• Sonuç bulunamadı

Bu hususta bize daima yardımcı olan Profesör H

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu hususta bize daima yardımcı olan Profesör H"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A n k a r a ' y a d a i r b a z ı c o ğ r a f î b i i g i l e r

Y a z a n : H â m i t S Â D İ

" HAYAT " dergisi — I. cilt — sayı : 22 - sayfa : 15 - Yıl : 1927

Bir süredenberi dergimiz eski arap harf- leriyle yayınlanmış olan mimarî, şehircilik ve diğer san'atlara dair enteresan yazıları, incelemeler yapmak isteyen genç kuşakların faydalanabilmeleri için yayınlamaktadır.

Bu sayımızda eski İstanbul Darülfunun müderrislerinden Hâmit Sâdi beyin « A n - k a r a ' nın» coğrafyasına dair bilgiler, baş- lıklı enteresan makalesini okuyucularımıza sunuyoruz.

Bu hususta bize daima yardımcı olan Profesör H. Kemalî Söylemezoğlu'na teşek- kür ederiz.

A r k i t e k t

Ankara coğrafî vaziyet itibariyle de memleketin merkezini teşkil eder, en kısa havayolu ile Karadeniz'den 120, Marmara'dan 300, Akdeniz'den 400 km. uzaklıktadır. İs- tanbul'a demiryolu ile 578, İzmir'de 846, do- ğuda Erzurum ve Diyarbakır'a kısmen de- miryolu kısmen şose olmak üzere takriben 1100 km. mesafede bulunur. Coğrafî mev- kii 39°, 58' arzı şimaliye ve greenvvich mebdei- ne göre 32°, 25' tulûşarkiye isabet eder. Aşağı lanmak. İlk devre mimarlarının bu devreye yukarı (Pekin), (Washington), (Madrid) ile ay- nı arz derecesi üzerindedir.

Orta Anadolu'nun yaylalarının her tara- fında arazinin şekli bir değildir. Güneyinde Konya ovaları vâsi düzlükler halinde devam ettiği halde, kuzeyde Sakarya ile Kızılırmak arasındaki saha küçük dağlar, vâdilerle arıza- lanmıştır. Bu nedenle Ankara az çok arızalı bir arazide, sarp bir tepenin üzerinde bulu- nur. (840) metre bir zemin üzerinde 960 metreye kadar yükselen bu tepe'nin etrafı çok dik olup eteklerinde dolaşan "Bent- deresi» de tabiî bir hendek vazifesini görür.

Yalnız güney ciheti hafif meyillerle geniş bir ova ile sonuçlanır. Batı'ya doğru açık

olan bu ovanın etrafını gittikçe yükselen arızalı bir arazi çevirir, hattâ bazı nokta- larda önemli irtifalara varır. Kuzeyde "Et- lik" ve tepeleri 1200, doğuda "Hüseyingâzi- 1850 metreye kadar yükselir.

Jeoloji noktai nazarından Ankara'nın bulun- duğu saha üçüncü zamana ait muhtelif te- şekküiâtın mahsulüdür. Nefsi şehir miyosen rûsubî tabakalar üzerine yayılmış yeni indi- fa? sahralardan (andetizler) den oluşmuştur.

Batı'da "Gâzi" mevkiinde evvelâ alçı ile meşbu Gre (Kumtaşı), onun altında billuri jips (alçıtaşı), beyaz marn tabakatı meyda- na çıktığı gibi, doğu'da Bentderesi üzerin- deki bir geçit noktasında tabakat aşağıdan

• yukarı şu suretle sıralanmaktadır : evvelâ muayyen bir itikâl devresine tekabül eden kalkerler, şiştler ; İkinci diğer bir itikâl dev- resine ait olan gre tabakatı ; Üçüncü ola- rak bütün sahayı kaplayan andezit tabaka- ları bulunur ki, orada konglomeralar ve tüf- lere de rastlanır.

