B E T O N A R M E V E M İ M A R Î
(EĞRİ KOLON)
Y. Mimar Dr. Şevki VANLI.
Taşıdığı meyva veya yapraklarla beraber kendi ağırlı-ğına göre ayarlanmış ince dallar merkeze doğru yaklaştıkça yüküyle nisbet dahilinde kalınlaşarak ufak bir ânı geniş-lemeyle daha kalın bir dala bağlanarak silsile gövdeye eri-şir. Gövdenin toprak altında kalan kısmı kısa, köklerin dal-budak sarması daha basittir.
1910 ile 1920 arasında yeni mimarînin nerdeyse sem-bolü olan betonarmenin, epeyce eski bir geçmişi v a r d ı r :
1774 de ilk defa büyük İngiliz mühendisi John Smea-ton arafmdan EddysSmea-tone deniz feneri inşaatında kullanıldı. O zamana kadar inşa edilen fenerler dalgalara dayanama-mıştı. Smeaton temelde harç olarak bir —kireç, kil, kum ve sıkıştırılmış demir f r e s i — karışığı, yani beton kullandı. Bu, Roma devrinden sonra betonun ilk kullanılışı idi. Son-radan, 1324 de Joseph Aspdin ilk portland çimentosunu ta-biî şekliyle tanıttı ve Aspdin sunî birleşiğin dozajına ölçü verdi. Beş sene sonra da Dr. Fox demir kirişlerin arasını betonla doldurmak suretiyle yeni bir döşeme tarzı ortaya attı. Manchesterli William Fairbairn ilk olarak bugünkü anlayışa yakın bir şekilde; yani betonun içine gömülmüş demir — irtibat — kirişleri tanzim ederek kullandı. Fakat ilmin, betonarmenin hakikî vasıflarını tesbit edebilmesi için daha elli seneye ihtiyaç vardı. Bu sırada demir inşaat, bü-yük yapılarda kullanılarak iyi gelişmeler kaydediyordu.
1867 de, Paris Fuarında geniş ölçüde kullanılan beto-narme; nihayet Fransız Monier'nin (1868) de su depolarında hakikî mahiyetini buldu. .1890 dan itibaren Amerikada Ernest Leslie Ransome (İngiliz) ve Avrupada François Hennebique tarafından geniş ölçüde kullanıldı. Sonra da ilk betonarme üstadlarının isimlerini duyuyoruz: A.G. Perret, Toni Garnier v.s. Daha sonra Maillart (İsviçre) 1909 dan iti-baren asrımızın betonarme ve mimarî şaheserlerini verdi.
Ayrıca Fressinet (Fransız), İtalyan Nervi ve bunlar aya-rında hiçbir mühendis ve mimar insan fantezisinin en hakikî menşeiyle san'at eserleri verdiler.
Betonarmenin icadı (bugünkü şekliyle), inşaat tarihinde çok mühim bir hâdisedir. Kirişin icadından bugüne kadar geçirilen istihaleler arasında onun ihtilâli ayarında hiçbir icat yoktur. Kiriş - kemer - tonoz - kulube silsilesi asırlarla tecrübeye dayanmış epeyce tenbel bir gelişmedir. Bir za-manlar heyecanları fethettiği zannedilen çelik inşaat bile, sistem bakımından zayıf, bakımı pahalı ve ömrü kısa bir elemandır. Mimarî tarihinde ismi geçen en güzel çelik sa-lonlardan, daha şimdiden pek azı kalmıştır. Eyfel kulesinin ömrünü uzatabilmek için bağlantı yerleri mütemadiyen kontrol edilmekte ve küflenmemesi için bütün tedbirler alınmaktadır.
Bugünkü inşaat tekniğini temsil eden «mukavemet» en iyi ifadesini muhakkak ki betonarmede bulmuştur. Sıkıştı-rıcı kuvvetleri, yerine göre icabeden şekli ve kesiti kolayca verebileceğimiz (inert) betonla, çekicileri istediğimiz şekilde yerleştireceğimiz çelik çubukla karşılıyoruz. Hem madde, hem de şekil verme bakımından başka hiçbir madde veya sistem nasib olmayan bir bağdaşma (koherans) ile karşılaşı-yoruz. Yani betonarme yaşayan varlıkların sahib oldukları organik bir bağlılığa imkân veriyor. Bir ağacın lifleri gibi, köklerinden hareket ederek dalbudak sarabiliyor. Çelik in-şaattan evvelki sistemlerde, teknik bir tekrardan ibaret olup, güzelle çirkin arasında bir mimar vardı, şimdi beto-narmenin geniş imkânları vardır. Zaten betonarme daima müsbet şekillere hamile değil mi? Tek ki onu anlıyanm ka-leminden çıksın. Burada mimar veya mühendis mevzubahis değildir. Maillart, Fressinet, Nervi asrımızın mimarları
ara-sında sayılır. Gayrı muntazam bir mühendislik tahsili gören Le Corbusier günümüzün mimarlarındandır. Alvar Aalto'nun Paimio (Finlandiya) daki sanatoryomunun (1929-33), revir kısmının yan cephesini seyrettiğimiz zaman; betonarmenin bir mimarî ifâde, organik bir üslûpla şekillendiğini görürüz.
Tabiî bu güzel şeylerden bahsederken, bunların şu ve-ya bu betonarme şartnamesinin tatbikinden konuşmadığımız malûm. Hassas bir bünye anlayışının doğurduğu betonarme bizi alâkadar eder. Zaten iyi bir mühendis veya mimar için tekniğin varış noktası, hislerinin tatmin edildiği yerdir. Bü-yük mimar Wright'in entuisyon ile gayet güzel teknik bu-luşları vardır. Eserlerinin birçokları teori kalıplarının aksi-ne bir sistemle yapılmış ve birçok münakaşalara yol açmıştır. Tokyodaki eserleri, büyük 1915 zelzelesinden sağlam çıkan pek az binalar arasındadır.
Betonarme ve taş; betonarme ve madenî elemanlar; be-tonarme ve cam v.s. Bebe-tonarmenin diğer bütün inşaat ele-manlariyle gayet güzel bağdaştığını şimdiye kadar yapılan tatbikatlarda gördük. Onu bir şimalli vakarıyla, bir cenuplu inceliğiyle, bir cenubî Amerikalı koketliğiyle tanıdık ve sev-dik. Onu bir şartnameler tekrarı değil; bir espri, bir anlayış tarzı olarak benimsediğimiz zaman daha da çok seveceğiz.
Zamanımızın en iyi mimarî kritikçisi, İsviçreli S. Giedion' un «Nouveaux Ponts de Maillart», Cahiers d'Arts 1934 No. 14 de Maillart hakkında yazdığı ve «Space, Time and Architecture» Harvard Üniversity 1941 de tekrarladığı bir paragrafı ele alalım :
«Maillard'm otuz senelik araştırmaları esnasındaki te-kâmülü, mahrecini o iç kuvvetten alarak — h e r büyük artist veya ilim adamında olduğu gibi — mevcut teknik bilgiden sıyrılmak imkânını veren görüş kabiliyeti sayesinde, orga-nik olarak gelişmektedir. Onun, tahayyülüne ne kadar iti-madı olan bir insan olduğunu anlamak için, kendisiyle bir defa konuşmak kâfi idi. O, köprülerini ekseriya, Zürih ve Bern büroları arasında seyahat ederken, trende bir kâğıt parçasının üzerine tek bir eğri ile çizerdi. İcat (kelimesinin hakikî manasıyla), neticeye varmak için hesaptan daha kat'î bir paya sahip iken; mütehassısın yalnız hesapları, yepyeni hal şekillerine varmak için pek elverişsiz bir rehber olurdu.
Maillard için, hesabın efendi değil uşak olması çok ma-nidardır. Köprüleri; onları saran şiirle, ruhları; hassas mu-vazeneleriyle, zekâyı tatmin etmektedirler.»
Fizik kanunlarından inşaat sahasında azamî istifadeyi sağlayan betonarme ;plâstik ifadenin en samimisini ve en ilerisini vermeye en az kadim Yunan mimarisi kadar
muk-Maillart'in köprüsü
Betonarme nervür
tedirler. Onun vasıflarından biri olan «Eğri kolon», diklik (ortogonalite) mecburiyetini ortadan kaldırarak, mimarinin plâstik kıymet ve imkânlarını fevkalâde genişletmiştir.
Betonarme, bazılarının zannettiği gibi kabiliyetini dol-durmuş değildir. Ona ne kadar ümit bağlarsak o kadar iyi e'mis oluruz. y. Mimar
Dr. Şevki VANLI