7 Hemen hergün Güneş sisteminin
yanında yöresinde yeni bir gezegen keşfedilmesini kanıksamış olmalıyız ki, Amerikan Astronomi Derneği’nin geçen ay yapılan toplantısında geze-genlerin nerede "bulunmadığı" ko-nusunda bir araştırma daha çok ilgi çekti.
Araştırmayı yürüten, Baltimo-re’daki Uzay Teleskop Bilimi Ensti-tüsü’nden gökbilimci Ronald Gilli-land başkanlığındaki yaklaşık 25 ge-zegen avcısı ve kuramcı. Kullandık-ları araç da öyle sıradan bir şey değil; Hubble Uzay Teleskopu’nun ta ken-disi. Hem de 8.3 gün süreyle araştır-macıların emrine verilmiş. Gilliland
ve ekibinin taradığı hedef, Samanyo-lu’nu çevreleyen küresel yıldız kü-melerinden 47 Tucanae. Yaklaşık 1 milyon yıldız içeren bir topak. Araş-tırmacılar, 34,000 yıldızı gözleyip ön-lerinden geçen bir gezegenin ışığın-da yol açacağı küçük bir azalmayı aramışlar. Geçen yıl gökbilimciler aynı yöntemi kullanarak Güneş ya-kınlarındaki bir yıldızın çevresinde 3.5 günde bir dönen dev bir gaz ge-zegen keşfetmişlerdi. Aslında Jüpi-ter’den büyük bu gaz devlerinin, Güneş çevresindeki yıldızların çev-resinde oldukça bol bulunduğu anla-şılıyor. Gökbilimciler Güneş yakınla-rındaki yıldızların yaklaşık %1’inin çevresinde çok yakın yörüngelerde dönen "sıcak Jüpiterler" bulunduğu-nu düşünüyorlar. Aynı oranın geçerli olması halinde, Gilliland ve ekibinin, inceledikleri küresel kümede de bir gezegenin varlığına işaret edebile-cek 15-20 kadar ışık azaltma etkisi görülmesi gerekiyordu.
Araştırmacılar, bu gezegen eksik-liğini öncelikle kümenin kimyasal yapısına bağlıyorlar. Gezegen oluş-ması için yıldızları oluşturan gaz bu-lutlarında, karbon, oksijen, demir gi-bi, hidrojen ve helyumdan daha ağır
olan ve ancak ömrünü tamamlamış yıldızlarca uzaya saçılan elementle-rin görece bol bulunması gerekiyor. Çünkü gezegenleri oluşturan yapı-taşları, bu elementlerden ve karışım-larından meydana gelen toz ve buz zerreciklerinin birikip birleşmesiyle ortaya çıkıyor. Küresel kümeler, ve bu arada 47 Tucanae ise, bu element-ler bakımından oldukça fakir. Örne-ğin bu kümede demirin hidrojene olan oranı, Güneş’tekinin yalnızca beşte biri.
Gezegenlerin oluşumunu engel-leyen ikinci bir öğe olarak da, küre-sel kümelerin yoğun yapısı gösterili-yor. 47 Tucanae içindeki yıldız yo-ğunluğu, Güneş çevresine kıyasla 1 milyon kat daha fazla. Bu durumda yıldızların birbirlerinin yakından geçmeleri, kütleçekim etkisiyle ge-zegenleri yörüngelerinden çıkararark boşluğa fırlatabiliyor. Ayrıca bu kü-melerde yıldızların çarpışarak birleş-meleri de, bazı gökbilimcilere göre sanılandan çok daha sık gerçekleşen olaylar. Bu tür olayların, özellikle kü-melerin daha da yoğun merkezlerin-de gezegenler için ölüm anlamına geldiği açık.
Science, 23 Haziran
Küresel Kümeler Gezegen Sevmiyor
Evrende başka canlılar bulunma-sı olabulunma-sılığı, gökbilimcilerin Samanyo-lu’nun merkezi yakınlarında bir şe-ker molekülü bulmalarıyla yeni bir boyut kazandı. Şeker, yaşam için ge-rekli karmaşık organik moleküllerin başlıca yapıtaşlarından biri.
Keşfi yapan, ABD Ulusal Bilim Vakfı’nın, Arizona eyaletindeki Kitt Peak gözlemevinde 12 metrelik rad-yoteleskopla çalışan gökbilimciler. Ekip, 8 atomdan oluşan glikolalde-hid adlı şeker molekülünü, Dün-ya’dan 26 000 ışık yılı uzaklıkta, Sa-manyolu’nun merkezi yakınlarında-ki dev bir gaz bulutunun içinde bul-duğunu açıkladı. Ekipte yer alan, NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi araştırmacılarından Jan M. Hollis’e göre, yeni yıldızlar oluşturan bir gaz bulutunun içinde şeker molekülleri-nin bulunması, yaşamın öncülleri-nin, gezegenlerin yeni doğan
yıldız-ların çevresinde oluşmayıldız-larından çok önce bu bulutlarda ortaya çıktığının bir göstergesi. Yıldızlararası bulutlar-daki koşulların, bazı durumlarda Dünya’nın oluşumundan
hemen sonraki atmosfer koşullarını andırabileceği-ni düşünen bilim adamları var. Bazı bilim adamlarına göreyse yaşam, yeryüzüne Güneş’i oluşturan gaz ve toz diskinin uzak bölgele-rinden Dünya’ya kuyruk-luyıldızlarca taşınmış ola-bilir.
Karbon, oksijen ve hidrojenden yapılı 8 atomlu bir molekül olan gli-kolaldehid, başka moleküllerle birle-şerek glükoz ve riboz gibi daha kar-maşık şeker moleküllerini oluştura-biliyor. Riboz, RNA ve DNA gibi ya-şamın genetik şifresini taşıyan nük-leik asitlerin temel yapıtaşı.
Araştırmacılar, daha önce bu tür bulutlarda 120 değişik molekül belirlemişler. Ancak bunların hepsi, glikolaldehid-den daha küçük. Bu molekülün keş-fiyse, yıldızlararası gaz bulutları gibi Dünya atmosferiyle karşılaştırılama-yacak kadar seyrek olan ortamlarda bile karmaşık moleküllerin oluşabi-leceğini gösteriyor.
NASA basın bülteni, 15 Haziran 2000