• Sonuç bulunamadı

16. yüzyıl Azerbaycan şairlerinden Fedayi ve Behtiyar-name mesnevisi (İnceleme ve çeviriyazı)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "16. yüzyıl Azerbaycan şairlerinden Fedayi ve Behtiyar-name mesnevisi (İnceleme ve çeviriyazı)"

Copied!
500
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

ESKİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI

16. YÜZYIL AZERBAYCAN ŞAİRLERİNDEN FEDÂYÎ VE BEĤTİYÂR-NÂME MESNEVİSİ (İNCELEME VE ÇEVİRİYAZI)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan:

GÜNAY ÇATALKAYA

İSTANBUL 2018

(2)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

ESKİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI

16. YÜZYIL AZERBAYCAN ŞAİRLERİNDEN FEDÂYÎ VE BEĤTİYÂR-NÂME MESNEVİSİ (İNCELEME VE ÇEVİRİYAZI)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan:

GÜNAY ÇATALKAYA

DANIŞMAN

PROF. DR. ÜZEYİR ASLAN

İSTANBUL 2018

(3)

MARMARA ÜNiVERS

TÜRKlYAT ARAŞTlRMALARl ENsT MÜDÜRLÜĞÜ

Yüksek lisans öğrencisi Günay ÇATALKAYA'nın "16. yüzyıl Azerbaycan Şairlerinden Fed6yT ve Bahtiyarn6me Mesnevisi (İnceleme ve Çeviriyazı)" konulu tez çalışması jürimiz tarafından Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı yüksek lisans tezi

olarak

oy birliği

/

oyçe,lduğtı ile başarılı bulunmuştur.

TE Si

TüSü

lmza

.4A,.. A/.y\p..t -...

Tez Danışmanı üniversitesi

üye

üniversitesi

üye

üniversitesi

Prof. Dr. Üzeyir

ASLAN

Marmara Üniversitesi

Prof. Dr. ömer

ZüLpe

Marmara Üniversitesi

: Doç. Dr. Secaattin

TURAL

lstanbul Medeniyet Üniversitesi

oNAY

yukandaki iüri kararı Enstitü yönetim

kurulu'nun

!?-*1.:t.. /..t e.':...€.5.. . say ı l ı ka ra yla on ayla n m ı şt ı r.

..1.1...ı..O.İ.ı 2o18 tarih

ve

§l[ol. q;\

i\aı ,.

ğ

:;ğ

:-r(L

,iü:ı

(4)

I İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... I ÖN SÖZ ... III ÖZET ... VI ABSTRACT ... VII TRANSKRİPSİYON ALFABESİ ... VIII KISALTMALAR ... X

BİRİNCİ BÖLÜM BAHTİYÂR-NÂMELER

1.1. Bahtiyâr-Nâme Destanı ve Türkçe Örnekleri ... 1

1.1.1. Bahtiyâr-Nâme Destanının Kaynağı ... 1

1.1.2. Türk Edebiyatında Bahtiyâr-Nâmeler ... 8

İKİNCİ BÖLÜM FEDÂYÎ ve BAHTİYÂR-NÂME MESNEVİSİNİN İNCELEMESİ 2.1. Fedâyî’nin Hayatı ve Edebi Kişiliği ... 23

2.1.1.Hayatı ... 23

2.1.2. Edebî Kişiliği ve Eserleri ... 24

2.2.Fedâyî’nin Bahtiyâr-nâme Mesnevisinin İncelemesi ... 25

2.2.1. Şekil Özellikleri ... 26

2.2.1.1. Nazım Şekli ... 26

2.2.1.2.Vezin ... 30

2.2.1.3. Kafiye ve Redif ... 35

2.2.2. Dil ve Üslup Özellikleri ... 41

2.2.2.1.Ünlüler ... 41

2.2.2.2.Ünsüzler ... 44

2.2.2.3. Deyim -Atasözleri ve Atasözü Niteliğindeki İfadeler ... 52

2.2.3. Bahtiyâr-Nâme Mesnevisinin Muhtevası ... 100

2.2.3.1.Bahtiyar-name Hikayesinin Özeti ... 100

SONUÇ ... 111 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

(5)

II FEDĀYÍ’NIN BEĤTIYĀR-NĀME MESNEVİSİ

3.1. Nüshaların Tanıtılması ... 114

3.2. Metnin Kuruluşunda Takip Edilen Yol ... 115

3.3. Beĥtiyār-nāme Metni ... 117

SÖZLÜK ... 327

KAYNAKÇA ... 484

ÖZGEÇMİŞ ... 487

(6)

III ÖN SÖZ

Tarihi gelişimini düşündüğümüzde Türklerin İslamiyet’i kabulünden itibaren Türk Edebiyatı’nda yeni bir dönem başladığını görebiliriz. Klasik Türk Edebiyatı dediğimiz bu dönem, yaklaşık altı yüz yıllık dönemi kapsayarak Türk Edebiyatı’ndaki etkisini bugüne kadar sürdürmüş, Arap ve Fars edebiyatı etkisiyle halk edebiyatı kültüründen de tamamen kopmayarak kendine özgü eserleri ortaya çıkarmıştır.

Klasik Türk Edebiyatı içerisinde divanlar her ne kadar önemli yere sahipse mesneviler de bir o kadar kendine has yer tutmaktadır. Kökeni itibariyle Arap edebiyatına ait olan mesnevinin Türk Edebiyatı çerçevesinde gelişmesi ve tekamüle erişmesinde Fars Edebiyatı’nın ve henüz Türkçe’nin Klasik Türk Edebiyatı içerisinde teşekkül bulamadığı zamanlarda Türk asıllı şairlerin Farsça kaleme aldığı mesnevilerinin etkisi büyüktür.

Türk edebiyatında mesnevi nazım biçimi, sadece dış yapısını Fars Edebiyatı’ndan almamıştır. Muhtevası bakımından da Fars Edebiyatı’ndan etkilenen mesnevileri, konularına göre manzum dini destanlar, tekke edebiyatı mesnevileri, Klasik Türk Edebiyatı kapsamında yazılmış mesneviler olarak gruplandırdığımızda Bahtiyâr-nâme isimli eserimiz, kökeni yönüyle Doğu edebiyatına bağlı olup Klasik Türk Edebiyatı kapsamında yazılmış bir eser olarak karşımıza çıkar. Fakat kaynağını her ne kadar Doğu edebiyatından almış olsa da Bahtiyâr-nâme mesnevisi, anlatım ve muhteva yönünden halk edebiyatına bağlı kalmıştır.

Bahtiyâr-nâme, muhtevası bakımından nasihat-nâme türünde bir mesnevi olup dış yapısı yönünden çerçeve hikâye tekniğiyle kaleme alınmıştır. Çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış mesnevilere baktığımız zaman genellikle öğüt verici bir amaçla yazıldıklarını görürüz. Bu amaç, dönemin kültürel adetlerini, İslami ahlakını ve insani değerleri okuyucuya verebilme doğrultusundadır. Çerçeve hikâye tekniği ile kaleme alınan bu mesnevilerde okuyucuya ulaştırılmak istenen bu amaç, mesnevide yer alan farklı iç hikâyeler vesilesiyle verilmektedir. Mensur ve manzum şekilde yazılmış olan bu eserler aynı zamanda kaynağı bakımından zincirleme biçimde birbirlerine bağlıdır.

Bu eserlere Sindbâd-nâme, Kelîle ve Dimne, Binbir Gece Masalları, Binbir Gündüz Masalları, Tûtî-nâme, Kırk Vezîr Hikâyeleri ve eserimiz Bahtiyâr-nâme örnek gösterilebilir.

Şu ana kadar Türk Edebiyatı’nda yazılmış Bahtiyâr-nâme mesnevilerine baktığımız zaman üç nüsha ile karşılaşmaktayız. Bunlardan ilki Klasik Türk Edebiyatı’nın inkişaf ettiği dönem olan 14. yüzyıl ürünüdür ve Osmanlı sahası şairlerinden Pîr Mahmûd tarafından yazılmıştır. Bu mesnevinin elyazması Milli Kütüphane Afyon Gedik Ahmet Paşa Koleksiyonu 18349 numarada kayıtlıdır.

(7)

IV İkinci Bahtiyâr-nâme nüshası ise Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi 1022 numarada kayıtlı olup Osmanlı sahası şairlerinden Ömer ibn-i Ebû Bekir ibn-i Mir Alem isimli şair tarafından kaleme alınmıştır.

Üzerinde çalıştığımız Bahtiyâr-nâme mesnevisi ise 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı Azerbaycan sahası şairlerinden Fedâyî’ye ait olup yazması Tebriz Halk Kütüphanesi Hacı Muhammed Nahçivânî’nin arşivinde kayıtlıdır.

Azerbaycan sahası şairlerinden Fedâyî ve Bahtiyâr-nâme Mesnevisi isimli tezimiz üç bölümden ibarettir.

Birinci bölümde, Bahtiyâr-nâme mesnevisinin kaynağı, doğuşu ve gelişmesi;

Arap ve Fars edebiyatlarında Bahtiyâr-nâme geleneğinin yeri, diğer dillere olan tercümesi hakkında bilgileri, öte yandan mesnevinin diğer çerçeve hikâye tekniği ile yazılmış eserlerle olan ilişkisini vermeğe çalıştık. Aynı zamanda bu bölümde Türk Edebiyatı’nda Osmanlı sahası şairlerine mahsus Bahtiyâr-nâme mesnevilerini dış yapısı bakımından karşılaştırmasını yaparak değerlendirdik.

Fedâyi ve Bahtiyâr-nâme mesnevisi üzerinde yaptığımız değerlendirme ise tezimizin asıl bölümüdür ve ikinci bölümü oluşturmaktadır. Bu değerlendirme şairimiz Fedâyî’nin hayatı ve edebi kişiliği üzerine yürütülen çalışmalar hakkındadır. Fedâyî’nin kimliği ve edebi şahsiyeti hakkındaki bilgileri elde var olan yegâne eseri Bahtiyâr-nâme üzerinden vermeye çalıştık.

