• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (BİLİM TARİHİ) ANABİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE (BİLİM TARİHİ) ANABİLİM DALI"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (BİLİM TARİHİ) ANABİLİM DALI

MEHMED CAVİD BEY’İN İHSAİYÂT KİTABININ TÜRK İSTATİSTİK TARİHİNDEKİ YERİ

Yüksek Lisans Tezi

Abdullah Gökalp ÇİFTCİOĞLU

Ankara-2021

(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (BİLİM TARİHİ) ANABİLİM DALI

MEHMED CAVİD BEY’İN İHSAİYÂT KİTABININ TÜRK İSTATİSTİK TARİHİNDEKİ YERİ

Yüksek Lisans Tezi

Abdullah Gökalp ÇİFTCİOĞLU

Tez Danışmanı Prof. Dr. Remzi DEMİR

Ankara-2021

(3)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE (BİLİM TARİHİ) ANABİLİM DALI

Abdullah Gökalp ÇİFTCİOĞLU

MEHMED CAVİD BEY’İN İHSAİYÂT KİTABININ TÜRK İSTATİSTİK TARİHİNDEKİ YERİ

TEZ JÜRİSİ ÜYELERİ

Adı ve Soyadı İmzası

1- Prof. Dr. Remzi DEMİR ………

2- Prof. Dr. Hüseyin Çağatay KESKİNOK ………

3- Doç. Dr. İnan KALAYCIOĞULLARI ………

Tez Sınav Tarihi 25.01.2021

(4)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne,

Prof. Dr. Remzi Demir danışmanlığında hazırladığım “Mehmed Cavid Beyin İhsaiyât Kitabının Türk İstatistik Tarihindeki Yeri (Ankara-2021) ” adlı yüksek lisans tezimdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu, başka kaynaklardan aldığım bilgileri metinde ve kaynakçada eksiksiz olarak gösterdiğimi, çalışma sürecinde bilimsel araştırma ve etik kurallarına uygun olarak davrandığımı ve aksinin ortaya çıkması durumunda her türlü yasal sonucu kabul edeceğimi beyan ederim.

Tarih:

Adı-Soyadı ve İmza

Abdullah Gökalp ÇİFTCİOĞLU

(5)

i

ÖNSÖZ

İstatistik bilimi olasılık teorisinin gelişmesi ve devletlerin veri ve kayıt tutma yöntemlerine daha çok önem vermesiyle XVII. yüzyıldan itibaren bir gelişim sürecine girmiştir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Türkiye’de de istatistiğe ilgi artmış, idari kurumlar teşkil edilmeye başlanmış, yazılı basında ve bilim camiasında istatistik konusu tartışma alanına dönüşmüştür. XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında istatistik başlığı altında kitaplar yayınlanmıştır. Bunlar arasında yer alan ve Maliye Nazırı Mehmed Cavid Bey tarafından 1909 yılında kaleme alınan İhsaiyat adlı eser, meselenin hem bir devlet adamı hem de dönemin önemli bir iktisatçısı tarafından ele alınması açısından dikkat çekicidir.

Bu incelemenin temel amacı, Mehmed Cavid Bey’in özellikle istatistiğin yöntemine ilişkin Avrupa’daki çalışmaları aktardığı kitabının ikinci kısmının geniş bir özetini vermek ve böylece eserin ve bu yöntemlerin İstatistik Tarihi içindeki yerini belirlemektir.

Çalışmanın hazırlanmasında fikirleri ve önerileriyle bana yol gösteren ve her zaman destekleyen Tez Danışmanım, Değerli Hocam Prof. Dr. Remzi Demir’e, metnin düzenlenmesi ve son halinin verilmesindeki katkılarından dolayı Doç. Dr. İnan Kalaycıoğulları’na, metinde geçen Fransızca sözcüklerin ve özellikle Fransız bilim insanların adlarının tespitindeki katkılarından dolayı arkadaşım Hazal Saral’a teşekkür ederim. Çalışma sürecim boyunca desteğini hiçbir zaman esirgemeyen eşim Simla’ya, babam Ziya Hurşit Çiftçioğlu ve rahmetli annem Bedriye Çiftçioğlu’ya teşekkürü bir borç bilirim.

(6)

ii

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... i

İÇİNDEKİLER ... ii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM ... 10

1. Dünyada ve Türkiye’de İstatistik ... 10

1.1 Dünyada İstatistik ... 10

1.1.1. Şans, Olasılık ve İstatistik ... 10

1.1.2. Dünya’da Veri ve Kayıt ... 12

1.2. Türkiye’de İstatistik ... 18

1.2.1. Osmanlı Devleti’nde Veri ve Kayıt ... 18

1.2.1.1.Klasik Dönem (1300-1600) ... 19

1.2.1.2. XVII. Yüzyıl... 22

1.2.1.3. XVIII.- XIX. Yüzyıl Modernleşme Dönemi ... 26

1.2.1.3.2. Veri ve Kayıt Sisteminde Modernleşme ve Kurumsal Değişimler 30 1.2.2. Türk Bilim Çalışmalarında ve Yayın Hayatında İstatistik ... 35

İKİNCİ BÖLÜM ... 38

2. Mehmed Cavid Bey ... 38

2.1. Hayatı ve Görevleri ... 38

2.2. İktisadî Görüşleri ... 41

2.3. Eserleri ... 43

a- Siyasi Hatıraları ... 43

b- Siyaset Dışı Hatıraları ... 43

c- Makale ve Kitapları ... 43

Makaleleri ... 43

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 45

3. İhsaiyat ... 45

3.1. Mukaddime, Medhal, Birinci Kısım: Tarih-i İhsaiyyat ... 45

3.2. İkinci Kısım: Kısm-ı Amelî ... 48

Birinci Bâb: İstatistiklerin Tertîbi... 48

İkinci Bâb: Erkâmın İhzârı ... 51

Üçüncü Bâb: Vesâik-i İhsâiyenin Neşri ... 53

Dördüncü Bâb: Tahrir-i Nüfus ... 55

Beşinci Bâb: Sicilât-ı Nüfûs ... 62

Altıncı Bâb: Harekâtı Nüfûs İstatistiki ... 63

Yedinci Bâb: Emrâz-ı Sâire İstatistiki ... 67

(7)

iii

Sekizinci Bâb: Mehâkim ve Mehâbîs İstatistiki ... 68

Dokuzuncu Bâb: Müessesât-ı Hayriyye ve İhtiyâtiyye İstatistiki ... 71

Onuncu Bâb: Maârif-i Umumiyye İstatistiki ... 71

On Birinci Bâb: Ziâât ve Sınâî‘ İstatistiki ... 74

On İkinci Bâb: Ticâret ve Nakliyât İstatistiği ... 77

On Üçüncü Bâb: Arâzi ve Emlâk İstatistiki ... 78

On Dördüncü Bâb: İhsâiyyât-ı Mâliye ... 78

On Beşinci Bâb: Müessesâtı İtibariyye ve Sigortalar İstatistiki ... 79

On Altıncı Bâb: Kuvvey-i Berriyye ve Bahriyye İstatistiki ... 79

On Yedinci Bâb: Şehirler İstatistiki... 79

SONUÇ ... 81

KAYNAKÇA ... 86

ÖZET ... 93

ABSTRACT ... 94

(8)

1

GİRİŞ

Modern istatistik kitaplarının giriş bölümlerinde istatistik, gözleme dayanarak elde edilen verilerin değerlendirilmesinde matematiksel yöntemlerin uygulanmasını inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanır.1 İstatistiğin kökenine indiğimiz zaman olasılık kavramı ile karşılaşırız. Olasılık ise şansın ve şansa bağlı değişimlerin doğasını inceleme işidir.

Şans sözcüğü tarih öncesinden günümüze gelen bir kavramdır. Avcı toplumlarda avlanılacak hayvanlara rastlanılması ve avın bereketli geçmesi, tarım toplumlarında bol yağışlı zamanlarda daha verimli ürün alınması gibi insan yaşamı için elzem olan konular veya üretilen bir ürünün kaç tanesinin hatalı olduğu, ne kadar dayanıklı olduğu gibi bilgiler hep bir “şansa” bağlıydı.

Daha sonraları zar atma, kart çekme gibi oyunlarda şans kavramı olasılık kavramını gündeme getirdi. İster hayatta kalma ister kumarda para kazanma isterse üretilen metalardan kaç tanesinin sorunlu olduğunu belirlemek olsun ortada bir problem söz konusu olmuştur. Bu problemlerin çözümlerini gerektiren bilgilere sahip olmak, bu bilgilerin nasıl kullanılacağı sorusunu ortaya çıkarmıştır. Şansı olasılığa çeviren ve bu sayede doğada oluşan her değişimin belirli bir zaman, sayı aralığında nasıl değişebileceğini öngörmemizi sağlayan işte bu bilgilerin nasıl kullanılacağına verdiğimiz cevaptır.

