• Sonuç bulunamadı

TC GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ UYGULAMALI SANATLAR EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI MESLEKĠ RESĠM EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TC GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ UYGULAMALI SANATLAR EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI MESLEKĠ RESĠM EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI"

Copied!
137
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

UYGULAMALI SANATLAR EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI MESLEKĠ RESĠM EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

GÜZEL SANATLAR LĠSESĠ RESĠM BÖLÜMLERĠNDE KOPYALAMA YÖNTEMĠNĠN KULLANIMINA YÖNELĠK ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCĠ

GÖRÜġLERĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Güldane ASLAN

Ankara Eylül, 2011

(2)

TC

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

UYGULAMALI SANATLAR EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI MESLEKĠ RESĠM EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

GÜZEL SANATLAR LĠSESĠ RESĠM BÖLÜMLERĠNDE KOPYALAMA YÖNTEMĠNĠN KULLANIMINA YÖNELĠK ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCĠ

GÖRÜġLERĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Güldane ASLAN

DanıĢman

DanıĢman: Doç. Dr. Özlem ALP

Ankara Eylül, 2011

(3)

JÜRĠ ONAY SAYFASI

Güldane ASLAN„ın Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümlerinde Kopyalama Yönteminin Kullanımına Yönelik Öğretmen Ve Öğrenci GörüĢleri baĢlıklı tezi 13/10/2011 tarihinde, jürimiz tarafından Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

BaĢkan: .Prof. Dr. Atilla ĠLKYAZ ...

Üye (Tez DanıĢmanı): Doç Dr. Özlem ALP ...

Üye : Yrd. Doç. Dr. Gülgün ALPAN BANGĠR ...

Üye : ... ...

Üye : ... ...

(4)

Sanat eğitimi kiĢilerin sanat eserine, sanatçıya olan bakıĢ açısını daha estetik bir duruma getirir. Aslında her insanda içten, kendiliğinden var olan bir estetik kaygı vardır. Bunu iler ki bir aĢamaya taĢımak sanat eğitiminin amaçlarından biridir. Sanat eğitiminde kullanılan yöntemlerden birisi de kopya yöntemidir.

Kopya ilk insan ile baĢlamıĢtır. Kopya yöntemi bilinen en ilkel sanat yöntemidir.

Ġlk insanlar iletiĢim için mağara duvarlarına gördükleri hayvanları inceleyerek çizmiĢlerdir. Ancak bu ilkel yöntem daha sonraları iletiĢim için değil sanat için kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Bu resimler doğanın taklidini içermektedir. Günümüzde ise, kopya yöntemi Güzel Sanatlar Liselerinin resim bölümlerinde öğretilmektedir.

Bu araĢtırmanın genel amacı, kopyalama yönteminin güzel sanatlar liselerinde bir öğretim yöntemi olarak kullanımına yönelik öğretmen ve öğrenci görüĢlerinin ortaya konması ve bu doğrultuda yeni öneriler geliĢtirmektir.

Bu araĢtırmanın raporu 5 bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde, araĢtırmanın problemi, amacı, önemi, problem cümleleri, varsayımlar, sınırlılıklar, tanımlar ve alt baĢlıklar yer almaktadır.

Ġkinci bölümde, bu araĢtırma ile ilgili araĢtırmalar yer almaktadır.

Üçüncü bölümde araĢtırmada kullanılan yöntem, veri toplama araçlarının hazırlanması ve uygulanması sırasında yapılan iĢlemler, görüĢme formunun çözümlenmesinde yararlanılan teknikler açıklanmaktadır.

Dördüncü bölümde araĢtırmada elde edilen bulgular ve bulgular hakkındaki yorumlar yer almaktadır.

BeĢinci bölümde ise, araĢtırmanın sonunda varılan sonuçlar ve bu sonuçlara dayanılarak yapılan öneriler yer almaktadır. AraĢtırmada yararlanılan kaynaklar ve eklerde bulunmaktadır.

Bu araĢtırmanın baĢlangıcından sonuna kadar yardımlarını ve desteğini esirgemeyen danıĢmanım Doç. Dr. K Özlem ALP‟ e, araĢtırma sürecinde önerileri ile yardımcı olan Yrd. Doç. Gürcü ERDAMAR‟ a , Yrd. Doç. Gülgün ALPAN BANGĠR‟

(5)

e ve son olarak araĢtırmamı gerçekleĢtirmemde bana destek olan sevgili eĢim Kazım ASLAN‟ a ve annem Naciye KARADAġ‟ a teĢekkürlerimi sunarım.

Eylül 2011 Güldane ASLAN

(6)

ÖZET

GÜZEL SANATLAR LĠSESĠ RESĠM BÖLÜMLERĠNDE KOPYALAMA YÖNTEMĠNĠN KULLANIMINA YÖNELĠK ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCĠ

GÖRÜġLERĠ ASLAN, Güldane

Yüksek Lisans, Mesleki Resim Öğretmenliği Bilim Dalı Tez danıĢmanı: Doç. Dr. Özlem Alp

Eylül - 2011,126 Sayfa

Bu araĢtırmanın amacı, güzel sanatlar lisesi resim bölümlerinde kopyalama yönteminin kullanımına yönelik öğretmen ve öğrenci görüĢlerinin incelenmesidir.

Kopya yöntemi bir sanat eserinin aynısının tekrar yapılmasıdır. Kopyalama yönteminin amacı, sanat eseri oluĢturmak için kopya değil, sanat eserine gidilen yolda çalıĢmaları kolaylaĢtırma ve hızlandırma aracı olarak kullanılmasıdır. Birçok eğitimci kopya yöntemini yaratıcılığı engelleyen zararlı bir yöntem olarak ele almaktadır. Ancak kullanım Ģekli ile yararlı hale getirebilmek mümkün olmaktadır.

AraĢtırmaya Ankara ve Çorum illerinde bulunan 2 güzel sanatlar lisesindeki 10 resim öğretmeni ile 30 resim bölümü öğrencisi katılmıĢtır.

AraĢtırmada nitel yöntem kullanılmıĢtır. Verilerin analizi için verilerin kodlamaları yapılarak bir kod listesi oluĢturulmuĢtur. Kod listelerinden birbirleriyle iliĢkili olanlar bir araya getirilerek tematik kodlama yapılmıĢtır. Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile incelenmiĢtir.

Sonuç olarak, kopya yönteminin yararlı olduğu, ancak çok sık kullanıldığında öğrencinin yaratıcılığına zarar vereceği anlaĢılmaktadır. Öğretmenlerin bir kısmının kopya yöntemi tekniğini hiç anlatmadığı, anlatanların ise yetersiz kaldığı görülmektedir.

Kopya yönteminin öğrencinin psiko-motor becerisine olumlu katkısı olduğu belirlenmiĢtir. Kopya yönteminin baĢarılı bir Ģekilde uygulanması öğrenciyi derse ve konuya karĢı güdülerken, baĢarısız olduğunda öğrencinin motivasyonunun düĢmesine neden olmaktadır.

Anahtar kelimeler: sanat, sanat eğitimi, kopya yöntemi, Güzel Sanatlar Lisesi öğretmenleri ve öğrencileri.

(7)

ABSTRACT

TEACHER AND STUDENT‟S VIEWS ABOUT USING COPYING METHODS AT THE ARTS DEPARTMENTS IN FINE ARTS HIGH SCHOOLS

ASLAN, Güldane

Post Graduate, Vocational Arts Teachership Science Thesis Adviser: Associate Prof. Özlem Alp

May-2011, 126 Page

Purpose of this study is to examine teacher and student‟s views about using copying methods at the arts departments in fine arts high schools.

Copying method is to be made an art work the same again. Purpose of copying method isn‟t copy for forming art work, to faciliate and to make faster studies at the way of art work. Several educators consider that this method is harmful to obstruct creativity. But, it is possible to able making useful with usage.

10 arts teachers and 30 students at arts department attend to this study at two fine arts high schools which are in Ankara and Çorum.

Qualitative method is used in this study. A code list has been created coding of the data for data analysis . Thematic coding has been made from code list which are connected with each other.The data were analyzed with a qualitative research method.

Finally, it is understood that copying method is useful but if it is used very often, it may make harmful creativity. It is seen that some teacher don‟t tell anything about copying method, as for telling is inadequate. It is determied that copying method make positive effect to student‟s psycomotor skills.Even as copying method motivates student to lesson and subject, when student fails, it causes to decrease student‟s motivation.

Key Words: arts, arts education, copying method, GSL teachers and students.

(8)

KISALTMALAR VE TANIMLAR a. GSL: Güzel Sanatlar Lisesi

b. AGSL: Ankara Güzel Sanatlar Lisesi c. ÇGSL: Çorum Güzel Sanatlar Lisesi

(9)

ĠÇĠNDEKĠLER

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI

ÖN SÖZ ...i

ÖZET ... iii

ABSTRACT ...iv

KISALTMALAR LĠSTESĠ ... v

1. GĠRĠġ Problem ... 1

Amaç ... 6

Önem ... 7

Varsayımlar ... 7

Sınırlılıklar ... 7

Tanımlar ... 7

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE ĠLGĠLĠ LĠTERATÜR ... 9

2.1. Sanat Eğitiminin Amacı ... 11

2.2. Sanat Eğitiminin Gerekliliği ... 13

2.3. Yaratıcılık Ve Sanat Eğitimi ... 17

2.4. Sanat Eğitiminin Tarihçesi ... 21

2.5.Türkiyede Sanat Eğitiminin Tarihçesi ... 22

2.5.1.Cumhuriyet Öncesi Dönem ... 22

2.5.2.Cumhuriyet Sonrası Dönem ... 24

2.6.Sanat Eğitiminde Yöntemler ... 26

2.6.1.Kolaydan Zora Gitme Yöntemi ... 26

2.6.2.Müzikli Yöntem ... 27

2.6.3.Kopya Yöntemi ... 27

2.6.4.Psikolojik Yöntem ... 42

(10)

