• Sonuç bulunamadı

TÜRK EŞYA HUKUKU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRK EŞYA HUKUKU"

Copied!
263
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ YAYINLARI NO. 4 4 0

Prof. Dr. SAFA REİSOĞLU

'jŞ fesftŞBiggsjBBiat^^

T Ü R K

EŞYA HUKUKU

C İ L T 1

G İ R İ Ş - Z İ L Y E D L İ K - T A P U S İ C İ L İ

V E

KADASTRO ve TAPU TAHRİRİ KANUNU — TAPULAMA KANUNU

i 1 , . '

A l t ı n c ı B a s ı

(2)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ YAYINLARI NO. 4 4 0

Prof. ör. SAFA REİSOĞLU

T Ü R K

EŞYA HUKUKU

C İ L T 1

G İ R İ Ş - Z İ L Y E D L İ K - T A P U S İ C İ L İ

V E

KADASTRO ve TAPU TAHRÎRİ KANUNU — TAPULAMA KANUNU

I

A l t ı n c ı B a s ı

Ankara - 1980

(3)

A N K A R A Ü N İ V E R S İ T E S İ B A S I M E V 1 — A N K A R A . 1 9 8 0

(4)

Babam Salih Reisoğlu'nun

aziz hâtırasına...

(5)

Ö N S Ö Z

"Türk Eşya Hukuku" adlı kitabımızın birinci cildinin altıncı basısını sunuyoruz.

Eşya Hukuku veya Medenî Kanunumuzun deyimiyle "Aynî Haklar", ülkemizin sorunlarını çözümlemek amacıyla yürürlüğe konmuş çeşitli ya- salar ve Yüksek Yargıtayın içtihatlarıyla, "ulusal bir nitelik'''' kazanmış- tır. Bugün, kaynak hukuka göre özellik taşıyan bir "Türk Eşya Hukuku"

oluşmuştur.

* * *

"Türk Eşya Hukuku" adlı kitabımızın birinci cildini "Zilyedlik ve Tapu Sicili" ne ayırdık. Her iki müesseseyi, doktrinle uygulamayı birlikte gözönünde tutarak incelemeye çalıştık. Bu amaçla, Yargıtay'ın konuyla ilgili bütün İçtihadı Birleştirme Kararlarına, Hukuk Genel Kurulu Karar- larına ve belli bir süreklilik gösteren diğer içtihadlarına yer verdik. Fe- deral Mahkemenin 1912-1980 yılları arasındaki kararlarını, imkân nis- betinde, okuyucularımızın bilgisine sunduk. Tartışmaya yol açan konu- larda, gerek benimsediğimiz görüşleri, gerekse farklı fikirleri savunan yazarları belirttik.

Tapu sicili müessesesini, kural olarak, Medeni Kanunumuzun dü- zeni içinde incelerken, Türk tapu uygulamasının özelliklerini belirtmeye de önem verdik. Kadastro görmüş ve görmemiş bölgelerdeki değişik uy- gulamayı örnekleriyle tespit ettik. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün başlıca genelgelerini, ilgililerin nazik ve değerli alâkasıyla, incelemek ve sunmak olanağını bulduk. Kendilerine teşekkür ederiz.

Tapu Sicili ve Gayrimenkul Hukuku yönünden kadastronun taşıdığı önemi ve halen ancak 53 ilin merkez ilçe ve ayrıca 152 ilçenin kadastro- sunun tamamlandığını, tarım topraklarının % 60 inin ise henüz kadastro görmediğini dikkate alarak, 1934 tarihli "Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu" ile 1966 tarihli "Tapulama Kanunu"nu ayrıca inceledik.

* * *

Kitabın sevgili öğrencilerimize ve muhterem meslektaşlarımıza yararlı olması en büyük dileğimizdir.

Ankara, 4 Ocak 1980 Prof., Dr. Safa Reisoğlu

(6)
(7)

İÇİNDEKİLER

Ö N S Ö Z

EŞYA HUKUKUNA GİRİŞ

Sayfa

§. ı — EŞYA HUKUKU KAVRAMı 3

§. ı ı — "AYNÎ HAK" KAVRAMı 3

I- Tanım 3 II- Mutlak hak - Aynî hak bağlantısı 4

III- Aynî hak - Şahsî hak ayırımı 5 1) Hakkın dermeyam yönünden 5 2) Hakkın sınırlı oluşu yönünden 6 3) Hakkın eşya ile bağlantısı yönünden 6

4) Hakkın ihlâli yönünden 7

§. ı ı ı — AYNÎ HAKLAR YÖNÜNDEN EŞYA 7

I- Genel olarak 1 II- Eşyanın çeşitleri 8

1) Menkul ve gayrimenkul eşya 8 2) Mislî ve gayrimislî eşya 9 3) Kullanılması tüketime bağlı olan ve olmayan eşya . . 9

4) Sahibi olan ve sahibi olmayan eşya 9 5) Özel hukuka tâbi olan ve olmayan eşya 10

§. ıV — AYNÎ HAKLARıN ÇEŞITLERI 11

/- Mülkiyet hakkı 12 II- Mülkiyetin gayri aynî haklar 12

§. V — KANUNUN SISTEMATIĞI 13

(8)

KISIM I

ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİ

BÖLÜM I

GENEL BAKIŞ

Sayfa

§. ı — ZILYEDIK VE TAPU SICILININ ÖNCELIKLE INCELENMESI . 17

§. ı ı — ZILYEDIK VE TAPU SICILI ARASıNDAKI FONKSIYON PARA-

LELLIĞI 17

I- Aynî hakların aleniyeti ve hak karinesi yönünden 17

II- Aynî hakların iktisabı yönünden 18 III- İyiniyet sahibi üçüncü şahısların korunması yönünden 18

§. ı ı ı — ZILYEDLIĞIN MENKULLERDE VE GAYRIMENKULLERDE

OYNADıĞı ORTAK ROL 18

I- Zaman aşımına dayanan iktisap yönünden 19 II- Sahibi olmayan malların iktisabı yönünden 19

III- Zilyedliğin korunması yönünden 19

BÖLÜM II

ZİLYEDLİK

§. ı - ZILYEDLIK KAVRAMı VE ZILYEDLIĞIN TARIHI GELIŞMESI . . 21

I- Tanım 21 II- Zilyedliğin tarihi gelişmesi • • 22

III- Zilyedliğin hukuki niteliği 23 IV- Medeni Kanuna göre zilyedliğin unsurları 26

1) Fiilî hâkimiyet 26 2) Zilyedlik iradesi 27 V- Zilyedliğin konusu 28

1) Genel olarak 28 2) Menkul mallar 28 3) Gayrimenkul mallar 28 4) Mütemmim cüz'üler 28

5) Haklar 29

§. ı ı — ZILYEDLIĞIN ÇEŞITLERI 29

I- Aslî zilyedlik - Fer'î zilyedlik 29

(9)

Sayfa

II- Doğrudan doğruya zilyedlik - D olay isiyle zilyedlik 31 III- Tek zilyedlik - Müşterek zilyedlik - İştirak halinde zil-

yedlik t

IV- Yardımcı zilyedlik 3 2

V- Haklarda zilyedlik 33

§. ı ı ı — ZILYEDLIĞIN IKTISABı VE KAYBEDILMESI 34

I- Zilyedliğin iktisabı 34 1) Genel olarak 34 2) Zilyedliğin aslen iktisabı 34

3) Zilyedliğin devren iktisabı 35 a) Zilyedliğin teslim ile iktisabı 35

aa) Hazır olan kimseler arasında 35

a- Eşyanın teslimiyle 35 (5- Vasıtaların teslimiyle 36 y - Eşyanın iktisab edenin iktidarı dairesine

konmasıyla 36 bb) Gaipler arasında 37 b) Zilyedliğin teslimsiz iktisabı 38

aa) Kısa elden teslim (Brevi manu traditio) 38

bb) Hükmen teslim 39 cc) Zilyedliğin havalesi 40

x- Genel olarak 40 (3- Üçüncü şahsa ihbar 41 y- Üçüncü şahsm korunması 42 c) Zilyedliğin emtiayı teslim eden senetlerin devriyle

iktisabı 42 aa) Genel olarak 42

bb) Kıymetli evrakın ve eşyanın farklı şahıslar

tarafından iktisabı 44 d) Zilyedliğin miras yoluyla iktisabı 45

II- Zilyedliğin kaybedilmesi 45

(10)

Sayfa

§. ıV — ZLLYEDLLĞÎN KORUNMASı 46

I- Müdafaa hakkı 47 1) Genel olarak 47 2) Şartları 48 3) Kullanılması 49 II- Zilyedlik dâvası 50

1) Yeddin iadesi dâvası 50 a) Genel olarak 50 b) Şayanı tercih hak defi 51

c) Tazminat talebi - 51 2) Tecavüzün men'i dâvası 52 3) Zilyedlik dâvasının süresi 52

III- İdari yol 53

§. V — ZlLYEDLİKTEN DOĞAN HAK KARİNELERİ 54

I- Mülkiyet karinesi 55 1) Halihazır zilyed lehine 55

2) Evvelki zilyedler lehine 56 II- Mahdut ayni hak ve şahsi hak karinesi 56

1) Genel olarak 56 2) Fer'î zilyedin hak karinesini o şeyi kendisine verene kar-

şı dermeyan edememesi 56 3) Fer'i zilyedin o şeyi kendisinden aldığı kimsenin mül-

kiyet, mahdut aynî hak ve şahsî hak karinesine daya-

nabilmesi 57

§. VI — ZlLYEDLİKTEN DOĞAN HAK KARİNESİNİN HUKUKİ SONUÇ-

LARI 58

I- Zilyed aleyhine açılan dâvalarda hak karinesinin dermeyanı 58 II- Tasarruf yetkisi olmayandan iyiniyetle aynî hak iktisabı • • 58

1) Genel olarak 58 2) Tasarruf yetkisi olmayandan iktisabın geçerlilik şart-

ları 59 a) Devredenin emin sıfatıyla zilyed olması 59

X

(11)