Dördüncü tabakayı teşkil eden lavlar ise, kısmen itikâle maruz kalmıştır. Güneye doğru rusubi sahralar; azar şişti ve kalkerler geniş bir saha işgal eder. Bilhassa Elmada- ğı eteklerindeki kesif kalkerleri bazı jeolog- lar mermer diye tavsif etmektedir. (1)

Arazinin bünyesine bakarak şimdiye ka- dar geçirdiği safahat hakkında yani (Paleo- jeografisi) ne dair bazı mütalaalarda bulun- mak kabildir. Bu sahanın üçüncü zaman ip- tidalarına, yani eosen devri ortalarına ka- dar deniz altında yattığı anlaşılmaktadır.

Anadolu'nun çehresindeki belli başlı çizgileri meydana getiren miyosen devri esnasında civar arazi müthiş kıyametlere maruz kalır;

bir cihetten Toroslar, diğer cihetten Kuzey Anadolu iltivaları vücud bulurken, Ankara arazisi o kadar büyük değişikliklere uğrama- mış yalnız, arazi tümü ile biraz yükselmiş- tir. Neticede üzerindeki denizler çekilerek yerine ötede beride bazı göller bıraktı ; fa- kat bu esnada bugünkinden daha sıcak bir iklimin hüküm sürmesi, dolayısı ile bu göl- ler de az zaman sonra kurumaya yüz tuttu.

Asıl Ankara içinde önemli olay üçüncü za- man sonlarına doğru meydana gelen indifa- lar olmuştur. İltivaları müteakip husule ge- len yarıklar vasıtasıyla arzın derinliklerinden yüzeye çıkan andezit kitleleri şurada bura- da bir takım yığınlar ve kubbeler vücuda getirdi. Eski rüsub tabakalara kısmen indi- fai sahralarla örtüldü. Üzerindeki denizler çekilmiş, arzdan gelen indifalarla az çok sarsılmış ve şeklini değiştirmiş olan bu arazide artık iklim ve akarsular faaliyete geçti. İndifai sahralara nisbetle yumuşak

olan rüsubi sahralar daha fazla aşınarak bir tarafta yalçın kayalar, diğer tarafta rüsubi ovalar ayrı ayrı birer manzara vücuda getir- di. Bu tesirat ve değişiklik el'an devam et- mektedir.

Ankara'da olduğu gibi, bütün Orta Ana- dolu yaylalarında nisbeten kurak berri bir iklim hüküm sürer. Yazın yakıcı sıcaklar, kışın şiddetli soğuklar kendini gösterir. Isı- nın yazın gölgede 38 dereceye çıktığı, kı- şın sıfır altı 24°ye indiği olur. Değil yalnız en sıcak ay ile en soğuk ay arasında, hat tâ gece ile gündüz arasında bile şiddetli ıs farkı hissolunur. Buranın senelik ısı ortam 10°,6 derecedir.

(İstanbul 13.8, Adana 18.7). Yıllık ıs farkı da, 22.4 derecedir. (İstanbul'da 18°, I Sivas'ta 25°, 3). Günlük ısı farkı ise 14° de receyi bulmaktadır. (İzmir'de 8.—, Trabzon' da 9°, 6). Isı farklarının bu kadar fazla ol ması havanın ekseriya kuru ve bulutsuz ol masından ileri gelmektedir. (*) Mamafr bı kuru hava uzviyet üzerine güneyin rutubeti havalarından daha iyi tesir yapmaktadır. Yıl lık yağmur ve kar yağış mikdarı 250 mili metre kadardır. Bunun 100 milimetresi ilk bahar, 42 si yaz, 38 zi sonbahar, 68 zi kıl ayları zarfında düşer. Kar uzun müddet yeı de kalır. Don günlerinin mikdarı 50 - 6 olarak tesbit edilmektedir. Rüzgâr yönler]

çok değişik ise de, daha ziyade kuzey doğ ve güney batı rüzgârlarının hakim olduğ görülür. Yazın ânî surette teşekkül ede:

yüksek hava cereyanları bazen pek şiddet kasırgalara ve tahribata sebebiyet verir.