Bahtiyâr-nâme mesnevisinin şekil, dil ve üslup özellikleri de ikinci bölüm içerisindedir. Bunun yanı sıra klasik Türk Edebiyatı kapsamında yazılan Bahtiyâr- nâme’nin köken itibariyle halk edebiyatına bağlı olduğunu, içerdiği kavramlar, deyimler ve atasözleri vasıtasıyla ortaya koyduk. Ayrıca mesnevide yer alan hikâyelerin muhtevası bu kısımda yer almaktadır.

Çalışmamızın üçüncü bölümü ise nüshaların tanıtılması, metnin kuruluşunda takip edilen yol, tenkitli metin, metnimizin sözlüğü ve dizinden müteşekkildir. Elimizde var olan eksik nüshaları tamamlamak amacıyla Gulam Memmedli nüshasından yararlandık. Metnimizin baştan eksik olan kısımlarını bu vesileyle tamamlamış olduk.

Elde ettiğimiz 11 varaktan ibaret ikinci nüsha ile asıl nüshanın karşılık gelen kısımlarının karşılaştırmasını yaptık. Söz konusu bu üç nüshanın arasındaki farklılıklar dipnotlarla verilmiştir.

Söze en başından başlamak gerekirse bu yolda yürürken pek çok yardımını esirgemeyen, onca çalışmasının içinde çalışmama zaman ayıran, ciddi bir araştırmanın nasıl olduğunu öğreten, sorunlarımın çözülebilmesi için her fırsatta başvurabildiğim saygıdeğer hocam Prof. Dr. Üzeyir ASLAN’a sonsuz şükranlarımı kendime borç bilirim.

Tezimin ikinci nüshasını elde etmemde, belli başlı kaynaklara ulaşmamda, Sankt-Petersburg Doğu Elyazmaları Enstitüsü ile iletişimi sağlamamda, Farsça-

(8)

V İngilizce-Rusça kaynaklara ulaşmamda destek olan ve çevirilerinde yardımcı olup hiçbir konuda yardımını esirgemeyen değerli hocam Elmin ALİYEV’e şükranlarımı sunar, hürmetlerimi arz ederim.

Aynı zamanda bu yolda her daim desteğini hissettiğim saygıdeğer hocam Prof.

Dr. Gülşen Seyhan ALIŞIK’a bana verdiği desteklerinden dolayı teşekkür ederim.

Azerbaycan’da gerekli kaynaklara ulaşmamda yardımcı olan Sayın İrade VEZİROVA’ya sonsuz teşekkürler.

Bana maddi ve manevi açıdan bu yaşıma gelene kadar her türlü emeği olan annem Aslı GASIMOVA’ya ve hep yanımda olan aileme şükranlarım sonsuz ve yetersiz olacaktır.

Bu yola adım attığım ilk günden bu yana örnek aldığım ve izinden gideceğime dair kendime söz verdiğim babam Kazım GASIMOV’u rahmetle anacak ve sevgisini her daim kalbimde hissedeceğimi belirtmek isterim.

Orhan Veli Kanık, bir yer var biliyorum, her şey söylemek mümkün, epeyce yaklaşmışım, duyuyorum, anlatamıyorum mısralarıyla bizlere; kelimelerin, anlatılmak istenenlerin karşısında yetersiz kaldığını söylemeye çalışsa da aslında anlatamadığı her ne varsa bu mısralarıyla anlatmış oluyor. Ben de acizane sayfalara döktüğüm satırlarda anlatmaya çalıştığım kelimelerin yetersizliğinin olması dolayısıyla hatalarımın düzeltileceğinden memnun kalacağımı belirtmek isterim.

Günay ÇATALKAYA İstanbul 2018

(9)

VI ÖZET

16. Yüzyil Azerbaycan Şairlerinden Fedâyî Ve Bahtiyarnâme Mesnevisi (İnceleme ve Çeviriyazi)

16. yüzyıl Azerbaycan şairlerinden Fedâyî ve Bahtiyâr-nâme mesnevisi adlı çalışmamızda Tebriz Milli Kütüphanesi’nde bulunan Fedâyî’ye ait Bahtiyâr-nâme mesnevisi incelenmiştir. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, Bahtiyâr-nâme geleneğinin kaynağı, doğuşu, gelişmesi, mensur ve manzum Bahtiyâr-nâmeler ele alınmıştır.

İkinci bölümde Fedâyî’nin hayatı ve edebi kişiliği üzerinde durulmuştur. Aynı zamanda Bahtiyâr-nâme mesnevisinin dil ve üslup, şekil özellikleri, muhteva özellikleri tanıtılmıştır.

Üçüncü bölümde ise yazma nüshaların tasnifi, metnin kuruluşunda takip edilen yol açıklanmış, transkripsiyonlu metne, metnin sözlüğü ve metinden yer alan sözlük dizinine, kaynakçaya yer verilmiştir.

Fedâyî’nin Bahtiyâr-nâme mesnevisi Azerbaycan sahası metinlerinden olup Bahtiyâr-nâme geleneği açısından önemli yere sahiptir. Aynı zamanda muhteva açısından o dönemin kültürünü barındırması, içerdiği atasözleri ve deyimler açısından dönemin örf, adet ve inancını dile getirmesi itibariyle Türk kültürü açısından önemli bir yere sahiptir.

(10)

VII ABSTRACT

Fedâyî one of the Ajerbaican’s poet lived 16th Century and His Bahtiyarnama Masnavi (Examination and Translation in Turkey Turkish)

İn our research which we called 16’th Fedâyî one of the Ajerbaican’s poet lived 16th Century and His Bahtiyarnama Masnavi (Examination and Translation in Turkey Turkish) we researched Fedayi’s Masnavi that we got from the Tabriz library. Our research consists of three main parts.

İn the firsht part we talked aboud the source of tradition of Bahtiyar-name, his origin and development, verse and prose froms of Bahtiyar-name.

İn the second part we talked about Fedayi’s life and his literary personality. Also we explained Bahtiyar-name’s language, sitylistic, form and content features.

İn the third part we worked on manuscripts and method. This part consist of transcribed texti,, dictionary and bibliography.

This work which related to Azerbaijan is very important. Also it is very important in terms of Turkish culture. Because of his content about culture of that period, pioverba and idioms, customs and traditions.

(11)

VIII TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

ا A, a, E, e, Ā, ā

ب B, b

پ P, p

ت T, t

ث Ś, ś

ج C, C

چ Ç, ç

ح Ģ, ģ

خ Ĥ, ĥ

د D, d

ذ Ź, ź

ر R, r

ز Z, z

ژ J, j

س S, s

ش Ş, ş

ص Ŝ, ŝ

ض Ż, ż, Ē, ē

ط Š, š

ظ Ž, ž

ع ¤

غ Ġ, ġ

ف F, f

(12)

IX

ق Ķ, ķ

ک K, k, G, g, ñ

ل L, l

م M, m

ن N, n

ه H, h

و V, v, O, o, U, u, Ü, ü, Ū, ū

ی Y, y, İ, i, I, ı, Ì, ì

ء ¢

(13)

X KISALTMALAR

a.g.e Adı geçen eser

a.g.m.

a.g.t.

Adı geçen makale Adı geçen tez

B. Gulam Memmedli Bakı baskısı

Bkz. Bakınız

C. Cilt

Çev. Çeviren

DİA Diyanet İslam Ansiklopedisi

Haz. Hazırlayan

Ktb. Kütüphane

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

No: Numara

s. Sayfa

S. Sayı

TDK Türk Dil Kurumu

vb Ve başkaları

Y.

Yay.

Yazma Yayınları

(14)

1 BİRİNCİ BÖLÜM

BAHTİYÂR-NÂMELER 1.1. Bahtiyâr-Nâme Destanı ve Türkçe Örnekleri 1.1.1. Bahtiyâr-Nâme Destanının Kaynağı

Türk edebiyatında önemli bir yer tutmuş olan Bahtiyâr-nâme mesnevileri, Doğu edebiyatı kaynaklı olup kökeni itibariyle halk edebiyatına bağlıdır. Öğüt verici bir anlatıma sahip olan ve çerçeve hikâye tekniğiyle yazılan Bahtiyâr-nâme, hem manzum hem de mensur olarak kaleme alınmıştır.

Çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış hikâyelere bakıldığında bu hikâyelerin genellikle ahlaki amaçlarla ve belli bir teknikle kaleme alındığını görmekteyiz. Çerçeve hikâye tekniği ile yazılmış eserler, ana hikâye ve ana hikâyeye bağlı iç hikâyelerden oluşmaktadır. Ahlaki amaçlarla yazılan bu hikâyelere sözlü ve yazılı kültür ürünlerinde büyük ilgi gösterilmiş ve bu teknikle birçok eser yazılmıştır. Bunun sebebi okuyucuya verilmek istenen mesajı belli bir teknikle vermesi ve birbirinden bağımsız olan iç hikâyeleri, okuyucuyu sıkmadan farklı tarzla ona sunabilmesidir.1 Bu tür hikâyelerde ana hikâyeye giriş yapıldıktan sonra bir sebeple iç hikâyelerin anlatımına geçilir. İç hikâyelerde ana çerçevenin dışına çıkmadan hikâyenin konusu doğrultusunda amaç ortaya konulur. Sonuç olarak okuyucuya verilmek istenen mesaj iç hikayelerden hareketle ana konuya bağlanır.

Çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış hikâyelere Binbir Gece Masalları, Binbir Gündüz Masalları, Sindbâd-nâme, Kırk Vezîr Hikâyeleri, Kelile ve Dimne, Tûtî-nâme ve eserimiz Bahtiyâr-nâme’yi örnek olarak gösterebiliriz.2

Çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış hikâyeler içerisinde olan Bahtiyâr-nâmeler’de de ana çerçevesinin içine başka hikâyeler dahil edilmiş olsa da bu hikayeler, esas hikâyeye sıkıca bağlı olan tek hikâyeden ibarettir. Bu iç hikâyelerde verilmek istenen mesaj, belli bir teknikle ortaya konulmaktadır. Teknik yapısı bakımından genellikle aynı olan bu hikâyeler, muhteva bakımından da aralarında pek fazla farklılık göstermemektedir. Bu farklılık yazıldığı dönem dolayısıyla, aynı zamanda yazarından veya şairinden hareketle dil ve üslup yönüyledir. Burada muhteva açısından oluşan farklılıklar var olsa da genel itibariyle çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış bu hikâyelerin kaynağı hemen hemen birbirine zincirleme bağlıdır.