Bir problemin çözümü için ne çeşit ve ne kadar bilgiye ihtiyaç vardır? Bütün bilgiler elde edildiğinde bu bilgilerle neler yapılabilir? Bir kabilenin ihtiyacı olan yiyecek miktarını belirlemek için öncelikle kabiledeki kişi sayısı ve bu kişilerin günlük ne kadar besine ihtiyaç duyduğunun belirlenmesi gerekir. Bu durum insanlığı saymaya, sayılan şeyleri tasnif etmeye, tasnif edilen şeyler ile plan yapmaya götürmüştür.

1 Fikri Akdeniz, Olasılık ve İstatistik, Adana, 2004, s. 3-4.

(9)

2

XXI. yüzyılda tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok şeyin bilgisine sahibiz. Bilmediğimiz daha çok şey olduğu halde bildiğimiz her şeye dünya genelinde ulaşma kabiliyetimiz bilgilerin kaydedilmesi ve işlenmesinde ulaşılan hız sayesinde neredeyse anlık düzeye ulaşmış durumdadır. İnternet teknolojisinin ve sosyal medyanın ulaştığı boyut, bugün hacim ve çeşitlilik açısından her verinin insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar kolay bir biçimde kayıt altına alınmasını sağlamaktadır.

Sadece cep telefonlarında kaydedilen konum bilgisi ile büyük veri şirketleri elektronik haritalardan bulunduğumuz bölgenin trafik yoğunluğunu bize gösterebiliyor.

Veri firmaları ellerinde tuttukları verileri yasal veya yasal olmayan bir şekilde başka firmalara satabiliyor. Veri ve bilgi işleme, çağımızda artı değer yaratan bir meta haline gelmiş durumdadır ve bugün dünyanın en zengin firmaları petrol şirketlerinden sonra bilgiyi toplama ve bu bilgileri ticari meta haline getirebilme becerisine sahip bilişim şirketleridir.

Veri ve kayıt işlemlerinin düzenli olarak tutulmasının tarihin hangi aşamasında ve insanlığın hangi ihtiyaçlarını karşılamak üzere başladığına bakıldığında istatistik sözcüğünün etimolojik kökenini irdelemek önemlidir. Etimologlar istatistik sözcüğünün köklerini İtalyanca durum ve devlet anlamlarına gelen “stato” ve devletin işlerini yapan kişi anlamına gelen “statista” sözcüklerinde aramışlardır.2 Sözcüğün kökeninin Latince, Yunanca ve Almancada da devlet ve durum anlamına gelen sözcüklere benzemesi3, tarihte ilk sayımların nüfus, zenginlik, tarım arazileri üzerine olması4 ve XVII. yüzyılda İngiltere ve Almanya’da “Politik Aritmetik” olarak gelişmesi sebebiyle istatistiğin, devletlerin matematiği veya bilimi şeklinde ortaya çıktığı iddia edilebilir. Nihayetinde

2 Harald Westergaard, Contributions To The History Of Statisics, London, 1932, s. 2.

3 https://www.etimolojiturkce.com/kelime/istatistik, E.T. 08.01.2021

4J.D. Lim, “History and Devolepment of Statistics”, bkz., https://www.scribd.com/doc/35466489/History- and-Development-of-Statistics, E.T. 27.12.2020.

(10)

3

istatistik devlet adamının uğraşmak zorunda olduğu sayısal ya da sayısal olmayan olgusal gerçeklerin toplamıdır.5

Sözcüğün etimolojik kökeninden bugün bir bilim dalını ifade eden anlamına ulaşıncaya kadar geçirdiği evrelerin incelenmesi, istatistiğin bilim tarihi içindeki yerinin gösterilmesi açısından önemlidir. İstatistik tarihi çalışmalarında, birincisi olasılık hesabı ve bunun matematiğinin gelişimi, ikincisi veri toplama ve bunların kullanımı olmak üzere iki ana hat görülmektedir.

Türkiye İstatistik Tarihi çalışmalarında birinci hat olarak bahsettiğimiz olasılık hesabı ve istatistiksel matematik alanında yazılmış ilk eserler Salih Zeki Bey’in Hülâsa- i Hesâb-ı İhtimâli, Kâmûs-ı Riyaziyyât, ve Hesâb-ı İhtimâli adlı eserleridir.6

İstatistik Tarihi üzerine Türkiye’de yapılan çalışmalara baktığımızda, büyük ölçüde Osmanlı Dönemi tarih, iktisat ve demografi araştırmalarının bir parçası şeklinde meseleye yaklaşıldığı ve bu çalışmaların yukarıda andığımız ikinci hatta yer aldığı görülmektedir. Bu araştırmalar, ilk nüfus sayımından vergi sistemlerine, toprak ve arazi yönetiminden asker toplamaya kadar devlet yönetimi için gerekli olan verilerin incelendiği, bu verileri toplayacak idari yapıların, kanunların, yönetmeliklerin araştırılması ve kayıtların yayınlanması yoluyla tarih ve iktisat tarihi disiplinleri altında yapılmıştır.

Cumhuriyet sonrası esas alındığında önemli iktisat ve hukuk tarihçilerimizden Ömer Lütfi Barkan’ın Türkiye’de İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri I-II7, Tahrir Defterlerinin İstatistik

5 Westergaard, a. g. e., s. 2-3.

6 Ali Değirmenci, Salih Zeki Bey’in Hülâsa-i Hesâb-ı İhtimâli Adlı Eseri ve Olasılığın Türkiye’ye Girişi (Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2010.

7 Ömer Lütfi Barkan, “Türkiye’de İmparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri I-II”, İstanbul İktisat Fakültesi Mecmuası, 1940-1941.

(11)

4

Verimleri Hakkında Bir Araştırma8, Tarihî Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi9 adlı çalışmaları Osmanlı dönemi veri ve kayıtlarına ilişkin ilk göze çarpan eserlerdir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun10 1929-1947 yılları arasında başkanlığını yürüten Celal Aybar’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun Ticaret Muvazenesi 1878-191311 adlı kitabı ve Türkiye’de İstatistik12 adlı makalesi de Cumhuriyet Dönemi ile birlikte istatistik alanında yapılan araştırmalara örnektir.

Yine bu yıllarda Ratip Yüceuluğ tarafından yazılan Nüfus Sayımları, Cihandaki Tarihçesi ve Gayesi, Türklerde Nüfus Sayımları ve Tarihçesi, Türkiye’de İstatistik Teşkilatı ve Tarihçesi13 adlı eser ile Türkiye’de İstatistik Öğretimi ve İstatistik Çalışmaları İmparatorluk ve Cumhuriyet Devirlerinde14 adlı makale konu başlıkları itibarıyla çalışmaların yavaş yavaş çeşitlendiğini gösteren çalışmalar olmuştur.

Enver Ziya Karal’ın Osmanlı İmpratorluğunda İlk Nüfus Sayımı 183115 adlı eseri de bu dönemde yayınlanmış ve adından da anlaşılacağı gibi II. Mahmut zamanında yapılan nüfus sayımının incelendiği bir eser olarak Cumhuriyet sonrası yayınlanan eserler arasında önemlidir.

8 Ömer Lütfi Barkan, “Tahrir Defterlerinin İstatistik Verimleri Hakkında Bir Araştırma”, IV. Tarih Kongresi, 10-14 Kasım 1948, Ankara.

9 Ömer Lütfi Barkan, “Tarihî Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat Mecmuası, C. X, İstanbul 1953.

10 Türkiye İstatistik Kurumu Belçikalı istatistikçi Camille Jacquet’in başkanlığında Merkezî İstatistik İdaresi adı altında 1926’da kurulmuş, 1927 yılında Başvekâlet Merkezî İstatistik Umum Müdüriyeti adını almıştır. Daha sonra birçok kere ismi değişerek bugünkü Türkiye İstatistik Kurumu adını almıştır.

Ayrıntılı bilgi için bkz. https://tuikweb.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=tarihce, E.T. 30.12. 2020.

11 Celal Aybar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ticaret Muvazenesi 1878-1913, Başvekâlet Umum Müdürlüğü, Ankara, 1939.

12 Celal Aybar, “Türkiye’de İstatistik”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:1, 1943.

13 Ratip Yüceuluğ, Nüfus Sayımları, cihandaki Tarihçesi ve Gayesi, Türklerde Nüfus Sayımları ve Tarihçesi, Türkiye’de İstatistik Teşkilatı ve Tarihçesi, Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü Yayın No: 268, Ankara, 1947.

14 Ratip Yüceuluğ, “Türkiye’de İstatistik Öğretimi ve İstatistik Çalışmaları İmparatorluk ve Cumhuriyet Devirlerinde”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.6, 1949.

15 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara, 1943.

(12)

5

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün16 kuruluşunun ellinci yıl dönümünde, 1976’da yayınlanan Devlet İstatistik Enstitüsü’nde 50 Yıl 1926-197617 adlı eser de İstatistik Tarihi çalışmalarına kurumsal bir katkı olmakla beraber genel olarak dünyada ve Türkiye’de istatistiğe ilişkin çalışmaların ve kurumun yaptığı faaliyetlerin anlatıldığı bir başvuru kaynağı olarak değerlendirilmelidir.

