• Sonuç bulunamadı

D Ü Ş Ü N E N S A N ' A T K Â R Mimar Henri Sauvaae

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "D Ü Ş Ü N E N S A N ' A T K Â R Mimar Henri Sauvaae "

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S a n a t :

D Ü Ş Ü N E N S A N ' A T K Â R Mimar Henri Sauvaae

Çeviren: Naci MELTEM

Arkitekt mecmuasının 1948 senesi - (9 - 12) sayılı nüshasında intişar etmiş olan bir yazı bilhassa mimari tahsiline devam eden müstakbel rneslekdaşları daha fazla alâkadar etmiş olacak ki, muhtelif vesilelerle vâ- ki olan temaslar neticesinde benden Henri Sauvage'ın maıtbû eserleri, neşir edilmiş yazlıları ve bir mimar için en büyük yazılmış eser addedilecek yapılmış binaları hakkında izahat istediler.

Oldukça geniş bir tetkike ihtiyaç gösteren böyle bir mesaiye girişmeğe ahval ve şartlar müsait olmadı- ğı için burada bu san'atkâra a'it elde edebilmiş oldu- ğum bazı notları Arkitekt mecmuasının sabitelerine nakil etmek suretile vâki olan isteği bir dereceye ka- dar yerine getirmiş olmağa gayret ettim.

Bir san'atkârın yalnız kendi çerçevesine sığama- ması tabii bir haleti ruhiye addedileceğinden, hayata çoktan gözlerini kapamış olan Fransız mimarının da muhayyelesinde tebellür eden düşüncelerinin ne dere- ce insanî duygulardan mülhem olduğunu görmek, ya- pı san'atınm inkişafında mühim rolü bulunan san'atkâ- rın kıymeti hakkında bir fikir verebilecektir.

Aşağıda okuyacağınız yazı ve fikirler (Henri Sau- vage) a aittir.

San'atta mantık : Mantık, şevki tabiînin ifade- sidir. Örümcek, arı, fok, kırlangıç inşacılıklarında mantıkidirler. Yalnız insanın muhayyelesi genişliğe müsaittir. Tabiatın eğilmez kanunlarından ayrıldığı ve bir çok zahmet ve iztıraplar pahasına elde etmiş oldu- ğu bu hakkı ona fazla görmezsiniz. Bize Elhamrayı, Ankor mâbedini, Chartres Katedralini kazandırmış olan - isterseniz delilik kelimesi ile isimlendireceğimiz bu muhayyele değil midir?

On beşinci asrın bir rozası kadar az inşaî bir şey tasavvur edilebilir mi? Bir taçdaki incilerin görünme- yen bir tele geçmiş olduğu gibi her taş parçası da bir demir ile tahkim edilmemiş olsa hiç bir rozas yerine konaımaz ve asırlara karşı duramaz idi. Bu mantıkî bir eser midir? Olmamasına rağmen bu mimarînin azame- ti büyüktür. Bir yeldeğirmeninin, bir sapanın, bir çe- kicin mimarisini geride bırakmadığına inanır mısınız?

Bu nârin şekülerde mucizeli bir hal yok mudur? Muci- zenin güzelliği gayri tabiî oluşundadır.

Mimarlarımız :

Örümcek ağını örerken, asgarî malzeme ile azâmi randıman ve selâbet temini mes'elesi, tabiî mâniler, rüzgâr, cihet ve meskûn vaziyeti çok muhtelif buluş- ları icabettirir.

Mimar da bir evin plânını yaparken bu gibi dü- şünceleri nazari itibare almağa mecburdur. Bizde yal- nız, sıcağa, yağmur ve rüzgâra, sellere karşı koymak üzere düşünmeğe doğru gitmiş olsalar, tamamile mâ- kul ve binaenaleyh bediî tesirli binalar yapmış olacak- lardır. Fakat ne çareki bu mimar efendiler aynı za- manda mütefekkir geçinirler.

