• Sonuç bulunamadı

KARAKTER VE DEĞER EĞİTİMİ 5.HAFTA 1.DERS

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KARAKTER VE DEĞER EĞİTİMİ 5.HAFTA 1.DERS"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KARAKTER VE DEĞER EĞİTİMİ 5.HAFTA 1.DERS

Sunu İçeriği 1. Değer Nedir

2. Değerlerin Özellikleri

Değerler, her toplumun kendi değer, inanç, ahlak algısı ve evrensel bakış açıları ile toplumları ayakta tutma ve insanlar arası gönül bağı kurma özelliğine sahiptir. İnsanlar toplumdaki değerlere ve hukuk kurallarına (hukuk kurallarının önemli bir bölümü ahlak, inanç ve değerlere göre şekillenir) göre davranışlarını şekillendirir. Birlik- beraberlik, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik, huzur ve güven içinde yaşamak için değerleri benimsemek ve değerlere uygun olarak yaşamak gerekir.

Değer, geçmişten günümüze aktarılmış, bugünden de gelecek nesillere aktarılacak, tecrübelerle ispatlanmış, toplumlar için vazgeçilmez davranış ve kazanımları ifade eder.

Değerler, çocuğun doğuştan getirdiği en iyi tarafı ortaya çıkarmak; çocuğun temiz fıtrat doğrultusunda kişiliğinin her yönüyle gelişmesini sağlamak; iyi ahlâkla donatmak ve devamını sağlamaktır.

.

Değer, toplumda insanların istendik davranışları yapabilmesidir. Bu istendik davranışların, toplumun örf, adet ve gelenek görenekleriyle örtüşmesi durumu da bir değerdir. Bireyin toplum içinde yaşantısına sınırlama koyabilen bir kavramdır.

Özgürüm istediğimi yapabilirim, istediğim gibi yaşama hakkım var, “ hür doğdum hür yaşarım, kime ne- kime ne” deme hürriyeti vardır ancak o hürriyetin başkasına zarar verme hakkının olmadığını, başkalarına zarar verecek bir özgürlüğün olmadığını da belirten bir kavramdır” değer”.

Tarih boyunca her toplumun korkusu olmuştur; değerlerimizi kaybediyoruz, ne olacak bu gençlik vb. kaygılar. Bu kaygıların ve korkuların tamamında “ değer” vardır.

Toplum, insanların yaşantılarını değerler vasıtasıyla bir nevi tartar ve ölçer. İyi-kötü kavramları kullanır. Bu kişi dört dörtlük adamdır, insandır vb. dendiğinde o kişinin karakteri, davranışları yani değeri ölçülür aslında. Bireyler toplum içinde yaşantılarını sürdürürken kabul etseler de etmeseler de inansalar da inanmasalar da toplumun ağır basan değerlerine göre davranışlarını şekillendirme ve/veya kısıtlama durumunda kalırlar.

Toplumda güzel düşüncelerin ve davranışların yaygınlaştırılması, kötü ve olumsuz düşünce ve davranışların ise iyi ve olumlu düşünce ve davranışlara dönüştürülmesinin sağlanmasının temelinde değerler eğitimi yatmaktadır (Ulusoy ve Arslan, 2015;5).

Özellikle yirminci yüzyıldan sonra devletler, eğitim sistemleri, eğitim kuramları kısacası insan yetiştirme sistemi üzerine kafa yoran tüm otoriteler ahlak, karakter ve değerlere önem vermiştir.

Milson ve Ekşi (2003, 100)’nin de belirttiği gibi yirminci yüzyılın ilk döneminde yaygın olan didaktik karakter eğitimi formları yerine “değerlerin ortaya çıkarılması” yaklaşımını öne çıkmıştır.

(2)

Schwartz ve Sagie (2000)’e göre değerler; bir varlığın ruhsal, toplumsal, ahlaki veya estetik yönden taşıdığı düşünülen yüksek ve yararlı niteliklerdir. Değerler, insanların hayatına yön veren, kural görevi gören, önem dereceleri farklılık gösteren ve yapılması arzulanan davranışları amaçlar.

