• Sonuç bulunamadı

(1)İstanbul Arkeoloji müzesi girişi Arkeolog

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(1)İstanbul Arkeoloji müzesi girişi Arkeolog"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İstanbul Arkeoloji müzesi girişi

Arkeolog. Mehmet I. TUN AY

Dünyanın sayılı büyük müzelerinden birisi olan İstanbul Arkeoloji Müzesini sizlere anlatabilmem için gerekli izni ve- ren İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Sayın Arkeolog Necati Dolunay'a burada teşekkür ederim.

Bugün üzerinde yaşadığımız yerler gü- nümüzün 27 yüzyıl evvel kurulmuş istan- bul Şehri'nin topraklarıdır. Şehrin kuruluş hikâyesi oldukça enteresandır. M.Ö. 680 yılında Yunanistan'dan gelen bir kavim, Kadıköy'ün bulunduğu yerde Kalhedon şehrini kurar. Stratejik yönden önemi ol- madığı gibi düz bir saha olan Kadıköy, Yunanlılar — iranlılar arasındaki Savaş- larda köprü vazifesi görmüş olmakla bili- nir. Bir keresinde, Kadıköy'de ordusunu konaklatan iranlı General Megabazos, Ka- dıköylüleri, Sarayburnu gibi stratejik yön- den önemli olan bu yeri görüp şehri kur- mak için burayı secemediklerinden dolayı Kadıköy'ü «Körler Ülkesi», Kadıköylüleri de «Körler Ülkesinin insanları» olarak isimlendirmiştir.

M.Ö. 663 yılında yani, Kadıköy'ün kuruluşundan 17 yıl sonra yine Yunanis- tandan gelen bir başka kavim ve başların- daki Byzas isimli kumandan istanbul Şeh- rini kurar, istanbul şehri bugünkü Topka- pı Sarayı, Arkeoloji, Ayasofya Müzeleri, St. iren Kilisesi ve Hayvanat Bahçesinin bulunduğu yerdeydi. Zaman zaman bu sa-

ISTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ

hada yapılan inşaat için toprak kazıldığın- da, İstanbul'un ilk devrine ait çanak-çöm- lek parçalarına rastlanmaktadır.

Şehir gelişimini kuzey, doğu ve güney taraflarının deniz ile çevrili olmasından dolayı ancak batıya doğru yapabilmek im- kânına sahipti. Dışardan gelen göçmenler, içeride artan nüfus nedeniyle şehir önce, Roma imparatoru Septim Sever zamanın- da Cağaloğlu ve Çemberlitaş Sitesinin ol- duğu yere kadar genişlemiş, bundan sonra, İmparator Konstantin devrinde Samatya'ya kadar büyümüş, nihayet, imparator Teo- dosyus II. devrinde, Yedikule—Ayvansa- ray hattına kadar genişlemesine devam et- miştir. Batıdan İstanbul'a gelindiğinde son gelişim suru olan bu örneği görmek müm- kündür. Byzas, Septim Sever ve Konstan- tin Surlarından ise, günümüze hiç bir şey kalmamıştır.

işte, bu topraklar üzerinde, 19. yüz- yılın sonunda Arkeolog, Müzeci ve Ressam Osman Hamdi Beyin şahsi gayretleri ile kurulan İstanbul Arkeoloji Müzelerinin an- latımına yine istanbul'un çeşitli köşelerin- den toplanıp 1 numaralı salonda teşhir edilen ölüler Dünyasının eserleri, Mezar Taşları ile başlıyacağız:

1 numaralı salon sağ bölme : istan- bul Mezar Taşları :

Eski Yunanda iki Dünya vardır. Bi- rincisi, yaşıyanların dünyası, Akropol, ikincisi, ölülerin dünyası, Nekropol'dür.

istanbul'un birinci ve ikinci devirlerinin me-

zarlık sahaları Beyazıt Meydanı ve çevre- sindedir. Birincisi ve ikinci devir yerlerin- de çeşitli nedenlerle yapılan kazılarda bu- lunan çanak - çömlek ve sikkeler Beyazıt Meydanı ve çevresindeki mezarlarda bulu- nanlarla karşılaştırıldığında çok yakın ben- zerlikler gösterdiği görülür. Bu nedenle, Ak- ropol ve Nekropol arasındaki Tarihi bağlan- tılar, analojilerle ortaya çıkmaktadır.

istanbul'un mezarlık sahasında bulu-

Bir ebeye ait mezartaşı ist. Nekropolu Böl.

