• Sonuç bulunamadı

1. Dünyada ve Türkiye’de İstatistik

1.2. Türkiye’de İstatistik

1.2.1. Osmanlı Devleti’nde Veri ve Kayıt

1.2.1.1. Klasik Dönem (1300-1600)

Osmanlı Devleti geniş bir coğrafyada hüküm süren, merkeziyetçi ve patrimonyal (babadan oğula geçen, baba mirası) bir devlet olduğu için, kuruluş yıllarından itibaren özellikle hâkim üretim yapısına, geleneksel üretim yapısının kaynağı olan toprağın ve köylünün sayımlarına ve bu sayımların nicelik ve niteliğine göre kayıt defterlerine geçirilmesine önem vermiştir. Osmanlı arşivlerinde, doğruluk ve kapsamlılık açısından XV. yüzyılda Avrupa’da görülen benzeri örneklerden daha kapsamlı ve ayrıntılı kayıt defterlerine rastlanmaktadır.64

Katı merkeziyetçi anlayış ve sultanın iktidarı hiçbir zümreyle paylaşmaması, Osmanlı sultanlarının, Anadolu Beylikleri’nin ve Rumeli’de fethettikleri ülkelerin feodal beylerinin iktidarlarına ve kurumlarına derhal son vermesini veya bu feodal beyleri kendi tımar sistemi içinde kontrol altına almasını gerekli kılmıştır.65

Halkın ve ordunun temel gereksinimlerinin garanti altına alınması amacıyla hububat yetiştirilen topraklar mîrî arazi adı altında örgütlenmiştir. Bu araziler raiyyet çiftlikleri adı altında küçük aile tarım birimlerine bölünmüştür. Toprağın işlenmemesi ve gelirin azalması kabul edilemeyeceğinden zaman zaman bu araziler üzerinde sayım yapılır ve bu çiftlikler ve gelirler mufassal defter denilen bir defterde kayıtları tutulurdu.

Bu arazilerin gelirlerinden aynî olarak alınan vergiler Osmanlı zırhlı süvari gücünü teşkil eden tımarlı sipahilere tahsis edilirdi. Askerlerin tüm imparatorluk coğrafyasına intikalleri, tımarları devamlı bir gözetim ve denetim mekanizmasını gerekli kılmaktadır.

Denetim, tahrir sonucu düzenlenen tımar icmal defterleriyle sağlanır ve zamanla ortaya çıkan değişimler derdest ve tevcîh defterleriyle takip edilirdi.66

64 İnalcık, a. g. e., s. 217.

65 İnalcık, a. g. e., s. 218.

66 Halil İnalcık, a. g. e., s. 219.

20

Osmanlı dönemi öncesi İran-Selçuklu maliye sistemi ve Bizans’ta da uygulanan bu defter sistemleri (defter-i hakânî)67 sayesinde merkezi bürokrasinin bir sancakta, bir köyde, ne kadar nüfus bulunduğunu, bu nüfusun niteliğini (Müslim, Gayrimüslim), bunların ne kadar toprağı olduğunu ne kadarının topraksız olduğunu ve üretim miktarını belirlemek mümkün olmuştur.

Osmanlı Arşivi’nde defter-i hakânîlerden bize kadar gelmiş en eskisi hicri 835/miladî 1432 tarihli Arvanid (Arnavud) Sancağı icmâl defteridir.68 Osmanlı döneminde bir yer fethedildiği zaman sultan, bir emin ve bir kâtipten oluşan bir komisyon göndererek fethedilen yeri tahrir ederdi. Tahrir eminine padişah tarafından verilen yetki beratında tahririn nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak anlatılırdır. Bu beratta özetle şunlar yer almaktadır:

“Emîn ve kâtip teftiş edecekleri yerin kadısı ve timar erleri ile birlikte, hiçbir kaynak dışarda kalmayacak şekilde hâslardan, zeamet ve timarlardan, evkaf ve emlâk sahiplerinden herhangi bir berat ile gelir tasarruf eden herkesten ilgili kayıt defterlerini alarak üç yıllık gelir miktarlarını inceleyerek merkezden getirdikleri eski mufassal defterleriyle kıyaslarlar. Daha sonra değerlemek üzere uygun gördükleri fazlalıkları miktar olarak defter kaydederler. Bütün nüfus ve gelir kaynakları tamamıyla deftere geçirilir. Sipahiler kendi üzerindeki bütün reayayı emin önünde toplar yalnız vergiye tabi olan yetişkinler yazılır. Vergiye tabi olmayan çocukları yazdıran, gelir saklayan sipahinin timarı elinden alınır ve hazineye kaydedilir. Bunu hazineye kaydetmeye o yerin kadısı memûrdur. Bulunan bir fazlalık ayrı bir defere kaydolunur ve bunu ortaya çıkaran bir sipahi ise ona zam yapılır. Bu sûretle defter tamam olup sultana varıncaya kadar başka bir arz ve talep kabul olunmaz. Kadılar harâc (önceleri harâc olarak kullanılan bu sözcük daha sonraları cizye olarak adlandırılmıştır ve gayrimüslim tebaadan alınır) defterlerini emînlere teslim eder. Avâriz (asli olmayan vergiler) için her kadılığın hane adedi ve muâfları dikkatle ayrı bir deftere kayıt olunarak tespit edilir.

