• Sonuç bulunamadı

Haftanın Ortası. Güncel konularla her hafta. 28 Eylül Almanya da seçimin yankıları: Avrupa ve. Türkiye?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Haftanın Ortası. Güncel konularla her hafta. 28 Eylül Almanya da seçimin yankıları: Avrupa ve. Türkiye?"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her hafta

Almanya’da Pazar günü yapılan seçimlerde II.

Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa ırkçı bir partinin meclise güçlü şekilde girmiş olması dikkatle üzerinde düşünmeye değer bir gelişme.

Almanya ekonomisi güçlü bir performansla devam ederken, Merkel’e 8,5 puan kaybettiren seçmen tepkisinin temelinde “mülteci”

politikasının yatıyor olduğunu söylemek gerek.

Seçmen talebi ve iktidar partilerinin söylemi arasında doğan boşluğu da, daha çok genç seçmenin oyunu alan ırkçı AfD doldurmuş oldu.

Yeni dönemde Almanya’da merkez sağ ile merkez sol (CDU-SPD) ortaklığı ile yürütülen sekiz yıllık “büyük koalisyon” hükümeti artık olmayacak. Diğer yandan, AfD’nin

Bundestag’daki habis varlığı tüm yaşamsal konuların çok zorlu bir atmosferde tartışılıp karara bağlanacağının habercisi. Özetle, Alman seçimlerinde utanmazca yükselen ırkçı-faşist- yabancı düşmanı söylem, artık Avrupa ölçeğinde daha ağırlıkla var olacak. Bu ortamda, Türkiye- Almanya ilişkileri şimdi artık daha zor. Bekleyen gerginliğin ölçüsünü kestirebilmek için…

Almanya’da olası bir “Jamaika Koalisyonunda”

Yeşiller eş-başkanı Özdemir’in (Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hainlikle suçlanan

Özdemir’in) örneğin Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı olma olasılığını bile şöyle bir gözlerinizi kapayıp hayal etseniz yeter…

28 Eylül 2017

Almanya’da seçimin yankıları: Avrupa ve Türkiye?

Almanya’da Pazar günü yapılan seçimlerde II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa ırkçı bir partinin meclise

(Bundestag), hem de 94 vekille girmiş olması dikkatle üzerinde düşünmeye değer bir gelişme.

Seçim sonuçları bir yandan tamamıyla statükonun devamı anlamında. Görev süresi 16 yılla üst sınıra dayanacak Angela Merkel, Alman seçmen tarafından bir kez daha şansölye koltuğunun sahibi. Fakat detaylara bakınca Almanya’da

“merkez politikalara” yönelen seçmen tepkisinin ne kadar şiddetli olduğu netleşiyor. Bir anlamda Fransa, Hollanda, Macaristan seçimlerinde olandan farklı olmamakla birlikte, söz konusu ülke Almanya olunca; Pazar günü yapılan seçim

sonuçlarının dünya üzerinde dalga dalga etki yaratması kaçınılmaz.

Almanya’da 2013 yılında Yunanistan’ın “kurtarılmasına”

tepki olarak kurulan AfD (Alternative for Germany), bir önceki seçimde %5 barajının kıl payı altında kalmıştı.

Haftanın Ortası

(2)

Şekil 1: Almanya Federal Seçim Sonuçları

Kaynak: Sğutnik , Egeli & Co

Geçtiğimiz Pazar ise anketlerden yansıyan beklentilerin de üzerine çıkarak oylarını neredeyse üçe katladı. Eski Doğu Almanya’da AfD’nin oy oranının %23 gibi çok yüksek bir seviyede bulunduğunu da eklemek gerek. Üstelik AfD seçim geri sayımında da ana tartışma konularını belirleyen parti konuma yükseldi. Bunun bir diğer anlamı da, gelecek dönemde AfD’nin gündemi yönlendirmeye devam edeceği. Alman uzmanlar zaten bir kere meclise güçlü bir şekilde girmeyi başarmış ırkçı bir partinin yakın zamanda yok olmayacağı konusunda hem fikir.

Almanya ekonomisi dünyada ve Avrupa’daki tüm zorluklara karşı güçlü bir performansla devam ederken, CDU’ya 8,5 puan kaybettiren seçmen tepkisinin temelinde Merkel’in “mülteci”

politikasının yatıyor olduğunu söylemek gerek. 2015’ten bu yana Avrupa’daki diğer ülkeler

(3)

mülteci kabulü konusunda isteksiz davranıp, AB ölçeğinde ortak bir tavır sergilemekten uzak dururlarken Merkel 1,5 milyondan fazla mülteciyi Almanya topraklarına kabul etti bilindiği üzere.