2.6.5.Bellek Eğitimi Yöntemi ... 42

2.6.6. Drama Yöntemi ... 42

2.6.7. Gösteri Yöntemi ... 43

2.6.8.Bilgisayar Destekli Yöntem ... 43

2.6.9.Çözümleme Ve BirleĢtirme Yöntemi ... 43

3.YÖNTEM ... 47

3.1.AraĢtırmanın Modeli ... 47

3.1.1. Nitel AraĢtırmanın Temel Özellikleri ... 47

3.1.2.Nicel Ve Nitel AraĢtırma Yöntemlerinin KarĢılaĢtırılması ... 48

3.1.3.Görsel Sanatlar Eğitiminde Nitel AraĢtırma Modelleri ... 49

3.2.ÇalıĢma Evreni ... 51

3.3.Veri Toplama Aracı ... 51

3.4.Verilerin Toplanması ... 51

3.5.Verilerin Analizi ... 52

4. BULGULAR ve YORUM ... 53

4.1 Kopya Yönteminin Kullanım Sıklığına ĠliĢkin Öğretmen ve Öğrenci GörüĢleri ... 53

4.2 Kopya Yönteminin Uygulanmasında Öğrencinin Teknik Ve Becerisine Katkısı Açısından Öğretmen ve Öğrenci GörüĢleri ... 54

4.3 Kopya Yönteminin Kullanıldığı Derslere ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 55

4.4 Kopya Yönteminin Kullanım Tekniklerine ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 56

4.5 Kopya Yönteminin Öğrenci BaĢarısını Desteklemesine ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 57

4.6 Kopya Yönteminin Yaratıcılığa ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 58

4.7 Kopya Yönteminin Öğrencilerin Psiko - Motor Becerisinin Katkısına ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 60

(11)

4.8 Kopya Yönteminin Kalıcılığına ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 62

4.9 Kopya Yönteminin Öğrencinin Ve Öğretmenin Deneyimine ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 63

4.10 Kopya Yönteminin Öğrencilerin Güdülenmesine ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 65

4.11 Kopya Yönteminin Öğrencinin Ġlgi ve Merak‟ını Desteklemesine ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 67

4.12 Kopya Yönteminin Kullanımının Öğrenciye Güven Vermesi Açısından Öğretmen GörüĢleri ... 68

4.13 Kopya Yönteminin Uygulanmasında Öğrencinin ve Öğretmenin Plan Yapmasına ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 70

4.14 Kopya Yönteminin Değerlendirilmesi Açısından Öğretme GörüĢleri ... 71

4.15 Kopya Yönteminin Olumsuzluklarına ĠliĢkin Öğretmen GörüĢleri ... 73

5. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 75

Sonuç ... 75

Öneriler ... 77

KAYNAKÇA ... 79

EKLER ... 84

(12)

1.1 Problem

Birçok filozof, bilim adamı, eğitimci ve sanatçı yüzyıllardır sanatın ne olduğu ve tanımının ne olabileceği ha1kkında çeĢitli düĢünceler, tarifler ve yorumlar yapmaktadır. “Sanat dil, dans, ritmik ezgi, büyü törenleri gibi bütün biçimleriyle herkesin katıldığı ve insanların doğaya, hayvanlar dünyasına üstün olmalarını sağlayan tam anlamıyla toplumsal bir eylemdi” (Fischer, 1980: 41).

“Sanat duygu ve düĢüncelerin belirli teknik ve estetik kurallara göre maddede ifade edilmesi olayıdır” (Balamir, 1999: 3).

Sanatçı maddenin sanatın ifadesinde temel yapı taĢı olduğunu, teknik ve estetikle birleĢerek esere dönüĢtüğünü ifade etmektedir.

Bu ilkeden yola çıkarak sanat eğitimi verilirken estetik ve teknik kuralların kaygısının güdülmesi gerekliliği bir kez daha vurgulanmaktadır.

“Sanat eğitimi, bireyin tüm ruhsal ve bedensel eğitimi bütünlüğü içinde estetik duygularının geliĢtirilmesi, yetenek ve yaratıcılık gücünün olgunlaĢtırılması çabası, sanat eğitiminin anlamına açık bir görüntü kazandırmaktadır” (Artut, 2000: 89).

Sanat eğitimi kiĢilerin sanat eserine, sanatçıya olan bakıĢ açısını daha estetik bir duruma getirir. Aslında her insanda içten, kendiliğinden var olan bir estetik kaygı vardır. Bunu iler ki bir aĢamaya taĢımak sanat eğitiminin amaçlarından biridir. Ancak, bu eğitim ile yoğrulmuĢ kiĢiler, estetik kaygılarını, dünyaya bakıĢ açılarını hayatlarının her alanına daha çok yansıtırlar. Bunların dıĢında farklı bir açıdan sanat eğitimine bakılacak olursa, günümüzde sanat eğitiminin bu denli önem kazanması teknolojik ve endüstriyel geliĢme ve makineleĢme ile ilgilidir. Çünkü geliĢen teknoloji, yanında makineleĢmeyi da getirmiĢtir. Bilgisayar, TV gibi makineleĢmenin getirdiği araçlar insanı hareketsiz kılmıĢ ve yabancılaĢma kavramını beraberinde getirmiĢtir. Böylece insan çevreye, dünyaya karĢı aynı zamanda kendi yaĢamına karĢı amaçsız, umursamaz olmuĢtur.

(13)

19.yüzyılın son çeyreğinde sanatın eğitim boyutu ortaya çıkar.19.yüzyılın yarısından baĢlayarak...endüstrileĢen ülkelerde sanat eğitimine ilginin arttığı görülür.

Sanat eğitimi, Avrupa da kültür çöküĢüne ve insanın kendine yabancılaĢmasına karĢı bir önlemler hareketi ve bir eğitim akımı olarak belirlemeye baĢlar (Etike, 1995: 19)

Sanat eğitimi insanların yaĢam biçimlerini daha üst seviyeye çıkarması açısından önemlidir. Alınan sanat eğitimi sonucunda insanlarda gözle görülür değiĢimler yaĢanmaktadır. Dünyaya olan bakıĢ açısı değiĢmekte, kiĢinin kendisine ve çevresine verdiği değer artmaktadır. Sanat eğitimi sürecinde birden fazla eğitim ve eğitim yöntemleri kullanılmaktadır. Kopya çalıĢmaları bu yöntemlerden sadece bir tanesidir.

Kopyalama yönteminin üç farklı Ģekilde uygulama yöntemi vardır.

Noktalar ile kopya yapmak, karelere bölerek kopya yapmak ve doğrudan doğruya kopya yapmak. 17.ve 18.yüzyıl ortalarına kadar sanayileĢen Avrupa toplumlarında endüstri gereksinimine uygun bir sanat ve iĢ eğitimi anlayıĢı geliĢiyordu. Bu nedenle okullarda öğrencilerin resim ve iĢ derslerinde çalıĢma yöntemi, kopya anlayıĢına bağlı biçimde ele alınıyordu. Okullardaki amaç endüstriyel geliĢimin gereksinimlerini karĢılamak için çabuk, hatasız, doğru çizimler oluĢturmak alıĢkanlığının tüm öğrencilere kazandırılması idi. Bu yöntemin ise, çocuğa kazandıracağı bir eğitim değeri olamazdı. Bu itibarla, yanılgıya rağmen kopya yöntemi okullarda uzunca bir zaman sürüp gitti (Türkdoğan, 1984: 24)

Kopya yöntemi ünlü bir sanatçıya ait bir eserin baĢkasınca yapılanın tıpkısıdır. Tüm sanatlarda görülür. ÇalıĢma-alıĢtırma ya da kazanç amacıyla yapılır. Sanatta kopya Antikiti‟ den beri görülür. Kopya yöntemi, baĢka bir sanatçının üslubuna ya da baĢka bir yapıta öykünen sanat yapıtıdır. Bu tür bir ürün, öykündüğünün tıpkısı değil, ancak onun bir benzeridir (Sözen ve Tanyeli, 1986: 136)

Kopya yöntemi, halen resim eğitimi veren kurumlarda öğretmenlerin kullandığı bir yöntemdir.

Güzel Sanatlar Liseleri resim bölümü ders programları incelendiğinde tüm derslerin temellerinde aslında kopya yönteminden yararlanıldığı bilinmektedir.

(14)

Herhangi bir çalıĢma yaptırılırken bile o alanla ilgili bir sanatçının eserleri öğrenciye örnek gösterilerek farklı bir bakıĢ açısı sunulmaktadır. GeçmiĢte çok önemli sanatçıların usta – çırak iliĢkisi ile eğitim aldıkları bilinmektedir. Ve bu eğitim süreçlerinde dönemin veya bir önceki dönemin sanatçıları incelenerek kiĢinin kendi sanatsal bakıĢ açısını oluĢturması, desen, renk ve biçim bilgisinin daha güçlü bir yapı üzerine kurması sağlanmaktadır.

Ressamlar, bizlerden “daha çok görebildikleri” için mi gerçekliği taklit edebilecek konumdadırlar, yoksa taklit etme sanatını öğrenmiĢ oldukları için mi daha çok görebilmektedirler? (Gombcrich, 1992: 25).

Kopya yöntemi ile gerçek manzara karĢısında yapılan resim arasındaki farkı Boudin (2000) Ģu sözleri ile tanımlamaktadır;” yerinde resimlenen her Ģey, atölyede yeniden yaratılamayacak bir sağlamlık, yoğunluk ve canlılığa sahiptir” (s.4). Ancak henüz resim eğitiminin ilk aĢamasında olan öğrenciler için akademik öğrenme anlamında kopyalama yönteminin pek çok açıdan faydası olduğu da bir gerçektir.

Kopyalama yönteminin akademik resim eğitiminde kullanılması ya da kullanılmamasına iliĢkin çok farklı görüĢler bulunmaktadır.

Bu görüĢlerden bir tanesi de Serap Etike‟ye (2006) aittir. Onun görüĢüne göre,

“kopyalama yönteminin tehlikeli bir yanı vardır ki bu; yaratıcılığı geliĢtirme iĢlevinin olmayıĢıdır. Ancak, iyi seçilmiĢ desen kopyalarının yararı üzerinde konuĢularak bu konuda yalnızca bir çalıĢma yapılması öğretici olacaktır. Sanat örneklerinden her zaman alınacak dersler vardır. Kopya deseni bir kez yapılabilir; ama desen sanatı örneklerini incelemenin sınırı yoktur. Ustalardan kopya yöntemi, kurĢun kalem, guaj boya, yağlı boya, akrilik teknikleri kullanılarak uygulanabilir” (s.170)

Kopya yöntemini sadece teknik açıdan incelenmekle kalmaz, aynı zamanda eserin yapıldığı döneme ait bilgilerin araĢtırılması ve eserin yapılma koĢullarının öğrenilmesi gerekmektedir.