1 Gülşah Gaye Fidan, “Sindbâd-nâmelerden Hareketle Çerçeve Hikâye Geleneğinde Metinlerarasılık: Tûtî Hikâyesi Örneği” Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, S. 8, İstanbul 2012, s. 75.

2 Osman Ünlü, Cinânî’nin Bedâyîü’l Âsâr’ı, Ege Üniversitesi, Doktora Tezi, İzmir, 2008, s. 7.

(15)

2 Bahtiyâr-nâme’nin kaynağı hakkında bilgiye gelince, eserin aslı olarak kabul edilen Pehlevice Bahtiyâr-nâmeler günümüze ulaşmadığı için çerçeve hikâye geleneğinden yola çıkılarak eserin kaynağı tespit edilmeye çalışılmıştır. Kaynağı yönünden birbirine zincirleme şekilde bağlı olan çerçeve hikâyelerin doğuşu hakkında üç farklı görüş vardır. Bu görüşler de, bu hikâyelerin Hint, İran veya İbrani kaynaklı olduğu yönündeki varsayımlardan ibarettir. Söz konusu varsayımlar içerisinde en yaygın olanı, bu gibi eserlerin Hint kaynaklı olduğunu öne süren Benfey’in görüşüdür.3 Benfey’in görüşünden hareketle Bahtiyâr-nâme’nin kaynağını Hint asıllı Sindbâd-nâme, Yedi Vezîrler veya Yedi âlimler4 gibi isimleriyle bilinen çerçeve hikâyelerden aldığını görmekteyiz.5 Fakat bu destanın içerdiği hikâyeler bakımından kaynağının Sindbâd- nâme olduğu görüşü birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Şöyle ki kaynağının Sindbâd-nâme olduğunu kabul eden Ateş, Semerkandî’ye ait Sindbâd-nâme eserini yayınlamış ve bu eserde olan hikâyelerin bazılarının sadece Bahtiyâr-nâme’de değil Kırk Vezîrler, Tûtî-nâme gibi eserlerde de var olduğunu ifade etmiştir.6

J. Rypka ve Köprülü de Bahtiyâr-nâme’yi Hint asıllı Sindbâd-nâme’nin İslâmi versiyonu olarak görmektedir.7

Sindbâd-nâme ile Bahtiyâr-nâme hikâyelerini karşılaştırmalı çalışan Comperetti ve Basset8 bu iki eser üzerinden örnekler getirerek aralarındaki benzerlikleri ortaya koymuşlardır. Onlara göre bu iki eseri, ana ve iç hikâyelerinin muhtevası bakımından

3 Benfey ve Clouston Sindbâd-nâme hikâyelerini inceleyerek bu gibi eserlerin kaynağını Hint asıllı olduğunu, Perry bu hikayelerin kaynağını Antik İran’a dayandığını, Ebstein ise İbrani kökenli olduğu düşüncesini savunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Gülşah Gaye Fidan, a.g.m., s. 69.

4Sinbâd-nâme, en eski hikâye mecmualarından biri olup ahlaki amaçlarla kaleme alınan halk hikâyelerini içerir. Yukarıda belirttiğimiz gibi çerçeve hikâye tekniğiyle yazılan Sindbâd-nâme hikâyelerinin aslının Sanskritçe olduğu kabul edilmenin yanı sıra A. Ateş, Sanskritçe Sindbâd- nâme’ye tesadüf edilmediğini kaydetmektedir. Yazılı edebiyatta ilk defa Sindbâd-nâme, Kelile ve Dimne yazarı olan Aban bin Abdülhamît el-Lahîcî tarafından manzum şekilde Arapça olarak kaleme alınmıştır. Pehleviceden Farsçaya ilk çeviri ise kaynaklara göre Emir Nasiraddin Abu Muhammed Nuh b. Mansur (!) as-Samânî tarafından yapılmıştır. Azrakî ise bu eseri deri dilinde kaleme almıştır. Sindbâd-nâme hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Muhammed B. Ali az-Zâhirî as- Samarkandî, Sindbâd-nâme, haz. Ahmed Ateş, İstanbul Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1948;

Gülşah Gaye Fidan a.g.m., s. 67-88; Rıza Kurtuluş, Sindbâd-nâme, DİA, C. 37, İstanbul, 2009, s.

244-245.

5 Muhammed B. Ali az-Zâhirî as-Samarkandî, a.g.e., s. 3; Muhammed Ruşen, Lümatü’s Sirac Li Hazreti’t Tac (Bahtiyâr-nâme), çev. Betül Bilgen-Abdüsselam Bilgen T. C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Basımevi, Ankara, 1994, s. XI-XII; Fuad Köprülü, Bahtiyâr-nâme, İslam Ansiklopedisi, C. 2, Milli Eğitim Basımevi, 1979, s. 16-17; Elyar Seferli-Yusif Halili, Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, Ozan, Bakü, 2008, s. 567; Azade Rüstemova, Azerbaycan Edebiyatı Tarihi, Elm, C.3, Bakü, 2009, s. 514; Rıza Kurtuluş, a.g.m., s. 244-245.

6 Muhammed B. Ali az-Zâhirî as-Samarkandî, a.g.e., s. 3.

7 Jan Rypka, History of İranian Literature, Dordrecht, 1968, s. 665, Fuad Köprülü, a.g.m., s. 16-17.

8 Bu kısım Noldeke’nin makalesinden alınmıştır. M. Ruşen kitabında bu makaleye yer vermiştir.

Makalede Bahtiyâr-nâme’yi bilinen diğer ismi On vezîr olarak kaydetmiş.

(16)

3 birbirinden bağımsız olarak ele almak doğru değildir.9 Said Nefîsî ise Rüstem-nâme, Sâm-nâme, Behrâm-nâme ve benzeri destanlarla birlikte Bahtiyâr-nâme’nin de Şeh- nâme’deki küçük hikâyelerden türetildiğini belirtmektedir. Araştırmacıya göre bütün bu destanların aslı ya Pehlevice yazılmış ya da Yunan ve Süryani dillerinden Pehleviceye tercüme edilmiştir.10

Bahtiyâr-nâme’nin aslı ilk defa hangi dilde ve hangi yüzyılda yazıldığına dair elimizde kesin bir bilgi olmadığı gibi, bu konuda ileri sürülen görüşler de birbirinden farklıdır. Bazı araştırmacılar Bahtiyâr-nâme’nin var olan en eski Farsça nüshalarından yola çıkarak bu destanın ilk defa Farsça kaleme alındığı konusunda hemfikirdirler.11 Fakat Bahtiyâr-nâme’nin hangi yüzyıl ürünü olduğu konusu kesin olarak bilinmemekle birlikte çoğu araştırmacılarca, yine çerçeve hikâye tekniğinden hareketle bu destanın ilk defa Pehlevi diliyle yazıldığı kabul edilmektedir.12 Pehlevi diliyle yazılan Bahtiyâr-nâme destanları ise günümüze ulaşmadığından dolayı elimizde olan en eski Arapça ve Farsça Bahtiyâr-nâme nüshalarını muhteva yönüyle hikâyelerin aslı olarak kabul edilen ve günümüze ulaşmayan Pehlevice Bahtiyâr-nâmeler ile ne kadar ilişkili olduğunu tespit etmek imkansızdır. Tokmak’a göre en eski Farsça Bahtiyâr-nâme nüshası olarak kabul edilen Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc eserini, yalnız günümüze ulaşan en eski Avfî’nin Cevâmi’u’l-hikâyâtı’nda bulunan (36-44) Bahtiyâr-nâme hikâyeleriyle karşılaştırmak mümkündür.13

Destanın Arapça ve Farsça çevirilerine bakıldığında ise yine Safa, Bahtiyâr- nâme’nin 10. yüzyılda Samânîler döneminde Arapçaya ve aynı yüzyılda Arapçadan Farsçaya çevrildiği kanaatindedir. Safa, bu yüzyılda Farsçaya çevrilen ilk Bahtiyâr- nâme’nin nesir özelliklerinin akıcı ve sade olduğunu ve Samânî döneminin nesir özelliklerini taşıdığını öne sürmektedir. Yazara göre eserde oluşan üslup ve muhteva değişiklikleri sonraki yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.14 Aynı zamanda Safa’ya göre Bahtiyâr-nâme’nin teknik yapı ve motif yönünden benzerlik gösterdiği Zâhirî Semerkandî tarafından tercüme edilen Sindbâd-nâme’nin ve Sadeddîn Verâveynî tarafından tercüme edilen Marzubân-nâme’nin de aynen Bahtiyâr-nâme gibi önceden Pehleviceden Arapçaya sonra ise Samaniler döneminde Arapçadan Farsçaya tercüme edilmiştir.15

9 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XXXV.

10 Said Nefîsi, Tarih-i Nazm u Nesr Der İran ve Der Zebân-ı Farisi, Kitab-fürûş, Tahran, 1363, C.

1, s. 14.

11 Fuad Köprülü, a.g.m., s. 16; Gulam Memmedli, Bahtiyâr-nâme, Çaphane-yi Rıza-yi Tebriz, 1945, s. 7.

12 A. Naci Tokmak, Bahtiyâr-nâme, DİA, İstanbul, 1991, C. 4, s.524-525, Muhammed Ruşen, a.g.e., s. IX.

13 A. Naci Tokmak, a.g.m., s.524-525.

14 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XII.

15 Şemseddîn Muhammed Dekâikî, Râhatü'l-ervâh fi sürûri'l-mifrâh: Bahtiyâr-nâme, Danişgah-i Tahran, Tahran, 1966, s. XVII-XVIII.

(17)

4 10. yüzyılda çevrilen Arapça ve Farsça Bahtiyâr-nâmeler hakkında elimizde Safa’nın verdiği bilgiler dışında bir kaynak olmadığı gibi bu eserler günümüze ulaşmamıştır. Günümüze ulaşan Bahtiyâr-nâme’lere bakıldığında en eski Arapça Bahtiyâr-nâme çevirisi Acâibü’l-baht fî kıssati’l-ihdâ ve’laşer vezîrân mâ cerâ lehüm ma¤a İbni’l-Mülki’l-Âzâdbaht adını taşımaktadır.16 En eski Farsça Bahtiyâr-nâme çevirileri ise bugün Türk edebiyatı açısından önem arz etmektedir. Türk edebiyatında Bahtiyâr-nâme’lerin kaynağı olan bu çeviriler hakkında ise farklı görüşler ortaya atılmaktadır.