İktisat Tarihi bakış açısından yazılmış olsa da Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yedi ciltlik Tarihi İstatistikler Dizisi, Osmanlı Dönemi’nde tutulan önemli istatistiklerin serimlenerek ve modern istatistik yöntemleri açısından da konuyu değerlendiren çeşitli çalışmaları bir araya getirerek ana kaynak olma özelliği taşımaktadır. Birinci cilt Şevket Pamuk tarafından, 19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti18, ikinci cilt Cem Behar tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu 1500-192719, üçüncü cilt Tevfik Güran tarafından Osmanlı Dönemi Tarım İstatistikleri 1909, 1913 ve 191420, dördüncü cilt A. Gündüz Ökçün tarafından Osmanlı Sanayii 1913, 1915 Yılları Sanayi İstatistiki21, beşinci cilt yine Tevfik Güran tarafından Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 189722, altıncı cilt Mehmet Ö. Alkan tarafından Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Modernleşme Sürecinde Eğitim İstatistikleri 1839-192423 ve yedinci cilt yine Tevfik

16 2005 yılından itibaren Türkiye İstatistik Kurumu adı altında faaliyet yürütmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz., https://tuikweb.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=tarihce, E.T. 04.01.2020.

17 Devlet İstatistik Enstitüsünde 50 Yıl 1926-1976, DİE Yayınları, Ankara, 1976.

18 Şevket Pamuk, 19. Yüzyılda Osmanlı Dış Ticareti Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 1, DİE Matbaası, Ankara,1995.

19 Cem Behar, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu 1500-1927 Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 2, DİE Matbaası, Ankara, 1996.

20 Tevfik Güran, Osmanlı Dönemi Tarım İstatistikleri 1909, 1913 ve 1914 Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 3, DİE Matbaası, Ankara, 1997.

21 A. Gündüz Ökçün, Osmanlı Sanayii 1913, 1915 Yılları Sanayi İstatistiki Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 4, DİE Matbaası, Ankara, 1997.

22 Tevfik Güran, Osmanlı Devleti’nin İlk İstatistik Yıllığı 1897 Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 5, DİE Matbaası, Ankara, 1997.

23 Mehmet Ö. Alkan, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Modernleşme Sürecinde Eğitim İstatistikleri 1839- 1924 Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 6, DİE Matbaası, Ankara, 2000.

(13)

6

Güran tarafından Osmanlı Mali İstatistikleri Bütçeler 1841-191824 başlıkları ile yayına hazırlanmıştır.

Bu eserlerin dışında Şevket Pamuk ve Halil İnalcık’ın hazırladığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından basılan Osmanlı Devlet’inde Bilgi ve İstatistik25 adlı yayın hem meseleye doğrudan istatistik alanından bakması hem de esere Halil İnalcık’ın Osmanlı’da İstatistik Metodu Kullanıldı Mı?26 makalesi ile başlanması açısından istatistik tarihinden ziyade istatistiksel yönteme ilişkin bir araştırma örneği olarak ele alınabilir. Ancak eserin genelinde Osmanlı’nın klasik döneminde toprak, arazi, asker, vergi gibi konu başlıklarına ait kayıtların hangi idari birimlerde, hangi yöneticiler tarafından tutulduğunu ve bunların içeriğine ilişkin bilgiler verilmiş olup istatistik toplamaya ilişkin pratiklere yer verilmemiştir.

2017 yılında Emrah Çetin tarafından yayınlanmış olan İstatistiğin Kurumsal Tarihi: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e27 adlı eser, yukarıda sayılan çalışmalar ve Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nden yararlanılarak ülkemizde istatistiğin kurumsal tarihini ayrıntılı anlatması açısından bu araştırmanın probleminin belirlenmesinde bir rehber niteliği taşımaktadır.

Türkiye İstatistik Tarihi’ne ilişkin söz konusu çalışmalar, başlıklarından da görüleceği üzere Osmanlı’nın kuruluş döneminden yazıldıkları döneme kadar veri ve kayıtların hangi alanlarda, hangi tarihlerde hangi idarî birimler altında toplandıklarını göstermek ve modern çağa uygunlukları açısından değerlendirmek amacıyla yazılmıştır.

Yapılan araştırmaların neredeyse tamamında istatistiki veri toplamanın uygulama ve kurumsal kısmı ile ilgilenilmemiştir. Batı kaynaklarındaki istatistik tarihi çalışmalarında

24 Tevfik Güran, Osmanlı Mali İstatistikleri Bütçeler 1841-1918 Tarihi İstatistikler Dizisi Cilt 7, DİE Matbaası, Ankara, 2003.

25 Halil İnalcık, Şevket Pamuk, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, DİE Matbaası, Ankara, 2000.

26 Halil İnalcık, “Osmanlıda İstatistik Metodu Kullanıldı Mı?”, (Hazırlayan: Halil İnalcık, Şevket Pamuk), Osmanlı’da Bilgi ve İstatistik, s. 3-11, DİE Matbaası, Ankara, 2000.

27 Emrah Çetin, İstatistiğin Kurumsal Tarihi: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Ankara, 2017.

(14)

7

genellikle, istatistiğin kurumsal ve devletler açısından tarihi, matematiksel, yöntemsel ve kuramsal gelişimi ile birlikte felsefi düzeydeki tartışmaları da içerecek şekilde incelenmiştir.28

Cumhuriyet öncesi eserlere baktığımızda istatistik (ihsaiyat) başlığı altında yazılan kitaplar görülmektedir. Bu araştırmanın birinci bölümünde bu eserler genel özellikleriyle anlatılmıştır. Söz konusu çalışmalarda sadece istatistiğin tanımına, tarihine, ülkemizde ve dünyadaki gelişim sürecine odaklanmakla kalınmamış, konunun pratik ve teorik kısımlarına da değinen geniş bölümlere yer verilmiştir. Bir diğer nokta bu eserlerin tamamı Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olmasıdır. Cumhuriyet sonrası yayınlanan çalışmalarda bu eserlere atıflar yapıldığı görülmüştür. Ancak bu çalışmaların transliterasyonu yapılmamış ve eserler Latin harfleri ile basılmamıştır.

Bu durum İstatistik Tarihi çalışmaları açısından dönemin bilim dünyasında matematiksel istatistik, olasılık hesabı ve istatistik toplama yöntemlerinin ne kadarı hakkında bilgi sahibi olunduğu, dünyadaki istatistik çalışmalarından ne ölçüde haberdar olunduğu gibi sorulara cevap vermeyi güçleştirmektedir; aynı zamanda istatistik biliminin diğer bilim dalları ile olan ilişkisinin farkında olunup olunmadığını da tespit etmeyi engellemektedir.

Cumhuriyet öncesi istatistik başlığı ile yayınlanan veya içinde bu sözcüğün geçtiğini tespit edebildiğimiz dokuz kitabın Latin harfleriyle basılmış bir örneği bulunmamaktadır. Yapılan istatistik tarihi çalışmalarında bu eserlerin bölümlerinden bahsedilmiş, içerikleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. Bu çalışmanın temel problemi istatistik toplama yöntemlerinin ülkemizdeki gelişim sürecinin belirlemek ve bu yöntemlerin bilimsel kaynaklarını ortaya koymaktır.

28 Westergaard, a. g. e. ve Stephen Stigler, The History of Statistics The Measur Of Uncertainity Before 1900, Belknap Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1986.

(15)

8

Türkiye’de Şansın Terbiye Edilişi’ne Geçiş: Mehmed Cavid Bey’in İhsaiyat Kitabı29 adlı makale, istatistiği yönetim bilimsel açıdan ele alan ve eseri Tarih-i İstatistik başlıklı birinci kısmı üzerinden değerlendirmekle beraber istatistiğin toplumsal süreçlere etkisini araştıran bir inceleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu makalede Mehmed Cavid Bey’in kitabı, alanda ilk yazılan eser olarak anılarak maddi ve tarihsel bir hata yapılmıştır.30

Mehmet Cavid Bey XX. yüzyılın başında devlet yönetiminde uzun süre görev yapmıştır. Görev süresi boyunca yaptığı idari değişiklikler mali anlamda göreli bir toparlanma sağlamıştır. Yaptığı bu değişiklikler kamu yönetimi ve siyaset bilimi açısından da önemlidir. İçinde bulunduğu Türk Bilgi Derneği, Servet-i Fünûn ve Ulûm-ı İktisadiyye ve İçtimaiyye dergilerinin çalışmaları ve yayın çizgileri göz önüne alındığında Avrupa’daki bilimsel gündemi çok yakından takip ettiği görülmüştür.

