• Sonuç bulunamadı

SEFA OCAL DEVLET KURAN KAHRAMANLAR. T ü r k D Ü N Y A S I A R A Ş T I R M A L A R t J A g g

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SEFA OCAL DEVLET KURAN KAHRAMANLAR. T ü r k D Ü N Y A S I A R A Ş T I R M A L A R t J A g g"

Copied!
124
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

SEFA OCAL

DEVLET KURAN KAHRAMANLAR

T ü r k D Ü N Y A S I A R A Ş T I R M A L A R t J A g g

(3)

TÜRK D Ü N Y A SI A R A Ş T IR M A L A R I VAKFI Y A Y IN I: 31

BU E S E R

B akanlar K u ru lu 'n u n 2 0 .~ .l9 8 0 ta rih ve 8 1307 sayılı kararıyla kamu yararına hizmet verdiği k ab u l edilerek vergi m u afiy eti tanınm ış olan TÜRK D Ü N Y A SI A R A Ş T IR M A L A R I V A K F F n ın y ay ın ıd ır.

H er h a k k ı m a h fu z d u r. T Ü R K D Ü N Y A S I A R A Ş T IR M A L A R I YAKFI 'n ın m üsaadesi olm aksızın tam am e n , kısm en veya herhangi bir de­

ğişiklik y ap ılarak iktibas edilem ez.

H aberleşm e A dresi: P .K . 94 A k sa ra y - İS T A N B U L T elefon : 511 10 06 - 520 53 63

Dizgi : T ü rk D ü n y ası A ra ştırm a la rı Y ak fı Y U L U Ğ TEK İN Dizgi M erkezi

Baskı : A n a d o lu M a tb a a ve T ic. K oli. Ş ti.

T lf. 526 79 99 - 526 20 48

(4)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

E R T lC R l L G A Z İ T t'RBESİ VE HAZİRESİNDE YATANLAR 9

Ertuğrul Gazi 9

E rtu ğ ru l G a z ı’tü n A ta la r ın ın ve Bağlı B u lu n d u ğ u O v m ağ ın A n a d o lu ’ya G e lişi. W

E rtu ğ ru l G a z i’n in R ü y a sı... »

O s m a n lı T ü rk le r F n in K u ra c a ğ ı D evleti 70 Y ü ö n c e H a b e r V eren Ş eyh 2 0

E rtu ğ ru l G a z i v e M evlfina C e la le d d in R u m i 20

E rtu ğ ru l G a z ı’n in Bağlı B u lu n d u ğ u B oy; Kavı 20

E rtu ğ r u l G a z î’n in S o y u 21

E rtu ğ ru l G a z î’n in V a s ıfla n 23

E rtu ğ ru l G a z ı ve S a v a şla rı 24

Ertuğrul G azî’nin M escidi 2 8

E rtu ğ ru l G a z î'n ın B a b a sı S ü le y m a n Ş a h ’ın C a b e r’d ek i K ab ri 30

T ürbe 3 3

E rtu ğ ru l G a z î’n in A n n e s i H a y m e A n a ’nın T ü rb e s i 3 4

E rtu ğ ru l G a z î T ü rb e s i 3 7

K arakeçelîler'in E rtu ğ r u l G a z î’yi A n m a Z iy a retleri Söğüt Yörük B a y ra m ı 45

Karakeçelîler t »

K a ra k e ç e li A ş ire tin in K a h ra m a n lık T ü rk ü le rin d e n B azıları 60 K arakeçili A şireti...

(5)

Osman Gazı"...^ H ’^ ^ İ F

Osman Gazfnin Vasiyeti. *.f.v ... ... ^

O sman Gazfnin Mirası...

Osman Gazfnin Evlâtları... y .

Osman G aa'nin Kumandanları... 7 *

Osman Gazî Zamanındaki Din Adamları ve Alimler... Osman G a a ’nin ölüm ü... 74

O sman Gazi’nin Türbesi... 75

Osman Gazî Kronolojisi... 77

Saru Yatı (Savcı Bey)... 79

Haremi Halime H atun... 82

Osman GazıYin İstiklâl Kazanm asına Dair S öz... 82

G ündüz Alp (Ertuğrul Gazfnin O ğlu):... 83

Dündar Bey (Ertuğrul Gazfnin K ardeşi):... ... 85

Akça Koca:... 8 7 A bdurrahman Gazî:... 9 0 A bdurrahman Gazî ve Aydos Kalesi nin F eth i:!... 92

A bdurrahman Gazî İzmit F e th in d e:... 93

Konur A lp:... 94

H aşan A lp:... ...m 94 Sam sa Ç avuş:... ... Lüblebücü (Leblüce). Lefke ve Çadırh’nın A lınm ası.... 97

Çavuş Başılık Sam sam a S o y u n d a :... Sam sa Çavuş ve imarcılık:... 98

Türbeler. Samsa Ç avuş... 100

Aktimur... 100

Aydoğdu B ey:... ... 102

Pazarlu B ey:... 103

Savcı Bey:... 104

Turauı (Durgut) A lp:... , 104

Aykut A lp:... 107

Saltuk Alp:....... 108

Kara Ali • Emir A li:... 109

Kara M ürsel:... H am id Bey - Ç oban Bey - Melik B e y :... 115 Ertuğrul Gazfnin Soy K ütüğü:...

(6)

Ö N S Ö Z

Anadolu Selçukluları, tarihi görevlerini büyük bir ciddiyet içinde yeri­

ne getirip tamamlamıştır. Anadolu’da hâkimiyet, Oğuzlar’dan diğer bir boy olan Kayılar’a mensup Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Gazi’nin kurduğu Osmanlılar’a bırakılmış, onlar da 622 yıl süren bir hanedanlıkla Türklük âlemine şeref ver­

mişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne de ölmez bir hatıra devretmişlerdir.

Bazı Osmanlı tarihçilerinin belirttiğine göre,Cengiz H an’ın cihangir or­

duları önünden kaçan, diğer boy ve aşiretlerle beraber Anadolu’ya gelen Kavı boyunun Karakeçili aşireti, Erzurum, Sivas, Amasya gibi yerlerde konaklamış­

lardır. Rivayet edildiğine göre, Halep civarına doğru da git gel konar göçerlik yapılmıştır. Nihayet Söğüt’e varıp mekan tutarak obalarım Domaniç’e kadar bö­

lüm bölüm uzatmışlardır.

Önemli Osmanlı tarihlerinin pek mühim bir kısmı, Karakeçili aşireti beyi Ertuğrul Gazi’nin babasının Gündüz Alp, cedlerinden birinin isminin Süleyman Şah olduğunu aşikâr bir şekilde belirtmektedirler. Fakat bir kısım Osmanlı ta­

rihçilerinin de Süleyman Şah’ı Ertuğrul Bey’in babası göstermeleri, Gündüz Alp adını da Osman Gazi’nin kardeşlerinden biri Kender Alp’a yakıştırmaları bir ta­

kım tarihî şahsiyet karışıklıklarına sebep olmaktadır. Neden böyle yapılmış ol­

duğu da bir türlü anlaşılamamaktadır.

(7)

D iğer b ir mesele: O sm a n lıla r’ın ceddi S üley m an Ş a h ’m m e k â n itib a rıy ­ la b aşın d an geçenler ve ölü m ü . A n a d o lu S elçu k lu ları k u ru c u su S üley m an Şah ve oğlu Kılıç A rslan 'm m enkıbelerine çok benzem esi zihinleri d ü ş ü n d ü rü r ve d ik ­ k atleri üzerine çeker.

Suriye to p ra k la rın d a , fa k a t g ö n d e rin d e T ü rk b a y ra ğ ı asılı ve T ü rk iy e C um huriyeti askerlerinin n ö b et tu ttu ğ u T a rih î C a b e r K alesi’n d ek i tü rb e d e ya­

ta n , Süleym an Şah mı? S üleym an Şah ise A n a d o lu S e lç u k lu la r ın k u ru c u su m u ­ d u r, yoksa O sm anlılar’ın C eddi m i? A y d ın lığ a k a v u ştu ru lm a sı için T ü rk iy e C um huriyeti tarihçilerinden b azıları önem li ç a lışm a la rd a b u lu n m u ş , fa k a t yine de tatm in edici bir nok tay a v a rılam am ıştır.

Selçuklular da, O sm an lılar d a T ü rk . D a m a rla rın d a ay n ı k a n ı, T ü rk k a ­ nını taşım aktadırlar. T ürklük açısın d an d eğ erlen d irilirse s o ru la ra belki d e en g ü ­ zel cevap, bir m ehterin kulaklarda çınlayan sesidir. “ Ceddin deden, neslin baban, hep kahraman Türk Milleti” .

Fahrettin ÖZTOPRAK

(8)

E R T U Ğ R U L G A Z t, TÜRBESİ VE H A ZİR ESİN D E VATANLAR

Bilecik ili Söğüt ilçesinin bir kilometre doğusunda, Bilecik-Söğüt k ara­

yolu üzerinde Osmanlı İm paratorluğu’nun kurucusu Osman G azi’nin babası E r­

tuğrul G azi’nin türbesi ile türbe bahçesinde yirmi iki tane kabir bulunm aktadır.

Bu m ezarlar, Ertuğrul Gazi’nin ailesi efradı ile kum andanlarına aittir ki b unla­

rın bir bölümü adı geçenleriıf kabirleri, bir bölümü de diğerlerine ait m akam lardır.

Bu incelememizde türbe ve haziresinde yatanların kimler oldukları, ha­

yatları, Osmanlı Türk devletinin kuruluşunda yaptıkları hizmetler ele alınm ıştır.

İncelememiz başlıca iki kısımdan ibaret olup, birincisi Ertuğrul G azi’ye aittir.

İkinci kısım ise Türbede kabir ve\r. m akamları bulunan Ertuğrul G azi’nin ya­

kınları ile silâh arkadaşları gazilerle ilgilidir.

