• Sonuç bulunamadı

MAHZEN E D E B İ YAT - K Ü LT Ü R - S A N AT A N K A R A H U K U K F İ K İ R P L A T F O R M U A L T I S Ü T U N D E R G İ S İ Y A Y I N I D I R

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MAHZEN E D E B İ YAT - K Ü LT Ü R - S A N AT A N K A R A H U K U K F İ K İ R P L A T F O R M U A L T I S Ü T U N D E R G İ S İ Y A Y I N I D I R"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MAHZEN 0

E D E B İ YAT - K Ü L T Ü R - S A N AT

F A N Z I N A LT I S Ü T U N

A N K A R A H U K U K F İ K İ R P L A T F O R M U A L T I S Ü T U N D E R G İ S İ Y A Y I N I D I R

SAYI:9 (ÜCRETSİZDİR) 25 Kasım 2019

Hiçbir sıfat yetmez nitelemeye.

Kadın, kadındır sadece.

Kapak Çizeri: Ümmü Gülsüm ÜRAL

(2)

SABİHA GÖKÇEN

1913 yılında Bursa’da doğdu. Babası ve annesinin ölümünün ardından Sabiha, 1925 yılında Bursa'yı ziyaret eden Atatürk tarafından evlat edinildi. Çankaya İlkokulu ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde eğitim gören Sabiha Gökçen, 1935'te Türk Hava Kurumunun Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi. 1936'da Eskişehir Askeri Hava Okulu'na girdi ve burada aldığı özel eğitimden sonra askeri pilot oldu. 1953 ve 1959'da davet üzerine ABD'ye giden Sabiha Gökçen, Türk toplumunu ve Türk kadınını tanıttı. 1996'da havacılık kariyerinin en büyük ödülünü aldı. Amerikan Hava Kurmay Koleji'nin mezuniyet töreni için düzenlenen Kartallar Toplantısı'nın onur konuğu olarak katıldığı

İLHAM VEREN KADINLARIN HİKAYELERİ

OPRAH WINFREY

Fakir bir ailede doğmuştu. Çuvaldan elbiseleri, sebzelerden oyuncakları vardı. 9 yaşındayken kuzeni tarafından, birkaç yıl sonra ise amcası tarafından tecavüze uğradı. 14 yaşında hamile kaldı. Çocuğu ölü doğdu. Ailesi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldı. Fakat o yılmadı ve 1978 yılında ekranlarda ilk programını yaptı. 1983 yılında hızla yükseldi ve kendi şovunu hazırladı. Şöhreti hızla yayıldı ve Amerika’nın en önemli isimlerinden birisi oldu. Sadece kendisinidüşünmedi: Afrika’da kız çocukları için okul yaptırdı. Çeşitli faaliyetlere ve kadın örgütlerine destekte bulundu. Mücadele ve azmin sembolü oldu.

Atakan DİRİ

FATMAALİYE

1862 yılında İstanbul’da doğdu. Döneminde yaşayanlardan farklı olarak birçok özel hocadan ders aldı. Erken yaşta evlendi. Bir taraftan çocuk yetiştirirken diğer taraftan da yazı hayatına girdi. Çeşitli cemiyetlere katıldı ve sosyal faaliyetlerde bulundu. Çeviriler ve gazete yazılarıyla adını duyurdu. Ahmed Mithat Efendi ile yazdıkları ‘’Hayal ve Hakikat’’ romanı Fatma Aliye’nin ilk kitap deneyimi oldu. Nihayet, Fatma Aliye 1892’de

‘’Muhadarat’’ adını verdiği ilk romanını bu kez kendi adıyla yayınladı. Romanlarında daha çok Osmanlı aile hayatını bir kadının perspektifiyle zarif ve duygulu bir biçimde yansıtmıştır. Ayrıca ilk felsefeci Türk kadın olarak da kabul edilen Fatma Aliye Hanım, edebiyatımızda kadın haklarından ve kadın-erkek eşitliğinden ilk kez bahseden yazarımız olmakla birlikte; hakkında monografi yazılan da ilk kadın yazarımızdır.

törende "Dünya Tarihine Adını Yazdıran 20 Havacıdan Biri" seçildi. Gökçen bu ödüle layık görülen ilk ve tek kadın havacı oldu. 2001 yılında vefat etti.

(3)

BİR BEDENDE İKİ İNSAN

Günümüzde bayan, kadın, kız kavramları üzerinde fazlaca duruluyor. Tanımları tartışmalara sebep oluyor. Öncelikle şu ayrıma dikkat çekmek istiyorum; “Kadın” ve “Erkek”

kelimeleri cinsiyet belirtmede kullanılır. Bay ve Bayan kelimeleriyse cinsiyet belirtmenin gerekmediği durumlarda hitap şekli olarak.