Güzellik emsali : Bediî hislerimizi ilk önce ha- rekete getiren eşyanın cesametidir. Büyük olmak, bir- az da güzel olmak demeğe gelmez mi? Çocuklara ve halk kütlelerine bakalım. Takdirleri evvelâ büyük olan her şeye karşıdır. Bir dağm bizdeki tesiri bir te- peninkinden, tepeninki ise kum yığınından, k u m yığı- nınki ise kum danesinden fazladır. Bu bir mikyas mes'elesid'ir. Bundan sonra bize düşünme zamanı bıra- kılırsa tetkik ettiğimiz eşyada renık, kıymet, tenazur, hendese esaslarını ve insan tavassutunu gayri kabili inkâr surette meydana koyan şeyleri ararız.

Şu halde bir eser evvelâ cesamet itibarı ile ne ka- dar büyük ve sonra da beşerî ise o kadar güzel addedi- lir.

Zevk ve iztırap : İztırab şüphesizki benliğin te- zelzülüdür. Fakat bu menfî hareket devamlı surette ar- tar ve ona karşı koyan müsbet aksi tesir onunla mu- vazene tesis ederse, derûnî hayat kuvvetlenerek mâ- nasını bulur, ve bu suretle saadetin zirvesine ulaşılır.

Neron'un ne vicdan azabı ve ne de teessür duyma- mış olduğuna inanılabilir mi? Her an nefsi üzerinde kazandığı zaferler onda san'at heyecanları tevlid edi- yordu.

Bu cihetten İsa ile Neron yekdiğerine benzerler, şu farkla ki, İsanın tefevvükü zevki mağlûp etmek su- retile mükemmel bir muvazene tesis edebilmiş olması- dır.

Hayâl : Hayat, bardağın dibinde daha bir şey

kalmış olduğuna inanmakla geçer.

(2)

Mes'ut mecnûnlar : Bunlar İncilide bahis edilen basit düşüncelilerdir. Dünyada iken cennetin anahtarı onlardadır. Onlar için san'aıt, âşk, din, düşüncelerimizi daha büyük ilîhamıllara, hattâ cennete sevk eden vasıta- lardır.

Saadetin sırrı : Saadete ancak sükûnet ile vasıl olunur. Zira ancak bu sayededir ki, tozlar dökülür, ve hava saf ve teneffüse salih bir hale gelir.

Harabeler : San'at eseri harabeleri tâmir etme- ğe kalkmak vahşî insanlara yakışır bir harekettir.

Tasarruf - Hak - Feragat : Parmentier, Kari Marks, ve Jaures'den daha fazla insaniyete nafî olmuş- tur. Fakat İsa ondan da ziyade faydalı olmuştur.

Parmentier insanlara patatesi tanıttı, Kari Marks herkesin patatese hakkı olduğunu aşıladı. İsa ise on- dan vazgeçilmesini bilecek imkânı öğretti.

Hakikat : Hiç kimse hakikati söyleyememiş ve yazamamıştır. Hakikat ancak düşüncede kalmıştır.

Mağara adamı evvelâ taşı yontmağa başladı, onu süs- lemeği sonra düşündü. Bu tezyinat faydasızdır. Fay- dasızlık her san'atm esasında mevcuttur.

Zerâfet : Zerâfet faziletin tâbii olmalıdır. San'- atin istikbâli safiyettedir.

Af : Her zaman ve vakit geçirmeden affetmeli- dir.

Tılısımlı deri : Hakkımız olduğunu zannettiği- miz saadeti tamamen kullanmış olduğumuza kanaat edemeyiz.

1925 senesi için mukarrer at 1 — Genç kalmak, bunun için de :

a) günde iki saatini havaiyata hasretmek, b) gençlerle bir arada bulunmak ve onlara yar- dım etmek.

c) çok tasarruf yapmamak,

d) vücudu yıpratmamak, fikri yormak.

2 — Gençliğe ve hayatlarını güzelleştirmek için yaşlılara itibar etmek.

3 — Muntazam olmak, intizam dalma intizam, her şeyde safvet aramak.

4 — Her şeyde gizli bulunan yenilik fikrini bul- mak ve her ce bâd abâd onu ifâde etmek.

5 — Musikiyi ihmal etmemek.

o — ^

Ölüm hakkında düşünceleri :

Her mektubu sonuncu mektup imiş gibi yazmalı- dır.

