katılımcı 3–1–2: İlk dersten sonra hoca ders işleme yöntemine yönelik olarak bizim

görüşlerimizi istedi ama bu ders işleme yöntemi bize ilk başta daha işimize geldi. Çünkü çok ödev vardı en azından bu dersten ödev yapmayız diye düşündü herkes, girer çıkarız diye düşündük.

Katılımcı 4–1–2: ‘Ben teoride okudum ezberledim, finalden 60 aldım geçtim’. Öğrenci mantığı

budur daha çok.

Öğretmen adayı öğrencilerde, sadece derse girip çıkma isteği, ezberleme, hazır bilgiyi hocadan alma beklentisi, sonuca kolay ulaşma, emek harcamama, bağlantı kurmaya dönük çaba sarf etmeme gibi bir çalışma anlayışının olduğu, öğretim elemanlarınca da ifade edilmiştir.

Katılımcı Öğretim Elemanı 1: “Ya hoca nasıl olsa geçiriyor” ya da “ne yapsam da kalacağım”

yani kalma geçme ikilemi içinde düşünüyor çocuklar. Sizi yokluyorlar ne kadar hocayı bu açıdan işte yumuşatabilirim, zorlayabilirim tarzında. Ben bu derste (Öğretim İlke ve Yöntemleri dersi) çok ödev veren bir hocayım. Çok korkuyorlar bir kere. “Hocam ne yapıyorsunuz?” Ama bunu kitap bilgisi olarak istemiyorum çocuklardan; sınıfta herhangi bir sorun çıktığında onun neden kaynaklandığını bilimsel bir yorum getirip değişik çözüm yolları üretebilesiniz. Bu tarz ödev yapmak, onların üst düzey düşünme becerilerine dayalı olan şeyler. İşte çocuk gözlem yapmak zorunda, gözlemlerini yorumlamak zorunda, çeşitli hipotezler geliştirmek zorunda, çoklu bakış açısı geliştirmek zorunda ki onları mantıklı bir açıklama getirebilsin. Yani hiç alışık olmadıkları bir şey bu tarz ödevler. Kendi içinde yaşıyor zaten. Ama bunları anlamlandıramıyor. Ama çocuklar o tepkiyi veriyorlar. “Hocam ya…” “Çok ödev”, “Biz böyle çok ödeve alışkın değiliz”. ‘Öğretmen verir, öğrenci alır’. ‘Biz hazırlıklı gelmeyelim…’ İnat ediyor yani çocuklar, derse hazırlıklı gelmemekte inat ediyorlar.

Bununla birlikte katılımcı öğrenciler aslında bu süreçte eğitimlerinin başlangıcından beri kendilerinden bunun istenmesinin (sınıftan ya da dersten geçmek), not ya da sınıf geçme kaygısının ön plana çıkartılmasının onlarda bu alışkanlıkların yerleşmesine neden olduğu konusunda hemfikirdirler. Öğrencilerin fakülteye gelinceye

kadar geçirdikleri eğitim yaşantıları, bölümdeki meslek bilgisi derslerini de, sıradan derslermiş gibi görmelerine neden olmaktadır. Bu durum, meslek bilgisi derslerinin mesleğe hazırlama rolünü, olumsuz yönde etkilemektedir.

Katılımcı 2–1–2: Bana göre sebebi şu hocam. Ne oluyor, mesela kendi ailemizden başlayalım.

İlkokuldan itibaren karneyi götürüyorsunuz, “Aaa… Bu 4, oğlum niye 4 bu? Niye 5 değil?” Hep ne? Not, not. Not üzerinden endeksli bir sistem. Lisede de aynı şekilde. “Dersi geçtin mi?” Geçtim. “Öğrendin mi?” Hiç kimse mesela şunu öğrendin mi diye sorduğunu görmedim. Sadece geçtiyse aferin oğlum dediğini gördüm kaldıysa kızdığını gördüm. Hep ilkokul, lise. Burada bile hocam mesela öyle. Hep nota endeksli. Biz ne yapıyoruz? Gene kendimiz annemizin babamızın yaptığını veya işte gördüğümüzü daha çok. Şu anda yine ne yapıyoruz? Yine nota endeksli çalışıyoruz.

Katılımcı 2–2–5: Bir de hocam arkadaşın dediği gibi biz geçen sene ÖSS derslerini gördük.

Buna bağlı olarak pek çalışmamıştık açıkçası. O çalışma psikolojimizi düzenli oturtmadığımızdan dolayı bu ilk dönem oldu halen çalışma şeyi yoktu bizde.