Bitkilerin hayatı iklimin en sadık bir ifi;

desi olarak kabul eden bazı mütehassısla Orta Anadolu iklimini "Tragant yani kitre il limi" namı altında step iklimlerinin özel bi enmüzeci saymaktadırlar. Burada bozkırlar!- beraber bodur ağaçlar ve fundalıklar kend liginden yetişebilir. Civarda orman yoktu i Bazı yerlerde yeşil meşe şecerelerine tı sadüf edilir. Fakat rutubetin azlığından d(

layı her tarafta kalın bir toprak tabaka! I teşekkül edemez. Bilhassa günlük ısı değ .' sikliklerinin şiddetinden devamlı parçalana j kayalar bir çok yerlerde köşeli çakıllar h; j linde kalır. Ankara etrafında kayalık sahalr I istisna edilecek olursa iki cins toprak teşe külâtı göze çarpar. Biri yamaçlarda meyv ağaçları ile bağların yetiştiği sert ve ağ topraklar, diğeri ise ovalara yayılmış olc işlemesi kolay hafif alüvyon topraklandı

(1) Philippson (A. Philippson) nun k çük Asya'nın jeolojisi — Sayfa 56 — (Han buch der regionalen Geologie Vo. 2.)

(2)

Ova toprakları cüz'î ıslâh edilecek olursa her nevi mahsul yetiştirmeğe müsaittir.

(*) P. Zistler "Türkiye'de ısı değişiklik- leri" Leipjig 1926.

Doğal vasıflarım izah ettiğimiz bu mev- kide şehrin nasıl teşekkül ettiğini ve Tür- kiye Cumhuriyeti'nin merkezi oluncaya ka- dar, ne gibi safahat geçirdiğini de bilmek çok faydalı ise de, incelemelerin azlığı do- layısı ile bu hususta vereceğimiz bilgi pek eksik olacaktır. Ankara ovası burada büyük bir şehrin teşekkülünü mucip olacak kadar münbit ve zengin bir ova değildir. Civarda daha zengin ovalar vardır. Asıl bu mevkiin muhafazalı ve korunmaya elverişli bir nok- ta olması ve ülkeler aşan bir karayolu'nun güzergâh'ı üzerinde bulunmasıdır ki, burada bir kentin kurulmasına neden olmuştur.

Bu çevrede Ankara kale'sinin bulundu- ğu nokta kadar eski zamanın şartlarına gö- re müdafaaya uygun bir mevkii hemen yok gibidir. Bu nedenle, Ankara'nın Hitit'ler dev- rinde yani kırk asır önce bile mevcut oldu- ğu zannediliyor. Şehrin iki kilometre doğu- sunda bulunarak İstanbul müzesine getirilen kabartma arslan heykelleri bu iddiayı kanıt- lamaktadır. Frikyalılar zamanında Ankara'nın 3nemli bir şehir olduğuna dair de bazı söy- lentiler vardır. İki yıl önce İstasyon civarın- daki höyüklerde yapılan kazıda Frikyalı'lar devrine ait bazı eserlere rastlanmıştır. An-

<ara bir müddet batı'dan gelen "Golvua" ka- imlerinin idaresi altında kalmıştır. Strabon nilad'ın ilk asrında Ankara'yı Goluva'ların ilkesi olan müstahkem bir kale olarak bize :anıtmaktadır.

, Romalılar Anadolu'yu istilâ ettikleri es- ıaoa en ziyade önem verdikleri kent An- kara oldu. Çünkü istilâ muharebelerinde An-

<ara büyük bir rol oynamıştır. Anadolu'ya )u noktadan hakim olmak istediler. İmpara- or Ögüst'e ve Roma'ya ibadete mahsus

>lan mabetlerin en muazzamı Ankara'da inşa idildiği gibi Ogüst'ün siyasî vasiyetnamesi le buraya hâk edildi. Önceleri kent tepenin izerindeki iç kaleye münhasır bulunuyordu.