ERTU Ğ RU L G A Zt:

Ertuğrul Gazi, Osmanlı devletini ve hanedanım kuran Osm an G azi’nin babasıdır. XIV. asırdan itibaren yazılan Osmanlı tarihlerinde Ertuğrul Gazi hak­

kında pek çok rivayetler vardır. Bunlar bazen biri birini tam am lar, bazen de biri diğerini nakzeder. Biz P rof. Mükremin Halil Y m anç’ın bütün yerli vc yabancı kaynakları ayrı ayrı inceleyerek yazmış bulunduğu İslâm Ansiklopedisi'ndcki Er­

tuğrul Gazi maddesini araştırm am ıza mehaz olarak aldık. Ertuğrul Gazi h ak ­ kında elimizde açık m alum at yoktur. Kendisi ile ayni zam anda yaşadığı kabul edilen bizanslı tarihçi Pachym er ile Osman Bey’in zam anını idrak eden XIV. asır m üverrihlerinden K antakuzen ve G regoras’ın eserleri ile bu asır içinde yazılmış olan bizans vekayinâmelerinde Ertuğrul G azi’nin ismi geçmez. Eserlerini XIV.

asrın ilk yarısında yazan ve Osman Bey’in adını zikreden İbn F azlu’llah al-Omari ile İbn B atuta da Ertuğrul G azi’den söz etmezler. Keza b u asrın ikinci yarısında yaşamış olan İbn Hicci, İbn D ukm ak, İbn al-Furat, İbn Abi al-Surur gibi Os-

- 9 -

(9)

S afe-ûcnl

manii hanedanına ait olaylardan bahseden tarihçilerin eserleri ile tarihinde Os- mantı hanedanına küçük bir bölüm ayıran Ibn H a ld u n ’da da onun adı geçmez.

Bursa’ya gelerek Yıldırım Bayezıd’ın savaşlarına katılan Şam sed-Din M uhammed al-Cazari m uhtasar T arih al*İslâm 'ında 699 senesi olaylarında Os­

man Bey’in Bilecik’i fethettiğini anlatırken sadece babasının adını E rtu ğ ru l ola­

rak kaydeder. Aynı yazar Zat eş-Şifa adlı ayrı bir eserinde yine yalnızca ayni ismi verir. XIV. asır başında A nadolu’nun her tara fın ı gezmiş, hemen her şehri­

ni görerek pek çok eser yazmış olan Zeyned-D in A bd ur-R ahm an Bistami, Nazm es-Suluk ve M afalih al-A srar adlı iki eserinde sadece C azari’nin tarihindeki bil­

giyi aynen tekrarlar. Bu Yazarın A nadolu tarihine d air yazmış olduğunu bildir­

diği eser hâlâ elimize geçmemiştir. O sm anlı h anedanının aslı, menşei ve ilk zam anları hakkında pek çok yeni ve m ühim bilgilerin bulunacağı tahm in edilen bu eserde Ertuğrul Gazi ile ilgili bilgilerin m evcut olm ası m uhtem eldir.1

Söğüt’de Ertuğrul G azi’ye ait bir türbenin bulunm ası, O sm anlı müver­

rihlerinin tarihlerinde Ertuğrul G azi’den bahsetm eleri, her yıl Kayı Boyuna bağ­

lı Karakeçili oymağının bu türbeyi ziyaret etm eleri, O rh an G azi’nin Söğüt’te

“ H adem ei Türbe-i E rtu ğ ru P ’a m aaş ve vazife verdiği bir vesikadan anlaşıldığından2 Ertuğrul G azi’nin yaşam ış ve gerçek bir kişi olduğu açıktır.

Ertuğrul G azi’nin bağlı bulunduğu oym ağın ve atalarının A nadolu’ya gelişi hakkında rivayetler çeşitlidir. Bunların bir kısm ında m üşterek noktalar gö­

rülm ektedir. Biz A n ad o lu ’ya gelişi.Osmanlı m üverrihlerinin eserlerini karşılaştı­

rarak ele almayı uygun bulduk.

ERTU Ğ RU L G A Z İ’NİN A T A L A R IN IN VE

BAĞLI BULUNDUĞU O Y M A Ğ IN A N A D O L U ’YA G ELİŞİ:

Şiikru’llah 'a göre:3

Selçuklular’ın Moğol hücum una d ay anam ayarak İra n ’dan A nadolu’­

ya gelip ülkede yerleştiklerini söyleyen ve A nadolu Selçukluları hakkında yanlış ve sathi bilgiler veren Ş ü k rü ’Hah; E rtuğrul G azi’nin üç yüz kırk kişi ile Selçuklu­

ları takip ederek, A nadolu’ya gelip K aracadağ’da y u rt tu ttuğunu açıklar. Bu mü­

verrihe göre. Ertuğrul Gazi daha sonra K onya’ya giderek Sultan A laad-D in’in maiyetine girip onunla birlikte kâfirler üzerine yaptığı seferde birçok yararlıklar göstermiş ve Karacahisar kalesinin güney tarafını kuşatm ıştır. Bu sırada Moğol-

1 Millerimin H alil Y inanç, E rtu ğ ru l G azi m d. 1. A . c:4, s .328.

2 Ekrem H akkı A yverdi, İstanbul M im ari Ç ağının M enşei O sm anlı M im arisinin ilk Devri (1230-1402) fstanbul 1966 s: 198

3 Şdkr A llah: X V . asrın o rta la rın d a yazdığı B ehçet üt T evarih adlı eserini veziri azam M ahm ud P a ş a ’ya ith a f etm iştir. Tek n ü sh a o lan eser N u ruosm aniye Kü- ttıp, N o.3059-T rk, tere. N ihal A tsız, İst. 1939.

(10)

DEVİTTİ K U R A N K A H R A M A N L A R

lar’ın saldırılan haberini alan Sultan, Ertuğrul Gazi’ye hilat giydirip, maiyetine asker vererek onu kaleye kum andan tayin etmiş, kendisi M oğollar’ı karşılamaya gitmiştir. Ertuğrul Gazi K aracahisar’ı Rumlardan almış ve kaleyi tahrip etmiş ve bundan sonra Söğüt üzerine yürüyerek burayı ele geçirmiş ve iki sene üç ay dört gün sürekli kılıç vurarak kâfirleri sindirmiş ve sonunda doksan üç yaşında vefat etm iştir. Ş ü k ru ’llah’ın, A hm edî’nin tskendernâm e’sini ele alarak onu bi­

raz genişletmiş olduğu anlaşılm aktadır.4 Enverî’ye göre:

Fâtih devri şairlerinden Enverî,Mahmud Paşa’ya ith af ettiği Düstürnfi- me’sinde Ertuğrul G azi’nin ataları hakkında geniş bilgiler verir. Enverî bu m a­

lumatı Semerkandî’nin eserinden aldığım söylüyor. Bunun XV. asrın ilk yarısında yaşamış olan meşhur alim A laad-D in Ali es-Semerkandî olması muhtemeldir.

Ertuğrul G azi’nin onuncu babasının eshabdan lyaz olduğunu ve bunun Selçuk’un amcası ve Oğuzlar’ın reisi Oğuz Tümen H an’ın kızını aldığını ve bun­

dan Oğuz Süleyman H an’ın doğduğunu anlatan Enverî, bu çocuğun hakiki Oğuz H an olduğunu, dedesini öldürerek yerine geçtiğini, yüz yetmiş üç ülkeye hakim olduğunu, altı oğlu yirmi dört torunu olduğunu, ölümünden sonra kendisine oğul­

larından Cemşid Kayı H an’ın halef olduğunu, onun ölümü üzerine kardeşi Gün H an ’ın bundan sonra diğer kardeşi Yıldırım H an ’ın hüküm sürdüğünü, bunun da ölümü üzerine Cemşid Kayı H a n ’ın oğlu Tuğrul H an’ın hüküm dar olduğunu kırk üç yıl saltanat sürdüğünü, ancak bunun oğlu Çalış H an’ın hüküm dar olm a­

dığını, Selçuklulardan Anadolu Selçuklularının atası Kutulmuş H an 'ın kızını al­

dığını, bundan Erm iş Han adlı oğlunun doğduğunu söyleyerek Osmanlı hanedanının ana tarafından Selçuklu soyuna bağlı olduğunu bildirir.

Enverî bu tarihlerde Selçuk soyunun devlet kurduğunu, Çalış H an’ın onlara karşı koyamayarak oğlu Ermiş H an’la birlikte Rum (Anadolu) hududu­

na kaçıp saklandığını, bir müddet sonra Tuğrul Bey’e isyan eden Kutulm uş’un da karşı koyam ayarak batıya geldiğini ve Elburz dağında sığınmış olan damadı Çalış H an ile buluşarak Kayı boyundan gelen damadı Çalış H a n ’ı hüküm dar yap­

maya çalıştığını fakat Tuğrul Bey’in erişmesi üzerine her ikisinin de A nadolu’ya kaçarak U rfa’ya yerleştiklerini, Çalış H an'dan sonra oğlu E rm iş’in on dokuz se­

ne yaşadığını, Bundan sonra oğlu K azan’ın yirmi beş sene beylik yaptığını, on­

dan sonra oğlu Süleyman’ın bey olduğunu, bundan sonra birinci oğlu Şah Melik’in yirmi yedi gün beylik yaptığını fakat ikinci oğlu Ertuğrul’un beyliği ondan aldı­

ğını, Şah M elik’in G ündüz Alp ve Gök Alp adlı iki oğlu ile birlikte A nadolu Sel­

çuklu Sultanı Ala ad-Din K aykubad’ın hizmetine girdiğini, bir müddet sonra Şahmelik’in öldüğünü onun iki oğlunun Anadolu Selçuklu Sultanlarının hiz-

I M .H .Y inanç, a .g .e ., s .329

— 1 1 -

(11)

S a f a ö c a l

m etlerinde çok tehlikeli işlere gönderildiklerini, bu a rad a M oğolların denizden çıkarm a yaptıklarını, S ultan’ın G ündüz A lp ve G ök A lp ile birlikte Sultan öyü- ğ ü ’ne geldiğini, bu iki kardeşin M oğolları bozguna uğratıp denize döktüklerini, S ultan’ın da bu hizmete m ükâfat olarak onlara Sultan ö y ü ğ ü ’nü verdiğini, bu iki kardeşin üç bin \iğit ile Ermeni D erbendi’ni geçerek İnegöl'ü yağm aladıkla­

rını anlattıktan sonra bu iki kardeşin biribirlerine düştüklerini ve G ök A lp’in ze­

hirlenerek ölüp, Söğüt*de göm üldüğünü bundan üç yıl so n ra da G ündüz A lp’in öldüğünü, yerine Ertuğrul’un beyliğe geçtiğini, eşi b ulunm az bir yiğit olduğunu, H ızır’ın ona kılıç kuşatarak soyunun bütün R um eli’yi açacağını m üjdelediğini, Ertuğrul'un Bilecik, Yarhisar, İnegöl kalelerini açtığını bildirir. H albuki diğer müverrihler bu kalelerin Osman Bey tarafın d a n alındığında m üttefiktirler. En- veri bir de diğer tarihçilerden ayrılarak E rtuğrul G a z i’nin ilerlemiş bir yaşta de­

ğil, henüz elli iki yaşında iken vefat ettiğini söyler.