Bahtiyâr-nâme’nin Farsça en eski versiyonlarından biri olarak kabul edilen ve Türkçe Bahtiyâr-nâmeler’in kaynağı olan eser, Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc ismini taşımaktadır. Eserin mukaddimesinde mütercim, eserin aslının Bahtiyâr-nâme olduğunu belirterek ismini değiştirip bu esere Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc adını verdiğini ifade etmektedir. Aynı zamanda Bahtiyâr-nâme hikâyesinin aslında olan ibarelerin anlaşılmadığı ve bu yüzden eserin rağbet görülmediğini söyleyerek Bahtiyâr- nâme’yi tekrar ele aldığını vurgulamaktadır.17 Fakat bu eser de bahsi geçen mütercim tarafından secili bir üslupla sanatlı nesrin örneklerinden biri olarak kaleme alınmıştır.18 Mütercim, eserin mukaddimesinde eserin yazılma sebebini belirtmiş olsa da mütercimin kendi kimliği ve eserin yazılma tarihi hakkında, yine “Bahtiyâr-nâme’nin aslı” diye ifade ettiğ eserin aslının kim tarafından yazıldığına dair bilgi vermemektedir.

Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc (Bahtiyâr-nâme), Tâceddîn Mahmūd b. Muhammed Abdulkerîm adına yazılmıştır. Bu tarihi şahsın isminden yola çıkarak kimliği ve eserin yazılma tarihi hakkında araştırmacılar tarafından çeşitli tahminler yürütülmüştür.

Bu tahminlerden ilki Fuad Köprülü’ye aittir. Köprülü, bu kişinin Semerkant emiri olduğunu ifade ettikten sonra bu şahsın kimliği ve yaşadığı devri dikkate alarak adı geçen nüshanın 1203/1204 yıllarında yazıldığı ihtimalini öne sürmektedir.19 Fakat Köprülü’nün verdiği bu tarih asılsız olarak kabul edilerek araştırmacılar tarafından dikkate alınmamıştır. Ruşen, bu şahsın Horasan’dan Maveraü’n-nehir’e geldiğini ve divanda çeşitli görevlerde bulunduktan sonra vezirlik makamına kadar yükseldiğini, bu kişinin devrin meşhur şairlerinden Sûzenî-yi Semerkandî ile Reşideddîn Vatvat’ın methine mazhar olduğunu ifade ederek eserin yazılma tarihini bu kişilerin yaşadığı dönemden hareketle muhtemelen 12. yüzyılın son çeyreği olarak vermektedir. Z. Safa ise bu kişinin Karahanlı hükümdarı Nusreteddîn Kılıç Arslan Han Osman b. Hasan’ın son vezirlerinden biri olduğunu öne sürerek eserin 1212 yılından önce 13. yüzyılın başlarında yazıldığını tahmin etmektedir.20

16 A. Naci Tokmak, a.g.m., s.524-525.

17 A. Naci Tokmak, a.g.m., s.524-525.

18 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XX.

19 Fuad Köprülü, a.g.m., s. 16-17.

20 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XIX.

(18)

5 Yukarıda belirttiğimiz gibi Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc ismini taşıyan Bahtiyâr- nâme’nin yazıldığı tarih ve ithaf edilen şahsın kimliği konusunda farklı görüşler olduğu gibi eserin müellifi hakkındaki görüşler de kesinlik kazanmamıştır. Köprülü, Lümatü’s- sirâc li hazreti’t-tâc’ı verdiği (1203/1204) tarihine dayanarak eserin muhtemelen Sirâceddîn isimli biri tarafından yazıldığını kaydetmektedir. Bunun yanı sıra edebiyat tarihinin en önemli kaynaklarından biri olan 13. yüzyılda Avfî tarafından yazılmış Lübâbü’l-elbâb eserini kaynak göstererek 12. Yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başında Dekâyikî tarafından yazılmış diğer bir Bahtiyâr-nâme’den bahsetmektedir.21

Avfî, eserinde çağdaşı Dekâyikî’nin22 sanatlı bir dille Bahtiyâr-nâme yazdığını ortaya koymaktadır.23 Dekâyikî’ye ait Râhatü'l-ervâh fi sürûri'l-mifrâh: Bahtiyâr-nâme eserini yayınlayan Z. Safa da bu kaynağa dayanarak eserin önsözünde Bahtiyâr-nâme yazarının Dekâyikî olduğunu, genel itibariyle Avfî’nin verdiği bilgiler ve eserin dibace ile hatime kısmındaki notlardan hareketle temellendirir. Aynı zamanda Bahtiyâr- nâme’nin Dekâyikî’den önce var olduğunu da iki delille ortaya koyar: Birincisi Avfî’nin eserinde geçen Dekâyikî Bahtiyâr-nâme’ye ifade elbisesi giydirdi, ibaresidir. İkincisi ise Râhâtü’l-Ervâh’ın içindeki ifadelerdir. Zira Dekâyikî bu eserinde Bahtiyâr-nâme eserinin varlığından bahsedip konularının hikmetamiz olduğunu, fakat dil ve üslubunun içeriği kadar üstün olmadığını bildirir.24

Çoğu araştırmacılar Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc’ın Dekâyikî’ye ait olduğu konusunda kuşku duymazken Farsça nüshalar üzerinde karşılaştırmalı çalışan M.

Ruşen, eldeki Bahtiyâr-nâme nüshalarının Dekâyikî’ye ait olduğu konusunda bir bilgi bulunmadığını şöyle ifade etmektedir: “Leiden Kütüphanesi nüshasındaki başlık sayfasının fotoğrafında, değerli okuyucunun bizzat görebileceği gibi, kitabın silinmiş olan kısmındaki yazar adının Şemseddîn Muhammed Dekâyikî-yi Mervezî’ye benzer bir tarafı yoktur, ya da o kısımda böyle bir ismin sığabileceği ölçüde boşluk bulunmamaktadır. Yalnızca söze başlarken kendi memduhunun adına işaret ederek şöyle demektedir…”.25 Aynı zamanda 1295 yılına ait olan ve 15. yüzyıldan sonra istinsah edilmiş Bahtiyâr-nâmeler’de de Dekâyikî’ye ait bir ipucu olmadığını belirterek üzerinde çalıştığı Bahtiyâr-nâme nüshalarının Dekâyikî’ye ait gösterilmesinin düşündürücü

21 Fuad Köprülü, a.g.m., s. 16.

22 Afvî, Dekâyikî’nin Bahtiyâr-nâme eserinden başka Sindbâd-nâme eserini de secili bir üslupla kaleme aldığını vurgulamaktadır. Fakat Sindbâd-nâme’nin içerik ve üslub itibariyle Bahtiyâr- nâme’den zengin olduğunu söyleyen Safa, bu iki eserin müelliflerinin kesin olarak farklı olduğunu belirtmektedir. Köprülü ve A. Ateş gibi çoğu araştırmacılar ise Dekâyikî’nin Sindbâd- nâme yazdığı konusunda hemfikirler. Günümüze kadar ulaşan Semerkandî’ye ait Sindbâd- nâme’yi yayınlayan A. Ateş’e göre Dekâyikî’nin Sindbâd-nâme’si günümüze ulaşmamıştır.

Ayrıntılı bilgi için bkz. Muhammed Avfî, Lübâbü’l elbâb, haz. Edward G. Browne, Brill, London, 1903, s. 262; Şemseddin Muhammed Dekâyikî, a.g.e., s. XVII-XVIII; Muhammed B. Ali az-Zahiri as-Samarkandî, a.g.e., s. 14-15; Gülşah Gaye, Fidan a.g.m., s. 67-88.

23 Muhammed Avfî, a.g.e., s. 262.

24 Şemseddin Muhammed Dekâyikî, a.g.e., s. 8.

25 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XXIV.

(19)

6 olduğunu ifade etmektedir.26 Yürütülen bu tahminleri genel olarak ele alırsak, eser hakkında üç farklı görüş olduğunu görmekteyiz.

İlk görüş; Köprülü, en eski Farsça Bahtiyâr-nâmeler’i iki farklı nüsha olarak değerlendirmektedir. Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc (Bahtiyâr-nâme)’nin yazarı bilinmemekle birlikte eserin isminden hareketle yazarının Sirâceddîn isimli biri olabileceğini öne sürmektedir. Öte yandan Dekâyikî tarafından yazılan Bahtiyâr- nâme’nin var olduğunu Avfî’ye dayanarak belirtmektedir.27

İkinci ve en yaygın görüş, çoğu araştırmacılar tarafından kabul edilen Lümatü’s- sirâc lihazreti’t-tâc” (Bahtiyâr-nâme) eserinin Dekâyikî’ye ait olmasıdır.

Üçüncü görüş ise elde olan Bahtiyâr-nâme nüshalarının Dekâyikî’ye ait olması konusunda bir ipucunun bulunmadığıdır.

Sonuç olarak Dekâyikî’nin çağdaşı Avfî’nin Lübâbü’l-elbâb eserinden hareketle Dekâyikî tarafından yazılmış bir Bahtiyâr-nâme olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan ne zaman ve kim tarafından yazıldığı belli olmayan, aynı zamanda isminin değiştirilip Lümatü’s-sirâc li hazreti’t-tâc (Bahtiyâr-nâme) olan bu nüshanın Dekâyikî’ye ait olup olmadığı konusu kesinlik kazanmamıştır.