Liberal iktisadın ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden biri olması, bilim ve düşünce hayatımızda modern iktisat, sosyoloji ve devlet yönetimindeki sorunlara eğilmesi açısından siyaset bilimi gibi alanlarda çalışmalar yapması 348 sayfalık İhsaiyat adlı eserini incelemeyi ayrıca önemli kılmıştır. Bu çalışmada özellikle eserin istatistik toplama yöntemleri üzerine kaleme alınmış olan “kısm-ı amelî” başlıklı ikinci bölümü üzerine yoğunlaşarak bu yöntemlerin gelişiminin İstatistik Tarihi’ndeki yeri tespit edilmiştir.

Çalışmanın birinci bölümde dünyada ve Türkiye’de istatistiğin gelişimi; veri ve kayıtların tarihi, kavramın kullanıldığı ilk eserler, olasılığın ortaya çıkışı, olasılık problemleri ile uğraşan bilim insanları, çeşitli ülkelerde kurulan istatistik kurumları, istatistik kongreleri üzerinden anlatılarak istatistiğin genel tarihine ilişkin önemli dönüm

29 Ahmet Murat Aytaç, Sarp Balcı, “Türkiye’de Şansın Terbiye Edilişine Geçiş: Mehmed Cavid Bey’in İhsaiyat Kitabı”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 62, S. 3, Ankara, 2007, s.

57-77.

30 Türkiye’de istatistik adlı ilk kitap birinci bölümde 1.2.2. Türk Bilim Çalışmalarında ve Yayın Hayatında İstatistik başlığı altında anlatılmıştır.

(16)

9

noktaları serimlenmiştir. İstatistiğin Türkiye’deki seyri ise Osmanlı’nın ilk dönemlerinden başlayarak tarihsel arka planı üzerinden incelenmiştir. Osmanlı Devleti’nde veri ve kayıt sistemi, klasik dönem (1300-1600), XVII. yüzyıl bozuluş ve kargaşa dönemi ve son olarak XVIII. yüzyıldaki modernleşme dönemi başlıkları altında incelenmiş ve mevcut kayıt sistemlerinin niceliği ve niteliği tespit edilmiştir. Modern bilimlerin Türkiye’ye girişinde istatistik konusunun bilim dünyasında ve eserlerdeki yansımalarına değinilmiş, istatistik kitapları hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde Mehmed Cavid Bey’in hayatı, yetiştiği ortam, memuriyet hayatından Maliye Bakanlığı’na giden süreç, görevdeki icraatları ve iktisadi görüşleri anlatılmış ve eserleri kısaca tanıtılmıştır.

Üçüncü bölümde ise İhsaiyat’ın Kısm-ı Amelî adlı ikinci bölümünde Mehmed Cavid Bey’in istatistik uygulamaları hakkında yazdıklarının bir istatistik çalışması yapmak için ne ölçüde yararlı olduğu veya eksik kaldığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

(17)

10

BİRİNCİ BÖLÜM

1. Dünyada ve Türkiye’de İstatistik

1.1 Dünyada İstatistik

İstatistiğin matematiksel kökenleri ve olasılık hesabı ile veri ve kayıt tutma ve yayınlama işi aynı yüzyıl içinde gelişmeye başlamış olsa da gelişim süreçleri ve ortaya çıkış şekilleri arasında farklar vardır. İstatistiğin matematiksel problemlerinin çözümünün çıkış noktası şans oyunları ve ölüm oranları olarak ifade edilebilir. Ancak veri ve kayıt tutma işlemi tarih öncesinde bile uygarlıkların askerî ve malî varlıklarını sayma, denetleme ihtiyacından kaynaklanmıştır. Benzer yüzyıllarda birbirinden bağımsız bir şekilde gelişmiş gibi görünse de olasılık ve matematiksel istatistik veri ve kayıtların işlenmesi ve anlamlandırılması açısından ortaya çıkan ihtiyacı karşılamıştır.

1.1.1. Şans, Olasılık ve İstatistik

Olasılık hesaplamaları zar atma, kart çekme gibi şans oyunlarında karşılaşılan problemlerin çözümü ile başladığı için, olasılık hesabı ve istatistik “şansın terbiye edilişi” olarak adlandırılmıştır.31

İstatistiğin kökenindeki olasılık hesabının kullanıldığı bir çalışma olarak Politik Aritmetik alanında tarihte karşımıza çıkan ilk eser, Londralı bir tüccar olan John Grount’un (1620-1674) National and Political Observations Made Upon The Bills of Mortality [Ölüm Kayıtları Üzerine Yapılan Ulusal ve Politik Gözlemler] adlı eseridir.

31 Şansın terbiye edilişi şans kavramının matematiksel ifade edilmesi ve kontrol altına alınması anlamlarında kullanılmaktadır. Olasılığın doğuşu, istatistiksel bilginin gelişimi, bunların bilim ve felsefe hayatına yansımaları ayrı bir çalışma konusudur. Ayrıntılı bilgi için bkz. , Ian Hacking Şansın Terbiye Edilişi, İstanbul, 2005.

(18)

11

Eserde insanların yaşlarına göre ölüm oranlarının tespiti üzerine incelemelerde bulunulmuştur.32

Rönesans Dönemi’nden matematik, fizik ve tıp alanında çalışmaları bulunan Gerolamo Cardono33 (1501-1576) şans oyunlarını matematik yönünden ele almaya karar vermiş ve Liber De Ludo Alae [Şans Oyunları Üzerine Bir Kitap] adlı bir kitap yazmıştır. Bu konuyla daha sonra Galileo da ilgilenmiştir. Bu çalışma olasılığın modern olasılık kavramını temellendiren ilk eser olarak karşımıza çıkmaktadır.34

Zar atma oyunlarındaki kazanma olasılığı ve adil bölüşüm problemleri üzerine yapılan bu tartışmalarda Fra Luca (1446-1517) Cardano, Tartaglia (1499-1557) ve Pascal (1623-1662) çeşitli çözümler üzerinde çalışmıştır. Fermat (1601-1665) ve Pascal arasında yazışmalar olduğu bilinmektedir.35 Olasılık çalışmaları üzerine Cristian Huygens’in (1629-1695) 1657’de yazdığı De Ratiociniis in Ludo Alae [Şans Oyunları Üzerine Kurgulamalar] adlı eseri olasılık hesabını ayrıntılı bir şekilde kapsayan ilk eser olmuştur.36

Jacob Bernoulli’nin (1654-1705) Ars Conjectandi [Varsayım Sanatı]

çalışmasında Büyük Sayılar Kanunu, olasılık problemleri ve felsefesi gibi konular ele alınmış, Abraham De Moivre’nin (1667-1754) Doctrine Of Chances or A Method Calculatinn the Probability of Events in Play [Şans Doktrini ya da Oyunda Gerçekleşen Olasılıkların Hesaplanması Metodu] adlı eserinde yine çeşitli olasılık problemlerinin çözümleri gösterilmiştir.37 Belçikalı Adolphe Quetelet (1796- 1874) ve Eduard Smits’in çalışmaları da istatistik tarihi açısından önemlidir.38

32 Westergaard, a. g. e., s. 16.

33 Bazı kaynaklarda Cardanus, Cardan, Gerenimo Cardano olarak geçmektedir.

34 Westergaard, a. g. e., s. 100-102 ve Ian Hacking, Olasılığın Doğuşu, İstanbul, 2016, s. 83, 87 vd.

35 Değirmenci, a. g. e., s. 7.

36 Westergaard, a. g. e., s. 102.

37 Westergaard, a. g. e., s. 104-105.

38 Westergaard, a. g. e., s. 123-124.

(19)

12

Konuya ilişkin çalışmalar Roger Cotes’in gözlemlerdeki hatalar üzerine Opera Miscellanea39 [Çeşitli Eserler] eseri, Adrien-Marie Legendre’nin Carl Friedrich Gauss’un çalışmalarına yaptığı katkı ile tamamlanan “en küçük kareler” probleminin çözümü, Joseph Louis Lagrange’ın değişkenler kalkülüsünü tanımlaması ve Pierre Simon Laplace’ın sınır değer problemlerinin çözümüne yaptığı katkılarla devam etmiş ve bilim dünyasına istatistiksel gözlemler kavramı bu çalışmalar sonucu girmiştir.40 İlk başlarda şans oyunlarındaki problemleri çözmekle başlayan olasılık çalışmaları zamanla bilimde neyin gözlemlenip gözlemlenemeyeceği, belirlenimcilik ya da belirsizlik ve rastlantısallık gibi kavramların tartışılmaya başlamasına neden olmuştur.

1.1.2. Dünya’da Veri ve Kayıt

Tarihte istatistiki kayıtlar anlamında Mısırlıların milattan önce XXXI. yüzyılda piramitleri inşa etmeden önce topraklarını ve zenginliklerini saydıkları, MÖ 2000’lerde Çin’de nüfusa ilişkin sayımları yapıldığı, MÖ 594’te Antik Yunan’da yine nüfus sayımları yapıldığı bilinmektedir.41 Heredotos Tarihi’nde de uygarlıkların askerî ve malî sayımlar yaptıkları anlatılmıştır.