Sayfa

b) İktisap edenin iyiniyet sahibi olması 60 c) İktisap edilen hakkın bir "aynî hak" olması 61

3) Tasarruf yetkisi olmayandan aynî hak iktisabının hu-

kukî sonuçlan 62 III- Menkul dâvası veya zilyedlik için üstün hak dâvası 62

1) Genel olarak 62

2) Dâvanın konusu : 63

3) Dâvanın şartları 64 a) Müsbet şartlar 65

aa) Zilyedliğin rıza hilafına kaybedilmesi 65 bb) İktisap edenin kötüniyetli olması 65 b) Menfi şart: Evvelki zilyedin zilyedliği kötiiniyet-

le iktisap etmemiş olması 66

4) Dâvanın tarafları 66 a) Dâva açmaya yetkili olanlar 66

b) Dâva olunanlar 67 5) Dâvanın sınırlanması 68

a) Para veya taşıyana yazılı senetler iyiniyetle ikti-

sap edilmişse 68 b) Menkul mal açık arttırmada veya bir pazarda ik-

tisap edilmişse 68 6) Dâvanın müddeti 69

a) Kötüniyet sahibi müktesiplere karşı 69 b) İyiniyet sahibi müktesiplere karşı 69 7) Dâvanın zilyedlik ve istihkak dâvalarından farkı 70

a) Zilyedlik dâvasından farkı 70 b) İstihkak davasından faikı 71

§. Vıı — TAPU SICILINE KAYıTLı GAYRIMENKULLERDE HAK KARI-

NESI 72

§. Vııı — IADE HALINDE ZILYEDIN SORUMLULUĞU 73

X I

(12)

Sayfa

I- Genel olarak 73 II- İyiniyetli zilyedin sorumluluğu 74

1) İyiniyetli zilyedin borçları 74 2) İyiniyetli zilyedin hakları 75

a) Giderlerin ödettirilmesi 75 aa) Zaruri ve faydalı giderler 75

bb) Diğer giderler-lüks giderler 76 cc) Semerelerin düşülmesi 76 dd) Giderlerin tazmininde zaman aşımı 76

b) Alıkoyma hakkı 77 III- Kötiiniyetli zilyedin sorumluluğu 78

1) Kötiiniyetli zilyedin borçları 78

a) İade borcu 78 b) Haksız alıkoymuş olmadan doğan zararların taz-

mini 79 aa) Genel olarak 79

bb) Şeyin kime iade edileceğinin bilinmemesi ha-

linde zararı tazmin borcunun sınırlanması .. 80 c) Elde edilen veya elde edilmesi ihmal edilen seme-

relerin tazmini 80 d) Zamanaşımı 84 2) Kötiiniyetli zilyedin hakları • •• 86

I

§. ıX — ÎKTISABÎ ZAMAN AŞıMıNDA ZILYEDLIK SÜRELERININ

EKLENMESI 87 BÖLÜM III

TAPU SİCİLİ

§. ı — TAPU SICILI HAKKıNDA GENEL BÎLGI 89

I- Tapu sicili kavramı ve tapu siciline hâkim temel prensipler 89

1) Tapu sicili kavramı 89 2) Tapu siciline hâkim temel prensipler 90

II- Tarihçe 91

(13)

Sayfa

1) Avrupa'da tapu sicili 9 1

2) Türkiye'de tapu sicili 9 2

III- Tapu sicilini düzenleyen hükümler

IV- Geçiş (intikal) hükümleri 9 4

§. ı ı - TAPU IDARESI ÖRGÜTÜ • • • • 9 7

I- Merkez örgütü 9 8

II- Taşra örgütü ' 9 8

1) Devamlı örgüt 9 8

2) Geçici örgüt 9 9

§. ı ı ı — TAPU SICILININ UNSURLARı 9 9

I- Genel olarak 9 9

II- Aslî ve fer'i (yardımcı) siciller 100

1) Aslî siciller 100 a) Tapu Kütüğü 100 b) Yevmiye defteri 104

c) Plân 105 d) Kanıtlay.ıcı belgeler 105

2) Fer'i (Yardımcı) siciller 105 a) Mal sahipleri sicili 105 b) Alacaklılar sicili 107 c) Hacizler sicili 108 d) Tashihler sicili 108 e) Muhaberat sicili 109

f) Vekâletten azil sicili IO9

III- Kadastro görmemiş bölgelerde fiilî durum 110

1) Kayıt (veya zabıt) defteri 110

2) Fihrist defteri 114 3) Yevmiye, haciz ve vekâletten azil defterleri 114

§. ıV — TAPU SICILININ ALENILIĞI 114

§. V — TAPU SICILINE KAYDı GEREKEN GAYRIMENKULLER 116

I- Genel olarak 116 1) Arazi 116 2) Müstakil ve daimî haklar 117

(14)

Sayfa

3) Madenler 118 4) Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler 119

//- Özel mülkiyete konu teşkil etmeyen gayrimenkullerin du-

rumu 120

§. VI — TAPU StCÎLlNE YAPILAN KAYITLAR VE ŞARTLARI 122

I — TESCİLLER 123

1) Genel olarak 123 2) Tescil edilecek haklar 123

3) Tescilin şartları 123 a) Yazılı talep 123

aa) Genel olarak 123 bb) Talebin hukuki niteliği 127

cc) Talepte bulunmaya yetkili olanlar 128 1- Bir ayni hakkın tesis veya devri söz konu-

su ise 128 2- Daha önce vücut bulmuş bir aynî hakkın

tescili söz konusu ise 130 3- Tescilin tadil veya terkini söz konusu ise 131

dd) Talepte temsil 132 1- Genel olarak 132 2- Özel yetki 132 3- Satışa yetki-tescile yetki 135

4- Yetkinin sınırlanması 135 5- Müstakil yetki - birlikte yetki 136

6- Şekil

7 - Mümessilin kendisiyle akit yapıp, talepte 136

bulunması 138 b) Tasarruf hakkının isbatı 139 c) Hukuki sebebin mevcudiyeti 139

aa) Genel olarak 139 bb) Hukuki sebebin tevsiki (belgelenmesi) 140

(15)

Sayfa

1- Aynî hakkın tesisi gayesiyle yapılmış borç doğuran akitlerin söz konusu olması halin-

de 141 a- Genel olarak 141

(3- Medenî hakları kullanma ehliyetinin

araştırılması 142 aaa) Taraflar tam ehliyetli ise 142

bbb) Taraflardan biri veya her ikisi mahdut

ehliyetli ise 142 ccc) Taraflardan biri veya her ikisi tam ehli-

yetsiz ise . . 143 ddd) Taraflardan biri veya her ikisi mahdut

ehliyetsiz ise 145 eee) Taraflardan biri veya her ikisi evli ka-

dın ise 146 2- ölünceye kadar bakmak şartıyla

temlik halinde 149 3- Müşterek mülkün taksimi halinde 151

4- Miras taksim mukavelesi halinde 152

5- Veraset halinde 153 6- Muayyen mal vasiyeti halinde 153

7- Kamulaştırma halinde 153 8- Cebri icra halinde 154 9 - Mahkeme ilâmı halinde 154

4) Tescilin yapılması 154 a) Genel olarak 154 b) Belgelerin tamamlanması 155

c) Bildirme mecburiyeti 156

5) Tescilin hükmü 156 a) Tescilin yapılmamasının hükmü (veya tapu sicili-

nin menfî hükmü) 157

(16)

Sayfa

aa) Genel kuıal 157 bb) İstisna 158 b) Tescilin yapılmasının hükmü (veya tapu sicilinin

müsbet hükmü) . 159

aa) Aynî hakkın doğumu ve sırası 159 bb) Tescilin sebepli bir muamele oluşu ve bunun

sonuçları 160 1- Genel olarak 160

2- Yolsuz tescilin tarafların anlaşmasıyla

düzeltilmesi 161 3- Yolsuz tescilin dava yoluyla düzeltilme-

si 162 cc) İyiniyet sahibi üçüncü şahısların korunması

veya tapu siciline itimat prensibi 165

1- Genel olarak 165 2- İyiniyet sahibi üçüncü şahısların korun-

masının şartları 166 K- İyiniyet tapu sicilindeki yolsuz kaydın

doğruluğuna ilişkin olmalıdır 166 P- Aynî hak iktisap edilmelidir 167 y- İktisap eden iyiniyet sahibi olmalıdır . 167

3- İyiniyet sahibi üçüncü şahısların korun-

masının sonuçları 168 4 - Çift kayıt halinde iyiniyet sahibi üçüncü

şahısların durumu 169 dd) Kötüniyet sahibi üçüncü şahıslar m durumu 170

ı ı — ŞERHLER ... 171

1) Şahsî haklara aynî bir etki kazandırmak amacıyla ve-

rilen şerhler 171

(17)

Sayfa

a) Genel olarak — 171 b) Şerhedilecek şahsi haklar 172

aa) Medenî Kanuna ve Borçlar Kanununa göre

şerhedilebilecek şahsi haklar 172 bb) Tapu Kanununun 26. maddesine göre şerhedi-

lebilecek şahsi haklar 174 c) Şerh anlaşması ve sicile şerh verilmesi 176

aa) Medenî Kanuna veya Borçlar Kanununa göre

şerhedilecek şahsi haklar söz konusu ise 176 bb) Tapu Kanununun 26. maddesine göre şerhedi-

lecek şahsi haklar söz konusu ise 177

d) Şerhin etkisi 178 e) Şerhin etkisinin sona ermesi ve terkin 179

2) Malikin tasarruf yetkisinin kayıtlanmasıyla ilgili ola-

rak verilen şerhler 180 a) İhtilâflı hakların muhafazasına veya icra kabiliyeti

olan taleplerin teminine ilişkin resmî kararlar . . . 181 b) Haciz, iflâs ilânı, konkordato ile verilen süre • ••• 183

aa) Haciz 183 bb) İflâs ilânı 184 cc) Konkordato ile verilen süre 185

c) Aile yurdu tesisi ve mirası namzede nakil ile mü-

kellef mirasçı nasbi .. i 185 aa) Aile yurdu tesisi 185 bb) Mirası namzede nakil ile mükellef mirasçı

nasbi 186 3) Muvakkat tescilin şerhi 186

a) Muvakkat tescilin şerhedilebileceği haller 187 aa) Bir aynî hakkın korunması söz konusu ise .. 187