Schwartz ve Bilsky (1987) değerleri şu şekilde özetlemiştir:

1. Değerler inançtırlar, fakat tümüyle nesnel duygulardan arındırılmış fikir niteliği taşımazlar; etkinlik kazandıklarında duygularla iç içe geçerler. ”Kavram ya da inaçlardır.”

2. Değerler bireylerin amaçlarıyla ve bu amaçlara ulaşmada etkili olan davranış biçimleriyle ilişkilidirler. “ İstenen son durum (amaç) veya davranışla ilgilidirler.”

3. Değerler özgür eylem ve durumların üzerindedirler. “ Belli bir durumun üzerindedirler.”

4. Değerler, davranışların insanların ve olayların seçilmesini veya değişimini yönlendiren standartlar olarak işlev görürler. “Seçimleri veya davranış ve olayların değerlendirilmesini yönlendirirler.”

5. Değerler taşıdıkları öneme göre kendi aralarında sınırlanırlar. Bu sınırlama değer önceliklerini belirleyen bir sitem oluşturur. “ Göreli önemlerine göre sınırlanırlar.”

Leming (1996)’e göre değerler dört anahtar unsura sahiptir. Bunlar:

• Yaşama odaklanma: Değerleri açıklama yaklaşımı, insanların dikkatlerini değer verdikleri şeylerin göstergesi olan kendi yaşamlarına çeker.

• Kabullenme: Kişi değerleri açıklamak için diğer insanların durumunu yargılamadan kabul etmelidir.

• İleri düşünme çağrısı: Hem insanların durumları kabul edilmeli hem de bireyler bu insanların daha ilerideki durumları hakkında derinlemesine düşünmeye teşvik edilmelidir.

• Kişisel güçler besini: Değerler açıklaması, hem becerileri açıklayan bir uygulamayı teşvik eder, hem de kendi kendini yönlendirme olanağı sağlar.

Değerler olaylara, insanlara ve nesnelere karşı benimsenen tutumları şekillendirir. Ayrıca bireylerin hayallerini ve amaçlarını yönlendirir (Turner, 2004; 170-171).

Değer kavramı bir fiil olarak kullanıldığında, üst düzeyde bir değerlendirme söz konusudur.

İnsanlar bir nesneye, kişiye, davranışa veya etkinliğe değer verdiklerini söylediklerinde, değer verdikleri şeyin onlar için derin bir anlam taşıdığını, onun iyi olduğuna inandıklarını ve kendi kişisel değerleriyle uyumlu olduğunu ifade etmektedirler. Kısaca değer kavramının bir fiil olarak kullanılması, soyut değerler sistemine dayanarak bir varlığın değerinin belirlenmesi sürecine karşılık gelmektedir ( Sarı, 2007; 42)

Değer kavramı üzerinde çokça durulmasına karşın, değer kavramının yeterince açıklığa kavuşturulduğu söylenemez. Değerlerin kaynakları ve bireysel, toplumsal, kültürel, dini, ahlaki temelleri üzerinde farklı bakış açıları her zaman olmuştur. Bunda en büyük etkenlerden birisi, değer kavramının çok yönlü ve göreceli taraflarının olmasıdır.

Özgüven (1994, 349)’e göre; davranış bilimciler ve sosyal psikologlar değerlerin bir yandan bireysel tutum ve davranışları, bilişsel süreçleri etkilediğini, diğer taraftan toplumun kültürel kalıplarıyla etkileşimde bulunduğunu ve onları yansıttığını kabul etmektedirler. Bireylerin her davranışları dolaylı veya dolaysız olarak değer tarafından yönlendirilmektedir.

(3)

Değerler, insanlara hayatlarında yol gösteren rehber niteliğinde olup insanlık tarihi boyunca toplumların birbirinden ayırt edilmesini hem de toplumların kaynaşmasını sağlayan pekiştirici ve kuşatıcı ilkeler ve inançlar bütünü olmuştur (Avcı, 2007).

İnsanların kişisel değerler sistemleri, dünyayı algılayış tarzlarına yaşam biçimlerine etki etmektedir. İnsanlar kendi bireysel davranışlarının ve kendi değer anlayışlarının yanında başkalarının değer anlayışını ve değer sistemini de algılamak durumundadır. Birey tarafından kişisel ve toplumsal değerler sistemleri algılanmışsa, insanlar kendi değerlerine göre mi yoksa başkalarının değerler sistemine göre mi davranacaklarına karar vermek zorunda kalabilir. Bu durum genellikle bireysel ve toplumsal değerler arasında çatışmalara yol açmaktadır (Rohan, 2000).