638’de M üslüm anlar tarafın d an alınan ve 103l ’de R um lar tarafından geri alman, XI. asır içinde Tiirkler’in birçok kuşatm alarına rağm en ancak 1087’de Melik Şah tarafından feth olunan ve 1097’de F renklerin eline geçerek 1144 yılı­

na kadar bir Frenk K ontluğu merkezi olan U rfa şehrinde E rtuğrul G azi’nin ata­

larının hüküm sürm elerine im kân olm adığı gibi, Z engî ve Eyyûbiler’in zam anlarındaki olayların bir kısmı ile b u rad a Valilik eden kişilerin bazılarının adları da bilindiğinden. U rfa ’nın, H a çlılar’dan k u rtarılışın d an sonra da Ertuğ­

rul G azi’nin atalarının b u rad a hüküm sürm üş o ld u k ları kabul olunam az. Bu ri­

vayet Ertuğrul G azi’nin ecdadının o n lar gibi Kayı b o y u n d an indiğini iddia eden A rtuk O ğulları’nın m aiyetinde onlarla beraber savaşlara katılm ış olm aları, daha sonra da O rta A nadolu’ya gelerek Selçuklu S u ltan ların a tabi olm aları ihtimalini hatıra getirm ektedir.5

Hacı Bekt&ş Velî velâyetnam esine göre:

Bayezid Il.n in ilk zam anında m anzum o la rak yazılm ış ve K ırşehir’deki H acı Bektâş dergahından alınan velâyetnam ede: Selçuk Sultanı Rum sınırını tu t­

m ak üzere vezirlerinin tavsiyesi ile A ydoğm uş A lp, E rtu ğ ru l A lp ve G ündüz Alp ism inde üç kardeşi vazifelendirm iştir. A vdoğm uş’un ölüm ünden sonra kardeşi Ertuğrul Sancak Beyliğine talip olarak K onya’ya giderken yolda Hacı Bektâş Ve- lî'vi ziyaret ederek ondan himmet dilemiş, Hacı B ektâş Velî kendisine: “A li Sel­

çuk 'tan saltanat nez edilmiştir. Ben saltanatı senin evlâdına verdim. Şim di sultanın yanına git, kardeşinin vazifesini sana verecektir. ” dedikten sonra beline kılıç ku­

şatm ış ve d u a etmiştir. E rtuğrul, Konya’ya gidip sultanla görüşm üş, Sancak Bey­

liğine tayin edilerek K onya’ya d önüp gazaya başlam ıştır.

E rtu ğ ru l’un ölüm ü üzerine oğlu U tm an (O sm an) Bey k üçük olduğun-

5 s.329—330

(12)

ı)RV».FT K U RAN K A H R A M A N I A R

dan beyliği G ündüz alp yönetmiş, Fakat Osman Bey delikanlı olunca, Selçuklu­

larla Bizans arasındaki barış durumuna bakmayarak çevresine topladığı yiğitlerle İznik, Göynük ve G ölhisar'a akınlar yapmıştır. Bursa tekfuru Osman Bey’i sul­

tana şikayet ettiğinden gelen emir üzerine Gündüz Alp onu tevkif ederek sultana göndermiş. Fakat vezirlerin şefaati ile sultan, Osman Bey’i affetmiş, Gündüz Alp’­

in ölüm ünden sonra Osman Bey Sultan önüne Sancak Beyi olarak tayin olun­

m uştur. (M. H . Yinanç, Ertuğrul Gazi md. t. A ., C: 4, s: 331, 332, Türk A ns., C: 18, s: 177)

Osmanlı müverrihleri Aşıkpaşazade,Neşrî, Müneccimbaşt Ahmed De­

de, H oca Sadeddin Efendi, Kemalpaşazâde ve diğer bir çoğunun tarihleri biri birine benzer. Aslında bir bölüm müverrihler Aşıkpaşazade ve Neşri tarihlerin­

den yararlanarak eserlerini meydana getirmişlerdir. Biz de bu yazımızda Neşrî tarihini ele alarak Ertuğrul G azi’nin ecdadı ve bağlı bulunduğu oymağın A nado­

lu’ya gelişini takip <. Jerek ayrıldıkları mühim noktaları da bu bölümde belirteceğiz.

Neşrî’ye göre:

Sebük Tekin oğlu Sultan Mahmud (Gazneli M ahmud), Selçukoğulları- nı yüz bin kadar T ü rk ’le birlikte H orasan’a geçirdiği6 zaman Selçukoğullanna bağlı olan G ök Alp H an evlâdından davarlı ve rızıklı bir taife Ermeniyye ülke­

sinden olan Ahlât şehri çevresine indi. Cengiz H an’ın çıkışına kadar aşağı yuka-

| 1025 tarih in d e , K arahanlı H üküm darı Kadir H a n 'la G azne hüküm darı Sultan M ahm ud arasın d a yapılan görüşmede. Kadir H an Sultan M a h m u d 'a M averaün- n e h r’de b u lu n an Selçukluların kalabalık ve m uharip kimseler olduklarını, h ü ­ küm d arlık peşinde koştuklarını, H indistan'a gittiği takdirde bu'.ların

karışıklıklar çıkarabileceklerini söylemişti. Bunun üzerine M ahm ud Selçuklu re­

islerinden A rsla n ’ı tutukladı ve Kalincar kalesine sürdü. O sırada A rslan’a bağlı T ü rk m en ler de M averaünnehr’de geçim sıkıntısı çektiklerini ileri sürerek Sultan M a h m ıd 'd a n H o ra sa n 'a kabul edilmelerini rica ettiler. S ıılıan'ın emri ile 400 h a­

ne k ad ar rürkm en.N esa. Baverd ve Ferave sahralarına yerleşti. (İrak Türkm enle- ri). Reisleri A rslan Y abgu'nun tevkifi üzerine başsız kalan ve baskı altında tu tu lan T ürkm enler şuraya buraya dağılm ışlardır. M averaünnchr’dc kötü d u ­ ru m d a b ulunan Tüğrul ve Çağrı Beyler kendileri için daha elverişli sahalar a ra ­ m ak üzere anlaşltılar. “ Çağrı Bey 3000 kişilik süvari kuvveti başında, batı yönünde A n ad o lu 'y a hareket etli. Bizans sınırları daha eskiden beri onlarca bili­

niyordu. D ah a 964 ve 966 yıllarında H orasan 'd an Ermenive bölgesine gaza için kalabalık gönüllüler gelmişlerdi. Bunların arasında T ü rk ler'in de bulunduğu.

Çağrı Bey'in onlarla karşılaşm asından anlaşılm aktadır. Çağrı B e \. H o rasan ve A zerb ay can 'd an geçerek "R üzgâr gibi uçan atlar üstünde uzun saçlı, yaylı ve m ızrak lı" T ürkm enlcri ile 1018 de Van G ölü etrafında Erm eni Yaspuragaıv Kı­

ratlığı to p ra k la rın d a görüldü. (İbrahim Kafesoğlu -I.A . ç:7 M ahm ud G aznevî m d. s: 180 ile I. A . cj 10 Selçuklular s:358). E rtuğrul G azi'nin atalarının bağlı b ulunduğu oym ağın, H orasan ve A nadolu'ya gelişleri ile y ukarıda tesbit edilen olaylar arasın d a bir bağ kurulabiliı.

—13—

(13)

Safa ö c a l

n yüz yetmiş yıl burada kaldı. Cengiz H a n H ic re t’in 616 (1219 ) yılında doğudan çıkarak Belh’e kadar geldi. Sem erk 'n l, H arezna, Ira k ve Bagdad’ı ele geçirdikten sonra Cebe ve Subutay B ahadır ı İ r a n ’a m u sallat e tti. A cem ülke*

sinde huzur kalmadığı için elli bin hane olan göçer-evli T ü rk le r, reisleri K aya Alp oğlu Süleyman Ş ah'a uyarak gelip R u m ,(A n a d o lu )’ya d ö k ü ld ü le r7.

Aşıkpaşazade tarihinde ise, E rtu ğ ru l G a z i’nin a ta la rın ın b irlik te H o ra ­ san'a geldikleri, T ürkler’in buraya geldikleri z a m an ı ta y in etm ed iğ i gibi, H o ra ­ san'dan ayrılışlarını da Acemlerin b u n la rd a n ç e k in d ik leri için A n a d o lu ’ya gönderdiklerini şöyle anlatır: O sm an G a z i’nin dedesi S ü ley m an Ş a h ’tır. En ev­

vel bu Rum ülkesine gelmiştir. Gelm esine sebep b u d u r ki A b b a so ğ u lla rı z am a ­ nından fa Süleyman Şah zam anına k a d a r A ra p ask eri R um (Bizans) üzerine galipti. Bizans da, Acem de m ağluptu. Y afes nesli o lm a la rı sebebiyle A cem p a ­ dişahları gayretlendiler. Göçebe Türkleri kendilerine d ay an a k edip, A ra p la ra galip geldiler. Bu suretle A raplar yenilince T ü rk le r’d en çekinen A cem beyleri Süley­

man Gazi’yi teşvik ve tahrik ederek o n u kendi ü zerlerin d en u z a k la ştırm a k için yanına da elli bin göçer Türkmen ve T atar evi vererek “ Vann Rum’da gaza yapın”

dediler. Süleyman Şah kabul etti. E rzurum ve E rzin can y oluyla A n a d o lu ’ya gel­

diler. A nadolu’da altı ay kaldılar.

Bu elli bin göçer-ev E rzurum ve E rz in c a n ’d a yazın y ay lay ıp , kışın kış­

ladılar, o tarafın kâfurlerinden kapıp kazıp y ü rü rlerd i. N ihayet yer d arlığ ın d an davarları iniş yokuş çıkm aktan incindi. S üleym an Şah d a asıl v atan ı T ü rk is ta n ’a gitmek için güneye yöneldi, varıp C aber kalesi iline çık tı. O ra d a k arşıların a çı­

kan Fırat İrmağını geçmek istediler. Süleym an Şah geçit a ra y a ra k a tın ı suya sü r­

dü. Tesadüfen uçurum imiş. Süleyman Şah atı ile birlikte suya d ü ştü 8. Süleym an Şah öldü. Onu Caber kalesinin alım da d efnettiler. Şim diki z a m a n d a o yere T ü rk Mezarı derler.

O Türkler’den bir taife, o rad a yerleşti. Bu gü n d e C a b e - kalesine bu Türkler’in soyundan olanlar hükm ederler.