Romalılar kenti tepenin eteklerine kadar ndirerek muazzam tesisat vücuda getirdiler, 'arış meydanı, hamamlar ve müteaddid ta- ıınaklar inşa ettiler. Ondokuz asır önce ya- nlan bu binaların çoğu harap oldu. Yalnız )güst mabedinin kalıntıları bugüne kadar

;almıştır. Bu devirde Ankara halkı anıt yap- nak meraklısı idi. Bazı tarihçiler, Kurumu adime tarihi için bu kadar çok vesika sak- ayan şehrin nâdir olduğunu söylerler. Afı- ara'nın tarihinde en parlak ve en ileri za- lanı Romalılar devrinde idi. Bizans devrinde

şehrin tâlii biraz sönük geçiyor. Türkler Ana- dolu'ya yerleştikten sonra, yani onbirinci asırda tekrar canlanmaya başladı. Selçuki- ler devrinde önemli bir il merkezi olarak ge- lişti.

Selçukiler'in inkirazından sonra (tavaifi Mülûk) devrinde Ankara'nın Ahiler tarafın- dan idare edildiği ekser tarihçilerimiz tara- fından ileri sürülmekte ise de, her halde buada da henüz bilinmeyen bir sülâlenin icrayı hükümet etmiş olması pek muhtemel- dir. Kent ondördüncü yüzyılın ikinci yarısın- da Osmanlılar eline geçmiştir. Dört yıl ön- ce Ankara Türkiye Cumhuriyetinin makarrı olduğu esnada 20 bin nüfuslu tamamıyla ba- kımsız bir kentten ibaretti.

Bu tarihî sefahat bize Ankara'nın do- ğudaki ülkeleri Batı Anadolu'ya bağlayan merkezi caddenin (*) üzerinde ve bu su- retle ülkenin bütün kısımlarına hâkim bir noktada bulunduğunu anlatmaktadır. Evvelce aşağı yukarı İzmir - Afyonkarahisar - An- kara - Kayseri - Malatya - Diyarbakır (veya Kayseri - Sivas - Erzurum) üzerinden geçen bu merkezi cadde Bizans ve Selçuk devir- lerinde güzergâhını değiştirerek İstanbul - Konya - Gülekboğazı - Adana yolunu yani bu- günkü Bağdat hattını takip ettiği devirlerde Ankara'nın hayatı biraz sönük geçmiştir. He- le Osmanlılar'ın son devirlerine doğru Ana- dolu büsbütün cihan münakalâtı haricinde kalmış olduğundan Ankara ancak mevzii bir önemi hâiz bulunuyordu. Ankara'nın hükü- met merkezi olması, altı yedi asırdanberi önemini kaybetmiş olan merkezi caddenin tekrar canlanmasını mucip oldu. Evvelce An- kara üzerinden geçmesi mukarrer iken bi- lâhare Konya yolunu seçen Bağdat hattından Anadolu için beklenen faideyi asıl Ankara- Sivas hattının temin edeceği anlaşılıyor.

Ankara'nın hükümet merkezi olması kent için bütün tarihî safahâtı gölgede bıra- kacak bir olaydır. Şimdiye kadar belli bir istihsal sahasının mübadele merkezi, hubu- bat ve tiftik pazarı, nihayet bir ticaret ve küçük bir sanayi kenti olan Ankara artık geniş bir ülkenin idare merkezi olarak daha başka şartlar altında gelişmeye başladı.

Cumhuriyet hükümetinin pek dûrendişâne bir fikir ile kendisine merkez seçtiği bu ken- tin her türlü ihtiyacata göre yeni baştan tan- zimi yeni Türkiye'nin faaliyet unsuru için bir izzetinefis meselesidir.

Üç yıldanberi Ankara'nın eski manzara- sı değişmiştir. Cebeci - Çankaya - İstasyon üçgeni içindeki ovaya doğru yeni bir kentin oluşmaya başladığı görülür. Ötede beride gö- ze çarpan yeni ve çok büyük binalar kâfi vesâit bulunmamasına rağmen nisbeten az bir zamanda pek çok eser vücuda getiril- diğine şehadet etmektedir.

Kentin nüfusu da devamlı artmaktadır.

Üç yıl zarfında üç misli artış göstermiştir.

1927 Ocak zarfında yapılan tahrirde Ankara Belediyesi sınırları içinde nüfusun 60 bine yakın olduğu görülmüştür. Konut yetersizli- ği olmasaydı bu mikdar daha çok olabilirdi.