Tarih boyunca insanlarda değer oluşurken bir temele veya bir kaynağa gereksinim duymuşlardır.

Burada en belirleyici unsur inanç/din olmuştur. Gerek çok tanrılı dinler, gerekse tek tanrılı dinlerde toplumun ve bireyin davranışlarını belirleyen ana unsur din kuralları olmuştur.

Değerler, insanın söz ve eylemlerini iyi, güzel, doğru, yanlış, kötü şekilde nitelendirme etkisine sahiptir. Örneğin, davranışlar “sevap-günah” diye nitelendirildiğinde dini değerleri ifade eder.

Bunun gibi “iyi-kötü” ahlaki değerleri, “güzel-çirkin” de sanatsal değerleri ifade eder. Değerler zamanla toplumun bütün bireyleri tarafından benimsenerek kabul görür (Kızıler, 2014).

Bu nedenle toplumun adalet, barış, huzur ve güven içinde yaşaması bakımından değerler büyük önem arz eder. Toplumun ve milletlerin devamında, bireylerin geçmişini öğrenip birbirlerine bağlanması ve uyum içinde yaşaması sürecinde değerler birleştirici bir özelliğe sahiptir. İnsanlar toplumdaki değerlere göre davranışlarına yön verir. Bundan dolayı birlik, beraberlik, dostluk, kardeşlik içinde yaşamak için toplumun değerlerine karşı saygılı olmak gerekir.

Kızıler (2014)’in de belirttiği gibi değerlerin yozlaştığı fert ve toplumda psiko-sosyal hayat, ekonomik düzen, hukuk kuralları, adalet duygusu, verimli ve faydacı eğitim, iş ve meslek hayatı vs.

gibi değer ve alanların hepsi etkilenir ve zarar görür. Değerlerin olmadığı yerde kaos, düzenbazlık, anarşi, şiddet, yanlış eğilimler, ahlaksızlıklar, kötülük vb. sokaklara hakim olur.

Bir sosyal yapının varlık, birlik, işleyiş ve devamının sebebi olarak kabul edilen, tasvip ve teşvik gören, korunmaya çalışılan inanışlara “değer” denilir. Bir toplumdaki değerler, bazen iman, bazen bilgi şeklinde ortaya çıkar. Kaynağı, ortaya çıkış şekli ve yaptırım gücü ne olursa olsun, değerler, kavramlara yüklenen manalardır. Değerler, temel bakış açıları veya temel ilkelerin esas aldığı yaklaşım atomlarıdır. Değerler her biri, o sosyal yapıyı oluşturan üyelerin büyük çoğunluğu tarafından benimsenirler (Tural, 1988;5).

Beil (2013)’e göre değer; ekonomi alanından gelmektedir, önceleri değiş-tokuş ve kullanım araçlarının maddi değerlerini ifade ediyordu; felsefe alanında ise 19. Yüzyılda girmiştir. Değerler, burada bir çeşit ahlaki çatıyı oluşturmaktadır. Bireylerin kendileri ve başkalarıyla ilgili davranışlarına yön verip, davranış kılavuzu görevi yapmaktadır.

Her birey kendisi için önemli sayılan değerler için çaba sarf etme olanağına sahiptir. Oysa hiç kimse hayatını bir başına sürdürmez. Herkes kendi sosyal çevresinde, hangi davranış tarzının daha geçerli olduğuna, hangisinin olmadığına ilişkin önceden belirlenmiş yerleşmiş değer yargıları ile karşılaşır. Bireyler toplumsal kurallar, gelenek ve görenekler yoluyla “iyi” ve “kötüyü”, “doğru” ve

“yanlışı” ayırmayı ve kendi ahlak ilkeleri doğrultusunda bir ölçü edinmeyi öğrenir.

Başka bir bakış açısıyla değerler, doğru ve yanlışı ayırmamıza yardım eden temel inançlardır.

Hayata denge ve anlam katarak, toplumu oluşturan bireylerle birlikte yaşamamıza olanak tanırlar.