XVII

(18)

Sayfa

bb) Tasarruf yetkisine ilişkin noksan belgelerin

tamamlanması söz konusu ise 187 cc) İnşaatçı ipoteği söz konusu ise 188 b) Muvakkat tescilin sicile şerhedilmesi 189 c) Muvakkat tescilin şerhedilmesinin etkisi 190 d) Muvakkat tescil şerhinin terkini 191

ı ı ı — BEYANLAR 191

1) Genel olarak 191 2) Beyanlar hanesine işaret edilecek hususlar 192

a) Teferruat 192 b) Kanunen tesis edilen daimi geçit hakkı 193

c) Medenî Kanuna göre artık tesisleri mümkün ol-

mayan aynî haklar 193 d) Kamu hukukundan doğan mülkiyet kayıtlamaları . 193

e) Müteahhit ve işçilerin işin icrasını iltizam ettikle-

ri 194 f) Bir gayrimenkulün malikinin diğer bir gayrimen-

kul üzerindeki aynî hakları 194 g) Medenî hakları kullanma ehliyetinin kayıtlanma-

sına ilişkin kararlar 194

§. Vıı — TAPU KAYıTLARıNıN DÜZELTILMESI 194

I- Haklı bir sebebe dayanmayan kayıtların düzeltilmesi 194 II- Aynî hakkın sukutu halinde kaydın düzeltilmesi 195 III- Evrakı müsbiteye hataen uymayan kayıtların düzeltilmesi 195

1) Hakkın mahiyet ve kıymetine tesir etmeyen hataların

düzeltilmesi 196 2) Hakkın mahiyet ve kıymetine tesir eden hataların dü-

zeltilmesi 196

§. V ı ı ı — TAPU SICILININ TUTULMASıNDAN DOĞAN ZARARLARDAN

SORUMLULUK 197

I- Devletin sorumluluğu 197 1) Genel olarak 197 2) Sorumluluğun şartları ve kapsamı 197

(19)

Sayfa

a) Sorumluluk halleri 197 b) Maddi bir zararın meydana gelmiş olması 199

c) Uygun illiyet bağlantısının mevcudiyeti 200

d) Kusurun aranmaması 200 e) Zarar görenin kusurunun dikkate alınması 201

f) Medenî Kanundan önceki tapu sicillerinin tutul-

masından sorumluluk 201

3) Zaman aşımı 202 4) Görevli ve yetkili mahkeme 202

5) Devletin kusurlu memura rücu hakkı 203 II- Tapu sicil muhafız veya memurunun sorumluluğu 204

BÖLÜM ıV

KADASTRO VE TAPU SICILI VE ILGILI KANUNLAR

§ I- Genel olarak 205

§ II- Belediye sınırları içindeki arazinin kadastrosu ve 11.12.

1934 tarih ve 2613 sayılı "Kadastro ve Tapu Tahriri Ka-

nunu" 205 I- Genel olarak 205

II- Ana çizgileriyle 11.12.1934 tarih ve 2613 sayılı

"Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu" 206

1) Uygulama alanı 206

2) Örgüt 206 3) Gayrimenkullerin sınırlandırılması 207

4) Gayrimenkullerin maliklerinin ve sınırlarının

tesbiti ile ilgili özel hükümler 207 5) Kadastro komisyonunun katarına itiraz 211

6) Gayrimenkullerin tapu siciline kaydedilmesi . . . 212 7) Uyuşmazlığın mahkeme yolu ile giderilmesi

ve zamanaşımı 212

§ III- Belediye sınırları dışındaki arazinin kadastrosu ve 28.1.

1966 tarih ve 766 sayılı "Tapulama Kanunu''' 215

I- Genel olarak 215 II- Ana Çizgileriyle 28.6.1966 tarih ve 766 sayılı "Ta-

pulama Kanunu" 217 1) Hazırlanışı ve kanunlaşması 217

(20)

Sayfa

2) Uygulama alanı 218

3) Örgüt 219 4) Gayrimenkullerin sınırlandırılması 219

5) Tutanakların ilânı, itiraz ve tapu kütüğüne ka-

yıt 220 6) Gayrimenkullerin maliklerinin ve sınırlarının

tesbitiyle ilgili özel hükümler 221 7) Tapulama Kanununun uygulama alanının ge-

nişlediği haller 229 8) Uyuşmazlığın mahkeme yolu ile giderilmesi

ve hak düşüren müddet 231 a) Tapulama işlemi sırasında ortaya çıkan

uyuşmazlıkların mahkeme yoluyla gideril-

mesi 231 b) Tapulama işleminin sona ermesinden sonra

ortaya çıkan uyuşmazlıkların mahkeme yoluyla giderilmesi ve hak düşüren müd-

det 233 KISALTMALAR 235 BİBLİYOGRAFYA 237

(21)

T Ü R K

E Ş Y A H U K U K U

(22)

EŞYA HUKUKUNA GİRİŞ

§. ı — EŞYA HUKUKU KAVRAMı

Eşya hukuku, maddi mallar üzerindeki mutlak haklarla ilgili ola- rak, şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür.

Eşya Hukukuna ilişkin yasa kuralları, Medenî Kanunumuzun dördüncü kitabında "Aynî Haklar" başlığı altında yer almıştır. Fakat

"aynî haklar" diğer haklar gibi hukuk tarafından kişilere tanınmış yetkilerdir. Medenî Kanunumuzun dördüncü kitabı, şahıslara "aynî hak" adı altında tanınan yetkileri bahşeden hukuk kurallarını kapsa- maktadır. Böylece, Medenî Kanunumuzun dördüncü kitabının, "Aynî Haklar" yerine, "Aynî Hukuk" veya doktrinde yerleşmekte olan bir deyimle "Eşya Hukuku" başlığını taşıması uygun olurdu.

§. ı ı — "AYNI HAK" KAVRAMı

1 — Tanım

Aynî haklar doktrinde çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bir va- kitler üzerinde birleşilen klâsik bir tanımlamaya göre: Aynî haklar, maddi mallar üzerinde doğrudan doğruya bir hâkimiyet bahşeden haklar- dır.

Bu tanım XX asrın başından itibaren eleştirilmiş, aynî hakkın, aktif süje olarak bir şahısla, pasif süje olarak diğer bütün şahıslar ara- sında kurulmuş bir hukukî ilişki olduğu esasına dayanan görüşler de taraftar kazanmıştır.

Fransada, klâsik görüşe yöneltilen eleştirilerin öncülüğünü yapan Planiol'a göre: Klâsik tanımlamalar, "şahıs ile eşya arasında bir bağın yaratılmasını" aynî hakkın niteliği olarak kabul etmektedirler. Bun- lara göre, aynî hakta iki unsur vardır: hakkın aktif süjesi olarak bir şahıs ve hakkın konusu olarak muayyen bir eşya. Fakat, aynî hakkı,

3

(23)

bir şahısla bir şey arasında direkt bir ilişkinin tesisinden ibaret görmek hatalıdır. Bu direkt ilişki, zilyedlik olarak isimlendirilen fiilî bir durum- dur. Hukuk ilminin temel prensiplerinden biri olarak bilinir ki, her hak, şahıslar arası bir münasebeti ifade eder. Böylece, "aynî hakkı"

tanımlamak için, onun iki ayrı yönünü dikkate almak gerekir. Aynî hak, dış yönüyle hak sahibinin, eşya ile olan münasebetine herkesi riayet ettirme gayesine yönelmiş umumî, pasif bir mükellefiyet olarak gözükür. İç cephesiyle, aynî hak eşya üzerinde bir hâkimiyeti ifâde eder. Sonuç olarak Planiol'a göre: Aynî hak, kanunun belli bir şahsa eşya üzerinde tanıdığı hukuki iktidara herkesin uyması yükümlülüğünü doğuran haktır>. Diğer bir tanıma göre, ayni hak, bir şey üzerinde doğ- rudan doğruya hâkimiyet sağlayan ve herkese karşı ileri sürülebilen haktır2.

II — Mutlak hak - aynî hak bağlantısı.

Her hak şahıslar arası ilişkiyi ifade eder. Hukuk düzeni muayyen bir şahsa muayyen bir yetki (hak) tanıyorsa, bu yetkiden faydalanan aktif süjenin yanında, muayyen bir borç altına giren pasif süje de (ge- niş anlamda) mevcut olacaktır.

Pasif süjeyi teşkil edenler ya belli şahıs veya şahıslardır, bu takdirde

"nisbî haklardan" bahsedilir; veya gayrimuayyen sayıda şahıslardır, bu takdirde "mutlak haklardan" söz edilecektir.

Bu hak ayırımında, herkese karşı ileri sürülebilen, herkes tarafın- dan uyulması gereken aynî haklar "mutlak haklar" kategorisinde yer alacaktır.

Her aynî hakkın bir mutlak hak oluşuna karşılık, her mutlak hak bir aynî hak değildir. Aynî haklar, daha önce de belirttiğimiz gibi, maddî mallar üzerindeki mutlak iktidar haklarıdır. Maddî olmayan mallar (fikir mahsulleri) ve şahıslar üzerinde de mutlak iktidar haklan söz konusu olacaktır.

Yukarda verdiğimiz bilginin şematik olarak tesbiti, aynî hakların, özel hukuktan doğan diğer haklarla olan ilişkisini daha açık olarak gösterecektir.

1 Bk. Planiol - Ripert, Traite pratique de droit civil français. T. III. Les Bieııs, par M. Picard, Paris 1952, p.41-46.

2 Aynî hakkıtı tanımlanmasıyla ilgili çeşitli görüşler hakkında daha geniş bilgi için Bk. îmre Zahit, Aynî hak mefhumu üzerinde düşünceler. Samim Gönensay'a armağan, îst. 1950, s. 324 vd. Ayrıca Bk. Oğuzman - seliçi, Eşya Hukuku, İstanbul 1978, sh. 2 vd.

