• Sonuç bulunamadı

EKOLOJİ ve

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EKOLOJİ ve"

Copied!
65
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EKOLOJİ ve

ÇEVRE BİYOLOJİSİ

(2)

EKOLOJİ Yunanca kökenli bir kelimedir ve ilk olarak Ernst Haeckel tarafından 1867 yılında

kullanılmıştır.

OİKOS + LOGOS EV BİLİM

(3)

Ernest Haeckel

(4)

Organizasyon derecesine göre canlılar;

Protoplazma Organizmalar Hücreler Populasyonlar Dokular Komuniteler Organlar Ekosistemler Organ Sistemleri Biyosfer

(5)

Populasyonlar aynı türden bireylerin oluşturdukları grupları ifade ettiği

halde komunite belirli bir yeri işgal eden bütün populasyonları

anlatmaktadır.

(6)

EKOLOJİ

OTOEKOLOJİ SİNEKOLOJİ

ekosistem ekolojisi populasyon ekolojisi

komunite ekolojisi

(7)

EKOLOJİ

Tür ekolojisi

Populasyon ekolojisi

Komunite ekolojisi

Ekosistem ekolojisi

(8)

biyocoğrafya,

limnoloji,

oseonografi,

radyoekoloji,

uzay ekolojisi

(9)

Ya da Canlı gruplarına göre;

Bitki Ekolojisi

Hayvan Ekolojisi

Omurgalı Ekolojisi

Memeli Ekolojisi

Böcek Ekolojisi Vs.

(10)

İnsanın ekosistemde oluşturduğu

değişiklikler ÇEVRE BİYOLOJİSİ bilim dalının doğmasına neden olmuştur.

(11)

1960’lı yıllardan bu yana çevremizde ortaya çıkan ve tüm canlıları yakından ilgilendiren çevre sorunlarının boyutları gözle görülüp hissedilmeye başlayınca insanoğlu da harekete geçmek zorunda kalmış ve bazı önlemler almak amacıyla

çeşitli andlaşmalar imzalamış,konferanslar düzenlemiştir.

(12)

Küresel çevre sorunlarını çözümlemek amacıyla imzalanmış olan ve Türkiye’ninde taraf olduğu 27

prensibi öngören Rio beyannamesinin 1.maddesinde ;

İnsanlar sürdürülebilir kalkınmanın

merkezindedir ve doğada uyum içinde sağlıklı ve üretken bir hayat sürdürme hakkına sahiptir” denilmektedir

(13)

Herhangi bir önlem almadan üretim ve tüketimin olabildiğince sürdürülmesi,gelecek için doğal

zenginliklerin şimdiden tüketilmesi anlamına gelmektedir.Bu nedenle ;

Sürdürülebilir yaşam ve kalkınma

ifadesinin benimsenmesi gerekmektedir.

(14)

Dünyanın her yerinde insanoğlu aşırı

tüketimden kaçınmak zorundadır.Bize sonsuz imkanlar sunan DOĞA yı korumak ve

paylaşmak zorundayız.

Eğer hızlı nüfus artışıyla birlikte aşırı üretim ve tüketim dolayısıyla çevre

kirlenmesi bu durumda devam ederse dünyada yaşam koşulları istenilen düzeyde sürmeyecektir

(15)

İNSANLARIN YARATTIĞI ÇEVRE SORUNLARI

Hızlı bir endüstrileşme ve sanayi ülkelerinde görülen tüketim artışı.

Şehirleşmenin ölçüsüz bir şekilde gelişimi.

Şehirlerde ısınma,trafik ve sanayi kaynaklı hava kirliliği ve ağır metallerin neden olduğu hastalıklar

Seyahat etme isteğinin çok artması.