Lümatü’s sirâc li hazreti’t tâc (Bahtiyâr-nâme) hikâyeleri çok sade bir dille kimliği belli olmayan bir kişi tarafından Anadolu Türkçesine aktarılmıştır.28

Doğu edebiyatında nesirle kaleme alınmış Bahtiyâr-nâmeler’in yanı sıra manzum olarak yazılmış Bahtiyâr-nâmeler de mevcuttur. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmış bu eserlerin anlatım tekniklerine baktığımız zaman aynı mensur Bahtiyâr-nâmeler gibi manzum Bahtiyâr-nâmeler’in de çerçeve hikâye tekniği kapsamında yazıldığını görebiliriz. Anlatım tekniği yönünden nesir halinde yazılmış Bahtiyâr-nâmeler’den farkı olmayan bu mesnevilerin dil ve üslup farklılığı olsa bile muhteva bakımından pek farklılık göstermediğini, bazı Bahtiyâr-nâmeler’in Arap varyantına, bazılarının ise Fars varyantına uygun yazıldığını söyleyebiliriz.

Farsça yazılmış mesnevilerin tarihine bakıldığında bu nazım biçiminin Fars edebiyatı ortamında geliştiği görüşü yaygındır. Mesnevi nazım biçimi, bilindiği üzere Samânîler (875-1005) döneminde oluşan Yeni Fars edebiyatında rağbet görmüş ve bu dönemde birçok mesnevi yazılmıştır. Bu devirde yazılan mesnevileri, konularına göre hamâsî, didaktik, âşikâne olarak ayırabiliriz.29 Samânîler döneminde yazılmış ilk öğüt

26 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XIV.

27 Kavruk yayınladığı Bahtiyâr-nâme isimli kitabında Köprülü’nün bu fikrini yanlış olarak aktarmıştır. Bkz. Hasan Kavruk, Bahtiyâr-nâme, Serhat Yayıncılık, Malatya 1998, s. 1.

28 Eserin Anadolu Türkçesiyle yazılmış nüshası hakkında ayrıntılı bilgi Türk Edebiyatında Bahtiyâr-nâmeler başlıklı bölümde verilecektir.

29 Yeni Fars edebiyatında ilk hamâsî mesnevi Mesûdî Mervezî tarafından yazılmış Şeh-nâme, ilk âşikâne tarzında yazılmış mesnevi Ebu’l-müeyyed-i Belh tarafından yazılmış Yūsuf u Züleyhâ

(20)

7 verici didaktik mesnevi, Ebu Şekûr-i Belhî’ye ait Âferîn-nâme mesnevisidir. Bu mesnevi özellikle nasihat-nâme türünde yazılmış mesnevilerin kaynağı mahiyetindedir. Bunun yanı sıra ahlaki amaçla yazılmış mesnevilere bakıldığında Bahtiyâr-nâme geleneğine kaynak olan Sindbâd-nâme’nin de bu dönemde manzum şekilde ele alındığını kaynaklardan öğreniyoruz. Manzûme-yi Sindbâd-nâme mesnevisi ilk defa Yeni Fars edebiyatının önde gelen şairlerinden Rûdekî tarafından kaleme alınmıştır.30 Samânî döneminde yazılmış mesneviler tam olarak elimize ulaşmasa da bu mesneviler o dönemde önemli bir yere sahip olmuşlardır.31

İlk Bahtiyâr-nâme mesnevilerinin yazılış tarihi hakkında elimizde bilgi bulunmamasına karşın temel çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış mesnevilerin tarihi hakkında bilgi edinebiliyoruz. 32 Bunlardan bir tanesi aynı nesir örneklerinde olduğu gibi bu mesnevilerin de Sasaniler döneminde Hintçeden Pehleviceye çevrildiğidir. İlk Bahtiyâr-nâme mesnevisinin hangi yüzyılda yazıldığına dair kesin bir şey söylememiz ise mümkün değildir. Elimize ulaşan ilk Bahtiyâr-nâme mesnevisi, 15. yüzyıldan kalmadır. Farsça yazılmış Bahtiyâr-nâme mesnevileri şunlardır:

Günümüze ulaşan ilk Farsça Bahtiyâr-nâme mesnevisi Karakoyunlu hükümdarı Sultan Cehan Şah (1437-1467) zamanında yaşamış Penâhî mahlaslı bir şaire aittir.

Yazdığı Bahtiyâr-nâme mesnevisi, araştırmalara göre Arap varyantlarına uygun biçimde yazılmıştır.33

Bir diğer Farsça Bahtiyâr-nâme mesnevisini 1447 yılında Molla Fethullah-i Hemedânî isimli bir müstensih istinsah etmiştir. Şairi bilinmeyen başka bir Farsça Bahtiyâr-nâme mesnevisi de 1610 yılında yazılmıştır.34

Bahtiyâr-nâme’nin aynı zamanda Malay ve Fellihi (Süryanicenin Musul havalisine ait bir lehçesi) dilinde olan nüshaları da günümüze kadar ulaşmıştır. Köprülü, yeni Farsça versiyonlarından olan Bahtiyâr-nâme’nin manzum olarak mesnevi nazım biçimiyle 1795 yılında yazıldığını ve bu Bahtiyâr-nâme nüshalarından birinin Hindistan’da bulunduğunu ifade etmektedir. Böylece Köprülü, Malay dilinde olan

mesnevisidir. Bkz. Ahmet Kartal, Doğunun Uzun Hikâyesi Türk Edebiyatında Mesnevi, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2013, s. 37.

30 Rûdekî aynı zamanda çerçeve hikâyeler tekniği ile yazılmış eserlerden olan Manzūme-yi Kelîle veDimne eserini de mesnevi nazım biçimiyle kaleme almıştır. Bkz. Ahmet Kartal, a.g.e., s. 37.

31 Bkz. Ahmet Kartal, a.g.e., s. 40.

32 Rûdekî’ye ait mesnevilerin tamamı olmasa da bazı beyitleri günümüze ulaşmıştır. Bkz. Ahmet Kartal, a.g.e., s. 39.

33 Araştırmalarımız sonucu Penâhî hakkında yeterli bilgi elde edemedik. Bunun yanı sıra 1828 yılında şair hakkında ayrıntılı bilgi veren önemli kaynak Sulhanaşvili’nin çalışmasına da ulaşamadık. Gulam Memmedli, Penâhî’nin aynı adlı mesnevisi üzerinde çalışan Sulhanaşvili’nin şair hakkında önemli bir kaynak olduğunu belirtmektedir. Bkz. Gulam Memmedli, a.g.e., s. 4.

34 Muhammed Ruşen, a.g.e., s. XXI.

(21)

8 Bahtiyâr-nâme versiyonunun kaynağının da Hindistan’da bulunan yeni Farsça nüsha olduğunu kaydetmektedir. 35

Arapça, Farsça, Malayca ve Fellihi dillerinde yazılmış Bahtiyâr-nâme mesnevilerini Gürcüceye de tercüme edilmiştir. Gürcü diline tercüme edilen ilk Bahtiyâr-nâme, 17. yüzyılda kaleme alınmıştır.Bu mesnevinin şairi veya mütercimi belli değildir. Eser, dokuz hikâyeden ibarettir ve Fars varyantlarına uygun şekilde kaleme alınmıştır. İkinci Gürcü dilinde yazılan Bahtiyâr-nâme, 18. yüzyıla aittir. Mesnevi, Penâhî’ye ait Bahtiyâr-nâme mesnevisi’nin çevirisi mahiyetindedir.36

Türkçe Bahtiyâr-nâme mesnevileri Türk edebiyatı içerisinde ele alınacaktır.

1.1.2. Türk Edebiyatında Bahtiyâr-Nâmeler

Türk edebiyatı tarihine bakıldığında Bahtiyâr-nâme başlıklı eserlerin hem mensur hem de manzum olarak kaleme alındığını görmek mümkündür. Türkçe Bahtiyâr-nâme’lerin kaynağı olan Lümatü’s-sirâc li hazretit’t-tâc isimli eserin ilk defa ne zaman Türkçeye aktarıldığı konusunda elimizde kesin bilgi bulunmuyor. Genel kabule göre Bahtiyâr-nâme’nin en eski mensur nüshası, Mansûr Bahşî tarafından 1435 yılında Doğu Türkçesi-Uygur harfleriyle yazılmıştır. Bu nüsha Oxford Bodleian Kütüphanesi Huntington 598 numarada kayıtlıdır.37 Yazmanın bir kısmı Mustafa Rahmi Balaban tarafından taş baskı olarak yayınlanmıştır.38 Söz konusu neşirde eserin Uygurca aslının Oxford’ta bulunduğunu kaydeden Balaban, kullandığı yazmanın Cenevre Darülfünun Kütüphanesi’nde muhafaza edildiğini söylemektedir.39 Fakat Kavruk, sözü geçen nüsha hakkında bir bilgi bulunmadığını söylemekte,40 Sertkaya ise bunun Oxford nüshasıyla aynı olduğunu ileri sürmektedir.41

Anadolu Türkçesiyle yazılan en eski Bahtiyâr-nâme, h. 961 yılında istinsah edilmiştir. Bu nüsha Paris Milli Kütüphanesi’nde 623 numarada kayıtlıdır.42 Fuad Köprülü’ye göre bu, büyük bir ihtimalle, Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunan Bahtiyâr-nâme yazmasının başka bir nüshasıdır. Şu kadarıyla ki Nuruosmaniye

35 Fuad Köprülü, a.g.m., s. 16-17. Eserin Malay dilinde olan nüshaları ve Rusçaya yapılan çevirisi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. L.M. Goryaeva, “Vvedenie”, Povest o Bahtiare (Perevod s Malayskogo) içerisinde, çev. L.M. Goryaeva, Moskova: Nauka, 1989.

36 Gulam Memmedli, “Eser Hakkında Bir Neçe Söz”, Bahtiyar-name, Şark-Garb, Bakü, 2004, s. 4.

37 Bu kayıt altında muhafaza edilen mecmuada üç eser bulunmaktadır: 1. Bahtiyâr-nâme, 2.

Sayfu’l-mulûk ile Badiu’l-camâl hikâyeti, 3. Rızvan Şâh ile Ruh-afzâ hikâyeti. Bkz. Ceval Kaya, Rızvan Şah ile Ruh-afza Hikâyesi, TDK Yayınları, Ankara 2008, s. 12-13.

38 Mustafa Rahmi Balaban, Bahtiyâr-nâme, Matbaa-yı Âmire, İstanbul 1339.

39 Mustafa Rahmi Balaban, a.g.e., s. 4.

40 Hasan, Kavruk, Bahtiyâr-nâme, Serhat Yayıncılık, Malatya 1998, s. 16.

41 Osman F. Serkaya, İslâmî Devrenin Uygur Harfli Eserlerine Toplu Bir Bakış, Ruhr-Universitat Bochum, Bochum 1977, s. 11-12.