67 Defter-i hakânî; defterhâne, defterhâne-i âmire, defter-i vilâyet, defter-i dergâh-i âlî gibi isimlerle anılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://islamansiklopedisi.org.tr/defterhane, (15.11.2019).

68 Halil İnalcık (Yayına Hazırlayan), Hicrî 835 Tarihli Sûret-i Defterî Sancak-i Arvanid, Ankara, 1954.

21

Bulunan sancakta her türlü mahsûl ve bac (Farsça’dan gelen bir terim olup, pazarlardaki satıştan veya Osmanlı mülkünden transit geçen mallardan, gümrüklerden alınan vergiyi ifade eder) vergilerinin ne oranda değiştiği eski defterlerle kıyaslanarak merkeze gönderilecek ve “emr-i padişahî” ile son şeklini alıp defterin arka sayfasına kanûn olarak yazılacaktır.Mevcut bütün zeâmetler ve timar-erleri cebelü miktarıyla beraber bildirilecektir. Tahriri yapanlar tam bir tarafsızlık ile bu işi yürütecekler ve geçimleri için her vergi birimi aileden ikişer akça alacaklardır.”69

Bu teftişten sonra tahrir emîni, defter-i mufassal, cizye defteri, zevâyid ve mevkuf defteri ile Sancak Kanûnnamesi müsveddelerini ve mahalli narh hüccetlerini, incelenmek ve onaylanmak üzere merkeze getirir. Burada mahsul vergileri narha göre hesaplanır ve toplam gelir onaylandıktan sonra dirlik sahiplerinin istihkaklarının pay edilmesine geçilir. Bu işlem yapılmadan önce tımarlılar arasında hiçbir işlem yapılamaz.70 Dağıtım timarlıların elindeki padişah berâtı ve beylerbeyinin verdiği yafta esas alınarak tamamlanır.71 Timarlıların komutanı olan beylerbeyinin tezkiresi olmadan hiçbir tımar dağıtılamaz, çünkü timarın son durumu merkezdeki icmâl defterinden ziyade beylerbeyindeki kayıt defterinde görülür. Beylerbeyi yaftasına bakan emîn tımar sahiplerine hak ettikleri geliri tahsis eder. Dağıtım bittikten sonra her bir dirlik sahibinin ismi altında ayrı bir deftere kayıt edilerek, bu timarın ufak bir tarihçesiyle birlikte son hakediş sahibine hangi belgeye istinaden bu gelirin verildiği yazılır. Bu defterin adı defter-i icmâl-i hâkânîdir ve defter-i mufassaldan sonra düzenlenir.72

Görülmektedir ki Osmanlı klasik döneminde, dönemin toprağa dayalı üretim yapısına bağlı olarak ordunun önemli bir kısmını oluşturan tımarlı sipahilerin örgütlenmesi için gerekli kayıtlar büyük bir titizlikle tutulmuştur.

69 İnalcık, a. g. e., s. 220-221.

70 İnalcık, a. g. e., s. 222.

71 Ömer Lütfi Barkan, İktisat Fakültesi Mecmuası, C. II, S. 1, s. 45, (Aktaran: Halil İnalcık, a. g. e. s.

222.

72 İnalcık, a. g. e., s. 222.

22

Sayımlar genellikle bir yer fethedildiğinde, o bölgede vergilendirilecek toprak ve kişi sayısını belirlemek amacıyla yapılmıştır. İmparatorluğun tamamını kapsayan genel tahrirler ise önemli fetihlerden sonra (1430 Selanik, 1453 İstanbul, 1526 Budin) ya da sefere hazırlık için sefer öncesinde (1529 Viyana Kuşatması öncesi 1527-1528 genel bütçeyi izlemek için yapılan sayım) belirli bir yıllık dönem olmaksızın yapılmıştır.73 Bu dönemde tam bir nüfus sayımı yerine vergi verebilecek Müslim ve Gayrimüslim, asker besleyebilecek kaynağı kullanacak tımar beyleri ve ürün miktarları sayılmıştır.

Önemli bir nokta da sayımların nihayetinde sultan tarafından onaylanmasıdır.

Osmanlı merkezi hükümet yapısında devletin idari sayımları ve kayıtları sultanın onayı olmaksızın geçerli olmamakta ve kanûnname olarak bağlanmaktadır.74

Benzer Belgeler