• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ÇANGAL ORMANI (SİNOP-AYANCIK) VASKÜLER BİTKİLER FLORASI Melda BAYSAL BİYOLOJİ ANABİLİM DALI ANKARA 2008 Her Hakkı Saklıdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ÇANGAL ORMANI (SİNOP-AYANCIK) VASKÜLER BİTKİLER FLORASI Melda BAYSAL BİYOLOJİ ANABİLİM DALI ANKARA 2008 Her Hakkı Saklıdır"

Copied!
336
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

DOKTORA TEZİ

ÇANGAL ORMANI (SİNOP-AYANCIK) VASKÜLER BİTKİLER FLORASI

Melda BAYSAL

BİYOLOJİ ANABİLİM DALI

ANKARA 2008 Her Hakkı Saklıdır

(2)

ÖZET Doktora Tezi

ÇANGAL ORMANI (SĠNOP-AYANCIK) VASKÜLER BĠTKĠLER FLORASI

Melda BAYSAL

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Biyoloji Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof. Dr. Ender YURDAKULOL

Bu çalışma, Orta Karadeniz Bölgesi‟nde A5 karesinde ve Sinop İli sınırları içerisinde yer alan Çangal Ormanı vasküler bitkiler florasını içermektedir. Tamamen Avrupa- Sibirya bitki coğrafyası bölgesine giren çalışma alanından 2004-2007 yılları arasında toplanan 2031 bitki örneğinin değerlendirilmesi sonucu 84 familya ve 368 cinse ait 769 tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. Bu taksonlardan 19‟u Eğreltiler, 7‟si Açık tohumlular ve 743‟ü Kapalı tohumlular alt bölümlerine dahildir. İhtiva ettikleri takson sayısı bakımından büyük familyalar şunlardır: Asteraceae (92), Fabaceae (59) ve Lamiaceae (57)‟dir. En çok türle temsil edilen cinsler ise Euphorbia (13), Centaurea (12) ve Trifolium (12)‟dir. Bitki coğrafyası elemanlarının dağılımında Avrupa-Sibirya 230 takson (% 29.91), İran-Turan 46 takson (% 5.98), Akdeniz 48 takson (% 6.24) ve diğerleri 445 takson (% 57.87)‟dur. Alandaki endemik tür sayısı 56 (% 7.28)‟dır. 41 takson A5 karesi için yeni kayıttır.

Temmuz 2008, 324 Sayfa

Anahtar Kelimeler: Flora, Çangal Ormanı, Sinop (Ayancık), Türkiye

(3)

ABSTRACT (Ph. D. Thesis)

THE VASCULAR PLANTS OF THE ÇANGAL FOREST (SĠNOP – AYANCIK)

Melda BAYSAL

Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Biology

Supervisor: Prof. Dr. Ender YURDAKULOL

This research has contained the vascular plants of the Çangal Forest (Sinop-Ayancık) situated in the province of Sinop in Blacksea region, taking place entirely Euro-Siberian phytogeographic region. 2031 plant specimens have collected from research area between 2004-2007 years. An examination of these specimens have revealed 84 families, 368 genera, 769 species. From these 769 taxa, 19 of them are Pteridophytes, 7 of them are Gymnosperms and 743 of them are Angiosperms. According to the taxa numbers, Asteraceae with 92 taxa, the Fabaceae with 59, the Lamiaceae with 57 are the largest families. Respectively, the largest genera are Euphorbia (13 taxa), Centaurea (12 taxa) and Trifolium (12 taxa). The distribution of phytogeographic elements are as follows: Euro-Siberian 230 taxa (29.91 %), İrano-Turanian 46 taxa (5.98 %), Mediterranean 48 taxa (6.24 %) and others 445 taxa (57.87 %). Endemism rate of the area is 7.28 % (56 taxa), 41 taxa are new records for the square A5.

July 2008, 324 Pages

Key Words: Flora, Çangal Forest, Sinop (Ayancık), Turkey

(4)

TEġEKKÜR

Bu çalışmanın yapılması fikrinden gerçekleşmesine kadar görüş, düşünce, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım aynı zamanda örnek aldığım hocam ve danışmanım Prof. Dr. Ender YURDAKULOL‟a, Ankara Üniversitesi Çankırı Orman Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İlhami KÖKSAL‟a teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Arazi çalışmalarımda araç ve kalacak yer konusunda yardımlarını esirgemeyen Ayancık Orman İşletme Müdürü Zekeriya ASLAN‟a, Müdür Yardımcısı Hasan Ali BAYRAM‟a teşekkür ederim. Ayrıca arazi çalışmalarımda büyük yardımlarını gördüğüm Yard. Doç Dr. Mehmet DEMİRÖRS‟e, Akgöl Orman İşletme Şefi Hasan YAŞAYACAK‟a, Yüksek Biyolog Hüseyin MUTLU‟ya, Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Araştırma Görvlilerinden Ali Uğur ÖZCAN‟a ve Mehmet SEZGİN‟e teşekkür ederim.

Doktora süresince anlayışla ve sabırla yanımda olan ve her zaman maddi manevi desteğini eksik etmeyen başta eşim Emre Şahin DÖLARSLAN olmak üzere değerli aileme teşekkürlerimi sunarım.

Melda (BAYSAL) DÖLARSLAN Ankara, Temmuz 2008

(5)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ... i

ABSTRACT ... ii

TEġEKKÜR ... iii

SĠMGELER VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... v

ġEKĠLLER DĠZĠNĠ ... vi

ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ ... vii

HARĠTALAR DĠZĠNĠ ... viii

FAMĠLYALAR DĠZĠNĠ ... ix

1. GĠRĠġ ... 1

2. MATERYAL VE METOT ... 8

3. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN TANIMI ... 15

3.1 AraĢtırma Bölgesinin Coğrafik Durumu ... 15

3.2 AraĢtırma Bölgesinin Jeolojik Yapısı ... 18

3.2.1 Stratigrafi... 18

3.2.2 Paleocoğrafik evrim ... 21

3.3. AraĢtırma Bölgesinin Toprak Yapısı ... 23

3.3.1. AraĢtırma bölgesinin büyük toprak grupları ... 23

3.3.2. AraĢtırma bölgesinin Ģimdiki arazi kullanma Ģekli ... 25

3.3.3. AraĢtırma bölgesinin arazi kullanma kabiliyet sınıfları ... 26

4. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN ĠKLĠMĠ ... 31

4.1. YağıĢlar ... 32

4.2. Mevsimlik YağıĢlar ... 32

4.3. Nispi Nem ve Rüzgar ... 33

4.4. Sıcaklıklar ... 35

4.4.1. Aylık ve yıllık sıcaklık ortalamaları ... 35

4.4.2. Aylık ve yıllık minimum sıcaklık ortalamaları (°C)... 35

4.4.3. Aylık ve yıllık maksimum sıcaklık ortalamaları (°C) ... 36

4.4.4. Aylık ve yıllık ekstrem (en düĢük ve en yüksek sıcaklıklar) ... 37

4.5. Biyoiklimsel Sentez ... 38

5. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN FĠTOCOĞRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ ... 46

6. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN FLORASI ... 51

7. ARAġTIRMA ALANINDAKĠ VEJETASYON TĠPLERĠ ... 58

8. BULGULAR ... 63

9. TARTIġMA VE SONUÇ ... 306

KAYNAKLAR ... 314

ÖZGEÇMĠġ... 323

(6)

SĠMGELER VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ

Bu çalışmada kullanılmış fakat tez metni içinde açıklanmamış bazı kısaltmalar açıklamaları ile birlikte verilmiştir.

Simgeler Açıklamalar

km kilometre

m metre

cm santimetre

mm milimetre

ºC santigrat derece

Kısaltmalar Açıklamalar

B Batı

D Doğu

E Doğu

End. Endemik

G Güney

K Kuzey

N Kuzey

No. Numara/Numarası

R.S. Rasat Süresi

sp. Türü

S Güney

subsp. Alt Tür

var. varyete

W Batı

(7)

ġEKĠLLER DĠZĠNĠ

Şekil 4.1 Sinop İli Ombro-Termik Diyagramı ... 41

Şekil 4.2 Sinop-Ayancık İlçesi Ombro-Termik Diyagramı ... 42

Şekil 4.3 Sinop-Dikmen İlçesi Ombro-Termik Diyagramı ... 43

Şekil 4.4. Sinop-Boyabat İlçesi Ombro-Termik Diyagramı ... 44

Şekil 4.5 Kastamonu-Taşköprü İlçesi Ombro-Termik Diyagramı ... 45

Şekil 6.1 Familya spektrumu ... 55

Şekil 6.2 Fitocoğrafik bölge spektrumu ... 56

Şekil 6.3 Hayat formu spektrumu ... 56

Şekil 6.4 Endemik türlerin fitocoğrafik bölge spektrumu ... 57

(8)

ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ

Çizelge 4.1 Araştırma bölgesindeki istasyonların rasat tipleri ve süreleri ... 31

Çizelge 4.2 Aylık ve yıllık yağış ortalamaları (mm)... 32

Çizelge 4.3 Yağışın mevsimlere göre dağılışı ve yağış rejimi tipleri ... 33

Çizelge 4.4 Aylık ve yıllık ortalama nispi nem değerleri (%) ... 33

Çizelge 4.5 En hızlı esen rüzgar yönü ve kuvveti (m/sn) ... 34

Çizelge 4.6 Aylık ve yıllık ortalama sıcaklık değerleri (°C) ... 35

Çizelge 4.7 Aylık ve yıllık ortalama minimum sıcaklık değerleri (°C) ... 36

Çizelge 4.8 Aylık ve yıllık ortalama maksimum sıcaklık değerleri (°C) ... 36

Çizelge 4.9 Aylık ve yıllık en düşük sıcaklık değerleri (°C) ... 37

Çizelge 4.10 Aylık ve yıllık en yüksek sıcaklık değerleri (°C) ... 37

Çizelge 4.11 „Q‟ ve „m‟ değerlerine göre istasyonların Biyoiklim Tipleri ... 40

Çizelge 4.12 Biyoiklimsel Sentez ... 40

Çizelge 6.1 Türlerin büyük bitki gruplarına göre dağılımları ... 51

Çizelge 6.2 Türlerin familyalara göre dağılımları... 52

Çizelge 6.3 Toplanan bitkilerin cinslere göre dağılımı ... 52

Çizelge 6.4 Türlerin hayat formlarına göre dağılımları ... 53

Çizelge 6.5 Türlerin fitocoğrafik bölgelere göre dağılımları ... 54

Çizelge 6.6 Endemik türlerin fitocoğrafik bölgelere göre dağılımları ... 55

Çizelge 9.1 Türlerin büyük bitki gruplarına göre dağılımları ... 306

Çizelge 9.2 Araştırma alanı ve yakın bölgelerde yapılan çalışmalardaki sonuçlara göre en çok türle temsil edilen familyaların karşılaştırılması ... 307

Çizelge 9.3 Araştırma alanı yakın bölgelerde yapılan çalışmalardaki sonuçlara göre en fazla takson içeren cinslerin karşılaştırılması ... 308

Çizelge 9.4 Araştırma alanından toplanan türlerin fitocoğrafik bölgelere göre dağılım oranlarının yakın bölgelerde gerçekleştirilen çalışmalarla karşılaştırılması ... 309

Çizelge 9.5 Araştırma alanından toplanan endemik bitki oranının, araştırma alanına yakın bölgelerde yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle karşılaştırılması ... 311

Çizelge 9.6 IUCN Red List Categories (2006) Versiyon 6.2‟ye göre düzenlenmiş endemik bitkilerin tehlike sınıflarına dağılımı ... 312

(9)

HARĠTALAR DĠZĠNĠ

Harita 2.1 Davis (1965) Grid Sistem Haritası ... 13

Harita 2.2 Türlerin Türkiye dışındaki dağılımları ... 14

Harita 3.1 Araştırma alanının topoğrafik haritası ... 17

Harita 3.2 Araştırma bölgesinin jeoloji haritası ... 22

Harita 3.3.1 Araştırma bölgesinin büyük toprak grupları haritası ... 28

Harita 3.3.2 Araştırma bölgesinin şimdiki arazi kullanma şekli haritası . ... 29

Harita 3.3.3 Araştırma bölgesinin arazi kullanma kabiliyet sınıfları haritası . ... 30

Harita 5.1 Türkiye‟deki fitocoğrafik bölgeler ve Anadolu Diyagonali ... 50

(10)

FAMĠLYALAR DĠZĠNĠ

EQUISETACEAE Michx. ex DC. ... 63

SINOPTERIDACEAE Kojdz. ... 64

HYPOLEPIDACEAE Ching ... 64

ASPLENIACEAE S. F. Gray ... 65

ATHYRIACEAE Alston ... 66

ASPIDIACEAE S. F. Gray ... 67

POLYPODIACEAE S. F. Gray ... 69

PINACEAE Lindley ... 69

TAXACEAE S. F. Gray ... 70

CUPRESSACEAE Bartl. ... 70

RANUNCULACEAE Juss. ... 72

BERBERIDACEAE Juss. ... 76

PAPAVERACEAE Juss. ... 76

CRUCIFERAE (BRASSICACEAE) Juss. ... 79

RESEDACEAE S. F. Gray ... 90

CISTACEAE Juss. ... 91

VIOLACEAE Batsch ... 92

POLYGALACEAE Juss. ... 94

CARYOPHYLLACEAE Juss. ... 95

ILLECEBRACEAE R. Br. ... 102

POLYGONACEAE Juss. ... 103

CHENOPODIACEAE Vent... 106

AMARANTHACEAE Juss. ... 107

TAMARICACEAE Link. ... 107

GUTTIFERAE Juss. ... 108

MALVACEAE Juss. ... 110

TILIACEAE Juss. ... 112

LINACEAE S. F. Gray ... 112

GERANIACEAE Juss. ... 113

OXALIDACEAE R. Br. ... 116

(11)

BALSAMINACEAE DC. ... 116

RUTACEAE Juss. ... 116

ACERACEAE Juss. ... 117

RHAMNACEAE Juss. ... 118

AQUIFOLIACEAE Bartl. ... 119

ANACARDIACEAE Lindl. ... 119

CELASTRACEAE R. Br. ... 119

LEGUMINOSAE (FABACEAE) Juss. ... 120

ROSACEAE Juss. ... 138

ONAGRACEAE Juss. ... 150

CALLITRICHACEAE Link. ... 152

CUCURBITACEAE Juss. ... 152

DATISCACEAE Lindl. ... 153

CRASSULACEAE DC. ... 153

SAXIFRAGACEAE Juss. ... 156

APIACEAE (UMBELLIFERAE) Lindl. ... 157

CORNACEAE Dumm. ... 166

CAPRIFOLIACEAE Juss. ... 167

VALERIANACEAE Batsch. ... 169

MORINACEAE J. G. Agardh ... 170

DIPSACACEAE Juss. ... 170

COMPOSITAE (ASTERACEAE) Giseke. ... 173

CAMPANULACEAE Juss. ... 201

ERICACEAE Juss. ... 205

PRIMULACEAE Vent. ... 207

OLEACEAE Hoffmanns&Link ... 209

ASCLEPIADACEAE R. Br. ... 210

GENTIANACEAE Juss. ... 211

CONVOLVULACEAE Juss. ... 213

CUSCUTACEAE Dum. ... 214

BORAGINACEAE Juss. ... 215

SOLANACEAE Juss. ... 222

(12)

SCROPHULARIACEAE Juss. ... 223

OROBANCHACEAE Vent. ... 235

GLOBULARIACEAE Dc. ... 236

VERBENACEAE Jaume St.-Hil. ... 236

LABIATAE (LAMIACEAE) Juss. ... 237

PLANTIGINACEAE Juss. ... 256

THYMELAEACEAE Juss. ... 257

LORANTHACEAE Juss. ... 258

ARISTOLOCHIACEAE Juss. ... 259

EUPHORBIACEAE Juss. ... 259

URTICACEAE Juss. ... 263

MORACEAE Link. ... 264

ULMACEAE Mirbel. ... 264

JUGLANDACEAE A. Rich. ex Kunth. ... 265

PLATANACEAE Dum. ... 265

FAGACEAE Dum. ... 265

CORYLACEAE Mirbel. ... 268

BETULACEAE S. F. Gray ... 269

SALICACEAE Mirbel. ... 270

RUBIACEAE Juss. ... 271

ALISMATACEAE Vent. ... 277

ARACEAE Juss. ... 277

LILIACEAE Dum. ... 278

AMARYLLIDACEAE Jaume St.-Hil ... 284

IRIDACEAE Juss. ... 284

ORCHIDACEAE Juss. ... 285

DIOSCORACEAE R. Br. ... 290

TYPHACEAE Juss. ... 290

JUNCACEAE Juss. ... 291

CYPERACEAE Juss. ... 293

GRAMINEAE (POACEAE) Juss. ... 297

(13)

1. GĠRĠġ

Hızlı nüfus artışına paralel olarak orman ürünlerine duyulan gereksinim her geçen gün artmaktadır. Ormanlardan sürdürülebilir yararlanma ancak onun tüm bireylerinin ve bireyler arasındaki ortak ilişkilerin sağlıklı bir şekilde bilinmesiyle olanaklıdır.

Günümüz ormancılığında flora ile yetişme ortamı ve verimliliği arasındaki ortak ilişkilerin belirlenmesi son derece önemlidir. Bunun için de birçok flora, vejetasyon ve ekolojik çalışmalara gereksinim vardır (Küçük 1998).

Günümüzde Dünya alanının % 29.53‟ünü kaplamakta olan orman alanları 44 milyar km²‟lik bir alanda yayılış göstermektedir. Genel olarak orman kavramı; bir alanda yayılan belli boy, yapı ve sıklığa sahip ağaç, ağaççık, çalı ve her türlü otsu bitkilerin yosun, liken, eğrelti ve mantarlarla toprak altı ve toprak üstünde yaşayan çeşitli mikro ve makro organizmaların içinde yaşadıkları doğal çevre ile birlikte oluşturdukları bir ekosistem, bir hayat beraberliği (biyosönose) olarak tanımlanabilir.

Dünyamız bugün genel olarak Holarktik, Akdeniz, Afrika, Hint, Adalar ve Pasifik, Paleotropikal, Neo-intertropikal, Güney Afrika, Antartika ve And ile Avustralya olmak üzere çeşitli alemlere ayrılmaktadır. Türkiye bu bölgelerin ilk ikisi yani Holarktik ve Akdeniz alemlerinin sınırları içinde yer almakta olup, Euro-Siberian (Avrupa-Sibirya), Irano-Turanian (İran-Turan) ve Mediterranean (Akdeniz) olmak üzere 3 büyük fitocoğrafik bölge elementlerini içermektedir (Anşin 1999).

Ülkemiz, Dünyanın zengin flora bölgelerinden biri olarak bilinmekle beraber floristik yapı olarak da çok çeşitlilik göstermektedir. Orman ekosistemlerinin önemli bir öğesi olan bitki topluluklarının tespitinde flora çalışmalarının yararı açıktır. Flora, bir ülke ya da belirli bir yörenin bitkilerinin tümüne verilen ad olup florayı oluşturan bitki elementleri arasında herhangi bir ilişki bulunması koşulu yoktur. Flora çalışmalarında bitkiler sistematik dizin halinde bir araya getirilir (Yaltırık 1996).

Bir ülkenin florasının zenginliği, o ülkede yetişen türlerin sayısı ile ilginçliği de bitkilerin yayılışı ve çeşitli vejetasyon tiplerine sahip olması ile ölçülebilir. Ülkemiz, bitkileri açısından dünyada zengin ve ilginç ülkelerin başında gelir. Bu zenginlik ve

(14)

ilginçlik ülkemizin çeşitli iklim tiplerinin etkisi altında olması, çoğrafik durumu (Deniz seviyesinden 5000 m‟ye kadar değişen yükseltiler, göl ve akarsuların çokluğu), jeolojik yapısı, değişik topoğrafik yapılara ve toprak gruplarına sahip olması ve üç farklı fitoçoğrafik bölgenin birleştiği yerde olmasından kaynaklanır (Davis 1975).

Bunların yanında Türkiye‟nin jeomorfolojisi de düşünülecek olursa; dağlar, ovalar, alpin bölgeleri vb. birçok değişik alanları ile ülkemiz oldukça çeşitlilik arz ederki bu durum da floristik yapının zengin olmasında önemli derecede etkilidir. Bu faktörlerin yanı sıra Anadolu‟daki floristik yapının zenginliğinin diğer bir sebebi de dördüncü zamanda aralıklarla Avrupa‟yı kaplayan buz devirleri esnasında yurdumuzun ikliminde meydana gelen değişikliklerdir. Şiddetli soğuklar sebebiyle Avrupa florasının büyük kayıplara uğradığı buz devirlerinde Anadolu‟da çok yağışlı bir iklim hakimdi. Bu sebeple bu devirlerde rutubeti seven bir orman vejetasyonu Anadolu‟da geniş sahalara yayılmıştır. Yağmurlu devirleri kurak devirler takip etmiş ve bu devirlerde de step florası Anadolu‟da gelişmiştir. Birbirini takip eden bu iklim değişiklikleri Anadolu‟nun bu zengin florasının ortaya çıkmasında diğer bir faktör olmuştur (Guyot 1937).

Türkiye florasının diğer önemli bir özelliği de endemizm‟dir. 10. cilt itibariyle Türkiye‟de 8575 bitki türü vardır. Bunlardan 2651‟i endemiktir. Endemizm oranı % 30,9‟dur. Son yıllarda bitki takson sayısına gerek yerli gerekse yabancı botanikçiler tarafından yapılan çalışmalar sonucunda 1994 yılında 178, 1999 yılında 168 tür ve tür altı kategoride takson eklenmiştir. Bunların da 236‟sı endemiktir (Özhatay ve ark. 1994, 1999). 2000 yılında hazırlanan Flora of Turkey and the East Aegean Islands, Volume:

11 (Supp.)‟e göre, 413 bitki türüne ait 567 takson Türkiye florasına ilave edilmiştir (Güner ve ark. 2000). Yeni ek ciltle 7676 sayfadan oluşan Türkiye ve Doğu Ege Adaları Florası, 8796‟sı Türkiye‟de, 192‟si Doğu Ege Adaları‟ndan olmak üzere toplam 8988 doğal, 9222 bitki türüne ulaşmıştır, toplam takson sayısı da 12 000 olarak ortaya çıkmıştır. Bu bitkilerden 2991‟i (2941‟i Türkiye‟den ve 50‟si Doğu Ege Adaları‟ndan) endemiktir. Endemik taksonların Türkiye‟nin toplam bitki taksonlarına oranı (endemizm) % 34.4‟tür. (Özhatay ve ar. 2003).

(15)

Ülkemizde yapılan flora çalışmalarının başlangıcı 16. ve 17. yüzyıllara dayanmaktadır.

Bu çalışmalar daha çok Avrupalı gezginler tarafından gerçekleştirilmiştir. Avrupalı gezginlerin ülkemizde yapmış olduğu geziler sonunda yurdumuzun bitkilerinden de bahseden seyahatnameler yazmış ve bu seyahatnameler Türkiye Florası hakkındaki ilk eserler olarak kabul edilmiştir (Baytop 2004).

Ülkemizi konu alan flora çalışmalarını yapan bu gezginler sırası ile: P. Belon (1517 – 1564), L. Rauwolff (1535 – 1596), O. G. de Busbecq (1522 – 1592), W. Quackelbeen (1527 – 1561), H. Dernschwam (1494 – 1568), G. Wheler (1650 – 1724), J. P. de Tournefort (1656 – 1708), G. A. Olivier (1756 – 1814)‟ dir (Baytop 2004).

Fransız doğa bilimci ve araştırmacı olan Pierre Belon (1517 – 1564), Doğu Akdeniz‟de ve o zaman Osmanlı toprakları içinde olan Yunanistan, Mısır, Filistin ve Batı Suriye ile Anadolu ve Trakya‟ da gezilerde bulunmuştur. Gezisinin son bulduğu İstanbul‟a gelinceye kadar, bütün yol üzerinde gördüğü bitki ve hayvanları tanımaya, ağaçlardan, balık, sürüngen, kuş ve diğer hayvanlardan resimler çizmeye çalışmıştır. Çalışmalarını topladığı kitapta bulunan 44 şekilden 12‟si bitki, 21‟i hayvan resmidir. Ağaç ve odunsulara bağlı kalmayıp, otsularla da ilgilenmiş, yetiştirilmiş veya yabani olsun her türlü bitkiye önem vermiş, çoğu yerde yabani bitki listeleri düzenlemiştir (Baytop 2004).

Ogier Ghiselin de Busbecq (1522 – 1592), Willem Quackelbeen (1527 – 1561) ve Hans Dernschwam (1494 – 1568) 16. yüzyılda İstanbul‟a gelerek buradan da Amasya‟ya gezilerde bulunmuş ve bitkiler hakkında bilgiler vermişlerdir. Busbecq (1522 – 1592), Belçikalı bir diplomattır. Belirttiği bitkiler çok fazla sayıda olmamakla beraber, ilk kaydettiği bilgiler Edirne – İstanbul yolu üzerinde bol miktarda gördüğü Nergis (Narcissus L.), Sümbül (Hyacinthus L.) ve o zamanlar Busbecq’e göre Türklerce „Tulipan‟ adı verilen Lale (Tulipa L.)‟dir. Amasya‟ya giderken Lavanta (Lavandula L.) ve Meyan (Glycyrrhiza L.) bitkisinden bahsetmiştir. Quackelbeen (1527 – 1561), Belçikalı bir hekimdir. Bitki ve drog örnekleri toplamıştır. Bunların başında Azakeğeri, Üzerlik, Glayöl, Atkestanesi, Doğu Çınarı bulunmaktadır. Teşhisleri kesin olmayan bitkileri ise, Kakule, Zencefil, Tarçın, Kafur, Kargabüken, Kına olarak

(16)

sıralanabilir. Dernschwam (1494 – 1568), Alman gezgindir. Seyahatnamesinin ilk bölümünde yetiştirilmiş gıda bitkileri ve büyük çoğunluğu sebze ve meyvelerden bahsetmiştir. Yabani bitki olarak, Arbutus unedo L. (Kocayemiş) ve Sambucus nigra L.

(Mürver)‟dan bahseder. İkinci bölümünde ise İstanbul – Amasya yolculuğu ile ilgili Anadolu‟da yerli olan Kocayemiş, Kayın, Meşe, Adaçayı, Nane, Rezene, Artemisia absinthium L., Artemisia abrotanum L., Üvez, Alıç, Meyan, Çam, Ardıç, Geven ve bodur fundalıklardan bahsetmiştir (Baytop 2004).

Doğu Akdeniz‟de gezi yapan Alman bir hekim olan Leonhart Rauwolff (1535 – 1596), seyahatnamesinde yabani ve yetiştirilmiş bitkilere dikkat etmiş, onları kaydetmiş ve tarif etmiştir. 15-30 Ağustos 1574‟ te Şanlıurfa – Birecik‟te kalmış ve burada Galega L., Mısır, Susam, Pamuk, Sütleğen, Scamnonium ve Acatia bitkilerini kaydetmiştir (Baytop 2004).

İngiliz bir gezgin olan George Wheler (1650 – 1724), İstanbul ve Batı Anadolu‟da gezilerde bulunmuştur. Seyahatnamesinde Buğday, Pamuk, Susam, Salatalık, Karpuz, İncir, Badem, Sütleğen, Şeftali, Elma, Çınar, Ceviz, Dut Ağacı, Göknar, Lübnan Sediri, Myrtus L., Arbutus L., Cistus foemina, Leidon, Quercus macrolepis, Hypericum calycinum L., Periploca graeca L., Abies bornmülleriana (MATTF.) COODE ET CULLEN, Cistus laurifolius L., Hypericum cerastoides (SPACH) ROBSON, Gentiana verna L., Cerinthe minor L., Helichrysum graveolens (BIEB.) SWEET, Glycyrrhiza echinata L., Melilotus alba Desr. olmak üzere birçok bitki türüne değinmiştir (Baytop 2004).

Fransız hekim ve botanist olan Joseph Pitton de Tournefort (1656 – 1708), Anadolu‟da gezilerde bulunmuştur. İstanbul – Trabzon, Trabzon – Erzurum, Erzurum – Tiflis – Erivan – Ağrı – Kars – Erzurum, Erzurum – Tokat, Tokat – Ankara, Ankara – Bursa ve Bursa – İzmir‟e geziler düzenlemiş ve buralardaki bitkiler hakkında bilgi vermiştir (Baytop 2004).

(17)

Tournefort, bir sınıflandırma sistemi kurarak taksonomide cins kavramını yerleştirmiştir. Doğu gezisi sonunda 1356 bitki tanımlamış ve 25 yeni cins tanımlamıştır (Baytop 2004).

Guillaume Antoine Olivier (1756 – 1814), Fransız bir hekim ve doğabilimcidir.

İstanbul ve Anadolu‟da yapmış olduğu gezilerde birçok bitki türü toplamış ve resmetmiştir. Seyahatnamesinde 5 yeni bitki türünü (Quercus infectoria Oliv., Q. libani Oliv., Astragalus verus Oliv., Populus euphratica Oliv., Amygdalus arabica Oliv.,) geçerli olarak tanıtmıştır. Olivier bu türleri adlandırmış, Latince betimlemiş ve resimlerini vermiştir. Bu husus Olivier’in eserine, seyahatname olma dışında, bitki sistematiği yönünden taksonomik bir değer kazandırmaktadır (Baytop 2004).

Bu yabancı gezginlerin flora çalışmalarına ek olarak, 17 yüzyılın ünlü Osmanlı gezgini olan Evliya Çelebi (1611 – 1682?) önemli bir yer tutmaktadır. Evliya Çelebi ömrü boyunca diyar diyar dolaşmış ve 10 ciltlik bir seyahatname yazmıştır.

Seyahatnamesinde, bitkilere de yer vermiş, kaldığı veya geçtiği yerlerde yörenin ağaçlarını, orada yetiştirilen çiçek, meyve ve sebzeleri kaydetmiş, bitkisel ürünleri ve drogları tanıtmış, bitkilerin yöresel adlarına önem vermiş, yörenin ilginç karakterli veya özel kullanışlı bitkilerini tanıtmaya çalışmıştır. Ayrıca Anıtsal Ağaçlar dikkatini çekmiş ve onları tarif etmiştir. Seyahatnamede Trakya ve Anadolu‟da kaydettiği 30 kadar ağaç, 35 kadar meyve, 10 kadar tahıl ve bakliyat, 15 kadar sebze, 30 kadar çiçek ve 8 kadar yabani ot adı bulunmaktadır (Baytop 2004).

Günümüzde Türkiye Flora‟sının oluşturulmasında temel olan çalışmalar üç ünlü botanist Edmond Boissier (1810 – 1885), Dr. Arthur Huber – Morath (1901 – 1990) ve Prof. P. H. Davis (1918 – 1992) tarafından gerçekleştirilmiş ve bugünkü Türkiye Flora‟sı oluşturulmuştur (Baytop 2004).

Boissier 1842 yılında, Yunanistan, Kırım, Mısır, Türkistan‟a kadar uzanan dolayısıyla Türkiye‟yi de içine alan bölgenin bitkilerini tanıtan 5 ciltlik bir eser meydana getirmiş ve 11.681 türün tanımlanmasını yapmıştır. Boissier‟in ölümünden sonra R. Buser

(18)

tarafından 1888 tarihinde hazırlanan süpleman cildi ile Türkiye bitkilerinin 4740‟ı tanımlanmıştır (Baytop 2004).

Davis ile Huber – Morath hemen hemen aynı yıllarda yaşamış ve yaklaşık aynı yıllar arasında Anadolu‟dan bitki toplamışlardır. Huber – Morath İsviçreli bir iktisatçı olmasına rağmen kendini bir botanist olarak yetiştirmiştir. 16 defa Anadolu‟ya gelmiş ve örnekler toplamıştır. Koleksiyonunu hem Davis‟e vererek hem de „Flora of Turkey‟

içinde, çoğu tür bakımından zengin olan 14 cinsi işleyerek, Davis‟in çalışmalarına büyük yardımda bulunmuştur (Baytop 2004).

Davis, ilk defa 1938 yılında ülkemize gelerek Boz dağ, Baba dağ ve Horoz dağından bitki toplamış ve bundan sonraki yıllarda ise ya kendi başına ya da diğer araştırmacılarla ülkemizin hemen hemen her yanını dolasarak 27000 kadar bitki örneği toplamıştır.

Davis kendi topladığı örnekleri ve o güne kadar birçok yerli (H. Birand, K.

Karamanoglu, R. Çetik, Y. Akman, E. Yurdakulol, T. Ekim, H. Pesmen, O. Ketenoglu, M. Vural, S. Yıldırımlı, R. İlarslan, A. Güral, M. Doğan) ve yabancı arastırmacının topladığı örnekleri değerlendirerek Edinburgh‟da yürüttüğü „Flora of Turkey‟ projesini tamamlamış, „Flora of Turkey and The East Aegean Islands‟ adını taşıyan eserini 1965 – 1988 yılları arasında 10 cilt halinde yayınlamıştır. Bu temel eserin meydana gelmesiyle Türkiye bitkileri ile ilgili floristik ve sistematik çalışmalar bulunduğumuz yüzyılda giderek artmış, son 25-30 yıl içinde büyük gelişmeler göstermiştir. Türkiye Florasını kapsayan birçok derleme, bölgesel bitki listeleri, orijinal çalışmalar yayınlanmış, Türkiye Florasına yeni türler, yeni yayılışlar ilave edilmiş, bilim için yeni olan bitki türleri ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda Türkiye‟de floristik çalışmalar özellikle Türk botanikçiler [Akman ve Yurdakulol (1981), Akman vd. (1983), Aktoklu (2001), Aytaç (1990, 2001), Dane ve Olgun (1992), Demirkuş (1991), Dönmez (2001), Duman (1998), Duman ve Aytaç (1991), Duman vd. (1995, 1997, 1998), Duman & Watson (1999), Ekim ve Vural (1989), Ekim vd. (1999), Ertekin ve Saya (1991), Ertuğrul ve Beyazoğlu (1997), Gemici (1990), Gemici ve Leblebici (1998), Güner ve Duman (1999), Hayırlıoğlu vd. (1997, 2002), Kılınç vd. (1991), Malyer (1989), Malyer ve Erken (1997), Özhatay N. ve Özhatay E. (1995), Özhatay ve Byfield (1995), Peşmen (1970), Yıldırımlı (1993, 1994, 1994), Yıldız ve Bahçelioğlu (1997), Yurdakulol (1974,

(19)

1981), Yurdakulol ve Altan (1984), Yurdakulol vd. (1990), Yurdakulol ve Erçoşkun (1990), Yurdakulol ve Eyüpoğlu (1996)] açısından önem kazanmış ve gün geçtikçe bu alandaki çalışmalar yoğunlaşmıştır (Baytop 2004).

Bu çalışmaya konu olan alan, gerek iklimsel gerekse coğrafik ve topoğrafik konumlarından dolayı zengin ve yoğun bitki örtüsüne sahiptir. Ülkemiz florası ortaya konulurken yapılan çalışmalar hariç alanda günümüze yakın bir dönemde kapsamlı bir çalışma yapılmamış olup bölge korunmuş bir alan olarak kalmıştır. Bu nedenle alanda yapılacak flora çalışmasının mevcut literatüre önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

(20)

2. MATERYAL VE METOT

Araştırma materyali, 2004-2007 yılları arasında değişik vejetasyon dönemlerinde (çiçeklenme, meyvelenme, tohumlanma vs.) toplanan bitkilerden oluşmaktadır.

Toplanan bitkiler modern sistematik kurallarına uygun olarak herbaryum materyali haline getirilmiştir. Bitki örnekleri en az ikişer adet olmak üzere çiçek ve meyve gibi kısımlarının üzerinde bulunmasına dikkat edilerek toplanmıştır. Bölgenin iklim verileri Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden elde edilmiştir. Biyoiklim katları;

Emberger‟in Akdeniz Bölgesi için geliştirdiği Q= formülü ile kurak mevsimi tanımlamak için S= formülüne göre, Akman ve Daget (1971)‟in çalışmalarından yararlanılarak belirlenmiştir.

Araştırma alanının jeolojisi ile ilgili bilgiler ve jeoloji haritası MTA raporlarından elde edilmiştir (Gedik ve Korkmaz 1984). Araştırma alanının toprak özellikleri ile ilgili bilgi ve haritalar ise Toprak-Gübre Araştırma Enstitüsü‟nden alınmıştır (Anonim 1993 ve Anonim 1996). Bölgenin topografik durumunu göstermek için Harita Genel Komutanlığı‟nın hazırladığı 1/ 250.000 ölçekli Türkiye Haritasının 2006 tarihli D33 ve E34 paftalarından yararlanılmıştır (Anonim 2006). Alanın meşçere tiplerini gösteren haritalar Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü-Ayancık Orman İşletme Müdürlüğü Akgöl, İnaltı, Çangal, Kepez ve Yemişli Orman İşletme Şefliklerinden temin edilmiştir (Anonim 1988-1989).

Bitkilerin teşhisleri, Davis‟in (1965-1988) editörlüğünde yayınlanmış olan „Flora of Turkey and The East Aegean Islands I-X‟ eserinden, ayrıca güçlük çekilen bazı örneklerin teşhisinde Flora of The U.S.S.R. (Komarov 1978), Flora of Iraq. Vol. 9.

Gramineae. (N. L. Bor, C. C. Townsend, Evan Guest, Ali Al-Rawi 1969) ile Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu‟nda (ANK) ve Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Herbaryumu‟nda (GAZI) bulunan örneklerden yararlanılarak yapılmıştır.

(21)

Türlerin ülkemizdeki yayılışlarının daha kolay izlenebilmesi için Davis (1965)‟in önerdiği Grid sistemi örnek alınmıştır. Bu sistemde Türkiye enlem ve boylamların geçtiği dereceler esas alınarak kuzeyden güneye A, B ve C olmak üzere üç ve batıdan doğuya doğru ise 1‟den 10‟a kadar olmak üzere 29 kareye ayrılmıştır. Buna göre araştırma alanı A5 karesi içindedir (Harita 2.1).

A5 karesi için yeni kare kayıtlarının tespit edilmesinde başta J. Donner‟ın hazırladığı

„Distribution Maps to P. H. Davis Flora of Turkey 1-10‟ adlı eser olmak üzere çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır ( Celep, 2004, Donner, 1990, Karaer vd. 1993, Kılınç vd.

1991, Korkmaz vd. 1996 ve Özen 2000). Alanda tespit edilen yeni kayıtlar, sistematik dizin içerisinde baş tarafına * işareti konularak belirtilmiştir.

Bitkilerin listesi verilirken familya sırası P. H. Davis‟in Türkiye Florasındaki sırasına göre düzenlenmiştir.

Bitki listesi yazılırken şu sıra izlenmiştir;

a. Familya

b. Cins adı ve otörü c. Tür adı ve otörü

d. Araştırma alanındaki yayılışı 1. Kare, İl, İlçe

2. Araştırma alanının hangi bölgesinde bulunduğu 3. Büyük toprak grubu

4. Yükseklik

5. Koordinat (Coğrafi Sistem) 6. Tarih

7. Toplayıcının adı ve soyadı 8. Örnek numarası

9. Hangi floristik bölge elementi olduğu 10. Hayat formu

11. Türkiye dışındaki dağılımı

(22)

Toplanan materyaller demirbaş tespiti yapmak üzere numaralandırılmış olup bitkilerin hangi bitki coğrafyası bölgesine ait olduğunun tespiti için „Flora of Turkey and East Aegean Islands I-X‟Davis (1965-1988), Flora Orientalis (Boissier 1867-1884) ve Index Kewensis kullanılmıştır. Türlerin yayılış alanları „Flora of Turkey and East Aegean Islands I-X‟ a göre ayrıntılı olarak yazılmıştır (Harita 2.2 ). Alanda tespit edilen tür ve türaltı seviyedeki endemik taksonların tehlike sınıfları tespit edilirken IUCN species Survival Commission tarafından hazırlanan „IUCN Red List Categories‟ adlı yayınlardan 1994‟te yayınlanan Versiyon 2.3‟e göre Ekim ve ark. (2000)‟nın hazırladığı

„Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı‟ (Ekim vd. 2000), adlı eserde yurdumuzun tehlike altında nadir ve endemik bitkilerinin durumu değerlendirilmiştir. Ancak aynı komisyonun 2006 yılında yayınladığı Versiyon 6.2‟de bazı değişiklikler yapılmıştır (IUCN 2006). Bu değişikliklere göre LR kategorisinin lc ve cd alt kategorileri birleştirilerek LC kategorisi şeklinde; nt alt kategorisi de NT kategorisi şeklinde değerlendirilmiştir. Türlere ait örnekler Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi‟nde muhafaza edilmektedir.

Türkiye Dışındaki Dağılım (Harita 2.2‟ ye göre ):

KUZEY AVRUPA: İskandinavya‟nın çoğu, Urallar‟ın doğusuna kadar (güney İsveç ve Norveç‟in güneybatı ucu dışında).

BATI AVRUPA: İngiltere, Fransa‟nın büyük kısmı, Pireneler, kuzey İspanya ve Portekiz, Danimarka ve Norveç‟in güneybatı ucu.

GÜNEY AVRUPA: İber yarımadası (batı Avrupa‟daki kısmı dışında), güney Fransa, İtalya (Alpler dışında), Balkanlar ve Kıbrıs dışında Akdeniz Adaları.

BALKANLAR: Yugoslavya (Tuna‟nın güneyi), Yunanistan, Bulgaristan, Dobruca, Arnavutluk, İstriya, Yunanistan ve Ege.

ORTA AVRUPA: Alplerden Baltık denizine kadar, güney İsveç dahil, Almanya‟nın çoğu, Fransa‟nın bir kısmı, Polonya, Çekoslovakya, İsviçre, Avusturya, kuzey İtalya, Yugoslavya (Tuna‟nın kuzeyi), Macaristan, Romanya (Dobruca dışında).

KUZEY AFRİKA: Fas‟dan Süveyş Kanalı‟na kadar, ayrıca Makaronezya.

(23)

AKDENİZ ALANI: Güney Avrupa, kuzey Afrika, batı Suriye.

ORTA RUSYA: Finlandiya Körfezinden Sverdlovsk (Urallar) ve güney Rusya‟ya kadar.

GÜNEY RUSYA: Step kuşağı, Karadeniz, S.S.C.B. florasının Aşağı don ve Yukarı Don bölgeleri, Kırım‟ın kuzeyi (dağlık olmayan kısım).

SİBİRYA: S.S.C.B. : Transcaspia‟nın kuzeyi ve Uralların doğusu.

KAFKASYA:

Kafkaslar: Ana dağ silsilesi (Bolşoy, Kafkas) Abhazya dahil.

Transkafkasya: Ana dağ silsilesinin güneyi.

Gürcistan (1).

Sovyet Azerbaycan (Rus Taliş‟in dışında) (2).

Sovyet Ermenistan (Nahçivan dahil) (3).

KIRIM: Sadece güney (dağlık alan) için kullanılır (14).

İRAN:

Kuzey İran: Elbruz ve Taliş‟in tamamı (4).

Kuzeybatı İran: İran Azerbaycan‟ı (5).

Batı İran: Rezaiyeh gölünden Şiraz‟a olan hattın batısındaki dağlar.

Orta İran.

Horasan: Kuzeydoğu İran, Kopet dağının tamamı.

Güney İran.

KUZEY IRAK: Kürdistan dağı (6).

BATI SURİYE:

Lazkiye (7).

Lübnan (sadece dağlar) (8).

Anti-Lübnan (9).

Filistin: İsrail ve Ürdün‟ün batı kısmı (10).

(24)

SURİYE ÇÖLÜ: Suriye, Irak ve Ürdün‟ün bir kısmı SİNA (11)

ARABİSTAN KIBRIS (12).

AFGANİSTAN ORTA ASYA:

Transcaspia: Step ve çöl bölgesi, Aralo-Caspian, S.S.C.B. florasının Kızıl Kum ve Kara Kum bölgeleri (Kopet dağı dışında).

Türkistan: Dağlık bölge, Rus Tien-Shan ve Pamir-alai dahil.

Sinkiang.

Moğolistan.

BATI PAKİSTAN

Aşağıdaki terimlerde kullanılmaktadır:

[Anadolu], Kafkasya, batı Suriye, kuzey Irak, Kıbrıs, Suriye çölü, Arabistan, İran, Afganistan, batı Pakistan, Sina.

(25)

Harita 2.1 Davis (1965) Grid Sistem Haritası

13

(26)

Harita 2.2 Türlerin Türkiye dışındaki dağılımları (Davis 1965)

(27)

3. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN TANIMI 3.1 AraĢtırma Bölgesinin Coğrafik Durumu

Araştırma alanı Sinop ilinin, Ayancık ilçesine bağlı olup, 41° 39'- 41° 50' kuzey enlemleri ile 34° 23'- 34° 45' doğu boylamları arasındadır. Davis (1965)‟in Grid sistemine göre A5 karesi içinde bulunmaktadır.

Araştırma alanının yüksekliği 300-1651 m arasında değişmektedir. Araştırma alanında bulunan başlıca tepeler; Karlık tepe (1651 m), Mescit tepe (1301 m), Domuz tepe (1202 m), Gavurlar tepe (1344 m), Saraycık tepe (1328 m), Kabaktarla tepe (1256 m), Yığma tepe (1448 m), İnbaşı tepe (1461 m), Aktepe (1513 m), Sarıçalıçal tepe (1362 m), Çatalçam tepe (1404 m), Çal tepe (1393 m), Bakacak tepe (1614 m), Çangal Dağı (1519 m), Yanıklık tepe (1458 m), Domuzölen tepe (760 m), Çileklik tepe (1360 m), Fidanlık tepe (1412 m), Namazlık tepe (1445 m), Çölmektepe (1095 m), Kurcugöl tepe (747 m), Kamışlık tepe (1225 m), Killik tepe (1283 m), Erikli tepe (1414 m), Küçük tepe (1446 m) ve Karakütük tepe (1580 m)‟dir.

Araştırma alanının 26575,4 ha ormanlık ve 5211,5 ha ormansız alan olmak üzere toplam alan 31786,9 ha‟dır. Arazi genelde dağlık ve sarp olup kıyı ya da vadi yataklarındaki küçük düzlükler dışında eğimli ve engebelidir.

Bölgenin MTA Enstitüsünce hazırlanan 1/800.000 ölçekli jeoloji haritası üzerinde yapılan incelemeye göre bölge arazisi genelde kretase filişi, güney kısımlarında mümulitli kalkerle birlikte eosen filişi, kuzey kısımlarında kretase‟lerden oluşmuştur.

Bunların karışımından kalkerli, kumlu topraklar meydana gelmiştir. Oldukça derin, az taşlı verimli topraklardır. Bu özellikleri ile ağaçsı türlerin yetişmesi için son derece elverişlidir.

Yörenin doğal bitki örtüsünü ormanlar oluşturmaktadır. Bitki örtüsü çok zengin ve yoğun olup yükselti kuşaklarına göre farklılaşmaktadır. Bölge ormanlarında asli ağaç türleri Sarıçam, Kayın, Göknar, Meşe ve düşük yükseltilerde az da olsa Karaçam bulunmaktadır. Araştırma alanının güney kısmında Kayın saf olarak, Göknar ile karışık

(28)

ya da Göknar ve Sarıçam ile karışık meşcereler oluşturmaktadır. Orta kısmında Göknar saf ya Kayın ile karışık ya da Sarıçam ve Kayın ile karışık yapı tipleri oluşturmaktadır.

Alanın kuzeyi ise Kayın hakimiyetinde Göknar, Meşe ve Gürgen ile yapmış olduğu karışık meşcereler mevcuttur. Genelde alanda saf halde Meşe sahası az bulunmaktadır fakat tam güney bakılarda Sarıçam ile çok lokal saf meşcereler kurmaktadır. Dere içlerinde ve kayalık kısımlarda yapraklı türler değişik oranlarda diğer meşcere tiplerine karışım gösterirler. Özellikle dere içlerinde tipik dere vejetasyonları (Kızılağaç, Çınar, Titrek Kavak, Söğüt vs.), rutubetli ve kayalık yerlerde Gürgen, ışık isteklerine göre ayrıca Akçaağaç, Karaağaç, Üvez, Ihlamur, Dişbudak vs. türleri yer alır.

Araştırma bölgesindeki başlıca akarsular; Karapınar çayı, İkiçam çayı, Kepez çayı, Gögez deresi, Çatalmeşe deresi, Kayadibi deresi, Sandık deresi, Örükdüzü deresi, Sansar deresi, Çukurçay deresi, Küçükçay deresi, Kaplancık deresi, Baklalık deresi, Gürlevük deresi, Killik deresi, Yemişli deresi, Karasu deresi, Güneytarla deresi, Akpınar deresi‟dir.

Bölgede ulaşım karayolu ile yapılmaktadır. Ayrıca bölgenin dağlık kesimine giden köy, yayla ve orman yolları bulunmaktadır.

Orman çevresindeki halkın çoğunluğunun geçimi orman bağlıdır. Yöre halkı ormancılık faaliyetlerinde üretim işlerinde (ağaç kesme, sürütme ve taşıma) ve dikim işlerinde çalışarak ayrıca orman tali ürünlerinden (kestane, mantar vs.) yararlanarak geçimini sağlamaktadır. Ziraat ve hayvancılık kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yapılmaktadır. Bölge ormanlarında az da olsa otlatma yapılmakta buna bağlı olarak da zararları yer yer görülmektedir.

(29)

Harita 3.1 Araştırma alanının topoğrafik haritası (Anonim 2006, 1/250.000 ölçekli Harita Genel Komtanlığı D33 ve E34 paftaları‟ndan ArcGIS 9.2 kullanılarak hazırlanmıştır.)

17

(30)

3.2 AraĢtırma Bölgesinin Jeolojik Yapısı

Araştırma alanının jeolojisi ile ilgili bilgiler ve jeoloji haritası M.T.A. raporlarından elde edilmiştir (Gedik ve Korkmaz 1984).

3.2.1 Stratigrafi

Akgöl Formasyonu (Ja)

En yaygın olarak Çangal Dağı ile Kayadibi Mahallesi ve Bürnük yöresinde yüzeyler.

Formasyon türbiditik kumtaşı, kuvarsit ve miltaşı ara katmanlı şeyl-marn ardalanmasından oluşmuştur. Kumtaşı ve şeylerde çok hafif metamorfizma görülür.

Genel olarak, koyu gri ve siyah renklidirler. Yer yer demir oksitli yumrular içerirler.

Çangal Dağı- Akgöl yöresinde siyah renkli şeyler içerisinde bazik magmatiklerden dünit ve gabro blokları görülmektedir. Kumtaşlarının tabanında kaval yapıları görülür.

Kumtaşları; Açık gri ve açık zeytin yeşili grisi renkli, ince ve orta tabakalı, yer yer kuvarsitik özellikte olup tabaka kalınlıkları bir metreye kadar çıkmaktadır.

Akgöl formasyonu, altındaki Liyas öncesi yaşlı Boyabat metamorfitlerini açısal uyumsuzlukla örter. Üstten ise Bürnük formasyonu ve Akkaya kireçtaşı formasyonu tarafından yine uyumsuzlukla örtülür. Akgöl formasyonunun yaşı Alt Jura (Liyas) olarak kabul edilmiştir. Fliş fasiyesinde olan formasyonun, türbid akıntıların egemen olduğu bir ortamda çökeldiği söylenebilir.

Akkaya KireçtaĢı Formasyonu (Jak)

En yaygın ve tipik olarak Çukurhan vadisi (Boyabat) ve Akkaya Tepe‟de yüzeyler.

Formasyon gri, bej renkli, çatlaklı, orta-kalın tabakalı, genellikle masif, fosilli, yer yer resifal özellikte, platform tipi kireçtaşıdır. İnce kesitlerinde, pisolitli, oolitli, pelletli, algli, biyoklastlı, foraminifera‟lı, echinoidea‟lı mikrit ve spar çimentolu kireç tanetaşı- kireç vaketaşı olarak tanımlanmıştır.

(31)

Formasyon alttan Akgöl Formasyonu ile uyumsuz, Bürnük Formasyonu ile uyumludur.

Üzerine ise Çağlayan Formasyonu uyumsuz olarak gelmektedir. Formasyonun yaşı Orta-Üst Jura (Dogger-Malm)‟dır. İçerdiği fosil topluluğu ve litolojik özellikleri ile yer yer resifal özellikte olması, formasyonun sığ denizel bir ortamda çökeldiğini göstermektedir.

Çağlayan Formasyonu (Kç)

Formasyon başlıca Kayadibi Mahallesi, Sulusökü kuzeyi, İnaltı kuzeyi ve güneyi ile Yemişliçay vadisinde yaygın olarak yüzeyler. Formasyon, kumtaşı-kumlu kireçtaşı ara katmanlı gri-siyah renkli şeyl ve marn ardalanmasından oluşmuştur. Yer yer kireçtaşı olistolitlerine rastlanır.

Çağlayan formasyonu altındaki Akkaya kireçtaşı formasyonunu uyumsuz olarak örter.

Üzerine ise yine uyumsuz olarak Kapanboğazı formasyonu gelir. Formasyonun yaşı Barremiyen-Albiyen olarak belrlenmiştir. Formasyon litolojik ve sedimentolojik özelliklerine göre denizel bir ortamda çökelmiştir.

Kapanboğazı Formasyonu (Kk)

Formasyon tipik kırmızı rengiyle tanınır ve başlıca Bürnük, Erikli ve Sulusökü köyleri dolaylarında yüzeyleyerek batıya doğru devam eder. Formasyonda hakim litoloji kırmızı, şarabi kırmızı renkli, ince orta katmanlı, çörtlü bol mikro fosilli, marn ara katmanlı mikritik kireçtaşıdır. Kırmızı, yer yer yeşilimsi renkli ince ve orta katmanlı, iyi tabakalanmalı, kırılgan, sert ve yer yer çört bantlı, üste doğru killi kireçtaşlı olup en üstte aglomeralara geçer. İnce kesitlerinde üste doğru silis ve kil yüzdeleri artmaktadır.

Kapanboğazı Formasyonu transgressif Üst Kretase yaşlı çökellerin tabanını oluşturur.

Bu nedenle Akgöl Formasyonu, Akkaya Kireçtaşı Formasyonu ve Çağlayan Formasyonu ile uyumsuzdur. Kapanboğazı Formasyonu üzerine gelen Yemişliçay Formasyonu ile uyumlu ve geçişlidir. Formasyonun yaşı Santoniyen-Kampaniyen

(32)

olarak belirlenmiştir. Litolojik ve paleontolojik özellikleri sakin ve derin denizel ortamda çökeldiğini gösterir.

YemiĢliçay Formasyonu (Ky)

Genel olarak, Yemişliçay vadisinde, Yemişli Mahallesinde, Karadağ, Kavaklıdağ, Sekecek Mahallesinde yüzeyler. Volkano tortul fasiyeste gelişen bu formasyon, kumtaşı, marn, tüf, tüfit, aglomera ardalanmasından oluşmuştur.

Yemilşiçay Formasyonu, altındaki Kapanboğazı Formasyonu ve üzerine gelen Cankurtaran Formasyonu ile geçişli ve uyumludur. Formasyonun yaşı Kampaniyen- Maestrihtiyen olarak belirlenmiştir. Formasyonda tüflerle tortulların ara katmanlı olması, katman tabanlarında tortul yapıların bulunması ve Bouma (1962)‟nin içyapılarının varlığı, bunların türbidit akıntıları aracılığıyla şelf ilerisi bir ortamda çökeldiğini kanıtlamaktadır.

Cankurtaran Formasyonu (Kck)

En yaygın formasyondur. Türbiditik kumtaşı, marn, şeyl çamurtaşı, kumlu kireçtaşı ardalanmasından oluşmuştur. Katman içlerinde Bouma (1962) istifleri, katman tabanlarında ise başlıca kaval yapıları, yük kalıpları ve biyojenik izlere bol olarak rastlanır. Üste doğru, koyu siyah renkli, kalın şeyl seviyeleri vardır. Formasyonun yine üst seviyelerinde kılavuz katman oluşturan, sert vitrik tüf ve kristal tüfler ile ince taneli şeyl-miltaşı-marn ve kireçli kumtaşları görülmektedir.

Cankurtaran Formasyonu, altındaki Yemişliçay Formasyonu ve üzerindeki Akveren Formasyonu ile tedrici geçişli ve uyumludur. Formasyonun yaşı Üst Kampaniyen-Alt Maestrihtiyen olarak belirlenmiştir. Binlerce metre kalınlıkta kumtaşı-şeyl-marn-kumlu kireçtaşı ardalanmasından oluşması ve bunların yanal devamlılık göstermesi formasyonun fliş olarak tanımlanabileceğini göstermektedir.

(33)

3.2.2 Paleocoğrafik evrim

Havzanın temelini, güneydeki Boyabat metamorfitleri oluşturur. Bu temel üzerine uyumsuz olarak Liyas yaşlı türbiditik kumtaşı-kuvarsit ara katmanlı siyah şeylerden oluşan Akgöl Formasyonu gelir. Dogger başlangıcında bölge yükselmiş ve yer yer flüvyal özellikteki kırmızı çakıl taşlarından oluşan Bürnük Formasyonu gelişmştir.