42 Hasan Kavruk, Bahtiyâr-nâme, Serhat Yayıncılık, Malatya 1998, s. 4.

(22)

9 nüshasının istinsah tarihi ve yazarı belli değildir.43 Köprülü, dil ve üslup özelliklerinden hareketle sonuncu nüshanın 14. veyahut 15. yüzyıla ait olduğunu ileri sürmektedir.44

Bahtiyâr-nâme’nin nesirle yazılmış bir diğer nüshası Süleymaniye Ktb. Reşid Efendi 671 numarada kayıtlıdır. İstinsah tarihi 1122/1710 olarak gösterilen bu yazmanın müellifi belli değildir.45 Berlin Kraliyet Kütüphanesi 437/2 de kayıtlı olan başka bir Bahtiyâr-nâme nüshasının ise gerek istinsah tarihi gerekse de müstensihi kaydedilmemiştir.46 Tespit edebildiğimiz kadarıyla, Bahtiyâr-nâme’nin bir nüshası da Azerbaycan Bilimler Akademisi Elyazmaları Enstitüsü’nde B-4901 numarada kayıtlıdır.

Eser, Nasîb ibn-i Ali tarafından 1293/1876 yılında istinsah edilmiştir.47

Bahtiyâr-nâme, yukarıda belirttiğimiz gibi manzum olarak Fars edebiyatında yer edindiği gibi Türk edebiyatında da mesnevi nazım biçimiyle kaleme alınmıştır. Bilindiği üzere mesnevi nazım biçimi, Türk edebiyatına Fars edebiyatından geçmiştir.

Anadolu sahası Türk edebiyatı tarihine baktığımız zaman mesnevi nazım biçiminin gelişimi 14. yüzyılda kendini bariz bir şekilde göstermektedir. Bu yüzyılda yazılmış mesnevilerinin birçoğu günümüze ulaşmıştır. Çavuşoğlu, günümüze ulaşan mesneviler üzerinde değerlendirme yaparak muhteva açısından bu dönemde yazılan eserleri üç grupta incelemiştir:48

Manzum dini destanlar: Genellikle din büyüklerinin, bazı ünlü sofilerin etrafında oluşmuştur. Bu tür mesneviler, inanç, kültür ve edebiyatımız yönünden önemlilik arz etse de edebi yönden pek değer kazanmamıştır.49

Tekke edebiyatı mesnevileri: 13-14. yüzyılda geniş şekilde inkişaf etmiş, Orta Asya’da Ahmet Yesevî ile ortaya çıkarak Anadolu’da Yunus Emre ile devam etmiştir. 50 Bu mesneviler şiir, ilahi, destan ve türkülerle beslenerek halk edebiyatından fazla uzaklaşmamıştır.51

Klasik Türk edebiyatı kapsamında yazılmış mesneviler: Edebi ekolün ilk örnekleri ve yüksek zümreyi hedef alan eserler, klasik Türk edebiyatı kapsamında yazılmış mesnevilerdir. Bu mesneviler, klasik Türk edebiyatı açısından önemli olup

43 Nuruosmaniye Kütüphanesi No. 3685.

44 Fuad Köprülü, “Bahtiyâr-nâme”, İslam Ansiklopedisi, MEB, İstanbul 1979, s. 242.

45Bahtiyâr-nâme, Süleymaniye Ktb. Reşid Efendi 671.

46 Berlin Kraliyet Ktb. 437/2 (47b-61a).

47 A. Aliyev, Bahtiyâr-nâme (Yazılı Dastan), Nurlan, Bakü 2002, s. 5.

48 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 265.

49 Bu tür mesnevilere Kesikbaş Destanı, Güvercin Hikâyesi, Hz. Alî’nin cenkleri, İbrâhim ve İsmâildestanları, Hatun Hikâyesi, Suli Fakih’in Yûsuf u Züleyhâ’sı ve Yûsuf-i Meddâh’ın Varka ve Gülşah’ı örnek gösterebiliriz. Bu mesneviler tamamıyla edebi sanat kaygısından uzak çok sade bir dille yazılmışlardır. Bkz. Ahmet Kartal, a.g.e., s. 265.

50 Bu mesnevilere Gülşehri’nin Mantıku’t-Tayr ile Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sini örnek gösterebiliriz. Bkz. Ahmet Kartal, a.g.e., s. 266.

51 Azmi Bilgin, “Tasavvuf ve Tekke Edebiyatı”, İlmi Araştırmalar, İstanbul, 1995, s. 61-82.

(23)

10 edebi sanat, anlatım ve aruz açısından birinci ve ikinci grupta yer alan mesnevilerden daha başarılıdır. Bu mesneviler, muhteva yönüyle dini, ahlaki ve didaktik bir mahiyete sahip oluşları ile Türk edebiyatına özgü olup bu yönüyle Fars edebiyatının ruhu okşayıcı, zevkperest konulu mesnevilerinden ayrılmışlardır. Bu mesnevilerin dilleri sanatlı olup çeşitli gazellerle donanmışlardır. Aynı zamanda bu mesneviler, daha sonra yazılan mesnevilere kaynaklık etmişlerdir. Bu yüzyılda ve bu grupta olan mesnevilere Kemaloğlu’nun Ferâh-nâme’si, Mehmed’in Işk-nâme’si, Şeyhoğlu’nun Hurşîd ve Ferâhşâd’ı, Fahrî’nin Hüsrev ü Şîrîn’i, Ahmedî’nin İskender-nâme’si ve Pîr Mahmûd’un Bahtiyâr-nâme’sini örnek gösterebiliriz. 52

Türk edebiyatında günümüze ulaşan en eski Bahtiyâr-nâme mesnevisi yukarıda belirttiğimiz gibi 14. yüzyıl ürünü olup Anadolu’da Pîr Mahmûd tarafından kaleme alınmıştır. Elimizde olan Bahtiyâr-nâme mesnevisinin 14. yüzyıl ürünü olması Bahtiyâr- nâme hikâyesinin klasik Türk edebiyatı içerisinde daha ilk dönemlerinde var olduğunu göstermektedir.

Elimizdeki üç Bahtiyâr-nâme nüshasından ikisini dış yapı özellikleri yönünden inceleyeceğiz, tezimizin konusunu teşkil eden Fedâyî‘nin Bahtiyâr-nâme’si, baş, orta ve son kısmından eksik olduğu için tertibi hakkında bilgi veremeyeceğiz.

Pîr Mahmûd ibn-i Pîr Ali’ye atfedilen Bahtiyâr-nâme mesnevisi, 2795 beyitten oluşmaktadır. Konusu bakımından diğer dini-tasavvufi veya aşk konulu mesnevilerden ayrılarak nasihat-nâme türünde ve aruzun mefā¤ílün mefā¤ílün fe¤ūlün kalıbıyla yazılan eser, şu beyitlerle başlamaktadır:53

ķılalum Ģaķ adıyla söze iķdām ki ĥayr ile ola hep ķiŝŝe itmām54

Dokuz hikâyeden oluşan Pîr Mahmûd’un Bahtiyâr-nâme’si, Kelîle ve Dimne ile Binbir Gece Hikâyeleri’nin zincirleme tekniğine göre düzenlenmiş ve edebi zevkle birlikte çeşitli ahlaki nasihatlere yer verilerek bilinçli bir şekilde işlenmiştir. Bunun yanı sıra hikâyeler arası bazen tek düzeliği bozmak için farklı kalıplarda söylenmiş şiirlere de yer verilmiştir. Bahtiyâr-nâme, dil ve teknik bakımından klasik tarzda mükemmel şekilde yazılmıştır diyebiliriz. Eser, şekil ve konu olarak Fars edebiyatı kaynaklı olsa da mesnevide taklitçilik göze çarpmamaktadır. İfadesi renkli, üslubu canlı olan bu mesnevi öğüt verme amacıyla yazıldığından söz oyunlarına yer verilmemiştir. Ancak bazen çeşitli kalıplarla söylenmiş hakimane şiirlere diğer Bahtiyâr-nâme nüshalarında olduğu gibi bu nüshada da rastlamaktayız:55

52 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 267.

53 Pîr Mahmûd, Bahtiyâr-nâme, Milli Ktb. Afyon Gedik Ahmed Paşa 18349, vr.241b-337b.

54 Pîr Mahmûd, Bahtiyâr-nâme, Milli Ktb. Afyon Gedik Ahmed Paşa 18349, vr.241b.

55 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 275.

(24)

11 Mežlūmlar ki žülm içün āh-ı seģer ķılur

Ey nice žülm idenleri zír ü zeber ķılur Ümmídi nūr-ı vuŝlat-ı bād-ı ŝabā durur Şol dem ki gicenün sonı gāyet siyāh olur56

Son kısmı silik olan eserin başlıkları kırmızı mürekkeple yazılmış ve dili Arapça- Farsça olup giriş ve konunun işlendiği bölümden oluşmaktadır. Eserin son kısmı olmadığından bitiş kısmı hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Manzum Bahtiyâr-nâme nüshalarından ikincisi İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.57 Eser özenle tertip edilmiştir. Mesnevi, giriş, konunun işlendiği bölüm ve bitiş kısmından oluşmaktadır. Bu mesnevi de dokuz iç hikâyeden oluşmuş ve hikâyeler arasında şiirlere yer verilmiştir. Fakat bu şiirlerin hepsi mesnevinin ana kalıbı olan fâ¤ilâtün fâ¤ilâtün fâ¤ilün kalıbıyla yazılmıştır. Genel itibariyle eserin vezin, kafiye, şekil bilgilerini açıkça belirten ve her olayı etraflıca ortaya koyan şair, hatime kısmını ise mefâ¤îlün mefâ¤îlün fe¤ûlün kalıbında yazmıştır. Fakat bu bölümü niçin farklı bir kalıpla yazdığını açıklama ihtiyacı duymamıştır. Eserin ilk beytin ilk mısraı besmele ile başlar, ikinci mısraı olan kısım yırtılmıştır. Mesnevi şu beyitle son bulmaktadır.

gelüp dünyāya behcet oldı nāsa berā-yi tehenníye geldim Sivāsa58

Yazar, mesnevide bulunan babların numaralarını kırmızı mürekkeple belirtmiş, içeriklerini ise altışar mısralık manzumelerle özetlemiştir. Söz konusu mısralar daha sonra her babın başında tekrar edilmiştir. Tüm başlıklar kırmızı mürekkeple yazılmıştır.