Roma Dönemi’nde Kral Servius Tullius’un (MÖ 578-535) doğum ve ölüm kayıtları ile askerlik çağına gelen erkeklerin sayıldığı istatistikler hazırlattığı Mehmed Sadık’ın İstatistik (Tarihi ve Terakkisi) eserinden Emrah Çetin tarafından aktarılmıştır.

Yine bu eser kaynak gösterilerek Batı Roma’nın dağılmasından sonra Şarlman döneminde (MS 800-814) arazi ve nüfus sayımları yapıldığı belirtilmiştir.42 XI. yüzyılın

39 https://www.worldcat.org/title/opera-miscellanea/oclc/17251913, E.T. 04.01.2021.

40 Westergaard, a. g. e., s. 111.

41 Lim, a. g. m.

42 Çetin, a. g. e., s.28.

(20)

13

sonlarına doğru İngiltere’de I. William Dönemi’nde yapılan toprak sayımları Domesday Book [Kıyamet Kitabı] adı ile yayınlanmıştır.43

Francesco Sansovino (1521-1586), Sparta, Atina ve Roma gibi antik uygarlıkların da yer aldığı 22 devletin yönetimlerine dair bilgiler veren Del Governo e Amminisrazione di Diversi Regni e Republiche [Modern Zamanlara Kadar Eski Krallıkların ve Cumhuriyetlerin Hükümetleri] adlı eseri 1583’te Venedik’te yayınlamıştır. Yine bu dönemde benzer bir içerikle Giovanni Botero 1593’te Le Relazioni Universali [Evrensel İlişkiler] yayınladığı eserinde özellikle devletlerin sınırlarını ve bölgelerini coğrafi olarak anlatmıştır. 1660’ta Hermann Conrig’in üniversitede verdiği Staatenkunde [Yurttaşlık Bilgisi] dersi ilk istatistik bilgilerinin verildiği ders olarak geçmektedir. İstatistiğin sözcük olarak geçtiği ilk ders ise Martin Schmeitzel’in Collegium Politicostatisticum [Politik İstatistik Topluluğu- Kolokyumu]

dersi olmuştur. Bu tarihten itibaren istatistik sözcüğü bilim dünyası tarafından kullanılmaya başlanmıştır.44

İstatistik sözcüğünün, bu bilimin doğuşunda büyük katkısı olan Göttingen Üniversitesi’nde hukuk dersleri veren Gottfried Achenwall tarafında 1746 yılında kullanıldığı iddia edilse de sözcüğü modern anlamda ilk olarak kullanan kişinin 1761 yılında Johann Peter Süssmilch olduğuna dair bir itirazı, “History and Development of Statistics”45 adlı makaleye dayanarak Emrah Çetin çalışmasında aktarmaktadır.46 Bu makalede bahsedilen “Süssmilch”, Mehmed Cavid Bey’in İhsaiyat kitabının ilk bölümünün dördüncü başlığı olarak karşımıza çıkmaktadır ve Cavid Bey Süssmilch’in

43 Çetin, a. g. e., s.29.

44 Westergaard, a. g. e., s.4-7.

45 Lim, a. g. m.

46 Çetin, a. g. e., s. 31.

(21)

14

eserini Nev-i Beşerin Tezayüdünde Hükümran Olan Kanun-ı İlahînin Tevellüdat ve Vefiyât İle İspatı adıyla tercüme etmiş ve eserin içeriği hakkında bilgi vermiştir.47

Almanya’nın istatistik biliminin gelişiminde önemli bir yeri vardır.

Üniversitelerde okutulan dersler ve Alman bilim insanlarının bu konudaki çalışmaları XVII. yüzyıldan başlayarak dünyada istatistiğin gelişiminin başlangıcı olmuştur.

Almanya henüz milli birliğini sağlamadan önce her prenslik kendi istatistiklerini tutmuştur.

1805’te Prusya’nın ilk İstatistik Kalemi III. Friedrich tarafından kurulmuştur.

Kurumun başkanlığına Kâmûs-ı Coğrâfî ve İhsâî adında bir eser yazmış olan Leopold Krug (1833-1898) getirilmiştir.48 1806’da savaş nedeniyle bu kurum kapatılmıştır.49 Daha sonra tekrar açılarak başkanlığa Konisburg Üniversitesi’nden Johann Gottfried Hoffmann (1765-1847) atanmıştır; 1860’ta ise Mehmed Cavid Bey’in eserinde adından sıkça bahsettiği Ernst Engel bu kalemin başkanlığını yürütmüştür. 1872’de Alman milli birliğinin kurulması ile Saksonya, Bavyera ve diğer prensliklerin istatistik kalemleri birleştirilmiş ve “Office Imperial de Statistic” (Almanya İmparatorluğu İstatistik Dairesi) kurulmuştur.50

Mehmed Cavid Bey, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda 1247-1252 yılları arasında Rationarium Ostriacum ve XIII. yüzyılın sonlarında Rationarium Austriae adı altında cetveller yayınlandığını belirtmiş ancak bu sözcüklerin ne anlama geldiğinden bahsetmemiştir.51 Rationarium, Latincede istatistik tabloları, hesap defterleri gibi anlamlara geldiğinden, bu tanımların Avusturya istatistiklerini ifade ettiği söylenebilir.

Avusturya’da 1762’de yapılan çeşitli araştırmalardan sonra 1828’de Divan-ı

47 Mehmed Cavid Bey, İhsaiyat, Matbaa-ı Amire, İstanbul, 1325 (1909), s. 42-45.

48 Mehmed Cavid Bey, a. g. e., s. 54.

49 Mehmed Cavid Bey savaşın adını anmamaktadır. Ancak 1806’daki Napolyon Savaşları olduğu açıktır.

50 Mehmed Cavid Bey, a. g. e., s. 56.

51 Mehmed Cavid Bey, a. g. e., s. 57.

(22)

15

Muhâsebâta bağlı bir istatistik kalemi oluşturulmuş, 1863’te bu kalem merkezîleştirilmiştir.52

İspanya’nın istatistik çalışmaları XIX. yüzyılın ikinci yarısında ancak ilerleme kaydetmiş, ilk nüfus sayımı 1860 yılında yapılırken 1877 ve 1888 yılında tekrar nüfus sayımı yapılmış, 1863’te maden istatistiği hazırlanmıştır. 1855 yılından başlayarak her beş senede bir eğitim istatistikleri yayınlanmıştır. Fransa örnek alınarak gümrük istatistikleri de yayınlanmıştır.53

İsveç’te XVII. ve XVIII. yüzyıllarda istatistik çalışmaları idari olarak düzenlenmiş, XIX. yüzyılın başlarında adliye, maden, fabrikalar, ulaşım ve ticaret, hapishane istatistikleri, yüzyılın ikinci yarısının başarında posta, demiryolları, sonlarına doğru ise ziraat, maarif, orman, nafıa, fiyatlar ve seçim istatistikleri yayınlanmıştır. Yine Norveç’te XIX. yüzyılın ortalarında çeşitli istatistik kayıtları tutulmaya başlanmıştır.54

İsviçre’de XIX. yüzyılın ortalarında çeşitli zamanlarda düzensiz şekilde istatistikler hazırlanmıştır. Kantonlar ve bireyler tarafından hazırlanan bu istatistikler 1870 yılında meclis kararıyla düzenleme yapılarak kantonlardan merkeze belirli ölçütlerle hazırlanan istatistiklerin gönderilmesi talep edilmiş 1891 yılında ise İsviçre’nin ilk istatistik salnâmesi yayınlanmıştır.55

İngiltere’de istatistik çalışmaları endüstrileşme, kentleşme ve işçi sınıfı hareketleri ekseninde gelişmiştir. İstatistiğin faydalarını ifade eden birtakım aydınlar çeşitli çalışmalar yapmışsa da istatistiğin kurumsallaşması gecikmiştir. Meşrutiyetle yönetilen bir ülke olmasından dolayı her yıl meclise posta, şirket raporları gibi bazı istatistikler sunulmuştur. Ancak ilk istatistik kalemi 1832’de Ticaret Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuştur. 1852’den sonra İngiltere’ye, sömürgelere ve uluslararası

52 Çetin, a. g. e., s. 33.

53 Çetin, a. g. e., s. 34.

54 Çetin, a. g. e., s. 35.

55 Çetin, a. g. e., s. 35.

(23)

16

istatistikler verilerine ait bilgilerin yer aldığı üç kısımdan oluşan İstatistik Özet Mecmuaları yayınlanmıştır. 1834’te İngiltere’de açılan Londra İstatistik Cemiyeti Avrupa’nın en iyi istatistiklerini içeren Londra İstatistik Cemiyeti Dergisi’ni yayınlamıştır.56

Rusya’da Büyük Petro Dönemi’nde ilk nüfus sayımı yapılmıştır. 1802 yılında kurulan İstatistik Kalemi 1808’e İçişleri Bakanlığına bağlanınca etkili çalışmalar yapmaya başlamıştır. Ziraat ve Maliye Bakanlıkları da ayrıca istatistikler kaydetmiştir.

Ayrıca il merkezleri de kendi istatistiklerini tutmuştur. 1867, 1868, 1869 yıllarında nüfus hareketlerine dair istatistikler yayınlanmıştır.57

Fransa’da istatistiğin tarihi 1602 yılında politika ve maliyeden sorumlu olmak üzere kurulan bir kuruma dayandırılabilir. 1665’te Maliye Bakanı Jean Baptise Colbert (1619-1683) ithalat ve ihracat kayıtları tutturmuştur.58 1670’te her ay Paris şehrinin nüfusuna dair istatistikler yayınlanmıştır. XVII. yüzyılın sonlarında sanayi ve maliye istatistikleri hazırlanmıştır. 1796’da ülkede ilk istatistik kalemi kurulmuştur. Mehmed Cavid Bey, Napolyon’un istatistiğe çok önem verdiğini ve bu ilimle meşgul olanları takdir ettiğini belirtmiştir.59 Fransa’da 1801’de ilk nüfus sayımı yapılmış, 1818’de kara ordusu hakkında istatistikler yayınlanmış, 1819’da gümrük, 1880’de arsa ve 1887’de bina istatistikleri oluşturulmuştur.60

Amerika’da ise nüfus sayımı ve vergilendirme arasındaki bağ istatistik kayıtları açısından önemli olmuştur. 1839’da bir istatistik kuruluşu oluşturulmuştur. Her eyaletin

56 Çetin, a. g. e., s. 36.

57 Çetin, a. g. e., s. 38.

58 Çetin, a. g. e., s. 39.

59 Mehmed Cavid Bey, a. g. e., s. 71-72.

60 Çetin, a. g. e., s. 40.

(24)

17

kendi nüfusunu sayması yasal bir zorunluluk olduğundan 1790 yılından itibaren ülkede nüfus sayımları yapılmıştır.61

Dünyada veri ve kayıt işlemleri XVII. yüzyıldan itibaren gümrük, ticaret, ölüm, doğum gibi konularda kimi ülkelerde bölgesel, kimi ülkelerde genel olarak ele alınmışsa da XIX. yüzyıl birçok ülke ticari, mali, askeri sayımların ana kaynağı olan nüfus sayımlarını yapmaya başlamıştır. Devletlerin toplumu yönetmek, kaynaklarını belirlemek için sayımlarını yapacağı en temel konu ülkede yaşayan insan sayısı olmuştur. Sayım işlemlerinin düzenli ve güvenilir olması her şeyden önce ülkelerde istatistik tutacak kurumların teşkil edilmesiyle mümkün olacağından birçok devlet kendi idari yapıları çerçevesinde çeşitli istatistik kurumları oluşturmuşlardır.

61 Çetin, a. g. e., s. 41.

(25)

18

1.2. Türkiye’de İstatistik

1.2.1. Osmanlı Devleti’nde Veri ve Kayıt

Türkiye’ye modern istatistik çalışmalarının girişini incelemeden önce istatistiğin en önemli unsuru olan veri ve kayıt sistemlerinin tarihine bakmak gerekir. Dünyada ve Türkiye’de bugünkü anlamıyla istatistik verilerinin tutulmasından çok uzun bir zaman önce devletin idari ve askerî örgütlenmesine ilişkin verilere ve kayıtlara rastlanmaktadır.

Özellikle kul sistemine ilişkin, kölelerden saray ve idare adamları yetiştirilmesi hakkında Orhan Gazî dönemine ait kayıtlar bilinmektedir. Murat Hüdavendigar devrinde yeniçeri ordusunun savaş esirlerinden kurulmasına dair kayıtlara ve Yıldırım Bayezid döneminde idâri-askerî görevlerin yanı sıra tımarların da kullara verilmeye başlandığını gösteren tahrir kayıtlarına rastlanmaktadır.62

Osmanlı Devleti gibi güçlü merkezi bir yapıya ve geniş bir coğrafyaya sahip bir imparatorluğun veri ve kayıt sistemlerini incelerken devletin idari ve siyasi yapısındaki değişim dönemlerini dikkate almak veri ve kayıtlar hakkında nesnel değerlendirme yapılmasını sağlayacaktır.

Bunun için Osmanlı Dönemi istatistik kayıtlarını toprak mülkiyeti yapısındaki görece değişiklikler gösteren; “Klasik Dönem (1300-1600)”, siyasi ve iktisadi çalkantıların başladığı ve yüzyıl boyunca sürdüğü “XVII. yüzyıl” ve Batılı anlamda modernleşme çabalarının başladığı “XVIII-XIX. yüzyıl modernleşme dönemi” olmak üzere üç başlık altında incelenmesi uygun olacaktır.63

62 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar -1, 2016, İstanbul, s.

205-206.

63 Halil İnalcık ve Niyazi Berkes gibi bilim insanları Osmanlı Devleti’ni siyasi, ekonomik, kültürel açıdan farklı farklı dönemlerle incelemektedir. Bu çalışmada veri ve kayıt sistemi mülkiyet ilişkileri ve buna bağlı olarak değişen bilimsel çalışmalar ekseninde Osmanlı dönemi üç bölüm altında incelenecektir.

(26)

19

1.2.1.1.Klasik Dönem (1300-1600)

Osmanlı Devleti geniş bir coğrafyada hüküm süren, merkeziyetçi ve patrimonyal (babadan oğula geçen, baba mirası) bir devlet olduğu için, kuruluş yıllarından itibaren özellikle hâkim üretim yapısına, geleneksel üretim yapısının kaynağı olan toprağın ve köylünün sayımlarına ve bu sayımların nicelik ve niteliğine göre kayıt defterlerine geçirilmesine önem vermiştir. Osmanlı arşivlerinde, doğruluk ve kapsamlılık açısından XV. yüzyılda Avrupa’da görülen benzeri örneklerden daha kapsamlı ve ayrıntılı kayıt defterlerine rastlanmaktadır.64

Katı merkeziyetçi anlayış ve sultanın iktidarı hiçbir zümreyle paylaşmaması, Osmanlı sultanlarının, Anadolu Beylikleri’nin ve Rumeli’de fethettikleri ülkelerin feodal beylerinin iktidarlarına ve kurumlarına derhal son vermesini veya bu feodal beyleri kendi tımar sistemi içinde kontrol altına almasını gerekli kılmıştır.65

Halkın ve ordunun temel gereksinimlerinin garanti altına alınması amacıyla hububat yetiştirilen topraklar mîrî arazi adı altında örgütlenmiştir. Bu araziler raiyyet çiftlikleri adı altında küçük aile tarım birimlerine bölünmüştür. Toprağın işlenmemesi ve gelirin azalması kabul edilemeyeceğinden zaman zaman bu araziler üzerinde sayım yapılır ve bu çiftlikler ve gelirler mufassal defter denilen bir defterde kayıtları tutulurdu.

Bu arazilerin gelirlerinden aynî olarak alınan vergiler Osmanlı zırhlı süvari gücünü teşkil eden tımarlı sipahilere tahsis edilirdi. Askerlerin tüm imparatorluk coğrafyasına intikalleri, tımarları devamlı bir gözetim ve denetim mekanizmasını gerekli kılmaktadır.

Denetim, tahrir sonucu düzenlenen tımar icmal defterleriyle sağlanır ve zamanla ortaya çıkan değişimler derdest ve tevcîh defterleriyle takip edilirdi.66

64 İnalcık, a. g. e., s. 217.

65 İnalcık, a. g. e., s. 218.

66 Halil İnalcık, a. g. e., s. 219.

(27)

20

Osmanlı dönemi öncesi İran-Selçuklu maliye sistemi ve Bizans’ta da uygulanan bu defter sistemleri (defter-i hakânî)67 sayesinde merkezi bürokrasinin bir sancakta, bir köyde, ne kadar nüfus bulunduğunu, bu nüfusun niteliğini (Müslim, Gayrimüslim), bunların ne kadar toprağı olduğunu ne kadarının topraksız olduğunu ve üretim miktarını belirlemek mümkün olmuştur.

Osmanlı Arşivi’nde defter-i hakânîlerden bize kadar gelmiş en eskisi hicri 835/miladî 1432 tarihli Arvanid (Arnavud) Sancağı icmâl defteridir.68 Osmanlı döneminde bir yer fethedildiği zaman sultan, bir emin ve bir kâtipten oluşan bir komisyon göndererek fethedilen yeri tahrir ederdi. Tahrir eminine padişah tarafından verilen yetki beratında tahririn nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılırdır. Bu beratta özetle şunlar yer almaktadır:

“Emîn ve kâtip teftiş edecekleri yerin kadısı ve timar erleri ile birlikte, hiçbir kaynak dışarda kalmayacak şekilde hâslardan, zeamet ve timarlardan, evkaf ve emlâk sahiplerinden herhangi bir berat ile gelir tasarruf eden herkesten ilgili kayıt defterlerini alarak üç yıllık gelir miktarlarını inceleyerek merkezden getirdikleri eski mufassal defterleriyle kıyaslarlar. Daha sonra değerlemek üzere uygun gördükleri fazlalıkları miktar olarak defter kaydederler. Bütün nüfus ve gelir kaynakları tamamıyla deftere geçirilir. Sipahiler kendi üzerindeki bütün reayayı emin önünde toplar yalnız vergiye tabi olan yetişkinler yazılır. Vergiye tabi olmayan çocukları yazdıran, gelir saklayan sipahinin timarı elinden alınır ve hazineye kaydedilir. Bunu hazineye kaydetmeye o yerin kadısı memûrdur. Bulunan bir fazlalık ayrı bir defere kaydolunur ve bunu ortaya çıkaran bir sipahi ise ona zam yapılır. Bu sûretle defter tamam olup sultana varıncaya kadar başka bir arz ve talep kabul olunmaz. Kadılar harâc (önceleri harâc olarak kullanılan bu sözcük daha sonraları cizye olarak adlandırılmıştır ve gayrimüslim tebaadan alınır) defterlerini emînlere teslim eder. Avâriz (asli olmayan vergiler) için her kadılığın hane adedi ve muâfları dikkatle ayrı bir deftere kayıt olunarak tespit edilir.

67 Defter-i hakânî; defterhâne, defterhâne-i âmire, defter-i vilâyet, defter-i dergâh-i âlî gibi isimlerle anılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/defterhane, (15.11.2019).

68 Halil İnalcık (Yayına Hazırlayan), Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defterî Sancak-i Arvanid, Ankara, 1954.

(28)

21

Bulunan sancakta her türlü mahsûl ve bac (Farsça’dan gelen bir terim olup, pazarlardaki satıştan veya Osmanlı mülkünden transit geçen mallardan, gümrüklerden alınan vergiyi ifade eder) vergilerinin ne oranda değiştiği eski defterlerle kıyaslanarak merkeze gönderilecek ve “emr-i padişahî” ile son şeklini alıp defterin arka sayfasına kanûn olarak yazılacaktır.Mevcut bütün zeâmetler ve timar-erleri cebelü miktarıyla beraber bildirilecektir. Tahriri yapanlar tam bir tarafsızlık ile bu işi yürütecekler ve geçimleri için her vergi birimi aileden ikişer akça alacaklardır.”69

Bu teftişten sonra tahrir emîni, defter-i mufassal, cizye defteri, zevâyid ve mevkuf defteri ile Sancak Kanûnnamesi müsveddelerini ve mahalli narh hüccetlerini, incelenmek ve onaylanmak üzere merkeze getirir. Burada mahsul vergileri narha göre hesaplanır ve toplam gelir onaylandıktan sonra dirlik sahiplerinin istihkaklarının pay edilmesine geçilir. Bu işlem yapılmadan önce tımarlılar arasında hiçbir işlem yapılamaz.70 Dağıtım timarlıların elindeki padişah berâtı ve beylerbeyinin verdiği yafta esas alınarak tamamlanır.71 Timarlıların komutanı olan beylerbeyinin tezkiresi olmadan hiçbir tımar dağıtılamaz, çünkü timarın son durumu merkezdeki icmâl defterinden ziyade beylerbeyindeki kayıt defterinde görülür. Beylerbeyi yaftasına bakan emîn tımar sahiplerine hak ettikleri geliri tahsis eder. Dağıtım bittikten sonra her bir dirlik sahibinin ismi altında ayrı bir deftere kayıt edilerek, bu timarın ufak bir tarihçesiyle birlikte son hakediş sahibine hangi belgeye istinaden bu gelirin verildiği yazılır. Bu defterin adı defter-i icmâl-i hâkânîdir ve defter-i mufassaldan sonra düzenlenir.72

Görülmektedir ki Osmanlı klasik döneminde, dönemin toprağa dayalı üretim yapısına bağlı olarak ordunun önemli bir kısmını oluşturan tımarlı sipahilerin örgütlenmesi için gerekli kayıtlar büyük bir titizlikle tutulmuştur.

69 İnalcık, a. g. e., s. 220-221.

70 İnalcık, a. g. e., s. 222.

71 Ömer Lütfi Barkan, İktisat Fakültesi Mecmuası, C. II, S. 1, s. 45, (Aktaran: Halil İnalcık, a. g. e. s.

222.

72 İnalcık, a. g. e., s. 222.

(29)

22

Sayımlar genellikle bir yer fethedildiğinde, o bölgede vergilendirilecek toprak ve kişi sayısını belirlemek amacıyla yapılmıştır. İmparatorluğun tamamını kapsayan genel tahrirler ise önemli fetihlerden sonra (1430 Selanik, 1453 İstanbul, 1526 Budin) ya da sefere hazırlık için sefer öncesinde (1529 Viyana Kuşatması öncesi 1527-1528 genel bütçeyi izlemek için yapılan sayım) belirli bir yıllık dönem olmaksızın yapılmıştır.73 Bu dönemde tam bir nüfus sayımı yerine vergi verebilecek Müslim ve Gayrimüslim, asker besleyebilecek kaynağı kullanacak tımar beyleri ve ürün miktarları sayılmıştır.

Önemli bir nokta da sayımların nihayetinde sultan tarafından onaylanmasıdır.

Osmanlı merkezi hükümet yapısında devletin idari sayımları ve kayıtları sultanın onayı olmaksızın geçerli olmamakta ve kanûnname olarak bağlanmaktadır.74

1.2.1.2. XVII. Yüzyıl

Bu yüzyıl Osmanlı Devleti’nin siyasi, askeri ve ekonomik yönden birçok değişim geçirdiği tam bir kargaşa ve çalkantı dönemi olmuştur. Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye’nin ikinci cildinin önsözünde Kâtip Çelebi ve Koçi Bey’den aktararak bu dönemi tagayyür ve fesâd (bozuluş ve kargaşa) dönemi olarak adlandırmaktadır.75 Bu yüzyıl veraset sisteminin değişmesi; padişahlığın babadan oğula değil, en büyük ve aklı başında olan şehzadeye geçmesi (ekber ve erşed sistemi) ile padişah otoritesinin sarsıldığı bir yüzyıl olarak ifade edilse de bu sarsıntının kökeni daha da karmaşıktır.

Başkent ordularındaki iki önemli ocak olan kapıkulu sipahileri ve yeniçeri ocaklarında daha önceki yıllarda başlayan bozulma ile ordunun yine önemli bir gücünü oluşturan tımarlı sipahilerin teşkil edilmesindeki toprak mülkiyeti üzerinde tımar sisteminin bozulması, siyasi kargaşanın temelini oluşturmuştur.

73 İnalcık, a. g. e., s. 223.

74 İnalcık, a. g. e., s.222

75 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı Devleti Üzerine Araştırmlar-II, İstanbul, 2016, s. XIII.

(30)

23

Tımar esas olarak gazilere dirlik olarak verilen, savaş zamanı merkezin ihtiyacı olan atlı birlikleri beslemek, yetiştirmek amacıyla köylünün üretimden vergi tahsili ve bunun ilgili kısmının hazineye kaydedilmesidir.76

Uzun süren Avusturya ve İran savaşlarında bir sonuç alınamaması, Avusturya’nın askeri teknoloji açısından Osmanlı kuvvetlerine üstün gelmesi, fethedilen yeni toprakların olmaması bu sistemin varlığını kendiliğinden zora sokan bir durum olmaya başlamıştır. Çünkü tımar savaşta gösterilen yararlılığa göre dağıtılırdı. Savaş ganimeti kesildiğinden devletin köylüye yüklediği vergiler çeşitlenmiş ve artmıştır. Bu durum da tımar beyinin gelirinin azalması ve onun ordular besleyememesine neden olmuştur. Bozulan tımar sistemiyle açıkta kalan araziler padişah haslarına dahil edilip iltizama verilmeye başlanmıştır.77

Başkent ordularındaki bozulma, ocaklardaki devşirme sisteminin bozulması ile başlamıştır ve bunun en önemli sebebi de kapıkulu sipahilerinin ulufeli kullardan mülk sahibi tüccarlara dönüşmeleridir. Altı bölük halkı78 diye anılan kapıkulu sipahileri, rüşvet ve nüfuz ilişkilerini kullanarak taşradaki tımar gelirlerini, başkentteki ticaret ve vakıf gelirlerini devletin nakit ihtiyacını gidermek karşılığında, değerlerinin çok altında iltizam hakkı olarak alıp askeri bir sınıf olmaktan ticari bir sınıf olmaya doğru evrilmişlerdir. Yine yeniçeri ocağına devşirme harici, ahaliden esnaf, tüccar, kırdan başkente göçmüş işsiz güçsüz kimselerin girmesi ocağın tek işi askerlik olan geleneğini değiştirmiştir.79

Bundan sonra devlet içindeki güç ve iktidar mücadelesi, tımar sistemindeki arazilerden toplanacak vergilerin, vakıf ve cizyeye gelirlerinin tahsili ve hazineye

76 Niyazi Berkes, Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul, 2013, s. 52-56.

77 İnalcık, a. g. e., 2016, s. 358.