Bir çağın sanatını uydurma değil de gerçek bir çerçeve içinde görebilmek için her Ģeyden önce o çağın toplumsal koĢullarını, akımlarını, geliĢmelerini, sınıf iliĢkilerini ve çatıĢmalarını bunların sonucu olan dinsel, düĢünsel ve siyasal düĢünceleri incelememiz gerekir. Her sanat yapıtında üslup özelliği de bir sınıfın

(15)

ya da toplumsal durumun dolaysız ve kesin bir açıklamasını aramaktan sakınmalıyız (Fischer, 1979: 164)

Eğitimde kopya yöntemi sadece biçim, çizgi ve renk kaygısı değil ruh ve içerik kaygısı da gütmelidir. Bu bilinçle eğitici, sanat eğitiminde kendi bilincini kullanarak kopya yöntemi ve içerik anlamını öğrenciye yansıtabilmelidir. Kopya yöntemi, geçmiĢ ile sanatçı arasındaki bir köprüyü ifade eder. Ölü olanla yaĢayan arasındaki sıkı bağdır. Ya da geçmiĢin o andaki yeniden gün ıĢığına gelmesidir. Duygu ve düĢüncenin sanat ruhuyla yeniden canlanmasıdır.

Özgün resimler bir bakıma bilginin hiç bir zaman olamayacağı kadar sessiz ve sakindirler. Bu açıdan duvara asılan bir yeniden canlandırma, özgün resimle karĢılaĢtırılamaz.

Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiĢtir; insan boyada ressamın o anki (resmi yaparken ki) hareketlerinin ve ruh halinin izlerini görebilir.

Bunun resim boyamasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman farkını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu anlamda tüm resimler çağdaĢtır. Resimlerin çağlarının tanıkları olma özelliği buradan gelir. Ġçinde yaĢadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir. Cezanne, bunabenzer bir Ģeyi ressamın açısından söylemiĢtir; “dünyanın yaĢamından bir an geçer! O anı gerçekliği ile yakalayıp resme geçirme, bunu yaparken her Ģeyi unutmak! O anı yaĢamak, duyarlı bir levha olmak...zamanımızdan önce olan her Ģeyi unutarak gördüklerimizin imgesini yansıtmak...”

resme geçirilen bu an, gözlerimizin önüne serildiğinde nasıl anlamlandırdığımız sanattan ne beklediğimize göre de değiĢir. Bu da yeniden canlandırmalar yoluyla bu güne dek resimlerin anlamlarını nasıl algılayabildiğimize bağlıdır (Berger, 1995: 31)

Özgün resimdeki yaĢanmıĢlıklar ve hisler sadece o yapıta aittir. Kopyası yapıldığında aynı ruhun ona da geçmesi mümkün değildir. Yalnız bu hisler dıĢında birçok kattığı bilgiler de vardır.

“Eğitim açısından düĢünüldüğünde; yerli ve yabancı sanatçıların özgün sayılan ... kopya yöntemi kendi açılarından bilinçlice inceleyip hatta eleĢtirilerde bulunmaları bunların estetik içeriklerini görmeye alıĢmaları, burada sayamayacağımız kadar büyük yararlar sağlar” (Türkdoğan, 1984: 124).

Bunlardan bir tanesi de öğrencilerin desen gücünü geliĢtirmesidir. Önemli sanatçıların eserlerini inceleyip kopya yöntemi yaptığında öğrencinin boya tekniği ve desen bilgisi geliĢmektedir.

(16)

Kopya yöntemi çalıĢmaları bu anlamda sürekli aktif bir köprü olma özelliğini korumaktadır. Günümüzde, sanat eğitimi programlarının ve uygulayan eğitimcilerin kopya çalıĢmalarını zaman zaman bir yöntem olarak kullandıkları görülmektedir. Kopya yönteminin sanat eğitiminde varması gereken hedefe ulaĢabilmesi, eğitimcilerin bu aracı büyük bir ustalıkla kullanabilme becerisine bağlıdır.

“Ancak, unutmamak gerekir ki kopya, sanat eğitiminde bir amaç değil bir araç olarak kullanılırsa; değiĢtirici, geliĢtirici ve hatta yeteneği olanlarda geliĢimi hızlandırıcı olabilir. Bunun tersi ise, elbette kopyaya karĢı çıkanları haklı yapacak kadar engelleyici ve köreltici olabilir” (Yolcu, 2004: 102).

Bu anlamda bu araĢtırmada kopya yönteminin kullanım amacı, kullanım biçimi ve etkililiği, öğretmenler ve öğrencilere dönük araĢtırılarak tartıĢılacaktır. Sonuç olarak, bu yöntemin sanat öğrencisinin eğitiminde ne düzeyde baĢarılı olduğu incelenecektir.

Bazı araĢtırmacıların kopya yöntemi hakkında yaptığı çalıĢmalar incelendiğinde; kopya yönteminin sanat eğitiminde bireysel farklılıklara göre öğretilmesi gerektiği ve öğrencide kalıcı izlenimler bıraktığı görülmektedir. Aynı zamanda kopya yönteminin öğrencilerde baĢarı sağladığı görülmüĢtür.

Sinan (2006)‟ın literatür taraması yöntemini kullanarak ilköğretim 1. Kademe 3.

sınıf öğrencilerinin sanat (resim) eğitiminde kopya kuramı ve baskın doğalcı sanat eğitimi kuramının yaratıcılığa etkisini araĢtırmak amacıyla yapmıĢ olduğu bu tezde ; sanat eğitimi yönteminin öğrencilerin bireysel farklılıklarına göre Ģekillendiğinin gösterilmesi açısından önemli olduğunu ortaya koymuĢtur.

Zehra ve Bilge(2006)‟nin Literatür tarama yöntemi ile yaptığı ilköğretim 1. kademe resim-iĢ derslerinde kopya yönteminin sanatsal düzenleme öğelerinin öğretilmesine olan katkısını öğrenmek için yaptıkları araĢtırmada; resim-iĢ dersinde, kopya yönteminin kullanılabilirliğini, bu yöntem ile biçim- form, renk, ve doku problemlerinin çözülebileceğini ve eser incelemelerde kopya yönteminden yararlanabileceğini amaçlamıĢlardır. Uyguladıkları bu araĢtırma sonucunda biçim(form) açısından 9 yaĢ öncesi çocuk resim yoluyla gördüğünü değil, bildiklerinin resimlerini yaptıklarını gözlemlemiĢlerdir.

(17)

Renk açısından öğrencilerin birebir renk betimlemesini gerçekleĢtiremedikleri görmüĢlerdir. Doku açısından değerlendirildiğinde ise, kopya yöntemiyle yapılan bu uygulamayı baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtirdiklerini gözlemlemiĢlerdir.

Sonuç olarak, Çok Alanlı Sanat Eğitimi Yönteminin uygulama safhasında yer alan Kopya Yöntemi sanat eserlerinin analizinden sonra yapılan uygulama çalıĢmaları olduğu için kalıcı öğrenmelere imkan vermektedir.

Kadriye (2001) kopya yönteminin ilköğretim birinci kademe çağı (9 - - 12 yaĢ) çocuk resimlerindeki rolü ve önemi hakkında bilgi almak için öğrencilere eski yönteme dayalı ve yeni yönteme dayalı aktif eğitim durumlarını kullanarak resimler yaptırmıĢtır.

Eski yönteme dayalı olarak “Oyun Bahçesi” konulu resimlerle, yeni yöntem ve aktif eğitim durumları ( eleĢtiri, estetik, sanat tarihi)uygulanarak yaptırmıĢ olduğu “Kopya Resimler” ‟i karĢılaĢtırmıĢtır.

Sonuç olarak Kadriye (2001), yeni yönteme dayalı olarak yapılan uygulama sonuçlarının, eski yönteme dayalı olarak yapılan uygulama sonuçlarından daha baĢarılı olduğunu gözlemlemiĢtir.

Kopya yönteminin böylece, yaratıcı kiĢiliklerin geliĢmesinde etkili ve yararlı yöntemler belirlenmesi yolunda katkı getirici bir adım atılmaya yönelik sonuç ve öneriler sunmaktadır.

Sonuçta kopyalama yönteminin güzel sanatlar lisesi resim bölümlerinde bir öğretim yöntemi olarak kullanılmasının sanat eğitimi sürecinde eğitimin hangi aĢamasında, ne düzeyde kullanıldığı, bu eğitim sürecinin yine ne kadar etkili olduğu araĢtırma konusudur.

1.2 Amaç

Bu araĢtırmanın genel amacı, kopyalama yönteminin güzel sanatlar liselerinde bir öğretim yöntemi olarak kullanımına yönelik öğretmen ve öğrenci görüĢlerinin ortaya konması ve bu doğrultuda yeni öneriler geliĢtirmektir. Bu amaç doğrultusunda aĢağıdaki sorulara yanıtlar aranacaktır.

1.Güzel sanatlar liselerinde kopyalama yönteminin kullanımına yönelik öğretmen görüĢleri nelerdir?

2.Güzel sanatlar liselerinde kopyalama yönteminin kullanımına yönelik öğrenci görüĢleri nelerdir?

(18)

1.3 Önem

Bu araĢtırma, GSL resim bölümlerinde uygulanan kopyalama yönteminin çeĢitli kullanım biçimlerinin tanıtılması, bir yöntem olarak kullanım etkililiğinin ortaya çıkarılması açısından önem taĢımaktadır.

Bu araĢtırma, resim öğretmenlerine, resim eğitiminde kopyalama yönteminin çeĢitli kullanım biçimlerini tanıtması, bir yöntem olarak öğrenciler üzerindeki etkilerini göstermesi açısından önemlidir. Bu araĢtırma, bu alanda daha sonra yapılacak olan çalıĢmalara bir katkı sağlayacağı düĢüncesi ile de önem taĢımaktadır.

1.4 Varsayımlar

GörüĢme formunda yer alan sorulara verilen yanıtlar gerçeği yansıtmaktadır.

1.5 Sınırlılıklar

1- Bu araĢtırma Ankara Güzel Sanatlar Lisesi ve Çorum Güzel Sanatlar Lisesi ile sınırlıdır.