(24)

Özel hukuktan doğan haklar

Mutlak haklar Nisbî haklar

Mal üzerinde Şahıs üzerinde

(Şahsiyet hakları, mutlak aile haklan)

Aynî haklar Fikrî haklar (Maddî mallar üzerinde) (Maddî olmayan

mallar üzerinde)

III — Aynî hak - şahsî hak (alacak hakkı) ayırımı.

Eşya hukukunun incelenmesinde, aynî ve şahsî hakların ayır- dedilmesi özel bir önem taşır. Hukukî sonuçlan ve nitelikleri birbirin- den tamamiyle farklı olan aynî ve şahsî haklar, aynî hakların tesisi yö- nünden birbirleriyle sıkı bir bağlantı halindedirler. İleride ayrıntılarıyla inceleneceği üzere, aynî hakkın tesisi geçerli bir hukukî sebebin, bir borç ilişkisinin varlığını zorunlu kılar.

Aynî ve şahsî haklar aşağıdaki özellikleriyle birbirlerinden ay- rılırlar.

1) Hakkın dermayanı yönünden.

Aynî haklar, hukuk düzeninin tanıdığı sınırlar içinde herkese karşı ileri sürülebilirler. Eşya üzerinde aynî bir hakka, örneğin mül- kiyet hakkına sahip olan şahıs, bu hakkını, kural olarak, malı elinde

(25)

bulunduran üçüncü şahıslara karşı ileri sürebilir. Böylece, A'nın saatini B çalsa ve C'ye satsa, A doğrudan doğruya C'ye karşı açacağı bir da- vayla, aynî hakkına dayanarak saatini geri isteyebilir. C'nin iyiniyet sahibi olması, B'yi malik zannetmesi A'nm mevcudiyetinden dahi ha- berdar bulunmaması A'nın mülkiyet hakkına dayanarak malını iste- mesine engel olmaz. A, şeyi izleyen bir talep hakkına (actio in rem) sahiptir.

Şahsî haklar (alacak hakları) ise, ancak, hak sahibine karşı borç altına giren belli şahıs veya şahıslara dermeyan edilebilirler. Böy- lece, A motosikletini B'ye kiralasa ve sonra da C'ye satıp mülkiyetini nakletse, B, kira aktinden doğan haklarına uyulmasını üçüncü şahıs olan C'den istiyemez. Zira, B'nin kira akdi dolayısiyle bir şahsî hakkı vardır ve bu şahsî hakkını ancak, borçluya yani A'ya karşı ileri sürebilir.

C'nin motosikleti satın alırken B'nin şahsî hakkından haberdar olması durumu değiştirmez. B, şahsa yönelmiş bir dâva hakkına (actio in personam) sahiptir.

2) Hakkın sınırlı oluşu yönünden.

Aynî hakların çeşitleri kanunda gösterilmiştir (numerus clausus prensibi). Kişiler iradeleriyle, kanunda yer almayan bir aynî hak tipi yaratamazlar.

Şahsî haklar ise sınırlı değildir. Borçlar kanunumuz, yasal sı- nırlar içinde "sözleşme serbestisini" kabul etmiştir. Kişiler, yapacakları sözleşmenin konusunu serbestçe tayin ederek, hak (şahsî hak) iktisap edip borç altına girebilirler.

3) Hakkın eşya ile bağlantısı yönünden.

Aynî haklar sahiplerine eşya üzerinde doğrudan doğruya bir iktidar bahşederler. Saati çalman malik, saati elinde bulunduran şah- sa karşı açacağı istihkak davasıyla saatinin kendisine teslimini talep eder. Bu talep daha önce de işaret ettiğimiz gibi, eşyayı takip eden bir taleptir.

Şahsî hak sahiplerinin eşya ile olan bağlantısı ise, doğrudan doğ- ruya olmayıp, borçlu şahıs vasıtasıyladır. Bir satış aktinde, akitten doğan şahsî hakkına dayanarak, akde konu olan menkul malın tesli- mini talep eden alıcı, satıcıyı (borçluyu) borcunu ifaya davet etmek- tedir. Burada şahsa yönelmiş bir talep vardır. Bu şahsî hakka dayanan talep doğrudan doğruya eşyayı takip etmediğinden; teslimi istenen

(26)

menkul malın borçlu tarafından bir üçüncü şahsa satılıp mülkiyetinin devredilmiş olması halinde, alıcı, malın kendisine teslimini üçüncü şahıs malikten isteyemez.

4) Hakkın ihlâli yönünden.

Aynî hak sahibinin eşya üzerindeki hukukî iktidarına herkes uy- mak mecburiyetindedir; bunun doğal bir sonucu olarak herkes aynî hakkı ihlâl edebilir.

Şahsî haklarda ise pasif süje (geniş anlamda) belli kişi veya kişi- lerdir. Bu hakları ancak, bir şey vermek, bir şey yapmak veya bir şey yapmamak borcu altında olan bu kişiler ihlâl edebilir.

§. III — AYNÎ HAKLAR YÖNÜNDEN EŞYA

1 — Genel olarak.

Aynî haklar, arazi, otomobil, kitap gibi maddi bir varlığa sahip mal- lar üzerinde mevcut olabilen haklardır. Edinilmesi mümkün olan, atom, elektrik enerjisi gibi doğal kuvvetler de menkul mülkiyetinin konusu için- de mütalâa edilerek (MK. m. 686) maddî mallara benzetilmiştir.

Maddî olmayan mallar (edebî, sınaî ve ticarî eserler gibi fikir ürünleri) ve başta alacak hakları olmak üzere genel olarak haklar, (para ile ölçülebilen bir değer arzetseler ve devredilebilseler dahi)

"mal" kavramına girmezler ve aynî haklara konu teşkil etmezler.

Bununla beraber, intifa ve rehin haklarında Medenî Kanunumuz istis- naî hükümlere yer vermekte, bu haklara, bazı hakların, özellikle alacak haklarının konu teşkil edebileceğini kabul etmektedir.

Yeryüzünde mevcut, maddî bir varlığı olan her eşya, aynî hak- lara konu olma bakımından (hukukî anlamda) "mal" sayılmaz.

Fizik manada "eşya" ile, özel hukuk anlamında "eşya-mal" farklı manalar taşırlar.

Eşyanın, hukukî anlamda "mal" sayılabilmesi için nitelikleri iti- baıiyle ve hukuken iktisablarınm mümkün olması lâzımdır. Böylece, güneş, yıldızlar fizik anlamda "eşya" olduklar) halde, kişilerin mün- hasır hakimiyetine alınamadıklarından, hukuken "mal" değildirler.

Buna karşılık, iktisapları mümkün maddî mallar, örneğin av hayvan- ları, balıklar, henüz iktisap edilmemiş olsalar dahi, hukukî anlamda

"mal" sayılırlar.

(27)

Hakkın konusu değil, sahibi olan insan da (maddî bir nitelik ta- şıyan vücudu ve sun'i organları da dahil olmak üzere) "mal" kavramı- na girmez ve aynî haklara konu teşkil etmez. Ancak, ölüm ile şahsiyet sona ereceğinden (MK. m.27), insan kadavrası, hukukî anlamda "mal"

dır. Bununla beraber, insan kadavrası üzerindeki tasarruflar ahlâk prensipleri ve kamu düzenine ilişkin kurallarla sınırlıdır.

Saçlar, yaşıyan insan vücudundan ayrılmadıkça "mal" sayılmaz- lar. Ayrıldıktan sonra aynî haklara konu teşkil ederler. Ayrılmadan evvel "müstakbel bir mal" olarak satılmaları mümkündür.

II — Eşyanın çeşitleri.

Eşya çeşitli yönlerden sınıflandırılabilir:

1) Menkul ve gayrimenkul eşya.

İlerde ayrıntılarıyla görüleceği üzere, aynî hakların tesis ve sı- nıflandırılmasında menkul - gayrimenkul mal ayrımı özel bir önem taşır.

Medenî Kanuna göre, menkul mallar, bir yerden diğer yere nak- ledilebilen (otomobil, kitap, kalem gibi) eşya ile, gayrimenkul mül- kiyetine dahil olmayan ve edinilmeye elverişli bulunan (elektrik ener- jisi gibi) tabiî kuvvetlerdir (MK. m.686).

Gayrimenkuller ise, yerinde sabit olan şeylerdir. Medenî Kanu- numuzun 632. maddesine göre:

a) Arazi

b) Tapu sicilinde müstakil ve daimi olmak üzere ayrıca kayde- dilen haklar (üst hakkı ve kaynak hakkı).

c) Madenler

gayrimenkuller mülkiyetinin konusunu teşkil ederler.

2 / 1 / 1966 tarihinde yürürlüğe giren 634 sayılı "Kat Mülkiyeti Kanunu" na göre de, kat mülkiyetine konu olan her bağımsız bölüm (kat, daire, dükkân vs.), kat mülkiyeti kütüğünün ayrı bir sahifesine kay- dedilir ve o andan itibaren ayrı gayrimenkul niteliği kazanır (KMK.

m.13)3.

3 Konuyla ilgili olarak geniş bilgi için Bk. Rcisoğlu Safa, Uygulamada Kat Mülkiyeti, En son yargıtay kararlarının ilâvesiyle genişletilmiş dördüncü bası, Ankara 1979, sh 28 vd.

(28)

2) Mislî ve gayrimislî eşya.

Bu ayrım menkul mallarda yapılabilir. Gayrimenkuller daima gayrimislî eşyadır. Bir malın yerini, aynı cinsten diğeri, aynı fonksi- yonu ifa etmek üzere alabiliyorsa mislî mallardan bahsedilir. Yumurta, buğday, pirinç gibi mahsuller ve serî halindeki imalâta konu teşkil eden eşya mislî eşyadır. Buna karşılık, bir ressamın belli bir tab- losu, onun yerine, aynı fonksiyonu ifa etmek üzere, aynı cinsten bir eşya vermenin mümkün olmaması sebebiyle "gayrimislî eşya"dır.