(2)

nan mezar taşları İstanbul Arkeoloji Mü- zelerinin 1 numaralı salonunda teşhir edil- mektedir. Bugünde olduğu gibi, eskinin in- sanları da mezarlarının başlarına taşlar diktirtiyorlar, üzerinde özel Hayatlarındaki durumlarını sembollerle ifâde ettiriyorlar- dı. Meselâ; Elinde Güneş kurs'u tutan.

Astronom, üzerindeki hokka, kalem ve rü- lodan. Edebiyatçıya ait olduğu anlaşılan ve yine üzerindeki kılıç - kalkandan, bir muharibin mezar taşlarını örnek olarak ve- rebiliriz.

Mezar taşlarının üzerindeki önemli bir özellikte, ölüye duyulan saygının ifade şeklidir. İki şahıs ayakta, biri oturuyorsa oturan şahıs ölü, iki şahıs oturuyor, biri yatıyorsa, yatan şahıs ölüdür.

1 numaralı salon, orta bölme : Kita- beler Salonu :

Kitâbeler Salonu İstanbul Arkeoloji Müzelerinin Mektuplar Dünyasıdır. ,

Mektuplar, günlük hayatımızda kul- landığımız haberleşme vasıtalarından biri ve en esldsidir. Mektupların tarihi ince- lendiğinde : menşeinin yazının icad edil- diği ilk günlere kadar indiği görülür. Çe- şitli mektup şekilleri olduğu gibi yine çe- şitli malzemelere yazılmış olanları da var- dır.

Mektuplar içinde, şairlere konu olan Aşk mektupları en popüler olanıdır. Bu- nun yanında günlük hayatta kullanılan İş ve Ticari mektuplar ile eşe dosta yazılan- larda büyük yekûn tutar. Eski devirlerde de bu şekiller hemen hemen aynıydı. Yal- nız bugün kullanılan kâğıdın yanında da- ha başka şeylerde kullanılmıştı. Bunlar:

yere, zamana ve de ihtiyaca göre değişi- yordu. İçlerinde en çok kullanılanı ise, Taş'dır. Taşın yanında pişmiş - toprak, papirüs ve en sonra da parşömen kulla- nılmıştır.

Her türlü mektup tipi haberleşme ih-

tiyacım taş ile görmelerine imkân yoktu.

Ağır olduğundan taşınması güç, aynı za- manda pratik de değildi. Kıymetli mek- tupları, maden üzerine bilhassa altın ve gümüş üzerine yazıyorlardı. Günlük ha- yatta en çok kullanılan ise, pişmiş toprak- tan yapılma Tablet'lerdi. Bu tabletlerin ma- liyeti ucuz ve taşınmaları da kolaydı. An- tik devirde, pişmiş topraktan yapılma mektup işi o kadar almış yürümüştür ki, yapılan tabletlere zarf olmak üzere husu- si kılıflar da imal ediyorlardı.

Başta da söylediğimiz gibi, bu iş «ye- re ve zamana» göre değişiyordu. Mısır'- da, bütün bu yukarıda saydığımız malze- melerden daha çok kullanılışı ve ucuz olan papirüs, üzerine yazma adeti tercih edili- yordu. Antik Dünyanın en eski ve en bü- yük Kütüphanesi olan İskenderiye Kütüp- hanesindeki eserler hep papirüs yazma'lardı.

Papirüsün de ihtiyaca kâfi gelmedi- ği kanaatine varılınca bunun da yerini o tarihlerde Anadolu'nun Bergama şehrinde kullanılan parşömen almıştır. Parşöme- nin tercih edilmesinin sebebi de papirüs'e has bütün cazip taraflara sahip olduğu gibi, üstelik daha da dayanıklı olmasıydı.

Mektupların malzemeleri hakkında bu kısa bilgiyi verdikten sonra, İstanbul Ar- keoloji Müzesinin Mektuplpar Dünyası Sa- lonuna - Kitâbeler Salonu - geçip biraz da orada bulunanları incelemek yerinde ola-

caktır :

Ortada kaide üzerinde :

Truvalıların, Tiranlara karşı kanunu : Tiranlara veya Demokrasiye karşı gele- cek bir şahsı öldürene ömrü boyunca ba- kılma mükâfatı veriliyordu.

Kitabeler bölümü Arkaik devir

Girit adasında Dresos şehri gençlerinin and içmelerine dairdir.

Arkeoloji müzesinin plânı

(3)

Pencerenin sağında :

Çanakkale Boğazından geçiş şartları- nı bildiren kitâbe: Bizans İmparatoru Anastasius I.'in çıkardığı emirnamedir.

Pencerenin solunda, altta :

Erdek —Kyzikos— şehrinin imarı ile ilgili bir yazıt : Enteresan olan, o gün, bugün de olduğu gibi mevcut olan hayat pahalılığının önüne geçmek için alınmış bir karar cümlesinin aynı kitâbe üzerinde bulunmasıdır. «Erzak fiatlarınm artışım önlemek.»

Kapının solunda :

Gaule halkının Delfi'den kovulmaları üzerine:

Tanrı Apollon'a şükran için yazılmış- tır. Bütün bu örneklerini verdiğimiz kitâ- beler taştan yapılmadır. Yukarıda verdiği- miz örneklerin yanında, arkaik devre

—M.ö. 7 - 6 - yüzyıllar— ait olanları Nemrut Dağından gelme Kral II. Anti-

yohos'un kitabesi. Miles şehrinin iç işlerini gösteren yazıtlar ile dünyanın en zengin Lidya Kitabeleri kolleksiyonu da istan- bul Arkeoloji Müzesinin 1 numaralı sa- lonunu süslemektedir.

Bu kitâbeler üzerindeki yazılar dik- katle incelendiğinde Lidya, Kıbrıs, Yunan, Roma ve Bizans Yunancası ile diğer ba- zı dillerin kullanılmış olduğu görülebilir.

1 numaralı salon : Sol bölme : Silah- tarağa ve İzmit Eserleri:

18. ve 19. yüzyıllarda büyük bir Me- sire yeri olan Kâğıthane ve Silahtar'ın Yu- nan re Roma devrindeki önemini göstere- cek Sanat Eserleri ile Bitinya bölgesinin yüzyıllarca Başşehirliğini yapmış olan Ni- komedya —İzmit— nm en güzel eserle- rini sizlere tanıtmaya çalışacağım :

Silah tarağa Eserleri:

1949 - 1950 yıllarında Silahtarağada- ğadaki elektrik fabrikasının karşısındaki bir bina için temel kazılırken toprak ara- sından çok sayıda heykeltraşi eserleri ve bazı eski temel kalıntıları çıkmıştır. Gerek eski temel kalıntıları ve gerekse heykeltraşi eserleri tetkik edildiğinde bunların olduk- ça büyük bir Çeşme Binasına ait olduk- ları anlaşılmıştır. Heykeltraşi parçaları, Çeşme'nin süs unsurları idi. Malzeme ola- rak, iki ayrı renkte taş kullanılmıştır. Ha- liç ve Boğaz civarında bulunan mavi kal- kerden yapılma «Devlerle - İlânlar» ara- sındaki mücadele sahnesi Çeşme Binasını süslemekte idi. Kompozisyonda iki ayrı gu- rup vardır. Bir yanda Devler diğer yan- da İlâhlar. Devlerin ayakları yılan baş- ları şeklindedir. Bu başlardan on tanesi hafriyat sırasında bulunmuştur. Mavi kal- kerden olan eserlerin gözleri beyaz mer- merden yapılarak ciddi bir görünüş elde edilmiştir. Çeşme Binasının yapım tarihi hakkında kati bir şey söylenemezse de M.