Sonra o Türkler dağıldı. Kimi beriye gitti ki, o n la ra Şam T ürkm enleri derler. Kinıi yine Rum’a geldi. Şimdiki R u m ’da olan göçer-evler o n la rın soyun- dandır.

Süleyman Şah ölünce Sungur Tekin, G ün-D oğdu, E rtuğrul G azi ve D ün­

dar adlarında dörı oğlu kaldı. Türklerden bazıları yine bu d ö rt kardeşe uyarak yine Rum’a döndüler. Fırat başındaki Sürmeli Ç u k u ru ’na vardılar, E rtuğrul Gazi Dündar ile birlikte dörı yüz kadar göçer-evle kaldı, öteki iki kardeşi yine asıl

7 P ro f. Dr.M ehm et A ltay K öym en N eşri T a rih i H z . c .l s. 36— 37, A n k .1983 8 Aşıkpaşao&ln T arihi A tsız, 1970' s.6— 7 de F ıra t’ı geçerken S ü ley m an Ş a h 'm

önü yar olduğundan atının ayağının sü rçtü ğ ü için suya d ü re re k b o ğ u ld u ğ u be­

lirtilir.

(14)

DEVl.ET KURAN KAHR AM ANLAR

vatanlarına döndüler . Ertuğrul ile Dündar varlarını din yolunda harcamayı ön­

görerek F asin ovasında Sürmeli Çukurda yurt tuttular. Bir süre geçince Ertuğrul Gazi, en büyük oğlu Savcı Bey diye tanınan Saruyalı’yı Rum ülkesi Sultanı Sel­

çuklu soyundan Keyhusrev’in oğlu Alaeddin Keykubat’ın huzuruna göndererek, dileğini bildirmiş ve boyunun konacağı ucun açıklanmasını istemişti. Sultan bu durumdan memnun olarak Ankara Ucu üzerindeki Karacadağ’ı ayırmış, yaylak ve kışlak tutacakları yerleride göstermişti10. Bu konuda Aşıkpaşazade Tarihi; Er­

tuğrul Gazi ve yanında bulunan göçer evler Sürmeli Çukur ve Pasin ovasından, önce Hısnımansur (Adıyaman)’a geldiler, Ertuğrul Gazi oğlu Saruyatı ile Sel­

çuklu Sultanı’na “ bize yurt gösterin, varalım orada gaza edelim" diyerek haber gönderdi. Sultan Alaeddin’de bunlara Domaniç dağını ve Ermeni belini yayla verdi. Saruyatı bu haberi babasına getirdi. Onlar da yürüyüp Engürü’ye geldi­

ler, yerlerine yerleştiler şeklinde yazar (Aşıkpaşazade T. s:8). Neşri’de Savcı Bey’in Sultan A heddin’e yurt istemek için gönderildiğine dair bir kayıt yoktur. Oruç Beğ tarihi ise, Sürmeli Ç ukur’da iken, bir gün Ertuğrul Saruyatu oğlunu Sultan Alaeddin’e gönderdi ki, Sultan Alaeddin’den yer isteyeler, orada yerleşeler Sul­

tan Alaeddin dahi kabul etti bunları hoş gördü.

Karahisar Tekfuru ve Bilecik Tekfuru Sultan Alaeddin’e itaat etmiş olup haraç verirlerdi. Sultan Alaeddin dahi o iki aralığı onlara yurt verdi. Söğütçük derler, oraya kadar olan yerleri yurt tutalar. Domaliç dağını ve Ermeni dağını onlara yaylai. ve kışlak verdi." Bunun üzerine Ertuğrul Gazi yanında beş yüze yakın yiğit atlı olduğu halde sözü edilen bölgeye giderken Moğollarla savaşa tu­

tuşan Sultan Alaeddin’in ordusu ile karşılaşmıştı1’. Bu karşılaşmayı Neşrî şöy­

le anlatır:

Bazı güvenilir kimselerden işittim, hatta dindarların başı merhumMev- lana Ayas “ Ben O rhan’ın rikâp-darı ile buluştum, yaşlı bir kişi idi, şöyle dedi:

Babamdan \e dedemden işittim. Ertuğrul dört yüze yakın erle Rum’a azmettiği zaman, Sultan 1. Alaeddin'de düşmanları ile birlikte cenk etmekle idi. Bunlar da göçmel gelip, tesadüfen Moğollar’ın Sultan Alaeddin’i bunalttıkları ve boz­

guna uğratayazdıkları haline yetişirler. Ertuğrul’un yanında bi> kaç yüz işe ya­

rar yoldaş var idi. Ertuğrul hey yaranlar! cenge iuş geldik, yanımızda kılıç taşıyoruz. Kadınlar SmI geçip gitmek erlik değildir , elbette şunların birine yat- dım etmek gerek. Galibe mi yoksa mağluba mı yardım edelim? dedi. Mağluba yardım etmek güçtür. Adamımız azdır, ve hem de yeğin (üstün olan)’e kuvvet

9 Neşrî Tarihi c .l s .37

10 H oca Sadeddin ElendiTacü'ı-Tevarih Sadeleştiren İsme» Parmaksızoğfu İstanbul 1974.C.I s .26

11 Edirneli Oruv Beğ, Oruç Beg T arihi, Baskıya hazırlayan Alsız, s. 22—23 12 H oca Saadrddin Ef. A .g.e. s. 26

- 1 5 -

(15)

Snfa ( )<-nl

demişlerdir dediler.

Ertuğrul, bu söz mert insanlar sözü değildir. M ağluba yardım etmemiz erlik olur. Hızır gibi, bunalmış zam anlarında çaresizlere yardım yetiştirerek elle­

rinden tutalım dedi.

Sonra Ertuğrul adam ları ile birlikte kılıca el a ta ra k , Sultan A laeddin’- in karşısında olan M oğollara saldırdılar ve düşm anı derhal bozguna uğrattılar.

Sultan Alaeddin bunu görüp, E rtu ğ ru l’u karşıladı. E rtu ğ ru l’da adam ları ile bir­

likte atlarından inerek, Sultan A laeddin’in elini ö p tü . S ultan A laeddin de Ertuğ- rul’a ihtişamlı bir hilat giydirdi. M aiyetinde b u lu n a n lara ihsanlarda bulundu.

Sonra Sultan, Ertuğrlıl’un halkına Söğüt adlı yeri kışlak, D om aniç ve Ermeni dağlarını da yaylak olarak v erd i.13

“Haşan b. M a h m u d Bayatı bu savaşın H a b ik (H a fik ) kalesi civarında olduğunu söyler.” (M. H . Yinanç, t. A . c: 4, s: 333, C am -i C am ayin İst. 1331, s: 43’e atfen). H ayrullah Efendi ise bu savaşı C orm agun N oyan ve Bayçu arasın­

da Sivas yakınlarında yapılan bir savaş olarak kabul eder. (Şerafettin Turan- Tevarihi Âl-i Osman (İbni Kemal- s: 36 M etne ait not: 63)

Bu konuda en eski bir kaynak, Yıldırım B ayezıd’m T im u r’a yazdığı bir m ektupta kullandığı cüm lelerdir. “C ed-di âli-tebarım Ertuğrul, R a h m etu ’llahi, kendisinin altı yü z kadar atlısıyla M o ğol Tatarları’nın -A laüd-din- i Selçukiye galebe etmiş bulunan on bini m ütecaviz zırhlı askerine hücum etti. Şu suretle ken­

disini demirden bir dağ üzerine vurarak Moğolların E lbiruz Dağlarına benzer saf­

larını bozup bi te v fi-k ’ullah galebe eyled i.” (İstan b u l’da basılmış Münşeat-ı Feridun C: 1, s: 126’ya atfen, H am m er-O sm anlı Devleti T arih i-C : 1, Haz. M ü­

min Çevik ve Erol Kılıç, s: 284, Not: 3, İst. 1983)

Kayıların Selçuklu Sultanı Birinci A laeddin Keykubad ile Harzem Şah Celâleddin Nlengüberti arasında yapılan savaş sırasında, reisleri Ertuğrul Gazi idaresinde gelerek Sultan Alaeddin tarafın d an katılm aları ve bunun üzerine Sel­

çukluların Kaybetmekte oldukları'savaşı kazandıklarına dair Osmanlı kaynakla­

rında verilen bilgiler tarihi olaylara uygundur. Bu hadise 1230’da Erzincan civarında Yassı Çimen’de olm uştur. Bu savaşı anlatan m üverrih Nesevı, Alaed­

din Keykubad’m savaşın birincisini kaybettiği bir sırada kendisine doğu tarafın­

dan hiç beklenmiyen bir vardım gelmiş ve bu yüzden savaşı kazanmış olduğunu zikretm iştir.14 Bu Kayı boyu 1230 hadiselerini takiben A nkara taraflarında az bir süre kaldıktan sonra Bizans Bitinyası sınırlarında Sakarya Söğüt bölgesine

13 Mehmed Neşri A. g;. e. s.38

14 A. Zeki Velidı T ogan, U m um î T ü rk T a rih i’ne G iriş İst. 1981 3. baskı s.

322<Nasavi, Sırat al Sultan Celâl ed dîn M a nkubertî, nşr. H udas s. 20’ye atfen)

(16)

nF.VI.FT K U R A N K A H R A M A N LA R

gelerek Uç aşiretleri arasına katılm ıştır.15 Karamanî Mehmed P aşa’ya göre:

F atih’in son veziri azami Karamanî Nişancı Mehmed Paşa Arapça ola­

rak yazdığı Osmanlı Tarihi’nde, Oğuzlardan bir kısmının Ahlat civarında ikâ­

met ettiğini ve bunların reislerinin nesebinin 21. atada Oğuz H an’a erişen Kabık Alp olduğunu, Moğol istilası üzerine 656 senesinde yurdundan göç ederek O rta Anadolu’ya geldiğini ve önce A nkara civarında Karacadağ’da yurt tutup sonra başka bir yere gittiğini, ölümünden sonra yerine oğlu Sarkık A lp’in geçtiğini ve bunun Kara Öyiik’de medfun bulunduğunu yerine oğlu G ökalp’in geçtiğini ve bunun da Şaraphane’de medfun olduğunu onun yerine de oğlu G ündüz A lp’in başbuğ olup, kafirler ile sürekli savaştığını, Kızılsaray’da.öldüğünü yerine oğlu Ertuğrul’un geçtiğini söyler.16

R uhî’ye göre:

XVI. asır başında değerli bir Osmanlı Tarihi yazan Şâir Ruhî*nin bir rivayetine göre, Kayı Hanlı kabilesi Rum ülkesine geldiklerinde A nkara yakının­

da Karacadağ bölgesine yerleştiler. Ozaman beyleri Kabak A lp’ti. Sonra Cağab- Iık adlı yere geçtiler ve Kabak Alp orada vefat etti. Yerine oğlu G ökalp geçti, onun da Şarabhane’d e 17 ölümü üzerine yerine oğlu Gündüz Alp geçti ve kafir­

lerle cihada ilk defa bu başladı. Bir zaman sonra Söğüt yakınında Saray adlı yer­

de vefat etti. Yerine Ertuğrul Gazi geçerek düşmanlarla gazaya devam e tti.18

“Ertuğrul B e y ’in ecdadının ve bağlı bulunduğu boyun A n a d o lu ’ya gel­

mesi zamanını tayin ayrı bir meseledir. Cengiz Han ’m Horasan ’ı istilâsı üzerine, M ahan’dan A n a d o lu ’ya göç ettiklerini söyleyen anonim ve onu kaynak edinen­

leri bir tarafa bırakarak, diğer eski kaynaklar yani; En veri, Şu kr u'IIah ve Aşı- kpaşazade’nin anlattıklarının birleştirilmesinden şu sonuç çıkarılır. Enuğrul Bey’in ecdadı ve bağlı bulunduğu boy, A n a d o lu ’nun ilk açılışında yani X I. aşırın ikinci yansında Sultan Tuğrul Bey ve A lp Arslan'm komutanları maiyetinde olmak üzere Ahlat bölgesine gelmişler ve Anadolu gaza ve fetihlerine katılmışlar, A hlât böl-

>5 A .g.e. s: 32?

16 M ükrim in Halil Yinanç A .g.e. s: 330

17 Şaraphane: tesbit edebildiğim iz Ş araphane isimli iki mevki var. 1- N ahçıvan ci­

varındadır. K anunî Sultan Süleyman tarafın d an feth ed ilm iştir."P ad işah orduyu Revan, R arabağ ve N ahçivan bölgelerine şevketti sırasiyle Şuregil. Şarabhane.

Nilfrak kasabaları alındı. Tem m uz. 1554 (İslam Ansilclope. C : l l , s: 136). 2- Es­

kişehir S3ğüt yolu üzerinde bulunan Zemzemiye köyünün eski ismi Ş arabha- ne’dir.

18 Müneccimbaşı Ahm ed D ede, M üneccim başı T arihi çev. İsmail E rünsal c:l s:54

F . 2

(17)

Safa ö c a l

peşinde yurt tuttukları19 gibi M uş, Alaşkirt, Sürm ari (Sürmeli Çukur) ovaların­

da vc dağlarında kışlak ve yaylak kurmuşlardır. Daha sonra A h lâ t emirlerine yani Şakınan Kutbller' c tabi olarak onların m aiyetinde G ürcüler’e bazan da Er- zurum vc Erzincan beyleri ile birlikte Trabzon Rum DUkâlığı’na, daha sonra impa­

ratorluğuna karşı yapılan savaşlara katılmışlardır. X I II. asır başlarında A h lâ t’ın Eyyub Oğullan eline geçmesi, belki de daha sonra Celâleddin H a rzem şa h ’ın A h ­ lat bölgesini istilası üzerine Ertuğrul B ey’in Babası, m a iyetin d eki oym ağı ile gü­

neye inmiş, kendisi gibi Kayı soyundan olan A r tu k O ğ u lla rın ın ya n i Mardin beylerinin maiyetine girmiştir. Bu arada Ertuğrul G a zi’nin babası her hangi bir sebeble belki de kışlamak için Caber'e giderken Fırat'da boğulm uş olabilir. 657'de Hülagû ordularının M ardin ve çevresine saldırıları, şehri kuşatm aları, M eyya fakirin ’ (Silvan) V tahrip etmeleri yüzünden D iyarbakır ve Ur fa yörelerin­

de pek yoğun miktarda bulunan Türkm enler öteye beriye dağılmışlardır. M alat­

y a ’nın doğusunda Fırat kenarında bulunan Germiyanlılar bu sırada A n a d o lu ’nun batısına Kütahya bölgesine göçederek yerleşip buradaki B izans sınırını tuttukla­

rı gibi Ertuğrul B ey'de m aiyetindeki oym ağı ile Orta A n a d o lu ’ya g ö ç ederek ön­

ce Karacadağ'da bir m üddet oturm uşlar daha sonra S ultan ö y ü ğ ü (Eskişehir) emiri Cacaoğlu ’nun m aiyetine girerek bu ilin sınırında ıktaa (kendilerine toprak tahsisi) nail olmuş, Söğüt kalesinip m uhafızı olmuş, Bizans sım n n d a ki diğer Türk­

men Beyleri gibi Rum şehir ve kasabalarına akınlarda ve gazalarda bulunm uş­

lardır.

Ertuğrul Bey, A nadolu saltanatını him aye ve n u fu zla n altına alm ış olan ve bu bölgeye arasıra işgal kuvvetleri gönderen Selçuklu Ümerası m aiyetinde ola­

rak harbetmiş olabilir' .

ER TU Ğ R U L G A Z İ’NİN RÜ Y A SI:

Osmanlı m üverrihlerinin bir kısmının O sm an G azi’ye diğer bir bölü-

19 O sm anlı Padişahlarından k a n u n î ve I V . M u rat İ ra n seferleri sırasın d a A hlfit’a giderek, o ra d a v atan ataların ın kabirlerini ziyaret e tm işle rd ir.K a n u n i'n in ziyareti ve o rad a k o n a k la d ığ ı:IX -s :I1 8 deki 1.S ü ley m an ,''M .T a y y ip G ö k b ilg in ) 1535’de Irakcyn seferi esnasındadır. 23 Eylül 1535’de A h la t'a v arıld ı. (T .Y ılm az ö z tıin a , T ürkiye T arih i, c: 6 s: 153 1965) IV. M u rad R evan se ferin d en d ö n ü şte , 29 Re- bifllâhir 1045 (1635) P erşem be günü Karmuç ( A h la t'ta b ir gece k alır ve ecdadını m a m eder, “ ...içinde hala şedaö. Ali O sm an evlat ve ensabı ile ta b u tla r içinde kadit otm uşlar. Padişah o tağ a inm eden atını çevirip m ezk û rları ziyaret ve hayır d u a ettiler. M ezkurların isimleri şunlardır: R u stay î H a n , B ugay H a n , H aşan P a ­ dişah. A kkovunlu B ayındır H an , ö z c ü S ultan E rg u n . (Süheyl Ü nver, A hlât'tan G eçerken. H ayat T a rih M ecm uası Eylül 1971 s. 8, sayfa: 6— 9 "B ağdat Köşkü K, N. 405'de kayıtlı ik: yazm a eserin o rta sın d a b irlik le ciltlenm iş R evan Seferi Ruznam esm e atfen ). Evliya Çelebi S eyahatnam esi Z u h u ri D an ışm an baskısı c:6 s:222—226 bu ziyaretler ve b u ra d a y atan lar h a k k ın d a açıklayıcı bilgiler vardır.

2 0 M ükrim in Halil Y ınanç A .g .e. s:33S

(18)

DEVLET KU KAN k A l IKAMANLA R

mUntln de Ertuğrul G azi’ye atfettikleri bir rüya vardır.

“Osman G azi dünyaya gelmeden önce, Ertuğrul Gazi bir gece garip bir rüya görm üştü. B unun üzerine K onya’ya giderek orada rüya tabir eden itibarlı ve kemal sahibi Şeyh Edebali’ye:

“ — Ey Şeyh, senin koynundan bir aydoğar, gelir benim koynum a g i­

rer kalır. Sonra göbeğimden bir ağaç biter, gölgesi alemi tutar. Gölgesinin altın­

da dağlar olur, dibinden sular ve ırmaklar çıkar. Bu sulardan kim i içer, kim i bağlar, bahçeler sular ve çeşmeler akıtır. O uykudan uyandım, düşüm.-budur, tabirini b u yu r” dedi.

Şeyh dedi ki: “ — E y yiğit, düşünün tabiri budur ki, bir oğlun ola, adı Osman ola. Benim de Rabia adlı bir kızım ola. Benim kızım ı senin oğlun Os­

m a n ’a vereler. O kızdan O sm an’ın bir çok oğlancıkları ola ve onun nesli baba­

dan oğula padişah olalar. M üjdeler olsun sana ve nesline k i padişahlık verildi. ” (Edirneli O ruç Beğ, Oruç Beğ Tarihi, Baskıya Haz. Atsız, s: 24-25). Mü- neccimbaşı Tarihi de bu rüyayı Ertuğrul Gazi’ye atfederek şöyle devam eder. “Bir veya bir kaç gün sonra da Osman Gazi doğdu.

. Yine Ertuğrul Gazi, bir gece Ulemâdan bir kimseye misafir olup, b u ­ lunduğu odada bir k itap gördü. Sordukta ev sahibi: “Bu kitap, A lla h ’u sübhâ- nehü ve teâlâ hazretlerinin, Resul-i E k rem ’ine indirdikleri K u r’anı K erim ’dir. ” Dedi. Sonra ev sahibi uyumak için gidip de Ertuğrul Gazi mushafın bulunduğu odada yalnız kalınca, kalkıp sabaha kadar mushaf-ı şerifin huzurunda, hürm et ve tazim için ayakta durdu. Fakat bir ara uykuya varınca, rüyada kendisine, sen benim kelâmıma h ürm et ve tazim de bulundun, ben de senin evlâdına kıyam et gününe kadar daim olacak bir ulu devlet ihsan eyledim ” cfiye hitap olunduğunu işitti.” (Müneccembaşı Ahmed Dede, Müneccimbaşı Tarihi, çev. İsmail Erünsal, c: 1, s: 44,45. Tercüm an Yayınları). îbni Kemal Tarihinde, ağaç rüyası O sm an G azi’ye, imam evinde M ushafı Ş e rife saygı, tazim ve uyuduğunda evlâdının sal­

tanatla müjdelenmesi rüyası da Ertuğrul G azi’ye isnat edilir, (tbni Kemal, Tevarihi-Âli Osman, 1. Defter. Yayıma Haz. Şerafettin T uran, 1970 A nkara, s: 57-59, 92-93). Neşri her iki rüya ve K ur’an’a tazimi Osman G azi’ye (P rof. Dr.