Bir malın misli ile değiştirilip değiştirilmemesi, malın mahiyetine olduğu kadar tarafların iradesine de bağlıdır. 1964 model Ford marka bir otomobil (nev'an tayin edilmiş eşya) satın alan kimseye, bu model herhangi bir araba verilecektir. Fakat, münhasıran vitrinde gördüğü arabayı (ferden tayin edilmiş eşya) satın almak isteyen şahsa, aynı cins ve model başka bir araba verilemeyecektir. Görülüyor ki, hukuk tat- bikatında, "mislî ve gayrimislî eşya" kavramıyla "nev'an ve ferden tayin edilmiş eşya" kavramları yakın ilişki halindedirler.

Mislî - gayrimislî mal ayırımı bilhassa Borçlar Hukukunda ö- zel bir önem taşımaktadır.

3) Kullanılması tüketime bağlı olan ve olmayan eşya.

Yiyecek, yakacak gibi bir kısım eşya ilk kullanmada maddeten yok olur. Gayrimenkul, otomobil, halı, elbise gibi bir kısım eşya ise, her defasında bir kıymet azalmasına uğrasa dahi, birden çok veya de- vamlı kullanmalara imkân verir ve mukavemet eder. Birinci halde

"kullanılması tüketime bağlı olan eşya", ikinci halde ise "kullanılması tüketime bağlı olmayan eşya" söz konusudur.

Bu ayırım, bir malın iade mükellefiyeti altında kullanılması hal- lerinde, böylece intifa hakkında (MK. m.732, 744), ariyet ve karz akitlerinin ayrılmasında önem arzeder.

4) Sahibi olan ve sahibi olmayan eşya.

Sahibi olan eşya, kişilerin üzerinde mülkiyet hakkına sahip ol- dukları eşyadır.

Sahibi olmayan eşya ise, kişilerin özel mülkiyetine konu teşkil edebileceği halde, üzerinde mülkiyet hakkı mevcut olmayan eşyadır.

Bu gibi eşya üzerinde ya, av hayvanlarında olduğu gibi henüz mülki- yet hakkı tesis edilmemiştir, veya malik eşya üzerindeki mülkiyet

(29)

hakkından feragat etmiştir. Bir gayrimenkulun, mülkiyet hakkından feragat yoluyla "sahibi olmayan eşya" haline gelebilmesi için, feragatin tapu sicilinde gözükmesi lâzımdır.

Bu ayırım, eşyanın, malik olmak niyetiyle zilyedliğe alınması yo- luyla iktisabında (işgal, MK. m.635; ihraz, MK. m.691) önem taşır.

Sahibi olmayan eşya ile, MK. m.641'de zikredilen ve özel mül- kiyete konu teşkil etmeyip, devletin hüküm ve tasarrufu altında bu- lunan "sahipsiz şeyleri" birbirine karıştırmamak gerekir. Bu sonun- cuların işgal yoluyla iktisabı, Medenî Kanuna değil, özel kanunlara göre mümkün olur.

5) Özel hukuka tabi olan ve olmayan eşya.

Yeryüzünde mevcut eşyanın bir kısmı, özel hukuk hükümlerine göre özel hukuk şahıslarının veya kamu kurumlarının tasarrufu al- tındadır4.

Diğer bir kısım eşya ise, tabiat ve niteliği icabı (menfaati umuma ait sular, dağlar) veya tahsis suretiyle (yollar, parklar, hastahane- ler, üniversiteler) umumun yararlanmasına ve kullanmasına arzedilmiş veya bir kamu hizmetine bağlanmış olup, özel hukuk hükümlerine tabi değildir. "Kamu malları" dediğimiz bu ikinci grup eşya İdare Hukuku- na konu teşkil edecektir5. MK. m. 912'ye göre de, "Kimsenin hususî mülkiyetinde bulunmayan ve âmmenin kullanmasına tahsis edilen gayrimenkuller..., tescile tâbi değildir. Sicile mukayyet bir gayrimen- kul, kaydı lâzım gelmeyen bir gayrimenkule tahavvül ettikte, kaydı sicilden çıkarılır".

Ayırımın taşıdığı öneme rağmen, Türk hukuku "kamu mallarının"

sınırlarını tayin edecek kurallardan ve hatta içtihattan yoksundur.

Medenî Kanunumuzun 641. maddesinde, "sahipsiz şeyler ile, menfaati umuma ait olan mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Aksi sabit olmadıkça menfaati umuma ait sular ile ziraate elverişli olmayan yerler, kayalar, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü de- ğildir." denmekte ise de, bu hüküm âmme emlâkini (kamu mallarını) tayin edecek kriteryumu bulmak için yetersizdir.

4 Bk. Arık Fikret, Türk Medenî Hukuku. 1. Genel prensipler. Ankara 1963, s. 269.

5 Amme emlâkinin sınıflandırılması, hukukî mahiyeti ve idare hükmî şahıslarının âmme emlâki üzerindeki haklarının mahiyeti hakkında Bk. Onar Sıddık Sami., İdare hu- kukunun umumî esasları, İst. 1960, C. 1, s.968-982.

(30)

Prof. Onar'm belirttiği gibi, Medenî Kanunumuz âmme emlâkini

"sahipsiz şeyler, menfaati umuma ait mallar" diye ifade etmiş, fakat bu kavramların anlamını sınırını tayin etmeyi içtihatlara bırakmıştır.

Böylece, en yeni âmme emlâki teorileıini6 uygulamada varmış oldukları neticeleri dikkate alarak, Türk hukukunda âmme emlâkini tayin ede- cek kriteryumu tesbit etmek gerekecektir7.

Prof. Onur'a göre: "Umumun istimal ve istifadesine mahsus olan veya tahsis edilmiş bulunan mallarla, bir âmme hizmetinin unsuru ve mütemmim cüz'ü sayılabilecek olan yani ondan ayrılması hizmeti ta- tile uğratacak veya gereği gibi görülmesine mani olacak şekilde hiz- mete bağlanmış bulunan mallar ve devlet malları olup da yeıine millî servet ve kültiiı bakımından diğerinin konulması imkânsız bulunan mallar âmme emlâki sayılmak ve âmme hukuku kaidelerine tabi tu- tulmak icabeder. Binaenaleyh, nehirler vs. gibi akar sular, hatta bir kısım kaynaklar, göller gibi tabiat ve mahiyetleıi itibariyle umumun istimal ve istifadesine mahsus eşya ile yollar, umumî meydanlar, pazar yerleri gibi umumun istimal ve istifadesine tahsis edilmiş mallar; is- tihkâmlar, hastaneler ve mektep binaları, adliye sarayı, radyo sarayı, posta ve telgraf sarayları vs. gibi hizmetle sıkı bir alâkası olan, onun maddî veya manevî bakımdan bir unsurunu teşkil eden binalar ve bun- ların mütemmim cüzüleri; harp gemileri vs. gibi bir hizmetin ifasında yerine diğerinin konulması imkânsız veya güç olup o hizmetin mü- temmim cüzü vaziyetinde bulunan menkuller; müzelerdeki, kütüp- hanelerdeki, arşivlerdeki kıymetli eserler gibi umumun veya bir sınıf halkın istimal ve istifadesine arzedilmiş olsun veya olmasın millî ser- vet ve kültür bakımından yerine diğerinin konulmasına imkân olmayan veya çok güçlükle yerine diğeri konulabilecek mahiyette olan men- kul ve gayrimenkul eserler âmme emlâkından sayılabilir ve sayılmak icabeder"8.

§. VI — AYNÎ HAKLARIN ÇEŞİTLERİ

Aynî haklar, eşya üzerinde hak sahibine tamnan iktidarın tam veya sınırlı oluşuna göre:

/ — Mülkiyet

6 Amme emlâki hakkındaki teoriler, kriteryumlar ve bu emlâkin arzettiği özellikler için Bk. Onar, Türk hukukunda âmme emlâki teorisi, Ebül'ulâ Mardin'e armağan, s.431- 499.

7 Bk. Onar, a.g.m., s.530 ve 534.

8 Bk. Onar, a.g.m., s.534-535; Onar, age, C. 1. s.967.

\

(31)

II — Mülkiyetin gayri aynî haklar (veya mahdut aynî haklar) olmak üzere ikiye ayrılırlar.

I — Mülkiyet hakkı

Mülkiyet, hak sahibine, hakkına konu olan eşya üzerinde, kanun çerçevesinde dilediği gibi tasarruf etmek yetkisini verir (MK. m. 618).

Bir şeye mâlik olan kimse, kanunî sınırlar içinde, o şeyi arzu ettiği şekilde kullanabilir; tabiî ve medenî semerelerinden faydalanabilir;

o şey üzerinde hukukî tasarruflarda bulunabilir, mülkiyetini devrede- bilir veya sadece mahdut bir aynî hakla kayıtlayabilir, örneğin reh- nedebilir; veya bir şahsî hak (örneğin kira hakkı) dolayısiyle mülkü- nün kullanılmasını üçüncü şahıslara bırakabilir.

Eşya üzerindeki mülkiyet hakkı bir veya birden çok kimseye ait olabilir. Bu takdirde, birinci halde, tek başına, ikinci halde ise ortak mülkiyetten sözedilecektir. Ortak mülkiyet de, maliklerin karşılıklı hak ve ilişkilerine göre, müşterek mülkiyet - iştirak halinde mülkiyet olmak üzere ikiye ayrılacaktır.

II — Mülkiyetin gayri aynî haklar.

Mülkiyetin gayri aynî haklar, diğer bir deyişle mahdut aynî hak- lar, hak sahibine eşya üzerinde sınırlı bir iktidar bahşederler. Bu ik- tidarın konusu:

1 — Ya, eşyanın kullanılması veya ondan yararlanılmasıdır:

İrtifak hakları,

2 — Veya, alacağın temin edilmesi amacıyla ve belli şartlarla eşyanın paraya çevrilmesidir: Rehin haklan,

3 — Medenî Kanunumuz, ayrıca, mahdut aynî haklar grubunda karma karakterli üçüncü bir hak nev'ini de düzenlemiştir: Gayrimen- kul mükellefiyeti.