S. II. yüzyıl tarihini vermek pek yanlış olmaz.

Ayrıca ortadaki vitrinde bir Herkül başı, köşede bir Nike heykeli, köpeği ile Artemis, Herakles ve Apollon heykelleri- ne ait olmaları muhtemel birer de gövde vardır. Yukarıda söylediğimiz gibi 18. ve 19. yüzyıllarda büyük bir Mesire yeri olan Silahtarağa muhakkak ki, bu önemini Yu- nan ve Roma devrindeki ihtişamlı günle- rinden almış olmalıdır. Büyük bir heykel- traşinin var olduğunu parçalarının tetki- kinden anladığımız Abidevi Çeşme Bina- sının süs unsurları bu konu üzerinde de- taylı incelemelerden sonra ancak çok da- ha iyi anlaşılacaktır.

İzmit Eserleri:

Üzerinde Poseidon, Hermes ve Ne- hir İlâhlarının tasvir edildiği bir Çeşme Binasının parçası olduğu düşünülen Ka- bartma, ayakta, togalı erkek heykeli, pep- los'lu başsız kadın heykeli, sakallı ilâh heykeli. Hiton — Himatyon giymiş genç bir kadın heykeli vardır. Eser, III. duvar, penceresinin altındadır.

İzmit'ten gelme eserlerin büyük bir kısmını Kâğıt Fabrikasının yapılması sı- rasında bulunanlar teşkil etmektedir. Bun- ların hemen hepsi Roma imparatorluk devrine ait portre karakterinde başlardır.

Bu başların en önemlisi, meşhur Roma imparatoru Avgustus'un kızkardeşi Oktavi- a'ya ait olanıdır. Eser, bölme duvarı önünde, kaide üzerindedir.

Uzun yıllar İzmit'te Müze olmamasın- dan, Kâğıt Fabrikası ve diğer inşaatlarda bulunan eserler bir ilkokulun bahçesinde bir Depoda muhafaza edilmişlerdi. Bun- lardan taşınabilen ve önemli olanlar, Is-

çıplak bir gencin mezar taşı

tanbul Arkeoloji Müzelerine getirilmiş, 1967 yılında izmit Müzesinin açılması ile bir takım eserler geldikleri yer olan iz- mit'e iade edilmişlerdir. Bitinya Bölgesi- nin bu önemli şehri, Nikomedya'nın hey- keltraşisi hakkında bir şeyler söyliyebil- mek için bu salonun tamamlayıcısı olan İzmit Müzesinin de görülmesi gerekmek- tedir. Zira, 1967 yılından bu yana bulu- nan bütün eserler bu yeni Müzenin salon- larında teşhir edilmektedir.

İzmit ve Silahtarağa eserleri bölümünden Imperator Augustus'un kardeşi

Oktavia'nın portresi

«Seka» fabrikası temel kazısında bulunmuştur

Referanslar

Benzer Belgeler

Hans Scharoun Philharmonie Konsersara- yının bulunduğu muhite ölümüne kadar rn- sasına devam ettiği diğer meşhur projesi; Berlin devlet kütüphane binasının (2) vs Mies van

Yine Likya bölgesinden getirilen e- serler arasında kule tipi mezarlar ile ka- bartmalı mimarî parçalar üzerinde müşte- rek ve günümüzde çok popüler olan bir

Arkeolog. Son aylarda bir soygun olayile gaze- telerin sayfalarında isminden sık sık bah- sedilen, İzmir Kültürpark Arkeoloji Mü- zesini sizlere tanıtmaya çalışacağım.

Ülkemizin sahip olduğu doğal kaynakların, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımızın, emeğimizin, insan-yurttaş olarak onurumuzun; piyasanın, ulus ötesi tekellerin

Kayıt:  H.  S.  Öztürk;  Foto:  A.  Töleğen  (HPM  Koleksiyonu 

Maddesine göre, “Gerçekleştirmeyi planlad ıkları faaliyetler sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu

Bu çalışmada, anason (Pimpinella anisum L.) ve kimyon (Cuminum cyminum L.) tohumlarının uçucu yağ bileşenleri ile bu yağların antimikrobiyal ve antioksidan

Burada | gösterilen film lerin hepsi Fransız | film leri idi ve ilk film lerle kıyas 1 edilmeyecek derecede m ütekâm il idiler.. H alkın alâkasını çekmek için,