Nüfusun inşa edilecek konut adedi ile oran- tılı olarak artacağı anlaşılıyor. Acaba bu ge- lişme ne kadar ilerleyebilecek, az bir za- man sonra kentin azamî nüfusu ne olabi- lecektir ? Bu suale verilecek cevap şüphe- siz pek kesin olmıyacaktır.

Fakat aşağı yukarı bir tahmin yapmak zorunluğu vardır. Çünkü kent plânını sokak- ları, caddeleri, meydan ve bahçeleri o mik- yasa göre tanzim etmek icap eder.

Akdeniz havzasında ekseri büyük kent- lerin hattâ hükümet merkezlerinin nüfusu na- diren yarım milyonu geçer. Yalnız İstanbul milyonluk şehir olarak tanılır. Umumî nüfus 20 milyon olan İspanya ile, 40 milyona ya- kın olan İtalya'nın hükümet merkezleri Mad- rit ve Roma 700 - 750 bin nüfusa maliktir.

Umumî nüfusları itibariyle Türkiye ile kabili kıyas olan Yugoslavya ve Romanya'nın baş- kentleri ise 200 - 350 bin nüfusu ihtiva et- mektedir.

Beşer milyon nüfusa malik olan Bulga- ristan ve Yunanistan'ın merkezî idarelerinin nüfusu 170 - 300 bindir, iran'ın başkenti olan Tahran'da ise 220 bin nüfus bulunmaktadır.

Tabiî bu şehirler, içinde barındırdıkları bu nüfusu sırf hükümet merkezi olmaları do- layısı ile değil belki, daha başka bir takım iktisadî nedenler neticesi toplamışlardır.

Aynı zamanda bu saydığımız ülkeler, İtalya ve İspanya müstesna, hükümet mer- kezlerinden mâda nâdiren büyük şehirlere maliktir. Türkiye'de ise İstanbul, hattâ İzmir daima Ankara'dan daha kalabalık birer şe- hir olarak kalacaktır. Bütün bu şartlar na- zarı itibare alınınca Ankara'nın bir süre son- ra 200 bin nüfuslu bir şehir olarak gelişe- ceği tahmin edilebilir. Azamî nüfusun ne kadar olabileceğini ansak nüfus artışı tayin edecektir.

(*) Bu hususta Türk Yurdu'nun 1927 se- nesi 38. numarasındaki "Türkiye'den geçen kadim transit yollan" makalesinde izahat vardır.

İstanbul Darülfünunu Coğrafya muallimi

Hâmit Sâdi

Referanslar

Benzer Belgeler

% 20 Birinci kat döşemesi döküldüğü zaman.. Bu günler yapı

Bu durumda ¨ onceki sonu¸c nedeniyle determi- nantın sarma sayısının geri kalanı sabit olmak

(1) Philippson (A. Philippson) nun k çük Asya'nın jeolojisi — Sayfa 56 — (Han buch der regionalen Geologie Vo.. Ova toprakları cüz'î ıslâh edilecek olursa her nevi

Nihayet 1904 senesinde (Lüisiania) sergisi açıldı. Bu sergi Chicago sergisinden iki misli büyüktü ve kat kat daha güzeldi. Teşhir edilmiş olan eşya arasında yüz otomobil

Tezyinî sanatların her şubesinin eski ve çok zengin bir mazisi olan bizde kumaşları dokuyacak eleman ve dahilî de- korasyonda çalışacak dekoratör ve dekoratör yetiştiren G ü

Diş Hekimliği Fakültesine başvuracak adaylar için Lisans, Yüksek Lisans, Doktora veya Diş Hekimliğinde Uzmanlık belgeleri (Yurt dışından alınan diploma var

a) Protokol kapsamında MUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak kısımlara ait iş için gerekli ödeneği temin eder, gerekli finansmanı temin etmesine

bı veriyor: Menfaatlerini korumak maksadile. Demek ki, kitle kendi menfaati için hareket eder; menfaat her İçtimaî kreasyonun kaynağı, zenbereğidir. Şu halde bir