78 İnalcık, a. g. e., 2016, s. 147-151.

79 Berkes, a. g. e., s. 285.

(31)

24

aktarılacak kaynağın kim tarafından toplanacağı kavgası ekseninde olmuştur. Celali isyanlarının temelinde de bu kavga yatmaktadır.

Bütün bu bozulmaların karşısında Cevdet Paşa’ya80 kadar Osmanlı düşünürlerine hâkim olan “İbn Halduncu üç hal yasasına”81 dayanarak ıslahat yapılmaya çalışılmıştır82 ve bu tımar sisteminin yerindeki boşluğun doldurulması kavgası III.

Selim’e kadar devam etmiştir.

Bu gelişmelerin sonucunda Osmanlı tarihine bakıldığında toprak, nüfus ve ekonomi kayıtlarından klasik dönem sonrası XIX. yüzyıla kadar tahrir defterleri gibi ayrıntılı kayıt defterlerine rastlanmamaktadır. Bu yüzyıldan itibaren ulaşabildiğimiz kayıtlar temettuat defterleridir. Temettu kâr, fayda anlamında gelir, temettuat ise çoğuludur.83 XVII. yüzyıldan itibaren devletin en önemli gelir kalemi olan avarız ve cizyenin tutulduğu bu defterler kişilerden alınan vergileri içerdiğinden sadece bu vergilerin alındığı kişileri içermektedir, ekilebilir arazi ve ürün miktarına ilişkin verileri içermemektedir. Her ne kadar tahrir defterleri geleneğinin bir ürünü olsa da ve zaman zaman ekonomik veriler içerse de bu defterler birer nüfus sayımı niteliğindedir.84

Avarız sözcük anlamı ile kazâlar ve engeller anlamına gelir ve fevkalâde hallerde ve özellikle harp sebebiyle85 ihtiyaç hasıl olduğunda düzensiz ve herkesten alınan vergilerdir (avarız-ı divaniye ve tekalif-i örfiye). Ancak fetihlerin durması ve başkentte beslenen ordu nüfusunun artması ve bunların kökeninde yatan tımar sisteminin bozulmasıyla avarız vergisi sürekli toplanan bir vergi haline gelmiştir.

80 Yusuf Halaçoğlu, Mehmet Akif Aydın, https://islamansiklopedisi.org.tr/cevdet-pasa, E.T. 20.12.2020.

81 Remzi Demir, Philosopia Ottomanica Osmanlı Felsefesi, İstanbul, 2018, s. 207-208.

82 Berkes, a. g. e., s. 103-105.

83 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugât, Ankara, 2007, s.1073.

84 Oktay Özel, “Avârız ve Cizye Defterleri”, Osmanlı’da Bilgi ve İstatistik, Der: Halil İnalcık, Şevket Pamuk, DİE Yayınları, Ankara, 2000, s. 36.

85 Devellioğlu, a. g. e., s. 53.

(32)

25

Cizye vergisi Müslüman olmayan teb'adan alınan vergidir86. Cizye vergisi, Halife Ömer zamanından bu yana İslam Devletleri’nde Müslüman olmayanların kendilerine bahşedilen himaye ve can güvenliğinin karşılığı olmasının yanı sıra dini inançlarını sürdürmelerini de sağlamaktaydı. Bu vergi İslam’ı yayma davasının bir ön adımı olarak da nitelendirilebilir. Hz. Muhammed zamanından bu yana fethedilen yerlerde başkaldırı ve isyanın önüne geçen ve aynı zamanda bu vergiden muaf olmak için Müslümanlık’a geçmeyi de sağlayan bir yöntemdir.87

İltizamların toplanmasında mali bürokrasinin nüfuz veya rüşvet karşılığı mültezimlere iltizam hakkı verme işlemini yapmanın dışında pek bir meşguliyeti yoktur.

Fakat avarız ve cizyelerin önemli bir gelir kalemi olduğunu Defterhâne-i Amire’deki görevli sayısındaki değişmeye bakarak da görmek mümkündür. Defterhâne’de 1570- 1605 arasında cizye geliri kayıtlarını tutan yeni bir kalem teşkil edilmiş, bu kalemde çalışan kâtip sayısı 1604-1605 yıllarında üç iken, 1623-1624’te on altıya ve bir iki yıl sonra da 19’a çıkmıştır. Yine benzer bir şekilde avarız vergilerinden sorumlu kalemlerde 1560’lardan itibaren artış görülmüştür.88

Avarız ve cizye defterlerinin XVII-XVIII. yüzyıllarda geçirdiği değişim, vergi alınacak kişi sayısını ve bu kişilerin Müslüman, gayri Müslim, yaş, mâluliyet, iskân gibi niteliklerini, vergiyi toplayan sınıftaki değişimi göstermesi açısından önemlidir.

86 Devellioğlu, a. g. e., s. 145.

87 Boris Christoff Nedkoff, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Cizye”, Belleten Dergisi, c. VIII sayı 31, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1944.

88 Özel, a. g. m., s. 37-38.

(33)

26

1.2.1.3. XVIII.- XIX. Yüzyıl Modernleşme Dönemi

1.2.1.3.1. Osmanlı Bilim Algısındaki Değişim ve Yansımaları

Osmanlı dönemi modernleşme çabalarının her ne kadar XVIII. ve XIX.

yüzyıllarda yaklaşık iki yüzyıllık bir süreci kapsadığı düşünülse de bu çabaların tarihi biraz daha eskidir. Modernleşmenin köklerini XVII. yüzyılda, bozulan düzenin (Nizam- ı Alem’in) Batı biliminden yararlanarak yeniden teşkil edilmesi (Nizam-ı Cedid) çabalarında görebiliriz. XVII. yüzyıldaki bu çabaların esası maliye ve askeriyede ve bunlara bağlı olarak diğer alanlardaki aksaklıkların giderilmesi için hazırlanan ve birer bilimsel rapor olarak adlandırabileceğimiz ıslahatnâmelerden oluşmaktadır.89

XVII. yüzyılda coğrafya, astronomi ve tıp alanlarındaki bir takım önemli gelişmeler geleneksel çalışmaların yanı sıra Osmanlı düşünürleri tarafından dikkate alınmaya başlamıştır.

Kâtip Çelebi’nin Cihânnümâ’sı (1648’de yazmaya başlamıştır) ve Emir Mehmet Efendi’nin Târih-i Hind-i Garbî’si (1583) coğrafya alanında, Tezkireci İbrahim Efendi’nin Secencel el-Eflâk fî Gâyet el-İdrâk (1660-1664) adlı eseri astronomi alanında, Türk Tıp Tarihi’nde önemli bir isim olan Salih İbn Nasrullah’ın Arapça yazdığı Tıbb-ı Cedîd-i Kimya’sı tıp alanında Batı biliminden bahseden ilk eserler olarak göze çarpmaktadır.90

Batı biliminin ilk olarak coğrafya, astronomi ve tıp alanında Osmanlı’ya geçmesi tesadüfi değildir. Temelinde toplumun günlük gereksinimlerinin karşılanması yatmaktadır. Siyasetin esaslarının belirlenmesi, askerî seferlerin düzenlenmesi, senelik takvimlerin hazırlanması, hastalıklar-salgınlar gibi toplum sağlığını ilgilendiren

89 Demir, a. g. e., s. 206.

90 Demir, a. g. e., s. 261.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü ölçünün ötesinde başka bir kriter yoktur, yani ölçü ve ölçenin (algı) her ikisi de aynı türdendir. Sonuç olarak bütün algıların doğru

Nitekim Klasik ve Modern İlim-Felsefe cemaatlerinin ayrı ayrı ya da iç içe bilgi ürettiği, modern ile klasik bilgi cemaatleri arasında gözle görülür ve sınırları

Platon ve Aristoteles açısından her insan mutlu olmak ister; ancak insanların mutluluk anlayışlarının da birbirinden farklı olduğu görülür. Örneğin bazı insanlar

“İslam Kaynaklarındaki Sâbiî İbadet ve Uygulamaları” adlı ikinci bölümde ise klasik İslam kaynaklarında yer alan ibadetler ile modern dönem araştırmalarında

298 Zenon’un halefi olan İmparator Anastasios’un da monofizit eğilimli olmasına bağlı olarak Roma ve İstanbul Kiliseleri arasındaki çatlak ancak 518

elindeki taş son derece değersiz bir taş diye yeniler kuyumcu ve sonunda çocuk tam çıkacakken kadın omuzuna tutar o taşı ben satın almak istiyorum der ve en değerli

İşaretler, bu işaretlerin yöneldiği kişi olan ikinci bireyde açık bir şekilde oluştuğunda (oluşmasıyla aynı zamanda) bu işareti oluşturan kişide de bir tepki

Buraya kadar anlattıklarımızdan anlaşılacağı gibi Origen’e göre Tanrı ruhları özgür iradeye sahip olarak yaratmıştır ve bu özgürlük akıllı