Bu durum, aynı zamanda öğrenci direncini de oluşturmaktadır. Öğrenci direncinin oluşmasında, şimdiye kadar eğitim gördükleri kurumların, yapılan sınavların ve ailelerin oldukça etkileri vardır. Alışkanlıkların oluşturduğu bu durum, alışkanlığın devamı şeklinde bir direnci meydana getirse de, bunu kıramaya çalışan öğretim elemanlarının, öğretmen adaylarının gözünde başarılı bulundukları araştırmanın bulguları arasındadır. Bazı öğretim elemanlarının bu direnç karşısında direnmeye çalışmaları, meslek bilgisi öğretiminde olumlu etkilere neden olmaktadır. Çünkü dirençlerinde başarılı olamayan öğrenciler bu kez çalışma yolunu seçmekte, yapacakları mesleğe yönelik bilince ulaşmakta ve meslek bilgisi derslerine yönelik sürecin gerekliliğine inanmaktadırlar.

Öğrencilerde gözlenen bu direncin nedenleri konusunda öğretim elemanları da öğretmen adaylarıyla hem fikirdirler. Bununla birlikte öğretim elemanları, alışılagelmiş bir durum ve bunu benimsemiş öğrencilere bu aşamada çok kabahatli bakmamakta, onları haklı bulmaktadırlar. Bunda kendilerinin de rolü olduğunu kabul etmektedirler.

Katılımcı Öğretim Elemanı 2: Son sınıfa gelir çocuk hala aynı kafada. Yav alıştırılmış, diğer

öğretim üyeleri diğer okullar vesaire, sen onu kıramıyorsun artık. “Ben onu ezberlerim yaparım”. Bir kuramsal yapı oluşturmak, zihinsel bir yapı oluşturmak, buralarda çok çok zor. O açıdan kendi gözlemimi söylüyorum ama öğrenci zaten söylüyorlar yani: “Biz” diyorlar “Hocam anlamıyoruz çoğu şeyi”, çünkü kavramsallaştırmakta zorluk çekiyorlar. Yani ezberlemek istiyorlar.

Katılımcı Öğretim Elemanı 1: Bir kere öğretim elemanının rolü çok büyük. Bu sistemden

kaynaklanan bir hata gibi geliyor bana. Biz bilgi aktarmayı seviyoruz sınıfta. Ben de o sistemin içinden geliyorum, eğer hoca bir soruya cevap veremiyorsa bilgisizdir, yetersizdir. Ya da anlatmıyorsa yetersiz olarak görülür. O yüzden, bizde anlatım yöntemi ya da sunum yöntemi çok fazla kullanılıyor. Yani bunu yapmazsan hoca değilsin gibi geliyor çoğu zaman. Çocuklar da aslında buna alışmışlar. Yani böyle yaptığınız an çocuğu kaybediyorsunuz aslında. Yani çok fazla bilgi merkezliyiz. Bir kere hocalardan kaynaklanan sorunların başında bence bu geliyor. Çocuklar haklı olarak, bir kere ben öğrencilerimize ‘çoktan seçmeli öğrenciler’ diyorum. Yani o sistemin içinden geliyorlar. ‘Bak ben sizi dinliyorum’ mesajını veren o kadar çok az hoca var ki, çocuklar düşünme gereksinimi bile duymuyorlar. Derse hazırlıklı gelmiyorlar, neden, çünkü ‘öğretmen öğretir’, üniversite bile olsa, ‘öğrenci öğrenir’ zihniyeti ile geliyorlar. Zorlanmaya alışkın olmadıkları için. Yani kolaya o kadar çok alışmışlar ki zoru hiç, zorlamıyorlar bile.

Bununla birlikte, yeni program ile öğrencilere verilen Topluma Hizmet Uygulamaları dersinde öğrencilerin ne kadar aktif ve istekli oldukları araştırmacı tarafından gözlenmiştir. Oluşturdukları projeler adına kermesler düzenleme, kendi yaptıkları süs eşyalarını satarak elde ettikleri para ile topluma katkı sağlama, başkalarından aldıkları kullanılmayan eşya, giysi ve kitapların ihtiyacı olanlara ulaştırılmasına kadar birçok etkinlik öğrenciler tarafından başarılmıştır. Öğrencilere göre kendilerini bu tip aktif kılacak meslek bilgisi dersleri program konursa, bu dersler onları daha çok okula adapte edecek ve daha iyi mesleğe hazırlayacaktır.

Bu bağlamda, öğretmen adaylarının, bu şekilde bir çalışma alışkanlığı sergilemelerindeki en önemli nedenlerden biri de kendilerinin yönlendirilmediğine, öğretim elemanları tarafından bilinç oluşturulmadığına yöneliktir. Öğrenciler eğer bu bilinci kazanırlarsa o zaman çalışma alışkanlıklarını oldukça hızlı bir şekilde değiştirmekte, iyi bir öğretmen olabilmek için yapılması gerekenleri ön plana aldıkları

görülmektedir. Bu aşamada öğrencilerin beklentileri ortaya çıkmaktadır. Bu beklentilerin ilki ise yönlendirmeye ya da bilinç oluşturmaya yönelik beklentidir.