(4)

Değerler insan yaşantısının niteliğini yükseltir. Değerler doğuştan getirilmeyip, gözlem ve etkileşim sonucunda yaşayarak öğrenilirler (Bostrom, 1999; aktaran: Akbaş, 2004;20).

Bir kültürdeki değerlerin amacının ne olduğu, değer teriminin tamamından da kolaylıkla anlaşılabilir. Değerler kavramsal olarak bilinir, çoşkusal olarak yaşatılır, ortaklaşa paylaşılır ve ciddiye alınırlar. Sosyal değerler belli sosyal sonuçlara yol açarlar. Bunlar:

a. Değerler kişilerin ve birlikteliklerinin sosyal değerinin yargılanmasında hazır birer araç olarak kullanılırlar. Bireyin çevresindekilerin gözünde nerede durduğunu bilmesine yardımcı olurlar.

b. Değerler kişilerin dikkatini istenilir, yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür ögeleri üzerinde odaklaştırırlar.

c. Her toplumdaki ideal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından işaret edilir.

d. Değerler kişilerin sosyal rollerini seçmesinde ve gerçekleştirmesinde kişilere rehberlik eder, ilgi oluşturur, cesaret verir.

e. Değerler sosyal kontrol ve baskının araçlarıdır. Kişileri törelere uymaya yöneltir, “doğru”

şeyleri yapmaya yüreklendirir. Değerler, onaylanmayan davranışları engeller.

f. Değerler dayanışma araçları olarak da işlevde bulunur. Kişiler aynı değerleri güden kişilere doğru çekimlenirler. Ortak değerler sosyal dayanışmayı yaratan ve sürekli kılan en önemli faktörlerden biridir (Fichter, 2004; 176).

Bu sosyal sonuçlar, sosyal değerlerin genel işlevleri olarak adlandırılabilir.

Değerlerin özellikleri şöyle de betimlenebilir:

1- Değerler, inançlardır. Ancak tümüyle nesnel, duygulardan arındırılmış fikir niteliği taşımazlar, etkinlik kazandıklarında duygularla iç içe geçerler.

2- Değerler, bireyin amaçlarıyla (eşitlik gibi) ve bu amaçlara ulaşmada etkili olan davranış biçimleriyle (hak bilirlik, yardımseverlik gibi) ilişkilidirler.

3- Değerler, özgül eylem ve durumların üzerindedirler. Örneğin, itaatkârlık değeri, işte veya okulda, aileyle, arkadaşlarla veya tanımadığımız kişilerle olan ilişkilerimizin tümünde geçerlidir.

4- Değerler, davranışların, insanların ve olayların seçilmesini ya da değişimini yönlendiren standartlar olarak işlev görürler.

5- Değerler taşıdıkları öneme göre kendi aralarında sıralanırlar. Sıralanmış bir değerler kümesi, değer önceliklerini belirleyen bir sistem oluşturur (Schwartz ve Bilsky, 1987).

6- Rokeach (1973) değerler değişime açık yapılardır, zaman içerisinde toplumda ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için değer önceliklerinde değişiklik olabilir derken; Yazıcı(2007, 212) değerlerin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır.

 Değerlerin Özellikleri:

a. Değerler paylaşılırlar; kişilerin çoğunluğu değerler üzerinde uzlaşmıştır. Herhangi bir bireyin yargısına bağlı değildir.

b. Değerler ciddiye alınırlar; kişiler bu değerleri, ortak refahın korunması ve sosyal gereksinimlerin karşılanması ile birlikte görür.

(5)

c. Değerler coşkularla birlikte bulunur; kişiler yüce değerler için özveride bulunur,dövüşür ve hatta ölürler.

d. Değerler soyutlanırlar; kişiler arası uzlaşma gerektirdiği için kavramsal olarak diğer değerli nesnelerden soyutlanabilir.

e. Değerler toplumsaldır; bireyin dışındadır ve toplumun baskısı özelliklerine sahiptirler.