Öznur İLHAN

‘‘Bir kadını evlilik öncesi ve sonrasında iki ayrı insan saymak bence çağ dışıdır.’’

Çoğu kişi karşılarında bir kadın varken ona “Bayan”

şeklinde sesleniyor. Fakat bunun absürtlüğü şurada ki nasıl bir erkeği çağırırken “Bey bakar mısın?” demiyorsak, desek komik olurdu, bir kadına da Bayan diye seslenmek aynı. “Kadın” diye de seslenilmez diyeceksiniz, zira bir hitap şekli değil, evet o da pek uygun olmaz. Bu kavramların yerine “Hanımefendi”

kelimesikullanılabilir.

Dediğim gibi, kadın ve erkek cinsiyet belirtir. Tıp dilinde de dişi/erkek.

Gördüğümüz üzere “kız” diye bir cinsiyet yok. Kız/oğlan kadın ve erkeğin küçüğüne denir. Peki, bir kadının küçük olup olmadığını neye göre anlarız? Açıkçası bu bizi pek ilgilendirmez. Kadın/kız olma durumu çoğu yerde ne yazık ki bakirelik üzerinden ölçülüyor. Oysa kime ne?

Türkiye Cumhuriyeti ilk kurulduğu zamanlarda, bu hitaplar yerine Fransız terimler kullanılıyordu. Madame ve mademoiselle. Mademoiselle, evlenmemiş genç kızlar için kullanılırken madame ise evlenmiş yahut hiç evlenmemesine rağmen kırklı yaşlarına erişmiş kadınlar için. Zamanla bu hitapların yerini “Bayan” hitabı aldığında, insanların kafası günümüzde insanımızın kafasının karıştığı gibi karışmıştı. Bu karışıklığa Atatürk tarafından verilen cevap ise iç açıcıydı:

(4)

ÇARŞAMBA

Çahar/Çar: Dört (Farsça) + Şanbe: cumartesi günü (Farsça) Bu rezil bu Çarşamba günü

İntihar etmiş kötümser yapraklar Öksürüklü aksırıklı bu takvim Ben hiç böylesini görmemiştim Vurdun kanıma girdin itirazım var Attila İlhan

HALBUKİ SÖZLÜK

ÇARŞI

Çahar/Çar: Dört (Farsça) + Su: Yol (Farsça) Hülyana karışmasın ne şehir ne de çarşı

Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an Mademki kara bahtın adını koydu çoban!

Kemalettin Kamu ÇERÇEVE

Çahar: Dört (Farsça) + çuba: çubuk (Farsça) Artık ne yırtılmış bir resim

Ne kırılmış bir çerçeve Çekip giden bir yolcuyu Bir daha döndüremez geriye Adnan Yücel

ÇEYREK

Çahar/Çar: Dört (Farsça) + Yak: Bir, yek (Farsça) En geç yediye çeyrek kala evdeyim

Ben gelene kadar bütün üzüntülerinden kurtulmalısın Borcumuz varmış, derdimiz varmış düşünme

Ümitsizlik fakirlerin harcı değil Ümit Yaşar Oğuzcan

Farsçadaki bir sayının bile dilimize ne kadar etki ettiğini görebiliyoruz bu örneklerde. Dört anlamına gelen

“çar/çehar/çahar” kelimesini o kadar sevmişiz ki aktif olarak kullanılan birçok kelimemizde dahi kullanıyoruz. Bu saydığımız kelimeler hariç “çardak (dört kemer), çarmıh (dört mıh(çivi))”

kelimelerinde de “4” sayısının etkisini görebiliriz. Ne diyebiliriz ki bunlar da çağlar boyu farklı uluslarla ve sürekli iletişim halinde bulunmuş kültürünü ve dilini bu uluslarla beraber yoğurmuş bir devlet olmanın güzellikleri

Derleyen: Oktay AÇIKGÖZ

(5)

4X4 KÖŞESİ

Güz rüzgârında ettim intihar!

Dalından kopan yaprak gibi.

Bilmem diriltir mi Yaradan, Bir bahar döner miyim geri?

Günlerim sitemle geçti şu kara bahtıma Bir keder çöreklenmiş hayatımın tahtına Almadım mazlum ahı, nedir bu işin aslı ? Derviş ermiş muradına, darısı başımıza Kışı bahar eyledim

Gül oyalar dizdim Feleğin çemberine

Çocuksu gülüşün var olsun diye

Kaçtı duyduğunda yankısını.