Mesnevileri dış özellikleri bakımından incelediğimizde genel tertip şu şekildedir:

Mesnevinin Giriş kısmı: besmele, hamdele ile başladıktan sonra genellikle mesnevide tevhid, münacat, nat gibi şiirler yer bulmaktadır. Bazen bu kısımlardan sonra miraç ve dört halifeye övgü şiirleri, mesnevinin sunulduğu kişiye övgünün sonrasında sebeb-i telif kısmı gelir. Bu kısımda mesnevinin yazılma amacı anlatılır. Sebeb-i telif kısmından sonra agaz-ı destan vb. başlıklarla asıl konuya geçiş yapılır.

Konunun işlendiği bölüm: Âġâz-ı dastân, âġâz-ı hikâyet vb. başlıklarla başlayan bu bölüm, mesnevinin ana bölümünü oluşturmaktadır. Asıl burada işlenen konuların muhtevası farklı olup, eserde ele alınan konular bu bölümde işlenmektedir.59 Konunun

56 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 275.

57 Arkeoloji Müzesi Ktb No: 1022.

58 Arkeoloji Müzesi Ktp. No: 1022, vr. 85a.

59 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 145-146.

(25)

12 işlendiği bölümde mesneviler sadece muhtevası itibariyle değil tertip bakımından da birbirlerinden farklılık göstermektedir.60

Bitiş bölümü: Konunun işlendiği bölümden sonra mesnevide bitiş bölümü yer almaktadır. Bitiş bölümü de giriş bölümü gibi mesnevide muhteva veya yapı bakımından farklılık göstermez. Genellikle Hatime adı altında olan bu kısmın yer almadığı mesneviler de bulunmaktadır. Bu bölümün bazen farklı (kaside) nazım şekliyle yazıldığını veya farklı kalıpla yazıldığını da görebiliriz.61 Örneğin Bahtiyâr-nâme’nin Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan nüshada hatime kısmı farklı bir kalıpla yazılmıştır. Hatime kısmında genellikle mesnevinin beyit sayısı, mesnevinin yazılışıyla ilgili tarihler, şairin ismi gibi bilgileri bulabiliriz. Fakat bazen şair bu bilgilerin bir kısmını mesnevinin giriş bölümüne de alabilmektedir.

Arkeoloji ve Afyon mesnevilerinin tertibi giriş, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümünden oluşmaktadır. Fakat Afyon nüshasının son yaprakları kayıp olduğundan eserin hatime kısmı ile ilgili bilgi veremiyoruz.

Giriş Bölümü: Her iki nüshanın giriş kısmına baktığımız zaman Arkeoloji nüshasının bu bölümü daha ayrıntılıdır. Bu bölümde kitabın ismi, münacat, dört halifeye ve Peygamberimizin ailesine yazılmış na¤t yer almaktadır. Afyon nüshasında ise kitabın ismi, Peygambere na¤t ve büyük ve ulu hakana yazılmış methiye yer almakta olup bölüm başlıkları şu şekildedir:

60 Gerek manzum veya mensur yazılmış hikâyelerde belli tertip ve üslup kullanılmıştır. Bu bakımdan bu hikâyeler dört bölüme ayrılmıştır. Birincisi esermizi de kapsayan çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış eserler, ikincisi belli plan ve ölçülere göre sınıflandırılarak yazılmış eserler, üçüncüsü belli konularda yazılmış hikâyeler, dördüncüsü müstakil hikâyeler. Belli plan ve ölçülere göre yazılmış eserlerde genellikle dini, ahlaki bilgiler, eğitici ve öğretici öğütler verilir.

Genellikle yirmi bölümden oluşan bu eserlerde, eserin ismine göre her bölüme sohbet, ravza, nefha…gibi isimler verilmektedir. Bu bölümlerde okuyucuya ayet, hadis veya atasözlerinden hareketle belli bir konuda öğüt verilir. Bu yönüyle bu eserlerin çerçeve hikâye tekniğiyle yazılmış eserlerle ortak yönünün bulunduğunu söyleyebiliriz. Belli konularda yazılmış hikâyelerine ise genellikle iki kahramanlı aşk hikâyelerini örnek gösterebiliriz. Bu tip hikâyeler üzerinde çok fazla çalışma yapılmış, aynı zamanda halk arasında diller ezberi olan hikâyeler bu tip hikâyeler olduğunu söyleyebiliriz. Müstakil hikâye kitaplarında ise bir tek hikâye bulunur ve hacim açısından aralarında bir birlik bulunmamaktadır. Ayrıntlı bilgi için bkz. Osman Ünlü, a.g.t., s. 10.

61 Ahmet Kartal, a.g.e., s. 168-170.

(26)

13 Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nüshası Afyon Nüshası

Hāźā Kitābu Baĥtiyār-nāme [1b-2a] (Bu Bahtiyâr-nâme Kitabıdır)

Źikrü’l-Mevlā bi’t-Takdìmi ve’t-Tafdìl:

Evvel-i Kitāb-ı Baĥtiyār-nāme [241b] (Allah’ın Öncelikli ve Üstün Biçimde Zikredilmesi: Bahtiyâr-nâme Kitabının Başı)

Münācāt-ı Bārì Te¤ālā ¤İzzetu İsmihi [2a- 3a]

(İsminin Kudreti Yüce Olan Yaratan’a Münacat)

Der Na¤t-ı Nebì Ŝallallāhu ¤Aleyhì ve Sellem [242a]

(Peygamberin Na’tı)

Na¤t-ı Çehāryār Raēiyallahu ¤Anhüm Ecma¤ìn [3a-4a]

(Dört Halifenin Na’tı, Allah Onların Tamamından Razı Olsun)

Der Beyān-ı Emìr-i ¤Ažām ve’l-Ĥāķāni’l- Mü¤ežžem Ĥallede Mülkehu [242b] (Büyük Emir ve Ulu Hakan Hakkında,

Allah onun mülkünü daim etsin) Na¤t-ı Āli’n-Nebí ¤Aleyhis-selām [4a]

(Peygamber Ailesinin Na’tı, Allah’ın selamı Onların Üzerlerine olsun)

Ģasbiģâl-i Ĥod [4a-5a] (Kendi Halinin Anlatımı) Sebeb-i Te¢líf-i Kitāb [5a-6b] (Kitabın Telif Nedeni)

Fihristü’l-Ebvāb (Bâb Başlıkları) (6b-8a) Yazar, toplam dokuz iç hikâye numaralarını kırmızı mürekkeple belirtmiş, içeriklerini üç beyitlik manzumelerle özetlemiştir. Söz konusu mısralar daha sonra her babın başında tekrar edilmiştir.

(27)

14 Konunun işlendiği bölüm: Mesnevimiz çerçeve hikâye tekniği ile yazıldığından dolayı ana ve iç hikayelerden oluşmaktadır. Arkeoloji ve Afyon nüshalarında ana bölüm başlıkları farklılık göstermektedir. Her iki nüshada da ana başlıkların altında alt başlıklar yer almaktadır. Arkeoloji nüshası ana hikâyeler ise “evvel-i bâb” başlığı altında verilmiştir.

Arkeoloji nüshası ana hikâyelerinin başlıkları şu şekildedir:

Arkeoloji Nüshası: Konunun İşlendiği Bölüm Ana Hikâyeler ve Alt Başlıklar

Āġāz-ı Destān (Destanın Başlangıcı) Şi¤r-i ĥanden-i Şāh

(Hükümdarın Şiir Söylemesi) Meśnevì

Ve Lâ Tulkû Bi-Eydîkum İle’t-tehluketi62 (Kendi kendinizi tehlikeye atmayın) Bâbü’l Evvel

Ana hikâye “Bâbü’l Evvel” başlığı altında verilmektedir.

Afyon nüshasına baktığımız zaman ise ana hikâyelerin ve alt başlıkların fazlalığı dikkat çekmektedir. Afyon nüshasının ana hikâye başlıkları şu şekildedir:

Afyon Nüshası: Konunun İşlendiği Bölüm Ana Hikâyeler ve Alt Başlıklar

Āġāz-ı Baĥtiyār-nāme: Turcime bì-Yed-i ¤Abdi’d-ēa¤ìf ilā Reģmetihi’l-lašìf Pìr Mahmūd b. Pìr ¤Alì [243b]

(Bahtiyâr-nâme’nin Başlangıcı: Zayıf Kul ve Allah’ın Manevi Rahmetinin Muhtacı olan Pîr Mahmûd b. Pîr Alî tarafından tercüme edildi.)