Dogger-Malm süresince bölgeye sığ bir deniz yerleşmiş ve burada, gri renkli, kalın katmanlı, yer yer resifal özellikte, bol organizmalı platform tipi karbonatlardan oluşan Akkaya Kireçtaşı Formasyonu çökelmiştir. Akkaya kireçtaşı üzerine uyumsuz olarak gelen Alt Kretase yaşlı Çağlayan Formasyonu türbiditik kumlu kireçtaşı ve kumtaşı ara katmanlı siyah şeyl ve marnlardan oluşmuştur. Alt Kretase sonunda bölge tektonik olarak yükselmiş, Santoniyen-Kampaniyen‟de derin denizel ortamın özelliklerini yansıtan kırmızı renkli, çörtlü, mikritik kireçtaşları çökelmiştir. Kampaniyen sonunda bölge tam bir jeosenklinal özelliği kazanmıştır. Kapanboğazı üzerine gelişen Yemişliçay Formasyonu, türbiditik kumtaşı, marn ara katmanlı tüf, tüfit ve lav ardalanmalarından oluşan volkanik fliş fasiyesindedir. Güneyde Yemişliçay Formasyonu üzerine yine Maestrihtiyen yaşlı türbiditik kumtaşı, kireçtaşı, marn, şeyl ardalanmasından oluşan fliş fasiyesindeki Cankurtaran Formasyonu gelir.

Santoniyen‟de başlayan çökelme Alt Eosen sonuna kadar kesintisiz devam eder. Bölge bu süre içerisinde Jeosenklinal özelliğini korur. Orta Eosen başında bölgenin kuzey ve güney kesimlerinde oluşan dar uzun havzalara deniz yeniden yerleşmiştir. Özellikle Boyabat yöresinde sığ denizel fasiyesteki Ilıca kireçtaşları çökelmiştir.

Sinop-Samsun havzasında Oligosen‟e rastlanmamıştır. Miyosen denizel bir ortamda çökelmeye başlamıştır. Sığ denizel çökeller üzerinde Lagüner ve göl çökelleri, en üstte ise nehir çökelleri gelişmiştir.

(34)

Harita 3.2 Araştırma bölgesinin jeoloji haritası (Gedik ve Korkmaz 1984, 1/100.000 ölçekli Sinop Havzasının Jeoloji Haritası‟ndan ArcGIS 9.2 kullanılarak hazırlanmıştır).

22

(35)

3.3 AraĢtırma Bölgesinin Toprak Yapısı

3.3.1 AraĢtırma bölgesinin büyük toprak grupları 3.3.1.1 Kahverengi orman toprakları (M)

Ülkemizde genel olarak orman örtüsünün bulunduğu alanlarda organik maddenin toprak üzerinde birikmesinden dolayı toprağın rengi kahverengine doğru dönüşür. Bu nedenle ormanlık alanlarda kahverenginde olan topraklar daha yaygın bir durum alır (Atalay 2006). Bu topraklar Karadeniz Bölgesi‟nde, Güneydoğu Toroslar‟da, Kuzey Trakya‟da, İç Batı Anadolu‟da bulunmaktadır. Toprakların teşekkülünde, iklimin yanı sıra ana materyal ve eğimin önemli rolü mevcuttur (Boşgelmez vd. 2001).

Kahverengi topraklar yıkandığı zaman, boz-esmer orman topraklarına dönüşmektedir.

Yıkanma katında toprak reaksiyonu kuvvetli asit özelliği göstermeye başlayınca da killer tahrip edilmekte ve sonuçta podzollaşmış boz-esmer orman toprakları gelişmektedir (Boşgelmez vd. 2001).

Bitki örtüsü ile kahverengi toprakların bazı özellikleri arasında sıkı bir ilişki vardır.

Nitekim meşe türlerinin yaygın olduğu ormanlarda meşe yapraklarından oluşan organik örtünün asit karakterli olması, toprak yıkanmasına yardımcı ve hızlandırıcı etki yapmaktadır. Kayın ve orman gülünün bulunduğu yerlerde topraktaki yıkanma, dolayısıyla asitleşme daha da artmaktadır. Meşe ve orman gülü ölü örtüsünün şiddetli asit özellikte humus oluşturması, asit humus oluşumunun artmasına ve toprağın asitlilik derecesinin yükselmesine neden olmaktadır. Yani şiddetli asit reaksiyon gösteren orman toprakları oluşmaktadır (Atalay 2006).

Genel bir değerlendirme yapıldığında, Kahverengi veya Esmer orman toprakları, ülkemizde hem serin-soğuk nemli bölgelerde iğne yapraklı ormanlar altında hem de ana kayanın etkisine bağlı olarak geniş yapraklı ormanlarda kuvarsit, serizit şistler üzerinde gelişme göstermektedir (Atalay 2006, Boşgelmez vd. 2001).

(36)

Profil özellikleri;

Araştırma bölgemizde en geniş alanı Kahverengi Orman Toprakları kaplar. Alanın eğimli olmasından dolayı her yerde olgun profil yapısı gösteren toprakları bulmak mümkün değildir. Bu toprakların çoğunluğu A, (B), C horizonludur. Olgunlaşmış kahverengi orman topraklarında O, A, B, C horizonları bulunabilmektedir.

O Horizonu: Genel olarak 1000 m yüksekliğe kadar olan kısımlarda mull, daha yükseklerde ise çürüntülü mull tipinde birkaç cm kalınlığında bir humus formuna sahiptir.

A Horizonu: Organik maddenin mineral toprağa karışmasından dolayı kahve ve koyu kahverenginde; granüler strüktürde; balçık, kumlu balçık ve killi balçık bünyededir.

Kireçin yıkanmadığı yarınemli-yarıkurak sahalarda veya sekonder kireçlenmeye uğrayan alanlarda serbest CaCO3 bulunur (% 7-10).

B Horizonu: Genel olarak açık kahve, açık sarımsı kahverengindedir. A horizonundan bazen bünye farkı ile yani kil birikmesine bağlı olarak kaba granüler veya blok yapılı olması ile ayırt edilebilir. Killi, killi balçık bünyede, kaba granüler ve blok yapıdaır.

Yağış miktarının fazla olduğu Kuzey Anadolu Dağları‟nın kuzey yamaçlarında karbonatlara pek rastlanmaz, yağış miktarının yetersiz ve sekonder kireçlenmeye uğrayan kısımlarda şiddetli köpürmeler görülür ve kireç bazen % 30‟un üzerine çıkar.

Kil ve demir birikimi yaygındır ve özellikle demir birikmesinin aktif olduğunda horizon kırmızımsı kahveye dönüşür.

C Horizonu: Genel olarak flişler ve kumlu şistler üzerinde oldukça derindir ve bu horizon dahilinde bazen kireç yığışmasına rastlanır.

(37)

3.3.1.2 Gri-kahverengi podzolik topraklar (G)

Bu topraklar serin ve yağışlı iklimlerde, çoğunlukla yaprağını döken, kısmen de iğne yapraklı orman örtüsü altında ve değişik ana madde üzerinde oluşurlar. Profilleri A, B, C şeklindedir. Oluşumlarında hafif seyreden bir podzolizasyon olayı hüküm sürer. Tipik örneklerinde üstte ince ve çürümemiş yaprak katı, bunun altında 5-10 cm kalınlıkta koyu grimsi kahverenginde granüler humus katı yer alır. Reaksiyonu hafif asit veya nötr‟dür. Humus katı, 5-10 cm‟ den sonra geçişli olarak grimsi kahverengi mineral A1

horizonuna dönüşür. Kalınlığı 5-6 cm‟dir. Genellikle orta bünyeli ve granülerdir. A2 horizonu da A1 gibi orta bünyeli, granüler veya pulsu yapıdadır. Renk grimsi kahve ile sarımsı kahverengi arasında değişir. Yıkanmadan dolayı baz saturasyon yüzdesi ve kil oranı düşüktür.

B horizonunun üst kısmı sarımsı kahverenginden açık kırmızımsı kahverengine kadar değişmektedir. A horizonundan yıkanan killerin birikmesi nedeniyle bünye genellikle killi, yapı çoğunlukla blok ve reaksiyon orta asittir.

Bu topraklarda verimlilik, ana maddenin cins ve özelliklerine göre önemli ölçüde değişmektedir (Harita 3.3.1) (Anonim 1996).

3.3.2 AraĢtırma bölgesinin Ģimdiki arazi kullanma Ģekli

Araştırma bölgemiz şimdiki arazi kullanımı açısından incelendiğinde orman arazisi olarak nitelendiren alanların büyüklüğü önemli ölçüde dikkat çekmektedir. Diğer arazi kullanım tipleri ise sırasıyla; N- kuru tarım (nadassız), M- mera, K- kuru tarım (nadaslı) ve F- fundalık olarak sıralanmaktadır (Harita 3.3.2) (Anonim 1996).

(38)

3.3.3 AraĢtırma bölgesinin arazi kullanma kabiliyet sınıfları III. Sınıf Araziler;

Bu sınıftaki topraklar, kültür bitkileri tarımına alınabilecekleri gibi çayır, mera ve orman arazisi olarak da kullanılabilirler. Bu sınıftaki arazilerde; orta derecede eğim, şiddetli su veya rüzgar erozyonuna maruzluk veya geçmişteki erozyonun şiddetli olumsuz etkileri, ürüne zarar veren sık taşkınlar, alt toprak da çok yavaş geçirgenlik, drenajdan sonra yaşlık veya bir süre devam eden göllenme, sığ kök bölgesi, düşük rutubet tutma kapasitesi, kolayca düzeltilemeyen düşük verimlilik ve orta derecede tuzluluk gibi sorunlardan bir veya birkaçı bulunabilir.

Üçüncü sınıf arazilerin alandaki kullanımı: Kuru tarım, sulu tarım, çayır-mera, orman- funda ve yerleşim alanı olarak sıralanabilir.