Gurur kıymetliydi öcünden.

Anlar gibi oldu başkasını Karakter verdi ödümünden.

Yunus SOLAK Burcu ARSLAN

Kevser SERİM Kevser SERİM

FİLİZ ER

ESİNTİ ANLAR GİBİ

Bir bakışı var dışlanmışlığın üzerinde Dudaklarında tutuk bir istek;

korkuyor dudakların Öpmeye, konuşmaya, gülmeye korkuyor Ve gözlerin Esmeralda; hüzün kaplamış onların

Maviliğini, gök ağlayacak sanki.

Kederini kapatır mı sandın Saçının bin bir renk çiçekleri Korkunu örter mi dersin

Cesurca açtığın su gibi boynun Yok yok silecek

Bütün dışlanmışlığının izlerini Çalan şarkıda

Vücudunun şu kıvrak hareketleri

At Kestanesi

TABLODAKİ GÜZEL

(6)

Musab ABAY

Korku ve nefret

Kaçıp kovalayan iki şehir

Şahit oluyor amansız kurşunlara Yahut evinden denize olta atanlara Kaldırım taşlarına sinmiş kan kokusu Çekip çıkarılmaz suskun hafızaları Katlanmaz onca çileye "Sus ve Sabret"

Ayak altın "Cennet" bilinç altın "Cinnet"

KORKU VE NEFRET

Bir kentin bir boğazında Bir vapur iskelesinde

Gülümsedin, güçlüydün her zamanki kadar

Sonsuz kadar güçlüydün Dimdik, vâkurdun

Saat gece biri beş geçe Acılarla dövüştün Açlıkla vuruştun Çocuğunu büyüttün

Sen kadın, sen ne büyüktün Bir köyün bir tarlasında Bir saban başında

Ağladın, güçlüydün her zamanki kadar Sonsuz kadar güçlüydün

Saat öğlen biri beş geçe Ansızın evladını yitirdin Ama hâlâ vâkurdun, diktin Kimseye boyun eğmedin Sen kadın, sen hiç yenilmedin

Melih DİKMEN

Tutuldum ben bir vefasız yâre Dağıttı gönlümü pâre pâre Anladım ki yokmuş ondan çare Bırak derdi elemi fariğ ol

Elindeymiş saltanatı hüküm Verdiği hüküm yalnızca zulüm Olmuşum bu gam ile kördüğüm Bırak derdi elemi fariğ ol

Tabipten bu derde merhem yoktur Gel ey saki bir de bana doldur Âlî dünyada birgarip kuldur Bırak derdi elemi fariğ ol

Muhammet Ali OKAN

SOHBET-İ YÂRAN

(7)

Anneler vardır,

Şiirin tenhalarında yaşar.

Bir de bilekleri vardır annelerin, Her engel karşısında dev kesilen, Her yeri kana bürüyen bilekler.

Yenilmek bilmeyen azimlerle yeri titreten,

Depremi sallandıran,

Darağacını kökünden kurutan, Bir de ayakları vardır gövdelerinde.

Nene Hatunları vardır tarihimin,

Dipçiklerle bayılana kadar darbe alan, Her biri birbirinden yiğit,

Birbirinden cesur.

Bir de öpülesi elleri vardır,

Vatanım uğruna can veren canların.

Elleri ki vatanımı nakışlamış, Bir ülke örmüşler benzeri olmayan Elleri ki sihirli bir dokunuştur, Bir güldür hiç solmayan.

Âkil DURAN Ben

Tüm sıfatlarından arındırılmış En yalın ve berrak hâliyle kadın.

Dünya üzerinde her yere can verdim.

Gözpınarlarına su birikmiş dölümün, Bastım bağrıma, dindiriverdim.

Lisanını sevemedim ölümün, Dikildim karşısına, direniverdim.

Can geldi içimden

Öz sütümle besleyiverdim.

Beşer yaban ve açtı

Kendi ekmeğimden bölüverdim.

Ateş görsem

Sarıyor her yeri külleri altında,

Koştum aldım suyumu, söndürüverdim Dikenler görsem

Sarıyor her yeri gülleri altında Uzattım elimi, değdirdim güneşe, kopartmadan koklayıvedim

Körpe yavrumun minik ayakları Kaldırımın kenarında… düşmüş

Vardım yanına, elinden kavrayıverdim.

Kar gibi eli, eriyecek sanki, soğuk, üşümüş Ardında durdum, sığınağı oldum,

kaldırıverdim.

Yine de

Yaşadım: dünyada da cehennem varmış.