¤Āşıķ-Şoden-i Āzādbaĥt be-Duĥter-i Sipahsālar u bāz-Gerdāniden-i Ū rā [246b] (Azadbaht’ın Başkomutanın Kızına Aşık Olması ve Onu Geri Göndermesi) Nikāģ-Kerden-i Āzādbaĥt be-Duĥter-i Sipahsālar emmā bì-¤İcāzet-i Sipahsālar [248a]

62 Bu ibare Bakara suresinin 195. ayetinin bir kısmıdır.

(28)

15 (Başkomutanın İzni Olmadan Azadbaht’ın Onun Kızıyla Evlenmesi)

Sıfat-ı Rūz [248b] (Günün Vasfı)

Hücūm-kerden-i Sipahsālar bā temāmet-i Leşkeriyān ber ser-i Āzādbaĥt [251a] (Başkomutanın Bütün Ordu ile Azadbaht’a saldırması)

Kej-Beĥten-i Āzādbaĥt bā Duĥter-i Sipahsālar ve Vücūd-Āmeden-i Baĥtiyār [251b] (Azadbaht ile Başkomutanın Kızının Kötü Oyunu ve Bahtiyar’ın Dünyaya Gelişi) Resìden-i Āzādbaĥt be-Mülk-i Kirmān u Żiyāfet-Kerden-i Melik-i Kirmān [253b] (Azadbaht’ın Kirman Vilayetine Ulaşması ve Kirman Hükümdarının Ziyafet Vermesi)

Leşker-Dāden-i Şāh-i Kirmān be-Āzādbaĥt Firistāden be-Mülk-i Ĥod [255b] (Kirman Hükümdarının Azadbaht’a Ordu Vererek Kendi Ülkesine Göndermesi) Resìden-i Āzādbaĥt be-Vilāyet-i Ĥod u bāz-Giriften-i Teĥt-ı Ĥod [255b]

(Azadbaht’ın Kendi Ülkesine Gelişi ve Tahtını Geri Alması)

Yāften-i ¤Ayyārān Baĥtiyār der Ser-i Çāh u Temāşā Dānesten ü Borden ü Āmūĥten-i Düzdì ve Ģarāmì [256a]

(Bahtiyâr’ın Kuyunun Başında Ayyaranı Bulması ve Seyretmesi ve Götürmesi ve Haramiliği Öğrenmesi)

Baģşìden be-Āzādbaĥta Baĥtiyār rā be-Resm-i Nebedgì tā Mìr-Aĥūrì [258b] (Azadbaht’ın Bahtiyâr’a Ahır Görevi Verilmesi.)

Şi¤r-[259b]

Ĥazìnedāri Dāden-i Āzādbaĥt Baĥtiyār rā [259b] (Azadbaht’ın Bahtiyâr’a Hazinedarlığı Vermesi)

Meģbūs-Kerden-i Āzādbaĥt Ehl-i Ģarem rā Firistāden-i Vezìreş rā [261b] (Azadbaht’ın Harem Ehlini Hapsetmesi ve Vezirini Göndermesi)

Ġuluvvì-yi ¤Ām Kerden Berāyı Ķetl-i Baĥtiyār u bāz-Āverden be Zìr-i Dār [335a] (Halkın Bahtiyar’ın Katli için Dedikodu Çıkarması ve Darağacının Altına Getirilmesi)

(29)

16 Āmeden-i ¤Ayyārān ber Vaķt-i Baĥtiyār ü ¤Arża Dāşten-i Ģāl-i Ū [335b]

(Bahtiyâr’ın Yanına Ayyaranın Gelmesi ve Onun Halini Arzetmesi)

Ana hikâyeden iç hikâyeler kısmına geçtiğimizde her iki nüshanın da dokuz iç hikâyeden oluştuğunu görmekteyiz. Arkeoloji nüshası on bâbdan oluşmaktadır. İlk bâb, ana hikâyenin yer aldığı bâbdır. Diğer dokuz bâbda iç hikâyeler yer almaktadır. Afyon nüshasında ise ana hikâyelerde olan herbir gelişme için farklı başlıklar yer almaktadır.

Aynı zamanda Afyon nüshası iç hikâyeler kısmında sekiz meclis, dokuz hikâyeden oluşmaktadır.

Arkeoloji Nüshası

(İç Hikâyeler ve Alt Başlıkları)

Afyon Nüshası

(İç Hikâyeler ve Alt Başlıkları) el-Bâbü’s-Śāni [18b-25a]

(İkinci Bab)

Ģekāyet-i Bāzergān Ayet [19a]

Hadis [19b]

Şi¤r-goften-i Bāzergān (Tacirin Şiir Söylemesi) [22a]

Hadis [23b]

Teżarru¤-i Baĥtiyār be-Pādişāh [24a](Bahtiyar’ın Hükümdara Yakarışı) Mev¤iże be-nefs-i ĥodeş [24a]

(Kendi nefsine öğüt vermesi) Hadis [24a]

Āmeden-i Baĥtiyār be-Pādişāh Teżarru¤

Kerden [25a]

(Bahtiyar’ın Hükümdara Gelip Yalvarması)

Meclis-i evvel-i Baĥtiyār ü āverden-i be- zìr-i dār [263b]

(Bahtiyâr’ın ilk meclisi ve onun dar ağacına getirilmesi)

Ģekāyet-i Bāzergān ez-baĥt gerdìde ki der-ìn ģekāyet [264b]

(Bu hikâye bahtı dönmüş bir Bazargan hikâyesidir)

el-Bâbü’s-Śālis [25b-35b] (Üçüncü Bab)

Meclis-i śāni-yi Baĥtiyār u āverden-i ū rā be-ķeŝd-i dār 272a

(30)

17 Ģekāyet-i Gevher-fürūş[25b]

(Mücevhercinin Hikayeti) Hadis [26a]

Şi¤r-i goften-i Gevher-fürūş [26b](Mücevhercinin Şiir Okuması) Teżarru¤-i Baĥtiyār be-Pādişāh [34a] (Bahtiyar’ın Hükümdara Yakarışı)

Mev¤iże der nefs-i ĥìş [34b]

(Kendi nefsi hakkında öğüt vermesi) ŝıfat-ı rūz [35a]

(Günün vasfı)

(Bahtiyar’ın ikinci meclisi ve onun dara çekilmesi için getirilişi)

Ģekāyet-i gevher-furūş u ŝafāhāgirān ġażab be ū resìd 275 a

(Mücevhercinin hikayesi ve sahafın ona iftira atması)

Der-beyān-ı münāsebet-i ĥidmet-i pādişāhān 275a

(Padişahların hizmeti münasebetiyle beyanı)

meśnevì

el-Bābü’r-Rābi¤[35b-43a] (Dördüncü Bab) Ģekāyet

Ebu Sabir hakkındaki hikâye[36a] Şi¤r-goften-i Ebū Ŝābir [39a] (Ebu Sabir’in Şiir Okuması) Ayet [40b ]

Teżarru¤-i Baĥtiyār be-Pādişāh [42a](Bahtiyar’ın Hükümdara Yakarışı)

Ģekāyet-i peserān-ı gevher-furūş ki her do rā der āb endāĥte būved 277a

(Mücevhercinin suya attığı iki oğullarının hikâyesi)

el-Bābü’l-Ĥāmis [43a-50b] (Beşinci Bab)

Butemâm’ın hikâyesi Şi¤r-goften-i Şāh [45b] (Hükümdarın Şiir Okuması) Teżarru¤-i Baĥtiyār [50a] (Bahtiyar’ın Yakarışı)

Ģekāyet-i Ebū Ŝābir ber resìden-i be- pādişāhì ez bereket-i ŝebr-ı ĥod (284a) (Ebu Sabir’in kendi sabrının bereketi sayesinde padişahlığa ulaşmasının hikâyesi)

Şi¤r der ģāl-i münāsebet-i ŝābirān 289 (Sabir’in halinin şiiri)

meśnevì

(31)

18 ŝıfat-ı rūz [50a]

(Günün vasfı)

Bâz-reften-i Bahtiyâr be-Pâdişâh [50b] (Bahtiyar’ın Hükümdara Geri Dönmesi)

Şi¤r der münāsebet ü ģāl-i pādişāh-i žālim (Zalim padişahın halinın ve durumu hakkında şiiri)

meśnevì

el-Bābü’s-sādis [50b-55b] (Altıncı Bab)

Ģekāyet

Halep hükümdarının oğlu hakkında hikâye [51a]

Şi¤r [52b]

Teżarru¤-i Baĥtiyār [55a] (Bahtiyar’ın Yakarışı) ŝıfat-ı rūz [55a] (Günün vasfı) meclis [55a]

Meclis-i rābi¤-yi Baĥtiyār ü bāz-āverden-i be zìr-i dār (292a)

(Bahtiyâr’ın dördüncü meclisi ve dar ağacına getirilmesi)

Ģekāyet-i Būtemām vezìr ki der-ìn ģekāyet est (293a)

(Bu hikâye vezir Butemam’ın hikâyesidir)

Nažm der beyān-ı ġurbet [294a] (Gurbetin beyanında şiiri) meśnevì

ŝıfat-ı rūz (Günün vasfı) el-Bābü’s-sābi¤[55b-60b]

(Yedinci Bab) Ģekāyet

(Behkerd şah hakkında hikâye) [55b] Hadis [56a]

Şi¤r [56b]

Teżarru¤-i Baĥtiyār [59b] (Bahtiyar’ın Yakarışı) Heft Rūz [60a] (Yedi Gün)

Meclis-i ĥāmis-i Baĥtiyār ü bāz-āverden- i be zìr-i dār [304b]

(Bahtiyâr’ın beşinci meclisi ve dar ağacına getirilmesi)

Ģekāyet-i peser-i şāh-i Ģalep ü elvān ü envā¤ ta¤b ki iştiġāl be ū resed [305a] (Halep şahının oğlunun hikayesi ve çeşitli ve türlü tabın onun işlerine yetişmesi)

Referanslar

Benzer Belgeler

Sa’d Ahteri: “ İslâm halifesinin veziri.” (Demir, Dânişmend-nâme:Tenkitli Metin- Türkiye Türkçesine Aktarılış-Dil Özellikleri-Sözlük-Tıpkıbasım, 2002) (DN 2)

Yapılan araĢtırma da Dönmez‟in (2006) yapmıĢ olduğu gibi sadece literatür, hızlı kırsal değerlendirme formu ve gözlemlerle yapılacak bir çalıĢma yoğun

Bu deney yöntemlerinden en çok kullanılan, ağırlık düĢürme deney yöntemi, kompozit malzemelerin darbe için tercih edilen yöntem olmaya baĢlamıĢtır. Bunun en

Bu çalışmada sosyal paylaşım ağlarının, işbirlikli öğrenmeyi desteklediğini, değişen top- lumsal yapı ve yaşam biçimi neticesinde ortaya çıkan bu

Purpose of Study: This research aims to identify the problems undergraduate students encounter as interns in tourism programs and to document their views on the

Gyrus dentatus bölgeleri incelendiğinde polimorf hücre tabakasında bulunan hücre sayıları, kontrol ve stres grubu sıçanlarda karşılaştırıldığında

The aim of this study was to evaluate simple auditory and visual and choice RT in dominant and non-dominant hands of advanced and beginner Aikido

Türkiye’de Coğrafya Alanındaki Coğrafi Bilgi Sistemleri Literatürü Üzerine Bir Değerlendirme-.