Mehmet Köymen -K ültür Bak. Yayını- 1983, s:42-43,46-47), Aşıkpaşaoğlu yal­

nız ağaç ve saltanat müjdesi rüyasından söz eder ve Osman G azi'ye atfeder (A l­

sız, Aşıkpaşaoğlu Tarihi. İstanbul 1970, s. 10,11). Hoca Sadeddin Efendi de yalnız Ağaç Rüyasını O sm an Gazi’nin gördüğünü anlatır (Hoca Sadeddin Ef. T acü ’t Tevârih, Sadeleştiren İsmet Parm aksızoğlu 1974 İst. s: 29,30).

H am m er Tarihinde de bu rüyalarla ilgili olarak (Ali Varak: 4, C iban- nüma s. 685, ldris V arak: 25,30) tarihlerinden alıntılar vardır. (H am m er, c: 1, Haz:Mümin Çevik-Erol Kılıç, İst. 1983, s:64,65,66,67).

- 1 9 -

(19)

Safa ö c a l

OSMANLI TÜRKLERİNİN KURACAĞI DEVLETİ 70 YIL ÖNCE HABER VEREN ŞEYH:

İslâm alem inin en büyük su ffle rin d e n b iri o la n Muhyİddin A rab^ebcod hesabı ile ve ayetlerin gizli m a n a la rın d a n Osmanlı-TUrk D e v lc tl’n in ş a n ın ın yü­

celiğini ve bu devletin kıyamete kadar dev am edcceğini k e şfe tm iş vc b u n u “ Dairc-I Nu'muniye fl’d Devlefll-Osmaıılyye” e se rle rin d e a ç ık la m ış la r d ır . B ü y ü k Şeyh bunu Osm anlı Devletinin m eydana çıkış >ndan y e tm iş se n e ev v el is tih r a ç etm iştir.

ERTUĞRUL GAZİ VE MEVLÂNA CELÂ LED DIn! RÛMÎ:

Ertuğrul Gazi, K onya’ya her gelişin d e M e v lâ n a C e lâ le d d în i R û m î’yi zi- yaret eder. Bir gelişinde de henüz küçük y a şta o la n O s m a n G a z i’yi d e b e ra b e rin ­ de Mcvlâna’ya getirip, hayır dualarını rica eder. O s ıra d a S e lç u k lu su lta n ı bulunan kimsenin, kalenderi tarik atın d an o lan b ir şa h sa b a ğ la n d ığ ın ı işite n h a z re ti Mcv- lâna, hçş şimdi hükümdar kendine bir baba bulduysar biz de ken dim ize bir oğul bulduk” diyerek O sm an G azi’nin elinden tu tu p , h a y ır d u a e y le d ile r. O n u , ulu ve devamlı olacak bir devletle m ü jd eley erek “m adem k i bunun oğullan ve t o- run/arı benim neslime inanırlar ve bağlanırlar, devletleri daim o lsu n ” diye hayır dua ettiler (M üneccim Başı A hm et D ede A .g .e ., s :4 6 ,4 7 ).

Ertuğrul G azi'n in Şeyh E d eb ali ve M e v lâ n a C e lâ le d d în i R û m î ile o lan ilişkilerine ait olan bu m enkibeler, bize E rtu ğ ru l G a z i’n in d e v rin a lim lerin e önem verdiğini, onları ziyaret ederek g ö rü şm elerd e b u lu n d u ğ u n u y a ln ız g a z a ile m eş­

gul olm ayıp, ilim vc alim lerle ilgilendiğini, k u ra c a ğ ı d e v le tin tem el ta ş la rın ı a ta r ­ ken onların ilminden yararlandığını gösterir. Şeyh E d e b a li’n in İt B u rn u köyündeki zaviyesini bırakıp, S ö ğ ü t’e E rtu ğ ru l G a z i’n in y a n ın a g e lm e si ve h iz m e tin e g ir­

mesi bu düşüncem izin açık bir delilidir.

ERTUĞRUL GAZİ NİN BAĞLI BU LUNDUĞ U BOY: KAYI

En eski Osm anlı k a y n a k la rın d a n A ş ık p a ş a z a d e ve N e şrî ta r ih le ri, E r­

tuğrul G azi’yi Oğuz ve G ökalp nesli p la ra k g ö s te r irle r, h e r ikisi d e K ayı b o y u n ­ dan olduğunu kaydetm ez.

Osm anlı hanedanının Kayı b o y u n d a n o ld u ğ u n u ilk d e f a sö y le y e n m ü ­ ellif XV. asrın ilk yarısında yaşam ış ve eserin i M u r a d I I. n a m ın a y a z m ış o lan Yazıcı-Oğlu Ali (Selvuknüınc, T o p k a p ı S a ra y ı R e v a n K ü tü p . n r . 1390 s. 26; nşr.

H outsm a, Leyden 1932, III, 218)’d ir .21 Y a z ıc ı-O ğ lu ’n u n E r tu ğ r u l G a z i ’yi Kayı soyundan olarak zikretm esine, Ş ü k ru ’lla h 'ın K av i H a n (K ay ı H a n ) e v lâ d ın d a n olduğunu bildirm esine, E nverî’nin, H a n ıid î’n in v a lâ y e tn a m e n in K a y ı H a n veya Kayı Bey neslinden indiğini y azm aların a ilâve o la r a k O s m a n lı p a d iş a h la r ın ın p a ­ raların d a Kayı ulusunun dam gasının b u lu n m a s ı o n u n b u a s ıld a n o ld u ğ u n u gös*

(20)

DEVIJBT KU K A N KAI İKAM ANI,AK

term ektedir. 1 Gazi O rhan Bey’in ilk sikkesi (akçesi)25 ile II. M uraü'ın bazı paralarında Kayı damgası bulunmakladır. M urad’ın haleflerinin paralarında Kayı damgası görülm üyorsa da hüküm darlara ait şahsi eşyada, toplar da dahil olmak üzere silâhlarda bu damgaya rastlanm aktadır.24

Osmanlı Devletini kurmuş olan ailenin, tarihi kayıtlarla etnik incele­

melere vc geleneklere vc mevcut dam galara göre Oğuzların sağ kolu olan C ü n ­ han kolunun Kayı boyundan oldukları tahakkuk etmiştir. Yazıcızflde' nin SclçuknAmcsi'nden öğrendiğimize göre Kayı’nın manası kuvvet vc kudret demek­

tir.23 Elbistan vc çevresinde dc kayım sözcüğü sağlam vc dayanıklı anlam ında kullanılır. (Bu ip kayım » Kopmaz, dayanıklı gibi)

Tarihçi Ş ü k ru 'llah , Fatih devri vezirlerinden Mahmud Paşa adına yaz­

dığı Bchçctü’t Tevarih adlı kısa İslâm T arihi’nde, kendisinin Sultan M urad ta ra ­ fından K arakoyunlu hüküm darı Cihan Şah'a elçi olarak gönderildiğinde, T ebriz'deki Karakoyunlu sarayında Cihan Şah, kendisine kütüphanesinde bulu­

nan Uygurca bir Oguznflmc’ye dayanarak babası Kara Yusuf Beğ ile Sultan Mu- rad ’ın Oğuz soyundan geldiğini söylüyordu.

ERTUĞRUL GAZİ NİN SOYU:

Ertuğrul G azi’nin soyu konusunda tarihçiler ihtilafa düşmüşlerdi. İd- ris Bitlisî ve M üverrih Ruhî’ye göre Ertuğrul Guzi’nin soyu, Ays bin Ishak lıln tbrahlıh alcyhlssclâın’a ulaşır. Bu rivayete göre Kara Han Ays'dır; Oğuz H an, İbrahim aleyhissclâm oğlu Ishak oğlu Ays’ın oğludur dediler. Yanıldılar, zira Ays ikinci Rum olan küçük R um 'un babasıdır. Oğuz'un vc Türk’ün Yafes so­

yundan olduğu tarih kitaplarında anlatılmıştır.

Neşrî, Nişanî vc bu ikisine uyanlara göre Ertuğrul G azi’nin nesli N uh’­

un oğlu Y afes’e ulaşır. Tarihçi Ali Çelebi*1 dc bu ikinci nesebi daha doğru ka­

bul eder, çünkü bütün neseb alimleri T ürklcr’in Yafes evlâdından olduğunda birleşirler.

Osm anlı m üverrihlerinin verdikleri soy kütükleri ccdvel halinde aşa­

ğıdad ı r . ______ ____________ -

22 ki. H. Y inanç A .g.e. s:334

23 I. H akkı U zunçarşılı, O sm anlı Tarihi c :l 4. baskı 1982 s: 98, 123.

24 P ro f. D r. Faruk SÛmcr O ğuzlar, s.'205, 3 Baskı, Isı. 1980 25 I. H akkı Uzunçar$tlı A .g .e. s:97—98

26 P ro f. D r. Faruk S üm er A .g .e. s: 168, 376. P ro f. Fuat K öprülü, T ü rk E debiya­

tında İlk M utasavvıflar 1984 s: 249

27 Ali Çelebt; G elibolulu M ustafa Ali, Türk Şniri vc Tarihçisi o lu p edebiyat vc lu- rih alan ın d a eserler verm iştir. 16. asırda yasayan. Alt Ç elebi'nin en önem li eseri K U nhül-A hbar adlı tarih id ir.

28 M üneccim Bıışı T arih i c :l 1:53

- 2 1 -

(21)

Safa O cal

Ertuğrul Bey’in, baba ve dedesi konusunda aynı zam anda eserlerini yaz­

mış bulunan, Ş ü k ru ’Ilah, Enverî ve K aram anî Mehrrfed P aşa birbirinden ayrılır­

lar. Bunlardan son ikisi Ertuğrul G azi’nin babasının adının G ündüz Alp olduğunu bildirm elerine dedesini ve daha yukardaki atalarını başka isimlerde yazarlar. Bi­

rincisi ise Kaya Alp oğlu Süleyman Şah adını verir ki d ah a sonra Aşıkpaşaoğlu ve bunu esas alan yazarlar Nuh Peygam ber’e kadar bir soy kütüğü yakıştırmış- la rd ır.29

Ebülgazi Bahadır H an ’ın Şecere-i Terakim e (Tiirklerin Soy Kütüğü) adlı eserinde, T ü rk soyunun Nuh Peygam ber’in oğlu Y afes’den indiğini görm ekte­

yiz: N u h ’un gemisi Musul yakınında Cüdi dağına o tu rd u k ta n sonra “ N uh Pey­

gam ber, üç oğlunun her birini bir yere gönderdi. Sâm adlı oğlunu İran ülkesine gönderdi. Yafes adlı oğlunu Kuzey kutbu ta ra fın a gönderdi. H am adlı oğlunu H indistan’a gönderdi ve üçüne de: “İnsanoğullarından siz üçünüzden başka kimse kalm adı. Ş im d i üçünüz üç yurtta durun. N e zam an ç o lu k çocuğunuz çoğalırsa o yerleri y u rt kılıp o tu r u n .” Dedi.