Birey, toplumsal olan değerleri içinde doğduğu toplumda hazır bulur; toplumsallaşma sürecinde değerleri öğrenir, benimser, uygulamaya katılır ve bir sonraki kuşağa aktarmaktadır. Birey, bu değerlerle eğitildiği için de genellikle bireyin kararları toplumun değerlerine uygun düşmektedir.

f. Sosyal değerler süreklidir; değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılması aile, okul, arkadaş çevresi, meslek ve iş örgütü ve kitle iletişim araçları ile sağlanmaktadır. Bu araçlarla toplumlar, gruplar ve kurumlar pek çok sosyal değeri bünyesinde taşır, geliştirir ve yeni kuşaklara aktarırlar.

g. Değerler dil ve sembollerle aktarılır; bir toplumun konuştuğu dil ve ortak sembolleri o toplumdaki grupların ve kurumların ortak değerlerini hem yansıtır hem de yaşatır. Örneğin şan, şeref gibi kelimeler ile evlilik sürecinde yapılan törenler sosyal değerleri yansıtır.

h. Değerler değişime açıktır; felsefede, değerler konusunda yapılan en önemli tartışmalarda cevabı aranan soru, değerlerin göreliliği ya da mutlaklığı sorusudur. Değerlerin değişmediğini savunan görüşlere karşılık, değerlerin göreliliğini savunan görüşlere göre; mademki farklı toplumlar ve çağlar aynı “değer”den başka başka şeyler anlıyor veya aynı “şeye” bazen “iyi” deyip herkesçe yapılmasını bekliyor, bazen de “kötü” deyip yasaklıyor, değişmez bir değer yoktur.

Sonuç olarak diyebiliriz ki;

Bireyler gerek yaygın gerekse örgün eğitim sürecinde yaşadıkları sosyokültürel çevrenin dilini, dinini, ahlak anlayışını, sanatını, kültürünü, adetlerini, gelenek ve göreneklerini dolayısıyla değerlerini çok çeşitli vasıtalarla öğrenmektedir. Bu anlamda dindar bir sosyal çevrede yetişen bireylerde dini ve ahlaki değerlerin, sanatla ilgili bir çevrede yetişen bireylerde estetik değerlerin daha fazla ön plana çıkması olağandır. Ancak bununla birlikte bireylerin sadece sosyokültürel çevrelerinin etkisi altında kaldıklarını, yani pasif ir şekilde çevrenin kendilerine dayattığı değerleri benimsediklerini söylemek bilimsel açıdan sakıncalıdır.

Zira, dindar bir ailede yetişip dini değerleri benimsemeyen, sanatçı bir ailede yetişip estetik değerleri önemsemeyen bireylere sıklıkla rastlanmaktadır. Ayrıca kişinin değerlerle ilgili tercihlerinin oluşumunda sosyokültürel çevre ile birlikte değişen şartlar, zamanın ruhu, bireysel krizler, travmalar, sosyal buhranlar, kitle iletişim araçlarının etkileri, farklı yaş dönemlerinde yaşanan zengin tecrübeler, her bireyin kendisine has kişilik özellikleri, aldığı eğitimin içeriği gibi faktörlerin etkili olduğu ifade edilebilir.

İnsanlara değer kazandırmada aile, okullar, dini gruplar, televizyon ve akran

grupları başlıca araçlardandır. Fakat bu araçlardan okullar hariç diğerlerinde formal

bir değer eğitiminin görülmesi pek olanaklı değildir. Genel olarak bugüne kadar

değerlerin kazanımında aile, dini gruplar, televizyon ve akran grupları öne

çıkmaktaydı. Fakat bu gruplarda yaşanan bazı problemler eğitim programları

içerisinde değer eğitimine yer verilmesini gerekli kılmaktadır (Ryan ve Lickona,

1992; Halstead ve Taylor, 2000). Sosyalleşmede, diğer bir anlatımla değer

(6)

kazandırmada etkili bir aracı olan okullarda bireyin istendik özellikleri kazanması amaçlanmaktadır (Ercan, 2001: 25); çünkü okullar resmi eğitim kurumlarıdır ve programlarla öğretim işini gerçekleştirmektedirler. Bu planlılık ise okullarda değer öğretiminin yapılmasını zorunlu kılmaktadır (Pass, 2006:3; Demirtaş, 2009:7).