Bir sarmaşık tarafından sarılmış bir çınar gibi ni- çin ölünmüyor?

Ölüme mutavaat etmeği bilmelidir.

Hayatın cazibesi : yaşamağa değen yegâne şey ölümdür.

Mezarın üstünde öten şu küçük kuşa bakın! Bir gün gelecek onu da duyacağız.

Bibllographie : La boutique a Treize, Henri Sau- vage 1923. La construction moderne, sene 47, No. 33.

(Baş tarafı 77 nci sayfada)

insanın her vakit deniz serinliğini bulabilişi ve Boğaz sefasma nail oluşudur. Burada evler, denizi daha fazla ayakları altmda görebilmek için, denize doğru umtu- lurlar ve cumbaların bu umtuluşun bir neticesi olması da pek mümkündür.

Türkistanda, büyük avlulu ve bahçeli evlerde, sa- kin bir iç hayatı gelişmiş olmasına aykırı olarak; Tür- kiye şehirlerinin pek çoğunda, bu şekilde sokağa, dış hayata doğru uzamlışm sebebi belki de Türkün olmı- yan yerleşmelere, bizans evlerine, Türklerin yerleşme- lerinin ve bu yabancı —bahçesiz ve korusuz— yapıları kendi kültürlerine göre inkişaf ettirmelerinin bir ne- ticesi olmuştur, fakat artık bu varılan netice Türkün olmuş ve Türk kültürünün bir özelliğini teşkil etmek- tedir. Anadolunun her tarafında böyle evlere rastlanılı- yor. (Şekil 5) İstanbuldaki son derece cazip bir çıkın-

tılı evi gösteriyor. Türkiyede yeni inşaat yapılırken Türk mimarîsinin bu kültür unsuruna da sağlıklı, ras-

yonel estetik ve kültür prensiplerine göre yer verilirse Türk şehirlerinin kültür ve cazibesi de o derece arttı- rılmış olacaktır. Bu cumbalar modern şehirlerimizde bilhassa köşelere düşen evlerde teşkil edilerek dönemeç noktasındaki yaya kaldırımının genişletilmesinde kulla- nılabilecekler ve bu şekilde modern şehirlerimizin ih- tiyaç gösterdiği bu önemli probleme de iyi bir hal ça- resi bulunmuş olacaktır.

Bununla beraber Türkiyede Türkistan kültürünün muhafaza edildiği yerler de pek çoktur. (Şekil 6) Yalo-

vadaki bir Türk evini gösteriyor. Bu ev sokağa karşı

yüksek duvarlarla muhafaza edilmiştir. Evin sokağa

bakan penceresi hiç yoktur (şekil 7 ye bak). Evin iç

cephesi, bir iki ağaç yetiştirilerek son derece cazip bir

şekil verilen, bir koruya bakıyor. Bu koruya da evle bi-

tişik olmıyan bi

r

kapıdan giriliyor. Böyle evlere rum

kültürü haricinde yerleşmiş olan Türklerde daha fazla

tesadüf ediyoruz. Meselâ Yugoslavyadaki Türk yerleş-

melerinde (Manastır v.s.) böyle evler pek çoktur.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Kaynağı bir şairdir, Anacreonte (İ. Aşkı yaşayan kişinin ancak soylu girişimlerde bulunabileceği; güzelliğin yol gösterici olduğu ve daha da ötesi, doğadaki

Kron k hastaların sempton tak b K ş selleşt r lm ş sağlık anal zler Bel rt lere da r r sk dağılım oranları D kkat ed lmes gereken hususlar.. K ş sel sağlık as stanınız

PEKER EMLAK İNŞAAT which adopted the delivery of all Projects it undertook in the rough construction field in a complete and compatible manner with the rules within the

MATRA programlar kapsam ndaki “ KUR’un Kurumsal Yap n Güçlendirilmesi, Özürlüler için Geli mi Bir stihdam Stratejisi ve Mesleki Rehabilitasyon Projesi” nin faaliyet

Yenileştirmeye

[r]

Otizmli bireyler anlık düşündükleri için ve istedikleri şeyleri elde etmek için anlamsız bağırmalar,ağlamalar,öfke nöbetleri vb durumlarda olabilirler.Bu gibi