29 M. H alil Y inanç A .g .e . s:334. (S ö ğ ü t’e çok y a k ın ve eski ism i Zeyve yenisi De- reb o y u o lan b ir k öy v a rd ır. Bu k öy K ızılsaray k ö y ü ile Söğüt a ra sın d a b u lu n u r.

Bu k ö y d e köylüler a ra sın d a S üleym an Bey a d ın d a b ir şah sa ait o ld u ğ u söylenen b ir tü rb e v a rd ır. S ö ğ ü t G ü n d ü zb ey K öyü ö ğ retm en i Y ılm az A y ran B un u n la ilgili o la ra k 1969 y ılın d a k ö y lü lerd en topladığı şu bilgiyi v erm işti. “ K öydeki m ezar, S üleym an Bey a d ın d a E rtü ğ ru l G a z i’nin itim ad ın ı k azan m ış ve h a tta rivayete g ö re sancak beyliği verilm iş b ir şa h sa a ittir. 1205-1299 yılları a ra sın d a yaşadığı zan n ed ilen S ü ley m an Bey O sm a n lı Beyliğine iyiliklerde b u lu n m u ş, D ereboyu ya­

k ın la rın d a vefat e tm iştir. Y an ın d a ad ı M u ra t o la ra k bilinen b ir kişiye ait b ir k a ­ b ir d a h a v a rd ır. B izans k a lın tıla rı ile süslü m e z a r ta ş la rın d a kılıç k a lk a n resm i g ö rü lm e k te d ir. S ü ley m an Bey’in m ezar ta şın d a b ir b a y ra k k a b a rtm a sı v a rd ır” . O sm a n lı ta rih le rin d e E rtu ğ ru l G azi ve O s m a n G a z i’nin k u m a n d a n la rı a ra sın d a S üleym an Bey ism i g ö rü lm e m e k te d ir. O sm a n lı m ü v errih leri S üleym an Ş ah a d ın ı E rtu ğ ru l G a z i’nin b ab ası o la ra k v erm ek te ve o n u n d a C a b e r’de y a ttı­

ğım y a z a rla r. Bu S ü ley m an Bey ak lım ıza şu ih tim ali g e tiriy o r:

Bu k a b ir, E rtu ğ ru l G a z i’nin babası G ü n d ü z A lp ’e ait o la b ilir. Ç ü n k ü : N işancı M eh m ed P a ş a , R u h î vc E n v e rî E rtu ğ ru l G a z i’nin b a b a sın ın G ü n d ü z A lp o ld u ğ u n u , b u n la rd a n R u h î, G ü n d ü z A lp ’in S ö ğ ü t S a ra y ad lı y erd e ö ld ü ğ ü n ü , (M ü n ecc im b aşı T a r. c :I.s:5 4 ) N işancı ise K ız ılsa ra y ’d a ö ld ü ğ ü n ü y a z a r. B unları esas a ld ığ ım ız d a , S ö ğ ü t ile K ızılsaray Köyü a ra s ın d a b u lu n a n D e re b o y u (Zeyve) k ö y ü n d e k i k a b rin , m evkii d e g ö z ö n ü n e a lın a ra k E rtu ğ ru l G a z i’n in b a b a sı G ü n ­ d ü z A lp ’e ait o ld u ğ u d ü şü n ü lm e k te d ir.

O sm a n lı T a rih le rin in b ü y ü k b ir b ö lü m ü n d e E rtu ğ ru l G a z i’n in b a b a s ı­

n ın a d ın ın S ü ley m an Ş ah o la ra k g eçm esi, h alk ta r a fın d a n d a bu tü rb e n in E rtu ğ - r u l ’un b a b a sı G ü n d ü z A lp ’a ait o ld u ğ u b ilin d iğ in d e n ve S ü le y m a n Ş a h rivayeti sö y le n e sö y le n e, z a m a n la h a fız a la rd a k i E rtu ğ r u l’u n b a b a s ın ın iz ve in tib a ı siline­

rek S ü ley m an Bey tü rK -sin e d ö n ü şm ü ş o la b ilir. B u k o n u (B u ra d a k i S ü le y m a n Bey T ü rb e s i) ü z e rin d e y a p ıla c a k a r a ş tırm a la rın m ü sb e t so n u ç vereceği ü m i­

d in d e y im .

(22)

DF.VI.FT KU RAN K A H R A M A N LA R

Yafes babasının emri ile Cudi dağından gidip itil ve Yayık suyunun ya­

kasına vardı. Sekiz oğlu oldu. Çocuklarının adları şunlardı: TUrk, Hazar, Sak- lap, Rus, Ming, Çin.Kimeri ve T arih.” 30

Yafes’ten sonra yerine T ürk’ün geçtiğini görmekteyiz. Osmanlı müver­

rihlerinin verdikleri soy kütükleri ile Ebülgazi Bahadır H an’ın verdiği soy kütü­

ğünde müşterek no k ta, her ikisinin de Türklerin Yafes neslinden geldiğini belirtmesidir.

“Osmanlı D evleti’nin kurucusu olan Osman B ey’in menşei pek aydın­

lık değildir. Sonraki tarihçiler onu yüceltmek için Oğuz H an’a yani M ete’ye (M.Ö.209-174) dayanan şecereler uydurmuşlardır.”

Bayatî’ye göre Osman Gazi, Oğuz H an’ (Mete) in 46. batında torunu­

dur. Oğuz Han ile Osman G azi’nin doğumları arasında 1500 yıl kadar zaman farkı vardır. Bu süre 46’ya bölünürse 32,5 sene elde edilirki bu bir batın,(nesil) için akla uygun bir m üddettir. Bu husus kayda şayandır. Bayatî’ye göre E rtuğ­

rul Gazi Süleyman Ş ah ’ın, o Kaya A lp’in, o Kızıl Boğa’nın, o Baytemir’in, o Aykutluğ’un, o K ara Batur’u n ,o da ,X. asırda yaşamış olan Sakur’un oğludur.

Bayatî Osm anoğullarınm şeceresini Sultan Cem’in emriyle düzenlemiştir.31 ERTU Ğ RU L G A Z İN İN VASIFLARI:

Ertuğrul G azi’nin kişiliğini tetkik ettiğimizde, onun ileri görüşlü, ted­

birli ve iyi meziyetlere sahip bir emir (bey) olduğunu görüyoruz. Yaptığı göçler, gaza ve savaşları kendi oymağına yurt tutm ak, zamanındaki beylikler ve devlet­

ler arasında güçlü ve etkili bir mevki edinmek amacıyla yaptığını ve bunda da başarıya ulaştığını görüyoruz. Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah’ın C aber Kalesi önünde Hicrî 629’da boğulması üzerine, Ertuğrul Gazi ve Uç kardeşi ken­

dilerine bağlı olan göçer evli Türklerle birlikte “yine R u m ’a döndüler, Fırat ba­

şındaki Sürm eli Ç u k u r’a vardılar. Ertuğrul, Dündar ile birlikte dört yüz göçer evle kaldı, öteki iki kardeşleri asıl vatanlınna döndüler.”32 Ertuğrul Gazi’nin bir müddet Sürmeli Ç u k u r’da oturduktan sonra aşireti ile vatan tutacak bir yer elde etmek için faaliyete geçmesi, bu gayesine ulaşmak için en büyük oğlu Savcı Bey’i Selçuklu Sultanına göndermesi ve böylece siyasî girişimde bulunması ve nihayet uç beyi olarak Söğüt ve Dom aniç’i oymağına kışlak ve yaylak olarak vatan tu t­

ması, kendisinin siyasî ve askerî görüşünün kuvvetli olduğunu bize göstermektedir.

Ertuğrul G azi’de bulunan en belirgin meziyet onun zayıf durum da bu.-

30 Ebtllgazi B ahadır H a n Şecerei T e n kime H z. M uharrem Ergin (Tercüm an Y a­

yınları) s:23

31 T . Y ılm az ö z ıu n a Türkiye Tarihi III. s:9 İst. 1964

32 Neşri T a rih i a:37

- 2 3 -

(23)

Safa öcaj

lunanlara yardım etmesidir. Selçuklu Sultanı Alaeddin I. ile savaşan M oğolla­

rın, onları tam bozguna uğratmak üzere iken Ertuğrul G azi’nin yenilmekte olan Selçukluların yanında yer alarak onlara yardım etmesi bu meziyetinin ve cesare­

tinin en bariz bir delilidir.

Ertuğrul Gazi A nadolu’ya gelirken yolda savaşm akta olan iki orduya rastlamıştı. Ertuğrul yanındakilere: “ Hey arkadaşlar, ccnge rastladık, yanımız­

da kılıç taşıyoruz. Kadınlar gibi geçip gitmek erlik değildir, elbette şunlardan bi­

rine yardım etmek, gerek. Galibe mi, yoksa m ağluba mı yardım edelim ” dedi.

“ Mağluba yardım güçtür, adamımız azdır, hem de yeğin (üstün olan) e kuvvet demişlerdir” dediler.

Ertuğrul “ Bu söz mert insanlar sözü değildir. M ağluba yardım etm e­

miz erlik olur. Hızır gibi, bunalmış zamanlarında çaresizlere yardım yetiştirerek ellerinden tutalım ” dedi.

Sonra Ertuğrul Gazi adamları ile birlikte Sultan A laeddin’in karşı ta ­ rafında olan M oğollara saldırdılar ve düşmanı bozguna uğrattılar.33

E rtuğrul G azi’nin emrinde bulunan bölgede huzur ve güveni sağladığı­

nı m üşahede etmekteyiz. “ Sonra Ertuğrul Söğüt’ü makam edindi, o zam an, Sa­

hibin K arahisar’da G erm iyan’ın babası Alişir vardı. Çavdar adlı bir T a ta r’la zam an zam an gelerek, K aracahisar’ı tedirgin ederlerdi. Ertuğrul Söğüt’ü vatan edinince o vilayet emin oldu. Bunun üzerinden birkaç yıl geçti. Ertuğrul ve aşire­

ti Söğüt’de kışlayıp, D om aniç’te yayladılar.” 34

E rtuğrul Gazi dindar bir kişi idi, fakirlere ve dindar kimselere üç gün­

de bir yem ek'pişirterek onları doyururdu. Çıplakları giydirip donatm ak, dul ka­

d ın lara daim a sadaka vermek onun adeti id i.35 Adaletli olarak ve-huzur içinde oym ağına elli sene beylik yaptı.36

E rtuğrul Gazi çevresinde bulunan beyliklerin ve devletlerin durum ları­

nı ve siyasî ş a rtla n gayet iyi değerlendirerek başında bulunduğu aşiretini ve ken­

disine bağlı yerlerde yaşayanları, bu beylikler arasında komşuları ile d^im a iyi geçinerek güçlü bir d urum da huzur ve rah at içinde yaşatıyordu.

E rtuğrul Gazi, emri altında bulunan topraklarda yaşayan halk tarafın­

d a n çok sevilen ve sayılan bir kişiydi. Öyle ki, Hıristiyan tebaası da E rtuğruPu y ü rek ten seviyor ve sayıyordu. Buna örnek olarak Ertuğrul Gazı’nin ölüm ünden so n ra , Söğüt zım nîleri S öğüt’te bulunan bir bağ ile onun yanında bir çiftliğin

33 A .g .e . s:38 34 A .g .e . s :39 35 A .g .e . s: 42

36 M eh m ed Süreyya Bey -Sicili O sm an!- O sm anlı D evletinde Kim K im di. Çev. D r.

G ü ltek in O ran so y 1969 s: 163, 1951 Ekim .

(24)

DEVLET K IJR A N KAHRAM ANLAR

yarısını Ertuğrul’un canı (ruhu) için Söğüt’teki Ertuğrul Gazi Vakfı’na bağışla­

yarak Söğüt Kadısının emrine verdikleri vakıf kayıtlarından tesbit edilmiştir. (Doç.

Dr. Refet Yinanç. Söğüt Vakıfları. 1985 II. Osmanlı Sempozyumu. Ank. 1986, s: 40-48)

Ertuğrul Gazi kendisine atfolunan faziletlerle hakikî bir Türkmen asil­

zadesiydi. Emsalsiz derecede şecaati kadar da mert bir insandı. Tekfur denilen komşu Bizans derebeylerine karşı kazandığı parlak başarılarla Gazi Unvanını al­

mıştı ki Türkler indinde saygı duyulan bir manayı taşıyan bu Unvan, oğulları ta ­ rafından da şerefli bir şekilde korunmuştur. Tanrı’nın sevgili kullarından birisi olması dolayısiyle doksan üç yaşında şerefli bir hayattan sonra vefat etm iştir.37

ERTUĞRUL GAZİ VE SAVAŞLARI:

Ertuğrul Gazi’nin hayatı, babası zamanından itibaren göç ve mücadele içinde geçmiştir. Aşıkpaşaoğlu ve Neşri ile onu mehaz edinenleri kabul edersek, Süleyman Şah, A hlât’tan ayrılıp elli bin göçer evre Erzurum ve Erzincan tarafla­

rında bir kaç yıl yazın yaylayıp, kışın kışlarken “ O tarafın kâfirlerinden kapıp kazıp yürürlerdi.’ Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’tır. En evvel bu, Rum (A nadolu) ülkesine gelmiştir. Gelmesine sebep budur ki Abbasoğulları za­

manından ta Süleyman Şah zamanına kadar Arap askeri Rum (Bizans) üzerine galipti. Rum da Acem de M ağluptu. Yafes nesli olmaları sebebiyle Acem padi­

şahları gayretlendiler. Bize Arap galip oldu diye gayrete gelip Yafes neslinden göçebe Türkleri kendilerine dayanak edip Araplara galip geldiler. Bu yüzden Arap mağlup olunca k â fir ülkeleri kafa tutmaya ybaşladılar. Kafirler, Müslümanlara itaat etm ez oldu. Bu göçebe Türklerden Acem padişahları çekinir oldular. Ted­

bir düşünerek ittifa k ettiler ki bu göçer evli Türkleri kendi üzerlerinden uzaklaş- tıralar. Süleym an Şah G azi’y i ileri çektiler ki o, göçer evlilerin ulularmdandı.

Elli bin kadar göçer Türkmen ve Tatar evini onun yanına verdiler. “ Varın, R u m ’­

da (A n a d o lu ’da) gaza edin’’ dediler. Süleyman şah dahi kabul etti. Geldiler, Er­

zu ru m ’dan Erzincan’a indiler. Erzincan'dan Rum (Anadolu) ülkesine girdiler.

A n a d o lu ’da altı yıl durdular. Etrafları fethettiler. Süleyman Şah Gazi, hayli ba­

hadırlıklar e tti.”39 Enverî’de ise Ertuğrul Gazi’nin babası olarak gösterilen Gün­

düz A lp ’in A nadolu Selçüklu Sultanlarının hizmetinde çok tehlikeli işlere gönderildiğini, denizden çıkarma yapan Tatarları bozguna uğrattığım, İnegöl'e akın yaptığını görüyoruz.40 Nişancı Mehmed Paşa’da ise babası Gök Alp’in ölü­

mü üzerine G ündüz A lp’in başbuğ olup kâfirler ile sürekli savaştığını görmekte-

37 P ro f. Dr. Faruk Sümer -Kayılar ve Ertuğrul Gazi-Resimli T arih Mecmuası Sa- y ı.22 Ekim I9S1. s: 1015

38 N eşri Tarihi s: 37 39 A şıkpaşaoğlu T arihi s: 6 40 M . H alil Yinanç A .g.e. s: 329

- 2 5 -

(25)

S n fn t ) r n l

yiz.41 Bu olaylar sırasında Ertuğrul G azi’de tabiatiylc babası ile birlikte bulunmuş, mücadele ve savaşlara katılmıştır.

Ertuğrul G azi'nin babasının ölümünden sonra bir kabile reisi olarak aşiretini Caber'den Sürmeli Ç ukur’a, oradan Karacadağ ve Söğüt’e getirmesi, us- beyi olması ve zamanın şartları dikkate alındığında öm rünün daimî olarak mücadele ve savaş içinde geçtiği anlaşılır ki bu hal tabiîdir. Ancak, Ertuğrul Ga- zi'nin bütün faaliyetleri bir amaca yöneliktir. O da aşiretine ve kendisine tabi olanlara bir yurt edinmesi gayesidir. “ Gerek Ertuğrul gerek Osman Bey'in şahsî meziyetleri hakkında anlatılan rivayetlere inanmak gerektir. Bunlar bütün savaş­

ları bizzat idare etmişler ve bu sayede küçük kabile reisliğinden bütün ülkedeki kabile askeri teşkilatlarının başına geçebilmişlerdir.”4' Söğüt Uçuna yerleştik­

ten sonra ise Ertuğrul Gazi Oymağını ve kendisine bağlı olanları Sulh ve sükûn içinde yaşatmıştır.

Ertuğrul Gazi şüphesiz uzun süren ömründe pek çok muharebelerde bu­

lunm uştur. Şimdilik tesbit edebildiklerimiz şunlardır.

1- Ertuğrul Gazi, oymağına oturması için tahsis edilen topraklara ma- iyyeti ile birlikte gelirlerken rast geldikleri bir savaşta, savaşmakta olan Selçuk­

lularla Moğollardan yenilmek üzere bulunan Selçukluların yanında savaşa iştirak ederek Selçukluların galibiyetini sağladıkları savaştır ki, bu savaşın neticesinde Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından Ertuğrul Gazi ve oymağına Sö- ğtit ve Domaniç tahsis edilmişti.

2- Ertuğrul G azi’nin İnegöl Akını:

İznik İm paratorluğu ile Selçukluların hududunda sürekli çarpışmalar üzerine Sultan Alaeddin Keykubat I., 1231 ’de bir ordu ile Sultan önü civarına gelir. Ertuğrul Bey’de bütün maiyyeti ve oğulları ile Sultanın yanında yer alır.

Sulıan onu A h ta c ı demler akıncı (öncü) kuvvetlerine başbuğ yapar. Ertuğrul Gazi Rum ordusu üzerine gidip, İznik İm paratoru Teodor Laskaris’in Rumelinden yar­

dım a çağırdığı A k ta v Tatarlarıyla karşılaşırlar, Yenişehir ovasında üç gün üç ge­

ce devam eden çarpışm alar da Ertuğrul Gazi zaferi kazanır, bozulan düşman kuvvetlerini İnegöl’e kadar takip ve pek çok ganimet elde eder. İstanbul hüküm ­ darı gemiye binerek kaçar. Ertuğrul Gazi'de Eskişehir’de öyük mevkiinde4' Sul­

tan Alaeddin’le buluşur. Sultan. Ertuğrul Gazi’nin bu yararlığına m ükâfât olarak Söğüt ve Saravcık mahallerini kışlak, Domaniç Dağı’nı da yaylak olarak verir.44

41 A .g.e. s: 330

42 A. Zeki Vetidi Togan U m um î T ü rk Tarihine G iriş. 3. baskı İst. 1981 s: 336 43 H am m er burasının Bozöyük olduğunu yazar. H am m er, O sm anb Tarihi C l. s:

62 1983 İst.

44 M. H alil Yinanç. A .g.e. s: 333, H am m er s: 62. Ayverdi: t , 2.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bakanlığımız 2013 yılı Hizmetiçi Eğitim Programı gereğince Adana/ Köprüköyü Zirai Üretim İşletmesi, Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 21

Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün 2012 yılı programlı eğitimlerinden olan “Kültür Mantarı Yetiştiriciliği, Hastalık ve

mizden hariç olduğu anlaşılamaz mı? Biz, Türkîerin fertler itibariyle yükselmesine çalışanlardanız. Bu nimet o derece çoklukla husule gelsin. Türkler durumu

5.Bunu sağlamak üzere özel ligde spor kulübü düzenlemesi ve sponsorluk düzenlemesi ile diğer spor ilçe ekiplerini bir araya getiren spor kanunu veya

Öğrencilerimiz yaşadıkları aile ve akraba çevresinden yapacakları araştırma sonucunda öğrenecekleri Şarkışla ilçesine özgü yemeklerle ilgili çalışmaları okul

Nefret söylem son üç yıllık dönemde kamu yetk l ler tarafından doğrudan üret ld ğ nden, toplum ve kamu görevl ler tarafından LGBTİ+’lara yönel k şlenen nefret suçları

B 1: Siyah ipek üzerine altın kılaptan ile dokun- muştur. Dış bordürde palmet dizisi yer alır. Kartuş içinde “ve lem yûled ve lem yekün lehü küfüven ehad”,

yüzyıl ortasından itibaren sürekli olarak onarılan ve yeni binalar eklenen saraya, Beşiktaş Sarayı ya da Dolmabahçe Köşkü ve Bahçesi denil miştir,