Aynı Almanya, aynı dönemde birden fazla büyük IŞİD terör saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Mülteci kabulu kararların altında imzası olan “büyük koalisyon” ortakları Merkel’in merkez sağ CDU’su ve Schulz’un sosyal demokrat SPD’si, doğal olarak geçtiğimiz seçimden en ağır yarayla çıktı.

Seçmen talebi ve iktidar partilerinin söylemi arasında doğan boşluğu da, görüldüğü üzere daha çok genç seçmenin oyunu alan ırkçı AfD doldurmuş durumda. “Almanya’yı geri alacağız” sloganı zaten ABD seçimleri sonrası çok sürprizli de değil. Fakat “Almanların II. Dünya Savaşında yaptıkları nedeniyle artık suçluluk duymalarından vazgeçmesi gerektiğini” savunan AfD’nin yanında; küçük parti denebilecek Yeşiller ve FDP de son seçimden güçlenerek çıktılar. Bu durum da bundan böyle Almanya’da politikanın çok parçalı olarak yola devam edeceğinin

habercisi. Avrupa ölçeğinde benzer bir yapının aşamalı olarak iktidara geleceğini beklemek de mantıklı hale geliyor o halde.

Bunun demokrasi ve ekonomi adına iyi mi kötü mü olduğunu da ancak zaman gösterecek.

Nasıl bir hükümet?

Sosyal demokrat söylemin kendi içindeki problemleri bir yana, 2017 seçimlerinde 2013’e kıyasla 5,2 puan kaybeden ve Merkel ile “büyük koalisyona” devam etmesi halinde bir sonraki seçimde barajın da altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalan SPD, yeni hükümette yer almayacağını daha seçim gecesi açıkladı zaten. Geriye kalan en olası hükümet senaryosu ise, olası bir koalisyonu oluşturabilecek partilerin renkleri ile bayrağına benzetilen “Jamaika Koalisyonu”. Daha detaylı bir ifade ile CDU’nun siyahı, FDP’nin (özgürlükçü Free Democrats) sarısı ve Yeşiller

Partisi’nin (Green Party) yeşili. Söz konusu üçlü koalisyon eyalet seviyesinde uygulama alanı bulup başarılı da olmuştu. Ancak, seçim sonucunu etkileyen bu kadar derin ayrılıkların bulunduğu konular halen ortadayken ulusal ölçekte başarılı olup olmayacağı şimdi tartışma konusu.

Yeşiller ve CDU arasında enerji, iklim değişikliği ve mülteciler konusunda önemli görüş farklılıkları var. Benzer farklılıklar Yeşiller ve FDP arasında da var. Fransa-Almanya ortak vizyonu ile yeniden şekillenmesi beklenen Avrupa’nın geleceği konusunda ise CDU ve FDP arasında müthiş bir uçurum

(4)

var. FDP, Fransa’nın taze ve popüler başkanı Macron’un Euro bölgesinde yapmak istediği ortak bütçe gibi önermelere tamamen karşı.

Almanya’da merkez sağ ile merkez sol (CDU-SPD) ortaklığı ile yürütülen sekiz yıllık

“büyük koalisyon” hükümeti artık gelecekte olmayacak. II. Dünya Savaşı sonrası Alman politikasına hâkim olan orta yolcu, uzlaşmaya dayanan politik söylemin şimdi AfD’nin meclisteki zehirli varlığı ile etkilenip, belki de Bundestag’daki “medeni tartışma” ortamının uzun bir süre için olumsuz yönde değişmesi söz konusu. Pazar gecesi beklenenin üzerinde güç

kazanan AfD zaten daha seçim gecesi “Merkel’i avlamaya” kararlı olduklarını açıkladı bile. Gerçi Merkel, iyi giden ekonomiye rağmen, mülteci akını korkusu üzerinden AfD’ye oy verenlerin

Kaynak: CEW, Egeli & Co

Şekil 2: Almanya Federal Seçim Sonuçları 2017-2012

(5)

Şekil 3: Almanya Seçimler

Kaynak: Bloomberg , Egeli & Co

(6)

korkularına yönelik önlemler alarak, bu oyları gri kazanmak niyetinde olduğunu açıkladı. Ama Merkel’in önünde AfD’li bir meclis, üçlü bir koalisyon gibi dört zorlu sene bulunuyor şimdi.

Hükümeti kurmak bile zorlu ve uzun bir süreç olarak bekleniyor, değil ki üretken şekilde devam ettirebilmek.

Yeşiller Partisinin eş-bakanı ve Türk kökenli Cem Özdemir, koalisyonda yer alma şartlarının çok sıkı olacağının açıkladı hafta başında.

Şekil 4: Almanya-Olası Hükümet Senaryoları

Kaynak: WSJ , Egeli & Co

(7)

Buna karşın, koalisyon hükümeti kurulamaması halinde seçimlerin yenileneceği Almanya’da seçmen hükümet kurulmasından yana. Tekrarlanacak bir seçinde AfD’nin daha da güçlenmesi riski de bir diğer bakış açısı. Bu nedenle ya bir “Jamaika Koalisyonu” ya da muhtemelen dışardan Yeşiller destekli CDU-FDP arasında bir azınlık koalisyonu seçenekler arasında.

AfD’nin etki alanının nereye kadar uzanacağı esas merak konusu. %12,6 ile tarihi bir rekor kırdığını ve bu seviyenin üzerine gelecek seçimlerde çıkmasının Almanya gerçeği içinde mümkün olmadığının söyleyenler sayıca çok fazla. Diğer yandan benzer ırkçı söylemlerin Avrupa’nın hemen her meclisinde temsil gücünün artması da artık sıradan bir gerçeklik.

Kelebek etkisi…

Merkel önümüzdeki aylarda Suriye’de “barış” olasılığının artmış olmasının etkisiyle daha önce yanaşmadığı şekilde mülteci kabulüne bir üst sınır getirerek AfD’ye kayan seçmeni geri kazanmayı deneyebilir. Ancak, ok yaydan bir kere çıkmış durumda ve mülteciler yanında Avrupa’nın

geleceğinin tartışıldığı bir ortamda AfD’nin Bundestag’daki habis varlığı tüm bu yaşamsal konuların çok zorlu bir atmosferde tartışılıp karara bağlanacağının habercisi. Diğer yandan mültecileri ülkelerine kabul etmekte son derece isteksiz davranan Polonya ve Macaristan da yeni Alman hükümetinin ağır ateşi altında kalacak bundan böyle.

Macron’un Fransa seçimlerindeki başarısını, Almanya’nın seçim sonuçlarıyla beraber bakıldığında reformlar konusunda devam ettirmesi zor artık. Bu da bir sonraki Fransa seçiminde Fransız ırkçı lider LePen’in gücünü artırabilmesine yol açacak nitelikte. Euro bölgesinde anlamlı bir reform yapma olasılığı da benzer nedenlerle azalmış görünüyor. 2008 krizi sonrasında

uygulanan çıkış yöntemlerinin krizi doğuran politikalardan uzaklaşamamış oluşu da paradoksal bir şekilde bugün hem neden hem de sonuç olarak halen karşımızda durmakta.

Diğer yandan, hemen önümüzdeki ay Avusturya’da yapılacak parlamento seçimlerinde güçlenen AfD etkisinin ülkenin benzer ırkçı partisi Freedom Party üzerine yansımaları kaçınılmaz görünüyor.

%25 civarı oy alması beklenen Avusturyalı FP’nin ırkçı söylemini hükümet ortağı olarak daha yüksek bir merkezden duyuracağı düşünülüyor.

(8)

Özetle, Alman seçimlerinden sonra utanmazca yükselen ırkçı-faşist-yabancı düşmanı söylem, artık Avrupa ölçeğinde daha ağırlıkla var olacak.

Ümit Akçay’ın ifadesiyle:

“ekonomik eşitsizliklerden ve bunların beslediği sosyal korkulardan türeyen ve karşılıklı olarak birbirlerini besleyen milliyetçiliklerin yükselişi... ekonomi politikalarında değişmezlik siyasi dengenin giderek daha sağda kurulmasına yol açıyor.”

Almanya’nın politika sahnesindeki tüm bu sert dalgalanmaya rağmen, Almanya

demokrasisinin ve ekonomisinin son derece sağlam ayaklar üzerine kurulu olduğunu da atlamamak gerek elbette. Almanya’da demokratik altyapı popülizmin atış tahtası haline

gelecek olsa da, Almanların ezici çoğunluğu AfD’nin ırkçı söylemine destek vermiş değil; %5-6 oranında fazladan erilen desteğin de büyük kısmı tepki niteliğinde ve “eve” dönme olasılıkları yüksek.

Başta Almanya ve Fransa olmak üzere liberal Avrupa demokrasileri, mülteci konusuna Suriye ve komşularındaki savaşı bitirme yoluyla sorunu çözme açısından yaklaşırlarsa da; faşizmin güçlenmekte oluşu belki belli bir dönem sonra bir fayda bile sağlamış olabilir.

Türkiye-Almanya: Şimdi daha zor

Almanya seçimlerini Türkiye özelinde de değerlendirmek gerekli. Mevcut iktidarın zorlu geçeceği ve temelinde daha önceki seçimlerde olmadığı kadar ekonomik ve sosyal problemlerin bulunacağı başkanlık seçimleri öncesinde, Almanya ile mevcut gergin ilişkilerin toparlanması mümkün değil. Milliyetçiliğin oy kazandırdığına inanan iktidar partisi, anti-AB; anti-Avrupa- anti küreselleşme söylemini artırarak devam ettirecek gibi görünüyor.

AfD’nin neredeyse dikte ettiği seçim öncesi konular içinde Türkiye de vardı. CDU ve SPD Almanya’daki Türk kökenlileri boykota davet etmesi nedeniyle Erdoğan üzerinden Türkiye’yi;

seçim sonrasında hedef tahtasına oturtma vaatlerinde bulunmuşlardı. AfD’nin şimdi de meclisteki

(9)

İletişim:

Güldem Atabay Şanlı

Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com

beklenmedik gücü Türkiye’de aşınan demokrasi paralelinde Erdoğan karşıtlığını gündemden düşürmeyeceğe benziyor.

Bekleyen gerginliğin ölçüsünü kestirebilmek için… Almanya’da olası bir Jamaika Koalisyonunda Yeşiller eş-başkanı Özdemir’in (Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından

hainlikle suçlanan Özdemir’in) örneğin Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı olma olasılığını bile şöyle bir gözlerinizi kapayıp hayal etseniz yeter…

Şu şartlar altında, Almanya merkezli Avrupa’da “istenmeyen adam” olmanın başkanlık seçimlerinde getirisi mi götürüsü mü olacağını ancak zaman içinde görmüş olacağız. Hele ki ekonomik anlamda bir faydasının olması; jeopolitik anlamda bir yarar sağlaması mümkün değilken.

Bu doküman Egeli & Co. Aile Ofisi Yönetim Danışmanlık ve Destek Hizmetleri A.Ş. (“Egeli & Co. Aile Ofisi“ Mersis No: 0325054296800015) tarafından hazırlanmıştır.

Egeli & Co. Aile Ofisi ailelere, varlıklarının sürdürülebilirliği için aile üyeleri ile koordineli oluşturduğu yatırım felsefesi ve hedefler doğrultusunda farklı alanlardaki uzmanların koordinasyonunu sağlayan;

objektif ve profesyonel yaklaşımla tek bir merkezden servet yönetimi, ilişki yönetimi ve varlık optimizasyonu hizmetleri veren ve aile içindeki tüm nesiller ve paydaşlar için yol gösterici olan bağımsız ve butik bir danışmanlık şirketidir.

YASAL UYARI:

Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in

Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15

Türkiye’nin geleceği açısından en önemli belirleyici faktör ve tabi esas izlenmesi gereken aslında, referandum sonucuna- referandum sonrası olası bir erken seçim

daha sonra Irak Ordusu’na resmen bağlanan ve Türkiye’nin Musul’u “kurtarmasını-girmesini” istemediğini Erdoğan’ın bizzat kendi ağzıyla çok net ifade ettiği Haşd

Sadece özel sektörün yüksek dış borç yükünün yarattığı borç çevirme baskısı nedeniyle bile yabancı finans kurumlarının 15 Temmuz sonrası Türkiye ekonomisine

Hâlbuki yükselen enflasyonla beraber artan kamu harcamaları paralelinde genişleyen bütçe açığı faizleri çift hanelerde yukarılara taşımaya devam etikçe, ister

Henüz sağlığı tartışılan yeni GSMH serilerine göre ise 2016 büyümesi yaklaşık bir puan daha yukarda; %2,9 olarak geldiğine göre; 2017 büyümesinin de bu sene

2014’e kadar adını pek kimsenin duymadığı, geçen sene kurduğu siyasi partiyle 60 yıllık sağ ve sol merkez partileri deviren Macron, şimdi Fransa için aşırı sağcı Le