Kirlenme ve insan sağlığı problemleri

Nüfus artışı, doğum kontrolü ve optimal bir

toplumun gerçekleştirilmesi dolayısıyla kaliteli bir yaşamın sağlanması

Dünya barışı,Biyolojik ve Kimyasal Savaşlar

(16)

CO2 gazının artışına paralel olarak ortaya çıkan sera etkisi ve dünya iklimlerindeki değişimler

CO2, O2, S, su, vb. biyojeokimyasal çevrimlerin değişmesi veya bozulması

Ozon tabakasının incelmesi ve UV ışınlarının

yeryüzüne ulaşması sonucu ortaya çıkan hastalıklar

Ekzos ve baca gazlarının neden olduğu asit yağmurları

Organik pestisitlerin biyosfere yayılması

Denizlerin kirlenmesi ve balık neslinin tükenmesi

(17)

Bitki örtüsünün, kaçak kesim, aşırı otlatma ve yangınlarla tahrip edilmesi ve bunun sonucu olarak toprak erozyonunun

başlaması.

Nükleer denemeler,nükleer santralller,nükleer enerjiyle çalışan denizaltılardan kaynaklanan kirlilik

Akuatik ortamların organik ve inorganik kirlenmesi

Kentleşme ve sanayiden doğan ÇÖP sorunu

Denizlerdeki petrol kirliliği,kıyı şeridinde betonlaşmayla ortaya çıkan kirlilik

Açlık ve susuzluk problemleri

(18)
(19)

TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU ANDLAŞMALAR

Bern Sözleşmesi

Amacı doğal fauna ve florayı, bunların yaşam ortamlarını korumak olan bu sözleşme Avrupa

konseyine dahil ülkelerle diğer bazı ülkeler arasında imzalanmış olup Türkiye bu sözleşmeye 1984 yılında taraf olmuştur. Sözleşmede tür ve alan korunması hedeflenmiş olup korunması gereken bitki ve hayvan türleri ek listelerle belirtilmiştir. Bu amaçla “Zümrüt Ağı” adı altında ekolojik bir ağ kurulmuş olup soyu tükenme tehlikesi altında olan bitki ve hayvan türleri ile bunların habitatlarının korunması için “özel

korumaya değer alanlar” oluşturulmuştur.

(20)

Türkiye bu çerçevede pilot ülke olarak seçilmiş ve aşağıdaki alanların korunmaya alınması teklif edilmiştir:

Akyatan Lagünü (Yumurtalık)

Beydağları (Antalya)

Gediz Deltası

Göksu Deltası (İçel-Silifke)

Ilgaz Dağları Milli Parkı

Manyas Gölü (Balıkesir)

Sultan Sazlığı (Kayseri)

Tuz Gölü ve Çevresi

Mersin-Kızıl Liman

Orta Toroslar Geçiş Zonu

Ulubat Gölü (Bursa)

(21)

Ramsar Sözleşmesi

1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzaya açıldığı için bu adla anılan anlaşma “Sulak Alanlar Sözleşmesi” olarak da bilinmektedir. Türkiye’de ise 1994 yılında yürürlüğe

konulmuştur. Bu sözleşme; sulak alanların su rejimlerinin düzenlenmesi, karakteristik bitki ve hayvan topluluklarının, özellikle su kuşlarına barınak sağlanması, kültürel,

ekonomik, bilimsel ve rekreasyonel olarak kaynak oluşturması nedenleriyle korunmalarının önemini vurgulamaktadır.

Türkiye’de Sultan Sazlığı (Kayseri), Manyas Gölü

(Balıkesir), Seyfe Gölü (Kırşehir), Göksu Deltası (İçel), Burdur Gölü sulak alan ekosistemleri sözleşme listesine dahil edilmiştir.

(22)

CITES Sözleşmesi

Yabani bitki ve hayvan türlerinin uluslararası ticaretini kontrol altına alan bir sözleşmedir. Yabani türlere

duyulan talep bunların populasyonları üzerinde bir baskı oluşturmakta ve soylarının tükenmesi noktasına kadar getirebilmektedir. Cites ülkemizde 1996 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşme çerçevesinde bitki ve hayvan

türlerinin ihracatı, ithalatı için yetki Orman ile Tarım ve Köy İşleri Bakanlıklarına, taraf ülkeler arasındaki

haberleşme yetkisi ise Çevre Bakanlığına verilmiştir.

(tıbbi bitki dışındakiler Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca, Tıbbi bitkiler, orman ürünleri Orman Bakanlığına).

(23)

BM Biyoçeşitlilik Sözleşmesi

Bu sözleşme 1993 yılında 30 devletin katılımıyla dünyada yürürlüğe girmiştir. Türkiye ise

sözleşmeyi 1996 yılında imzalamıştır.

Sözleşmenin başlıca amaçları:

Biyoçeşitliliğin korunması

Biyolojik kaynakların sürdürülebilir kullanımı

Biyolojik kaynaklardan, bilhassa genetik çeşitlilikten sağlanan faydanın eşit ve adil paylaşımı

(24)

Biyolojik çeşitlilik; Genetik çeşitlilik, Tür çeşitliliği, Ekosistem çeşitliliği ve Ekolojik çeşitliliği içerir.

Genetik Çeşitlilik: Genetik çeşitlilikle aynı türün bireyleri

arasındaki genetik farklılaşma yani tür içindeki çeşitlilik ifade edilmektedir. Genetik çeşitlilik türlerin soylarını devam

ettirebilme güçlerinin ve biyolojik kaynak zenginliğinin göstergesidir. Tarımda islah edilmiş tür ve çeşitler evrim

sürecinde yabani atalarından doğal ya da yapay olarak seçilmiş kültür tipleridir. Bunlar insanların istekleri doğrultusunda yetiştiği yerin çevre özelliklerine uyum sağlayan genlerce

zenginleştirilmiştir. Bugünde kültür bitkilerine daha üstün

özellikler kazandırmak için yapılan islah çalışmalarında yeni gen kaynakları aranmaktadır. Bu ise kültür bitkilerinin yabani

atalarında mevcuttur.

(25)

Tür Çeşitliliği: Aynı ortamda bulunan farklı tür sayısını ifade eder.

Ortamdaki tür sayısı fazla ise habitat ve ekosistem

olarak değeri artar, işlevi artar ve sunduğu doğal kaynak zenginleşir ve çeşitlenir. Bir ortamda tür sayısı az ise

biyolojik kaynak olarak fakir olduğu anlaşılır. Çevre koşulları değiştikçe tür bu yeni koşullara uyum

gösterebilmeli ve yeni davranış şekilleri geliştirebilmelidir.

Ancak bunu başarabilen türlerin devamlılığı söz

konusudur, aksi takdirde ortadan kalkması kaçınılmazdır.

Bundan dolayı yeryüzündeki canlılık çeşitliliği sürekli

değişim göstermiştir, bazılarının soyu tükenirken onların yerini farklı türler almıştır.

(26)

Ekosistem Çeşitliliği:

Ekosistem çeşitliliği denildiğinde bir bölgedeki habitat, yaşama ortamı çeşitliliği ifade edilir.

Ekosistem çeşitliliği evrim sürecinde genetik ve tür çeşitliliğini yönlendirmiş ve şekillendirmiştir.

Bazı türlerin ortaya çıkmasını sağlarken bazılarının yok olmasına neden olmuş ve

olmaktadır. (Türkiye’deki fitocoğrafi bölgeler).

(27)

Ekolojik Çeşitlilik: Diğer üç çeşitliliğin

evrimsel bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Canlı ve cansızların arasındaki ekolojik

olaylara Proses denir. Prosesler sayesinde biyolojik çeşitliliğin bileşenleri arasındaki

karşılıklı denge ve düzen sağlanır.

Ekosistemdeki elemanlar arasındaki en çok bilinen ilişkiler; av-avcı, simbiyoz yaşam,

parazitlik, yuva seçimi ve yapımı gibi.

(28)
(29)

Farklı coğrafi düzeylerde tür çeşitliliğini göstermek için sayısal indeksler geliştirilmiştir, bu da korumaya en çok ihtiyacı olan alanları belirlemede koruma biyologlarına yardımcı olacaktır;

Alfa Çeşitlilik;

Belli bir komunite veya belli bir alandaki(habitattaki) tür çeşitliliğini ifade eder. Genellikle tür sayısı ile belirtilir(küçük alanlardaki yerel çeşitlilik).

Gama Çeşitlilik;

Büyük bir alan yada kıta gibi farklı ekosistemleri kapsayan daha büyük coğrafi alanlardaki çeşitliliği ifade eder

Beta çeşitlilik;

Alfa ve Gama çeşitlilikte bağlantılıdır.Belli bir çevre boyunca yada dereceli değişim gösteren bir coğrafyada tür kompozisyonundaki değişim oranını ifade eder. İki ya da daha fazla alan veya

ekosistemin tür zenginliğine bağlı olarak tür çeşitliliğindeki

farklılıkları ölçen, varlık-yokluk veya bolluk indeksleri yardımıyla tür benzerliklerini karşılaştıran çeşitliliktir.Bu çeşitlilik için farklı ekosistemler karşılaştırılır ve her ekosisteme özgü türler hesaba katılırken ortak bulunan türler değerlendirme dışı bırakılır.

(30)
(31)

Biyoçeşitlilikle ilgili bu ana göstergelere

(tür,genetik,ekosistem ve ekolojik çeşitlilik) ilaveten ayrıca son yıllarda ;

-Kompozisyon çeşitliliği -Yapısal çeşitlilik

-Fonksiyonel çeşitlilik te değerlendirmeye tabi tutulan diğer göstergelerdir.

(32)

BİYOÇEŞİTLİLİĞİN İZLENMESİ

Ekosistemin canlı ve cansız ögeleri ve arasındaki karmaşık ilişkilerin ortaya konması ve izlenmsi çoğu zaman olanaklı değildir. Bu nedenle ekosistemi temsil edebilir özellikte canlı/canlılar bilimsel yöntemlerle araştırılıp belirlenir ve gerekli izlemeler bunlar üzerinden yapılır. Diğer bir deyişle ekosistemde yer alan cansız varlıklarla biyoçeşitliliğin tam olarak ortaya konması olanaklı değildir.

Bu nedenle çeşitliliğin izlenebileceği HEDEF türlerin belirlenmesi gerekmektedir.İzlenecek türlerin yayılışları , biyolojileri ve IUCN (International Union for Conservation of Nature)

kategorilerinden CR(Çok tehlikede),EN (Tehlikede)ve VU(Zarar görebilir) gibi tehlike kategorileri bilinmeli ve bunlar ekosistemlerin izlenmesi ve planlanmasında öne çıkmalıdır.

(33)

- Anahtar tür : Bu türlerin populasyonlarındaki herhangi bir

değişim bulundukları ekosistemde büyük etkiler yaratabilir.Ör; tek bir tohum yayıcı kuş türüne bağımlı bir ekosistemin bu kuş

türünün alandan yok olmasıyla yapısal olarak değişime uğraması

- Bayrak tür : koruma amacına ulaşmak için yerel halkı bilinçlendirme çalışmalarında kullanmak ve bu faaliyetleri

gerçekleştirmek üzere gereken finansal kaynakları sağlamak için stratejik olarak seçilirler

- Şemsiye tür ; bu tür ile beraber yaşayan türlerinde

korunabileceği ilkesinden yola çıkılarak seçilir. Burada türün nadir olma durumu ile insan müdahalelerine karşı duyarlılığı şemsiye türün seçiminde önde gelen iki faktördür

- Gösterge tür ; İzlenmesi gereken herhangi bir çevresel soruna gecikmeksizin tepki veren türlerden seçilir. Ya toplum

kompozisyonunu temsil etmesi yada çevresel değişiklikleri yansıtması için kullanılır.

(34)

Her dört anlamda da biyoçeşitlilik açısından son derece önemli bir potansiyel ve zenginliğe sahip olan Türkiye’de bu sözleşme ile bu çeşitliliği koruma taahhüdü altına girmiştir.

Sözleşmede öngörülen hükümlerden bazıları:

Biyoçeşitlilik unsurlarının belirlenmesi

Biyoçeşitliliğin doğal ortamında korunması (in-situ)

Biyoçeşitliliğin doğal ortamında korunması çalışmalarını tamamlayıcı olarak gen bankaları, herbaryum gibi

ortamlarda (ex-situ) korunması

Koruma ve sürdürülebilir kullanıma yönelik olarak sosyal ve ekonomik teşvik tedbirlerinin geliştirilmesi.

(35)

BM Cartagena Biyogüvenlik Protokolü

Önceki birleşmiş milletler biyoçeşitlilik

sözleşmesine ek olarak genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların güvenli transferi, muamelesi,

kullanımıyla ilgili prosedürleri belirlemek üzere hazırlanmış bir protokoldür. Türkiye adına Çevre Bakanlığı 2000 yılında bu protokolü imzalamıştır.

BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi

(36)

KYOTO PROTOKOLÜ

Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların salımlarını (emisyon) kısmak üzere

sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşmadır.

Kyoto Protokolü,

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine

(BMİDÇS) ek nitelikteki uluslararası bir çevre anlaşmasıdır.

(37)

11 aralık 1997’de Kyoto/Japonya’da imzaya açılmıştır.

16 Şubat 2005’de yürürlüğe girmiştir.

18 Haziran 2008’de Türkiye taraf oldu.

Kyoto Protokolü 2012 yılına kadar Türkiye`ye yükümlülük getirmemiştir.

(38)

Ekolojide Temel Kavramlar

Biyosfer :

İlk kez Lamarck tarafından kullanılmış ve sonra Rus araştırıcı Vernadsky (1926) tarafından bilime

kazandırılmıştır.

“Canlıların hayatlarını sürdürdükleri ve bir arda bulundukları yerdir”

Fiziksel niteliklerine göre ;

Litosfer

Hidrosfer

Atmosfer olmak üzere 3 kısma ayrılır

(39)

Biyosferin 2 önemli karakteri;

1. Su

2. Güneş ışınları

(40)

Ekolojide Temel Kavramlar

Ekosistem = Mikrokozm = Holosön

Ekosistem Kavramı: Canlı organizmalarla cansız çevre faktörleri birbirleriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Karşılıklı olarak madde alışverişi yapacak biçimde birbirine etki eden canlı organizmalarla cansız maddelerden oluşan doğa parçasına ekosistem denir.

Ekosistem= Biyotop + Biyosenoz

(41)

Doğada ekosistemlerin sınırı sabit değildir,açık ekosistemler şeklindedir

Ekosistemler zaman faktörünün etkisi altında değişerek öncül safhadan sıralı değişimle

(süksesyon) olgun ekosistemlere(kimaks) dönüşebilirler.

Olgun ekosistemler sekonder olarak değişime uğrayabilir(Antropojenik ekositemler)

(42)

Habitat ve Ekolojik Niş

Bir organizmanın habitatı onun yaşadığı ya da aranıldığı zaman bulunduğu yerdir.

Ekolojik niş, organizmanın adaptasyonu, fizyolojik tepkileri, kalıtsal ya da öğrenerek elde ettiği özel davranışlarından doğan

komunite ya da ekosistemdeki halidir. Bu

organizmanın ekolojik nişi yaşadığı çevrede yaptığı işe bağlıdır. Kısaca habitat bir

organizmanın adresi, niş ise onun işidir.

(43)

EKOSİSTEMİN ELEMANLARI

Abiyotik maddeler (çevrenin temel organik ve inorganik bileşikleri)

Üreticiler, ototroflar (başlıca yeşil bitkiler)

Tüketiciler, heterotrof organizmalar

Ayrıştırıcılar (başlıca bakteri ve mantarlar olup heterotrofturlar)

(44)

Ekosistemlerin İşlevleri

Tüm ekosistemlerde canlı ve cansız ögeler üç temel işlevle birbirine bağlanır:

Enerji akımı

Kimyasal madde döngüleri (biyokimyasal çevrim)

Populasyon denetimleri

(45)

EKOSİSTEMDE ENERJİ AKIMI

Güneş Enerjisi Temel Üreticiler Birincil Tüketiciler İkincil Tüketiciler

Ayrıştırıcılar

(46)
(47)

Ekosistemlerde Madde Döngüsü

Temel Üreticiler Birincil Tüketiciler İkincil Tüketiciler

Ayrıştırıcılar

(48)

Biyokimyasal Çevrim

Protoplazmanın yapısında bulunan temel elementlerin tümü biyosferde kendine özgü bir çevrime sahiptir. Buna biyokimyasal çevrim denir.

Elementlerin çevrimi açık yada kapalı olabilir;

Azot,Karbon,su,atmosferle doğrudan doğruya alış-veriş halinde olduğundan Açık bir çevrime sahiptir.

Ca,S,P,K çevrimleri,bu maddelerin kazanılması;

ana materyalin aşınıp parçalanması

çıkışı ise hasat yada yer altı suları aracılığı ile drenajı şeklindedir

(49)

AZOT ÇEVRİMİ

Ekosisteme azotun girişi;

Atmosferden

Biyolojik

Fotokimyasal,Elektrokimyasal yolla (Yapay gübreleme bir yana bırakılırsa tek Azot kaynağı atmosferdir. Atmosferde % 79 oranında bulunur)

Ekosistemdeki ölü bitki ve hayvan dokularının parçalanmasıyla

Ekosistemden çıkışı;

Yıkanma(suda eriyen nitratlar)

Ürün kaldırılması

Denitrifikasyon

(50)

AZOT DÖNGÜSÜ

Bitkiler aminoasit, protein sentezleyebilmek için azota ihtiyaç duyarlar. Ama hiçbir bitki havanın serbest azotunu alamaz.Ancak kökleriyle suda çözünmüş olarak alabilirler. Hayvanlar ise yedikleri bitki ve canlılardan alırlar.

Atmosfer azotu azot bağlayıcı bakteriler tarafından ve şimşek yıldırım ve yağmurların etkisiyle toprağa bağlanır . Havadaki azot gazının toprağa bağlanmasına fiksasyon denir. Toprağa bağlanan azot tuzlarının bir bölümü denitrifikasyon bakterileri

tarafından azot gazına dönüştürülür. Böylece havadaki azot sabit kalır. Topraktaki azotun bir bölümünü bitkiler tarafından alınıp aminoasit organik baz gibi azotlu bileşiklere dönüştürülür. Bu azotlu bileşikler bitkileri besin olarak kullanan

hayvanlara geçer. Azotlu bileşikler bitki hayvan artık ve ölüleri olarak toprağa karışır.

Bitki hayvan artıklarıyla ölülerindeki azotlu organik bileşikler üre ve ürik asit

ayrıştırıcılar tarafından parçalanınca NH3(Amonyak) ve H2S oluşur. Aminoasitlerin saprofitler tarafından oksijensiz yıkımına pütrifikasyon denir. Ayrıştırıcıların

oluşturduğu NH3 gazı kemosentez yapan nitrit bakterileri tarafından kimyasal enerji eldesinde kullanılınca nitrik asit (HNO2) meydana gelir. Nitrik asit bir başka

kemosentetik bakteri olan nitrat bakterisi tarafından enerji eldesinde kullanılınca nitrat asit (HNO3) oluşur. Böylece azot dolanımını tamamlamış olur.

NOT: Azot döngüsü sırasında ayrıştırıcıların oluşturduğu NH3 gazından kemosentetik bakterilerin azot oluşturmasına nitrifikasyon denir .

(51)

Azot Çevrimi

Atmosferik Elektrokimyasal

Fotokimyasal 35 mg Biyolojik

Rhizobium (Köklerde, toprakta) Azotobackter (aerobik, toprakta) Clostridium (anaerobik, toprakta)

140-700 mg

NH3

Nitrifikasyon

Nitrosomonas NO2

Nitrobacter NO3

Aminoasit Bitkiler

Protein

Saprofit Bakteriler Pseudomonas

Denitrifikasyon Atmosfere

Atmosfer

Amonifikasyon

Nitrobakter

Amonifikasyon + Nitrifikasyon

Azot Mineralizasyonu Mineral Azot oluşumu NH(Amonyum), NO2, NO3

Mineral Azot

NH3 (Amonyak)Nitrifikasyon NO2 NO3 KEMOSENTEZ

Nitrosomonas Nitrobacter

Mineral Azot Atmosfer Azotu

(52)
(53)

AZOT ÇEVRİMİ

(54)

AZOT ÇEVRİMİ

(55)

KARBON ÇEVRİMİ

Karbon kaynağı gaz halde CO2 olarak

atmosferde ve suda erimiş olarak bulunur

Ekosisteme girişi Fotosentez’le

Sistemde ana kaynağına dönüşünde

Bakteri ve mantarlar(ayrıştırıcılar)rol oynar

Bir kısmı mercan resifleri ve canlı iskeletlerinde depolanır,zamanla aşınmayla çevrime döner

Bir kısmı tam parçalanamadığı için fosil yakıt olarak depolanır,bunların kullanımı sonucu zamanla ana kaynağına döner

(56)

Karbon Çevrimi

(57)

Karbon Çevrimi

(58)

FOSFOR ÇEVRİMİ

Başlıca Fosfor Kaynakları;

Fosfor içeren kayalar

Fosil hayvanlar

Fosfor içeren gübreler

Bu kaynaklardan;

Aşınma, erime,madencilik faaliyetleri

gübre yapımıyla serbest hale geçer

topraktan bitkiler vasıtasıyla ekosistemin diğer ögelerine taşınır,

çürümeyle tekrar iade edilir.

Bir kısım fosfat yıkanarak denizlere taşınıp sığ yada derin deniz sedimanlarında depolanır

(59)

Fosfor Çevrimi

(60)

SU ÇEVRİMİ

(61)

SU ÇEVRİMİ

(62)

KÜKÜRT ÇEVRİMİ

Kükürdün doğal kaynakları;

Kayalar (FeS – demir sülfit, FeS2 – Pirit)

Yanardağ ve Bataklıklar (H2S)

Jeolojik aşınmayla taş küre yüzeyine çıkarlar,denizlerde sedimenter kayaların oluşmasıyla taş küreye geri

dönerler

Açığa çıkan kükürtlü bileşiklerdeki kükürt havadaki O2 ile reaksiyona girerek SO2 ve SO3 ve sonunda su buharıyla temas edince H2SO4 şeklini alır.

Havadaki kükürt genellikle bu biçimiyle yani sülfirik asit olarak toprağa döner ve çevrime girer.

Oksijensiz sistemlerde kükürt iki grup bakteri arasında

değişik kimyasal şekillerde alınıp verilir.Sülfit bakterileri SO4 içeren maddelerdeki oksijeni kullanarak H2S’e dönüştürür.Bir grup bakteri bunu enerji kaynağı olarak kullanır

(63)

KÜKÜRT ÇEVRİMİ

(64)

KALSİYUM ÇEVRİMİ

Kalsiyum çevriminde toprak bir besinsel element deposu olarak iş görmektedir,ekosistemin biyotik kesimine serbest bırakılan miktar bu rezervin

sabit bir bölümüdür.

(65)

Populasyon Denetimi

Bir ekosistemdeki canlı öğeleri oluşturan bitki ve hayvan populasyonlarının denetimi olayı, sistemin dengeli bir bütün olarak işleyişini sağlar. Populasyonların denetimi sistem

içinde canlıların birbirleriyle ve cansız ortamla ilişkilerini denetlemek suretiyle gerçekleşir

(otokontrol).

Referanslar

Benzer Belgeler

Antropoloji biliminin en önemli amacı kültürün ana unsuru olan insanın, içinde yaşadığı toplumların geçmişten günümüze kadar ki sürecinde gerek biyolojik

“Out-of-Africa" hipotezi: modern Homo sapiens 200,000 yıl önce Afrika’da evrimleşti ve 40-50 bin yıl öncede Dünyaya yayıldı.. “Multiregional" hipotezi: Dünyanın

- Genetik çeşitliliğin azalması sonucu bir popülasyon, (iklim ya da yaşam kaynaklarının değişimi gibi) yeni?. seçilim baskıları karşısında uyarlanma

Yaşayan canlıların çeşitliliğinden, fosillerden ve jeolojiden canlıların çeşitliliğinden, fosillerden ve jeolojiden sağlanan deliller günümüzdeki türlerin

4- İnsanın Soğuğa Adaptasyonu 5- İnsanın Sıcağa Adaptasyonu 6- Adaptasyon ve insan ırkları.. - Toplumlar arasındaki morfolojik farklılıklar 7- İnsanın

• Tiroid bezinin çalışmasının artması: Vücut ısısının düştüğünü haber alan ısı düzenleme.. merkezi beynimizdeki başka bir merkezi

• Aklimatize olmamış bireyler daha kolay ve daha çok terleme eğilimindedir, terdeki tuz bileşimi daha azdır. • Ter miktarındaki azalma maruz kalmadan 3-5 gün sonra