• Sonuç bulunamadı

T U Ğ LA T O P R A Ğ I N IN İ N T İ H A BI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "T U Ğ LA T O P R A Ğ I N IN İ N T İ H A BI"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T U Ğ L A T O P R A Ğ I N I N İ N T İ H A B I

uBina İnşaat Araştırmaları İstasyonu tarafından alınan sualler, seçilmiş İn-şaat mevzuları üzerinde elde mevcut malûmatı hülâsa eden notlar için bir talep mevcut olduğunu göstermektedir. Bu ihtiyacı karşılamak için Bina İn-şaatı Araştırma İstasyonu Kısaltmaları

(Digest) numaralanmış olarak aylık bir seri halinde neşredilmektedir.»

Bina İnşaatı Araştırma İstasyonu Müdürü: Garston, watford, Herts. (Bulding Research Station Digest No. 25)

Bir mimar, bir mühendis veya bir inşaatçının nor-mal bir binanm inşaatında kullanılan tuğladan bekle-diği umumiyetle dayanıklı olması, eriyebilen tuzların mevcudiyetinden dolayı ileri gelen tozla kaplanmaya maruz kalmaması (effloresence) ve lâzım gelen yerler-de sıva yahut doğrudan doğruya tuğlaya tatbik edilen dekorasyon için münasip bir zemin teşkil etmesidir.

Geniş tecrübeler ve mahallî bilgi ile umumiyetle muayyen bir tuğlanın uygun olup olmadığı anlaşılırsa da, bu tecrübeler ve gereken malûmat mevcut olmadığı zaman başka metodlara dayanmak lâzımdır. Ateş tuğla-ları için British Standart 1301 :1946 gereğince tasrih edilerek kaliteyi muhafaza etmek mümkünse de, âdi tuğ-la için buna tekabül eden bir standart yoktur.

Bu «kısaltma - digest» nm gayesi, bir tuğlanm da-yanıklılığını çok defa onun kendi pozisyonu ve bulun-duğu yer tayin ettiği için, tuğlanın kullanılacağı yerle alâkalı olarak, ehemmiyeti haiz bulunacağı tahmin edi-len hususiyetleri inşaatçıya anlatmak suretiyle ona yardım etmektir. Mesele bir binanın iç kısımlarında tuğlalar ilânihaye dayanabilirler, fakat tuğlalara zarar-lı alan şeylerin başında gelen rutubet ve dona maruz ka-lan haricî duvarlarda kulka-lanıldıkları zaman dağılıp par-çalanmaları mümkündür. Binaenaleyh bu şartlara ma-ruz kalmaları keyfiyetinin devamlılığı ve derecesi her şeyden evvel nazarı dikkate alınmalıdır. Tabiatiyle bu şartların derecesi tuğlanm duvar içindeki yerine göre değişir. Rutubet ve dona maruz kalmanın şiddet derece-si azalan bir sıraya göre aşağıda gösterilmiştir:

1 — İstinat duvarları, dış taraftaki serbest istinat duvarları, korkuluk duvarları.

2 — Zemin seviyesinde rutubeti durduran tabaka ile zemin kat arasındaki haricî tuğla kısım.

3 — Haricî' duvarların sıvanmamış cepheleri.

4 — Haricî duvarların sıvanmış cepheleri. -5 — Haricî kütlevi duvarların takviyesi.

6 — Bir boşluk duvarmm iç sathı ve zemin sevi-yesinden aşağıda sarnıç yapılarak muhafaza edilen du-varlar dahil, dahilî dudu-varlar.

Plânı hazırlayan umumiyetle tuğlaları seçerken cep-heye konulacak olanlarla, bu cephenin arkasını teşkil edecek olanları, veyahut sıva altmdakileri vesair husus-ları gözönünde tutar. Bu taksimat, her ne kadar bütün hallerde bir çok bakımlardan birbiriyle alâkalı bulun-malarına ve hususiyetleri bakımmdan tetkiki kolaylaştı-ran en uygun taksimat olmakla beraber, aşağıdaki mü-nakaşada mevzu teşkil etmiştir. Umumiyetle duvara? ıslanmaya ve donmaya maruz kalması ne kadar büyük bir ihtimal dahilinde ise, tuğlayı seçmek için de o nis-bette dikkatli olmak lâzım geldiği söylenebilir.

Cephe tuğlaları:

(2)

vardır. Satıh teşekkülü, tuğlanın bünyesine ve mesa-matlı olup olmamasına hiç tesir etmeden, estetik endişe-leri tatmin edecek şekilde değiştirilebilir. Bir çok cephe tuğlalarına fırınlanmadan önce satıh muamelelerine tâ-bi tutulmak suretiyle muhtelif satıh teşekkülleri verile-bilir. Rüstik satıh tuğlaları bunun tipik bir misalidir ki, bunlarda tuğlanın bünyesi, aynı yerin alelâde tuğlala-rından kalite bakımından hiç de farklı olmıyabilir.

Mukavemet: Beher tuğlanın teker teker mukave-meti inç kareye 1000 libreden başlayıp yukarı doğru ğişir. Fakat mukavemetin bu geniş hudutlar içinde de-ğişmesine rağmen mühendislik işleri müstesna mukave-met mühim bir faktör olarak nadiren telâkki olunur. Şayet bir duvar veya bir rıhtımın iyi hesaplanmak su-retiyle resmi yapılmışsa, tabiatiyle tuğlanm mukavemeti hakkında da bir bilgiye ihtiyaç vardır, fakat kalınlığı, nizamnamelerde gösterilen baş parmak metodu ile tayin edildiği zaman tuğlanın bilfiil mukavemetinin bilinmesi mühim değildir. Ba:.en mukavemetin bir kalite ifadesi olduğu kabul edilir. Bu kaideye güvenilir diyememekle beraber, istisnaları da vardır. Meselâ mukavemet dona karşı dayanıklılıkla alâkalıdır. Fakat en az mukavemet derecesinde olmakla beraber dona iyi dayanan tuğlalar da vardır.

Eriyen tuzlar ve Efflorecence (Çiçeklenme): Bütün tuğlalar bir miktar eriyen tuz ihtiva etmektedirler. Bun-ların başlıcaları sodium, potasium, kalsium ve magne-zium sülfatlarıdır. Mevcut olan miktar - ki pek müte-havvil olabilir - mühimdir, çünkü muayyen bir miktar-dan sonra efflorecence'a ve harem sülfat hucumuna uğ-ramasına sebep olabilir. Efflorecence'a maruz kalmak sadece rutubetin mevcudiyetine değil, fakat tuzun cins ve miktarlarına da bağlıdır. Meselâ bir cephe tuğlasın-da yüksek nisbetli kalsium sülfat hiç veya pek az efflo-recence'a sebep olduğu halde, çok daha az nisbetteki sodium yahut magnezium sülfat gayet ciddî bir efflore-cence meydana getirir. Her cins sülfat tuzu sülfat te-hacümüne sebep olabilir, fakat bunun olabilmesi içüı tuğlanm uzun müddet ıslak kalması gerekir.

Yeni bitmiş binaların, ve çoğu defa eski binaların, satıhlarında görülen efflorecence, bir çok hallerde za-rarlı olmaktan ziyade rahatsız edici bir keyfiyettir. Her ne kadar yeni bitmiş bir binanın manzarasını bozarsa da, umumiyetle bu hâl geçici ve zararsızdır. Fazla recence'a mâni olmak için ilk yaprlacak iş olarak, efflo-recence'a maruz yerlerde kullanrlacak tuğlaların, buna sebep olan eriyici tuzlardan fazla miktarda ihtiva et-mediklerini teminat altına almak şayanı tavsiyedir. Tuzlardan büsbütün âri tuğla imal etmek mümkün de-ğildir ve bu sebepten dolayı her zaman, hattâ mukave-met dahi olsa, bir efflorecence tehlikesi mevcuttur. Şa-yet inşaatçı; muvakkat dahi olsa, efflorecence'i bertaraf

etmek endişesinde ise tuğla ve sıvanın eriyen tuz ve efflorecence testlerine dayanrlarak seçilmesi hali hazır-da esas olarak kabul edilmekle beraber, inşaat esnasın-da esnasın-da bazı tedbirler almak zarureti vardır. Meselâ tuğ-la yığıntuğ-larının ıstuğ-lanmasını önliyecek tedbirler almak; mutlak surette lâzrm olmadıkça, tuğlaların emme kabi-liyeti nazarı itibara alınarak, bunları örülmeden evvel rslatmamak; yağışlı havalarda bitmemiş duvarları ıslan -mıyacak şekilde örtmek, bu tedbirler arasındadır. İnşa-atı yapan bu tedbirleri yerine getirmeyi ve gereken masrafları göze almayı kabul etmedikçe, muvakkat bir efflorecence'i bir zaruret olarak kabul etmelidir. Bütün bunlardan dolayr anlaşrlryor ki sadece tuğlalarm seçil-mesine dikkat etmek kâfi değildir. Yukarıdaki tedbirler almdığı halde, uzun yağmurlu bir devreden sonra gelen kuru havalarda efflorecence tezahürleri olursa, bunun sebebi umumiyetle duvara fazla rutubet nüfuz etmiş olmasında aranmalıdır; bu ise çok kere korkuluk du-varlarında rutubet izolâsyon tabalarının ihmal edilmiş veyahut yanlış tatbik edilmiş olmasından ileri

gelmek-tedir. Böylece inşaattaki usulsüzlükler efflorecence'in tekerrürüne âmil olan mühim sebeplerden biri sayılabi-lir.

Tuğlalarda magnezium sülfat muhtevasından ileri gelen efflorecence çok daha mühimdir, çünkü tuğlala-rın toz haline inkılâp ederek dizi dizi ortadan kaybol-malarına sebep olur. İngilterede imâl edilen tuğlalar bu

tuzdan, mahzur teşkil edecek nisbette, nadiren ihtiva ederler. Bu isabetli bir şeydir. Çünkü tuğlalarm bu tuzdan kâfi miktarda ihtiva etmediklerini temin etmek pek kolay değildir. Nümune alınarak yaprlan tahlillerin faydasr iki sebepten dolayı pek azdır. Birincisi, toprak ocağrnrn sadece bir kısmının bu tuzdan müteessir ol-muş bulunmasr mümkündür ve bu sebeple tuz sadece muayyen tuğla gruplarında mevcut olur. Bu vaziyette yapılan tecrübe tuğlalardan çoğunu tatmin edici olmala-rına rağmen diğerlerinin fena oluşlarını göstermiş olur. İkincisi ise, işlenmemiş toprak magnezium sülfat ihtiva etse dahi, tuğ yalnız muayyen tuğlalarda kalır. Fırının en sıcak yerlerindeki tuğlalar pişerken tuzlarını bırak-mış olabilirler, diğer taraftan daha az sıcak yerde pi-şenler ise tuz muhtevalarını muhafaza edebilirler. Bu mahzurları gidermek için çok sayıda tuğlalarm tecrü-beye tâbi tutulması ise pahalıya mal olabilir. Muayyen bir tuğla çeşidi ile ünsiyeti olmayan inşaatcrlar, bu se-beple, tuğlalarm kalitesi hakkında o civardaki yerli us-ta ve inşaatçılardan malûmat almalıdırlar. Bu ise yapı-lan tecrübelere yardrmr oyapı-lan faydalı bilgiler teminine yarar.

(3)

tekrar tekrar efflorecence'a maruz kalırlar. Bu, me-selâ, tuğlalarda bulunan tuzlardan başka, arkadaki du-vardan emilebilen tuzlar yüzünden, istinat duvarlarında meydana gelir. Bu bakımdan tuğlaların efflorocence'dan muaf olup olmadıklarının tecrübelerle tesbit etmek lü-zumsuzdur.

Eriyen tuzların sebep olduğu güçlüklerden ikincisi, tuğlaların çatlayıp açılmalarına sebep olan, harçtan mü-tevellit sülfat tehacümüdür. Sülfat tehacümünün vu-kuu için devamlı surette rutubet şartlarının mevcudi-yeti elzemdir ve umumiyetle dış duvarların cephe tuğ-laları sülfat tehacümüne meydan verecek kadar uzun zaman ıslanmazlar veya ıslak kalmazlar. %3 nisbetinde kalsium sülfat ihtiva eden tuğlalar umumiyetle dış du-varlar için kullanılabilir. Fakat korkuluk dudu-varları için daha az sülfatı havi tuğlalar tercih edilmelidir. Tuğla-ların uzun müddet ıslak kaldığı, istinat duvarları gibi yerlerde, inşaatçılar titizlik göstermeli ve %1 den faz-la sulfatlı tuğfaz-la kulfaz-lanmamakta ısrar etmelidirler. İlk tercih edilecek olan «Ateş» tuğlasıdır. Mamafih az sul-fatlı herhangi bir tuğla da tatmin edici bir şekilde dona karşı kullanılabilir.

Dona mukavemet: Bugün henüz tuğlaların dona karşı mukavemetlerini doğrudan doğruya tesbit edecek mahiyette standart bir donma tecrübesi mevcut değil-dir. Böyle bir tecrübe meydana getirilinceye kadar do-na karşı olan mukavemeti tayin için başka yollara baş-vurulmaktadır. Fakat maalesef bu yollar pek o kadar basit şeyler de değildir. Meselâ mesamat (ve tuğla kali-tesi) dona karşı mukavemet derecesini tayin için sık sık kullanılan bir keyfiyettir. Halbuki tek basma bu keyfi-yet kalite bakımından çok az şey ifade eder. Bugün ha-lâ mevcut olup, evvelce dona karşı mukavemetin mü-şiri olarak kabul edilmiş bulunan bir standart, bir tuğ-lanın ağırlığından altıda birinden fazla su emmemesi-dir. Bu hiçte güvenilir bir şey değildir, çünkü çok a2 mesamatlı olan bir tuğla (meselâ ağırlığının 1/7 sinden az su emsin) herhangi bir vaziyete pek âlâ tahammül edebilir. Daha önce de belirttiğimiz gibi mukavemet, dona karşı mukavemetin kâfi bir miyarı değildir. Su çekmesiyle işba emsali (24 saat soğuk suya batırılmış) tuğlanın emdiği suyun, standart beş saat kaynama tec-rübesinde çektiği suyun miktarına nisbetidir) nazarı dikkate alınarak daha iyi bir müşir elde edilebilirse de, bu dahi tamamiyle tatmin edici olmaktan uzaktır. Bugün elde mevcut en iyi metod tuğlanın bu üç vasıf bakımın-dan istene-.ı bazı hassaları tatmin edecek şekilde ihtiva etmesidir. Bunların herhangi birine dayanarak dona karşı olan mukavemeti tasrih etmek, tatmin edici olduk-ları kabul edilen bazı tuğlaolduk-ları dışarıda bırakacak dar hudutlar koymak demek olur. Daha fazla malûmat al-mak için «Birleşik Kıraliyet înşaat Tuğlaları» (National

Brick Advisory Council, Report No. 5, H.M.S.O., 1950, 7s. 6d. )ye bak.

Don, tuğlalara su ile işba halinde bulundukları ve-ya işbave-ya ve-yakın bir hale geldikleri zaman zarar verebi-lir Ingilteredeki binalarda, yerel tecrid tabakası ile ça-tının altına kadar olan dış duvarlardaki tuğlalar don-dan müteessir olacak kadar meşbu hâle gelmezler. Fa-kat, meselâ İskandinavyanm sahil bölgelerinde bu va-kidir. Gerektiği gibi inşa olunmuş korkuluk duvarları da umumiyetle dondan zarar görecek derecede işba ha-line gelmezler. Fakat duvar her iki tarafmdan da yağ-mur ve dona maruz kaldığı için, duvarlar iyi rutubet tecrit tabakaları ile mücehhez ve meyilli olsalar dahi, gene de dona mukavemetli tuğlalar kullanmak akıllıca bir tedbir olur. Açık duvarlar için, duvarın içine rutu-bet sızmasını önleyecek tecrid tedbirleri alınmış olsa dahi, tuğlalar aynı şekilde intihap edilmelidir.

Tuğlalar inşaat esnasmda nadiren, o da fazla yağ-mur yağarsa, dondan müteessir olurlar, inşaat sırasmda harem dondan korunması için alınacak tedbirler bu

«kısaltmaları» (digest) da nazarı itibara alınmamıştır. Fakat «National Building Studies Bulletin N. 3» de bu hususa ait malûmat bulunabilir.

Temellerde, rutubet tecrid tabakasının altmda kul-lanılan tuğlalar:

Rutubet tecrid tabakasının altında bulunan tuğla-lar hiç bir zaman büsbütün kurumadıktuğla-ları için, eğer fazla miktarda tuz ihtiva ediyorlarsa, ciddî surette harç-tan mütevellit sülfat tehacümüne maruz kalabilirler. Mamafih şimdiye kadar alelâde ev temellerinde, %3 ka-dar çok nisbetli tuzlu tuğlalar kullanılmasına rağmen, harçtan mütevellit mühim bir sülfat tehacümü vaki ol-duğunu bildiren herhangi bir rapor İnşaat Araştırma İs-tasyonuna gelmiş değildir. Aynı zamanda yüksek dona mukavemet derecesinin lüzumunu da belirten herhangi bir delil de yoktur. Mamafih tecrid tabakasının zemden çok yüksek bir noktada bulunduğu hallerdeki in-şaatta, çok ıslak yerler için dona mukavemeti yüksek tuğ'alar kullanmak akıllıca bir iş olur. Man afih İngilte-rede zemin altı seviyesinde donma hâdisesi pek vaki de-ğildir.

Umumiyetle binanm diğer kısımları için elverişli olan tuğlalar, bu yerler için de tatmin edici sayılabilir.

Adi tuğlalar: Sıvanacak dış duvarlar için, cephe tuğlalarına mesnet olmak üzere ve iç duvarlar için, her ne kadar cephe işleri için kullanılmakta iseler de, ale-lâde tuğlalar kullanılır.

(4)

edilmeli ve bina bittiği zaman fazla derecede rutubetin tuğlalara nüfuzuna mani olunmalıdır. Tuğla işi bittik-ten sonra (istinat duvarlarında, serbest duvarlarda ve korkuluk duvarlarında olduğu gibi) duvarların kuru tu-tulmasına imkân olmayan yerlerde, arkaya konan tuğla-ların da cepheye konanlar gibi olması, %1 den daha az miktarda eriyen tuz ihtiva etmeleri ve dona karşı mu-kavemetli olmaları lâzımdır.

Bir inşaatın cephesi su geçirmeyen malzeme ile, meselâ fayansla kaplandığı zaman harç yerlerinden ve takallüs çatlaklarından rutubetin içeriye sızıp tuğla kıs-mına erişmesi tehlikesi mevcuttur. Üstelik bu rutubet hemen kurumadığı için, fayans ve benzeri malzemenin arkasına, sülfat tehacümü tehlikesini önlemek maksa-diyle, az sülfat nisbetli tuğlalar kullanmak şayanı tav-siyedir.

Gözönünde tutulması gereken son bir nokta da, sı-vanın elverişli olmasıdır. Burada en fazla aranılan şey, tuğlanm makul nisbette emici olması ve bu suretle üze-rine tatbik edilen harçla iyi bir iltisak meydana getire-bilmesidir. Az emci olan tuğlalar suyu o kadar yavaş ve o kadar az emerler ki, bu tuğlalarla temas halinde olan harcın, tatbik edildikten sonra yapışmıyarak aşa-ğıya doğru akmak temayülü Göstermesi mümkündür. Az emme kabiliyeti olan tuğlalar umumiyetle düzgün-dürler. Fakat düzgün sathın az emici ve pürüzlü bir sa+hm da kâfi bir emme için şart olduğu da sanılmama-lıdır.

İmalâtta altlan oyuk hususî anahtarlar kulla-nılması tuğlaların iltisak hassasının artmasına yardım eder.

Alelâde tuğlalarda, kâfi derecede emici hassaya sa-hip bulundukları hallerde, eriyici tuzların mevcudiye-ti, sıva ile kaplamak faslında çok ciddî bir meseleye yol açmaz. Fakat iyi bir dış sıva temini için inşaat bittikten sonra tuğlalara su geçmemesini sağlamak gerekir. Aksi takdirde sülfat tehacümü olur ve üstteki sıvayı bozar.

Tuğlaların iyi sıva tutmayacağı tahmin edildiği hal-lerde sıva ve badana için en elverişli malzemeyi ve en iyi harçları seçmeğe çok ehemmiyet verilmelidir. Eğer az miktarda eriyici tuzu havi tuğla elde edilemezse, de-korasyona başlanmadan evvel tuğlaların iyice kuruma-sını beklemek lâzımdır. Dış duvarlara boya, renkli ba-dana veya tutkallı baba-dana tatbik edileceği zaman tuğla-ların fazla miktarda eriyici tuz ihtiva etmeleri dekoras-yonun tabaka tabaka kalkmasını mucib olur. Onun için az tuzlu tuğlalar tercih edilmelidir.

Dahilî duvarlarda eriyici tuz ihtiva eden tuğlalar kullanmak çok daha az güçlük gösterir. Dekorasyon tat-bikinden evvel tuğlaların ve sıvaların kurumasını bek-lemek icap eder. Efflorecence'i tevlid eden maddeler te-mizlenirse hiç bir müşkülâtla karşılanılmaz. Eğer ku-rumak için zaman ayrılamazsa, dekorasyonun intihabı yapılırken bir miktar efflorecence tezahürü de bir fak-tör olarak akılda tutulmalıdır.

Referans: (Building Research Station Digest No. 17).

(Baştarafı 219 uncu sahifede)

meselâ ışığa temas edecek değilim. Bunlar ayn bir mev-zu teşkil eder. Sahne tamamiyle klâsik İtalyan sahnesi-dir. Yüksekliğine nisbeten az geniş oluşu tenkit edilmiş-se de, bu genişlik (daha doğrusu derinlik) daha fazlasmı aratmayacak kadardır. Bir ara, sahnenin gerisindeki

«Bale Foyersi» den istifade etmeyi ve aradaki duvarı yıkmayı düşünmüşseler de sonradan bundan vazgeçmiş-lerdir. Zira yapılmış ve bitmiş bir esere el sürmek kolay değildir.

Sahne ve onu takip eden idare kısmı, artist locaları v.s., giriş kısmının uzunluğuna müsavi bir yer kapla-makla beraber, hacim itibariyle ondan çok daha büyük-tür. Bu dördüncü kısımda ise bir çok localar, idareha-ne ve artistlere mahsus foyerlere rastlıyoruz. Bale için ayıılmış, olan foyer hariç mühim bir karakter arzetmezler.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Roma tiyatroları Yunan tiyatroları gibi sahne (scene), yarım daire şeklinde basamaklı oturma yerleri (cavea) ve yarım daire meydan (orkestra) Roma tiyatrolarında bu üç bölüm

Batı Trakya, geçmişten günümüze birçok devletin hâkimiyeti altında bulunan, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana da resmi adı “Helen Cumhuriyeti”

Bu eğitim çerçevesinde 4 gün boyunca katılımcılar; sivil toplum, gençlik, gençlik katılımı, Türkiye’de NEET gençler, proje döngüsü yönetimi, mantıksal

Demir, Potasyum, Magnezyum ve Sodyum Tuzlarını İçeren Mannitol Çözeltilerinin Liyofilizasyon Esnasında Kritik Formülasyon Sıcaklıklarının Differensiyel Termal

1968 yılında Oruç ailesi tarafından bitkisel yağ üretimi sektörüne 6 ton/gün kapasite ile adım atan Oruçoğlu Yağ, bugün 1000 ton/gün yağlı tohum işleme, 300

Crowia insanların herhangi bir konuda aradıkları eğitim ve danışmanlık ihtiyaçlarının karşılanması için hazırlanmış, %100 canlı görüşme

Yazan: John Wyndham Çeviri: Niran Elçi Roman / Sert kapak 200 sayfa / Nisan 2018. Triffidlerin Günü, uygarlık, insanlığın doğa karşısındaki kibirli tutumu, cinsiyet, sınıf