İrtifak hakları, prensip itibariyle, bir gayrimenkul lehine (yani, gayrimenkule sahip olacak şahıs lehine) veya belli bir şahıs lehine tesis edilmelerine göre, aynî irtifak hakları ve şahsî irtifak hakları (intifa ve sükna hakkı) olmak üzere ikiye ayrılacaktır. Medenî Kanu- numuz bu iki ana nev'in yanında, karma karakterli irtifak haklarına da yer vermiştir. Bunları muhtelit (karma) irtifak hakları (inşaat hakkı, kaynak hakkı ve diğer irtifak hakları, MK. m. 753) adı altında incele- yeceğiz.

Rehin haklan, hakka konu olan eşyanın nev'ine göre, gayrimen- kul rehni ve menkul rehni olmak üzere ikili bir ayırıma tabi tutulacak-

(32)

tır. Gayrimenkul rehni, hukukumuzda, ancak ipotek, ipotekli borç senedi ve irad senedi şeklinde tesis edilebilir. Menkul rehnine esas itibariyle menkul eşya konu teşkil edecektir, fakat daha önce de işaret ettiğimiz gibi, para ile ölçülebilen ve devredilebilen haklar ve böyle- ce özellikle alacak haklan üzerinde de menkul rehninin tesisi müm- kündür.

Aynî hakların çeşitleıi aşağıda şematik olarak gösterilmiştir.

(33)

§. V - KANUNUN SISTEMATIĞI

Medenî Kanunumuzun dördüncü kitabında aynî haklarla ilgili hükümler üç kısımda ve aşağıdaki sırayla yer almışlardır.

Dördüncü Kitap AYNÎ HAKLAR

I. Kısım MÜLKİYET 18. bab. Umumî hükümler, m. 618-631 19. bab. Gayrimenkul mülkiyeti, m. 632-685 20. bab. Menkul mülkiyeti, m. 686-702

II. Kısım

MÜLKİYETİN GAYRİ AYNÎ HAKLAR

21. bab. İrtifak hakkı ve gayrimenkul mükellefiyeti, m. 703-764 22. bab. Gayrimenkul rehni, m. 765-852

23. bab. Menkul rehni, m. 853-886 III. Kısım

ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİ 24. bab. Zilyedlik, m. 887-909

25. bab. Tapu sicili, m. 910-935

(34)

KISIM I

Z İ L Y E D L İ K VE TAPU S İ C İ L İ

(35)

ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİ

BÖLÜM ı

GENEL BAKIŞ

§. I —ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİNİN ÖNCELİKLE İNCELENMESİ

Zilyedlik ve tapu sicilini düzenleyen maddeler Medenî Kanunu- muzun eşya hukukuna ilişkin dördüncü kitabının son kısmında yer aldıkları halde, doktrindeki eğilime de uygun olarak, zilyedlik ve tapu sicilini mülkiyet ve mahdut aynî haklardan önce inceleyeceğiz. Zira aynî hakların tesisi, iktisabı ve kaybedilmesi zilyedlik ve tapu sicili yoluyla mümkün olmaktadır. Zilyedlik ve tapu siciliyle ilgili kuralları iyice bilmeden aynî haklar kolaylıkla incelenemez.

§. II — ZİLYEDLİK VE TAPU SİCİLİ ARASINDAKİ FONKSİYON PARALELLİĞİ

Zilyedlik ve tapu sicili, menkul ve gayrimenkul eşya üzerindeki aynî hakların aleniyet kazanmasında ve iktisabında paralel bir fonksi- yon ifa eden iki müessesedir.

Menkul ve gayrimenkul eşya ile ilgili olarak zilyedlik ve tapu sicili müesseselerinin arzettiği paralelliği aşağıdaki hallerde açıkça görmek mümkündür:

I — Aynî hakların aleniyeti ve hak karinesi yönünden.

Menkul mallar üzerindeki aynî haklarda aleniyeti zilyedlik sağ- lar. Böylece menkul mallarda zilyedlik hakkın mevcudiyetine karine teşkil eder (MK. m. 898). Hak karinesi mülkiyetin gayri aynî haklar için de mevcuttur (MK. m. 899).

Gayrimenkul mallarda ise aynî hakların aleniyeti tapu sicili ka- yıtlarıyla temin edilmiştir. Hak karinesi zilyed lehine değil, tapu si- cilinde hakkın sahibi gözüken kimse lehine vardır (MK. m. 905).

17

(36)

II — Aynî hakların iktisabı yönünden.

Menkul eşya üzerinde bir aynî hakkın iktisabı, prensip itibaıiyle, zilyedliğin edinilmesi ile mümkündür. Medenî Kanunumuzun çeşitli maddelerinde bu husus açıkça ifade edilmiştir. 687. maddeye göre,

"Menkullerde mülkiyetin intikali için teslim lâzımdır'''' 718. maddeye göre, "Menkul üzerindeki intifa hakkı, menkulün intifa edecek kimseye teslimi ile teessüs eder". 853. maddeye göre, "Kanunen muayyen istis- nalar haricinde bir menkul, ancak teslimi meşrut şekilde rehin edilebi- lir".

Menkullerde aynî hakkın iktisabı yönünden zilyedliğin oynadığı rolü, gayrimenkullerde tapu siciline kayıt oynayacaktır. Gayrimen- kul eşya üzerinde bir aynî hakkın iktisabı için, prensip itibariyle, tapu siciline hak sahibi lehine kayıt düşürmek gerekecektir. Tapu sicilinin bu husustaki rolü de çeşitli maddelerde belirtilmiştir. 633. maddeye göre, "Gayrimenkul mülkiyetini iktisap için tapu siciline kayıt şarttır".

704 ve 718. maddelere göre, "İrtifak hakkının ve gayrimenkul mallarda intifa hakkının tesisi için tapu siciline kayıt lâzımdır". 771. maddeye göre, "Gayrimenkul rehni tapu siciline kayıt ile tesis olunur". Ve niha- yet 930. maddenin genel hükmüne göıe, "Aynî haklar (gayrimenkul- lerde) tescil ile doğar".

III — İyiniyet sahibi üçüncü şahısların korunması yönünden.

Bir menkulün, emin sıfatıyla zilyedinden (örneğin kiracıdan) iyiniyetle mülkiyeti veya mahdut bir aynî hakkı iktisap edilirse, zil- yedin o mal üzerinde tasarruf yetkisi olmasa dahi, bu aynî hak iktisabı geçerlidir. (MK. m. 901).

Zilyedlikten doğan hak karinesinin bir neticesi olan bu himayeyi, gayrimenkullerde tapu sicili sağlayacaktır. Tapu sicilindeki kayda iyi- niyetle güvenerek, gayrimenkul eşya üzerinde mülkiyet veya diğer bir aynî hak iktisap eden kimsenin bu iktisabı, tapu sicilinde kayıtlı şahıs gerçek hak sahibi olmasa dahi geçerlidir. (MK. m. 931).

§. III—ZİLYEDLİĞİN MENKULLERDE VE GAYRİMENKULLERDE OYNADIĞI ORTAK ROL

Menkul eşya üzerindeki aynî hakların zilyedlik vasıtasiyle ale- nileşmesi, zilyedlikle menkul eşya arasındaki bağa özel bir önem ka- zandırmaktadır. Fakat zilyedlik gayrimenkuller için de önem taşıyan bir müessesedir. Zilyedlik kavramı ve zilyedliğin çeşitleri (m. 887-889).

(37)

zilyedliğin nakli (m. 890-892), zilyedliğin korunması (m. 894-897), zilyedin sorumluluğu (m. 906-908), ve nihayet zaman aşımıyla ikti- sab (m. 909) ile ilgili maddeler gayıimenkullerde de uygulama alanı bulacaktır.

Aşağıda, zilyedliğin menkullerde ve gayrimenkullerde paralel fonksiyon ifa ettiği başlıca halleri görüyoruz.

I — Zaman aşımına dayanan iktisap yönünden.

Menkul ve gayrimenkul eşyanın zaman aşımına dayanan iktisap- larının temelinde belli şartlarla, belli bir süre devam eden zilyedlik vardır. MK. m. 701'e göre, "Başkasının menkul bir malını nizasız ve fasılasız mülkümdür diye ve hüsnüniyetle beş sene yedinde bulunduran

kimse o mala müruruzaman sebebi ile malik olur." Gayrimenkul mül- kiyetinin adî ve fevkalâde zaman aşımı ile iktisabını düzenleyen 638 ve 639. maddelerde de 701. maddeninkine benzer ifadelere rastlıyoruz.

MK. m. 638'e göre "Muhik bir sebep yok iken tapu sicilinde adına malik sıfatıyla kayıtlı bulunan gayrimenkulü.... on sene müddetle •. • yedinde bulunduran kimsenin gayrimenkul üzerindeki hakkına itiraz olunamaz,\ 639. maddeye göre ise, "Tapu sicilinde kayıtlı olmayan bir gayrimenkulü yirmi sene müddetle.. . yedinde bulundurmuş olan kimse, o gayr ime n- kulüıı kendi mülkü olmak üzere tescili talebinde bulunabilir".

II — Sahibi olmayan malların iktisabı yönünden.

Sahibi olmayan bir menkulü malik olmak niyetiyle zilyedliğine alan kimse ona malik olur (MK. m. 691).

Aynı şekilde, sahipsiz hale geldiği tapu sicilinden anlaşılan bir gayrimenkul üzerinde malik olmak niyetiyle zilyedliğini tesis eden kimse, o gayrimenkulü zilyed olduğu anda, tescilden evvel iktisap eder (MK. m. 635-633).

III — Zilyedliğin korunması yönünden.