2- Bu araĢtırma GSL 10, 11, 12. Sınıf resim bölümü öğrencileri ve resim alan dersi öğretmenlerinin görüĢleri ile sınırlıdır.

1.6 Tanımlar:

Sanat eğitimi: “Sanat eğitimi sanat uğraĢısında bulunan kiĢi de ve sanat eseriyle karĢılaĢıp onu değerlendiren de harekete geçen tüm zihinsel yeti ve süreçleri, duygu, algılama, imgeleme, düĢünme, anma ve çağrıĢım gibi güçleri eğitmektir”(Balamir, 1999: 4).

Kopya yöntemi: “Ünlü bir sanatçıya ait bir yapıtın bir baĢkasınca üretilen tıpkısıdır. . Kopya yöntemi, baĢka bir sanatçının üslubuna ya da baĢka bir yapıta öykünen sanat yapıtıdır. Bu tür bir ürün, öykündüğünün tıpkısı değil, ancak onun bir benzeridir”(Sözen ve Tanyeli, 1986: 136).

Güzel sanatlar ve spor lisesi: Güzel sanatlar ve spor liseleri, Anadolu lisesi statüsünde olup güzel sanatlar ve spor eğitimi alanında yatılı, gündüzlü ve karma olarak ilköğretim üzerine 4 yıl

(19)

eğitim ve öğretim yapılan okullardır. Bu okullar, öncelikle güzel sanatlar ve sporla ilgili yükseköğretim kurumlarının bulunduğu yerlerde açılır. Okulun amacı öğrencilerin Türk Millî Eğitiminin genel ve özel amaçları yanı sıra güzel sanatlar ve spor alanlarında

a) Ġlgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda güzel sanatlar ve spor eğitimi ile ilgili temel bilgi ve beceriler kazanmalarına yönelik eğitim-öğretim görmelerini ve alanlarında baĢarılı bireyler olarak yetiĢmelerini,

b) Güzel sanatlar ve sporla ilgili yükseköğretim programlarına hazırlanmalarını,

c) Türk sanat, kültür ve sporuna katkıda bulunan ve baĢarıyla temsil eden bireyler olarak yetiĢmelerini,

ç) ĠĢ birliği içinde çalıĢma ve dayanıĢma alıĢkanlığı kazanarak takım ruhu ile hareket etmelerini, d) Alanlarıyla ilgili araĢtırma yaparak yorum ve uygulama yetkinliğine ulaĢabilmelerini,

e) Millî ve milletlerarası sanatsal ve sportif faaliyetleri takip ederek bilgi ve kültürlerini geliĢtirmelerini,

f) Spor disiplini ve centilmenliği ile sanatçı duyarlığını benimseyen bireyler olarak yetiĢmeleriniµsağlamaktır(Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2010).

(20)

BÖLÜM 2 Kavramsal Çerçeve

Günümüzde sanat eğitimi okullardaki resim dersinden ibaret olarak algılanmaktadır.

Bunun nedeni ise, toplumun sanat eğitimi hakkında geçerli bir bilgiye sahip olmamasıdır. Aynı zamanda okullarda verilen resim derslerinin içeriği yeterince bilinmemekte ve hobi dersi olarak düĢünülmektedir.

Öncelikle sanat eğitimi kavramları hakkında bazı eğitimcilerin düĢüncelerine yer vererek konuya netlik kazandırmak gerekmektedir.

Bunlardan bazıları;

“Sanat eğitimi, sanat uğraĢısında bulunan kiĢide ve sanat eseriyle karĢılaĢıp onu değerlendirende harekete geçen tüm zihinsel yeti ve süreçleri, duygu, algılama, imgeleme, düĢünme, anma ve çağrıĢım gibi güçleri eğitmektir”(Balamir, 1999: 14).

Balamir‟in tüm zihinsel yetileri eğitmek olarak tanımladığı sanat eğitimini San ise, Ģöyle tanımlamaktadır;

“Sanat eğitimi genel anlamda güzel sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan okul içi ve dıĢı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır”(San, 1988: 11).

KırıĢoğlu ise daha geniĢ bir yorum yaparak tüm dalları sanat eğitimi kapsamı içerisinde görmüĢtür.

Görsel sanatlar, resim, heykel, mimarlık, grafik sanatlar, sinematografi, fotografi, tekstil, moda tasarımı, seramik, bilgisayar sanatı gibi geniĢ bir alanı kaplar. Bu dalların tümüyle ilgili olarak okul öncesinden yüksek öğrenime kadar her aĢamadaki sanat eğitimi ve öğretimiyle ilgili kuramsal ve uygulamalı çalıĢmalara sanat eğitimi denir (KırıĢoğlu, 2002: 2)

(21)

Bu tanımlamalardan bir tanesi de Türkdoğan‟a aittir. “bireyin duygu, düĢünce ve izlenimlerini anlatabilmede yeteneklerini ve yaratıcılık gücünü estetik bir düzeye ulaĢtırmak amacı ile yapılan tüm eğitim çabasına sanat eğitimi denir” (Türkdoğan, 1981: 12). Diyerek, sanat eğitimini yaratıcılığın ve yeteneklerin geliĢmesinde bir araç olarak tanımlamaktadır.

Verilen tanımlara bakıldığında farklı konular gibi gözükse de, içeriğinde sanat eğitiminin kapsadığı alanların tümünden bahsedilmektedir.

Sanat eğitiminin insan yaĢantısının, tüm alanını kapsadığı görülmektedir. Estetik beğeni, yaratıcılık ve zihinsel yetiler insanların gün içinde kullandığı gereksinimlerdir.

Ancak okullarda sanat eğitimi denildiğinde, bu kavram derslerde kullanılan bir terim ya da tanımın ötesine geçememektedir. Bunun nedeni ise, öğrenilen bir bilginin gerçek yaĢamda faaliyete geçirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Ġnsanların ilgisinin yoğun olduğu bilgileri gerçek yaĢamda uygulaması olarak ta açıklanabilmektedir. Sanat bilincini ve sanatın bir yaĢam tarzı olduğunu insanlara bir Ģekilde kabullendirilmesi gerekmektedir.

“Güzel sanatlarda büyük baĢarılar sağlama ve güzel sanatları derinden anlama isteği ve bu baĢarılara saygı duyma kültürü neredeyse bulunmamaktadır”(Smith, 1989: 16).

Toplumumuzda sanat eğitimine karĢı olan bu ilgisizliğin nedeni sanat eğitiminin yeterince tanıtılmaması ve bilinçlendirilmemesi ile ilgili olabileceği düĢünülmektedir.

Sanat eğitiminin gerekliliği toplumlara çok erken dönemlerde aktarılmalıdır. Sanat eğitimi, toplumların ilerlemesi ve çağdaĢ beyinlerin yetiĢmesi için okulöncesi dönemde baĢlatılması gereken bir eğitimdir. Öncelikle okullarda sanat eğitiminin uygulama programlarının düzenlenmesi gerekmektedir.

“ ġimdiye kadar, onların alanlarını kabul ettim ya da bu alandaki sanatların daha fazla öğrenimi için neler yapılabileceği hakkında bunu görmeyenler tarafından tartıĢırken, bir taraftan da sanat eğitiminde görüldüm” (Arnheim, 1990: 55).

Yazar sanat eğitiminin daha fazla öğretilmesi için birçok çabada bulunmaktadır. Sanat eğitimi bu Ģekilde atılımlar ile daha iyi bir noktaya ulaĢmaktadır.

(22)

“Sanat eğitimi, güzel sanatlar ve sorunlarına iliĢkin olarak verilecek kuramsal bilgilerin programlanması ve çeĢitli güzel sanatlar dallarında yaptırılacak uygulamalı çalıĢmaların düzenlenmesi ile ilgilenir”(San, 1985: 51).

Yapılacak bu düzenlemelerde sanat eğitimi; estetik, sanat tarihi, sanat eleĢtirisi ve sanat yapımını göz önünde bulundurmaktadır. Sanat eğitimi tek yönlü değildir. Sanat eğitiminin farklı yönlere aynı anda bakması toplumumuzun daha hızlı geliĢmesini sağlamaktadır.

2.1 Sanat Eğitiminin Amacı

Sanat eğitiminin en genel amaçlarından birisi toplum içerisinde liderlik vasıflarına sahip, ileri görüĢlü ve entellektüel bireylerin yetiĢmesidir. Böylece ülkenin diğer uygarlıklar içerisindeki geliĢimi daha net bir Ģekilde ortaya çıkmaktadır. Toplumlar arasındaki üst düzey kültürel farklılıkların yaĢanması o toplumun sanata, sanatçıya ve dolayısıyla sanat eğitimine verdiği değerin en büyük kanıtıdır. Bir toplum, sanata verdiği değer kadar ileriye gidebilir. Bunun en önemli örneklerden birisi de Atatürk‟ün sanat hakkındaki düĢünceleridir.

“ Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği Ģeyleri yapmaz; itiraf etmeli o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur”(Çetin, 2002: 207).

Atatürk‟ün bu sözlerinden de anlaĢıldığı gibi sanatın, bir milletin ilerlemesinde ne kadar önemli bir yeri olduğu vurgulanmıĢtır. 21.yüzyılda ekonomik, diplomatik ve insanlık olarak çökmüĢ ülkeler göz önünde bulundurulduğunda neden bu durumda oldukları görülebilmektedir.

“Sanat dallarının tamamında yüksek baĢarı elde edilmesi genel anlamda kültür olarak ifade edilen unsurun merkezinde yer alır”(Smith, 1989: 14).

Ülkelerin kendilerini diğer toplumlardan dıĢlamasını engellemek için yapılması gereken en önemli durumlardan bir tanesi de sanat eğitimine verilen değerdir. Sanatı ve sanatçıyı bir ülke ne kadar korur ve büyütürse karĢılığında sanatçı ve sanat eğitiminin getirisi de o kadar büyük olur. O toplumun belli bir düzeyde tanıtılmasını sağlar ve

(23)

saygınlık kazandırır. Ancak herĢeyden önce insanlara sanat eğitimin amaçlarının ne olduğunu benimsetmek gerekmektedir.

“Bu problemlere karĢı herhangi bir alanda eğitsel projeleri herhangi biri tarafından anlamaya ve kolaylaĢtırmaya teĢebbüs edilmiĢtir, fakat muhtemelen özellikle sanatsal alanda, eskiden çok daha zordur”(Eısner, 1997: 1). Sanat eğitiminin genel olarak amaçları Ģu Ģekilde sıralanabilir;

-Sanatsal aktivitelerin yaratıcılığın doğasını tanımaları ve benimsemeleri

-Duygusal, duyusal, bilgisel entellektüel etkinliklere bağlı artistik becerileri kazanmaları

-Sanatsal etkinliklerle ilgili ortaya çıkan düĢünce ve hareket özgürlüğü ile ilgili bazı olasılıkları öğrenmeleri.

- Görsel duyarlılığın geliĢmesi

- Sanat tarihi ve estetiksel bilgi birikimine sahip olmalarını sağlamak (Artut, 2001: 95)

Tüm eğitimciler sanat eğitiminin amaçları konusunda birçok düĢünce dile getirmektedir.

ĠletiĢim, yaratıcılık, bilinçli insan yetiĢtirmek, çağdaĢlık, ileri görüĢlülük sanatın temel yapı taĢlarıdır. Her birisi kendi içinde büyük önem taĢımaktadır.

-Sanat eğitimi çocuğa ve gence sanat aracılığı ile iletiĢim kurma olanağı verir.

-Sanat eğitimi kiĢiye görsel okur-yazarlık kazandırır.

- Sanat eğitimi kiĢiye, niteliksel ayrımsamaya yönelik eleĢtirel düĢünme kazandırır.

- Sanat eğitimi kiĢiye kendi kültürünü olduğu kadar, öteki kültürleri öğrenme ve değerlendirme olanağı verir.

- Sanat eğitimi kiĢiye duygu, düĢünü ve imgelerini bir ürüne dönüĢtürmede yaratıcı davranıĢ kazandırır(KırıĢoğlu, 2002: 50)

Sanat eğitimi kiĢinin kendi kültürünü ve diğer kültürleri tanıması için önemli bir araçtır. Kendi kültürü ile diğer ülkelerin kültürleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar sanatçıya veya sanat eğitimi alan öğrenciye farklı bir pencere sunmaktadır. Yaratıcı düĢünceler geliĢtirmesini sağlamaktadır.

Kültürler arası geçiĢler bu Ģekilde sağlanmaktadır.

(24)

-Yaratıcılığın geliĢtirmek

-AraĢtırıcı, inceleyici, sorgulayıcı bir kimlik kazandırmak -Entellektüel, kültürel bakıĢ açısını geliĢtirmek

-Teknik bilgi ve beceri kazandırmak

-Sanatsal sorunları çözebilme becerisini kazandırmak (Artut, 2001: 96).

Sanat eğitimi aynı zamanda teknik bilgi ve beceri kazandırmaktadır. Özellikle bu alanı kendisine meslek olarak seçebilecek öğrenciler için oldukça yararlı olmaktadır.

Diğer meslekler seçildiğinde ise, sanat eğitiminde öğrenilen bu teknik bilgi ve becerileri kiĢi kendi alanına aktarabilmektedir.

“Sanat eğitiminin amacı öğrenciyi gözle düĢünmeye alıĢtırmak; doğaya, olaylara ve yaĢama bilinçli bakmayı öğretmektir”(Gençaydın, 1990: 45).

Sanat eğitimi aynı zamanda göz eğitimidir. Görmek ve bakmak ayrı durumlardır.

Bakmak aslında sadece gördüğünü sanmaktır. Ama görmek tüm açıları ile görüp, bilmektir.

Tamamen geliĢmiĢ bir kiĢiyi oluĢturma iĢi ile ilgili olarak sanat eğitimi nerede duruyor? Cevabım; müfredatın her branĢı ile baĢarılı Ģekilde uğraĢmaya gerek duyan, özünde yetenekli genç aklı donatabilmek için niyet edilen üç öğrenme alanının biri olarak sunulmasıdır. Bu üç merkez alanın ilki felsefedir 1) Mantıkta öğrencilere açıklama yapar, yani doğru Ģekilde mantıklı beceri 2) Epistemoloji, yani dünya gerçeğine insan aklının iliĢkisini anlama yeteneği 3) Ahlak, yani doğru ve yanlıĢ arasındaki farkı bilmek. Ġkinci merkezi alan görsel eğitim olup öğrencinin düĢünce organizasyonu ile esas ilgilenme yolu olarak görsel olayları iĢlemek için öğrenmesi. Üçüncü olan dil eğitimi olup kendi düĢüncesinin meyvelerini sözlü olarak iletiĢim kurmada öğrenciye imkan verme (Arnheim, 1990: 55)

2.2 Sanat Eğitiminin Gerekliliği

Sanat eğitiminin gerekliliği konusunda birçok düĢünce ortaya çıkmaktadır. Bu gerekliliğin ilk temel taĢı ise sanatın gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Sanatın gerekliliği hakkında toplumumuz yeterince bilinçlendirilirse, sanat eğitiminin uygulanmasında oluĢan problemler ortadan kalkacaktır.

Sanatın bireysel ve toplumsal anlamda ne kadar gerekli olup olmadığının sorgulanması, sanat üzerine yapılacak her türlü tartıĢmanın önkoĢulu olmaktadır.

(25)

BaĢka bir deyiĢle „sanatın gerekliliği‟ düĢüncesi benimsenmeden, „sanat eğitiminin gerekliliği‟...üzerine yapılacak her türlü tartıĢma anlamsız olacak ve boĢta kalacaktır. O halde sanatın gerekliliğini ortaya koyan düĢünceler aynı zamanda sanat eğitiminin gerekliliğinin de düĢünsel temellerini oluĢturacaktır (Çetin,2002: 205)

Sanat eğitimi tek bir alanda, tek bir insan grubuna ya da sadece yetenekli insanlara verilen bir eğitim değildir. Sanat eğitimi evrensel bir eğitim sistemidir.

Sanat eğitimi genel düzeyleri nasıl olursa olsun tüm toplum ve ülkeler için kaçınılmaz bir gereksinimdir. Hızla geliĢen, sanayileĢen, kentleĢen toplumların bireylerinde görülen ruhsal rahatsızlıkların arttığı ve bunların kökeninde makineleĢmenin yarattığı, tekdüze hızlı yaĢam ve elektronik cihazların egemen oluĢu, dolayısıyla kiĢilerin deĢarj olma olanaklarının bulamaması etken olmaktadır. SanayileĢmenin kiĢiler üzerindeki etkisi sadece fabrikalarda çalıĢarak düĢünülemez. En belirgin sorun kiĢisel yaratma çabalarından yoksun olmalarıdır (Artut, 2001: 94)

Sanat eğitimi sanıldığı gibi soyut anlamda salt bir duygu eğitimi ya da estetik eğitimi değil, aynı zamanda zihinsel düĢünce süreçlerinin zenginleĢtirilmesi ve doğa-doğa, doğa-insan, insan-insan ve insan- toplum arasındaki iliĢkiler bütünün sezilmesi ya da kavranmasına iliĢkin çok yönlü bir yöntemler bütünüdür (BüyükiĢleyen, 1990: 45)

Zihinsel düĢünce süreçleri olarak anlatılmak istenen, insanların dünyada varolan herĢeye karĢı nasıl davranması gerektiğini öğretmesidir. Sanat eğitimi sanıldığı gibi basit bir eğitim değil, aslında toplumu uygar toplumlar arasına yükseltecek güçlü bir eğitim yöntemidir.

Sanat eğitimi ile birey içinde yaĢadığı toplumun kültürünü öğrenir.

Kültürel değerlerine, geleneğine, sanatına, tarihine saygı duyan, onu koruyan bireyler kültürün gelecek nesillere taĢıyıcısı olurlar. Bir milletin oluĢumunda, varlığını sürdürmesinde ve sağlam temellerle ilerlemesinde maddi ve manevi değerlerinin önemi büyüktür. Sanat eğitimi de...gence kültürünü tanıtır, öğretir, sevdirir ve onu bu değerleri koruyacak ve yaĢatacak bireyler olarak yetiĢtirir (Buyurgan, 2007: 24)

Her sanatçı kendi kültüründen yararlanmaktadır. Anadolu‟nun bir kültür beĢiği olması nedeniyle Türk sanatçılarının yararlandığı birçok kültürel iz bulunmaktadır. Sanat eğitimi alan gençler ise sahip oldukları bu değerlerin ne kadar kıymetli olduğunu bilmektedir. Gençlerin yaĢamları boyunca sadece kültürel açıdan değil, kliĢe olan davranıĢlarını, konuĢma tarzlarını, arkadaĢlık iliĢkilerini ve hayatının tüm alanında

(26)

standartlarını yükseltmesi için gereklidir. Sanat eğitimi gereklidir çünkü; insanların çevresinde oluĢan güzellikleri ve çirkinlikleri artık görmesi gerekmektedir. Ġnsanlar gözlerini bu oluĢan bilinçsizce yaĢama ne kadar daha kapatabilir?

Bilim ve teknikte yoğun geliĢmelerin yaĢandığı, teknolojinin günlük hayatımıza girdiği günümüzde çocuklarımızın ruhsal açıdan dengeli, paylaĢımcı yetiĢebilmeleri için sanat eğitimi vazgeçilmezdir. YaĢadığımız çevredeki bilinçsiz betonlaĢma, geliĢme adına yaĢanan düzensiz ve zevksiz oluĢumla ancak sanat eğitimi derslerinde kazandırılacak estetik çevre bilinci ile güzelliklere dönüĢtürülebilir. Sanat eğitimi çocuklarımıza önce kendisine, sonra çevresine saygı duymayı öğretir (Buyurgan, 2007: 24)

Örneğin; ġehrin en kalabalık caddesine çıkıp, binaların dıĢ cephelerine bakıldığında iĢletmelerin, geliĢigüzel asmıĢ oldukları tabela ve afiĢleri ile karĢılaĢılacaktır. Bu sorunu farkedip gündeme getiren insan sayısı çok az olmaktadır. Bu görüntü kirliliğini farkedebilmek bile sanat eğitiminin verdiği estetik bakıĢ açısı ile ilgilidir. Toplum olarak bu gibi durumlara müdahale edilmesi gerekmektedir. Sanat eğitimi de kiĢisel bir çaba gibi görünse de özünde, toplumsal bir kalkınmayı hedeflemektedir.

Sanat eğitimi ve toplum açısından bakıldığında, sanat eğitiminin gerekliliğini, gerek kendi ülkemiz ve gerekse öteki ülkelerin toplumlarını içerir biçimde en mantıklı bir baĢka yorumu da güzel sanatlara, sanatçılara ve bu iki unsurun bir ülke için gerekliliğine büyük önem veren Atatürk‟ten aktarmak isteriz. Sanat ve sanatçıdan yoksun milletlerin hayat damarlarından birisi kopmuĢ demektir. Sözleri ve gene “sanat ve sanatçıdan yoksun milletler, öteki milletlerin ayakları altında ezilmeye mahkumdur.” ÖzdeyiĢleri, sanat, sanatçı ve sanat eğitimi gereksinimi için uygar bir ölçüt sayılması gerekir (Türkdoğan, 1981: 15)

Sanat eğitimi günden güne toplumda gerekliliğini hissettirmeye baĢlamıĢtır. Ancak önemli olan geri dönüĢü olmayan bir noktaya götürmeden bunu uygulamaya koymaktır.

Sanatı günlük yaĢantının içine yerleĢtirmek sanat eğitiminin gereklerinden birisidir.

Ġnsanlar evlerini dekor ederken estetik beğenileri ile oluĢturmaya çalıĢmaktadırlar. Yani göz eğitimi gerekmektedir. Yer- mekan iliĢkisini bilmeyen bir insanın dekor tasarımı yapması beklenemez. Ġnsanlar bir kıyafet alırken sadece bedene göre değil, aynı zamanda yakıĢtığını düĢünerek almak istemektedirler. Bu gibi küçük ayrıntılar insanların estetik beğenilerini ortaya koymaktadır.

(27)

Sanat, tek doğru yanıtı olan bir olgu değildir. Öğrenci, sorunlar karĢısında, yargılayarak, hayal gücünü kullanarak, diğer bilgilerini birleĢtirerek yanıtlardan birini seçerek, kendine özgü problemi çözme yolunu bulacaktır. Bu çalıĢma, bireye, çağımızda, bir takımın diğerlerine bağlı elemanları gibi çalıĢması gerektiğini kavratacaktır. Ġlgililerle iliĢki, iĢbirliği ve en önemlisi, bireye tam olarak görevini benimsemesi ve yapması gerektiğini öğretecektir. Böyle bir eğitim her meslekte geçerlidir. Onun için sanat eğitimi, herkes için gereklidir (Telli,1990:

6.7.8)

Sanat eğitimi bireyin kendini gerçekleĢtirmesinde için en büyük yardımcılardan birisidir. Çünkü sanat eğitimi, kiĢinin kendine olan güvenini artırmaktadır. Bunun nedeni ise, insanlar yeni bir Ģeyler yapmak istemektedirler, yani dünyada varolmayan bir çizim, bir fikir, bir tasarım onu diğer tüm insanlardan özgün yapmaktadır. Böylece kiĢinin kendine olan güveni geliĢmektedir. Dünyada yapabileceklerinin farkına varmaktadır. Yani sanat eğitimi, kiĢinin kendisine ve dünyaya karĢı farkındalık kazanmasını sağlamaktadır. Çevresinde olup bitenlerden habersiz bir insanın ne topluma ne de kendine faydası olmaktadır. Bu nedenle farkındalık algısı çok önemlidir.

Sanat eğitimi ruhu da eğitir. Güzeli görmeyi, güzele bakmayı öğretir. Ve güzelin değerini bilmeyi de öğretmektedir. Örn; Sanatçı olanla, olmayan arasındaki en büyük fark dünyaya olan bakıĢ açılarıdır.

Aslında yaĢam da böyledir. Sanat eğitimi almıĢ kiĢi ve kiĢiler görünmeyeni hissederek topluma hizmet ederler. Görünenle değil, görünenin arkasındaki gerçeklerle ilgilenirler. ĠĢte sanat eğitimi bu yüzden herkes için gereklidir. Aynı zamanda her yaĢta ki insana da verilmesi gerekmektedir. Ancak sanat eğitimi kiĢiye küçük yaĢta verilmeye baĢlanmalıdır ki ondan daha fazla verim alınabilsin.

Sanat eğitimi yaratıcı bir süreç olarak çocuğu özgür düĢünmeye, özgür çalıĢmaya yöneltmeye çalıĢmaktadır. Üreten, seçen, beğenen çocuk, içinde yaĢadığı topluma, çevresine yabancılaĢmaktan kurtulduğu ve sanatsal, kültürel, toplumsal geliĢmede aktif roller üstlenebileceği söylenebilir. Sanat eğitiminin çağdaĢ insan yaĢamındaki öneminin, insanın özünü ve güzeli bulma ihtiyacının yanı sıra, onun çağdaĢ insan yaĢamının değiĢik boyutlarındaki çok yönlü iĢlevlerinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu iĢlevler bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik, ve eğitimsel nitelikler taĢımaktadır (Buyurgan, 1996: 22)

Sanat eğitimi sadece kendi içerisinde geliĢme gösterme ya da yan dalları ile etkileĢim içinde değildir. Birçok bilim dalı ile iĢbirliği yaparak geliĢim göstermektedir.

Birçok alan sanat eğitimi için kaynak olmaktadır.

(28)

Arkeoloji insanlık tarihindeki sanatın baĢlangıcını ve geliĢimini ortaya çıkarmaktadır.

Felsefe ve sosyoloji geçmiĢte yapılan sanat eserlerini dönem içinde doğru algılayabilmemize ve eleĢtirmemize olanak vermektedir. DüĢünüldüğünde birçok bilim dalı kendi alanı dıĢında sanata da hizmet etmektedir. Bu Ģekilde insanlık tarihine de büyük katkıda bulunmaktadır.

Günümüzde ise sanat eğitimine katkısı olmaktadır. Sanat eğitimi alan öğrencilere yol gösterici konumundadır. Sanat eğitimi ile ilgili geçmiĢte ve günümüzde birçok araĢtırma yapılmıĢtır ve gelecekte de bu araĢtırmalara devam edilecektir. Sanat eğitimi araĢtırmaları birçok konuda insanlara bilgi vermektedir. GeçmiĢimizi öğrenmek ve geleceğe olan bakıĢ açımızı düzenlemek bunlardan sadece bazılarıdır.

2.3 Yaratıcılık Ve Sanat Eğitimi

Yaratıcılık, sanatçının olduğu kadar bilim adamının, estetiğin olduğu kadar düĢünürün emeğinde görülmeli; ve yaratıcılığın erimi, ola ki modern teknolojinin kaptanlarında ya da bir annenin çocuğuyla normal iliĢkilerinde ortaya çıksın, çizilip sınırlandırılmamalı. Yaratıcılık Webster‟in yerinde belirtiĢiyle, yapma, varlığı ortaya çıkarma sürecidir (May, 2005: 64)

Sanat eğitiminde yaratıcılık öncü amaçlardan birtanesidir. OluĢturulan programlarda yaratıcılık ön planda tutulmaktadır. Uygulama çalıĢmalarında ise, özgün ve yaratıcı olması amaçlanmaktadır. Sanat eğitimi öğrencinin sanatsal çalıĢmalarda yaratıcı iĢler çıkarabilmesi için gerekli olan bir eğitim sistemidir.

Her uğraĢ yaratıcı cesaret gerektirebilir ve gerektirir. Günümüzde, teknoloji ve mühendislik, siyaset, iĢ dünyası ve kuĢkusuz eğitim, tüm bu uğraĢlar ve diğer birçoğu, köklü bir değiĢimin ortasındadırlar; ve bu değiĢimi değerlendirecek ve yönlendirecek cesur insanlar gerekmekte. Yaratıcı cesarete duyulan gereksinim, uğraĢın geçirmekte olduğu değiĢimin derecesiyle doğru orantılı. Yeni biçimleri ve sembolleri hemen dolaysızca ortaya çıkaranlar sanatçılardır: oyun yazarları, müzisyenler, ressamlar, dansçılar, Ģairler ve de dinsel alanın Ģairleri olan ermiĢler. Yani sembolleri-Ģiirsel, iĢitsel, plastik, dramatik-imgeler biçiminde resmetmekteler (May, 2005: 64)

Yaratıcı insanlar toplumda belli bir alanı yönlendiren kiĢilerden oluĢmaktadır. Ressam, mimar, modacı, mühendis vb... insanlar çoğu zaman yeni durumlara alıĢmakta güçlük çekmektedirler. Önce toplumda oluĢan değiĢiklikleri tehlikeli ya da gereksiz görmektedirler. Ancak daha sonra insanlık için ne kadar önemli olduğu görülmekte ve toplu bir destek verilmektedir. Örneğin resim sanatında da durum böyle olmaktadır. Bir

(29)

sanatçı yeni bir resim tekniği oluĢturmaktadır. Önce birçok sanatsever bu olayı anlamsız bulur, oysaki bu buluĢ sanat tarihine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Yaratıcı insanların diğer bir özelliği de çağın ilerisini görmektir. Burada önemli olan özellikle sanat eğitimi almıĢ olan yaratıcı insanların yaratma cesaretini her zaman canlı tutmaktır.

“Yaratıcılık, toplumun ekonomik veya sosyal yapısının sanatçının kiĢiliği tarafından sorgulanıp, düĢünceleriyle yoğrulup, yeni-özgün bir biçim almasıdır”(Artut, 2001: 120) Yaratıcılık kiĢisel bir yetenektir. Yani yaratıcı kiĢinin kiĢiliği ile birleĢince ortaya çıkan bireysel bir olgudur. Her insanda yaratıcılık miktarı farklıdır. Yaratıcılık gücü çok fazla olan ve yaratma cesareti çok olan bir insan kendisini toplumda bir Ģekilde belli eder ve öncü olur. Görsel sanatlar alanında insanlar sadece yaratıcı ve yetenekli kiĢilerin iyi eserler oluĢturabileceğini düĢünmektedirler. Ancak her insanda belirli düzeylerde yaratıcılık vardır. GeliĢtirilmeyen yaratıcılık ise, belli bir süreden sonra kendiliğinden sönmektedir. Kendisini geliĢtiren ve sanat eğitimi gören kiĢilere büyük ölçüde yarar sağlamıĢtır.

Sanat eğitiminin kiĢiye sağladığı yararlar Ģu Ģekilde açıklanabilir;

“1- Sanat eğitimi, kiĢiye boĢ zamanını iyi değerlendirecek bir uğraĢ alanı oluĢturur.

2- Sanat çocuğun kendini anlatması için bir fırsattır.

3- Yaratıcı düĢünmeyi

4- Akademik konuların kavranmasında yardımcıdır.

5- Çocuğun çok yönlü geliĢiminde, sanat aracı iĢlev görür ”(KırıĢoğlu, 2002: 47).

Sanat eğitimi yaratıcılığı amaçlamaktadır. Bu nedenle yaratıcılığı geliĢtirecek doğru bir eğitim programı oluĢturulmaktadır. Çocuğa farklı bakıĢ açılarından bakmayı öğretmek sanat eğitiminin gerekliliğidir.“Sanat eğitiminin gerekliliğine iliĢkin görüĢlerin temelinde “yaratıcılık” odaklı bir yaklaĢım gözlenmektedir. GeliĢmiĢ ülkelerde aileden baĢlayarak okulöncesi ve temel eğitim kurumlarında yaratıcılık eğitimi tüm okul sistemine ve programlarına yerleĢmiĢ ve özümsenmiĢtir”(Özsoy, 2005: 27)

Sanat eğitiminde önemli olan çocuğun yaratıcılığını geliĢtirmektir. Böylece kendine güven duyan bir birey yetiĢtirilmesi amaçlanmaktadır. Bir birey ne kadar yaratıcı olursa olsun sanat eğitimi ile harmanlanmadıkça ortaya çıkan görüntünün estetik olarak her zaman eksik bir yönü olmaktadır. Aynı zamanda kendine güveni tam olan bireyler toplumda öncü rol üstlenmektedirler. Bunun içindir ki, okullardaki sanat

(30)

eğitimleri sırasında çocuğa her türlü farklı materyal sunulmakta ve onun herĢeyi tanıması sağlanmaktadır. Aslında sınıflar bir ülke olarak görüldüğünde ve en az bir öncü çocuğun olacağı düĢünüldüğünde, o çocuk diğer tüm çocuklardan farklı olacak ama aynı zamanda onlara hitap edecek ve kendini kabul ettirecektir.

Yaratıcılığı ön planda hedef alan sanat eğitimi, önemle üzerinde durulması gereken bir eğitim yöntemidir. Sanat eğitimi, görsel yönü ağırlıklı bir düĢünce sistemidir. Amaç, öğrencinin yaratıcı gücünü uyarmaktır. Sanat eğitimi bir organizasyon yöntemidir. Görsel algılamaya dayalı bir takım teoriler önderliğinde öğrenciyi madde ile yani, malzeme ile düĢünceleri arasında çeĢitli bağlantılar kurmaya, buluĢlar yapmaya alıĢtıran bir metotdur. Bu metod, böylece öğrencinin elinde gelecekte de bilinçli olarak kullanacağı bir araç olacak ve kiĢisel bir nitelik kazanacaktır. Yaratıcılığı hedef alan sanat eğitimi asla taklitçilik değildir. Aksine; geliĢtirir ki bu sanatın programlarındaki baĢ iĢlevi oluĢturur. Sezmenin, düĢünmenin, araĢtırmanın, denemenin, çözümlemenin ve sonuçlandırmanın ortak çabasıdır (Gökaydın, 2002: 19-20)

21.yüzyıl toplumu bir tüketim toplumudur. Hazır nesneler ile hayatını devam ettirmeye alıĢkın bir insan yığını vardır. Böyle bir toplumda yaratıcılıktan bahsedilememektedir.

Yaratıcı kiĢi ise aksine sürekli hareket eden, kendi yaĢamının en basit gereçlerini bile kendisi tasarlamak isteyen ve bunları yaparken bu durumdan haz alan kiĢilerdir.

Tüketici toplumu bu durumdan kurtarıp, üretici toplum haline dönüĢtürmek uzun bir zaman almaktadır. Ancak yaratıcı bir kiĢinin aynı zamanda sanat eğitimi alması kiĢiye yaratma cesareti vermektedir.

Sanat eğitimi ile yaratıcılığın geliĢimi hızlanmaktadır. Öğrencinin, farkındalık algılarının geniĢlemesi ile yaratıcı düĢünceleri çoğalmaktadır. Aynı zamanda öğrenci birçok sanatçı ve eseri tanıdıkça, yeni Ģeyler gördükçe kendisini sorgulamaya baĢlamakta ve kendi kendini yaratıcılık için farkında olmadan motive etmektedir.

Sanat eğitimi, yaratıcılık açısından bakıldığında, güzel sanatların tüm alan ve dallarını, bu dalların birbiriyle olan etkileĢimi ve alıĢveriĢi de göz önünde bulundurarak ele almak zorundadır. Sanat eğitimi, özellikle bizim ele aldığımız biçimiyle, birey ve toplulukların sanatsal ve kültürel yetiĢtirilmesi ile ilgilidir.

Yaratıcı nitelikli bir sanat eğitimi için:

a-uygun fiziki ortamların oluĢturulması, b- demokrasi

c- uygun bir program ve donanımlı bir sanat eğitimcisi, d- yeterli ders saati,

e- amaç- hedef ilkelerinin ulusal gerçeklere uygunluk

(31)

f- canlı model,

g- süreklilik- çağa uygunluk gibi, etmenlerle mümkündür (AltıntaĢ, 2007: 22).

Yaratıcılığı hedef almayan hiçbir sanat eğitiminin önemi yoktur. Çünkü sanat eğitiminin en önemli gereklerinden birisi yaratıcılıktır. Onu canlı tutmak için bir sürü faaliyet okullarda yapılmaktadır. Yaratmayan bir sanat eğitimi düĢünülemez. Bu bir kuĢun uçmak için dünyaya geldiği ama kanatları olmadığı için uçamaması gibi bir Ģeydir.

Sanat eğitiminin en önemli iĢlevlerinden biri de yaratıcılığı geliĢtirmesidir.

Okullarda sanat eğitimi yaratıcılığın geliĢtirilmesinde en önemli çalıĢma alanlarından biridir. Gerçekte her ders kendi içinde yaratıcılığı geliĢtirici olmalıdır. Ancak, sanat eğitimi, gerek çalıĢma biçimi, gerek bu çalıĢmalarda kullanılan araç, gereç bolluğu ve gerekse öğrenciye sağladığı çalıĢma özgürlüğü nedeniyle kuĢkusuz öteki dersler arasında çok önemli bir yere sahiptir (KırıĢoğlu, 1986: 73-74)

Bu nedenle okullarda verilen sanat eğitimi programları özenle seçilmeli ve bireysel farklılıklara göre olmalıdır.

“Sanatta öncelikle, yaratıcılığın temel disiplinini oluĢturmak için hangi yöntemin ve çalıĢmanın kritik değer taĢıdığını sorarak baĢlamak gerekir. Bu öğrenciler için çok faydalıdır”(Hickman, 2004: 1).

Sanat eğitimi yalnız kuramsal sorunlarla değil, sanatın ve estetiğin yaratıcı düĢünceden, ürün vermeye ve eleĢtiriye kadar uygulamadaki tüm sorunları ve bunların çözümleriyle de yakından ilgilenir. Bireyin görsel yetileri ve görsel biçimler yaratma yetileri bakımından geliĢmesindeki etkili yöntemleri araĢtırır, saptanan amaca göre en uygununu bulur. Sanat eğitimi, yaratıcı temel alanlar süreci olarak belirtilmiĢtir. Bu önemli alan hayatın bütün alanlarını etkileyen, yönlendiren ve biçimlendiren bir süreçtir. Sanat eğitimi insanlığın en önemli kültür projesidir (AltıntaĢ, 2007: 21).

Sanat eğitimi yalnızca kendi alanı ile ilgili olan insanlar için değil, tüm insanlık için gerekli olan bir eğitim sistemidir.

Amaçladığımız, her yurttaĢın profesyonel anlamda sanatçı olması değil ama sanatsal olgudan daha çok pay alabilmesi... Bu da ancak eğitim yoluyla ve kimi duyarlılıkları geliĢtirmekle olasılık kazandırabilir. Sanatsal olguyu algılamak durumunda olanın da, sanatsal eylemi gerçekleĢtiren denli, eğitim gereksinmesi içinde olduğu açıktır. Sanatçı ve toplum diyaloğu özünde budur (Tekcan, Germaner, 1995: 87).

(32)

2.4 Sanat Eğitiminin Tarihçesi

Aslında bakıldığında sanat eğitiminin ilk örneklerine ilk insanda ve mağara duvarlarında rastlanmaktadır. Yeni doğan çocuklar ilk olarak çevresindeki iletiĢim olanaklarına yönelmektedir. Anne ve babalarının mağara duvarlarına bir Ģeyler çizmekte olduğunu gören çocuk orada aslında dolaylı yollardan da olsa sanat eğitimini aldığı düĢünülebilir. Aynı zamanda bu dönemde resim yapılarak iletiĢimin sağlanması olarak düĢünülebilir. Ayrıca öyle bir dönemde bu kadar iyi hayvan anatomisi çizilmesi onların doğayı çok iyi gözlemlediğini ortaya çıkarmaktadır.

Modern yaĢamda ise okullarda resmi olarak sanat eğitiminin baĢlaması bu örnekten çok uzun bir zaman sonra oluĢmaktadır.

Sanat eğitiminin batı ülkelerinde, okulların eğitim öğretim programlarına giriĢi 17.yy sonlarına rastlar. 1890 yılarında Almanya‟da gerçek anlamda bir sanat… eğitimi anlayıĢının ortaya çıkmıĢ olması baĢlı baĢına bir eğitim olayıdır.1901de Weimar Dave 1905te Hamburg ta yapılmıĢ bulunan ilk sanat eğitimi kongrelerinde ortaya atılan görüĢler ve yapılan çalıĢmalar, bu anlayıĢın giderek etkinlik kazanmasına ve dünya genelinde yaygınlaĢmasına olanak sağlamıĢtır (Türkdoğan, 1981: 20).

Sanat eğitiminin bu kadar geç baĢlaması varlığına duyulan ihtiyacın da ne kadar geç kalındığının kanıtıdır. Ancak toplumların sanat eğitimi ile kalkınılabileceğini düĢünmek gene de az bir Ģey değildir. Böylece Almanya diğer toplumlara örnek olmuĢ ve dünyaya büyük katkıda bulunmuĢlardır.

1438 ya da 1440 yıllarında Cosimo de Medici tarafından eflatun akademisi Rönesans döneminin en ünlü akademi‟si olmuĢtur ve plastik sanat eğitimi uygulama kurumlarının en erken örneğidir. Sanat alanında kurulan okullardan biride Floransa‟da Cosimo de Medici (1389-1464)‟nin koruyuculuğuyla Floransa Akademisidir (Erbay, 2000: 84).

Medici ailesi her zaman sanatın ve sanatçının koruyucusu olmuĢtur. Bu Ģekilde sanat ve sanatçılar daha rahat ve özgür ortamlarda geliĢme göstermiĢtir. Sanat eğitimi her zaman kendisini savunan ve geliĢmesini sağlayan kiĢi ve kurumlar ile iletiĢim kurmuĢtur. Sanat eğitimi kendi geliĢimini sürdürmek için 20.yüzyılda bauhaus okulunda devam etmiĢtir.

Bauhaus, 1919 yılında Walter Gropius tarafından Weimar'da kurulmuĢ olan bir mimarlık ve güzel sanatlar okuludur. Okulun en büyük hedefi sanat ve zanaat ikilemini ortadan kaldırmaktır. Soyut sanatın en önemli temsilcilerinden olan Vassily Kandinsky ve Paul Klee Bauhaus okulunun en önemli savunucularıdır. Okulun en önemli özelliği serbest sanat, uygulamalı sanat ayrımı yapmamasıdır. Tornacılık, heykel, mobilyacılık,

(33)

taĢçılık gibi birçok alanda eğitim verilmektedir. Bauhaus okulundaki öretmenler öğrencilerin yaratıcılığını geliĢtirerek, onların yeni yaĢama ayak uyacak biçimler oluĢturmalarını istiyordu. Bu nedenle taklit çalıĢmalar istenmiyordu.

2.5 Türkiye’de Sanat Eğitiminin Tarihçesi 2.5.1 Cumhuriyet Öncesi Dönem

Tarihi kaynaklara göre Türklerin Orta Asya‟da ilk kez görüldükleri yüzyıllardan, Cumhuriyet dönemine kadar güzel sanatlara ve bunun eğitimine önem verdikleri görülür. Nitekim, Altay dağları eteklerinde “Pazırık” bölgesinde bulunan ve M.Ö. 3 ve 4.ncü yüzyıllara tarihlenen Türk sanatı örneklerinden; M.S. 8 ve 9.ncu yüzyıllar, Uygur duvar resimlerine kadar olan dönemde meydana getirilen Ġslamiyet öncesi Türk sanatı, belli bir disiplinle eğitilmiĢ sanatçılar tarafından ortaya konmuĢtur (Özsoy, 2007: 73).

Türklerin Ġslamiyet‟i kabul etmesi ve Orta Asya da ġamanizm inancının etkisi ile Anadolu‟da birçok batıl inancın ortaya çıktığı görülmektedir. Ġnsan figürü çizimlerinin Allah‟a eĢ tutulması da bunlardan bir tanesidir. OluĢan batıl inançların sanat çalıĢmalarının eksik oluĢmasına neden olduğu görülmektedir. Ancak sanat ile uğraĢan insanlar gene de yollarına baĢka resimler yaparak devam etmiĢlerdir. Rumi, hatai, halıcılık, çini sanatı, tezhip ve minyatür gibi birçok alanda geliĢme göstermiĢtir.

Verilen bu yasaklara rağmen kendilerini geliĢtirecek birçok alanda çalıĢmıĢlardır.

Türk resim sanatının geliĢimi, Türklerin devlet yönetimlerine, yaĢantılarına, yaĢadığı yerlere ve Ġslamlıkla ilgi ve bağlantılarına göre ĢekillenmiĢtir. Ġslam dinini kabul etmelerinden sonra ise Türk sanatı, 18. Yüzyılın sonlarına kadar daha çok dinsel etkilerin altında geliĢimini sürdürmüĢtür. Bu döneme kadar olan süre içinde mimarlığın yanı sıra özellikle hat, tezhip, minyatür ve diğer süsleme sanatlarında geliĢim görülmüĢtür (Artut, 2001: 72).

Yüzyıllar boyunca Osmanlı sanatının karakteri olan hat, tezhip ve minyatür 17.yüzyılın sonlarına doğru batı sanatı ile buluĢmuĢtur. Fatih Sultan Mehmet zamanında ilk zincirler kırılmıĢ ve yurt dıĢından portresini yaptırmak için ressamlar getirilmeye baĢlanmıĢtır.

“ Bu olayların en önemlisi; sultanın Venedik Düka‟sından usta bir ressam istemesi ve 1480 yılında Gentile Bellini‟nin Ġstanbul‟a gönderilmesidir” (Toprak, 1977: 247).

Osmanlı da resim sanatı batıda ki kadar ileride olmasa da kendi inançları içerisinde sanata bir çıkıĢ yolu sunulmuĢtur. Bu çıkıĢ yolu Enderun mektebi ile oluĢmuĢtur.

(34)

Enderun; Osmanlı sarayları‟ nda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu iç saray kısmına verilen addır. saraya gereken kiĢileri yetiĢtirmek için kurulmuĢ, bu yerlerde sanat ve zanaat eğitimi verilmekteydi. Burada; Müslüman olmayan halkın, devĢirme çocuklarından seçilen kiĢiler askeri yöntemlerle yetiĢtirilirlerdi; müzik, spor, sanat, ve fen dersleri okutulurdu. Bu derslerin yanı sıra din bilgisi de verilirdi. Burada, dönemin ünlü sanatçıları ve bilim adamları öğretmenlik yaparlardı (Erbay, 2000: 134)

Ġlk kez 1793 yılından itibaren doğa gözlemine bağlı bir resim dersi, Osmanlı imparatorluğu mühendishane‟sinde yer almakla baĢlıyordu. Ancak bu dersin, bu günkü anlamda bir resim dersi olmadığını, yalnız topçu, istihkam ve haritacılık gibi asker meslekleri için yetiĢmede yardımcı olduğu görüĢü ile eğitim ve öğretimde yer aldığını biliyoruz (Turani, 1971: 577)

Sanat eğitiminin askerlik mesleği için gerekli ve yararlı olabileceği düĢünülerek uygulanması sanat eğitimi için büyük bir düĢünce devrimidir.

“1793 yılında Osmanlı imparatorluğu mühendishanesinde ve harbiye mektebinde; doğa gözlemine bağlı resim dersini programa koymasıyla sanat eğitimi gerçek anlamda baĢlamıĢtır”(Erbay, 2000: 136).

Bu konuda sanat eğitimi sadece ülke sınırları içerisinde kalmamıĢ ve Avrupa‟ya kadar uzanmıĢtır.“Resim eğitimi tahsili için mühendishanenin ilk mezunlarından Ġbrahim PaĢa Avrupa‟ya gönderilen ilk öğrencidir(1835)” (Turani,1971: 577).“Harbiye ve askeri idadi mektebi‟ nde okul nazırı olan Satı PaĢa, resim dersinin geliĢtirilmesi için Ġspanya‟dan ġirans isimli bir ressamı öğretmen olarak getirttiği bilinmektedir”(Erbay, 2000: 137).

“18.yüzyıla kadar özellikle sanat öğretmeni yetiĢtirildiğine dair bir bilgiye bugüne kadar rastlanmamıĢtır”(Özsoy, 2007: 74).

Türk sanatının, 1700‟den itibaren batı‟ya yönelmesiyle birlikte, saraya yabancı sanatçıların yerleĢtiği bilinmektedir. O dönemlerde, sarayda usta-çırak iliĢkileriyle Ģekillenen sanat eğitimi, ustadan çırağa devam ettirilmiĢtir.

1883 yılında Sanay-i Nefise Mektebi Alisi Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuĢ ve 2 Aralık 1883 yılında hükümetin kararı ile müdürlüğüne de Osman Hamdi Bey getirilmiĢtir. Sanay-Ġ Nefise Mektebi Alisi‟nin kurulması ile birlikte resim öğrenimi ilk kez sivillere geçmiĢtir. Sanay-Ġ Nefise Mektebi Alisi, çalıĢmalarını sürdürdükçe Türk asıllı öğrencilerde sanat eğitimine katılmıĢlardır. Günün hükümeti, bu durumu değerlendirerek okulda üstün baĢarı gösteren yetenekli öğrencileri, öğretimlerini bütünlemek üzere yurtdıĢına gönderilmesine karar vermiĢtir (Erbay,2000:130-140).

Cumhuriyet öncesi ilk sanat eğitimi hareketleri içinde, bugünkü akademik seviyede kurulmuĢ olan Sanayi-i Nefise Mektebi‟nin çok önemli bir yeri vardır. 1911

Referanslar

Benzer Belgeler

Genel olarak değerlendirildiğinde; yöneticilerin ve yönetici olmayan personelin yönetim biçimi algıları (yetkeci, koruyucu, destekçi ve baĢıboĢ) arasında anlamlı fark

Farklı dayanıklılık antrenmanlarının oksidatif stres oluşumu ve antıoksidan düzeyleri üzerine etkisi (T.C. Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden

Bu araĢtırma ile Destekleme ve YetiĢtirme Kurslarında görev alan sosyal bilgiler öğretmenlerinin algıları doğrultusunda kurslarda karĢılaĢılan problemler, öğretmenlerin

ÇalıĢma yılları farklı olan iĢgörenlerin iĢ anlamı, sosyal güven ve mutluluk düzeyleri açısından çalıĢma yılına göre farklılıklarına iliĢkin

gerçekleĢtirilmiĢ; araĢtırmanın üçüncü alt problemi olan “deney grubu Okul Aidiyet Duygusu Ölçme Aracı öntest ve sontest puanları arasında anlamlı bir fark var

Edward de Bono‟nun beceri temelli Cort1 düĢünme programı uygulanan birinci deney grubu, konu temelli eleĢtirel düĢünme programı uygulanan ikinci deney grubu

3.1 Alt Problem 1: Onuncu sınıf öğrencilerinin kalıtım kavramı ile ilgili bilişsel yapıları kelime ilişkilendirme testi tekniğine göre

 Ortaokul müzik derslerinde kullanılan okul çalgılarına karĢı öğrencilerin yaklaĢımını değiĢtirebilmek için öğretmenlerin dersi sıkıcılıktan uzaklaĢtırıp, her