Çocuk, hayatı, kendisini ruhî bütünlükle ahenkli bir hale getiren değişmez değerler yoluyla öğrenmelidir. Onun, bazı hareketleri uygun, bazılarını da uygunsuz olarak kabul etmesi için, kendisinin bu ruhî düzenin bir parçası olduğunu anlaması ve değerlendirmelerinin bu ölçüye göre yapması gerekir. Gerçekle ilişki bu değerleri benimseme ölçüsünde kurulacaktır. İnsanın, insana inanması, sorumluluğunu yerine getirmeye çalışması, faaliyetlerinin genel bir değerlendirmesini yapması da değerlerine bağlılığı ölçüsünde gerçekleşebilmektedir. Bu açıdan insani münasebetler de değerler temeline dayanmaktadır. Böylece değerler insanda belirli bir şuurluluk, düzenlilik ve tatmin hâli yaratmaktadır. Yani, herhangi bir değere inanmak onunla bir olmak demektir. Bunun için değerler alanı, bütün bir toplum ve insan hayatına yayılabilmektedir (Tozlu, 2003:78).

Değerler, toplumu oluşturan bireylere, nelerin önemli olduğunu, nelerin tercih edilmesi gerektiğini ve kısaca nasıl yaşanılması gerektiğini belirtir. Eğitim kurumlarının genel hedefleri incelendiğinde birçoğunun vatansever olma, temiz olma, sağlığına dikkat etme, düzenli olma, adil olma, yaratıcı olma, girişimci olma gibi birçok değer içerdiği görülmektedir. Eğitim kurumları bunlar ve benzeri değerler ile öğrencilere nelerin önemli olduğunu ve nasıl yaşanması gerektiği konusunda rehberlik eder. Leming (2000)’e göre okullar varolduğu müddetçe duyuşsal eğitim olacaktır. Çünkü okullar bilginin bilgisizlikten, sosyal düzenin düzensizlikten daha değerli olduğunu öğretirler (Akbaş, 2008: 10).

İnsan değer üreten tek varlıktır. Değerlerin önemli bir özelliği, doğuştan bireyle birlikte gelmeyip yaşanılarak ve öğrenilerek kazanılmasıdır. Bu nedenle değerlerin edinimi başlı başına bir eğitim sorunudur (Yeşil ve Aydın, 2007: 65).

Küresel ve yerel yaşadığımız temel sorunlar değerler eğitimine gittikçe artan bir

ölçüde önem kazandırmaktadır. Ancak değerler eğitiminin içeriği ve yaklaşımının

nasıl olması gerektiği konusunda farklılıklar bulunmaktadır. Hemfikir olunan bir

(7)

gerçek vardır ki bu da değerler eğitiminin okul sisteminin bir parçası haline

getirilmesinin gerekliliğidir (Doğanay, vd., 2012: 83).

Referanslar

Benzer Belgeler

1930’lardan sonra Karakter Eğitimi, artan çoğulculuk, bireyciliğin vurgulanması, okul sistemlerini yapılandıran Amerika Birleşik Devletleri Yargıtay

Sınıf Öğrencilerine Uygulanan Değerler Eğitimi Programının Demokratik Tutum Ve Davranışlarına Etkisi ( Yayımlanmamış doktora tezi) , Necmettin

Etik: Yunanca “ethos” kelimesinden türeyen “etik” kavramı, insanların oluşturduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini yapan değerleri, normları, kuralları, doğru- yanlış

Mesleki guruplar ne kadar sağlam ve örgütlü olurlarsa,mesleki etik de o kadar gelişir ve saygınlık kazanır.Mesleki etik kuralları olarak belirlenen üyelerinin genel ve ortak

Slovenya: Değer eğitimi öğretilmesi için okullarda Vatandaşlık Kültürü ve Etik konularını içeren zorunlu bir okul ders programı bulunmaktadır. sınıflar için)

D- Meslektaşlara karşı etik davranışlar: Öğretmenler , meslektaşları ile olan ilişkilerinde etik açıdan örnek olacaklar, bütün meslek üyelerine eşit ve

Sınıf Sosyal Bilgiler Dersinde Değer Eğitiminin Etkililiği”, adlı çalışmasında sosyal bilgiler dersinde değerlerin gerçekleşme düzeylerinin ne olduğunu;

Bu kişiliğin küçük bir parçası bile aile ortamını etkileyebileceği gibi olumsuz da etkileyebilir bu nedenle çocuklar ve gençler ahlak eğitimi ve karakter eğitimi