Zilyedin, zilyedliğini her türlü gasb ve tecavüz fiiline karşı biz- zat koruma hususundaki yetkisi hem menkul ve hem de gayrimen- kul mallar için tanınmıştır. Zilyed, şiddetle veya gizlice kendisinden alman eşyayı, gayrimenkul ise gasıbı kovarak, menkul ise suç üstü tutulan veya kaçarken yakalanandan alarak tekrar elde edebilir (MK.

m. 894).

(38)

Zilyedliğin, temelindeki haktan bağımsız olarak, gasb ve teca- vüze karşı dâva yoluyla korunmasını öngören 895-897. maddeler de hem menkullere ve hem de gayrimenkullere uygulanacaktır (MK.

m. 905).

(39)

BÖLÜM II

ZİLYEDLİK

§. 1. ZİLYEDLİK KAVRAMI VE ZİLYEDLİĞİN TARİHİ GELİŞMESİ

ı — TANıM

Medenî Kanunumuza göre (m. 887), "bir şey üzerinde fiilen ta- sarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir", Maddenin metnindeki "ta- sarruf" deyimi "hâkimiyet" anlamında kullanılmıştır. Şu halde Medenî Kanuna göre, zilyedlik "bir şey üzerinde fiili hâkimiyettir". Bu tanım- lamaya göre, zilyedliğin mevcudiyeti, fiilî hâkimiyetin bir hakka dayan- masına bağlı değildir. Hiç bir hak sahibi olmadığı halde hırsız dahi eşya üzerindeki fiilî hâkimiyeti sebebiyle zilyeddir.

Zilyedlikle ilgili başka bir tanımlamaya yer vermeyeceğiz ve baş- ka bir tanım da denemeyeceğiz. Başta Medenî Kanunun tanımı olmak üzere, ileri sürülen tanımlar, zilyedliği bütün yönleriyle belirtmek için yetersizdir. Zira, zilyedliğe aynî haklar düzeni içinde çok farklı fonksiyonlar yükletilmiştir. Bütün bu fonksiyonları içine alacak şe- kilde zilyedliği tanımlamak mümkün değildir. Zilyetliği, tanımlamak- tan çok, Eşya Hukukunun kendisine verdiği görevlerin sınırları içinde dikkate almak ve kavramak gerekir.

Medenî Kanunun "zilyedlik bir şey üzerinde fiilî hâkimiyettir"

şeklindeki açıklamasında da mutlak bir tanımlama değil, zilyedliğin dar yorumlamaya tabi tutulmaması icab eden bir ifadesini görmek lâzımdır1. Eşya üzerindeki her fiilî hakimiyet, zilyed yardımcılarından bahsederken belirteceğimiz üzere, zilyedlik değildir2.

1 Bk. Homberger (Tere. Dr. S. Bertan), Zilyedlik ve Tapu Sicili, m. 919. No. I.

2 Bk. Ostertag, Sachenrecht, III. Abteilung, Besitz und Grundbuch, Bern, 1927.

m. 919, N.3; 12.

21

(40)

Zilyedlik, bir bakıma, fiilî hakimiyetin temelinde bulunan hak- tan bağımsız bir müessese olarak gözükmekte ve ifade edilmekte ise de, Eşya Hukuku tatbikatında zilyedlik ve hak yakın ilişki içinde gözükeceklerdir. Diğer bir deyişle, zilyedlik bir hak iddiasıyla birlikte ortaya çıkacaktır. Zilyed, eşya üzerindeki fiilî hakimiyetini mülkiyet hakkına, bir mahdut aynî hakka (rehin, intifa vs.) bağlayacaktır. Hır- sız da, muayyen bir hak iddiasıyla zilyedliğini izah etmek isteyecek- tir. Zilyedliğin, hak ilişkisi araştırılmaksızm korunduğu hallerde dahi (zilyedlik dâvaları m. 895-896), zilyedlik temelinde bulunan haktan tamamiyle bağımsız bir durum arzetmeyecektir. Kamu düzenini sağ- lamak amacıyla kabul edilen bu himayede, zilyedliğin temelinde meşru bir hakkın bulunduğu karine olarak kabul edilecek ve muayyen bir zaman için, prensip itibariyle kaı inenin çürütülmesine imkân veril- meyecektir.

Gerçek kişiler gibi, tüzel kişiler de zilyed olabilirler. Tüzel kişilerin zilyedliği, organları vasıtasıyla mümkün olacaktır. Bu takdirde, organ- ları oluşturan gerçek kişilerin kendileri zilyed değildirler, bunların zilyed yardımcılarına benzer bir durumu vardır'.

II — ZİLYEDLİĞİN TARİHİ GELİŞMESİ

İsviçre ve Türk Medenî Hukukunda zilyedlikle ilgili kurallar Roma ve Jermen hukukunun ortak etkisi altında düzenlenmiştir.

Roma hukuku zilyedlik müessesesini tanımıştır. Fakat, hukuku- muzdaki zilyedlik kavramı esas itibariyle jermanik hukuktan gel- mektedir.

Roma hukukunda iktisaba elverişli maddî mallar üzerinde zil- yedlik tesisi için iki unsurun birleşmesine ihtiyaç vardır: 1) Maddî unsur (corpus), 2) Psikolojik unsur (animus). Roma hukuku, ancak eşyayı maddî hakimiyeti altında bulunduran, onu maddî olarak kul- lanan şahsın zilyedliğini kabul etmiştir. Maddî hakimiyetin tesisi za- manla geriş bir anlam kazanmış, eşyanın bulunduğu yerin anahtarı- nın alınması veya eşya üzerine malikin işaretinin konulması maddî hâkimiyetin mevcudiyeti için yeterli addolunmuştur. Fakat zilyedlik için maddî hâkimiyet daima zarurî sayılmıştır4. Ancak, "corpus" un- suru yalnız başına zilyedlik için yetersizdir. Roma hukuku zilyedin

3 Bk. JT. 1956. 1.174.

4 Roma hukukunda "corpus", unsuru için Ck. P. Ourliac et J. Malafosse, Droit ıomain et ancien droit, Paris, 1961, s.202 vd.

(41)

iradesine (animus) göre, hukuken korunmuş olan "zilyedlik-posse- sio" ile, "elde bulundurma - detentio" durumlarını birbirinden ayır- mıştır. Malik, rehinli alacaklı vs. olmak niyetiyle eşya üzerinde maddî hakimiyet sahibi olanlar "zilyed" addedilmiş, kiracı, vekil vesair sıfat- larla hakimiyet tesis edenlerin zilyedliği kabul edilmemiş, bunlar

"vaz'iülyet - elinde bulunduran" sayılmıştır5.

Medenî Kanunumuzdaki "fiilî hâkimiyet"e dayanan zilyedlik kavramı kaynağını, prensip itibariyle jermanik hukukun hakiki fiilî hâkimiyeti ifade eden "gewere" kavramında bulacaktır. Buna göre, yalnız eşya üzerinde maddî hakimiyet sahibi olanlar değil, fakat on- dan örneğin kira almak suretiyle ekonomik yarar sağlayanlar da zil- yeddir. Jermanik hukukta, Roma hukukundaki "zilyed - elinde bulun- duran" ayırımı yoktur6.

Hukukumuzdaki zilyedlik kavramının jermanik hukuktan gel- mesine karşılık, zilyedliğin, temelindeki haktan bağımsız olarak ko- runmasını düzenleyen 894-897. maddeler ve mülkiyetin zilyedliğe dayanan, zamanaşımıyla kazanılmasını düzenleyen hükümler kaynağını Roma-hukukunda bulur7. Aslî ve feı'i zilyed ayırımında ve zilyedlikten doğan hak kaıinesinde ise jermanik hukukun etkisi görülür.

III — ZİLYEDLİĞİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Zilyedliğin hukukî niteliği farklı görüşlere yol açmıştır. Ünlü pandekt hukukçularından YVindscheid, Baron, Alman hukukçuların- dan Heilfrom ve Pick zilyedliğin kendisine hukukî sonuç bağlanmış fiilî bir durum olduğu görüşünü savunmuşlardır8. Aynı fikir Haab, H.V. Velidedeoğlu, Saymen - Elbir, Tekinay tarafından da ifade edil- miştir9. Buna karşılık, zilyedliği hak, hattâ aynî hak sayan yazarlar da

5 Bk. Tour (Tr. H. Deschanaux), Le code civil suisse, Zürich, s.421.

6 Bk. Homberger, Giriş, No.l; Tour, s.421.

7 Bk. Ourliac - Malafosse, s.210.

8 Bk. İmre, Aynî hak mefhumu üzerinde düşünceler. Gönensay'a armağan, 1955, s. 337-338.

9 Bk. Haab, Das Sachenrecht, Einleitung. No. 59; Velidedeoğlu, Türk Medenî Hukuku, 1963, s.637. Sayınen-Elbir, Türk eşya hukuku dersleri, 1963, s.29-30; Tekinay Selahattin Sulhi, Eşya Hukuku, İst. 1978, s. 38. Oğuzmana göre, zilyetlik, hukukî bir durumdur. Bk. Oğuzman-seliçi, s.56-60.

(42)

vardır. Bunlar arasında Jheringın, Peter Liver11 Homberger^ ve İmre'yi13 zikredebiliriz.

Zilyedliğin bir "hak" mı, yoksa kendisine hukukî sonuçlar bağ- lanmış "fiili bir durum" mu olduğu hususundaki tartışmalar, Tüık hukukunda, tapu siciline tescil edilmemiş gayrimenkullerin tapu dışı devredilmesi konusunda özel bir önem kazanmıştır.

Tapu siciline kayıtlı olmayan gayrimenkullerin haricen devre- dilmesi olayının hukukî yönünü ve sonuçlarını tesbit mecburiyetin- de kalan Yargıtay, 9.10.1946 gün ve 12 sayılı İçtihadı Birleştirme Ka- rarını "zilyedlik bir aynî haktır" görüşüne dayandırmıştır. Yargıtay'a göre: Zilyedin eşya üzerinde maddi veya hukuki mutlak tasarruf hak- kını haiz olması ve şeyi herkese karşı koruma yetkisi zilyedliğin aynî bir hak olmasının vasıf ve icaplarıdır. Medeni Kanunumuzun (aynî haklar) başlıklı dördüncü kitabının üçüncü kısmında zilyedliğe dair olan hüküm- leri toplamış olması da zilyedliği ayni haklardan saydığının diğer suretle bir açıklaması olur14".