Çocuklardan başka her şeye küsüverdim Ben

Tüm sıfatlarından arındırılmış En yalın ve berrak hâliyle kadın.

Dünya üzerinde her yerde can verdim.

DÜNYA ÜZERİNDE

Sevgi

ANNELERİN VARLIĞINA

(8)

ŞİDDET KARŞISINDA

YETERİNCE BİLİNÇLİ MİYİZ?

Melike CANLI

Şiddet, kişinin en fazla ne kadar acizleşebildiğini

Çünkü bu birimde

işleyiş hem

rektörlük

bünyesinde hem de polis eşliğinde gösteren somut ögelerin başında

gelir ve şiddetin bir defa

uygulanması, devamının

gelmesine yol açılması demektir.

Elimizdeki verilere göre ülkemizde ne yazık ki her 10 kadından yalnızca 1’i uğradığı şiddet sonucu ilgili birimlere başvurmaktadır ve başvuran her 10 kadından 4’ünün fiziksel/cinsel şiddete maruz kaldığı görülmektedir. Bu verilerin değişmesi ve kadınların şiddete maruz kalmaması için her gün birçok yeni proje hazırlanmakta ve projelerin üzerinde uğraşılmaktadır.

Peki bir şiddete maruz

kaldığımızda neler yapabiliriz?

Sadece korkup susup sessiz mi kalmalıyız? Tabii ki hayır. Öncelikli olarak üniversitemizin Cinsel Taciz ve Saldırı Birimi’ne (CTS) bu durumu iletmeliyiz. Buraya yapılacak olan tek bir başvuru bu

durumdan bir an önce

kurtulmamıza yardımcı olacaktır.

ilerleyerek her türlü hukukî ağımız sağlanıyor. Aynı zamanda da gizlilik ilkesine de son derece uyularak hareket ediliyor. Bu birim harici her kadının fiziksel, eko- nomik, cinsel, psiko-lojik şiddete maruz kalması hâlinde baş-vurabileceği Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, ŞÖNİM, polis/jandarma, valilik/ kaymakamlık, kadın dayanışma merkezleri ve barolar mevcut. Ankara Barosu’nun Gelincik Projesi’ni yürüttüğü hattı ararsak doğrudan baro bize bir avukat tayin ediyor ve ücretsiz olarak hukukî destek alabiliyoruz. Aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğünün bir uygulaması olan KADES’i telefonumuza indirerek acil durumlarda bastığımız buton ile polisin bulunduğumuz yere gelmesini kolaylıkla sağlayabiliriz. Tüm bu yardımlar varken, sessiz kalmamalıyız.

Korkmamalıyız. Herkesin eşit olduğu gibi birtakım biyolojik farklılıklar şiddet sebebi değildir ve biz buna boyun eğmeyiz, eğemeyiz. Bu yüzden bilinçlenmeli ve bir an önce harekete geçmeliyiz.

Unutmayalım! Yalnız değiliz.

(9)

Derya ŞİMŞEK

ŞŞŞŞT ! KIZLAR BAĞIRMAZ

Hangi kadın hayallerini süsleyen bembeyaz gelinliğini düğün günü kana bulamak ister?

Hangi kız çocuğu masum hayaller kurmak yerine korku dolu kabuslarla gece uykularından uyanmayı tercih eder? Hangi anne-baba çocuğunun çırpınışlarını, sessiz çığlıklarını ve mutsuzluğunu görmezden gelir? Utanmanın, suçluluk duygusunun, çaresizliğin, aile korkusunun, çevre baskısının bir kadının hayatını nasıl mahvettiğini anlatıyor ''ŞŞŞŞT KIZLAR BAĞIRMAZ!!''.

İranlı yönetmen Pouran Derakhshandeh tarafından çekilen film kadın olmanın zorluklarına bir kadın titizliğiyle yaklaşıyor. Filmde Şirin adındaki bir genç kadının düğün günü apartman görevlisini öldürmesiyle yaşadığı psikolojik travmalar ve unutmaya çalıştığı çocukluğu gün yüzüne çıkıyor.

Film boyunca aklınızda tek bir soru dönüp duruyor: ''Gerçek katil kim?

Apartman görevlisini öldüren Şirin mi yoksa Şirin'i bu hale getirenler mi?‘’

Şirin'in mahkemedeki konuşması ise filmin her şeyi özetleyen ve en vurucu sahnesi olarak karşımıza çıkıyor : "Ben hiçbir şeyi savunmak istemiyorum. Neyi savunayım yürüyen bir cesedi mi?

Ben öldüm, 8 yaşındayken öldüm.

Ama hiç kimse katilimi aramadı’’

Kadınların susturulma-

dığı, susmak zorunda kalmadığı ve doyasıya bağırdığı bir dünya dileğiyle. İyi seyirler :)

(10)

aşka değineceğiz. Klasik şiirimizde aşık, maşuku çok farklı tasvir eder. Yani olanı değil, olmasını istediğini anlatır. Misal; boyu servi, kaşı yay, kirpiği ok, yüzü ay, dudakları lâl gibidir. Bakışlarıyla can alır, can verir.

Ayrıca sevgili ulaşılmaz olandır. Can, cananına ulaşmak için türlü sıkıntılara uğrar, yârinden cefa görür, gam çeker. Lâkin derdi bu kadarla kalmaz. Bir de ağyar yani rakip vardır. Aşık, gönül sultanına ulaşmak için rakiple bir yarış içindedir. Tüm bunlara rağmen aşık asla vazgeçmez. Her dem çabalar. Sizlere aktardıklarımızı birkaç beyitle de gösterelim.

DİVAN ŞİİRİNDE KADIN

Kıymetli okurlarımız, kadının divan şiirindeki yeri çok ayrıdır. Öyle ki çoğu şiirimizde yâr, canan, sultan gibi hitapları görmek mümkündür. Lâkin unutulmamalıdır ki divan şiirinde aşk; İlahi aşk ve beşeri aşk olmak üzere iki türlüdür. Biz ise beşerî

Sultân-ı hüsn yüzün ü hacib durur kaşun Cellad çeşm ü zülf-i siyeh perde-dâr-ı hüsn

Avnî (Fatih Sultan Mehmet)

(Ey sevgili; eşsizliği ile herkesi kendine kul eden yüzün, güzellik ülkesinin sultanıdır. Kaşların o sultanın hacibi;

hışımlı yan bakışının kılıcı ile aşıklarının canlarını almakta mahir olan gözün onun celladı ve simsiyah zülüflerin de o sultanın perdedarıdır.)

(11)

İlaveten divan şiiri yazan kadın şairlerimiz de mevcuttur. Öyle ki kimisi divan bile tertip etmistir. Bunlardan bazıları; Zeynep Hatun, Mihri Hatun, FitnatHanım, Leyla Hanım, Tevhid Hanım…

Yazımızı Fitnat Hanım’dan bir beyitle noktalıyor, başka yazılarda da görüşmeyi temenni ediyorum.

Muhammet Ali OKAN

Her ne denlü cevrler görse vefâlar eylese Her ne denlü gülseler hâline ol giryan olup

Avnî (Fatih Sultan Mehmet)

(Sevgiliden ne kadar eziyet görürse görsün, vefa gösterse;

hâline ne kadar gülerlerse gülsünler, o ağlayıp inlese.)

Gönül, ağyâr için incinme yâre Gül olmaz bâğ-ı âlemde dikensiz

Neylî

(Ey gönül! Yabancı kimseler yüzünden sevgiliye kırılma.

Gül bahçesinde hiçbir gül dikensiz olmaz.)

Kıl hazer, alma sakın aşık-ı zârın âhın Seni bir şuh-ı sitemkâra felek dûn eyler

Fitnat Hanım

(12)

ŞİDDETE BOYUN EĞME !

Karekod: Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla

Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi

25 KASIM

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ

YÜZÜKTEN KELEPÇEYE BİR HAYAT

SÜR- ME !

6sutunokur@gmail.com altisutunmahzen@gmail @altisutundergi@fikirplatformutoplulugu

Referanslar

Benzer Belgeler

• Şubat ayı boyunca gerek üniversitede gerekse İstanbul ve diğer kentlerde düzenlenen gösterilerde çok sayıda kişi fiziksel şiddet kullanılarak gözaltına

PEKER EMLAK İNŞAAT which adopted the delivery of all Projects it undertook in the rough construction field in a complete and compatible manner with the rules within the

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

[r]

[r]

Köşkköy (Hüyük-Konya) Kaplıcasının Jeolojik ve Hidrojeolojik İncelenmesi, O... Köşkköy (Hüyük-Konya) Kaplıcasının Jeolojik ve Hidrojeolojik

Demir, Potasyum, Magnezyum ve Sodyum Tuzlarını İçeren Mannitol Çözeltilerinin Liyofilizasyon Esnasında Kritik Formülasyon Sıcaklıklarının Differensiyel Termal

Dede Korkut’un Günbed Yazmasında Geçen 50 Moğolca Kelime (s. 55-82) başlıklı yazıda, yazmada geçen kırk sekiz kelime ele alınmaktadır. Bu kelimeler arasında.. kurban,