IV. Sınıf Araziler;

Bu sınıfta, toprakların kullanılmasındaki sorunlar üçüncü sınıf toprakların kullanılmasından daha fazladır ve bitki seçimi daha sınırlıdır. Bu sınıftaki topraklarda;

dik eğim, şiddetli su veya rüzgar erozyonuna maruzluk, geçmişteki erozyonun şiddetli olumsuz etkileri, sığ toprak, düşük rutubet tutma kapasitesi, ürüne zarar veren sık taşkınlar, uzun süren göllenme veya yaşlık, şiddetli tuzluluk ve sodiklik gibi özelliklerden bir veya birkaçının sürekli etkilemesi sonucu, kültür bitkileri için kullanım sınırlıdır.

VI. Sınıf Araziler;

Bu sınıfa giren toprakların fizksel koşulları, gerektiğinde tohumlama, kireçleme, gübreleme ve kontur karıkları, drenaj hendekleri, saptırma yapıları ve su dağıtıcılar ile su kontrolü gibi çayır veya mera iyileştirmelerinin uygulanmasını pratik kılar. Bu sınıftaki toprakların; dik eğim, ciddi erozyon zararı, geçmişteki erozyonun olumsuz etkileri, taşlılık, sığ kök bölgesi, aşırı yaşlık veya taşkın, düşük rutubet kapasitesi, tuzluluk ya da sodiklik gibi düzeltilemeyecek sürekli sınırlandırmaları vardır. Bu

(39)

sınırlandırmalardan bir veya birden fazlasının bulunduğu topraklarda kültür bitkilerinin yetiştirilmesi uygun değildir. Ancak çayır, mera ve orman için kullanılabilirler.

VII. Sınıf Araziler;

Bu sınıfa giren topraklarda çok dik eğim, erozyon, toprak sığlığı, taşlılık, yaşlık, tuzluluk ve sodiklik gibi, kültür bitkilerinin yetiştirilmesini engelleyen çok şiddetli sınırlandırmalara sahiptir. Fiziksel özellikleri tohumlama ve kireçleme yapmak, kontur karıkları, drenaj hendekleri, saptırma yapıları ve su dağıtıcıları tesis etmek gibi iyileştirme, koruma ve kontrol uygulamalarına elverişli olmadığından, çayır ve mera ıslahı için kullanılma olanakları da oldukça sınırlıdır.

VIII. Sınıf Araziler;

Bu sınıf araziler erozyon, yaşlık, taşlılık, kayalılık, düşük rutubet kapasitesi, tuzluluk ve sodiklik gibi kısıtlayıcılardan bir veya birkaçının, önlenemeyecek derecedeki şiddetli sınırlandırmaları nedeniyle ot, ağaç ve kültür bitkilerinin yetiştirilmesine elverişli değildir (Harita 3.3.3) (Anonim 1996).

(40)

Harita 3.3.1 Araştırma bölgesinin büyük toprak grupları haritası (Anonim 1996, 1/100.000 ölçekli Sinop İli arazi Varlığı Haritası‟ndan ArcGIS 9.2 kullanılarak hazırlanmıştır).

28

(41)

Harita 3.3.2 Araştırma bölgesinin şimdiki arazi kullanma şekli haritası (Anonim 1996, 1/100.000 ölçekli Sinop İli Arazi Varlığı Haritası‟ndan ArcGIS 9.2 kullanılarak hazırlanmıştır).

29

(42)

Harita 3.3.3 Araştırma bölgesinin arazi kullanma kabiliyet sınıfları haritası (Anonim 1996, 1/100.000 ölçekli Sinop İli Arazi Varlığı Haritası‟ndan ArcGIS 9.2 kullanılarak hazırlanmıştır).

30

(43)

4. ARAġTIRMA BÖLGESĠNĠN ĠKLĠMĠ

Bir ülke veya bölge üzerinde arazinin değerlendirilmesi uygulamalı veya temel bir perspektif içerisinde araştırılmak istenildiğinde çevre, dolayısıyla bunun başlıca faktörlerinden biri olan iklim başta gelir. Çünkü iklim toprağı, erozyonu, bitkiyi ve hayvanı şekillendirir. Her bitki türü çeşitli iklim elemanlarının veya faktörlerinin minimal, optimal ve maksimal yaşam değerleri arasında hayatını devam ettirebilir. Bu sınırların dışında bitkilerin gelişmesi olanaksızdır. Her iklim, belirli bir bitki topluluğunu karakterize eder ve bunun sonucunda dünya üzerinde bitkilerin dağılışı gerçekleşir (Akman 1999). Daha önce de belirtildiği gibi araştırma alanımız, coğrafik olarak Karadeniz Bölgesi yani Batı Karadeniz Bölgesinde Sinop ili sınırları içerisinde yer almaktadır. Bölgenin topoğrafik, orografik ve jeomorfolojik yapısı iklim koşulları üzerinde etkili olamktadır. Araştırma bölgemizin iklimini tanımlayabilmek için, bölgeye en yakın beş meteoroloji istasyonunun verileri kullanılmıştır (Çizelge 4.1). Araştırma bölgesini çevreleyen bu istasyonlar; kezeydoğu‟da Sinop, doğu‟da Dikmen, güneydoğu‟da Boyabat, güneybatı‟da Taşköprü ve 1975-1994 yılları arasında araştırma alanında faaliyet gösteren Ayancık istasyonlarıdır.

Çizelge 4.1 Araştırma bölgesindeki istasyonların rasat tipleri ve süreleri

ĠSTASYON YÜKSEKLĠK (m)

RASAT YILLARI

RASAT

TĠPLERĠ ĠSTASYON TĠPĠ

Sinop 32 1975-2006 Yağış- Sıcaklık Büyük Klima

Ayancık 10 1975-1994 Yağış- Sıcaklık Küçük Klima

Dikmen 200 1989-2000 Yağış- Sıcaklık Küçük Klima

Boyabat 350 1975-2001 Yağış- Sıcaklık Küçük Klima

Taşköprü 800 1975-2006 Yağış- Sıcaklık Büyük Klima

(44)

4.1 YağıĢlar

Bölgede yıllık yağış miktarı, Sinop‟ta 679 mm, Ayancık‟ta 971.2 mm, Dikmen‟de 631.4 mm, Boyabat‟ta 515.4 mm ve Taşköprü‟de 482.1 mm‟dir (Çizelge 4.2). Orman içi ve yakınlarında yer alan meteoroloji istasyonlarındaki yağışların çoğunlukla 500 mm‟nin üzerinde olması orman faktörünün, bir yerin yağış miktarı ve rejimine etkisine açıkca göstermektedir.

Çizelge 4.2 Aylık ve yıllık yağış ortalamaları (mm)

Ġstasyon Rakm (m)

R. S.

(Yıl)

AYLAR Yıllık

Toplam

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Sinop 32 32 69.9 49.1 47.6 37.8 34.4 37.3 35.7 44.8 64.5 91.4 88.2 78.3 679.0

Ayancık 10 20 110.0 68.8 60.5 50.9 57.1 47.3 46.2 68.7 83.6 114.4 144.1 119.6 971.2 Dikmen 200 11 42.6 52.3 42.5 51.6 53.1 45.8 40.4 51.7 50.8 58.0 74.0 68.6 631.4 Boyabat 350 26 30.2 24.3 36.0 65.3 76.7 60.1 25.2 32.1 41.7 56.8 36.4 30.6 515.4 Taşköprü 800 32 30.2 24.2 31.9 57.2 71.4 56.6 35.5 34.6 31.2 39.6 32.1 37.6 482.1

4.2 Mevsimlik YağıĢlar

Yıllık yağış miktarının aylar ve mevsimler içindeki dağılış şekli yağış rejimi tiplerini oluşturur. Bitki hayatında yıllık yağış miktarından çok yağışın aylar ve mevsimler içindeki dağılımı önemli rol oymanaktadır. Çizelge 4.3‟de araştırma bölgesindeki istasyonların mevsimlk yağış miktarları ve yağış rejimleri verilmiştir. Buna göre Sinop, Ayancık ve Dikmen istasyonlarında S.K.İ.Y. yağış rejimi, Boyabat‟ta İ.S.Y.K. son olarak Taşköprü‟de İ.Y.S.K. yağış rejimi görülmektedir. Sinop, Ayancık ve Dikmen istasyonlarında en az yağış alan mevsimler Yaz ve Sonbahar olmasına karşın Boyabat ve Taşköprü‟de bu Sonbahar ve Kış mevsimlerine doğru kaymıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Geri dönüşüm sırasında uygulanan fiziksel ve kimyasal işlem sayısı, normal üretim işlemlerine göre daha az olduğu için, geri dönüşüm ile malzeme üretilmesinde önemli

Şimdi space-like vektör kısımlı birim time-like split kuaterniyonlar ile space-like koni üzerinde yatan space-like sabit eğimli yüzeylerin bağlantısını verelim... Bu ise

Son bölümde ise 3 ve n−boyutlu Lorentz uzaylarında özel regle yüzeyler olan time- like B−scroll’lar tanıtılmı¸stır ve 3−boyutlu Lorentz uzayında dayanak e˘grisinin

1) Ultrasonik etki ve iyonik jelleşme yöntemleri ile sentezlenen ilaç yüklü örneklerin yükleme etkinlikleri HPLC analizi ile % 66 olarak bulunmuştur. 2) Ultrasonik etki ve

7.1.3 Gıda sanayi üzerine ekonomik etkileri belirleyen kriterler ve kriterlerin değerlendirilmesinde kullanılabilecek göstergeler .... Tüketiciler üzerine ekonomik etkileri

Test edilen sistem çok büyük olasılıkla böyle bir görüntüleme amacıyla kullanılacak olmamasına karşın, optik sistemin kaçak ışın performansının

Yılmaz (1987), Yalova-Termal kaplıcalar yöresinde yöreyi sosyo-ekonomik yönden güçlendirmeye, kırdan kente göçü engellemeye ve ülke ölçeğinde turistik

BATGEN-1 Gen havuzunun Sonbahar ve İlkbahar Dönemlerine Ait UPOV Kriterlerine Göre Morfolojik Karakterizasyonu