Yargıtay'ın ve zilyedliği aynî hak sayan hukukçuların görüşleri esas itibariyle aşağıdaki noktalarda toplanabilir:

1 — Hak hukuken korunmuş menfaattir. Zilyedlik de temelin- deki haktan bağımsız olarak himaye edilmiştir (MK. m. 894-897).

Şu halde zilyedlik de bir haktıı15.

2 — Kanun zilyedliğin devredilebileceğini (MK. m. 890) miras yoluyla geçebileceğini (MK. m. 539) beyan etmekte, dolayısiyle onu bir hak olarak kabul etmektedir16.

3 — Mülkiyetten ayrı olarak zilyedliğin devredileceği MK. m.

909'dan da açık olarak anlaşılır. Bu maddeye göre "Zaman aşımın- dan faydalanmak hakkına malik olan zilyed, bu haktan faydalanma

10 Bk. Jhering, Oeuvres choisies. Trad. par O. de Meulenaree. Paris 1893, C.II, s.215, vd. ve bilhassa s.234 vd.

11 Bk. Peter Liver, Das Sachenrecht, Dienstbarkeiten und Grundlasten, Einleitung, No.15.

12 Bk. Homberger, Giriş No. 10.

13 Bk. tmre, a.g.m., Gönensay'a armağan, s.341 vd.

14 Bk. RG. 2 0 / 6 / 1947, sayı 6637.

15 Bk. Jhering, Oeuvres choisies. C.II, s.215 vd. ve bilhassa 234 vd. tmre, a.g.m., Gönensay'a armağan s.342.

16 Bk. Homberger, Giriş, No. 10; Sözü geçen 9/ 10/ 1946 günlü tçt. Bir. Kar.;

tmre, a.g.m., Gönensay'a armağan, s.342.

(43)

selâhiyetine malik evvelki zilyedin zilyedliğini kendi müddetine ek- leyebilir17".

4 — Zilyedliğe ait hükümlerin Medenî Kanunun "aynî haklar"

başlığını taşıyan dördüncü kitabında yer alması da, zilyedliğin bir aynî hak olduğunun delilidir18.

Kanaatımızca, zilyedlik, kendisine belli şartlarla, belli hukuki sonuçlar bağlanmış fiili bir durumdur. Bir aynî hakkın tesisi veya bir borcun ifası fikrinden bağımsız olarak zilyedliğin devredilmesi söz konusu olmaz.

"Zilyedliğin devri" bir hakkın devri niteliğinde değildir. Zilyedlik bir fiilî durumdur. Bu fiilî durumun tesisi şekline kanun belli hukukî neticeler bağlamıştır. Örneğin menkul bir malın mülkiyetinin alıcıya geçmesi için, zilyedliğin alıcıya devredilmesi yani alıcının mal üzerindeki fiilî hakimiyetinin satıcının rızasıyla kurulması lâzımdır. Görülüyor ki, kanun "zilyedliğin devri" terimiyle yeni zilyedliğin kuruluş şeklini ifade etmekte ve bu kuruluş şekline mülkiyetin iktisabı gibi muayyen hukukî sonuçlar bağlamaktadır.

Zilyedliğin, temelindeki hak araştırılmaksızın himaye edilmesinde bağımsız bir korunmanın delillerini görmek ve zilyedliği bu sebeple bir "hak" saymak da doğru değildir. Zilyedlik dâvalarıyla (MK. m.

895) hakikatte zilyedliğin temelinde bulunduğu farzedilen hak himaye edilmektedir. Fakat, bozulan kamu düzeninin deıhal tesisi amacıyla, fiilî hakimiyetin meşru bir hakla dayandığı karinesinin çürütülmesine o an için imkân verilmemektedir. Böylece, hırsızın zilyedliğinin himaye edilmesi, hırsızın meşru bir hakkın sahibi olarak kabul edilmesinin, hırsız olduğunun bilinmemesinin sonucudur. Nitekim zilyedlik dâvala- rını düzenleyen 895. maddeye göre: Başkasının zilyed bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse o şey üzerinde tercihe şayan bir hakka sahip ol- duğunu iddia etse bile, onu iade ile mükellef olur. Ancak, dâvâlı o şeyi dâvacıdan almasını gerektiren tercihe şayan bir hakka sahip ol- duğunu derhal isbat edebilirse iade lâzım gelmez.

Zilyedlikle ilgili hükümlerin, daha önce işaret ettiğimiz yakın ilgisi dolayısiyle, Medenî Kanunun Eşya Hukuku kitabında yer al- ması da doğaldır. Bu düzenlemede "zilyedlik bir aynî haktır" fikri- nin delili bulunamaz19.

17 Bk. Sözü geçen 9/ 10/ 1946 günlü İçt. Bir Kar.

18 Bk. Sözü geçen 9/ 10/ 1946 günlü İçt. Bir Kar.

19 9/ 10/ 1946 tarihli sözü geçen İçtihadı Birleştirme Kararında zilyedlikle ilgili olarak ileri sürülen görüşlerden doğması muhtemel çelişmeler ve sakıncalar için Bk. Reis- oğlu Safa, La prescription extraordinaire et le transfer des imtneubles non immatricules en droit suisse et en droit turc. Th. Lausanne, 1956; s.105 vd.

(44)

IV — MEDENİ KANUNA GÖRE ZİLYEDLİĞİN UNSURLARI

1 — Fiili hakimiyet.

Zilyedliği tanımlarken, Medenî Kanunumuzun zilyedliği "bir şey üzerinde fiilî hakimiyet" şeklinde ifade ettiğini belirtmiştik.

Eşya ile kişi arasındaki bu fiilî hakimiyet bağlantısı zilyedliğin nev'ine, eşyanın mahiyetine ve zilyedliğin temelinde bulunan hakka göre çok farklı şekillerde ortaya çıkacaktır20.

Fiilî hâkimiyet, prensip itibariyle kişinin eşya üzerindeki maddî (fizik) ve doğrudan doğruya mevcut hâkimiyetini ifade eder. Bu an- lamda eşya ile şahıs arasında bir fiilî hakimiyet bağlantısı bulunup bulunmadığını günlük hayat tecrübelerimize göre tayin etmemiz gere- kir. Şahıs ile eşya arasında muayyen bir mesafenin mevcudiyeti fiilî hâkimiyet bağını mutlak olarak imkânsız kılmaz. Şahıs elinde taşıdığı çanta üzerinde olduğu gibi, kapısının önüne koyduğu otomobil, deniz de kıyıya bağladığı sandalı üzerinde de fiilî hakimiyete sahiptir.

Eşya üzerindeki fiilî hakimiyetin zilyedliğe esas teşkil edebilmesi için, bu maddî bağın az çok devamlı ve istikrarlı bir nitelik taşıması gerekir. Otobüste giderken bir göz atmak üzere yanındaki arkadaşından gazeteyi rica eden kimse, gazetenin; bir gazinoda limonata içen kimse, elindeki bardağın ve oturduğu sandalyenin zilyedi değildir.

Medenî Kanunumuza göre zilyed sayılabilmek için, "hakimiyet"

unsurunun mutlaka eşya üzerinde maddî (fizik) hakimiyet şeklinde ortaya çıkması gerekmez. Şahıs ile eşya arasında ekonomik faydalanma yoluyla meydana gelen bir bağlantı dahi fiilî hakimiyetin mevcut addedilmesi için yeterlidir. Bir aynî (örneğin rehin) veya şahsî (örneğin kira) hak dolayısiyle bir şeyi başkasına veren şahıs da, o şey üzerinde doğrudan doğruya bir maddî hakimiyete artık sahip olmadığı halde, o şeyin zilyedidir (MK. m. 888). Ayni şekilde, miras yoluyla zilyedlik iktisabında, mirasçılar, miras bırakanın zilyedliğinde bulunan malların, kendiliğinden, hiç bir maddî hakimiyet tesisine ihtiyaç olmaksızın zilyedi olurlar (MK. m. 539). Bütün bu hallerde, Alman doktrininde ifade edildiği gibi, iş hayatının ortaya koyduğu zaruretlerin bir sonucu olarak, fiilî hakimiyet unsurunun maddî hakimiyeti olduğu kadar, bir nev'i manevi hakimiyeti de kapsadığını görüyoruz21.

20 Bk. Tuor, s.422.

21 Bk. Homberger; m.919, No.5.

Referanslar

Benzer Belgeler

Hukuk Dairesinin 28/12/2006 tarih 10209-18598 sayılı içtihadında belirtildiği üzere düğünde damada hediye olarak takılan 5 adet bileziğin kadına bağışlanıp

Tazminat istemi yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemde, özel amaç ile kasıtlı

Çin kaynakları Hunlarda, kağanın hatununun aynı kağan gibi kutsallığa sahip olduğundan ve devlet yönetiminden sorumlu kişi olarak bilindiğinden de söz etmişlerdir..

İyi niyetli B, taşınmazı C’ye devretmeden önce, bu iyi niyetini 10 yıl boyunca sürdürüp, taşınmaza bu süre boyunca davasız ve aralıksız bir şekilde zilyet olmuş

“… Davacının davalı işverene göndermiş olduğu İnegöl 3.Noterliğine ait fesih ihtarnamesinin 18/10/2016 tarihli olduğu, bu ihtarnamenin davalı işverene

Eşya hukukunun düzenlemiş olduğu konular; aynî hak, eşya, zilyetlik, tapu sicili, mülkiyet, rehin, ipotek gibi doğrudan ya da dolaylı olarak eşyanın kendisiyle

uzlaştırma kurumunun, Türk ceza hukuku sisteminde ve diğer ceza hukuku sistemlerinde onarıcı adaleti geleneksel ceza adalet sisteminin tamamlayıcısı yapmak adına bir

Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından